Fotoğrafın Matador Torero Alvaro Munera’nın boğa güreşi kariyerini sonlandırmaya karar verdiği anı yansıttığı iddiası doğru değil

Bir matadorun boğa güreşi sırasında yapılanların acımasızlık olduğunu düşünüp bir köşeye çekilip oturduğu ve kariyerini sonlandırma kararı aldığı anda kaydedildiği iddiasıyla paylaşılan fotoğrafın arka planı çarpıtılmış. Arka planı kurgulanan fotoğrafta görülen matadorun ismi yanlış aktarılmış. Fotoğraftaki matadorun duruşu, boğaya yaptıklarından pişmanlığı göstermiyor. Aksine, matadorun arena kenarına oturması, boğadan korkmadığını göstermek adına yaptığı bir gösteri.

Yanlış İddia

 

Matador Torero Álvaro Múnera’nın kariyerinin bitişini temsil eden fotoğrafta çaresiz kalan Munera’nın hüzünlü öyküsünü yansıttığı iddiasıyla gazete köşelerinde ve sosyal medya platformlarında aşağıdaki fotoğrafın paylaşıldığı görülüyor:

 

matadorun-son-boga-guresi

 

Görselin Álvaro Múnera isimli matadorun boğa güreşi sırasında yapılanların acımasızlık olduğunu düşünüp bir köşeye çekilip oturduğu ve kariyerini sonlandırma kararı aldığı ana ait olduğu iddiasıyla yaygın şekilde paylaşılan metin (Orhan Bursalı’nın ve Güzin Abla’nın aktarımıyla) şöyle:

 

“Bu inanılmaz fotoğraf Matador Torero Alvaro Munera’nın kariyerinin bitişini temsil ediyor. Daha doğrusu matadorluğu bırakışını… Fotoğraftaki “Matador Alvora Munera” bu dövüşten kısa süre sonra kariyerine son verme kararı aldı. Fotoğraftaki gösterinin son anlarına doğru gücünü yitiren ve başı dönen ve nefesi tükenen Alvaro ringin köşesine yıkıldı ve hareketsizce kaldı. Boğanın ona yaklaştığını görünce onun için korkulu sonun yaklaştığını tüm bedeninde hissetti. Ancak boğa ona hiç bir şey yapmadı. Savunma yapmayan adama karşı boğa öylece durdu ve ona bakarak bağırdı! Yarıştan sonra matador açıklamasında şöyle diyor: “Boğa gözümün içine bakarak bağırdı, böyle, sadece bağırdı… Sırtına kılıçlar batırdığım hayvan bana zarar vermedi, istese beni oracıkta öldürebilirdi fakat sadece gözlerime bakıp bağırdı. Sanki haykırıyordu… Her hayvanda olduğu gibi onun gözlerinde de masumluk vardı. Ona neden bunu yaptığımı soruyordu sanki… Korkum, utanca dönüşmeye başlamıştı. Benim ona yaptığım gibi, bana savunmasızken zarar vermeyi tercih etmedi. O an yüreğimde adaletin hıçkırarak ağladığını işittim… Kendimi o gün dünyanın en vahşi mahluğu gibi hissettim.” Bu gösteriden kısa süre sonra Munera boğa güreşlerini ve matadorluğu bırakmış ve boğa güreşi gösterilerinin sona erdirilmesi için kampanyalar yürüten topluluklara destek vermeye başlamıştır.”

 

Farklı sosyal medya kullanıcıları da bu kurguyu gerçek gibi paylaşmış.

 

Dogu Ergil (@DoguErgildogu): “Yıl 2012, İspanyollar bir haberle sarsılır. Alvaro Munero adlı bir matador, güreşin boğayı öldürme aşamadına geldiği anda kılıcını indirir ve pişmanlıkla kenara çekilir. Neden diye sorulduğunda, “Gözlerine baktım, ben senin düşmanın değilim, döğüşü bırakıyorum, istersen beni öldür dediğini hissettim” der. O andan itibaren Munero boğa güreşini bırakır ve vejeteryan olur. Fotoğraf iki canlı arasındaki o müthiş duygusal ilişkiyi sergilemesi açısından olağanüstü etki bırakır. Bu anıyı bugün bir kilisede işlenen cinayet vesilesiyle hatırladım.”

