Çanakkale destanının simgelerinden Nusret Mayın Gemisi, 7 Mart 1915 tarihinde Çanakkale Boğazı intikal rotalarına döktüğü mayınlarla dünya tarihinin önemli dönüm noktalarından birine ismini altın harflerle yazdırmıştı.
Almanya’nın Kiel şehrinde 1911 yılında inşa edilen ve 1913 yılında dahil edildiği donanma envanterinde uzun yıllar boyunca hizmet verdikten sonra 1962 yılında Kaptan Nusret adıyla kuru yük taşımacılığında kullanılan Nusret Mayın Gemisi, 1989 yılında Mersin limanında batmasının ardından 1999 yılında karaya çıkarılmış ve aslına sadık kalınarak yenilenmesinin akabinde 2003 yılında Tarsus’taki Nusret Mayın Gemisi Müzesi ve Çanakkale Zaferi Kültür Parkı’nda sergilenmeye başlanmıştı.
İşbu yazımızda Nusret Mayın Gemisi’nin savaşın gidişatını değiştiren mayınları döktüğü konuma ve zamanlamaya değineceğiz…
18 Mart 1915 günü 6 savaş gemisinden oluşan 3 filo ile gerçekleştirilen büyük saldırı öncesinde müttefik devletler donanması da bölgede mayın arama faaliyetleri gerçekleştirmişti. 17-18 Mart gecesi üç muhriple yedi arama-tarama gemisi Boğaz girişinden Kepez’e kadar olan kısmın temiz olduğunu bildirmişti. Ancak, Yüzbaşı Hakkı Bey kumandasındaki Nusret, 8 Mart saat 05.00’ten itibaren Erenköy Koyu’na kuzeydoğu-güneybatı yönünde ve Boğaz mihverine paralel olarak 100 metre aralıklarla 26 mayın dökmüştü (Prof. Dr. Zeki Arıkan, Salih Özbaran, Prof. Dr. İdris Bostan, Lütfü Sancar. Türk Denizcilik Tarihi. 2. Cilt. Boyut Yayıncılık. 2009).
Mayın hizmetlerinden sorumlu Binbaşı Nazmi Bey günlüğünde mayın dökümünü şöyle not almıştı (Nazmi Bey. Çanakkale Deniz Savaşları Günlüğü (1914-1922). Günümüz Türkçesine Aktaran: Dr. Ahmet Esenkaya. Çanakkale Deniz Müzesi Komutanlığı Yayınları. İzmir. 2004. Sf: 44):
“8 Mart 1915 Pazartesi Murahhaslık’tan alınan emir üzerine 05.30’da Nusret Vapuru ile akıntı üzerinde ve Paleo Kastro’dan başlayarak Erenköy’ü hizasında bitmek üzere 26 karbonik mayın ile bir hat oluşturulmuş ve yerleştirilmiştir. Düşman görememiştir. Mayınların aralıkları 100 ile 150 metre; umkları (su yüzeyinden derinlikleri) 4,5 metredir. Düşman istihkamları hafif şekilde bombardıman etmiştir.”
Nusret’in 7 Mart gecesi döşediği mayınlar 18 Mart 1915 günü Çanakkale Savaşı’nın kaderini değiştirerek ona “dünyanın en ünlü mayın gemisi” unvanını kazandırmıştı. Nusret’in mayınları kıyıya paralel, manevra hattına dik şekilde dizdiği Erenköy Koyu, İtilaf donanma gemilerinin bombardıman yaptıktan sonra Boğaz’dan çıkmak üzere manevra yaptıkları alandı.
Nusret’in Çanakkale Boğazı’nın sularına döşediği 26 mayın, Bouvet, Inflexible ve Bolva zırhlılarını sulara gömmüştü (Ahmet Esenkaya (2012). “Çanakkale Cephesinde Anadolu Yakası Topları (Anadolu Boğaz Giriş Tabya ve Bataryaları)”. Çanakkale Araştırmaları Türk Yıllığı. Yıl: 10. Bahar 2012. Sayı: 12. Sf: 1-34).
Nusret’in döktüğü mayınlarla zırhlıların Boğaz sularına gömülmesi ve müttefik donanmasını geri çekilişi Türk Tarih Kurumu internet sitesinde Ord. Prof. Enver Ziya Karal’ın “Osmanlı Tarihi, IX. Cilt, İkinci Meşrutiyet ve Birinci Dünya Savaşı (1908-1918)” adlı eserine atıfla şöyle özetlenmişti:
“Fransız gemilerinin yıprandığını gören de Robeck geri dönmelerini ve üçüncü küme gemileri ile yedeklere onların yerini almaları emrini veriyor. Saat 13:34. Ne varki, Boğazdan çıkmak girmek kadar kolay değildi. Bouvet dönüş manevrası yaparken bir mayına çarparak bir buçuk dakikada 700 kadar mevcudu ile sulara gömülüyor. 5 subayla 51 er ancak kurtarılıyor. Bu kurtarma işine girişmiş olan Gaulois zırhlısıda iki ağır top mermisi ile yaralanıp su almaya başlayınca diğer iki Fransız gemisinin yardımı ile savaş yerini terk ediyor. Fransızlar, tümden yok olmamak için savaş yerinden çekilmek zorundadır. Ve şimdi Türklerle İngilizler karşı karşıya geliyorlar.
Bouvet’in batması Galois’in yaralanması ve tüm Fransız gemilerinin geri çekilmesi Türklerin moralini yükseltiyor. Saat ikiden sonra savaş 6 İngiliz zırhlısı ile bataryalar arasında tekrar başlıyor. Bir aralık Dardanos Bataryasının susması Türk Komuta Karargahı’nda kuşku yaratıyor. Bu suskunluğun Batarya Komutanı Hasan ve gözetleme subayı Mersuf efendilerin şehit olmaları nedeniyle olduğunun anlaşılmasıyla alınan tedbirler sayesinde Dardanos 10 dakika sonra yeniden ateşe başlıyor.
15:15’te Irresistable zırhlısı Beyaz Tepe hizasında bir torpilo çarparak yan yatmaya başlıyor. Makinaları su ile boğulmuştur. Hareket edemiyor. Ocean zırhlısı imdadına koşuyor. Onu geriye çekmek istiyor. Fakat akıntı iki gemiyi Anadolu kıyısına doğru sürüklüyor. Ocean da Bouvet’in batmakta olduğu yerde bir mayına çarpıyor, iki yaralı gemi Türk topçusunun ateşi altında. Gemiler boşaltılarak kendi hallerine bırakılıyor. Bu gemiler Çanakkale Savaşı’nın son kılavuzları oluyor. Amiral de Robeck saat 17’de muhteşem armadadan geri kalan zırhlılara dönüş emrini veriyor. Çanakkale maçının denizde oynayan ilk yarısı İngiliz-Fransız karmasının yenilgisi ve Türklerin yenmesi ile son buluyor. Muhteşem armada kalıntısının geri çekilişini kıyıda izleyen Mehmetçikler heyecandan ortaya fırlayıp “yuha! yuha!” diye bağırıyorlardı.”
Binbaşı Nazmi Bey günlüğünde 18 Mart 1815 günkü zaferi şöyle aktarmıştı:
“Düşman 11.10’da Kilitbahir tarafında ve Anadolu’daki bütün istihkamlara ateş açtı. 12.45’te mayınların patladığı hissedilmektedir. 17.30’da ateş kesildi. Düşman gemilerinden bir tanesi yanmış, diğeri pek mühim hasara uğramıştır. Batan zırhlı Fransızların Bouvet Zırhlısı’dır. Diğeri gibi hareket edememektedir. Ateş yine devam ediyor. 18.50’de ateş kesildi. Bu iki gemi de mayına çarpmışlardır. Erenköy’e dökülen mayın hattına! … Hareket edemeyen geminin Irresistible olduğu zannedilmektedir.
Tabyalarımızda hamdolsun önemli bir hasarımız yoktur. Hamidiye’de Almanlardan iki ölü, 15 yaralımız vardır. Gece ateş olmadı. Düşman kuvveti 16 savaş zırhlısından ve birkaç filo torpido ile arama-tarama gemilerinden ibaretti. Kilitbahir’deki torpido iskelesi mermi parçasıyla hasara uğramış ise de tamir olunacaktır.””
18 Mart 1815 günü Çanakkale Boğazı’nda elde edilen zafer, DFT Tarih tarafından görselleştirilerek şöyle aktarılmıştı:
Çanakkale Boğazı’nda Erenköy Koyu ve Karanlık Liman’ın coğrafi konumu hakkında Genelkurmay Başkanlığı şu detayı sunmuştu (Genelkurmay Başkanlığı (1993). Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi, C.V, Çanakkale Cephesi Harekâtı. 1. Kitap (Haziran 1914-25 Nisan 1915). Ankara. Sf: 20):
“Çanakkale Boğazı, Gelibolu (Sancağı) kuzeyinde Çankaya Burnu ile Bitlice kıvrımından başlar. Güneybatı yönünde uzanarak Ege (Adalar) Denizi’ne ulaşır. Nara Burnu’na kadar kıyılar, birbirine paralel(dir) ve geniştir. Boğaz, Nara Burnu’ndan darlaşıp güneye yönelir. Çanakkale-Kilitbahir hizalarında daralıp taktik bakımından çok önemli olan merkez tahkimatını oluşturur. Çanakkale Boğazı’nın en dar yeri olan bu kesime, yabancı yazarlar ‘the Narrows’ demektedirler. (Bu kısmın derinliği yaklaşık 106 metredir.) Boğaz Sarı Sığlar Koyu’nda genişler, Kepez Burnu ile Baykuş arasında genişlerken Erenköy Burnu’ndan sonra da Anadolu kıyısına doğru genişleyerek Erenköy Koyu ile Karanlık Limanı oluşturur.
Boğaz’ın en geniş yeri Erenköy Koyu ile Tengerdere ağzı arası çizgisidir. Erenköy Koyu ile Tengerdere ağzı arasındaki mesafe 7.500 metredir. Çanakkale Boğazı’nın girişinde Seddülbahir-Kumkale fenerleri arasındaki mesafe 3.600 m. kadardır.”
Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, 7 Mart 2022 tarihli paylaşımında Nusret Mayın Gemisi’nin mayınları Karanlık Liman’a döktüğünü şöyle ifade etmişti.
“107 yıl önce bu gece, Nusrat mayın gemimiz sadece Türk deniz tarihinin değil dünya tarihinin akışını değiştirecek 26 karbonit tipi mayını yükleyip Karanlık limanda 11.mayın hattını oluşturdu. 18 Mart 1915 öğlen saatlerinde bu mayınlar istila donanmasını darmadağın etti.”
Tuncay Yılmazer ise, tespit ettiği hatayı şu şekilde aktarmıştı:
“Nusret Mayın Gemisi “Karanlık Liman”a değil Erenköy koyuna (Kumkale’nin 2 mil doğusundan başlayarak Kepez burnuna kadar uzayan 7 mil uzunluğundaki koya) mayın döktü. Müstahkem Mevki harp ceridesine yanlış yazılmış.”
Nusret Mayın Gemisi’nin 7 Mart gecesi yerine mayınları düşman donanmasının Çanakkale’ye girmesinden hemen öncesi gün ve gece 2 defa döşediği yönünde kurgulanan bir anlatının sosyal medyada paylaşıldığı görülüyor:
“Yıl 1915 Marmarisli bir çoban keçilerini otlatırken, denizde boncuk gibi dizili karartılar görür.. Muhtara haber verir, oradan Kaymakama, oradan komutana giden haber İstanbul’a ulaşır. Bu karartılar bir Fransız gemisinin, limanda gördüğü Alman denizaltısına karşı döşediği mayınlardır. İstanbul’dan mayınları toplamak üzere bir deniz subayı ve üç asker gelir. . Mayınlar uzmanlar ve Marmarisli sünger avcıları tarafından sahile çıkarılır. Uçaklar görmesin diye üzerleri ağaç dalları ile örtülür. Mayınları taşımak için “lök” denilen develer bulunur… Ancak mayınlar develere nasıl yüklenecektir ? Görgü tanığı İsmail Hakkı Kutay anlatıyor… Çözümü Marmaris’li denizciler buldu. Mayının tepesine halattan bir simit yaptılar. Bir de altına aynından yaptılar. Aşağıdaki simitle yukarıdakini birbirine bağladılar. Develere yüklediler… Mayın kervanı uzun bir yolculukla Gökova’ya gelir. Arabalara yüklenir, Aydın’a götürülür, oradan trene yüklenir ve İstanbulun yolunu tutar. Doğru Haydarpaşa. Haydarpaşa’dan mayın gemisine yüklenir rota Çanakkale’dir.. O mayınların öyküsü orada bitmez… Mayın döşeyen gemi bilindiği gibi Nusret veya diğer adı ile Nusrat gemisidir. 17 Mart günü Nusrat, müttefik savaş gemileri boğaza girmek için beklerken, mayınlarını serin sulara çoktan bırakmıştır. Bırakmıştır bırakmasına ama ; Akşama doğru bir uçak geçer boğazın üstünden. Bu uçak “Ertuğrul” isimli Türk keşif uçağıdır. Uçakta iki kişi vardır. Pilot Yüzbaşı Cemal Bey ve yanında yer alan makinist-montör Mehmet Bey . Çok önemli bir tespit yaparlar. Boğaza döşenen mayınlar yoktur.. Boğaz temizdir. Müttefik mayın tarama gemileri boğaza dökülen mayınları temizlemiştir ! Hemen harekete geçilir ve Nusrat gece yarısı ikinci defa boğaza sessizce süzülür ve yirmi altı kadar mayını sulara bırakır. İşte boğaza giren İngiliz ve Fransız zırhlılarını birer alev topuna dönüştürüp Çanakkale Boğazının derinliklerine gönderen mayınlar Marmaris’ten gelen o mayınlardır ve Ordu’nun elindeki son mayınlardır.”
* Her ne kadar mayın gemisinin ismi Nusrat olarak telaffuz ediliyor olsa da, işbu yazıda genel kullanım olan “Nusret” tercih edilmiştir.