Nâzım Hikmet’in Ceviz Ağacı Şiirini Hapishaneden Firar Ettikten Sonra Gülhane Parkı’nda Sevgilisi Piraye İle Polis Ablukası Nedeniyle Görüşememesinin Etkisiyle Yazdığı İddiası Asılsız

Nâzım Hikmet’in cezaevinden kaçtıktan sonra sevgilisi Piraye ile polis ablukası altında Gülhane Parkı’nda buluşamadığı ve bu sergüzeştin ardından Ceviz Ağacı’nı yazdığı iddiası, gerçeği yansıtmayan bir hikâyedir. Nâzım Hikmet, Ceviz Ağacı şiirini 1 Temmuz 1957’de Bulgaristan’ın Balçık adlı kentinde yazmıştır. Hikâyede aktarılanın aksine, herhangi bir cezaevinden kaçmayan Nâzım Hikmet, Ceviz Ağacı’nı yazdığında Piraye Altınoğlu’yla değil Münevver Andaç ile birlikteydi. 

Yanlış İddia

 

Bugünkü konumuz: Nâzım Hikmet’in (15 Ocak 1902 — 3 Haziran 1963) “Ceviz Ağacı” şiirini yazma hikâyesi.

Önce şiiri alıntılayalım:

CEVİZ AĞACI
Başım köpük köpük bulut,
İçim dışım deniz,
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane parkında,
Budak budak, serham serham ihtiyar bir ceviz.
Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane parkında,
Yapraklarım suda balık gibi kıvıl kıvıl.
Yapraklarım ipek mendil gibi tiril tiril.
Koparıver, gözlerinin, gülüm, yaşını sil
Yapraklarım ellerimdir tam yüz bin elim var,
Yüz bin elle dokunurum sana, İstanbul’a.
Yapraklarım gözlerimdir.Şaşarak bakarım.
Yüz bin gözle seyrederim seni, İstanbul’u.
Yüz bin yürek gibi çarpar, çarpar yapraklarım.
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane parkında,
Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında

 

Nâzım Hikmet’in kendi sesinden dinleyebilirsiniz (Kaynak: TRTArşiv – 1:12’den itibaren):

 

Cem Karaca tarafından bestelenerek seslendirilen şiir hafızalarda köklü bir yer edinmiş vaziyette.

 

Ceviz Ağacı Şiirine İlişkin Ortaya Atılan Anlatılar

Ceviz Ağacı şiirinin hikayesi hakkında birçok rivayet söz konusu. Bu rivayetler arasında en bilindik olanı Nâzım Hikmet’in cezaevinden kaçtıktan sonra sevgilisi Piraye ile polis ablukası altında Gülhane Parkı’nda buluşamadığı ve bu sergüzeştin ardından Ceviz Ağacı’nı yazdığı iddiasıdır.

 

Nazım Hikmet'in Ceviz Ağacı şiirini Bursa Cezavinden firar ettikten sonra kaçakken yazdığını öne süren Ekşi Sözlük girdisi
Nâzım Hikmet’in Ceviz Ağacı şiirini Bursa Cezavinden firar ettikten sonra kaçakken yazdığını öne süren Ekşi Sözlük girdisi

 

Bu yönde olup, yaygın şekilde paylaşılan bir anlatı şu şekilde:

Nazım Hikmet, kaçak olduğu ve polis tarafından aranıldığı günlerden bir gün sevgilisi Piraye ile buluşmak ister. Bu sebeple de güvendiği bir arkadaşı ile haber ulaştırır Piraye’ye. Fakat Hikmet’in arkadaşı sanıldığı gibi güvenilir biri değildir. Öyle ki, bu arkadaş polislere ”Nazım, Gülhane Parkı’nda, en ulu ceviz ağacının altında olacak” diye haber uçurur.

Gelgelelim buluşma günü gelip çatar, Piraye’nin hasreti ile yanan Nazım Hikmet, Gülhane Parkı’na gelir. Gelir gelmesine de, her yer polis kaynamaktadır. Derken polislere görünmemek için meşhur ceviz ağacına tırmanıverir. Nazım ağacın tepesindeyken, sevgilisi Piraye ceviz ağacının altında belirir ve kendisini beklemeye başlar. Polisler ise uzaktan Piraye’yi gözetlemekte, Nazım’ın onun yanına gelmesini beklemektedir.

Polisler bir köşede, Piraye ağacın altında, Nazım ağacın tepesinde… Herkes birbirini beklemektedir. Bizim şair ne ağaçtan inebilir ne de sesini duyurabilir sevdasına. Ve çaresiz çıkarıp kağıdını kalemini, o meşhur şiirini yazar: “Başım köpük köpük bulut içim dışım deniz/ Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda/Budak budak serham serham ihtiyar bir ceviz/Ne sen bunun farkındasın ne polis farkında/Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda/Yapraklarım suda balık gibi kıvıl kıvıl/Yapraklarım ipek mendil gibi tiril tiril/Koparıver gözlerinin gülüm yaşını sil/Yapraklarım ellerimdir tam yüz bin elim var/Yüz bin elle dokunurum sana İstanbul’a/Yapraklarım gözlerimdir şaşarak bakarım/Yüz bin gözle seyrederim seni İstanbul’u/Yüz bin yürek gibi çarpar çarpar yapraklarım”

Nazım ağacın tepesindeyken, sevgilisi Piraye ceviz ağacının altında belirir ve kendisini beklemeye başlar. Polisler ise uzaktan Piraye’yi gözetlemekte, Nazım’ın onun yanına gelmesini beklemektedir.

Dünyanın en büyük şairlerinden birinin sevdalısı olmuş, adına nice şiirler yazılmış, güzel sevilmiş; ama bir o kadar da aşk acısı çekmiş bir kadındı Piraye. Nazım Hikmet’in ikinci eşi olan Piraye’den bir de oğlu bulunmaktadır Nazım Hikmet’in. Nitekim Nazım Hikmet’in onun için yazdığı şiirlerden birinin dizeleri ise tam olarak şöyleydi: “Bu geç vakit/bu sonbahar gecesinde kelimelerinle doluyum/ zaman gibi, madde gibi ebedî/göz gibi çıplak/el gibi ağır ve yıldızlar gibi pırıl pırıl kelimeler/Kelimelerin geldiler bana/yüreğinden, kafandan, etindendiler/Kelimelerin getirdiler seni/ onlar : ana, onlar : kadın ve yoldaş olan… /Mahzundular, acıydılar, sevinçli, umutlu, kahramandılar/ kelimelerin insandılar…”

 

Nazım Hikmet'in Ceviz Ağacı şiirini Gülhane Parkında Piraye Hanım için yazdığını öne süren paylaşım
Nazım Hikmet’in Ceviz Ağacı şiirini Gülhane Parkında Piraye Hanım için yazdığını öne süren paylaşım

 

Daha özet bir anlatı şöyle:

“Nâzım, Gülhane Parkı’ndaki bir ceviz ağacının altında sevgilisi ile buluşmak üzere randevulaşır. Buluşacakları gün gülhane parkına gider ve ceviz ağacının altında beklemeye başlar, tam bu sırada polisler de orada devriyeye çıkmıştır. O dönemlerde Nâzım Hikmet arananlar listesinde olduğu için polislerden gizlenmek durumunda kalır ve bu ceviz ağacına çıkar. Nazim Hikmet ağacın tepesindeyken sevgilisi Piraye gelip her şeyden habersiz ceviz ağacının altında beklemeye başlar. Polislerden dolayı aşağıya seslenemez ve çaresiz çıkarır kalemi, kâğıdı ceviz ağacının tepesinde başlar yazmaya; 7’den 70’e herkesin dilinde pelesenk olan şiirini”

 

Nazım Hikmet'in Ceviz Ağacı şiirini Gülhane Parkında Piraye Hanım için yazdığını öne süren paylaşım
Nazım Hikmet’in Ceviz Ağacı şiirini Gülhane Parkında Piraye Hanım için yazdığını öne süren paylaşım

 

Nâzım Hikmet’in Ceviz Ağacı Şiirine Dair Aktarılan Anlatı “Gerçek” Değil, Bir “Hikâye”

İnternette görülen her şeye inanılmaması gerektiğine güzel bir örnek daha. Yukarıda aktardığımız Ceviz Ağacı şiirinin yazılışına dair anlatı bir “hikâye”dir.

Nâzım Hikmet’in “Yeni Şiirler” adlı 1962 yılında yayınlanan şiir külliyatında yer alan Ceviz Ağacı şiirinin polis takibatı altındayken bir Gülhane Parkı buluşması planının gerçekleşememesi nedeniyle yazıldığına dair güvenilir herhangi bir kaynakta bir bilgiye de rastlanamamıştır.

1938 yılında “orduyu isyana teşvik” suçuyla 28 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırılan ve tutuklanan Nâzım Hikmet, 1950’de çıkarılan af yasasıyla serbest bırakılana kadar olan süreçte İstanbul, Çankırı ve Bursa cezaevlerinde kalmıştır. 17 Ocak 1938’de tutuklanan Nâzım, 29 Aralık 1938’de İstanbul, 1940 Şubat ayında Çankırı, aynı yıl Aralık ayında da Bursa Cezaevi’ne nakledilmiştir. Nâzım Hikmet, Bursa ya da başka herhangi bir ceza evinden kaçmamıştır.

Çıkarılan Genel Af Kanunu’yla 15 Temmuz 1950’de serbest kalan Nazım Hikmet, ülkesinde kendisine yaşama olanağı bulunmadığı hissiyle 17 Haziran 1951 tarihinde yurt dışına kaçmıştır.

Ceviz Ağacı şiiri de işte bu dönemin ürünüdür. Nâzım Hikmet, Ceviz Ağacı şiirini 1 Temmuz 1957’de Bulgaristan’ın Balçık adlı sahil kentinde yazmıştır (Nâzım Hikmet (1976). Şiirleri: Bu Memleket Bizim. Bilgi Yayınevi).

Bulgaristan’da 1957’de memleketinden uzakta bir yaşam sürerken Nâzım’ın, memleket hasretini bu satırlara yansıttığı, “orada dinlenirken kendini İstanbul’da Gülhane Parkı’nda bir ceviz ağacıyla özdeş gördüğü ve özlemini, kimseler bilmese de bu ülkenin bir parçası olduğunu söylediği” düşünülmektedir (Alpay Kabacalı (2002). 100. Doğum Yıl Dönümünde Nâzım Hikmet’e Armağan. Kültür Bakanlığı, Sf: 69)

Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı, yurt dışında kaleme alınan bu şiir için “Bu dönem, lirik dozun oldukça yüksek olduğu şiirlerindeki bir başka ağırlıklı tema ise, yurt özlemidir. Geride bıraktığı ülkesi, kenti, insanları, karısı ve oğlu dönüp dönüp şiirlerine girmiştir.” yorumunda bulunmaktadır.

 

Ceviz Ağacı Hikâyesinde Piraye Hanım Değil Münevver Hanımın Yer Alması Gerekirdi

Piraye, Münevver, Galina, Vera… Nâzım Hikmet’in aşk hayatının hareketliliği herkesin mâlumu. Ancak, Ceviz Ağacı şiirinin Piraye Hanım ile buluşma faslına atıfla yazıldığı iddiasının asılsızlığının diğer bir unsuru, şiirin yazıldığı dönemde Nâzım’ın gönlünün kaydığı kişinin farklı biri olması. 31 Ocak 1935’te evlendiği Piraye Altınoğlu’ndan cezaevinden tahliyesinin ardından ayrılan Nâzım Hikmet’in, dayı kızı olan Münevver Berk (Andaç) ile gönül ilişkisi başlamıştır. Nâzım’ın tek öz oğlu olan 1951 doğumlu Mehmet Nâzım’ın annesi Münevver Andaç’tı. Nâzım – Münevver ilişkisi, Nâzım’ın Vera Tulyakova’yla gönül ilişkisinin başlamasının ardından 1957’de sonlanmıştı. Yani, 1957’de Ceviz Ağacı’nı yazdığında Nâzım’ın gönlü Piraye Hanım’da değil, Münevver Hanım’daydı.

 

Özetle, aktarılan “Ceviz Ağacı anlatısı” bir hikâye. Gerçek değil.

Nâzım’ın dediği gibi: “… dünyanın her yerinde halklar efsane uydurmaya bayılırlar. Bir kez ‘tutunca da’ kimse kimseyi işin doğrusuna inandıramaz…

 

Nâzım Hikmet’in Ceviz Ağacı Şiiri Hikâyesini Gerçek Sanan Yazarlar

Tespit edebildiklerimiz şu şekilde:

 

nazım hikmet ceviz ağacı hikayesi

 

* İhbarı için Instagram’dan Esef‘e teşekkürler…

2 Yorumlar

  1. Peki Gülhane parkında ceviz ağacı olmamasını nasıl açıklıyoruz?

Yorumunuzu yazınız...