Avrupa Adalet Divanı, Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerin, diğer üye ülkelerde yapılan eşcinsel evlilikleri resmen tanıması gerektiğine karar verdi.

 

 

Avrupa Birliği’nde Eşcinsel Evliliklerin Statüsü

Avrupa Birliği hukuk müktesebatında aile hukuku düzenlemelerinin büyük ölçüde üye devletlerin ulusal egemenlik alanında kalması, birlik genelinde eşcinsel evliliklerin yasal statüsü konusunda heterojen bir yapının ortaya çıkmasına neden oldu.

Hollanda’nın 2001 yılında dünyada bir ilke imza atarak başlattığı yasal süreç, zamanla Batı ve Kuzey Avrupa ülkelerinde baskın bir norm haline gelmiş; Belçika, İspanya, İsveç, Portekiz, Danimarka, Fransa, Lüksemburg, İrlanda, Finlandiya, Malta, Almanya ve Avusturya gibi ülkeler tam evlilik eşitliğini yasalaştırdı.

Bu hukuksal dönüşüm, yalnızca medeni kanunlarda yapılan değişikliklerle sınırlı kalmayıp, evlat edinme haklarını da kapsayan tam bir eşitlik statüsüne tekabül etmektedir.

Yakın dönemde gerçekleşen yasal reformlar, evlilik eşitliği haritasının sınırlarını Doğu ve Güney Avrupa’ya doğru genişletti. Özellikle Slovenya’nın referandum sonrası süreçte evlilik eşitliğini kabul etmesi, Estonya’nın bir Baltık devleti ve eski Sovyet ülkesi olarak bu hakkı tanıması ve Yunanistan’ın Ortodoks geleneğe sahip bir ülke olarak medeni evliliği yasallaştırması, sosyo-kültürel değişimlerle birlikte Avrupa’nın doğusu ve batısı arasındaki eşcinsel evliliğe yönelik yaklaşım farklılıklarının azalmaya başladığını gösteren kritik dönemeçler oldu.

Buna karşın, İtalya, Çekya, Hırvatistan, Kıbrıs ve Macaristan gibi bazı üye devletler, eşcinsel çiftlere evlilik hakkı tanımamakla birlikte, “medeni birliktelik” veya “kayıtlı ortaklık” adı altında alternatif bir hukuki statü sunmaktadır. Bu ara formülasyon, çiftlere miras, vergi, sosyal güvenlik ve hastane ziyareti gibi temel hakları sağlasa da evlat edinme gibi kapsamlı aile hakları konusunda genellikle evlilik kurumuyla aynı imtiyazları barındırmamaktadır. Söz konusu ikili yapı, bu ülkelerdeki yasal tartışmaların hala devam etmesine ve anayasal mahkemelerin devreye girmesine zemin hazırlamaktadır.

Birliğin doğu kanadında yer alan Polonya, Bulgaristan, Romanya, Slovakya, Letonya ve Litvanya’da ise durum çok daha kısıtlayıcı bir çerçeveye sahiptir. Bu ülkelerin birçoğunda anayasa, evliliği münhasıran bir erkek ve bir kadın arasındaki birliktelik olarak tanımlayarak eşcinsel evliliklerin önünü anayasal düzeyde kapattı. Ancak, ulusal mevzuatlardaki bu yasaklayıcı tutuma rağmen, Avrupa Adalet Divanı’nın serbest dolaşım hakkına ilişkin içtihatları, özellikle Coman davası kararı uyarınca, evlilik eşitliğini tanımayan üye devletlerin dahi, başka bir AB ülkesinde yasal olarak evlenmiş eşcinsel çiftlerin ikamet haklarını tanımak zorunda olduğunu hükme bağladı ve ulusal egemenlik ile Birlik hukuku arasında hibrit bir koruma kalkanı oluşturdu. 

Avrupa Adalet Divanı, 25 Kasım 2025 günü verdiği kararla da ülkelerinin kendi ulusal yasaları eşcinsel evliliğe izin vermese bile, bloğun herhangi bir yerinde yasal olarak yapılmış bir eşcinsel evliliği tanıması gerektiğine hükmetti.

 

 

Avrupa Birliği’nin (AB) en üst hukuki organı olan Lüksemburg’daki Avrupa Birliği Adalet Divanı (Court of Justice of the European Union – ECJ) tarafından eşcinsel evliliklerin tanınmasına dair verilen bir karar sosyal medyada haber içerikleri paylaşan profiller tarafından tam olarak doğru şekilde aktarılmadı…

 

Gusholder Haber Bülteni (@gusholderhaber): “#SONDAKİKA Avrupa Birliği, tüm üye ülkelerin eşcinsel evlilikleri yasal olarak tanımasını zorunlu kıldı. -Washington Post”


 

 

Avrupa Adalet Divanı 25 Kasım 2025 tarihli kararıyla başka bir AB ülkesinde yasal olarak yapılan eşcinsel evliliklerin tüm AB ülkelerinde tanınmasını zorunlu kıldı.

