Jak Kamhi’nin Mustafa Kemal Atatürk’ün Yahudi Olduğunu Gördüklerim Yaşadıklarım Adlı Kitabında Aktardığı ve Taha Akyol’un Bu Yönde Bir Analizinin Bulunduğu İddiası Asılsız
Profilo Holding’in kurucusu Musevi Türk iş insanı Jak Kamhi’nin (1925-2020) “Gördüklerim Yaşadıklarım” adlı kitabında Atatürk’ün aslında Yahudi olduğunu yönünde bir beyanda bulunduğu ve gazeteci yazar Taha Akyol’un Kamhi’nin söylemine ilişkin bir analiz gerçekleştirdiği yönündeki asılsız iddiayı ele alacağız.
Yalantarih.com adlı alternatif tarih üretim merkezi faaliyeti gören internet sitesinde yer alan metin şu şekilde:
“M. Kemal bir Yahudi idi. Onun etrafındakiler de Yahudi idi. Cumhuriyetin ilanının hemen ardından Selanik’ten “Türk” diye Sabetaycı Yahudileri getirdik. Yeni göçmüş olmalarına rağmen onları bir anda ülkenin en zenginleri, toprak zenginleri, iş verenleri, sanatkarları, ünlüleri yaptık. Ankara’yı başkent ilan etmeye biz karar verdik.
Yahudi kardeşlerimize haber verip dağını taşını satın aldırdık. Bir anda gayr-i menkul zengini oluverdik. Türkler kurtuluş savaşı falan kazanmadı. İngiltere’ye karşı durmadık. İngiltere’de hakim Yahudiler ile anlaştık ve bu toprakların Yahudi Cenneti ayarında ilan edilecek yeni bir Cumhuriyet ile bize bırakılmasına karar verdik. Bu bir plandı. İngilizler bu nedenle savaşmadan geri çekildi.
Bu süreçte pek çok sanal kahraman ürettik. Ordunun adını bile Türk Silahlı Kuvvetleri koyduk. Merkez bankasını çok uluslu ve çok ortaklı bir anonim şirket yaptık. Bu süreçte Sabetayist Yahudilerden çok faydalandık. Çok ince hesaplar yaptık.
Planlarımızı büyük bir gizlilik ve başarı içinde uyguladık. Ne kadar hayatta kalmış Türk ve Müslüman fikir adamı ve beyin takımı varsa onları da sudan bahanelerle astırdık. Olmadı sürgüne gönderdik. İstiklal mahkemelerinin hakimlerinin de çoğunu Yahudi olanlardan oluşturduk. Önce asıp sonra yargıladılar. İnkılaplar çok önceden belirlediğimiz bir planın parçasıydı.
İngiliz ajanı Ali Suavi ve Ziya Gökalp ile inkılapların temelini oluşturduk. Mustafa Kemal sadece hazırladığımız nasibin uygulayıcısıdır. Ondan önce çok kişi çabaladı, bu planı M. Kemal iyi oynadı. Bütün başarının onun zaferiymiş gibi görülmesi sonraki süreçte sıkıntılara sebep olsa da bunları da aştık.
Muhalif Yahudileri İzmir Suikasti bahanesi ile astık. 1943’te Varlık vergisini çıkarılmasını da biz planladık. Yahudilerin çoğunu ilan edilecek İsrail’e gönderdik. İsraili ilk Türkiye tanıdı, bunu aslında Yahudi aklı yaptı. Biz büyük işler başardık.
Atatürk’ün öldüğü gün tüm Türkiye’de olduğu gibi bizim evde de matem havası hakimdi. Babamın ağladığına ilk kez o zaman şahit oldum.
Bir yahudi; Goyim’e (Yahudi olmayan diğer insanlar, yani Hizmet hayvanları) merhamet etmeyeceği gibi
kendisinden olmayana da asla tevazu, şükran, minnet ve mihnet gösteremez?
Kendilerinden olmayanlara tevazu ve hoşgörü göstermek doğalarında yoktur!
-Jack Kamhi, Profilo yönetim kurulu başkanı Yahudi iş adamı. Yeni çıkacak kitabından
(Analiz; Taha Akyol, gazeteci)
İLAVE: Söz konusu asılsız iddia metni dönüşüm geçirerek şu formata büründürülmüş:
1▪️ Atatürk’de bir Yahudi idi. Onun etrafındaki pek çok kimse de Yahudi idiler. Biz Kurtuluş Savaşı falan kazanmadık. İngiltere’ye de karşı durmadık. Bu bir planın parçasıydı.
