Turgut Özakman’ın (1 Eylül 1930 – 28 Eylül 2013) 50 yılı aşkın süreli çabasının ürünü olan Şu Çılgın Türkler, Kurtuluş Savaşımızı konu edinen kapsamlı bir eser.
Özakman, “dünyadaki en meşru, en ahlaklı, en haklı, en kutsal savaşlardan birinin, emperyalizme karşı verilmiş ve kazanılmış ilk kurtuluş savaşının, bir millileşme ihtilalinin romanı, şaşırtıcı bir yakın zaman destanı.” olarak tanımladığı kitabının içinde tarihî gerçekleri ve kurguyu sağlamak için yaratılan birkaç hayalî kahramanı içeren bir roman olduğunu belirtmişti.
Turgut Özakman, Şu Çılgın Türkler adlı eserinin önsözünde bu hususu şöyle vurgulamıştı (Sf: 9):
“…
Milli Mücadele’nin emperyalizme karşı verilmiş ve kazanılmış ilk kurtuluş savaşı olduğu anlatılmadığı için gençlerimiz başkalarının kurtuluş mücadelelerine imrendiler. Kendi tarihlerine, kendi kahramanlarına yabancılaştılar.
Milli Mücadele’nin bir yazarın hayal zenginliğine ihtiyacı yok. Şaşırtıcı bir yakın zaman destanı. Gerçek olaylar hayali çok aşıyor.
Bu gurur ve ibret verici gerçekleri, roman biçimi içine yansıtmak istedim.
Şu Çılgın Türkler, belgelere dayalı, gerçek olgu ve olayların romanıdır. Belgeler, mektuplar, anılar, makaleler, bilgiler, raporlar, haberler, gerçeğe bağlı kalınarak öyküleştirilmiştir.
Genel olarak bütün kişiler gerçektir. O zamanlar soyadı yoktu. Ben bu önemli insanların bilinmesi için soyadlarını da kullandım.
Havayı yansıtmak, ayrıntıları belirtmek ve konuyu yürütmek için Nesrin, Yzb. Faruk, Dr. Hasan, Gazi Çavuş, saatçi Ali Efendi, Panayot gibi birkaç hayali kişiye yer verdim.
Olaylar tarih sırasıyla anlatılmış, gün içindeki olaylar da sabahtan geceye doğru sıralanmıştır.
Şu Çılgın Türkler, elbette bir tarih kitabı değildir. Bununla birlikte o dönemi ve özellikle de insanlarımızı anlatan belli başlı tarihi ve askeri olayları ihmal etmedim. Savaşlar, teknik açıklamalardan ve ayrıntılardan ayıklanmış olarak, ana çizgileri, özellikle de ruhu korunarak hikâye edilmiştir. Deniz olaylarının ancak bir kısmına yer verebildim. Örnek olarak Rüsümat’ın hikâyesini anlatmakla yetindim.
Yunanlılar için Yunan kaynaklarını, İngilizler için İngiliz kaynaklarını kullandım. Aleyhlerindeki bilgiler kendi kaynaklarında, uluslararası kurulların raporlarında ve yabancı gazete ve araştırma kitaplarında yer almaktadır.
Hiçbir şeyi abartmadım, küçültmedim de.
Aktarılan olayların gerçek olduğunu belirtmek için geçerli kaynakları gösterdim. Dipnotlar sonra toplanmıştır.
İlk kez okurken dipnotlara hiç bakmamanızı dilerim.
…
Bu vurguya rağmen, kurgu karakterler Yüzbaşı Faruk ve Nesrin Hemşire’nin gerçek kişiler sanıldığına şahit olunabiliyor (Turgut Özakman’ın Yüzbaşı Faruk karakteri için gerçek bir olaydan esinlenerek kurguladığı ileri sürülse de, Özakman’ın bu yönde bir aktarımına erişilememiştir).
İstanbul işgal edildiğinde, Türk subaylarına verilen işgalci subayları selamlama emrine uymaması üzerine şikâyet üzerine Harbiye Nazırı Ziya Paşa’nın huzuruna çıkan Yüzbaşı Faruk’un kendisinden daha düşük rütbeli İngiliz teğmeni selamlamadığı için özür dilemeyeceğini belirterek apoletlerini söküp nâzırın masasına bırakması romanda şöyle aktarılmıştı:
“Sarı atlas döşeli büyük oda, nezaretin ileri gelen subayları ile doluydu. Hürriyet ve İtilaf
Partisi yanlısı olan birkaç gerici subay dışında hepsi, Anadolu’ya geçmeye çoktan hazır,
Ankara’nın İstanbul’da kalmalarım gerekli gördüğü namuslu askerlerdi. Kapı açıldı, kapının
boşluğu içinde yaver göründü:
“Emrettiğiniz yüzbaşı geldi efendim.”
“İçeri al.”
Nazır subaylara bilgi verdi:
“Az önce sözünü ettiğim talihsiz olayın faili.”
Yüzbaşı bekletmeden içeri girdi, kaygılı bakışlarla kendisini izleyen subayların arasından
hızla ilerleyerek nazırın masası önünde durdu, selam verdi:
“Yüzbaşı Faruk, İstanbul. Beni emretmişsiniz.”
Uzun boylu, kumral, yakışıklı, biraz bıçkın havalı bir subaydı. Nazır önündeki bir yazıya
bakarak, yumuşak bir sesle, “Oğlum.” dedi, “..dün akşam Beyoğlu’nda, İngiliz İnzibat Subayı
Teğmen Miller’i, emre rağmen selamlamamışsın. Doğru mu?”
“Evet efendim, doğru.”Nazır, dürüst subaya babacanca yol gösterdi:
“Herhalde görmediğin için selamlamadın, değil mi çocuğum?”
“Hayır efendim, gördüm.”
Nazırın canı sıkıldı:
“Niye selamlamadın öyleyse? Selamlamanız için emir verilmişti.”
“Rütbesi benden küçük olduğu için selamlamadım Paşam. Askerlik töresince, önce onun beni
selamlaması gerekmez miydi?”
Ziya Paşa derin bir kederle ellerini açtı:
“Askerlik töresi mi kaldı a yavrum? Adamlar galibiyet haklarını kullanıyorlar. İngiliz
Komutanlığı bu sabah olayı protesto etti. Mesele çıkarılacak zaman değil. Hemen şu müzevir
teğmeni bul da özür dile. Olayı kapatalım.”
Başıyla çıkması için izin verdi. Ama yüzbaşı yerinden kıpırdamadı:
“Paşam, bir de beni dinlemenizi rica ediyorum.”
Nazır bıkkınlıkla, “Söyle bakalım” dedi.
“Balkan Savaşı’nda teğmendim, Çanakkale’de üsteğmen, Suriye cephesinde yüzbaşı oldum.
Ben bu rütbeleri tek başıma savaşarak almadım. Her rütbemde binlerce şehidin ve gazinin
hakkı var. Onların hakkını korumak namus borcumdur. Beni affedin, özür dileyemem.”
Harbiye Nazırı bozuldu:
“Anlamadın galiba. Harbiye Nazırı olarak emrediyorum.”
Yüzbaşı sükûnetle, “Anladım efendim” dedi, apoletlerini bir hamlede söküp nazırın masasına
bıraktı:
“Artık emrinizi dinlemek zorunda değilim!”
Selam vermeden dönüp kapıya yürüdü. Oturan subayların, İstanbul’u tutan birkaçı dışında,
hepsi saygıyla ayağa fırladı. Hepsinin rütbesi yüzbaşıdan daha büyüktü.
Gözleri dolarak, yüzbaşıya selam durdular.”
Turgut Özakman’ın senaryosunu hazırladığı Kurtuluş Savaşı’nı konu alan en büyük prodüksiyon olan Kurtuluş adlı dizide Yüzbaşı Faruk’un istifasını sunduğu anlatımı şöyle sahnelenmişti:
Kurtuluş adlı dizide kurgulanan Yüzbaşı Faruk’un istifasını sunduğu sahne: pic.twitter.com/UYGKOjj4IM
— Malumatfuruş (@malumatfurusorg) February 1, 2025
Kurtuluş’ta Yüzbaşı Faruk karakterine Ege Aydan can vermişti.

Yazıyı Ekip Topcuoğlu’nun bir paylaşımı ile sonlandıralım…
“Yüzbaşı Faruk Turgut Özakman hocanın yarattığı bir karakterdi. Biz onu yaşamış gibi sevdik ve bu muhteşem sahne ile tanıdık. Yüzbaşı Faruk ister yaşamış olsun ister olmasın, o Kuvayi Milliye ruhunun bizzat kendisidir. İsimsiz binlerce kahramanın anısına saygıyla.”
Yüzbaşı Faruk Turgut Özakman hocanın yarattığı bir karakterdi. Biz onu yaşamış gibi sevdik ve bu muhteşem sahne ile tanıdık.
Yüzbaşı Faruk ister yaşamış olsun ister olmasın, o Kuvayi Milliye ruhunun bizzat kendisidir. İsimsiz binlerce kahramanın anısına saygıyla. pic.twitter.com/w00xFgIFep— Ekin Topcuoğlu (@EkinTopcuoglu_) August 2, 2018