Mahkeme, herhangi bir AB ülkesinde yasal olarak gerçekleşmiş eşcinsel evliliklerin -serbest dolaşım hakkını ve özel ile aile hayatına saygı hakkını ihlal etmemesi için- tüm üye ülkeler tarafından geçerli kabul edilmesi gerektiğini açıkladı.

Üye ülkelerin yurt dışında yapılan eşcinsel evlilikleri ayrımcılık olmadan tanımasını gerektiren karar AB üyelerinin kendi sınırları içinde vatandaşlarının yapacağı eşcinsel evliliği yasallaştırma zorunluluğu getirmedi.

Mahkeme, kararın üye devletleri ulusal yasalarını değiştirerek eşcinsel evliliği tanımaya zorlamadığını; ancak başka bir AB ülkesinde yasal olarak yapılmış evlilikleri tanımakla yükümlü kıldığını vurguladı.

Bu kararla birlikte Macaristan, Hırvatistan, Çekya, İtalya, Bulgaristan, Polonya, Romanya, Slovakya, Slovenya, Letonya, Litvanya, Lihtenştayn, Estonya, Yunanistan ve Güney Kıbrıs gibi “evlilik eşitliğini” (“eşcinsel evlilikleri”) tanımayan ülkeler, eşcinsel evliliğine izin veren AB üyesi ülkelerde yapılan nikâhları tanımak durumunda kalacak.

Ayrıca, bahse konu karar, eşcinsel evliliklerin yasal kabul edilmesini AB’ye katılım için “önkoşul” olarak belirlemedi, sadece mevcut üyeler için bir “tanıma yükümlülüğü” getirdi.

 

 

2018 yılında Berlin’de evlenen iki Polonyalı vatandaşın, ülkelerine döndükten sonra Almanca hazırlanmış evlilik belgelerinin Polonya medeni kayıtlarına geçirilmesi için yaptıkları başvuru -Polonya’da eşcinsel evliliklerin yasal olmaması gerekçesiyle- reddedildi. Eşcinsel çiftin açtığı davanın ardından Polonya Yüksek İdare Mahkemesi konuyu Lüksemburg’daki Avrupa Adalet Divanı’na iletti. Divan, da 25 Kasım 2025 günkü kararıyla evliliğin AB’nin 27 üye ülkesinin tamamında geçerli olduğuna hükmetti.

Avrupa Adalet Divanı’nın “Birlik Vatandaşlığı: Bir Üye Devlet, aynı cinsiyetten iki Birlik vatandaşı arasında, bu kişilerin hareket ve ikamet özgürlüklerini kullandıkları başka bir Üye Devlette yasal olarak akdedilmiş bir evliliği tanıma yükümlülüğüne sahiptir.” (“Citizenship of the Union: a Member State has the obligation to recognise a marriage between two Union citizens of the same sex that has been lawfully concluded in another Member State where they have exercised their freedom to move and reside“) (C-713/23 Cupriak-Trojan) başlıklı karar metninin Türkçemize çevirisi şu şekilde:

Almanya’da evlenen iki Polonya vatandaşı, evliliklerinin Polonya’da tanınması için evlilik cüzdanlarının Polonya nüfus kayıtlarına işlenmesini talep etmektedir. Yetkili makamlar, Polonya hukukunun aynı cinsiyetten kişilerin evlenmesine izin vermediği gerekçesiyle bu talebi reddetmiştir. Adalet Divanı, ulusal bir mahkeme tarafından kendisine yöneltilen bir soruya yanıt olarak, iki Birlik vatandaşının, seyahat ve ikamet özgürlüğünü kullandıkları başka bir üye devlette yasal olarak akdedilen evliliklerinin tanınmasının reddedilmesinin, bu özgürlüğü ve özel ve aile hayatına saygı hakkını ihlal ettiği için AB hukukuna aykırı olduğu sonucuna varmıştır. Bu nedenle, üye devletler, AB hukuku tarafından tanınan hakların kullanılması amacıyla, başka bir üye devlette yasal olarak edinilen medeni durumu tanımakla yükümlüdür. Ancak Mahkeme, bu yükümlülüğün, aynı cinsiyetten kişiler arasındaki evliliğin ulusal hukukta tanınmasını gerektirmediğini vurgulamaktadır. Ayrıca, üye devletler bu tür evlilikleri tanıma prosedürlerini seçme konusunda takdir yetkisine sahiptir. Bununla birlikte, bir üye devlet başka bir üye devlette yapılan evlilikleri tanımak için tek bir prosedür, örneğin evlilik cüzdanının nüfus kaydına işlenmesi gibi, öngörmeyi tercih ettiğinde, bu prosedürü eşcinsel kişiler arasında yapılan evliliklere de eşit şekilde uygulamakla yükümlüdür.

2018 yılında, Almanya’da ikamet eden ve biri Alman vatandaşlığı da bulunan iki Polonya vatandaşı Berlin’de evlendi. Polonya’ya gidip evli çift olarak orada ikamet etmek isteyen çift, evliliklerinin Polonya’da tanınması için Almanya’da düzenlenmiş evlilik cüzdanlarının Polonya nüfus kayıtlarına işlenmesini talep etti. Bu talep, Polonya hukukunun aynı cinsiyetten kişilerin evliliğine izin vermemesi gerekçesiyle reddedildi. Dolayısıyla, söz konusu evlilik cüzdanının nüfus kayıtlarına işlenmesi, Polonya hukuk düzeninde yer alan temel ilkelere aykırı olacaktı.

