Havada bulut yok, bu ne dumandır” dizesiyle akıllara kazınan popüler türkü Yemen Türkümüzün sözlerinin doğrusunun “Burası Muş’tur” yerine “Burası Huş’turolduğu, türküde Muş ilimiz yerine Osmanlı askerlerinin görevle gittiği Yemen’deki  Huş’a atıf yapıldığı iddiasını ele alacağız.

 

Detaya girmeden önce Yemen Türküsü’nün beste ve güftesini hatırlatalım:

 

Havada bulut yok bu ne dumandır
Mahlede ölü yok bu ne şivandır
Şu Yemen elleri ne de yamandır

 

Ah o Yemen’dir gülü çemendir
Giden gelmiyor acep nedendir
Burası Huştur yolu yokuştur
Giden gelmiyor acep ne iştir

 

Kışlanın önünde çalınır sazlar
Ayağı yalınayak yüreğim sızlar
Yemen’e gidene ağlıyor kızlar

 

Ah o Yemen’dir gülü çemendir
Giden gelmiyor acep nedendir
Burası Huştur yolu yokuştur
Giden gelmiyor acep ne iştir

 

Kışlanın önünde redif sesi var
Bakın çantasına aceb nesi var
Bir çift kundurası bir de fesi var

 

Ah o Yemen’dir gülü çemendir
Giden gelmiyor acep nedendir
Burası Huştur yolu yokuştur
Giden gelmiyor acep ne iştir

 

Kışlanın önünde geziyor kazlar
Elim kolum ağrır yüreğim sızlar
Yemen’e gidene ağlıyor kızlar

 

Ah o Yemen’dir gülü çemendir
Giden gelmiyor acep nedendir
Burası Huştur yolu yokuştur
Giden gelmiyor acep ne iştir

 

Kışlanın önünde bir binek taşı
Yoklama yapıyor bizim binbaşı
Sefere giderler çavuş onbaşı

 

Ah o Yemen’dir gülü çemendir
Giden gelmiyor acep nedendir
Burası Huştur yolu yokuştur
Giden gelmiyor acep ne iştir

 

Safiye Ayla’nın yorumuyla:

 

 

Türkünün orijinalinde “Burası Huş’tur” yerine “Burası Muş’tur” sözünün geçtiği kanaatindeyiz. Türküde geçen “Burası Muş’tur” sözlerinin aslında “Burası Huş’tur” olduğu iddiası bir söylentiden öteye geçemiyor. Bulgular göz önünde bulundurulduğunda Yemen Türküsü sözlerine dair iddianın sonradan kurgulanarak dile getirilmiş olması ihtimali ağır basıyor. 

 

Yemen Türküsü ilk olarak 1944 yılında Ankara Devlet Konservatuarı adına Muzaffer Sarısözen, Halil Bedii Yönetken ve Rıza Yetişen tarafından oluşturulmuş derleme ekibi tarafından Duriye Keskin adlı mahalli bir sanatçıdan derlenerek TRT repertuarına 341 numarayla alınmıştı.

 

havada bulut yok nota

İşbu derlemeden 8 yıl önce 1936 yılında ilk basımı yapılan “Elaziz Halk Türküleri ve Oyunları” (Güzel Sanatlar Komitası Yayımı Sayı: 1. Resimli Ay Basımevi. İstanbul. Haz: M. Ferruh Aksunar, Hafız Osman Öge, Sadi Günel) adlı eserde notalanan türkü sözlerinde “Burası Muş’tur” ifadesine yer verildiği görülüyor.

Dönemin Elaziz (Elazığ) Valisi Tevfik Gür başkanlığındaki Ferruh Arsunar, Sadi Günel ve Üstad Kaynak Kişi Hafız Osman Öge’nin içinde yer aldığı Elaziz Hakevi 1936 yılı Sanat Komitesi tarafından derlenen kitapta türkü sözü şu şekilde aktarılmış:

“Bu dağın ardında redif sesi var

Sorun görün çantasında nesi var?

Bir çift potiniyle bir de fesi var.