2▪️ İngiltere’de hakim Yahudiler ile de anlaştık ve bu toprakların Yahudi Cenneti ayarında ilan edilecek yeni bir Cumhuriyet ile bize bırakılmasına karar verdik. İngilizler bu nedenle savaşmadan geri çekildiler. Bu süreçte pek çok sanal kahraman ürettik.
3▪️ Ordunun adını bile Türk Silahlı Kuvvetleri koyduk. Merkez bankasını çok uluslu ve çok ortaklı bir anonim şirket yaptık. Bu süreçte Sabetayist Yahudilerden çok faydalandık. Cumhuriyetin ilanının hemen ardından Selanik’ten Türk diye hep Sabetaycı Yahudileri getirdik.
4▪️ Yeni göçmüş olmalarına rağmen onları bir anda ülkenin en zenginleri, toprak zenginleri, iş verenleri, sanatkarları, ünlüleri yaptık.
5▪️ Ankara’nın başkent ilan edileceğini Yahudi kardeşlerimize haber verip dağını taşını satın aldırdık. Sonra bir anda gayr-i menkul zengini oluverdiler. Çok ince hesapladık çok….
Bahse konu metnin gerçeği yansıttığı sanılarak “Jak Kamhi’nin Atatürk itirafları” başlığıyla bazı sosyal medya kullanıcıları tarafından paylaşıldığına şahit olunabiliyor:
“Gazeteci Taha Akyol’un jak kamhi’nin gördüklerim yaşadıklarım isimli kitabından analizi var ekran resmi var ama atamadım Atatürk ile ilgili acayip şeyler yazmış.”
Ancak ne iddia edildiği gibi Jak Kamhi’nin “Gördüklerim, Yaşadıklarım” adlı kitabında Atatürk ile ilgili bu yönde bir aktarım mevcut, ne de Taha Akyol’un Jak Kamhi’ye atfedilen sözlerle ilgili bir analizi bulunuyor.
Jak Kamhi’nin “Gördüklerim, Yaşadıklarım” (2013. İstanbul. Remzi Kitabevi) adlı kitabını taradığımızda iddia edildiği gibi ifadelerin yer almadığı anlaşılıyor (Doğruluğu Ne? de yayımladığı incelemede bu sonuca varmıştı).
Jak Kamhi’nin “Gördüklerim, Yaşadıklarım” adlı kitabında Atatürk ile ilgili bölüm “Tepebaşı’ndan Adalar’a 1920-1940 başlıklı birinci bölümündeki “Atatürk’le Göz Göze Gelmek” alt başlıklı kısımda geçiyor.
Kamhi söz konusu kısımda Atatürk’le karşılaşmasını şöyle aktarmıştı:
“Galiba on yaşındaydım. Yani 10. yıl kutlamalarının üzerinden çok değil iki sene geçmişti. Bizimkiler kaplıcalara girmek için belirli dönemlerde Yalova’ya giderler ve giderken bizi de götürürlerdi. Bunun için Yalova’nın hayatımızda mühim bir yeri vardı. Tabii ki biz kaplıcalara girmiyorduk. Büyükler kaplıcadayken biz çocuklar da bahçede kendi aramızda muhtelif oyunlar icat ederek oynaşırdık.
Öyle günlerden birisiydi işte. Bağırıp çağırıyor, ortalıkta koşup duruyorduk. Tam o sırada üstü açık güzel bir araba yaklaşmaya başladı kaplıcalara doğru. Birden herkes ‘Atatürk! Atatürk!’ diye birbirinin kulağına bir şeyler fısıldadı. Atatürk lafı duyulur duyulmaz bütün koşuşturmalar da, bağırıp çağırmalar da bıçak gibi kesiliverdi. Atatürk’ün bulunduğu üstü açık araba bize doğru yaklaştı. Mustafa Kemal Atatürk, her zamanki son derece şık bir kıyafetle arkada oturuyor ve kendisini selamlayanlara zarif bir hareketle mukabelede bulunuyordu.
Kaplıcanın bahçesinde bir grup çocuğun bulunduğunu görünce, şoförüne durmasını emretti. Otomobil durunca da kapısını kendi açarak otomobilden indi ve bize doğru yaklaştı. Biraz önceki ciddi insan gitmiş, yüzünde gözle görülür bir tebessüm belirmişti. Mavi gözbebeklerinin içi gülüyordu sanki. Atatürk’ün otomobilden indiğini görenler de kaplıcanın önündeki parka doğru geliyordu.