 

Albear (@tly_Ungodly): “Bu beni etkileyen ve içimi burkan bir olaydır..Bu ikonik fotoğraf, matador Alvaro Munero’nun kariyerinin sonuna ait..Güreşin ortasında aniden durdu ve arena taşlarına yığılırcasına oturdu..Daha sonra bir röportajda Alvaro şunları söyledi: “Birdenbire boynuzları değil, bir canlının gözlerini gördüm..Karşımda durup bana bakmaya başladı.. Sadece durup beni izledi..Saldırmaya kalkışmadı..Bütün hayvanların gözlerindeki masumiyetle, yardım dileyerek bana bakıyordu..Bu bir adalet çığlığı gibiydi ve içimde derin bir yerde tarifsiz bir acı hissettim..“Seninle kavga etmek istemiyorum, lütfen beni bırak, Çünkü ben hiçbir şey yapmadım sana göre yanlış. İsterseniz beni öldürebilirsiniz, isterseniz beni öldürebilirsiniz ama ben sizinle savaşmak istemiyorum.” Ben bunu onun gözlerinden okuyunca kendimi dünyadaki en kötü yaratık gibi hissettim ve savaşı bıraktım..”2012 yılında gerçekleşen bu olaydan sonra Matador Alvaro Munero boğa güreşlerini bıraktı ve vejeteryan oldu..Umuyorum bir gün bu tarz saçma ve bir o kadar vahşice olan oyunlar tamamen yeryüzünden kaldırılır..”

 

Fotoğraf, iddia edildiği gibi bir hikâyeye sahip değil.

Fotoğrafta yaralı boğanın yanında duvar kenarında oturan kişi Kolombiyalı eski matador Álvaro Múnera Builes değil Francisco Javier Sánchez Vara adlı farklı bir matador.

Sanılanın aksine fotoğraftaki matadorun duruşu, boğaya yaptıklarından pişmanlığı işaret etmiyor. Arenadaki matadorun bu oturuşu, boğadan korkmadığını göstermek adına yapılan gösterinin bir parçası.

“Desplante” adı verilen meydan okumada matadorlar boğadan korkmadıklarını arenada boğanın karşısında oturma, çökme, uzanma gibi farklı hareketlerle sergilemektedir.

Matadorlar tarafından yapılan bu meydan okumaya dair farklı örnekler mevcut.

 

boga-guresi-matador-desplante

 

The Last Arena’da yayımlanan analiz, bu hatalı aktarımda yer verilen sözlerin Antonio Gala Velasco’nun 1995 yılında İspanya’da yayın yapan El País adlı gazetede yayımlanan yazısından iktibas edildiğini tespit etmiş:

“Ve birden, boğaya baktım. Her hayvanda olan masum bakışlar onun da gözlerinde vardı ve bana yalvarır gibi bakıyordu. İçimde bir yerlerde adaletin hıçkırarak ağladığını duydum. Bir dua gibiydi, çünkü itiraf edersem, bağışlanacağımı hissediyordum. Dünya üzerindeki en kötü bok gibi hissettim kendimi.”

Fotoğrafta arena köşesinde yaralı boğanın karşısında otururken görüntülenen Javier Sánchez Vara adlı İspanyol matador, boğa güreşi kariyerini sürdürüyor.

Javier Sánchez Vara’nın boğa güreşi performansından enstantanelere sosyal medya hesapları üzerinden erişilebilir:

 

 

Kolombiyalı eski boğa güreşçisi Álvaro Múnera Builes, gerçekten de boğa güreşi esnasında hayvanlara yapılanların acımasızlık olduğunu düşünen bir matador. Ancak, sanıldığı gibi bir boğa güreşi esnasında boğa ile karşı karşıya olduğu anda aniden kariyerini sonlandırma kararı almış değil.

Álvaro Múnera’nın kariyeri, 1984 yılında bir boğa güreşi esnasında bir boğa tarafından boynuzlanmasıyla omuriliğinde ve kafatasında meydana gelen yaralanmaların onu felç etmesiyle sona ermiş.

Álvaro Múnera Builes 2008 yılında Vice’a verdiği röportajda boğa güreşi karşıtı bir hayvan hakları savunucusuna dönüşmesinin bir anda gerçekleşmediğini, bu kararın kariyerini sona erdiren kazadan önce başlayan ve sonrasında uzayan bir süreçle şekillendiği ifade etmiş.

Boğa güreşi kariyerini sonlandırıp hayvan hakları aktivisti olma kararını alma sürecini aktardığı bahsi geçen röportajdan ilgili kısmın dökümünün Türkçemize çevirisi şöyle:

Soru: “O boğa seni tekerlekli sandalyeye mahkum etmeden önce boğa güreşini bırakmayı hiç düşündün mü?”