 

Anom Yemendir gülü çemendir.

Giden gelmeyor acep nedendir

Burası Muş’tur yolu yokuştur

Giden gelmeyor acep nedendir

 

elaziz-halk-turkuleri-ve-oyunlari
Görsel: va_ka_23

 

yemen-turkusu-elaziz-halk-turkuleri-ve-oyunlari
Görsel: va_ka_23

 

Söz konusu eserde Yemen’e giden askerlere yakılan farklı türkü sözlerine de yer verildiği görülüyor:

Gider oldum tedarikim görüldü,

Gitme deyin yar boynuma sarıldı,

Bizim kısmet Yemen ele verildi,

Git yiğidim sağlık ilen gelesin.

 

Yemen Türküsü’nün Muş’a mı Elazığ’a mı ait olduğu konusunda da hararetli bir tartışmanın yürüdüğünü de belirtmekte fayda var. Yukarıda alıntılanan “Elaziz Halk Türküleri ve Oyunları” adlı 1936 tarihli eserdeki kayıttan hareketle türkünün Elâzığ ili, Harput yöresine ait türkü olduğu ve buradan derlendiği ileri sürülmektedir. Türküde ismi geçen asıl yerin Muş olduğunu belirten birçok kişi ise yukarıda alıntılanan Duriye Keskin’den 1944 tarihli derlemeden hareketle eserin aslında Muş türküsü olduğunu iddia etmektedir.

Türkünün kökenine dair Elazığ – Muş yerine lafzındaki Muş – Huş iddiasına devam edecek olursak…

Yemen’e gönderilen askerlere yakılan bir ağıt niteliğindeki türküde, yolunun yokuş olduğu ve gidenin gelmediği lokasyon için “Muş, Huş, Hış, Guş” gibi alternatifler de zikredilmişti.

Huş’un Yemen’in başkenti Sana ile Taiz şehirleri arasında Osmanlı askerinin savaştığı, içinde kale de bulunan bir bölge olduğu iddia edilmişti. Başkent Sana’nın 80 kilometre kuzeyinde Hus adlı bir kasaba bulunduğu biliniyor. Sana’nın 80 kilometre kadar kuzeyinde bulunan Huş’ta bahsi geçen türkünün yakılmış olabileceği ileri sürülmüştü.

Türkünün oluşuma dair Yemen’in kaybedildiği Birinci Dünya Savaşı yıllarına ya da 1905 yılına tarihleme yapıldığı görülüyor.

“Giden gelmiyor acep ne iştir” sözünün, askerî birliğin “varış noktası” olan Huş’ta değil, askerlerin aktarma merkezi olan Muş’ta söylenmiş olmasını daha muhtemel kılıyor. “Kışlanın önünde çalınır sazlar / Gözlerim ağlıyor yüreğim sızlar / Yemen’e gidene ağlıyor kızlar’’ dizeleri de kastedilen lokasyonun “Muş” olduğunu işaret ediyor.

Sözleri içinde Yemen’in başkenti Sana ile Taiz kentleri arasında bulunan bir Türk kalesinin ismi olduğu ileri sürülen Huş’un geçtiğine dair 20. yüzyılın ilk yarısından muteber herhangi bir kaynakta herhangi bir atıf tespit edilemiyor.

Yemen Türküsü’nde Muş yerine Huş konumunun geçtiği iddiasının geçmişi tarandığında ise 1990’lı yıllar öncesinde bu yönde bir iddianın dile getirilmediği, sözlerinde Muş yerine Huş geçtiği iddiasının türkünün yaygınlık kazanmasından çok sonra dolaşıma girdiği anlaşılıyor (Bu algının oluşmasında TRT’nin 1990’lı yılların ortasında türküyü tahrif ederek sözlerinde geçen Muş’u Huş’la değiştirmesinin etkili olduğu da iddia edilmektedir).

