Fotoğraftaki Kadının Lavinia Şiirine İlham Olan Kişi Olduğu İddiası Doğru Değil
Özdemir Asaf’ın uğruna Lavinia şiirini yazdığı kadın Mevhibe Meziyet Beyat’tır.
Bugünkü konumuz, Özdemir Asaf’ın en sevilen şiirlerinden biri olan Lavinia’nın esin kaynağı olan kadın…

Öncelikle Lavinia’nın sözlerini alıntılayalım…
Sana gitme demeyeceğim.Üşüyorsun ceketimi al.Günün en güzel saatleri bunlar.Yanımda kal.Sana gitme demeyeceğim.Gene de sen bilirsin.Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim,İncinirsin.Sana gitme demeyeceğim,Ama gitme, Lavinia.Adını gizleyeceğimSen de bilme, Lavinia1957
Ardından Feridun Düzağaç’ın akıllara kazınan yorumunu hatırlatalım…
İlyas Yalçıntaş’ın yorumunu da iliştirelim…
Sosyal medyada etkileşim için önüne düşen her türlü asılsız içeriği paylaşan ya da kurgulayan profillerin, Lavinia’ya ait olduğu iddiasıyla yaydığı görsel şu şekilde:
Görselle ilgili asılsız iddiayı yaygınlaştıran paylaşım:
Tarih Enstitüsü (@tarihenstitu): “Meşhur Lavinya şiirine ilham olan o kadın Lavinya. ❤️”
Fotoğrafta görülen kadın, Özdemir Asaf’ın Lavinia şiirinin kahramanı değil, retro fotoğraflar çeken bir fotoğrafçıya 2014 yılında poz veren günümüzden bir model.
Fotoğrafta modellik yapan kişinin retro stilde çekilmiş farklı fotoğrafları da Retrografi’nin sosyal medya hesaplarında paylaşılmıştı:
Söz konusu “eskitme” görsel daha önce “Bir Türk kadını,1900” notuyla sosyal medyada yaygın şekilde kullanılmıştı.
Görselin kaynağının geçmiş zamanların giyim tarzını ve fotoğraf tekniğini yansıtan çekimler yapan Retrografi adlı girişime dayandığına daha önce “‘1900 Yılından Bir Türk Kadını’ Notuyla Paylaşılan Görsel” başlıklı yazımızda değinmiştik.
Lavinia şiirine dönecek olursak…
Özdemir Asaf’ın aşık olduğu kadının ismini anmayıp kod isim kullandığı Lavinya şiirinin kahramanı Mevhibe Meziyet Beyat’tır.
Özdemir Asaf, Lavinia şiirini üniversitede okurken platonik aşık olduğu Mevhibe Bayat için yazmıştır.
Özdemir Asaf’ın hiçbir zaman açılamadığı, 2007 yılında vefat eden 1925 doğumlu Mevhibe Bayat’ın meşhur şiirdeki Lavinia’nın kendisi olduğunu öğrenmediği düşünülmektedir.
Şiirden de anlaşılacağı üzere Mevhibe Meziyet Beyat’ın Özdemir Asaf’la bir ilişkisi olmamıştır.
Mevhibe Beyat, Lavinia’nın yazıldığı dönemde ünlü gazeteci ve yazar İlhan Selçuk’a büyük bir aşkla bağlıydı.
Beyat, 1956’da evlendiği İlhan Selçuk’tan 1958’de boşanıp, ardından tiyatro ve sinema oyuncusu ve komedyen Öztürk Serengil ve fotoğraf sanatçısı ve kameraman Muhlis Hasa ile evlenmiştir.

Lavinia şiirinin ilham kaynağı olan kadının kimliği 2008 yılında izhar oldu.
Haluk Oral, Şiir Hikâyeleri adlı Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’ndan çıkan kitabında Lavinia’nın kimliğini öğrenme sürecini şöyle aktarmıştı:
“Lavinia’nın gerçek adını Mücap Ofluoğlu’nun Bir Avuç Alkış adlı kitabından öğrendim. 1958-1959 tiyatro mevsiminde Strindberg’in ‘Matmazel Jüli’sini sahneye koyarlar. Mücal Ofluoğlu bu oyunun giysilerini Mevhibe Beyat’ın çizdiğini belirttikten sonra, ‘Mevhibe, Güzel Sanatlar Akademisi’nde okuduğu yıllardan beri güzelliği ve cana yakın dosluğu ile çevresini etkilemiş, sevgilileriyle, şiirlere yansıyan çekiciliğiyle ünlü bir şairimizin ‘Lavinia’sı olmuştu’ cümleleriyle Lavinia’nın kimliğini açıklar.”
Oral daha sonra, Lavinia’nın gerçek hikâyesini Everest Yayınları’ndan çıkan ayrı bir kitapta detaylandırdı ve Asaf’ın Lavinia şiirine ilham veren Mevhibe Beyat’ı daha yakından tanımamızı sağladı.
Özdemir Asaf’ın çevresinin beğendiği Lavinia şiiriyle girdiği yarışmayı kazandığı, Asaf Lavinia’yı okurken platonik aşkının da salonda olduğu ve şiir okunurken salondan ayrıldığı, Asaf’ın bu duruma bir hayli içlenip duygularını asla aşikâr etmediği de rivayet edilmektedir.