 

Álvaro Múnera Builes: “Evet, birkaç kritik an oldu. Bir keresinde hamile bir düveyi öldürdüm ve ceninin rahminden nasıl çıkarıldığını gördüm. Sahne o kadar korkunçtu ki kustum ve ağlamaya başladım. Hemen bırakmak istedim ama menajerim sırtıma hafifçe vurdu ve endişelenmememi, önemli bir boğa güreşi figürü olacağımı ve bu tür sahnelerin bu meslekte görülmesi normal bir şey olduğunu söyledi. Durmak için o ilk fırsatı kaçırdığımı söylediğim için üzgünüm. 14 yaşındaydım ve yeterince sağduyuya sahip değildim. Bir süre sonra, bir salon kavgasında, bir boğayı öldürmek için kılıcımı beş altı kez saplamak zorunda kaldım. Bağırsakları dışarı taşan zavallı hayvan yine de ölmeyi reddetmişti. Son nefesine kadar var gücüyle mücadele etti. Bu bende çok güçlü bir izlenim bıraktı ve yine hayatın bana göre olmadığına karar verdim. Ama İspanya’ya seyahatim çoktan ayarlandı, ben de Atlantik’i geçtim. Sonra üçüncü şans geldi, kesin olan. Sanki Tanrı, “Bu adam mantığı dinlemek istemiyorsa, zor yoldan öğrenmesi gerekecek” diye düşündü. Ve tabii ki öğrendim.”

 

Soru: “Sizi bir hayvan hakları savunucusu yapan belirleyici faktör neydi?”

 

Álvaro Múnera Builes: “ABD’ye [tıbbi tedavi için] gittiğimde, başka bir toplumun hayvanlara işkence yapılmasına ve öldürülmesine nasıl izin verebileceğini kavrayamayan taurin karşıtı bir toplumla yüzleşmek zorunda kaldım. Başıma gelenleri hak ettiğimi söyleyenler öğrenci arkadaşlarım, doktorlar, hemşireler, diğer bedensel engelliler, arkadaşlarım, Kuzey Amerikalı kız arkadaşım ve bir arkadaşımın teyzesiydi. Argümanları o kadar sağlamdı ki, hatalı olanın ben olduğumu ve bu üzücü ve acımasız eğlence biçimine şiddetle karşı çıkan insan ırkının yüzde 99’unun tamamen haklı olduğunu kabul etmek zorunda kaldım. Çoğu zaman toplumun tamamı, hükümetlerinin kararlarından sorumlu değildir. Bunun kanıtı, İspanya ve Kolombiya’daki çoğu insanın gerçekten boğa güreşine karşı olmasıdır. Ne yazık ki her hükümette bu vahşi uygulamaları destekleyen az sayıda işkenceci var.”

 

Hatası kendisine aktarılan Orhan Bursalı’nın savunması ve kendisine sosyal medya kullanıcılarının verdiği yanıtlarla yazıyı sonlandıralım:

“İletilen bir mesajı olduğu gibi paylastim.. fotoğraf ile icerik ayrı olsa da ispanyadaki protestoye destek diye düşünüyorm Bir başka matador olabilir. Hikaye çok hüzünlü”

 

 

“Ortadoğu coğrafyası hikaye uydurmak ve üretmekle meşhurdur.”

“Hikayeler menkıbeler bitmez”

“Her iletilen mesajı paylaş ondan sonra cak cuk bitmediniz be”

“Paylaşılan kaynağa göre hikaye uydurma, üzüntülü hiç bir yan yok. İnsan denen mahlukatın kendini beğenmişliği var sadece.”

“Yav yalan işte. Nedir bu ısrar”

“Her boku paylaşmayınız o zaman arkadaş önce bi şeyin doğru olduğunu öğrenin teyit edin sonrasında insanlara iletirsiniz.”

“Hüzünlü haber üretme merkezi mi burası? Yalansa yalandır. Sen de yalancı oluyorsun bu durumda. Bence yalan habere ihtiyaç duyman daha hüzünlü.”

“Yalan haber, sorumluluk almama, yakalanınca “hikaye” diye küçümseme…”

“Bu gene de doğru olmayan bir şeyi doğruymuş gibi paylaştığınız gerçeğini değişmiyor. Çok ayıp.”

“Hocam paylaşım yaparken doğruluğunu sorgulamak en temel internet okuryazarlığı gereğidir. Teyit etmeden yapılan paylaşımlar yüzünden post-truth güçleniyor. Ve yanlış olduğunu öğrendikten sonraki bu tavrınız sizin başka paylaşımlarınıza güveni zedeliyor.”

“Özrünüz kabahatinizden büyük, yayıncılık yapıyorsunuz çok ayıp”

“Memleketin gazetecisi bile paylaştığı bir içeriğin doğru olup olmadığını kontrol etmek zorunda hissetmiyor. Olduğu gibi paylaşıyor. Alacağınız iki like’a değer mi?”

“Ya hu yalan haberden kılçıksız sıyrılmak moda olmuş “ ben mesajı olduğu gibi paylaştım” tamam ozaman tüm duygusal şeyleri paylaşın gitsin. Önemi yok zaten”

“Bu gene de doğru olmayan bir şeyi doğruymuş gibi paylaştığınız gerçeğini değişmiyor. Çok ayıp.”

 

Yorumunuzu yazınız...