Geçmişte Yemen Türküsü’nde Muş atfına yer veren (yukarıda alıntılanan notalamalara ilaveten) aktarım örnekleri şöyle sunulabilir:

 

13 Ocak 1937 tarihli Tan gazetesinde yayımlanan Salâhattin Güngör’ün kaleme aldığı “Kumandanların Harp Hâtıraları” başlıklı köşede Yemen Türküsü şöyle alıntılanmıştı:

 

Yemenden şimdi ne kaldı? Bir acıklı halk türküsünden başka:

 

Adı yemendir,

Gülü çimendir,

Giden gelmiyor,

Acep nedendir?

Kışlanın içinde,

Redif sesi var,

Baktım çantasına

Acep nesi var

Bir çift kundurayla

Bir de fesi var ..

Adı yemendir,

Gülü çimendir,

Giden gelmiyor,

Acep nedendir?

 

yemen-collerinden-anayurda-akseden-gurbet-sesleri
Tan – 13 Ocak 1937

 

14 Mart 1938 tarihli Ulus gazetesinde de Yemen Türküsü’nün sözleri “Muş” vurgusuyla şöyle sunulmuş:

 

burasi-mustur-yolu-yokustur-gazete
Ulus – 14 Mart 1938

 

21 Eylül 1937 tarihli Tan gazetesindeki “Şarkılarla Fanteziler” başlıklı köşedeki (Sf: 6) “Burası Muştur” başlıklı yazıda türkünün sözleri “Burası Muştur / Yolu Yokuştur / Giden Gelmiyor / Acep Neiştir?” şeklinde alıntılanmış.

 

burasi mustur
Tan – 21 Eylül 1937

 

Cahit Öztelli’nin 1959 basımı “Halk Türküleri” adlı kitabında (Varlık Yayınevi, Sf: 70) ve Yıldız Tezcan’ın 1965 basımı “Türkülerin Dili” adlı kitabında (Tan Matbaası. Sf: 7) türkü sözlerinde “burası Muş’tur” ifadesine yer verilmiş.

 

Türküyü yorumlayan Türk Klasik Türk müziği sanatçısı Safiye Ayla (1917 – 1998), Yemen Türküsü’nü dinleyen Mustafa Kemal Atatürk’ün hüzünlendiğini TRT’ye verdiği röportajda şöyle dile getirmişti:

“Bir de onu ağlatan bir şarkı biliyorum. Yemen Türküsü. Bir gün onu söyledim. Onu Nevris Bey’den öğrenmiştim. Havada bulut yok bu ne dumandır, mahlede ölüm yok bu ne fegandır diye başlar. Anom yemendir, gülü çemendir, Giden gelmiyor, acep nedendir diye söylediğim zaman Atatürk’ün gözlerinden yaş geldiğini gördüm. Ağlamıştı. Dedi ki ‘işte yok yere Türk çocukları gidip Yemen çöllerinde öldüler ne lüzum var buna’ dedi, onu çok iyi hatırlıyorum. Savaşta kaybetmek değil, Türk çocuğunun gidip Yemen’de ölmesi ona hazin ve lüzumsuz gelmişti. Ona çok üzgündü. Onun için galiba ben bilmiyorum siyasetten anlamam ama daima biz kendi sahamız içinde kendimizi müdafaa edeceğiz ve hiçbir yere gitmeyeceğiz yani yurtta sulh cihanda sulh prensibini böyle hatırlıyorum. Bunu içtenlikle söylemiş ki gözlerinden yaş geliyordu bu şarkıda.”

 

https://www.youtube.com/watch?v=pGT9eNE2aEM

 

Birinci Dünya Savaşı’nda Muş’a asker toplamaya gelen İstanbullu, Askerlik Şubesi Başkanı ve Müzisyen Yüzbaşı Selahattin Ethem’in ilk defa geldiği Muş’un rampalı yokuş yolunu çıkarken dudaklarından “Burası Muş’tur, yolu yokuştur” mısralarının döküldüğü, şehrin dağların arasında sisli ve dumanlı görüntüsü nedeniyle de, Yüzbaşı Ethem’in “havada bulut yok, bu ne dumandır” mısralarını söylediği ileri sürülmektedir. Oğuz Kalelioğlu, Muş – Yemen Türküsü Gerçeği adlı kitabında Ahmet Zeki Özdemir’e dayandırarak türkünün oluşumuna dair bu aktarıma şöyle değinmişti:

“Şehrin içinde kadınlar ve genç kızlar ağıt yakmaktadırlar. Yüzbaşı soruyor: ‘Hayrola bacılar, hanımlar bu ağıtlar niye? Bir cenazeniz mi, acınız mı var?’ ‘Kumandan Bey, erkeklerimiz, oğullarımız askere gitti, senelerdir dönmedi.’ ‘Nereye gittiler?’, ‘Yaman illerine’, ‘Yemen neresidir, bilir misiniz?’, ‘Bilmeyiz, ancak orada gül-çiçek yoktur, çemen (çimen) vardır, erkeklerimiz mektuplarında çiçek yerine çemen gönderiyorlar.’

Bir müzisyen olan İstanbullu Yüzbaşı Selahattin Ethem Bey, hüzünle bir köşeye oturur, küçük defterini çıkarır ve Muş-Yemen Türküsü’nün ilk mısralarını kaleme alır.”

 

Muş Valiliği ise resmî internet sitesinde, bahse konu türküde adı geçen yörenin Muş olduğuna dair Nuri Yaman, Besim Kemal Akalın, Murat Güven gibi araştırmacıların incelemelerine yer vermişti.

Yemen türküsünün bilinmeyen bölümlerini derlediği aktarılan Nuri Yaman, Muş Valiliği tarafından görevlendirilerek hazırladığı raporda türkünün I. Dünya Savaşı için Yemen’e Muş’tan gönderilen askerler arasında geri dönmeyenler için bestelendiğini belirtmişti.

 

İstanbul Teknik Üniversitesi Müzikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Songül Karaosmanoğlu Ata, türkünün Osmanlı döneminde Yemen’e yollanan askerlerin arkasından yakılan ağıtlara bir örnek teşkil ettiğini vurgulayarak, “Türkünün sözleri arasında rastladığımız birkaç kelime dahi, Anadolu topraklarında yakıldığını ispatlamak için yeterli olacaktır. örneğin ‘kışlanın önünde redif sesi var’ derken yedek askerlerin bile savaşa çağrıldığından söz ediliyor. Topraklarında savaşmaya gidilen Yemen’den nasıl olur da yedek asker toplanabilir ki?” yorumunda bulunmuştu.

 

Habertürk TV’de yayınlanan Tarihin Arka Odası adlı programda Yemen Türküsü dinlendikten sonra türkünün sözünde Huş değil Muş’un geçtiği şöyle belirtilmişti:

Erhan Afyoncu: “Muş’un ön plana çıkmasını da söyleyelim. Muş’taki askere alma şubesinden kaynaklanan bir durum.”

 

Murat Bardakçı: “Bir de şey diyorlar, Huş veya Muş, Yemen’in başkenti Sana ile Taiz şehri arasında Osmanlı askerinin savaştığı ve içinde kale de bulunan bir bölgedir.”

 

Erhan Afyoncu: “Orada Huş yok”.

 

Murat Bardakçı: “Muş’tur. Huş falan değil. Hoca demin söyledi. Huş diye bir yer falan yok Yemen’de. Bir gazeteci arkadaşımız onu 90’ların sonunda ya da 2000’lerin başında olabilir, uydurdu. Cumburlop her palavranın üzerine atladığımız için biz gittik öyle bir yer Yemen’de Huş diye bir yer yok.”

