Vehbi Koç’un Haim Nahum’un Oğlu, Bernar Nahum’un Kardeşi Olduğu İddiası Doğru Değil

Yanlış İddia

 

Koç Holding’in kurucusu Ahmet Vehbi Koç’un (20 Temmuz 1901 – 25 Şubat 1996) Osmanlı İmparatorluğu’nun son hahambaşısı olan Haim Nahum’un (1872 – 1960) oğlu ve iş insanı Bernar Nahum’un (1911 – 1995) kardeşi olduğu yönündeki yanlış iddia uzun yıllardır paylaşılagelmekte.

 

Bu yanlış iddia İsmail Okutan’ın Merhabahaber.com’daki “Erbakan’ın yıllarca anlattığı haim nahum” başlıklı 20 Ağustos 2020 tarihli yazısının ilk paragrafıyla şöyle özetlenebilir:

“Tarihin en gizemli, en esrarlı adamlarından biridir Haim Nahum. Lozan’da onun entrikaları ile yıkılan Osmanlının yerine yeni kurulan Türkiye Cumhuriyetini temsil eden Yahudi Haim (Hain) NAHUM’dur. Pazarlıklar sonucunda kilitlenen Lozan görüşmelerinde kilidi açan Mısır hahamıdır. Haim Nahum Vehbi Koç’un da babasıdır. Aynı zamanda Bernar NAHUM’un da babasıdır. Vehbi Koç, Türkiye’de BEKO firmasını kardeşi Bernard Nahum ile birlikte kurmuştur. Lozan’da perde arkasında bulunan Siyonist’tir Nahum.”

 

Bu iddiayı aktaran sosyal medyada sık paylaşılan görsel şu şekilde:

 

Vehbi Koç, Haim Nahum’un oğludur. Diğer oğlunun adı da Bernar Nahum’dur.

Haim Nahum, Osmanlı Bankasından çaldığı paraları İsviçre’ye aktardı.

Haim Nahum, çaldığı paraların yarısını bir oğlu Bernar Nahum’a, diğer yarısını da diğer oğlu Vehbi Koç’a verdi.

Bernar Nahum ve Vehbi Koç, ortaklaşa BEKO’yu kurdular (Bernar – BE, Koç – KO = BEKO)

Koç Ailesinin serveti Osmanlı Parasıdır!!!

 

haim nahum bernar nahum rahmi koc

 

Kadir Mısıroğlu da Vehbi Koç’un babasının Hain Nahum olduğunu ileri sürenlerdendi:

 

 

Osmanlı İmparatorluğu’nun 1909-1920 yılları arasında görev yapan son hahambaşısı olan Haim Nahum, Lozan Barış Konferansı’na katılan Türk delegasyonu içinde bir azınlığı temsilen danışman olarak görev almıştı.

Bernar Nahum BEKO’nun kurucularından.

BEKO markası, Bernar (BE) ve Koç’un (KO) birleşimi.

Ancak, aktarılan iddianın geri kalanı kurgu.

Vehbi Koç, Haim Nahum’un oğlu ve Bernar Nahum’un kardeşi değil.

1917 yılında iş hayatına atılan, 1926 yılında babasının ticarethanesini devralarak “Koçzade Ahmet Vehbi” ismiyle Ankara Ticaret Odası’na kaydettiren, ticaretle uğraşırken Ford ve Standart Oil gibi yabancı şirketlerin Türkiye temsilciliklerini alarak, işlerini büyüten, 1938 yılında İstanbul’da Koç Ticaret A.Ş.’yi kuran Vehbi Koç‘un servetinin Osmanlı Bankası altınlarına dayandığına dair bir emare mevcut değil.

1901’de Ankara’da doğan Vehbi Koç‘un babası Koçzade Mustafa Efendi’nin 250 yıllık Ankaralı bir aileden, annesi Kütükçüzade Hacı Rıfat Efendi’nin kızı Fatma Hanım’ın 600 yıllık Ankaralı bir aileden geldiği, soyağacının Hacı Bayram-ı Velî’ye kadar uzandığı belirtilmektedir.

