Fotoğrafta Mustafa Kemal Atatürk’ün Yanında Görülen Kız Çocuğunun Müzeyyen Senar Olduğu İddiası Doğru Değil

Fotoğrafta görülen kişi Müzeyyen Senar değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin 2. Başbakanı Ali Fethi Okyar’ın kızı Nermin Kırdar.

Yanlış İddia

 

“Cumhuriyetin Divası” olarak nitelenen Türk sanat müziği sanatçısı Müzeyyen Senar’ın (1918 – 2015) Mustafa Kemal Atatürk ile birlikte görüntülendiği sanılarak paylaşılan fotoğraf karesi şu şekilde:

 

ataturk fethi okyar neriman kirdar
Atatürk, Fethi Okyar ve kızı Neriman Kırdar ile birlikte

 

Müzeyyen Senar’ın zatürre teşhisiyle tedavi gördüğü İzmir’deki Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde 8 Şubat 2015 günü yaşamını yitirmesinin ardından söz konusu fotoğrafın yaygın şekilde Senar’ın Atatürk ile birlikte görüntülendiği kare olduğu iddiasıyla paylaşıldığı görülüyor (Karar, OdaTV, CNN Türk gibi birçok basın organı da bu fotoğrafı hatalı biçimde kullanmıştı).

 

ataturk muzeyyen senar fotograf iddiasi
Fotoğrafta görülen Neriman Kırdar’ı Müzeyyen Senar sanan paylaşım

 

ataturk muzeyyen senar fotograf iddiasi
Fotoğrafta görülen Neriman Kırdar’ı Müzeyyen Senar sanan paylaşım

 

Fotoğrafta görülen kişi Müzeyyen Senar değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin 2. Başbakanı Ali Fethi Okyar’ın kızı Nermin Kırdar.

Atatürk’ün Ali Fethi Okyar ve kızı Neriman Kırdar ile birlikte görüntülendiği fotoğraf, 13 Ağustos 1930 tarihinde Yalova’da düzenlenen bir balo gecesinde kaydedilmiş.

Atatürk’ün bu gece, Osmanlı ve TBMM Dahiliye Nazırı, Müdafaa-i Milliye Vekili, TBMM İcra Vekilleri Heyeti Reisi, Türkiye Büyük Millet Meclisi 2. Başkanı, Adliye Vekili, 1., 2., 3., 5., 6. ve 7. dönem milletvekili, Serbest Cumhuriyet Fırkası kurucusu Ali Fethi Okyar‘dan (1880 – 1943) Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kurulmasını istediği belirtilmektedir.

Fotoğrafın arka planı şu şekilde aktarılmıştı (Murat Metinsoy. “Resmi sayfiye ya da sayfiye Başkenti: Erken Cumhuriyet döneminde Yalova”. Sayfiye Hafiflik Hayali. 1997. İletişim Yayınları. Derleyen: Tanıl Bora. Sf: 123-125):

İşte Atatürk’ün bu olumsuz imaja bulduğu çözüm, yakın dostlarının vasıtasıyla kontrollü bir muhalefet partisinin kurulması oldu. 1925’teki Şeyh Sait İsyanı ile birlikte İsmet Bey’in (İnönü) sert muhalefeti sonucu güvenoyu alamayarak Başvekillik’ten düşürülen, ardından Paris Büyükelçisi olarak atanan ve liberal kimliği ile bilinen Ali Fethi Bey (Okyar) bu görev için seçilmişti. İki aylık Türkiye seyahati esnasında İstanbul’dan Atatürk’e telgrafla saygılarını ileten Fethi Bey, Atatürk tarafından Yalova’ya davet edildi. Fethi Okyar anılarında bu görüşmeyi şöyle özetler: “Gazi ile görüştük. Bana ille ikinci bir fırka kurup başına geçeceksin, dedi. Kabul ettim. Anlaşmamıza göre, kuracağım fırkanın CHF’den esaslı bir farkı olmayacak. Zaten iki fırkanın da yüksek idareleri ellerinde olacaktır. Gazi benim fırkamın da taraflısıdır. Seçimlerde her iki fırkanın namzetlerini o tayin edecektir. Anlaşılıyor ki, tek fırkanın doğurduğu murakabesizlikten, idaresizlikten bıkmıştır.”