Eşler bu reddi itiraz etmişlerdir. Davayı gören Polonya Yüksek İdare Mahkemesi, Adalet Divanı’na başvurmuştur. Mahkeme, başka bir üye devlette yapılan eşcinsel evliliklerin tanınmasına veya bu amaçla evlilik cüzdanının nüfus kaydına işlenmesine izin vermeyen ulusal mevzuatın AB hukukuna uygun olup olmadığını tespit etmek istemektedir.

Mahkeme, evlilikle ilgili kuralların üye devletlerin yetki alanına girmekle birlikte, üye devletlerin bu yetkiyi kullanırken AB hukukuna uymakla yükümlü olduklarını hatırlatmaktadır. Söz konusu eşler, AB vatandaşları olarak, üye devletlerin topraklarında seyahat ve ikamet özgürlüğüne ve bu özgürlüğü kullanırken ve menşe üye devletlerine döndüklerinde normal bir aile hayatı sürme hakkına sahiptir. Özellikle, evlilik yoluyla ev sahibi üye devlette bir aile hayatı kurduklarında, menşe üye devletlerine döndüklerinde bu aile hayatını sürdürebileceklerinden emin olmalıdırlar.

Aynı cinsiyetten iki Birlik vatandaşı arasında, seyahat ve ikamet özgürlüğünü kullandıkları başka bir Üye Devlette yasal olarak akdedilen evliliğin tanınmaması, idari, mesleki ve özel düzeyde ciddi sıkıntılara yol açabilir ve eşleri, menşe Üye Devletlerinde evli olmayan kişiler gibi yaşamaya zorlayabilir.

Bu nedenle Mahkeme, böyle bir reddin AB hukukuna aykırı olduğu görüşündedir. Bu, sadece seyahat ve ikamet özgürlüğünü değil, aynı zamanda özel ve aile hayatına saygı gösterilmesi temel hakkını da ihlal etmektedir.

Mahkemeye göre, tanıma yükümlülüğü ulusal kimliği zedelememekte veya eşlerin menşe üye devletinin kamu düzenini tehdit etmemektedir. Bu yükümlülük, üye devletin ulusal hukukunda aynı cinsiyetten kişiler arasındaki evliliği düzenlemesini gerektirmemektedir.

Ayrıca, üye devletler bu tür evlilikleri tanıma prosedürlerini seçme konusunda takdir yetkisine sahiptir ve yabancı evlilik cüzdanının tercümesi bu prosedürlerden sadece biridir. Bununla birlikte, Mahkeme, bu prosedürlerin söz konusu tanıma işlemini imkansız veya aşırı derecede zor hale getirmemesi veya eşcinsel çiftleri cinsel yönelimleri nedeniyle ayrımcılığa maruz bırakmaması gerektiğini vurgulamaktadır. Ulusal hukuk, eşcinsel çiftler için karşı cinsten çiftlere tanınan tanıma prosedürüne eşdeğer bir prosedür öngörmediğinde, bu durum söz konusudur.

Buna göre, Polonya hukukunda başka bir üye devlette yapılan evliliklerin idari makamlarca etkili bir şekilde tanınması için öngörülen tek yolun transkripsiyon olduğu göz önüne alındığında, Polonya’nın bu prosedürü aynı cinsiyetten kişiler arasındaki evliliklere ve karşı cinsten kişiler arasında yapılan evliliklere ayrım gözetmeksizin uygulaması gerekmektedir.”

 

 

Avrupa Adalet Divanı 2018 yılında AB ülkeleri vatandaşlarının birlik dışından kişilerle eşcinsel evliliklerini ‘tanımak zorunda’ olduğuna dair bir karar almıştı.

Adalet Divanı’nın aldığı karara gerekçe olan dava, eşcinsel evlilik yapan Romanya vatandaşı Adrian Coman tarafından açıldı. Coman, ABD vatandaşı Clay Hamilton ile 2010 yıkında Belçika’nın başkenti Brüksel’de evlendi. Ancak Romanya makamları, eşcinsel evliliğin resmi ılarak tanınmaması nedeniyle, Coman’ın ABD’li eşine oturma ve çalışma izni vermedi. Adrian Coman, bu karar üzerine mahkemeye başvurdu. Romanya Yüksek Mahkemesi de, konuyu Lüksemburg’taki Avrupa Adalet Divanı’na taşıdı. Avrupa Adalet Divanı, “eş kavramının cinsiyetsiz olduğunu” vurgulayarak, AB vatandaşlarının kendi cinsiyle yaptıkları evliliklerin, yasalar karşısında karşı cinsle yapılan evliliklerden farklı olmadığına karar verdi.

Bahse konu karar nedeniyle AB üyesi ülkeler, başka ülkede evlenen eşcinsel vatandaşlarının AB dışında yaşayan eşlerine oturma izni vermek zorunda kaldı.

 

 

 

Yorumunuzu yazınız...