 

 

Ayşe Hür ise Radikal’deki “En Büyük Osmanlı Mezarlığı Yemen” başlıklı köşe yazısında şu tespitlerde bulunmuştu:

“Harput türküsüdür diyenler, “Burası Muş’tur, yolu yokuştur” şeklindeki nakaratta yer alan Muş ifadesinin aslında Yemen’de bulunan Huş veya Simuş adlı bir yerleşim yerinin adının, yanlış yazılması suretiyle kayıtlara geçtiğini, dolayısıyla nakarattan hareketle türküyü Muş’a maletmenin yanlış olduğunu söylüyorlardı. Bu iddianın kaynağı ise yıllar önce Yemen’e bir seyahat yapmış olan ve güya burada Huş diye bir yer olduğunu öğrenen Barış Manço idi. Manço çok inandırıcı bulunmuş olmalı ki, TRT türkünün künyesini “Eski Türkçeyle yazılırken -h- harfinin  üstündeki nokta unutulmuş da onun için Muş, Huş olmuş.” diye düzeltti. Bu düzeltmeyi yapanların, Eski Türkçe bildikleri şüpheliydi çünkü, üzerinde nokta olan Hı harfinden nokta kaldırılınca M olmaz, Ha diye okunurdu. Bu kesime göre “zaten Muş’un yolu yokuş falan da değildi.” Tartışmaya Yücel Paşmakçı, Musa Eroğlu, Mehmet Özbek gibi halk müziği ustaları girdi. Bu kişiler haklı olarak “Burası Huş’tur” veya “Burası Simuş’tur” şeklindeki nakaratın, ancak türkü Yemen’de yakılmışsa manalı olacağını, o zaman da “Giden gelmiyor, acep ne iştir” sözünün anlamsız olacağını söylediler. Ayrıca Muşlular, “1950’li yıllara kadar Kurtik Dağı’nın yamaçlarındaydı. Bitlis’ten kaleye çıkan yol 45 derece eğimliydi” dediler. Sonunda Muş Valisi bir Mülkiye Müfettişine rapor bile hazırlattı. Rapora göre, türkü kesinlikle Muş’a aitti. Ancak müfettişin bu sonuca varırken kullandığı argümanların bilimsel hiçbir yanı yoktu.”

 

Türkünün asıl versiyonunda Muş yerine Huş geçtiğini ileri süren ve yorumlarını bu şekilde icra edenler de mevcuttu.

Örneğin Musa Eroğlu “Türküde ‘Burası Huş’tur, Giden Gelmiyor Acep Ne İştir’ deniyor. Bu Yemen Türküsü ise adamlar savaşmaya Muş’a gitmemişlerdir. Askerler Yemen’e gitmiş. Türkü, Yemen türküsüdür. ‘Yemen’e gelir mi sandın?’ diye ağıt yakılıyor. Ben şimdiye kadar ‘Huş’ olarak okudum, okumaya da devam edeceğim.demişti. Kültür ve Turizm Bakanlığı Ankara Türk Halk Müziği Korosu Şefi Mehmet Özbek ise “Söz konusu eser bir ‘Muş Türküsü’dür. Ancak türküde adı geçen yer ‘Muş’ değil, ‘Huş’tur. Muşlular ‘Muş’ olsun diye ısrar ediyor. Muş türküsü olması için de illa ‘Muş’ta geçmesi gerekmez.” yorumunda bulunmuştu.

 

Yemen Türküsü’ne konu olan şehitlerin mekanı Huş Yolu burasıdır!” vurgusuyla paylaşılan görsele değinecek olursak…

 

hus-yolu-sanilan-sehara-koprusu

 

Paylaşılan görsel, Yemen’de bulunan Şehâra (Shaharah / شهارة) adlı yaklaşık 300 metre derinliğinde bir vadinin iki yakasını birbirine bağlayan köprüye ait.

Şehâra köprüsüne dair Türkçe şu açıklama sunulmaktadır:

“Uçurumun üzerine ve taşlarla inşa edilen Şehara Köprüsü dönemin şartları ile kıyaslandığında adeta bir şaheser konumunda. Şehara Köprüsü, Yemen’in Amran iline bağlı Eş-Şeher kentinin tarihi simgelerinden biri kabul ediliyor. Köprü, Şeharat El-Feyş ve Şeharet El-Emir isimli iki dağı birbirine bağlıyor. Eskiden, köylülerin önce dağların birbirinden ayrıldığı noktaya inip ardındansa diğer dağa tırmanmaları gerektiği için ulaşım çok fazla zaman ve çaba gerektiriyordu. Buda iki dağ arısındaki hayvan ve mal taşınmacılığını imkansız hale getiriyordu. Şehara Köprüsünün inşası Şehara Köprüsü, 1905 yılında İmam Yahya bin Muhammed Hamideddin döneminde inşa edilmiştir. Köprü özellikle mimari yapısıyla önem kazanıyor. Yaklaşık 200 metre yükseklikte olan Şeharet El-Emir ve Şeharat El-Feyş dağlarının arasında bulunan köprü, 20 metrelik bir alanda 50 metre yükseklikte dik bir yamaç üzerine kurulmuştur. Köprünün yüksekliği, taşları ve yapı malzemelerini yukarıya taşımayı oldukça zorlaştırıyordu, bunu kolaylaştırmak adına bir dizi ufak köprü ve kule yapıldı. Ayrıca kayalar köprünü inşasına uygun hale getirilerek düzleştirildi. Ardından ise köprünün doğu ve batı ayağına 10 metre yüksekliğinde iki sütun dikildi. Köprünün batı ayağından dağın zirvesine dek uzanan taş döşeli bir yol uzanıyor. Ayrıca mimar, inşa esnasında bir çok kaya düştüğü için, yolların döşenmesini kolaylaştırmak adına kemerler yapmak zorunda kalıyor. Köprü ve döşeli yol, iki dağın arasındaki nakliyatı kolaylaştırmasının yanı sıra mimari bir şaheser ve büyük bir mühendislik çalışması olarak görülüyor. Salih Usta Rivayetlere göre köprüyü inşa eden, mimari ve sanatsal tasarımını yapan kişi halk arasında Salih Usta ismiyle tanınan biriydi. Bazı rivayetlerde Salih Ustanın köprünün inşasını bitirdikten sonra ortaya çıkardığı işin azametinden aklını kaybettiği söyleniyor.”

 

yemen sahara koprusu

 

Şehara köprüsünden fotoğrafları Yemen Türküsü’nde geçen Huş Yolu olduğu iddiasıyla aktaran paylaşım örnekleri şöyle sunulabilir:

 

Tarihi Merak Ediyoruz:

 

“Yemen Türküsü’ne konu olan Huş Yolu burasıdır. 1905 yılında Harput Kışlası’ndan giden Yemen Taburları burada şehit olmuştur.”

 

hus-yolu-iddiasi

 

Arşiv Tarih:

 

“Yemen Türküsü’ne konu olan Huş Yolu burasıdır. “Burası Huş’tur, yolu yokuştur, Giden gelmiyor, acep ne iştir?” 1905 yılında Harput Kışlası’ndan giden Yemen Taburları burada şehit olmuştur.”

 

yemen-turkusu-hus-yolu-iddiasi

 

İşbu aktarımların aksine, Şehâra Köprüsü’nün Yemen Türküsü’nde geçtiği iddia olunan Huş’a doğru yol üzerine yer aldığı iddiası sonradan uydurulmuştur. Bu yönde bir delil bulunmuyor.

Türküde geçen Muş diye söylenen bölümün Yemen’de bulunan Huş adındaki bir bölgedeki yerleşim yerinin adı olduğu iddiasının yaygınlık kazanmasının ardından bu görselin dolaşıma sokulduğu görülüyor.

Harita üzerinde yapılan incelemede Şehâra köprüsünün Sana ve Taiz arasında yer almadığı görülebiliyor.

 

sehara-sana-taiz

 

Yemen’in güneyinde bulunan Wadi Dawan köyünün Yemenlilerce “Huş” olarak nitelendiği de ileri sürülmüştü.

Bahsi geçen konumdaki vadideki devasa kayaların üzerine kurulu yerleşimden hareketle türkü sözünün kaynağının bu konuma dayandığının desteksiz şekilde kurgulandığı söylenebilir.

 

wadi dawan
Fotoğraf: Alamy – Michele Falzone

 

Varsın Muş ya da Huş olsun. Manaya odaklanmak belki de en net çözüm…

 

Yorumunuzu yazınız...