 

Fethi Bey, Mustafa Kemal’in “Bugünkü manzaramız aşağı yukarı bir dictature manzarasıdır (…) Hâlbuki ben Cumhuriyet’i şahsi menfaatim için yapmadım. Hepimiz faniyiz. Ben öldükten sonra arkamda kalacak müessese, bir istibdat müessesesidir. Ben ise millete miras olarak bir istibdat müessesesi bırakmak ve tarihe o suretle geçmek istemiyorum” sözleri üzerine, “Rica ederim, beni İsmet Paşa ile karşı karşıya getirmeyiniz” demiştir. Mustafa Kemal, İsmet Bey’le Fethi Bey’i Yalova’da yüz yüze getirerek bu direnişi kırar. Bu toplantıda İsmet Bey, kurulacak yeni partiye 40-50 milletvekili vermeyi vaat etmiş, Fethi Bey, 120 milletvekili istemiş, sonunda 70 milletvekilinde anlaşılmıştır. Fethi Bey ardından Mustafa Kemal’e tarafsız kalıp kalmayacağını sormuş, Mustafa Kemal “Tabii, ben bitaraf [tarafsız] olacağım” diye söz vermiştir.

 

Bursa’nın Keles ilçesinde 1918 yılında dünyaya gelen Müzeyyen Senar, Atatürk’ün karşısında ilk kez 18 yaşındayken 1936 yılında çıktığını belirtmişti.

Bu anı Müzeyyen Senar şöyle aktarmıştı:

“Sert bir yüzü vardı. Mavi gözleri vardı. Kıvrık kaşları vardı. Ama ben 18 yaşındaydım. 36’da. Titriyordum. Beni yolladı. Banyoya yolladı. Saçımı kestirdi. Demek ki o devrin mdoern bir kızı istedi beni. Bir de siyah kaplı bir defterim vardı. Radyodan. Onu aldı.”

1936’da huzuruna ilk çıkışının ardından Müzeyyen Senar Atatürk için daha sonra da birkaç kez şarkı söylemişti.

Senar’ın aktarımları şu şekildeydi:

“Belediye Sarayı, oranın açılı vardı. Oradaydık. beni dansa kaldırdı. E ben bilmiyorum dans. Kalktık oturduk ama nasıl ölmedim.”

“37’de Bursa’ya çağırdı. Üç gün kaldık. En son Ege Vapuru’ndaydık üçüncü gün. Cânâ Takîbî’ni çok severdi. Hep onu okuturdu. Ruhu şad olsun.”

 

 

2000 yılında hazırlanan Bir Yudum İnsan adlı belgesel için verdiği röportajda Müzeyyen Senar, Atatürk’le anılarını şöyle aktarmıştı:

“Müzeyyen Senar: “Saraya gittik. Bir masa ki ucu yok, ucu bucağı yok. Başta, burada oturuyor. Beni de buraya oturttular. Ben istiyorum ki sazımın yanına gideyim. Atatürk burada, ben burada… Bir de siyah defterim var, radyo defterim, o da koltuğumda. Ama ne haldeyim, nasılım bilmiyorum, ne var arkamda, ne entarim ne bir şey, hiç bilmiyorum. Oturdum, defteri aldı elimden. “Bey’i takip et.” dedi bana. Bey gitti ben gittim, bey gitti ben gittim. Bir hamama girdik, siyah bir banyoya girdik. Ağlıyorum hüngür hüngür, beni ne yapacaksınız diye. “Ağlama kızım, ağlama kızım.”. Saçımı kesti. Kesti, kesti, kesti… A La Garson  modası var. Derken kocam geldi. O da şey vardır, hani böyle vardır ya, aldı. Ona da bıyığını kes demiş, O da bıyıklarını kesti. İkimiz böyle tir tir titreyerek bir gittik baş ucuna. “Hah” dedi, “Hadi öpüşün şimdi.” dedi. Öpüştük, “Sen çık.” dedi. Adamı kovaladı, almıyor içeri. Oturduk. O defteri karıştırmış. Cana rakibi buldu, köşküm var deryaya karşı buldu, rumeli türküleri bulmuş. Oku Allah oku. Ama saz yok, sazı görmüyorum. Ben burada, saz taa uzakta. Nasıl titriyorum. Gazel yaprağı gibi böyle. Bütün o Kılıç Ali’ler, şunlar bunlar dolu, dolu insanlar büyük masa.”
(-Bütün devlet erkanı?)
Müzeyyen Senar:  “Hepsi hepsi.. Rakısı var, leblebisi var, gözleri mavi kaşları da kıvırcık. Hiç sohbetimiz olmadı. Sadece, haşmetli bir yüzü var ürküyor insan, yüzünden. Ee ben de gencim tabii, titriyorum, biraz şöyle şey olsam, Safiye Ayla gibi palazlanmış bir hanım olsam belki bir şeyler konuşacağım ama; bir şey bilmiyorum. Safiye der ki, senle beraberiz der bana, ama halbuki o 28’de gitmiş Atatürk’e, öyle söylüyordu. Neyse, sabah oldu gittik. Bir zarf: 750 lira. Kocam da işte kıskanıyordu galiba, beni parpalardı evde biraz, hırpalardı. Bir daha çağırmıştı beni, Bursa’ya gidiyoruz. Yine tabii beraber. …’ya geldik. O akşam “U” şeklinde sofra kurulmuş lokantaya. Beni yine getirdiler.
(- Celal Bayar orada)
Müzeyyen Senar: “Ha Celal Bayar’a biz amca derdik, çünkü Çekirge’de karşı karşı otuyorduk (…) Amca diyoruz çocukluktan- Hemen ben amcamın yanına, “gel benim yanıma” dedi. “U” şeklinde. Atatürk burada, yine ben burada. Saz kapı arkasında. Ay beni oraya oturtun ne olursun. Sazı istiyorum gidiyim yanına. Hayır dedi burada oturttu, yanına. Neyse, hadi şarkı söyle söyle söyle, o zaman 4 kişi vardı saz, küçük. Nobar, Şükrü falan, böyle güzel sazlardan, Selahattin falan. Tabanca atardı böyle, sütunlara. Tabii tabii evet, sütunlara böyle.”
(-Mustafa Kemal de atar mıydı?)
Müzeyyen Senar: “Tabii tabii o atıyor o. Atardı. O gün de bitti. Şükür Allah’a. Dediler ki ertesi günü belediye sarayı, aynen duruyor hala, o salon da duruyor, balo var. Merinos’un açılış günü. Hadi hemen ben tuvaletimi giydim arkama, yine bir şey olmasın. Yine saz kapı arkasında. Kaptanların salonda oturduğu yemek masası vardır ki herkesi görsün, öyle bir yere bir masa iki sandalye koymuşlar. Yaver geldi beni oraya oturttu. Allaaah… Ben buradan nasıl kalkacağım. Nasıl kalkayım. Saz yine kapı arkasında. Ölüyorum heyecandan. Şimdi ben o zaman 18 yaşındaydım. Dans bilmiyorum. Bursalı bir kız o tarihte, 37’de, dans nereden bileceğim. Evliyim de, çocuğum da var. Geldi oturdu. Tamam. Ee balo açılacak, ne olacak? Beni kaldırdı, dansa… Ah… Nasıl ölmedim, nasıl yaşadım orada, nasıl kalktım, hiç bir şey bilmiyorum. Ama o, biliyor insanı, çok çok iyi biliyor. Kalktık. Bak bana hala elim titriyor, bak Allah aşkına. Kalktık, döndük oturduk. Anladı benim dans bilmediğimi. Hemen, baloyu da açmış olduk. Oh. Ayy… Tangır tungur, tencereler tabaklar, ahçılar konvoylar gidiyoruz. Yolda bir tane çocuk aldık, köylü çocuğu. Kurbanlar kesiliyor. Vapura girdik. Oh, bende bir rahatlık var. Masa başı böyle. O burada, ben burada, saz burada. Oh oh, aman. Ne kadar memnunum hayatımdan. Çünkü beraberim sazla. Oku istediğin kadar oku. İstediğim kadar okuyayım. İki gün okuyayım. Beraberim çünkü, hep beraberiz, ufacık bir yer. Ege vapurunun salonu. O gün saat 9’a kadar, sabah 9’a kadar, söyle bre söyle, o söylüyor, zeybek oynuyor, horon tepiyor, Atatürk. Kalkıp hep beraber şey ediyor, eliyle masayı kaldırıyor. Aman neler, yapmadığı kalmadı. Aaa rakısı var, leblebisi var aaa.. O harika, harika bir insan, harika bir insan. Orada artık konuşma oldu. Çocuktan bahsetti, resmini gösterdim. Ah ismini değiştiriyordu, Ergun, Erkin olsun dedi. Ondan sonra oradan Kılıç Ali, Şükrü Kaya bir laf karıştırdılar orada öyle kaldı. Erkin yapacaktı ismini.”
(“Şarkı için hiç iltifat etti mi?”)
Müzeyyen Senar: “Neler söylüyor neler… Berabar söylüyoruz hep böyle…”
(“Güzel söylüyor…”)
Müzeyyen Senar: “Söyler, söyler.”
(“…sunuz dedi mi size?”)
Müzeyyen Senar: “Ee, artık canım yan yanayız, orada çok iltifatını gördüm işte. Beraberim ya, sazla da beraberim, onla da beraberim, bir taraftan da  böyle resmi çünkü çok resmi bir yer, çok uzak bir yer. Burada hep beraberdim.”
(“Keyif adamı değil mi?”)
Müzeyyen Senar: Çok…
(“Nasıl özetleriz?”)
Müzeyyen Senar: “Her şeyin arasında keyfini ihmal etmiyordu.”
(“Nasıl?”)
Müzeyyen Senar: “İşte, yapabiliyor. Hem işini yapabiliyor, hem vazifesini, çok içmezdi ama, o kadeh önünde ya iki tane, ya… Ha söyler, Köşküm var deryaya karşı, Cana rakibi çok sever, çok sever. …’yı mutlaka söyler…”

