“Makaslanarak Bağlamından Kopartılan Söylemler” başlıklı yazımızda konuşmaların kırpılarak asıl maksadı dışında kullanıldığı dezenformatif çabalardan örnekler vermiştik.
Ayrıca, Abdülkadir Geylani’nin hayatını anlatan bir kitapta hizmetçisinin Azrail tarafından canının alınmasına Geylani’nin çok kızdığı, Azrail’in peşine düştüğü, Geylani’nin Azrail’i dövdüğü ve hizmetçisinin canını geri aldığı, Azrail’in Allah’a Geylani’yi şikâyet ettiği, Allah’ın da Geylani’yi çok sevdiğini söylediği yönündeki hurafeye değinmiştik.
Bugünkü konumuz da bu tipte.
Sosyal medya platformlarında bir hutbe kaydı, (haşa) Allah’ın ayağının kaydığı ve Abdülkadir Geylani’nin (haşa) Allah’ı düşmekten kurtardığı hurafesinin inanılarak anlatıldığı iddiasıyla kullanılmış.
Haydar Kaya’nın Akabe Kültür ve Eğitim Vakfı’ndaki 23 Mayıs 2025 tarihli Cuma hutbesinden bir kesit alınarak “Allah’ın ayağı kaydı, Abdülkadir Geylani tuttu.” dediği iddiasıyla paylaşılmış.https://t.co/2s9NpFBaXB
Kaya, hutbe sırasında bu cümleyi “ŞİRK” olarak niteleyip… pic.twitter.com/BtiyRJSrtJ
— Malumatfuruş (@malumatfurusorg) November 6, 2025
Hutbenin ilgili kısmının tamamı yerine kesilen bölümü üzerinden yanlış çıkarımda bulunan sosyal medya paylaşımlarından örnekler şöyle sunulabilir:
İskender Kaya (@IskenderKaya_): “Bildiğiniz tüm şirk çeşitlerini unutun! “Allah’ın ayağı kaydı, Abdülkadir Geylani tuttu.” Bu ifadeyi duyunca sarsılmamak mümkün değil. Zira bu söz şirkin ve küfrün zirvesidir! Allah eksikliklerden münezzehtir, beşer gibi kaymaz, düşmez, tutulmaz! Tasavvuf ve sufi fikirlerin ne kadar tehlikeli fikirler olduğunu birkez daha şahit olmuş olduk.”
Bildiğiniz tüm şirk çeşitlerini unutun!
“Allah’ın ayağı kaydı, Abdülkadir Geylani tuttu.”
Bu ifadeyi duyunca sarsılmamak mümkün değil. Zira bu söz şirkin ve küfrün zirvesidir! Allah eksikliklerden münezzehtir, beşer gibi kaymaz, düşmez, tutulmaz!
Tasavvuf ve sufi fikirlerin… pic.twitter.com/rH9AjnxXCV
— İskender Kaya (@IskenderKaya_) June 9, 2025
Khristos (@_molla_khristos): “Birgün Abdülkadir Geylani hz. İle Allah cennette otururken Allah’ın ayağı kaydı Abdülkadir Geylani tuttu düşmesini engelledi…! Bu şahsa ne demek istersiniz?”
Birgün Abdülkadir Geylani hz. İle Allah cennette otururken Allah’ın ayağı kaydı Abdülkadir Geylani tuttu düşmesini engelledi…!
Bu şahsa ne demek istersiniz? pic.twitter.com/JaBphAwZGD
— Khristos (@_molla_khristos) November 1, 2025
Bahriye Üçok (@bahriye_ucok_): ““Allah’ın ayağı kaymış, Geylani tutmuş…” Bu sözün içinde hem şirk kokusu hem cehalet var. İslam’a göre Allah düşmez, eksilmez, korunmaya muhtaç olmaz.”
“Allah’ın ayağı kaymış, Geylani tutmuş…”
Bu sözün içinde hem şirk kokusu hem cehalet var.İslam’a göre Allah düşmez, eksilmez, korunmaya muhtaç olmaz.