Fuat Bayramoğlu’nun “Hacı Bayram-ı Velî Yaşamı, Soyu, Vakfı” (1983. Türk Tarih Kurumu Basımevi. 1. Cilt. Sf: 112, 113) adlı eserinde aktardığı şecereye göre Vehbi Koç ile eşi Sadberk Koç’un soyu Hacı Bayram-ı Velî’ye şu şekilde bağlanmaktadır:

-SADBERK KOÇ’UN SOYAĞACI: Hacı Bayram-ı Velî – Şeyh Ahmed Baba – Şeyh Edhem Baba – Şeyh Tayyib Baba – Şeyh Salih Baba – Tâci Hacı – Fatma Hatun – Saime Hatun – Müderriszâde Şeyh Mustafa – Abdülkerim Efendi – Sadullah İzzet – Necib Bey – Sadullah Aktaş – Sadberk Koç.

 

-VEHBİ KOÇ’UN SOYAĞACI: Hacı Bayram-ı Velî – Şeyh Ahmed Baba – Şeyh Edhem Baba – Şeyh Tayyib Baba – Şeyh Salih Baba – Şeyh Mehmed Baba – Şeyh Ahmed Baba – Şeyh Kasım Baba – Şeyh Tayyib Baba – Şeyh Ahmed Muhlis Baba – Şeyh Mehmed Tayyib Baba – Şeyh Şemseddin Bayramoğlu – Şeyh Mustafa Baba – Şeyh Salih Baba – Haydar Baba – Mustafa Bey – Ahmed Bey – Necibe Hanım – Vehbi Koç.

 

Yukarıda alıntılanan eserden ilgili bölümdeki metin şu şekildeydi:

“6- Mustafa Baba. İnayetler Kolunun da başı olan Mustafa bin Salih Baba II.nın oğlu Salih Baba III.nın torunu olan Mustafa Baba günümüze kadar süregelen bir tâli dalın başıdır. Özellikle onun torunu Necibe Kadın Ankara’nın tanınmış ailelerinden Koç zade Mehmed Efendi ile evlenerek dünyaya getirdiği dört çocuğundan Mustafa Koç’tan da bugün Ankara’nın ve Türkiye’nin ünlü iş adamlarında Vehbi Koç gelmiştir. 1901 yılında Ankara’da doğmuş olan Vehbi Koç’un yaşam öyküsü, kendi yazdığı (Hayat Hikâyem), İstanbul, 1973 adlı kitabı ile bunun İngilizcesi olarak yayımlanan (The Autobiography of a Turkish Businessman – My Life Story) İstanbul, 1977 adlı esere başvurulabilir.

Vehbi Koç’un eşi Sadberk Hanım ( 1908-1973) da Hacı Bayram-ı Veli soyundan Müderris zadeler adıyla anılan talî kolların birinde bulunan Sadullah İzzet Efendi’nin (aşağıda No 10’a bakılması) kızı Necibe Kadının Ankara’lı Serattar, ya da Attarbaşı zadelerden Emin Efendiyle evlenmelerinden doğan Sadullah Aktar’ın kızıdır. Vehbi Koç ile evlendikten sonra Koç soyadının alan Sadberk Hanım’ın yaşam öyküsü İstanbul’da Büyükdere’de adına kurulmuş özel bir müze olan (Sadberk Hanım Müzesi)nin tanıtma broşüründe Müzenin yönetiminden sorumlu kızı Sevgi Gönül tarafından aşağıdaki şekilde anlatılmıştır:”

 

Sadberk Hanım Müzesi’nde bulunan Koç Ailesi’nin Koçzadeler, Kütükçüzadeler, Aktarzadeler ve Müderriszadeler’e dayanan, Hacı Bayram Velî’ye uzanan soyağacı şu şekilde resmedilmişti:

 

koc ailesi soyagaci

 

Vehbi Koç Vakfı, Koç Ailesi’nin soyağacını şöyle özetlemişti:

Koçzadeler, Aktarzadeler, Kütükçüzadeler, Müderriszadeler…
[Hacı Bayram soyunun] İnayetler kolunun da başı olan Mustafa bin Salih Baba’nın torunu Necibe Kadın, Koçzade Mehmet Efendi ile evlenmiştir. Mehmet Efendi ile Necibe’nin oğlu [Hacı] Mustafa Efendi, Vehbi Koç’un babasıdır. Vehbi Koç’un eşi Aktarzade Sadberk Hanım’ın babası Attarbaşızade Sadullah da, Hacı Bayram soyuna bağlı Müderriszadelerden Sadullah İzzet’in kızı Necide Kadın’la evlenen Attarbaşızade Emin Efendi’nin oğludur.

Aktarzadelerden üç kardeş Sadullah, Hacı Kerim ve Rasim’dir. Sadullah, Kütükçüzadelerden Hacı Rıfat’ın kızı Nadire ile, Hacı Kerim, Çubukçuzadelerden Mustafa Kazım’ın kızı Halime ile evlenmiştir… Aktarzade Sadullah’ın oğlu Emin, Koçzade Mustafa’nın kızı Hüsniye ile, kızı Sadberk de Vehbi (Koç) ile evlenmiştir, yani iki kardeş, iki kardeşle evlenmiştir ve teyze çocuklarıdır. Sadullah’ın karısı Nadire’nin kardeşi Fatma (Koç), Koçzade Hüsniye ile Vehbi’nin annesidir.

 

Bernar Nahum ile Haim Nahum’un bir ilgisi bulunmuyor. Bernar Nahum, Haim Nahum’un oğlu olmadığı gibi herhangi bir akrabalık bağları mevcut değil. Sadece soyadları aynı.

Sefarad Yahudisi bir ailenin çocuğu olarak 1911’de İstanbul’da doğan Bernar Nahum’un -bazılarınca sanıldığı şekilde- 1922 yılında Lozan’daki barış antlaşması görüşmelerine katılması zaten mümkün değildi.

Bernar Nahum, “Koç’ta 44 Yılım – Bir Otomotiv Sanayii Kuruluyor” (1988, Milliyet) adlı kitabında Vehbi Koç’la ortaklıklarını tafsilatlı şekilde aktarmıştı. Bernar Nahum, Otokar, Tofaş, Fiat, Petrol Ofisi, Karsan gibi şirketlerde üst düzey yöneticilik yapan Jan Nahum‘un, iş insanı Klod Nahum‘un ve Michelle Tazartes’in babasıdır.

 

vehbi koc bernar nahum
Vehbi Koç & Bernar Nahum

 

Manisa Belediyesi’nde görevli Bohor Josef Nahum ve Kaden Franko Grasya’nın oğlu olarak 23 Aralık 1873’de Manisa’da doğan Haim Nahum, 1960 yılında Kahire’de vefat etmişti. Haim Nahum’un Osmanlı Bankası’nın altınlarını çaldığına yönelik de bir bulgu mevcut değil.

Tarihin Arka Odası adlı programda Kadir Mısıroğlu’nun ileri sürdüğü iddiaya dair Murat Bardakçı’nın “inanmayın bu palavralara, adam başına fesi geçiriyor sallıyor” sözünün adından İlber Ortalı da “Nahum da çok yaygın bir soyadıdır.” demişti.

 

 

Murat Bardakçı, Haim Nahum’a ve tanıştığı oğlu Jojo Nahum’a “Mustafa Koç’un 20. göbekten ceddi kimdir bilir misiniz? Hacı Bayram-ı Velî!” başlıklı 25 Ocak 2016 tarihli yazısında şöyle değinmişti:

“Hahambaşı Haim Nahum siyonist değil, aksine, antisiyonisttir ve bunu Türkiye’nin son dönem tarihi ile ciddî şekilde uğraşan hemen herkes bilir! Nahum Efendi Filistin’de bir Yahudi devleti kurulması çabalarına karşı çıkanların başında geldiği için siyonistler tarafından düşman görülmüş ve ayağının kaydırılması için elden gelen herşey yapılmıştır. Hahambaşı’nın siyonizm ile mücadele maksadıyla kurduğu cemiyetlerin yayınları ve yazdığı dünya kadar yazı ortadadır ama kendi yalanlarına önce kendileri inanan ve etrafa düşmanlık tohumları ekmekten başka bir işe yaramayan zavallılar desteksiz atıp “üstad” diye ortalarda dolaşmak dururken neden okusunlar ki?

 

Antisiyonizmin önde gelen isimlerinden olan Nahum Efendi’nin Lozan’da “gayrıresmî” danışman olarak bulunmasının sebebi de iddia edilen ama vârolmayan siyonistliği falan değil Millî Mücadele’ye verdiği destek, Avrupa’daki geniş çevresi ve engin Fransızcasıdır.”

 

 

“Ben, Vehbi Koç ile ortağı Bernar Nahum’un babaları olduğu yalanına maruz bırakılan Hahambaşı Haim Nahum’un asıl oğlu Jojo Nahum’u, bundan seneler önce Paris’te tanımıştım. Şimdi hayatta olmayan Jojo Bey öyle Fransız yahut Yahudi mösyösü falan değil, bir Osmanlı beyefendisi idi ve babasının Fransızca olarak kaleme aldığı hatıralarının yayınlanmamış tam metni onda bulunuyordu. İmparatorluğun son seneleri bakımından gayet önemli olan hatıralar inşaallah günün birinde yayınlanır…”

 

Musevi olduğu ya da bu yönde bir kökene sahip olduğu ileri sürülen Vehbi Koç ve ailesi Müslüman olduklarını müteaddit kez dile getirmişti.

Vehbi Koç, 32. Gün adlı program için hazırlanan Vehbi Koç Belgeseli’nde günlük programı içerisinde namaz kıldığını şöyle ifade etmişti (Aşağıdaki bağlantıdaki kayıttan 1:01:10’dan itibaren izlenebilir):

“Bir kere sabahleyin saat yedide kalkarım. İki bardak su içerim. Ondan sonra bir yatarım. Yedi buçuk ajansını dinlerim. Yedi buçuk ajansı bittikten sonra tıraş olurum. O günün meyvesi neyse onu getirirler işte elma mıdır armut mudur. İşte onu yerim. Ondan sonra tam dokuzda işe başlarım. Evde. Sekreterim eve gelir. Bire kadar çalışırız. Gazeteleri okuruz. Bana ait gelen evraklar varsa onları okuruz. Gazetelerde de  en çok şeyi okurum ilanları falan okumam hiç, ekonomik ve politik havadisleri okurum. Saat tam birde yemeğe otururuz. Yemeği yerim. Yemekten sonra yatarım. Bir saat. Ondan sonra bir namaz kılarım. Ondan sonra işime giderim. Akşam eve gelirim. Evde bir kadeh viski içerim. Yahut cin tonik içerim. Ondan sonra yemeğimi yerim. Üç ajansı da takip ederim. Yedi, yedi buçuğu ve şeyi. Onu. Sekizi. Takip ederim. Saat on buçukta yatağa girerim. 8 saat yatakta kalırım. Uyuyum uyumayım. Şimdide kadar şaşmadı inşallah bundan sonra da şaşmaz.”

 

vehbi koc namaz

 

Vehbi Koç, adı geçen belgeselde dine bakış açısını şöyle aktarmıştı:

“Ben dindar bir insanım. Fakat, dünya işleriyle din işlerini ayırt eden bir insanım. Dünyada bir kuvvet var. Ben bu kuvvete inanıyorum. Ben …’e gitmiş bir adamım. 958’de …’e gittim. Ondan sonra, çeşitli şeylerde ibadet yerlerinde bulundum. Diğer taraftan da bu dindarlığım hiçbir zaman işlerimi aksatmadı. Mesela ben kalkar akşam bir viski içerim. Ben bu viskiyi içerken sarhoş olayım diye içmem. Çok yorgun geliyorum. Kafayı dinlendirmek için yani işlerden biraz uzak kalmak için. Bir kadeh biski alırım. Bu günahsa Allah affetsin.”