 

 

Görsel, fotoğrafta yer alan kişinin Nermin Kırdar’ın olduğu notuyla Alamy gibi stok fotoğraf sitelerinde ve Wikimedia Commons‘ta da kendine yer bulmuştu.

Fotoğrafın Müzeyyen Senar’a ait olmadığı 2015 yılında basına şöyle yansımıştı:

“Dün sabah ünlü sanatçının ölüm haberinin ardından bir fotoğraf sosyal medyada çok konuşuldu. ‘Mustafa Kemal Atatürk ile Müzeyyen Senar ‘ diye yüklenen fotoğraf binlerce kez paylaşıldı, beğeni aldı, yorum yapıldı. Ancak ilerleyen saatlerde o fotoğraftaki o genç kızın Müzeyyen Senar olmadığı ortaya çıktı.”

Müzeyyen Senar’ın Atatürk ile çekildiği iddia edilen fotoğraftaki kız çocuğunun Senar değil, Ali Fethi Okyar’ın kızı Nermin Kırdar olduğu 2022 yılında basına tekrar yansıdı

Nerede Çekildi” adlı profil tarafından 2015 yılında şu tespit sunulmuştu:

“SON NOKTA!!!!!
Arkadaşlar!
Bu fotoğraf, MÜZEYYEN SENAR ve ATATÜRK olarak sürekli karşınıza çıkabilir.
DEĞİL!
Bu fotoğraf, Atatürk’ün Serbest Fırka’nın kurulmasını istediği gece çekildi.
Küçük Hanım, Fethi Okyar’ın kızı NERMİN KIRDAR’dır! Fethi Okyar da orada.
18.08.1930 / YALOVA”

Fotoğrafa Doğrula.org da değinmişti.

 

Yorumunuzu yazınız...