Miyase İlknur’un Lavinia şiiri ile ilgili anekdotu şöyledir:
“Özdemir Asaf bu şiiri, yani ‘Lavinia’ şiirini ilk kez Mevhibe’nin de bulunduğu bir şiir matinesinde okumuştu. Öyküsünü İlhan Abi’den dinlemiştim.
Aklımda kaldığına göre, Mevhibe Beyat, iki arkadaşıyla birlikte -bunlardan biri Sevim Burak olabilir- Özdemir Asaf’ın şiir matinesine gider. Ünlü şair kürsüde şiirini okurken, Mevhibe sıkıldığından mı yoksa başka bir nedenden mi şimdi anımsamıyorum, yerinden kalkarak kapıya doğru yönelir. O anda Özdemir Asaf, ‘Lavinia’ şiirini okumaya başlar. Asaf’ın bu şiiri o an irticalen mi söylediği, yoksa daha önceden yazdığı şiiri aşık olduğu kadının kalkıp gitme hamlesi karşısında mı okuduğunu bilemiyoruz. (…) Peki bu şiir karşısında Mevhibe’nin tutumu ne olur?
Eli kapının kolunda öylece kalakalan ve şiiri dinleyen Mevhibe, gitmekten vazgeçip yerine döner.”
İlhan Selçuk, 14 Şubat 1999 Pazar günü Pencere adlı köşesinde Lavinia başlıklı yazısın, Özdemir Asaf’ın aslında eski eşine duyduğu aşka şöyle değinmişti:
Saatli Maarif Takvimi’nin yaprağını kopardım, arka sayfada Özdemir Asaf “Geldim” şiiriyle karşıma çıkıverdi:
“Beni çağırmadınız, kalkıp ben kendim geldim.
Uzaklardan size bir haber getirdim geldim.
Bıraktıklarınızdan, unuttuklarınızdan,
Sımsıcak-anılası günler getirdim geldim.(…)
Solarken suladığım, koparken bağladığım,
Ölürken canlandığım, sözler getirdim geldim.”Özdemir bir geldi mi, gecenin içinde seyehat başlar, en azından sabahın üçünü bulurduk. Kendine göre reçeteleri vardı; içerken bana mısın demezdi, ardından garsona seslenirdi:
_ Bir pepsi…
_ Ne yapıyorsun?…Ortaya attığı kurama göre Pepsicola’da ‘pepsin’ varmış, mideyi rahatlatır, alkolün etkisini siler süpürürmüş; anlattığına inanırdı; nüktenin, şiirin edebiyatın dalgasında kayak yaparak geceyi aşarken “Yuvarlağın Köşeleri”nde dolaşırdı:
“Birisi konuşurken bütün iş dinleyendedir.
Birisi dinlerken bütün iş konuşandadır.
Birisi susarken bütün iş susandadır.”Aramızdaki söyleşi bu kurala göre süregelirdi; ben neden susmayı yeğliyordum?.. “Yuvarlağın Köşeleri”ni verirken kitabın ilk sayfasına şunu yazmıştı:
“İlhan Selçuk’a.
Kelimler kelimelere insanlarla ulaşırken…
4.12.1961″
***
Lavinia’ya âşıktı Özdemir…
Kral Latinus’un kızıydı Lavinia; Vergilus’a göre Roma yakınındaki on üç sunaklı tapınağıyla ünlü Latvinium kenti Lavinia’nın onuruna kurulmuştu. Özdemir sevdiği kız için uzun yıllar dillerde dolaşan ‘Lavinia’ şiirini yazdı.
Yalnız Özdemir mi, koca ressam Edip Hakkı’da Lavinia’ya âşıktı. 1950’li yılların İstanbul’u, avareliği ve sevdaları tohumlayan yosun kokulu bir şehirdi. Özdemir o kentin Boğaz’dan esen rüzgârını da yazdı:
“Bilmiyorum ne vardı saçlarında.
Rüzgâr mı delice eserdi,
Gözlerim mi öyle görürdü yoksa
Saçlarının her hâli hoşuma giderdi.”Oysa o yıllarda Lavinia yere bakan birine tutulmuştu; fırtınalı bir ilişkinin tensel terinde köpüklenen dalgasını yaşarken, gönüllerde dolaşmanın çekiminden de vazgeçmiyordu; ilerde bunun hesabını acıyla vereceğinden habersizdi.
***
Kimi gece Özdemir gelse de gidip içsek, anılarımızı paylaşsak diyorum; ancak 1981’de yazdığı şiir bana zamanın geçtiğini anımsatıyor:
“Gemiler geçiyor sanki şakacıktan
Gidiyorlar mı, geliyorlar mı belli değil
Kuşlar uçuyorlar mı düşüyorlar mı belli değil
Düşe kalka mırıldanmalarla
Ölüyorlar mı yaşıyorlar mı
Belli değil…”
İLAVE: Bahsi geçen fotoğrafın 1930’lu yıllarda kaydedildiği ve bir Kürt kadının görüntülendiği uydurulmuş.
Nadir Tarihi Fotoğraflar (@nadirfotograff): “Bir Kürt kadın. Diyarbakır 1930”