Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu vs. Ceza Muhakemeleri Kanunu
Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu 2004 yılında Ceza Muhakemeleri Kanunu olarak değiştirilse de hâlâ eski adıyla çağrılmaktadır.
1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu, kısaca CMUK, 2004 yılında ilga oldu ve “usul” kelimesini kaybederek 5271 sayılı Ceza Mukamesi Kanunu‘na, yani CMK’ya 2004 yılında evrildi. Bu dönüşümün üzerinden bir hayli zaman geçmesine rağmen bazı köşe yazarları hâlâ mülga CMUK’a referans verme hatasına düşmekte.
Muhtesip, 2010 yılında bu yazarları ifşa etmişti. Ancak, aradan geçen zamanda bu
hatayı sürdürmekte ısrar eden yazarları ifşa etmekte fayda var:
Mehmet Ali Tekin, Yeni Akit Gazetesi’nde 6 Aralık 2015 günü yayınlanan “Cezaevi mi ıslah evi mi?” başlıklı yazısında mülga CMUK’un gözden geçirilmesini talep etmiş:
Öncelikli iş... CMUK ve Ceza ve Tevkifevleri İç Yönetmeliği, baştan sona gözden geçirilmelidir...
Şükrü Alnıaçık’ın, Ortadoğu Gazetesi’nde 4 Aralık 2015 tarihinde yayınlanan “Demokles’in su tabancası” başlıklı yazısından:
Hadi solu anladık!.. Sol oldum olası suçtan, suçludan, vurandan kırandan yanadır. CMUK'la yatar TCK'yla kalkar ve idam cezasına başından beri karşıdır.
Umur Talu’nun Habertürk Gazetesi’nde yayınlanan 24 Ekim 2015 tarihli “Hep böyle olmaz tabi” başlıklı yazısından:
Canlı bomba eylem yapmadan tutuklanmaz şiarı ise hakikaten demokrasi ve hukukun, insan hakları ve CMUK’un özü.
İbrahim Kiras’ın Star Gazetesi’nde 10 Şubat 2012 tarihinde yayınlanan “Gözünün üstünde kaşın var suçlaması” başlıklı yazısından:
Üstelik İlker Başbuğun anayasanın açık hükmüne rağmen Yüce Divan yerine CMUKun ilgili maddesine dayanılarak özel yetkili mahkemede yargılanması yargı sistemi açısından ayrı bir tartışma konusu oldu.
Cengiz Çandar’ın Radikal Gazetesi’nde 10 Şubat 2012 tarihinde yayınlanan “Ya ‘polis-yargı devleti’ veya” başlıklı yazısından:
Özel yetkili mahkemeler, başındaki ‘özel’i bir ‘genel’ uygulamaya çevirdiler. CMUK’un 250. maddesi, TMK ve TCK’nın bazı maddeleri ‘nalıncı keseri’ gibi herkesin ‘şüpheli vatandaş’ olarak sigaya çekilmesine, ‘terör örgütü kurmak ve yönetmek’ suçlamaları altında tutuklanmalarına imkân veriyor.
Selahattin Duman’ın Vatan Gazetesi’nde 4 Aralık 2011 tarihinde yayınlanan “Vicdan denen o kantar Bursa’da şeftali” başlıklı yazısından:
Hem cezası yok denecek kadar az hem de Avrupa standartlarına uyarlanmış “Ceza Muhakemeleri Usul Yasamız” izin vermiyor
Derya Sazak’ın Milliyet Gazetesi’nde 3 Haziran 2010 tarihinde yayınlanan “CMUK Seyfi” başlıklı yazısından:
CMUK, açık adıyla Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’ndaki değişiklikle, işkenceyi önlemek için, gözaltında avukat bulundurma olanağı tanınmıştı. Seyfi Oktay’ın bu değişiklik için Meclis’te nasıl gece gündüz ter döktüğüne tanığız.
Yalçın Bayer’in Hürriyet Gazetesi’nde 18 Şubat 2010 tarihinde yayınlanan “İktidarın Edirne duyarsızlığı” başlıklı yazısından:
CMUK’nun yoruma açık hükümlerini kullanarak, askeri personel ve yargı bürokrasisini, kendiyargılama usulleri dışında, iktidarın özel görevlendirdiği iddia edilen yargı görevlileri tarafından, şüpheli soruşturma usullerine tabi tutmak giderek telafisi zor neticeler doğurma tehlikesi taşımaktadır.
Yine Yalçın Bayer’in 18 Haziran 2010 tarihli “Yargıçlara ‘ayar’ mı” başlıklı yazısından:
Anayasa’nın değişik 90. maddesi, AİHS’nin, CMUK’a göre uygulama önceliği olduğunu amir bulunuyor. Yargıtay Hukuk Dairesi, yargıçları bu hususu göz önüne almış görünüyorlar.
Ve yine Yalçın Bayer’in 20 Eylül 2010 tarihli “Türkiye’ye 2. sınıf ithal et getiriliyor” başlıklı yazısından:
Yaşları 90’a gelen Evren, Nejat Tümer ve Tahsin Şahinkaya’nın CMUK’a göre zaten zamanaşımı nedeniyle yargılanması olanaksızdır.
Ergün Babahan’ın Star Gazetesi’nde 6 Ekim 2010 tarihinde yayınlanan “Hopalı’ya kefilim” başlıklı yazısından:
İnsanları bulunmadığı ortamlarda, savunma hakkı vermeden suçlamak CMUK öncesi polis zihniyetine yakışır açıkçası
Bekir Hazar’ın Takvim Gazetesi’nde 22 Eylül 2010 günü yayınlanan “GYBH’in kafası attı” başlıklı yazısından:
CMUK yasasını iyi öğrenmek lazım. OHAL kalktı malunuz…
CMUK’un ilga olduğu Bekir Hazar’ın malumu değil anlaşılan…
Bekir Hazar, 17 Mayıs 2016 tarihinde Takvim Gazetesi’nde yayınlanan “Büyük Kulüp” başlıklı yazısında da kanunların işlevlerini karıştırmış:
"Rahmetli Uğur Mumcu bizi şöyle tarif ediyordu; "Türk vatandaşı; İsviçre Medeni kanununa göre evlenen, İtalyan Ceza Yasası'na göre cezalandırılan, Alman Ceza Muhakemeleri Usul Hukukuna göre cezalandırılan, Fransız İdare Hukukuna göre idare edilen, İslam Hukukuna göre gömülen kişidir." .."
Bekir Hazar, Türk’ün Alman Ceza Muhakemeleri usulüne göre YARGILANDIĞInı aktarmış. Ceza Muhakemeleri kanunu yargılama usulünü tanımlar, cezalandırmayı ise Ceza Kanunu yürütür.
1 Yorum
CMK deyince kimse anlamaz ki kardeşim. Adamın şöhreti CMUK, hatta CUMUK…
Ben zaten orada solun CMUK’çu mazisinden bahsediyorum. Halden değil… Sağol yine de…