— Bahriye Üçok (@bahriye_ucok_) November 9, 2025
Paylaşılan görüntü Haydar Kaya’nın Akabe Kültür ve Eğitim Vakfı’ndaki 23 Mayıs 2025 tarihli Cuma hutbesinden.
Haydar Kaya’nın “Bir Pasaj On Yaşam İlkesi” başlıklı 23 Mayıs 2025 tarihli Cuma hutbesinden kesit alınarak “Allah’ın ayağı kaydı, Abdülkadir Geylani tuttu.” dediği iddiasıyla paylaşılmış.
Halbuki, hutbe sırasında bu cümle “ŞİRK” olarak nitelenip eleştiriyle aktarılmış.
En’âm Suresi 151. ayetteki “yaşam ilkeleri” üzerinden Allah’a şirk koşulmaması gerektiğine değinilirken, Afganistan’da anlatılan Abdulkadir Geylani’nin (haşa) Allah’ı düşmekten kurtardığı hurafesi örnek verilmiş.
— Akabe Vakfı (@akabemedya) May 31, 2025
Haydar Kaya’nın hutbenin ilgili kısmında sarf ettiği sözler şu şekilde:
“… Bugünkü hutbemin mevzuu ‘bir pasaj 10 yaşam ilkesi’. Pasaj, Enam suresi 151, 152 ve 153. ayetler. Bir pasaj halinde ve bize sunduğu 10 yaşam ilkesi var. Bazen bir ayet bir yaşam ilkesini belirler. Mesela Bakara suresi 177’de efendim ‘yüzlerinizi doğuya ya da batıya çevirmek iyilik değil. Asıl iyilik Allah’a ahiret gününe devam ediyor’. Buradaki pasaj üç ayetle efendim meydana gelmiş bir pasaj ve içinde 10 tane çok önemli yaşam ilkesi var. Resulullah’ın diliyle, gelin, ben size tilavet edeyim. “Etlu”. Tilavet aslında aynı zamanda takip etmek demektir. Mesela Şems suresindeki ‘Veş şemsi ve duhâhâ. Vel kameri izâ telâhâ.’ ‘Sabahın aydınlığında güneşe onu takip eden ayet’ tela takip etmek demektir. Aslında tilavet sadece Kur’an okumak demek değil. Okuduğu Kur’an’ı anlamıyla takip etmek yani yaşamak demektir. Gelin ben size Allah’ın neleri haram kıldığını, daha doğrusu neyi hürmetli kıldığını, neye karşı saygılı olmanız gerektiğiniz açıklayayım . Ve devam ediyor ayet-i kerime. Buradaki haram aslında mesela Mescid-i Haram haram kötü anlamda değil. Korumuş, yüceltilmiş, saygın kılınmış mescit anlamındadır. Ben haramları şöyle anlıyorum. Mesela içkinin, kumarın, uyuşturucunun ya da başka şeylerin haram olması muhterem olan, saygın olan insanın insanlığına kastedilmiş olması. Ondan dolayı haramdır, yasaktır. Mesela içki muhterem kılınmış. Efendim takvim üzere, iyilik üzere, güzellik üzere, ahsen üzere yaratılmış insanın akli fonksiyonlarını, meleklerini yok etmek için yasak, haramdır. Yani burada insanın bir kasıt vardır. Bir kast vardır. Ben haramlara böyle bakıyorum.
İşte, Resulullah’ın diliyle Rabbimiz onlara dedi ki, “Gelin boyutuna göre tilavet edeyim. Şu hürmetli şeylere, saygın şeylere karşı nasıl davranmanız gerekir? Onu açıklayayım. Birinci madde ‘ellâ tuşrikû bihi şey-â’. Birinci ilke, birinci yaşam ilkesi ve ilkelerin en önemlisi . Kur’an’da yüzlerce ayetin doğrudan ya da dolaylı olarak işaret ettiği konu. Şirk konusu. Allah’ın affetmeyeceği tek günah. Şirkin zulüm olduğunu söylüyor Rabbimiz. Haşa Allah’a zulüm değil. İnsanın Allah’a iftira ederek kendisine yaptığı zulüm. Çünkü şirk Allah’a iftiradır. Şirk Allah’ın uluhiyetine , rububiyetine iftiradır. Buradaki ‘şey’ manası, hiçbir şey Allah’a ortak koşulmaz. O şey, görünen görünmeyen hissedilen hissedilmeyen ne ki varsa. Allah’ın dışında ne ki varsa hiçbir şey Allah’a denk ya da onun altında tutulamaz.
Geçen, bir video izledim. Adamın biri şeye gitmiş Afganistan’a. Yerleştiği sokağın adı Destegir sokak. Kendisi anlatıyor. ‘Destegir’ el tutan demektir. Dest farsça da el demektir. Biliyorsunuz, abdest de Farsçadır. Ab, su. Dest de el demek. Abdest suyu. Destegir, el tutan, gir de tutmak demektir. Gır git Farsça’da. Hemen hemen diyor her dükkanın bir el içinde göz olan bir el. Hemen hemen her dükkanın vitrininde var. Tabela şeklinde. Şaşırdım diyor. Birine takıldım. Nedir bu? Hemen hemen her dükkanın tabelasında bir el içinde bir göz var. ‘Sen bilmiyorsun bu olayı? Çok cahil kalmışsın.’ ‘Yok Bilmiyorum.’
‘Bir gün Abdülkadir Geylani Hazretleriyle Allah cennette otururken Allah’ın ayağı kaydı düşmek üzereyken Abdulkadir Geylani hazretleri tuttu. Destigir tutan el. Allah’a düşmekten kurtaran Abdulkadir bizi kurtarmaz mı? Haşa. Süm haşa. Ben böyle bir şirk çeşidinin Ebu Cehil tarafından düşünüldüğünü öngöremiyorum. O böyle bir şey düşünemez. Ben dedi koyun sahibiyim, deve sahibiyim, hurmalarım var, bağlarım var, bahçelerim var, kölelerim var. Muhammed yetim ona gelen peygamberliği kabullenem dedi. O kadar ya! 100 dereden su getirmedi. Ya bu nasıl bir şirk?Efendinin huzurunda bir dakika bir an kalmak 150 yıl Allah’a samimiyetle yapılan ibadetten daha eftaldir diyor adam ya!
Peki senin Allah’ın hangisi? Haşa sümme haşa. Onun için Allah buna zulüm diyor. İnne şirke le zulmün azim. Hem de Allah’ın azimliğidir çok büyük bir şirk çok büyük bir zulüm. Yani sadece birine tapınmak mıdır? Allah’a ait olan vasıfları birine vermek de şirktir.
Mesela herhangi birinin gaybını bildiğini söylemek şirktir. Herhangi birinin kalbinde geçtiğini biliyorum demek şirktir. Bunlar Allah’a ait olan vasıflardır. Dolayısıyla bu konu çok önemli değerli dostlar. Bununla ilgili Kur’an okuyan Müslümanlar bence öncelikle bu konuyu okumalılar. Şirk nedir? Niye büyük bir zulümdür? Niye Allah’ın affetmediği tek suçtur? Bunun üzerinde biraz durmamız lazım ama maalesef herhalde bir defa daha söylemiştim. Abdestle ilgili iki ayet var ama abdestle ilgili ciltler dolusu kitaplar yazılıyor. 1000 ayetle ayetle açıklanan, vurgulanmak istenen şirk hakkında böyle detaylı bir şey bulamıyoruz. Ufak tefek risaleler dışında çok önemli.
Dolayısıyla birinci yaşam ilkesi Allah ile olan hukukunu belirleyen birinci ilke, Allah’a karşı saygınlığını ifade eden birinci ilke, O’na hiçbir şey şirk koşmamak. …”