Atatürk bize doğru ykalaştı ve ‘Nasılsınız çocuklar’ dedikten sonra teker teker isimlerimizi sormaya başladı. Sıra bana geldiğinde ismimi söyledim. Atatürk elini başıma koydu ve ‘Sen çok zeki birisine benziyorsun. Bana öyle geliyor ki, hayatta çok güzel şeyler yapacaksın’ diye konuştu. Sonra gözlerini gözlerime dikarek öyle bir baktı ki bana, bu yaşıma geldim hâlâ o bakışı unutamadım. Ben Atatürk’ü ilk kez orada bu kadar yakından görüp konuşma imkânına sahip olabildim. Maalesef bir daha bu kadar yakından görüşüp konuşmak kısmet olmadı.
Ondan sonra kendisini sadece uzaktan takip edebildim. Hastalanıp Dolmabahçe’de istirahata çekildiği zaman, Atatürk’ün sağlık durumunu ailece gazeteden izlemeye başladık. Öldüğü gün ise bütün Türkiye gibi bizim evde de matem havası esiyordu. Ben babamın ağladığını hayatımda ilk kez o gün gördüm. Koca adam, elindeki mendille gözyaşlarını saklamaya çalışıyor ama bir türlü başaramıyordu. Ağladığının bizim tarafımızdan fark edilmemesi için çaba sarf ediyordu. Ama bunu başarabilmesi mümkün değildi. Atatürk’e yürekten bağlıydık, çünkü Atatürk bize Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olma bilinci vermiş ve bunu ne demek olduğunu öğretmişti.
Tam da burada tarih kitaplarında pek yer almayan iki önemli detayı hatırlatmak isterim. Birinci Dünya Savaşı sırasında İngiliz işgaline karşı ilk başkaldıranlar Museviler olmuştu. Atatürk 9 Eylül 1922’de İzmir’e girdiği zaman Yunan bayrağını indirip Türk bayrağının göndere çekenler yine Museviler’di. Çünkü Musevilerle Rumla pek anlaşamazdı birbiriyle. Rumlar Ortodoks oldukları için bizimle sürekli kavga içindeydi. Bizim ‘hamursuz’ günlerinde çocuk keserek ‘hamursuz’ yaptığımızı söyleyecek kadar zengin bri hayal güçleri de vardı! Osmanlı döneminde biz bir yerde havra yaptırmak istediğimiz zaman ilk karşı çıkan Rumlar olur ama Sultan izin verdiği için homurdanmak dışında pek bir şey de yapamazlardı.
Anadolu’da ve diğer Osmanlı vilayetlerinde sinagoglar vardı ve Atatürk bunların hiçbirisinin yıkılmasını veya kapatılmasını istememişti. Cumhuriyet döneminde yeni sinagog yapılmadı ama bunun sebebi Cumhuriyet’in izlediği politikalar değil, Musevi nüfusunun artmak yerine eksilmesiydi. Yani yeni sinagoga ihtiyaç duyulmuyordu.
Atatürk’ün cenazesine ise babam gidecek, biz küçük olduğumuz için o kalabalığın arasına girmemize izin verilmeyecekti. Filmlerde görmüşsünüzdür, öylesine büyük bir izdiham vardı ki, çocukların o izdihamda ezilmemesi mümkün değil.
Ve bütün Türkiye hüngür hüngür ağlıyordu.”
Jak Kamhi, Atatürk ile karşılaştığı ana dair anlatımı Vahap Munyar’ın Hürriyet gazetesindeki “Atatürk’ün elini hayatım boyunca başımda hissettim” başlıklı 20 Eylül 2013 tarihli yazısında şöyle yer almıştı:
YIL 1935 Yalova… Mustafa Kemal Atatürk, üstü açık makam arabasıyla kaplıcaların bulunduğu bölgede koşuşturan çocukları görünce şoförüne “dur” işareti yaptı. Kapısını kendisi açıp araçtan indi, gülümseyerek çocuklara yaklaştı:
– Nasılsınız çocuklar?
Ardından tek tek çocukların adını sordu. Çocuklardan birinin adı dikkatini çekti:
– Jak efendim…
Atatürk, Jak’ın başına elini koydu:
– Sen çok zeki birisine benziyorsun. Bana öyle geliyor ki, hayatta çok güzel şeyler yapacaksın.
