Altın ve Para Sistemi

 

Tarih boyunca hiçbir uluslararası para sistemi statik kalmamıştır. Sistemler bu doğrultuda günümüze kadar önemli değişiklikler geçirmiştir. Altın standardı adı verilen uluslararası para sistemi de 1870’e kadar olan dönemde hakim olmuş, 1870-1914 yılları arasında ise küçük çapta sterlin kullanımı ile birlikte altın uluslararası ilişkilerde kullanılmıştır.  Özellikle kâğıt paraların ulusal sınırlar içinde kullanılmaya başlanması, ticaretin büyümesi ve sermaye hareketlerinin artması ile uluslararası parasal sorunlarda ortaya çıkmış ve altının eski işlevini koruyamadığı yeni bir uluslararası parasal düzen olgusu gelişmeye başlamıştır.

Uluslararası para sisteminin geçmişi incelendiğinde 4 ana döneme ayrılabilir:

  1. Altın Standardı Dönemi (1870-1914),
  2. İki Dünya Savaşı Arasındaki Dönem (1914-1944),
  3. Bretton Woods Sistemi (Altın-Döviz Sistemi) (1944-1971)
  4. Sistemsiz Dönem (1971’den bugüne).

 

Altın Standardı Dönemi

Altın, tarihte ilk kez, merkantilist dönem olarak adlandırılan dönemde uluslararası ekonomik ilişkilerde çok önemli roller üstlenmiştir. Bu dönemden sonra altının önemi giderek artmıştır. Bu dönemlerden birisi de altın standardı dönemidir. Düzenli olarak kullanılan ilk para sistemi olan altın standardı, 1870’lerden 1914’te I. Dünya Savaşı’nın başlamasına kadar olan dönemde “altın” çağını yaşamıştır.

Altın standardı, para birimleri arasındaki değişim oranlarının belirli ağırlıkta altına bağlandığı, altının nominal bir çıpa olarak kullanıldığı bir sistemdir.

Altına dayalı uluslararası para sisteminde, i) altın sikke, ii) altın külçe sistemi ve iii) altın döviz sistemi olmak üzere üç ayrı uygulama görülmektedir. Altın sikke sisteminde tedavüle konu olan paralar, altın sikkeler ile % 100 altın karşılığında ihraç edilen banknotlardan oluşmaktaydı. Altın külçe sisteminde ise ulusal paralar yine altınla tanımlanmış, banknotların doğrudan doğruya altın rezervleri karşılığında ihraç edilmesi ilkesi benimsenmiş ancak banknotların altına dönüştürülmesi sınırlandırılmıştır. Altın-döviz sisteminde ise ulusal paraların altınla tanımlanmasına karşın ulusal paraların doğrudan doğruya altına tahvil edilmesi olanağı kaldırılmıştır (Yalçıner K. 2008. Uluslararası Finansman. Ankara. Gazi Kitabevi).

Anılan sistemde, esas para belli ayar ve ağırlıkta basılmış altın para veya altın külçedir. Ödemeler nihai olarak bu para ile yapılmaktadır. Diğer tip banknot veya ufaklık madeni paralar altın paraya çevrilebilmekte olup altının ülkeye giriş ve çıkışları serbesttir. Dolayısıyla paranın değeri ile külçe altın piyasa fiyatı birbiriyle uygunluk içindedir. Altın paranın temsil ettiği değer para biriminde ifade edilir. Altın standardı döneminde ödemelerin mutlaka altınla yapılması da zorunlu değildir. Ödemeler altın parayı temsil eden ve merkez bankasına gidildiği takdirde altın paraya çevrilebilen banknotla da yapılabilir (Zarakolu A. 1989. Bankacılar İçin Para ve Kredi Bilgisi. Ankara. Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü Yayınları. Yayın No: 232).

Altın standardı, dolar, mark, sterlin, frank, lira gibi ulusal para birimlerinin belirli bir miktar altının isminden ibaret olduğu durumdur. I. Dünya Savaşı’ndan önce ülkelerin para birimlerinin birbirine göre değerleri, kimin parasının ne ağırlıkta altının karşılığı olduğu ile ölçülürdü (Yani “Dolar” kelimesi, aslında bir ons altının – bir ons yaklaşık 31,1 gram – yirmide birinin adıdır. Sterlin kelimesi, bir ons altının dörtte birinin adıdır. Böylece bir Sterlin, bir dolardan daha çok altın miktarını temsil eder. Onun için daha pahalıdır). Hükümetlerin para değerine müdahale etmeleri, para birimlerinin temsil ettiği altın miktarıyla oynamaları anlamına gelirdi. Hükümet para biriminin temsil ettiği altın miktarını yükseltirse, aynı para birimi ile daha çok meta satın alınabileceği için, fiyatlar düşerdi (Cılız C. 2010. Ülke Altın Rezerv Oranlarını Etkileyen Faktörlerin Kantitatif Olarak Analiz Edilmesi. Basılmamış Doktora Tezi. İstanbul: Kadir Has Üniversitesi).

Altın standardında hükümetler, parasının resmi değerini belirlemek zorunda ve belirlemiş oldukları sabit fiyat üzerinden dileyen herkese altın satmak ve kendisine sunulan altınları da almak durumundaydı. Böylece altın hiçbir kısıtlamaya tabi olmadan iç ve dış piyasalarda serbestçe tedavül edilebiliyordu. Devlet veya merkez bankası kendisine gelen altın külçeyi resmi altın fiyatından satın alıyor ve altının para dışı kullanım fiyatı, resmi altın fiyatının altına düşmüyordu (Öney 1980).

Altın standardı evrensel bir sistemdi. Her ülke parasını bu şekilde altınla tanımladığından bütün ülkelerin paraları, kapsadıkları altın miktarına göre otomatik biçimde birbirine bağlanmış oluyordu. Bunun için o dönemlerde bugünküne benzer bir biçimde döviz piyasalarına gerek yoktu (Seyitoğlu 2003). Bu sistemde altın, hem yurt içi ekonomik işlemlerde kullanılan bir ulusal para, hem de bir uluslararası ödeme aracı fonksiyonu görüyordu. Her ülkenin parasının değeri altın cinsinden tanımlandığı ve altının ithali-ihracı serbest bırakıldığı için, ulusal paralar otomatik olarak sabit kurlardan birbirine bağlanmış oluyordu. Dolaşımdaki para doğrudan doğruya altın sikkelerden ya da altına dönüştürülebilen “kâğıt paralar”dan (banknot) oluşuyordu. Kâğıt para kullanılması, sistemin işleyişi bakımından herhangi bir farklılık yaratmıyordu. Çünkü bu paralar, altın karşılığı olan, yani sabit fiyatlardan istenildiği zaman altına dönüştürülebilecek nitelikteydi (Seyitoğlu H. 2003. Uluslararası Para Sistemi. Dördüncü Baskı. İstanbul. Güzem Can Yayınları).

Altın standardının en büyük meziyeti “uzun dönem” fiyat istikrarını sağlaması olmuştur. Sistem yapısı itibariyle para arzı genişlemesi için bir sınıra sahip olduğu için enflasyona karşı başarı elde edilmiştir. 1880-1914 arasında dünyadaki yıllık ortalama enflasyon oranı %0,1’dir (1946-1990 arası dönemde bu oran% 4,2’di) (Bordo M., Ditmar R.T. ve Gawin W.T. 2003. Gold, Fiat Money and Price Stability. NBER Working Papers. No: w.10171). Bu dönemde, dünyada kişi başına reel gelir artmış, gıda maddeleri fiyatları düşmüş, ekonomik istikrar sağlanmış, uluslararası ticaret hacmi artmış ve yeni altın yatakları keşfedilmiştir. Altın standardı, etkin kaynak dağılımına katkı sağlayarak ekonomik gelişmeyi hızlandırmıştır. Devletin iktisadi hayata etkisi önceki Merkantilist döneme göre  (1500-1750 yılları arası dönem)minimum seviyeye inmiştir. Sistem sayesinde uluslararası para sistemi, simetrik uluslararası parasal ayarlama mekanizmasına sahip olmuştur. Bunun yanı sıra, altın üzerinden karşılıkları dalgalı değişkenlik göstermeyen ve sabit kalabilen kurlar döviz kuru riskini minimize etmiştir.

Altın standardının bir diğer önemli özelliği ise para otoritelerinin faaliyetlerini sınırlayan bir taahhüt mekanizması ya da bir para kuralı içeriyor olmasıydı. Bu kural, hükümetlerin birbirini takip eden dönemlerde tutarsız politikalar düzenlemesini engelleyici bir görev yapmıştır. Bu yaklaşıma göre sabit altın fiyatına bağlılık, hükümetlerin senyoraj geliri elde etmek için para arzından beklenmedik bir artışa gitmeleri veya borçların ödenmemesi sorununu engelleyen bir taahhüt görevi görmüştür.

Ancak, J. M. Keynes’in barbar kalıntısı (barbarous relic) olarak nitelendirdiği altın standardı, tüm bu olumlu yönlerine karşın bazı önemli eksikliklere de sahipti. Altın standardı, parasal genişleme konusunda önemli kısıtlara sahip olduğu için özellikle dünya çapında bir durgunluk karşısında para politikası kullanımında tam etken değildi. Bu nedenle, altın standardının Büyük Buhran’ın temel sebeplerinden biri olduğu iddia edilmektedir. Ayrıca, küresel likiditenin altın rezervleriyle sınırlı olması ve altın üretiminin uluslararası ticaret ve yatırımlara yetecek düzeyde olmaması sistemin devamının önünde büyük bir engel teşkil etmiştir.

Politik iktisat açısından ise, söz konusu dönemde altın rezervlerinin önemli tutarının II. Dünya Savaşı sonunda Batı Avrupa-ABD cephesi karşıtında yer alan Sovyetler Birliği topraklarında yer alması ve böylece geniş arz imkânına sahip olan bu ülkelerin altın satışı ile dünya ekonomik koşullarını etkileyebilme gücünü elinde bulunduruyor olması nedeniyle altın para sisteminin tercih edilebilirliği azalmıştır.

Altın standardı, tüm bu negatif etkilerinin yanı sıra, I. Dünya Savaşı sırasında, sisteme dâhil olan bazı ülkelerin enflasyonist finansman yollarına başvurmaları ve altın rezervlerini korumak amacıyla paralarının altına dönüştürülebilmesine son vermeleri nedeniyle çökmüştür.

Ancak, 1914’de son bulan “klasik altın standardı”; 1925 ile 1931 yılları arasında “altın kambiyo standardı”, 1959’dan 1971’e kadar ise “altın-döviz sistemi” şeklinde tekrar uygulamaya konulmuştur. Altın standardı, kısa bir süre için son derece başarılı iken yeniden dünyaya gelme süreci olan 20. yy.’de güvenilirliğini yitirmiş ve 1971’de resmen terk edilmiştir.

 

Altının Günümüzde Uluslararası Para Sistemindeki Yeri

Yukarıda dile getirildiği üzere altın, 1870-1971 arasındaki yüzyılda dünya para sisteminin temelini oluşturmuştur. 1870’li yıllarda altın para sistemi bırakılarak altın rezervlerini iç para arzına eşit kılan altın standardı sistemine geçilmiş ve bu sistem I. Dünya Savaşı’na kadar uluslararası para sisteminin temelini oluşturmuştur. Merkez bankaları altını, Altın Standardı döneminde dolaşımdaki paralarının değerini belirlemekte kullanmışlardır. Dünya Savaşı’nın başlaması ile birlikte altın standardı yürürlükten kalkmıştır. Savaşın sona ermesinden sonra yürürlüğe konulan “2. altın standardı” başarılı olamamış ve iki dünya savaşı arası dönemde çeşitli sistemler denenmiştir.

Bretton Woods ile altın kambiyo sistemi yürürlüğe konulmuştur. Ülke paraları dolara endekslenmiş ve dolara altın cinsinden (1 ons altın=35$) bir değer biçilmiştir. Bu sistemde altın, uluslararası rezervlerin bir kısmını oluşturmak ve likidite ihtiyacını karşılamak ile dolaylı ve dolaysız diğer para birimleri için bir değer ölçüsü olmak rollerini üstlenmiştir. 1971 yılında ABD dolarının altın konvertibilitesinin kaldırılmasıyla Bretton Woods Sistemi sona ermiştir (Çetinel G. 1992. Altının Ekonomideki Yeri ve Pazarı. Jeoloji Mühendisliği. 41. Sayı. s. 154-160). Bretton Woods Sistemi’nin çöküşünden sonra dalgalı kur rejimlerinin yaygınlaşması ile altının uluslararası para sistemi içindeki önemi azalmıştır.

Altın, 1973 yılından itibaren önemini göreceli olarak yitirmiş ve ülkelerin rezerv bileşenlerini oluşturan bir parça haline gelmiştir. 1990’lı yıllar boyunca hükümetler, sahip olunan altın varlıklarını azaltma yoluna gitmişler, altın satışları hızlanmış ve rezervler getirisi daha yüksek alanlara kaymıştır. Altının rezerv olarak kullanılması miktar olarak olmasa da, toplam rezervler içindeki payı açısından azalmıştır.

IMF tarafından derlenen Uluslararası Finans İstatistiklerine (International Financial Statistics – IFS) göre, 1960 yılında dünya rezervlerinin üçte ikisine tekabül eden altının (% 63,2) toplam rezerv birikimi içindeki payı 1990’da % 4,8’e, 2000’de % 2,1’e ve 2010’da ise % 1’in altına gerilemiştir. Günümüzde altın üretim miktarına göre ülkeler şu şekilde sıralanmaktadır: Çin, Avustralya, Güney Afrika, ABD, Rusya, Peru, Endonezya, Kanada, Gana, Özbekistan, Papua Yeni Gine, Brezilya, Meksika, Mali ve Arjantin.

1970’li yıllardan bu yana gerileyen önemine rağmen, alternatif bir rezerv para olarak altın seçeneği değerlendirilse de, bu konuda bazı avantaj ve dezavantajlar bulunmaktadır.

Altın para standardını savunan R. Mundell ve L. Von Mises gibi iktisatçılar, altın para standardının parasal disiplin ve parasal istikrarı sağlayacağını iddia etmektedir. Nitekim Mundell, geçmiş altın sistemlerinin istikrarlı olmasının ve bu sistemlere güven duyulmasının, çok eski zamanlardan beri para olarak kullanılma geleneği olmasının, Bretton Woods Sistemi’nde sahip olduğu konumun ve dünya merkez bankaları ile IMF’nin elinde önemli ölçüde altın stoku bulunmasının, uluslararası para sisteminin altına dayandırılmasını düşündürebilecek özellikler olduğunu belirtmiştir (Mundell R.A. 1995. The International Monetary System: The Missing Factor. Journal of Policy Modeling. 17(5). s. 479-492).

Ayrıca, II. Dünya Savaşı sonrası dönemde salt kâğıt para sisteminin sağlıklı işlememesi ve insanların psikolojik olarak para süjesinin altına bağlı olması gerektiğine inanması, altının parasal sistemde daha fazla öneme sahip olması gerektiği bulgusunu destekler niteliktedir (Seyidoğlu 2003).

İnsanlık tarihi boyunca kıymetli bir maden olarak nitelenen ve zenginliğin simgesi olan altın, geçmişte çoğunlukla para malzemesi olarak düşünülmüşse de günümüzde spekülâtif saikle (yatırım aracı olarak), kuyumculukta ve hızla yaygınlaşan endüstriyel kullanımıyla önemini korumaktadır.

Fiziksel ve kimyasal özelliklerinin yanı sıra insanlar için değişim, tasarruf aracı olan altın, merkez bankaları için de bir biriktirme aracıdır.

Günümüzde ülkelerin altın talebinde bulunmalarının başlıca nedenleri şu şekilde sıralanabilir:

  1. Likidite Riskinin Minimum Olması: Altın her para birimi ile değiştirilebilir, bütün ödeme işlemlerinde kullanılabilir ve teminat görevi görebilir. Ayrıca, döviz rezervleri politik risklere maruz kalırken, bu durum altın için söz konusu değildir. Altın üretimi kimsenin tekelinde değildir. Altının sahte olup olmadığı kolayca anlaşılabilir. Altın yıpranabilir bir yapıda değildir (Bernholz P. 2003. The Advantages and Disadvantages of Holding Gold. How Countries Manage Reserve Assets. The Royal Bank of Scotland Central Banking Publications).
  2. Altının Değerini Kaybetmemesi: Bir ülkede yerel para birimi, enflasyonun etkisi ile değer kaybedebilir. Ancak, altın enflasyona karşı değerini koruyarak reel anlamda satın alma gücünü kaybetmediği gibi, dış borçlanmada teminat olarak da kullanılabilir. Ayrıca altın, döviz rezervleri gibi ülkelerin ekonomi politikalarındaki başarısızlıktan etkilenerek değer kaybetmez. Savaş, kriz veya kargaşa durumunda da altın, finansal sistemin geleceğini garanti eden varlıklardan birisidir (Nugee J. 2002. Foreign Exchange Reserve Management. Handbooks in Central Banking. Centre for Central Banking Studies Bank of England).
  3. Savaş Güdüsü: Olası bir savaş durumunda, finansal sistemin geleceğinin belirsiz olduğu ve dengesizliklerin baş gösterdiği bir durumda kullanılabilecek en önemli varlık altındır. Bu gibi durumlarda, sadece altının bir ödeme aracı olabileceği ihtimaline karşı ülkeler rezervlerinde altın bulundurmayı tercih ederler.
  4. Son Kaynak Olması: Günümüz finansal varlıklarının hepsinin sahip olduğu ortadan kalkma riskini içermemesi nedeniyle son kaynak olarak tanımlanmaktadır.
  5. Paranın Karşılığı Olması: Günümüzde uygulanmamasına rağmen, altının en geleneksel anlamda tutulmasının sebebi uluslararası para sisteminde yerel paranın karşılığı olarak kullanılabilmesidir (Yaman B. 2003. Uluslararası Rezervler, Türkiye için Rezerv Yeterliliği ve Optimum Rezerv Seviyesi Uygulaması. TCMB. Uzmanlık Yeterlilik Tezi).
  6. Çeşitlendirme: Altın, portföylerde tüm kalemleri aynı varlık olarak yatırmanın makul olmaması nedeniyle rezervlerin çeşitlendirilmesi stratejisinde önemlidir.

Tüm bu özelliklerinin yanı sıra altının, uluslararası para sisteminin geçmişindeki gibi daha geniş bir rol oynamasının önünde bazı engeller mevcuttur. Rezerv aracı olmasının yanı sıra arz kısıtları ve benzer özelliklere sahip başka bir madenin bulunmayışı gibi kendisini değerli kılan özellikleri aslında, altının geçmiş rolüne kavuşmasının önünde bir engeldir. Dünyada sadece belirli bölge ve ülkelerde bulunan altın yataklarında, sınırlı bir altın rezervi bulunmaktadır. Fiziksel altın stoku madencilik teknolojisine bağlıdır. Altın üretimi zahmetli bir işlem olduğu için şu ana kadar 100.000 ton civarında altın çıkarılabilmiştir. Tüm çabalara karşın şimdiye kadar yapılan yapay altın üretimi çalışmaları hep sonuçsuz kalmıştır (Cılız 2010).

Mevcut altın stokunun, dünya ticaret hacmine göre yetersiz olması ve yıllık altın üretiminin çok az miktarda artıyor olması, üretiminin zorluğu ve maliyetinin yüksekliği ve ülkeler arasında kaynak olarak dağılımının dengesiz olması,  yeniden altın standardına dönülmesini imkânsız kılan nedenlerin en önemlisidir. Altının ülkeler arasındaki kaynak olarak dengesiz dağılımı, altın madeni kaynaklarına bolca sahip olan ülkelerin senyoraj gelirlerini artırıcı bir etki yapmaktadır. Bunun yanı sıra, dolaşımdaki kâğıt paraların altına dönüştürülmesinin olanaksız olması ve kâğıt paraların altına konvertibilitesini üstlenecek bir ülke ya da kurumun bulunmaması da altın standardına dönülmesini zorlaştıran bir sebeptir (Savaş V. F. 2010. Uluslararası Para Sistemi. Siyasal Kitabevi. Ankara).

Altının geçmişte oynadığı likidite kaynağı rolü son derece önemli olmakla birlikte, bugün bu rolü giderek azalmaktadır. Altın likit bir varlık olmaması, saklanmasının ve korunmasının maliyetli olması, ticaret yapmaya elverişli olmaması ve getirisinin düşük olması nedeniyle tercih edilmemekte, satımı yoluyla elde edilecek fonlar da harcamaları arttırmak, vergileri veya kamu borçlarını azaltmak veya getirisi yüksek alanlara yatırılmak suretiyle değerlendirilebilmektedir (Mahlebiciler Ö. 2006. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın Rezerv Yönetim Politikaları ve Kredi Mektuplu Döviz Tevdiat Hesaplarının Analizi. Uzmanlık Tezi. TCMB). Ayrıca, ikiz açık veren günümüz ekonomilerinde iktidarda bulunan ve yurtiçi istikrar hedeflerine öncelik veren hükümetlerin hiçbiri altın standardının disiplini ile karşılaşmayı istemeyecektir.

Rezerv portföy getirilerinin önem kazandığı 1980 ve sonrası dönemde getirisi düşük bir varlık olarak değerlendirilmesi nedeniyle altın eski önemini yitirmiştir. Uluslararası para sistemi içinde kullanılmadan önce birçok ülke tarafından para olarak kullanılan ve sistem için yoğun olarak altın standardında kullanılan altın günümüzde bir uluslararası paranın sahip olması gereken “ödeme aracı olma” rolünü yitirmiş durumdadır.

Altının günümüzde ulusal paranın değişim değerini sabitlemek için kullanılması söz konusu değildir. Bugün tedavüldeki tüm para birimleri para otoritelerince ülkelerin ekonomik dengelerine ve gelişmelere göre sahip oldukları altın miktarlarından bağımsız şekilde basılıp tedavüle sokulmaktadır.

Günümüzde elektronik para ve türev ürünler gibi yeni finansal araçların kullanılmaya başlanması ve bu araçların maliyetlerine göre altının saklama ve taşıma maliyetlerinin oldukça yüksek olması sonucu altın finansal araç olarak tercih edilmemektedir. Altın standardı ve Bretton Woods Sistemi’nin sona ermesi ile birlikte finansal sistem içinde kısıtlı miktarda kullanılan altın, uluslararası para sisteminin merkezi olmaktan uzaklaşmıştır (Yaman 2003).

Sermayenin akışkan olduğu günümüz ekonomisinde, altın giriş çıkışlarının da benzer bir hareketlilik göstermesi durumunda önce altın fiyatlarında ve daha sonra da faiz ve enflasyon oranı gibi diğer makro değerlerde istikrarsızlıklar oluşacaktır. Söz konusu olası istikrarsızlıklar da altının uluslararası para sisteminde daha fazla rol almasını kısıtlayan bir etkendir. Nitekim 1930’lu yıllarda altın standardına dönme çabaları şiddetli deflasyonist etkiler yaratmıştır (Savaş 2010).

Altının endüstriyel ve teknolojik alanlarda kullanımının artması da altının rezervler içindeki seviyesini kısıtlamaktadır. Mevcut altın stokunun yaklaşık üçte biri merkez bankalarında, üçte biri sanayide ve geriye kalan üçte biri de özel kişilerin elinde bulunmaktadır (The Economist. 2010. 23-29 Ocak).

19. yy.’nin ortalarından itibaren parasal fonksiyonunu daha da güçlendirerek ülkelerin birçoğu tarafından uygulanan yeni bir ekonomik sisteme adını veren altın, gerek özel yatırımcıların gerekse merkez bankalarının güven duyduğu önemli bir metaldir. Her ne kadar bazı gözlemciler altının uluslararası para sisteminden yavaş yavaş kalkacağını söylese de altının serbest piyasada giderek değer kazanması ve merkez bankalarının avro ve doların istikrarından endişe duyarak altına yönelmeleri altının uluslararası para sisteminden kaldırılacağına inanılmadığının bir göstergesidir. Bu itibarla, altının uzun bir süre daha merkez bankası kasalarında rezerv varlık olacağı tahmin edilmektedir.

Yukarıda bahsedilen etkenler göz önünde bulundurulduğunda altının (göreceli önemi ülkeden ülkeye değişiklik gösterse de) genel olarak uluslararası rezerv kalemlerin en önemlisi olma özelliğini kaybettiğini söylemek mümkündür.

 

* Ulusal paranın, diğer ülkeler tarafından uluslararası rezerv olarak kabul edilmesi ilgili ülkeye bazı avantajlar sağlar. Öncelikle bu ülke, ödemeler dengesi açıklarını, mal ve hizmet ihraç ederek kazandığı dövizlerle kapatmak yerine, kendi ulusal parası ile finanse etmek imkânına sahiptir. Senyoraj; yeni dengeler oluşturan rezerv ülkesinin katlanmak zorunda kaldığı maliyetle bu yaratılan rezervlerden sağlanan kazançlar arasındaki farktır. Ulusal paranın, dünya parası olarak yaygın bir biçimde kullanılmasının ilgili ülkeye sağladığı finansal bir ödüldür. 

 

bretton woods altın dolar sistemi

 

Altın ve Uluslararası Para Sistemindeki Yerine Dair Hatalı Bilgi Paylaşan Yazarlar

Süleyman Karagülle ile Altın

Süleyman Karagülle, Yeni Akit Gazetesi’nde 31 Ekim 2016 günü yayınlanan “Altın piyasası ve Türkiye ile Rusya’nın Anlaşması” başlıklı yazısında altının küresel finans ve ticaret sistemindeki rolünü olduğundan biraz fazla önemli göstermiş:

"Türkiye ve Rusya anlaştı, Ruble ve TL ile alışverişe başladılar."

Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi, Rusya ile ticarette ruble ve Türk lirasının kullanılması için merkez bankalarının görüştüğünü söylemişti. Bu konuda resmi bir anlaşma henüz imzalanmadı. Haliyle, bahse konu anlaşma kapsamında ruble ve Türk lirası ile alışveriş başlamadı. Bu noktada dikkat edilmesi gereken nokta, halihazırda Türk lirası ve ruble üzerinden alışverişin önünde bir engel olmadığıdır. Uluslararası ticarette yoğun olarak daha fazla istikrar sahibi olan ve daha yaygın kullanım alanı bulunan (başta ABD doları olmak üzere) rezerv paraların tercih ediliyor olması nedeniyle, kur riskini azaltmak isteyen ülkeler ve firmalar, yerel para birimlerinin ticarette daha fazla kullanımı için anlaşma zemini yoklarlar. Rusya ve Türkiye arasında dile getirilen anlaşma da, iki ülke arasında kullanılacak yerel para birimlerine ilişkin merkez bankaları arasında bir takas mekanizması tahsis edilmesidir.

"Rusya ayrı kur, Türkiye ayrı kur uyguluyor. Farklı kur olunca halk ticaret yapmasa da halkın elindeki altın duruma göre Rusya’dan Türkiye’ye veya Türkiye’den Rusya’ya akar. Halk altın yerine Ruble veya Türk Lirası’nı bulundurur. Dolayısıyla Rusya ve Türkiye Merkez Bankaları zamanla kurlarını eşitleme durumunda kalırlar."

Süleyman Karagülle, altının uluslararası ticaret ve para sistemindeki kullanımına ilişkin baya geride kalmış. Günümüzde ticaret işlemlerine ilişkin ödemelerde ya da rezerv para sisteminde altın karşılığı bulundurma ya da altınla ödeme yükümlülüğü bulunmamaktadır. Uluslararası rezervlerin ya da dolaşımdaki paranın altın rezervleri ya da hareketleri ile illiyet bağı ortadan kalkmıştır. Bretton Woods para sisteminin 1970li yılların başında çöküşünden bu yana durum bu şekilde işlemektedir.

"Bunun anlamı şudur, Türkiye ve Rusya altın bakımından önemli birer ülke haline gelmişlerdir."

Malesef, Süleyman Karagülle’nin aktardığı hususun, altın bakımından önemli ülke hale gelmekle ilgisi bulunmamaktadır.

"Merkez Bankaları Rubleyi ve TL’yi serbestçe çıkaracak ve gerekli politikayı aynen uygulayacaklardır."

Şu an merkez bankalarının kendi para birimlerini serbestçe çıkarmalarının önünde bir engel yoktur zaten.

"Altının değeri paranın günlük enflasyonunu bildirecektir."

Paranın günlük enflasyonu diye bir terim yoktur. Enflasyon, fiyatlar genel seviyesindeki yükselişi ifade eder. Para biriminin değeri, enflasyonu dolaylı yoldan etkiler; ancak, paranın değer hareketlerinden hareketle paranın enflasyonundan söz edilemez.

"ABD Merkez Bankası’nın bolca dolar rezervi olduğu için istediği zaman doları piyasaya sürüp altını çekecek, istediği zaman da aksini yapacak. Dolayısıyla altın ile oynayarak Türk ve Rus para ve ekonomisini bozmak isteyecek."

Yukarıda dile getirildiği üzere, rezerv para sisteminde altın karşılığı rezerv çıkarma/bulundurma zorunluluğu Bretton Woods sisteminin çöküşüyle ortadan kalktı. Uluslararası para akımlarında “altın karşılığı değer” bulundurmak eskisi kadar doğrudan etkili değil.

"Türkiye ve Rusya Merkez Bankaları paralarını dolardan ayırmışlardır."

Türkiye’de ve Rusya’da para birimlerinin ABD doları ile doğrudan bir bağı bulunmamaktadır. Çünkü, Türk lirası ve ruble serbest piyasada dalgalı kur üzerinden işlem görmektedir.

Ayrıca, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ve Rusya Merkez Bankası, rezervlerinin büyüklüğü ABD doları cinsinden yayınlar ve rezervlerinin büyük çoğunluğunu ABD doları cinsinden ABD Hazine tahvillerinde değerlendirir.

"Buraya kadar anlattıklarımı ekonomi kültürü olmayanlar zor anlarlar."

Yorum yok.

 

Abdurrahman Dilipak ile Blockchain, Bitcoin, Altın ve Borsa Üzerine Hatalar

Abdurrahman Dilipak, uluslararası para ve finans sistemi üzerine yazılar yazmaktan baya haz alıyor. Ancak, sıklıkla da bu konuda malumatfuruşluk yaparken hatalara gark olabiliyor. Daha önce çeşitli defalar bu yanlışları aktarmıştık. Bir örneğine şuradan erişebilirsiniz.

Dilipak  bu sefer daha inovatif ürünlere yönelmiş, kovansiyonel para sistemi unsurlarından uzaklaşarak.

Abdurrahman Dilipak bu sefer, Yeni Akit Gazetesinde 25 Şubat 2017 günü yayınlanan “Borsa kumar mı? başlıklı yazısında kripto para birimi olan “Bitcoin”e değinirken birkaç yanlış yapmış:

"Bakın Bitcoin bile kendisi kriptolojik özelliği sebebi ile bir değer.. Derin web üzerinden Bitcoin ile istediğiniz kadar parayı başka bir yere transfer edip, sonra da dilediğiniz yerde gerçek paraya dönüştürebiliyorsunuz.."

Bitcoin adı verilen kripto ve sanal para birimini transfer etmek için derin internete (deep web) ihtiyacınız yok. Derin internette de ticareti yapılıyordur, diğer birçok tezgahaltı ve illegal unsur gibi. Ancak, bitcoin alışverişi için derin nete gerek yok. Örnek verecek olursak, https://blockchain.info adresine girip kendinize bir bitcoin cüzdanı oluşturursanız, cüzdan kodunu bildiğiniz başkaları ile bitcoin aktarımı yapabilirsiniz.

"Bitcoin’in kriptolojisini kullanarak yakında çok farklı değerler, bilgi, dataları da transfer edebileceksiniz. Para artık o bildiğiniz para değil. O kriptolojik yazılım, buluttaki kriminolojik birçok bilgi ya da tetiklenecek sürecin anahtarı olabilir."

Bitcoin’in kriptolojisi değil, blockchain’in (dağıtılmış veri dağıtım zinciri) kriptolojisi kullanılarak sözleşme, ürün, mal, oy gibi birçok alandaki veriler şifrelenip geniş ağ üzerinden bir merkezi sistem olmadan paylaşılabilecek. Bitcoin, blockhain teknolojisi üzerine inşa edilmiş bir para birimi. Bitcoin’in kriptolojisi değil, blockchain’inki kullanılacak.

"Biz, “Altın para” diyoruz ya, altın da dolara endeksli."

Altın dolara endeksli değil. Altın kendi değeri kendi piyasasında arz ve talep koşulları tarafından belirlenen değerli bir emtia. Fiyatlandırması sadece dolar üzerinden yapılıyor uluslararası piyasalarda. Altın dolara endeksli olsa, dolar değer kazandığında altının da kazanması beklenir. Halbuki, birbirlerine alternatif yatırım araçları olarak da değerlendirilebildiklerinden, doların güçlendiği durumlarda altın, azalan talep nedeniyle fiyat düşüşü yaşayabiliyor. Kısaca özetleyecek olursak: altın dolara endeksli değildir, fiyatı dolar cinsinden belirtiliyor genellikle.

"Dolar ABD’nin değil, dünya derin devletinin. ABD onun “müstecir”i, kiralayıcısı. Dolar’ı 7 patron üretiyor.. Asıl tepedekiler bunlar.. O ilk 5 ülke de bu 7 holdingin taşeronu."

Doları Fed basıyor diye biliyorduk, ama değilmiş demek ki. İstihzayı bir yana bırakacak olursak, bu ifadeler de bir diğer Abdurrahman Dilipak komplo teorisi. Ancak, gerçekte tabiki bir kıymeti harbiyesi ve realitesi yok bu iddiaların.

"Dünyanın ilk gerçek Borsası da İstanbul’da kurulmuştu"

Dünyanın ilk borsasına dair çeşitli iddialar ve teoriler mevcut. Ancak, en çok kabul edilen iddia, dünyanın ilk borsasının Kütahya ilimizin Çavdarhisar ilçesindeki Roma İmparatorluğu döneminin Aizanoi Antik Şehrindeki yapılardan biri olduğu yönündedir. Günümüzden yaklaşık 1750 yıl öncesine aitmiş bu borsa. Yani, dünyanın en eski borsası İstanbul’da değil, Kütahya’da kurulmuş.

 

Yorumunuzu yazınız...