 

 

Vehbi Koç’un 1975 yılında Diyanet İşleri Başkanı Lütfi Doğan’a hitaben yazdığı mektubunda Cuma namazına gittiğini belirtmişti.

Vehbi Koç ile dönemin Diyanet İşleri Başkanı Lütfi Doğan arasındaki Tanrı yerine Allah denilmesi konusunda Diyanet’in bir talimatının bulunup bulunmadığı konusundaki yazışmaları şu şekildeydi:

 

“10.1.1975

 

Sayın Lütfü Doğan

Diyanet İşleri Başkanı

 

Sayın Bay Doğan;

 

Geçen hafta Dolmabahçe Camiinde Cuma namazında hatip hutbeye çıkarak bir takım Türkçe terimlerden bahsetti.  Bu arada ‘Bazıları Tanrı diyor, Tanrı demeyin Allah deyin’ dedi. Bunu hayretle dinledim.

 

O akşam, başka bir camie giden bir arkadaşımla beraberdim, onun gittiği camide de hatip “Günaydın demeyin,  selamünaleykim deyin’ demiş, arkadaşım da  buna hayret etmiş.

 

Bu bir talimatla mı oluyor, yoksa hatipler kendileri mi söylüyorlar? Büyük bir reaksiyon yaratmaktadır. Tanrı sözü çok güzel bir sözdür. Bu hususu sizin gibi geniş görüşlü bir din liderimize duyurmak için bu mektubumu yazıyor, saygılarımı sunuyorum.

 

Vehbi Koç”

 

vehbi koc diyanete mektubu

 

“Ö/6-75/60-273  3.2.1975

 

Sayın Vehbi Koç

Koç Holding A.Ş. İdare Meclisi Reisi

 

İlgi: 10.1.1975 tarihli mektubunuz

 

Başkanlıkça ‘Tanrı, günaydın’ demeyin, diye özel bir talimat yoktur. Hatipler kendi anlayış seviyesine göre hareket ediyorlar. Sürdürdüğümüz eğitimlerle uygun anlayışa getirmeğe çalışıyoruz. Takdir edersiniz ki bu zaman isteyen bir konudur.

 

Uyarınıza teşekkür eder, yüce Tanrı’dan sağlıklar, başarılar dua eder, selam ve sevgilerimi sunarım.

Dr. Lütfi Doğan

Diyanet İşleri Başkanı”

 

vehbi-koc-mektubuna-diyanetten-cevap

 

Hürses adlı gazetede 8 Ağustos 1981 günü yayımlanan küpürde “Ünlü iş adamı Vehbi Koç’un 5 vakit namaz kıldığı ve Antalya’da kaldığı süre içinde Talya otelinde bu imkanın yaratıldığından haberiniz var mı” ifadesinin geçtiği görülüyor.

 

vehbi-koc-5-vakit-namaz

 

Meydan gazetesinin 3 Mayıs 1990, Tercüman gazetesinin ise 4 Mayıs 1990 tarihli sayılarında Vehbi Koç’un “ben dindar adamım” (“dindar bir insanım“) sözü alıntılanmıştı.

 

vehbi koc dindar

 

vehbi koc dindar bir insanim

 

Mustafa Koç, verdiği bir röportajda babasıyla Cuma namazlarına gittiğini şöyle aktarmıştı:

– “Koç Grubu ‘biraz halktan uzak’ algısı vardı. Buna katılıyor musunuz?”

– “Öncelikle bizi çok yanlış tanıyor halk. Biz de kendimizi tanıtalım, ‘Öyle değiliz, böyleyiz’ deme ihtiyacını dahi hissetmedik doğrusu. Bana ‘Biz sizi hiç böyle tanımıyorduk.’ diyen bir sürü insan oldu Anadolu’da. Tabii, bunda Anadolu buluşmalarının çok ciddi etkisi oldu. Ama biz de artık bu iletişim işine daha bilimsel yaklaşma kararı aldık. ‘Meslek lisesi, memleket meselesi’ gibi projelerle kendimizi daha iyi anlatmayı hedefliyoruz. Daha yapılacak çok şey var o ayrı. Ama, mesela ayıp bir şey değil de bizi Musevi zanneden insanlar varmış. Düşünün bunu bile bilerek çarpıtıyor insanlar. Çıkıp ‘Hayır ben Elhamdülillah Müslüman’ım da denmez ki.'”

 

– “Babanızla beraber bayram namazına gittiniz mi?”

 

– “Çok gittik. Namazdan sonra da akrabaları gezip harçlık toplardım.”

 

Rahmi Koç ise Koç Ailesi’nin Ramazan ayını tüm gelenekleriyle dolu dolu yaşayan bir aile olduğunu şu sözlerle ifade etmişti:

“Şimdi alınan ilaçlar ve tedaviler nedeniyle oruç dahi tutamıyoruz ama ben memlekette olduğum sürede 15 yaşımdan 75 yaşıma kadar oruç tuttum”

 

“Ev halkının hemen hemen hepsi oruç tutardı”

 

“Erkekler muhakkak teravih namazına giderlerdi. Kadir geceleri ise çok önemliydi ve mutlaka evlerde tanıdığımız, bildiğimiz, sevdiğimiz hocaların arkasında namaz kılınırdı. Kadir gecelerinde ise Peygamber efendimizin Sakal-ı Şerif’ine gider hepimiz sıraya girer, onu öperdik. Ramazanda fakirlere para verilir, imkânı dar yoksullara da erzak gönderilirdi.”

 

“Hayatımda Ramazan’ın kış mevsimine denk geldiğine üç defa şahit oldum. Gençliğimizde Ramazan kışa geldiği zaman son orucu Uludağ’da açardık. Ertesi gün de kayağa çıkardık, o günler de geride kaldı. Ağustosun sıcağında, yaz tatilinde teknede oruç tuttuğumuzu da hatırlıyorum. O günlerin en güzel tarafı da serinlikte, güvertede sahur yapmaktı. Sabah geç kalkılır, yüzülür, öğleyin iyi bir uyku çekilir ve oruç açmadan önce de bir akşam yüzmesi insanı zinde tutuyordu. İstanbul ’da camilere asılan mahyalar, dükkanlarda müşterilere sunulan çeşitli yiyecek maddeleri, basın ve yayında din ve Ramazan ile ilgili yayınlar, televizyonda yine bununla ilgili programlar oruç tutanları başka türlü bir havaya sokuyordu. Başka güzel bir tarafı ise eski ramazanlarda bekçi düdükleri ve davulcularla sahura kalkmak, sonra da zamanın geldiğini ezan sesinden duymak hafızamda kalan güzel hatıralardır. O zamanlarda oruç tutanlar ve tutmayanlar bir arada mesut ve bahtiyar olarak Ramazanı geçirirlerdi. Şimdi televizyonlarda ulemaya veya hocalara oruçla ilgili öyle sualler soruyorlar ki, buna da hayret ediyorum. Mesela; ‘Yemek pişirirken yanlışlıkla yemeğin tadına bakarsam orucum bozulur mu?’, ‘Dişimi fırçalarsam orucum bozulur mu?’, ‘Kan verirsem oruç bozulur mu?’ gibi… Bizim zamanımızda mamafih televizyon yoktu ama basında böyle sorular sorulmazdı.”

 

“O zamanlar akraba-i taallukat (akrabalar) birer iftar verirdi. Bir hafta, bilemediniz 10 günde bu biterdi. İftariyeler umumiyetle evden yapılırdı. Sadece pastırma ve peynir dışarıdan alınırdı. Hatta çoğu zaman pide dahi evde pişirilirdi. Öyle şaşalı ve gösterişli iftarlar yoktu. Belediyenin devasa çadırlar kurarak iftar verdiklerini hiç hatırlamıyorum. Vehbi Bey, daha Ankara ’da iken, cami hocalarına evinde küçük bir iftar verirdi. İstanbul’a taşınıp da sayı artınca, Diyanet İşleri Başkanı dahil olmak üzere bütün din adamlarının, profesörlerin ve talebelerin katıldığı, İlahiyat Fakültesi iftarları düzenlenmeye başlandı. Aile genişledikçe, eş dost çoğaldıkça ev iftarlarına da sığmaz olduk ve bunun yerine otellerde ağırlanmaya başlandı. Bu şekilde bütün tanıdıklar da bir seferde davet edilebiliyordu. Önceleri çalışanlarımıza iftar veriyorduk, şirketler, fabrikalar çoğalınca her iş yerinden temsilciler gelmeye başladı. Bu şekilde dahi davetli sayımız 500 kişiyi aşıyor.”

 

“Bayram namazı için evdeki bütün seccadeleri koltuğumuzun altına dürerek, babamızın arkasından evin tüm erkekleri camiye giderdik. Geç kaldığımız için umumiyetle dışarıda ya toprak, ya taş, ya da beton üzerinde kılardık. Bazı camilerde hasır seriliyordu, onun üzerine seccademizi koyardık. Namaz biter bitmez önce camide, sonra evde bayramlaşılırdı. Daha sonra evde bir saat kestirmek en büyük zevk olurdu. Öğleden sonra da aile büyükleri ziyaret edilirdi. Ankara’da kimi Keçiören’de, kimi Kale’de, kimi Yenişehir’de, kimi Çankaya’da, İstanbul’da da kimi Kadıköy’de, kimi Beyazıt’ta, kimi de Büyükdere’de, otururdu. Bu ziyaretler hemen hemen 2-3 gün sürerdi. Küçükken mendil içine 2.5 lira para konur, onu bize verirlerdi. Bazı büyüklerimiz de sadece çikolata ikram ederdi. Sonra sonra zaman o kadar kıymetli olmaya başladı ki, önceleri rahmetli Vehbi Koç, bayramın birinci günü öğleden sonra 16.00 ile 18.00 arasında evinde bayram ziyaretçilerini kabul ederdi. Bunların adedi artınca Divan Oteli’nde 16.00 ile 19.00 arası bayramlaşmaya başladık. Umumiyetle bizler bayramda ya yeni elbise, ya yeni ayakkabı, ya yeni gömlek giyer ve yeni kravat takardık. Bayram ziyaretlerine spor kıyafetlerle gitmek düşünülmezdi bile.”

 

Vehbi Koç’un kızı, Vehbi Koç Vakfı Başkanı, Koç Holding Yönetim Kurulu Üyesi Semahat Arsel, “Kuşaktan Kuşağa” adlı kitabında babasına şöyle değinmişti:

“Bence Vehbi Bey, en büyük sosyalist, en büyük dindardı. Çünkü, paylaşmayı sever, israftan hoşlanmazdı. İhtiyacı olanlara yaptığı yardımın başkaları tarafından bilinmesini hiç sevmezdi.”

 

14 Yorumlar

  1. Bunu iddia eden sıkıyorsa 100-150 yıl geriye dönük resmi soy seceresini yayınlasın bakalım.Hangi Rum, Ermeni, Pıontus soyundan geldiği, geberdiğinde de hangi ülke vatandaşı olduğu olsuğu ortaya çıkar.

  2. Ali Yazıcı Reply

    Selamlar olsun Mehmet çiğvitaş kimdir vehbi koç’un babasi dir sivas hafik çoraklık doğumlu dur ben Ali yazıcı büyük dedemin adı Hüseyin çiğvitaş dir vehbi koç’un amarikaya gider isim değişikliği yapar ben hakkımı helal etmiyorum bütün bu şerefsizlikleri annem yaptılar Rahmi Koç gelsin DN testini yapalım

  3. Vehbi Koç “dindarım” demiş, doğrudur da hangi dinindarı!?

  4. Haber kim ya da ne hakkında olursa olsun hepsini araştırıyorum şükür duyduğuma hemen inanan biri değilim.

  5. Vehbi Koç’un “Ben öğlen namazımı kılarım, akşam viskimi içerim” demesinden,

    “Tanrı demeyin, Allah deyin” diye tavsiye veren imamı Diyanet işleri başkanlığını şikayet etmesinden anlaşılıyor ki,

    Vehbi hoç denen bu herif tam bir sinsi zındıktır

    Ey zındıklar ve münafıklar,

    Mü’min’in ferasetinden korkun. Siz ne kadar gizleseniz de, her samimi müslüman sizin ne mal olduğunuzu anlar

  6. Osman Atamana Biner Reply

    Bu kadar milyar dolar sahibi bir ailenin elbette aptal düşmanları olacak! Vehbi Koç 5 vakit namaz kılarmış! MÜSLÜMAN DİNİ VAZİFESİNİN PROPAGANDASINI YAPABİLİR…NAMAZ KILARKEN BOY BOY FOTOĞRAFLAR SERVİS EDENLERE LAF ETMEZ GELİR VEHBİ KOÇ’A LAF ATAR…BU SAMİMİYETSİZLİĞİ GÖSTERENLERE LAF ETMEZ.. Malumatfuruş iddiasında “1911’de İstanbul’da doğan Bernar Nahum’un -bazılarınca sanıldığı şekilde- 1922 yılında Lozan’daki barış antlaşması görüşmelerine katılması zaten mümkün değildi.” diyor… Lozan’da Bernar’ın görevlendirildiği iddia ediliyor ki bu angutlar anlamıyor. Babasının görev aldığı iddiası var ve bu Bardakçı tarafından da dile getiriliyor…Bir de altınlarla ilgili dayanak bulunmamış denilmesi doğru! Hırsız herhalde çaldığı altınlara dair bir belge bırakacaktı ortaya… GERİZEKALILAR OLMAYAN ŞEY ÜZERİNDEN KAFALARINDA KURDUKLARI SALLAMASYON İDDİALARA SARILIYOR. En komiği de bu angutlar… Vay babam vay… Bu aptallar neredeyse Vehbi Koç’u şeytan mertebesine ulaşacak… SAFSATAYMIŞ… O ZAMAN BELGELERLE ORTAYA KOYSUNLAR…. OLMAYAN ŞEY NASIL İSPAT EDİLSİN. MADEM İDDİA SAHİBİSİN KOYSANA ORTAYA BELGENİ. MÜZELERDE YER ALAN BELGELERE DE DÜZMECE ya da UYDURMA ŞECERELER DİYOR BU MüPTEZELLER…GERÇEK BELGELER ZATEN ORTADA ANGUTLAR BUNU ANLAMIYOR…

  7. malumatfuruşta koç grubunun üyesi anlaşılan yoksa bu kadar müslüman türk ismi alanların iddialarını doğru diye kabul etmez.

  8. Hacı Bayramı Veli Hz soyundan gelen Ali koca bak sen kapalı kadın çalıştırmıyor, Vehbi Koç alkolunu alır namazını kilardi be kendisi diyor dalga geçer gibi, Koç ailesinin yahudi oldugu aşikar turkiyede firmalara bak istersen Yahudi’nin olan hepsi koclarda hain oğlu hainler kimi kandırıyorsunuz

  9. Bende inanmadım osmanlıyı soyup zengin olan müslümanım deyip başka kisvesi olan kişilere hiç inanmam

  10. Haberin yapılış şekline bakılırsa malumatfurus.com daki arkadaşların cahil oldukları çok net anlaşılıyor. Namaz fotağrafında bile göz resimli minder dikkat çekiyor. Luciefere iman edenler HAKKIN IŞIĞINI hiçbir zaman söndüremeyecek

  11. Malatyalı Reply

    Bu adamın soyağacını bilen benimkini de bilmeli? Söyle ben o zaman yazdıklarınıza inanayım.

  12. Vehbi koçla bernar nahumun resimdede ikiz gibiymiş ne hikmetse kardeşlermiş 🙂 Vehbi hacı bayram hz. lerinden gelir, bernarda yahudi bir aileden olsalar da

  13. Zalimsavar Reply

    Feslinin 7 sülalesi bellendi Vehbi bi.ciyle bernar kardeşmiş de resimdede ikiz gibiymişler de aptal oğlu aptal bunlar

Yorumunuzu yazınız...