Profilo Holding’in kurucusu Jak Kamhi, 76 yıl önce ailece gittikleri Yalova’da yaşadığı o anı hiç unutmadı:
– Atatürk, gözlerini gözlerime dikerek öyle bir baktı ki, bu yaşıma geldim, o bakışı hâlâ unutamadım. Atatürk’ü ilk kez o kadar yakından görüp, konuşma imkanına kavuşmuştum. Maalesef bir daha da kısmet olmadı.
88 yaşındaki Jak Kamhi, “Gördüklerim, Yaşadıklarım” başlıklı kitabından bazı bölümleri aktarırken, Atatürk’ü yakından gördüğü güne yeniden döndü, elini başının üstüne koydu:
– Atatürk’ün elini 76 yıldır hep başımda hissederim.
10 Kasım 1938’e anımsadı:
– Atatürk’ün öldüğü gün tüm Türkiye’de olduğu gibi bizim evde de matem havası hakimdi. Babamın ağladığına ilk kez o zaman şahit oldum.
Bu noktada kitabında yer verdiği iki detayı savundu:
– Bunlar tarih kitaplarında yer almaz. Birinci Dünya Savaşı sırasında İngiliz işgaline karşı ilk başkaldıranlar Museviler olmuştu. Atatürk 9 Eylül 1922’de İzmir’e ilk girdiğinde Yunan bayrağını indirip göndere Türk bayrağını çekenler de Museviler’di.
Taha Akyol, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklama ile bu iddianın yalan ve uydurma olduğunu, paylaşılan söylemin kendisine ait olmadığını beyan etmişti:
ZORUNLU AÇIKLAMA Sosyal medyada “M. Kemal Yahudi idi” diye bir zırva dolaştırılıyor. Kaynak diye de “Yeni çıkacak kitabından – (Analiz; Taha Akyol, gazeteci)” kaydını koymuşlar. Bu zırva da bana atıf da tamamen cahilce ve ahlaksızca bir uydurmadır. Yalandır
Sosyal medyada bazı profillerde paylaşılan ilgili uydurma metnin sonunda Taha Akyol’un Hürriyet’teki “Bizim Yahudiler” başlıklı 18 Mayıs 2018 tarihli yazısının bağlantısının yer aldığı görülüyor (Zaman içerisinde yazının sonunda yer alan bağlantı farklı biçimde yorumlanmasıyla Jak Kamhi’ye atfedilen Atatürk hakkındaki ifadelerin ravisinin Taha Akyol olduğu yönünde yanlış algının oluştuğu ileri sürülebilir).
Bahse konu yazıda Taha Akyol’un Türkiye adına lobi faaliyeti yürüttüğü için Musevi Jak Kamhi’ye şükranlarını sunduğu görülmekle birlikte; Kamhi’nin Atatürk ile ilgili herhangi bir yorumunun aktarılmadığına şahit oluyoruz.
Yazıdan ilgili bölüm şu şekilde idi:
CUMHURİYET YAHUDİLERİ
Lozan’da tanınan adli imtiyazlardan azınlıkların vazgeçmesine öncülük edenler, Türkiye Yahudileriydi. Türkiye Yahudilerinden Moiz Tekinalp Kemalizm’i savunurken, Prof. Avram Galanti tarihi kültürle ilişki kopar endişesiyle harf devrimini eleştirmişti.Merhum Turgut Özal zamanında Ermeni tasarılarına karşı Amerika’da Türkiye lehine lobi yapanlar bizim Yahudi vatandaşlarımızdı.
Özellikle Jak Kamhi’nin adını şükranla kaydetmek isterim.
İsrail’in militarist ve işgalci politikalarını elbette eleştirirken, “önce Türkiye” ilkesi gereği bu gerçekleri unutmamak, “anti semitizm” görüntüsünden de sakınmak gerekir. Zamanımızda bütün dünyada aşırı sağ popülizm nasıl yükseliyorsa, İsrail’de de Netahyahu koalisyonu böyle aşırı sağ, militarist, saldırgan, kanlı bir hükümettir.
Unutmayalım ki, İsrail toplumu 1990’larda İşçi Partisi lideri Yitzak Rabin gibi barışçı bir devlet adamı çıkarmış, aşırı sağcı bir Yahudi gencin kurşunlarıyla hayatını kaybetmişti.
Evet, önce Türkiye…
Jak Kamhi Kimdir?
Jak Kamhi hakkında Gördüklerim Yaşadıklarım adlı kitabının yayıncısı Remzi Kitabevi tarafından sunulan kısa özgeçmiş şu şekilde: