Aziz Nesin (20 Aralık 1915 – 6 Temmuz 1995) kendisine izafe edilen uydurma sözlerle ve çarpıtılan söylemleriyle sıklıkla gündeme gelen bir yazar.

Geçmişte Aziz Nesin ile ilgili birçok asılsız iddiayı inceledik.

Aziz Nesin’e ait olduğu iddiasıyla paylaşılan Hiçbir Müslüman Atatürk’ü sevmez niye sevsin ki yaptığı hiçbir şey İslam’ın lehine değildir. Eğer bir Müslüman hem Atatürk’ü seviyor hem de Müslümansa ya ahmaktır ya sahtekar ya da cahildir. sözü bunlardan biriydi.

Bugünkü konumuz da yine Aziz Nesin’in Mustafa Kemal Atatürk’le ilgili görüşü sanılan, otobiyografisinde yer verdiği ifadeler.

Aziz Nesin’in hatıratında Atatürk’ün soyunun Yahudi olduğunu, bir gözünde görme sorununun olduğunu, Müslümanlığı ortadan kaldıracağını söylediği ileri sürülmüş.

Bu iddia aşağıdaki paylaşımla yeniden gündeme geldi.

 

“Aziz Nesin’in hatıratında M. Kemal Atatürk’ün Yahudi olduğu yazıyor
Aziz Nesin’in babasına göre M. Kemal Yahudi dönmesiydi. Bu bilgi Aziz Nesin’in “Böyle Gelmiş Böyle Gitmez” isimli hatıratının 131 ve 257’nci sayfalarında geçiyor.
131’inci sayfada Aziz Nesin şöyle diyor:
“Evlerimizde M. Kemal’in aleyhinde konuşuluyordu: M. Kemal’in aslı, asıl soyu yahudiydi. Yahudi dönmesiydi. Bir gözü de kördü, resimlerine baksanıza gözünün birinin cam olduğu belli işte… M. Kemal Müslümanlığı ortadan kaldıracaktı.”
257’inci sayfada ise şunları yazıyor:
“Artık fes giyilmeyecek, şapka giyilecek. Fes giymek yasak.! diye bir sözler duymaktayız. Babam kızıyor, küplere biniyor. M. Kemal’in ne ‘Kör’lüğü kalıyor ne ‘dönme’liği… Babam ‘M. Kemal!’ adını ağzına almıyor, ondan söz ederken ‘Kör’ diyor yalnız…”
Aslında bu beni fazla alakadar etmiyor ama enteresan bir bilgi olduğunu düşündüğüm için paylaştım. Bu bilgi (doğru kabul edilmediği takdirde bile), o devirde halkın M. Kemal hakkında ne düşündüğüne ve ona hangi gözle baktığına dair bize bir fikir vermektedir. Bir Müslüman, M. Kemal’e niçin “yahudi dönmesi” der?
KAYNAK:
[1] Aziz Nesin, Böyle Gelmiş Böyle Gitmez (Otobiyografi), Düşün Yayınevi, Istanbul 1966, sayfa 131.
[2] Aziz Nesin, Böyle Gelmiş Böyle Gitmez (Otobiyografi), Düşün Yayınevi, Istanbul 1966, sayfa 257.”


 

 

Paylaşılan sayfalar Aziz Nesin’in Böyle Gelmiş Böyle Gitmez adlı hatıratından alıntı.

Bu ifadeler, Aziz Nesin’in kendi düşüncesini değil, ailesinin ve çevresinin ilgili dönemdeki fikirlerini yansıtıyor.

Aziz Nesin, 1966 yılında yayımlanan hatıratında Atatürk hakkında babasının ve ailesinin bu ifadelerini kullandığını belirtmiş.

Nesin’in Böyle Gelmiş Böyle Gitmez adlı otobiyografisinde çocukken evde konuşulanları aktardığı ilgili kısım şu şekilde (1966. Bilgi Yayınevi. Ankara. İkinci Baskı 1969. Sf: 132):

İŞÇİ GALİP

Evlerimizde Mustafa Kemal’in aleyhinde konuşuluyordu: Mustafa Kemal’in aslı, asıl soyu Yahudi’ydi. Yahudi dönmesiydi. Bir gözü de kördü, resimlerine baksanıza, gözünün birinin cam olduğu belli işte… Mustafa Kemal müslümanlığı ortadan kaldıracaktı. Koyu Abdülhamitçi olan babam, ne Gazi, ne de Mustafa Kemal adını ağzına alır, ona Kör Kemal, derdi. Bu duygusunda babam tek değildi, pekçok insan gizli gizli Mustafa Kemal düşmanıydı. Babamla Galip Amcam, Mustafa Kemal konusunda hiç anlaşamazlardı. Tekkelerin kapanmasından sonra daha da sıkıntıya giren Galip Amcam, hiçbir zaman Mustafa Kemal’e karşı olmadı. Kendisi, «İnkılâp»lardan yana bulunuyordu ve bu dönemde bir görev almayı umuyor, bekliyordu; ona da bir iş düşmeliydi. Bu umudu, bir çıkar uğruna değildi, bir görev yapmak inkılâba kendince katkıda bulunmak içindi. Ama bu umutları da boşa çıktı. Galip Amcamın Cibâli’de bir fabrikada işçi olarak çalışmak zorunda kaldığını duyduk. O fabrikada çalışmaya başladıktan bir süre sonra bizim eve gelmişti. Başında kenarları çok yağlanmış, ama kalıplı, koyu vişneçürüğü renkli aziziye biçimli bir fes vardı. Sırtında aba cübbe yoktu, yakasız bir gömlek ve cepleri tıklım tıklım kitap ve defter dolu eski bir ceket… Keten bir pantolon, pantolonun bir dizkapağı yırtık… Ayaklarında lastik var, ama şu mest denilen ayakkabı üstüne giyilen lastiklerden. Galip Amca çok değişmiş, çok yorgun… Anlattıklarından parça parça aklımda şunlar kalmış: Çalıştığı fabrikada daha çok kereste taşıtıyorlarmış ona. İki işçi omuzlarına üç kereste alıp, bir yerden bir yere götürüyorlarmış. Galip Amcamin boyu uzun olduğundan, ona uygun eş bulmak da zor, yani taşıdığı yükün ağırlığı daha çok kendisine biniyor. Yakınıyordu Galip Amcam: İşçiler, sırtlarında keresteyle yürümesini bilmiyorlardı. Öndekiyle arkadaki yükçü, adımlarını birbirlerine uydursalar, omuzlarındaki yükü daha kolay taşı…”

aziz-nesin-mustafa-kemal

Aziz Nesin, babasının Atatürk hakkındaki düşüncesini bir söyleşide şöyle aktarmıştı (Ahmet Kahraman (1990). İnsanlar ve İnsancıklar. Boyut. Sf: 28):

– Babanız çok dindarmış…

Aziz Nesin: Dindardı ama, yobaz değildi. Aydınlık düşünceliydi.

– Onun Atatürk’ü sevmediğini yazıyorsunuz.

Aziz Nesin: Bırakın sevmemeyi, düşmandı.

 

 

Nesin, hatıratının “Fes Mi, Şapka Mı?” başlıklı kısmında Atatürk hakkında uydurulan iddialar hakkında hoşnutsuzluğunu şöyle aktarmış (age. Sf: 258 & 259):

FES Mİ, ŞAPKA MI?

<<Artık fes giyilmeyecek, şapka giyilecek. Fes giymek yasak!…>> diye bir sözler duymaktayız. Babam kızıyor, küplere biniyor. Mustafa Kemal’in ne «kör»lüğü kalıyor, ne «dönme»liği… Babam <<Mustafa Kemal» adını ağzına almıyor, ondan söz ederken <<Kör>> diyor yalnız.

-Gözünün biri takmadır, cam gözdür…

Mustafa Kemal’in okul duvarlarındaki resimlerine bakıyorum, dikkatle bakıyorum: Gözünün birinin bakışı gerçekten başka, şaşımsı… Yoksa tek gözü gerçekten cam mı? «Olsun diyorum içimden, <«<daha iyi ya… tek gözüyle bunca iş başarmış…>>

– Selaniklidir, Yahudi dönmesi…

İşte bu hiç hoşuma gitmiyor nedense… «Ne olurmuş öyle olursa» diyemiyorum.

Mustafa Kemal’i küçültmek isteyenler, uydurdukları «kör», <<takma gözlü, cam gözlü» yalanına yıllarca sarılmışlardır. Bu uydurmalar, Mustafa Kemal düşmanlarınca çok yaygındı.

Birgün sabah erkenden okula gelmişiz beş-on çocuk. Okulun duvarsız ‘bahçesinin önünde, yol üstündeki alçak tümsekte oturuyoruz. Önümüzden gelip geçenlere bakıyoruz. Kimisinin başında şapka var, kimisinin başında fes… Kasket giymişler, melon giymişler, hasır şapka giymişler, fötr giymişler… Ama çoğu kasket giymiş, bezden, en ucuzundan… Fes giymek yasaklanmış ama yine de tektük fesliler geçiyor.

Aman o şapkalar neacayip geliyor bize. Sanki insanın kulağının yerinde bir boynuz çıkmış gibi. Hem de biçimli bir boynuz değil. Çünkü insanlar şapka giymesini daha beceremiyorlar. Şapkalar başta eğreti duruyor, ha düştü, ha düşecek, ha uçtu, ha uçacak… Güneşliği bir yana gitmiş kasketlerin, tepesi bir yana… (O zaman <<güneşlik>> yerine <«<şems-i-siper>> yada «<şem-sper» denirdi.) Kimisi de şapkasının taşını taa kulakmemelerine kadar kafasına geçirmiş, herhalde başından uçmasın diye… Önümüzden geçenlerin hepsi de yeni giydikleri şapkalarıyla çok gülünç kılığa girmişler. Oysa fes öyle mi? İnsanlar, yüzyıl boyunca fes giye giye, kuşaktan kuşağa fesin nasıl giyileceğini, nasıl yakıştırılacağını iyice öğrenmişler. Külhanbeyi başka türlü giyer, efendisi başka türlü, zengini başka, yoksulu başka… Fesine bak, püskülünden adamın adamlığını anla…

O toprak tümsekte oturmuş, önümüzden geçenlere bakarak, fesin mi, yoksa şapkanın mı adama daha çok yakıştığını tartışıyoruz. Her çocuk babasından ne öğrenmişse, evinden ne duymuşsa onu satıyor. Çocuklar babalarının avukatı… Hepsi de fesi savunuyor. Fes gibi var mı… Fes başka… Fesin rengine bak, kırmızı, sonra püsküllü…

-İçlerinde yalnız ben şapkayı savunuyorum. Şapkayı sevdiğimden, beğendiğimden değil… Belli ki şapka, giyenleri gülünç yapmış, alışkanlığımızdan ötürü bize öyle geliyor. Ama, değil mi ki babam şapkayı sevmiyor, öyleyse ben şapkayı seveceğim… Babam, fesi seviyor, öyleyse ben fesi sevmeyeceğim. Mustafa Kemal <<Şapka giyin!» demiş, öyleyse şapka giyilecek… Ah şu babam, ah… Onu öyle seviyorum ki, ama o da Mustafa Kemal’i sevse ya…

– Şapka daha güzel!… Bak şu adamın başındakine, ne yakışmiş.


aziz-nesin-ataturk

Ahmet Taner Kışlalı, Atatürk’e Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği adlı kitabında Aziz Nesin’in Atatürk’ü geçmişte eleştirmekten dolayı utandığını söylediğini şöyle aktarmış (1993. İmge Kitabevi Yayınları. 9. Baskı. Ekim 1995. Sf: 15):

“Aziz Nesin, yıllar önceki bir konuşmamız sırasında şöyle demişti:

“- Geçmişte Atatürk’ü eleştirmiş olmaktan dolayı şimdi utanıyorum. Her geçen gün gözümde küçüleceğine, tersine daha da büyüyor.” Benzer aşamadan geçmiş bir kişi olarak, bu değerlendirmeyi gönülden paylaşmam zor değildi. Zaman bizleri değil, Mustafa Kemal’i haklı çıkarmıştı. Lenin’in, Mao’nun, Enver Hoca’nın, Dimitrof’un heykellerinin yerlerde sürüklendiği, resimlerinin duvarlardan kaldırıldığı, Leningrad isminin St. Petersburg’a dönüştürüldüğü günümüzde, bunu görebilmek kuşkusuz daha da kolay.”

 

 

Yorumunuzu yazınız...