| Kayı boyu Oğuzların iki kolundan biri olan Bozok kolundan gelmektedir. Oğuznamelerde Kayı Han, Oğuz Han’ın büyük oğlu Gün Han’ın oğlu olarak geçmektedir. Kayı Boyu 24 Oğuz boyundan Oğuz Han’ın oğlu Gün Han-Güneş Han’ın oluşturduğu boy olarak kabul edilmektedir. |
Ünlü tarihçi Prof. Dr. Halil İnalcık’ın (7 Eylül 1916 – 25 Temmuz 2016) 2009 yılında katıldığı programda Osmanlı’nın Oğuzların Kayı boyundan geldiğinin hurafeden ibaret olduğunu belirttiği konuşması yabancı sosyal medya kullanıcıları tarafından yanlış yorumlanarak İnalcık’ın “Osmanlı’nın Türk olmadığını” söylediği sanıldı.
Rahim Shaliyev (@rahimsaliyev):
“Another Turkish historian also denies that the Ottomans were Turks. Historian Halil İnalcık: “The theory that the Ottomans originated from the Kayı tribe, which was part of the Oghuz Turks, is a complete myth. It was put forward for political purposes. I have written about this, but nobody reads it.””
(“Bir başka Türk tarihçi de Osmanlıların Türk olduğunu reddediyor. Tarihçi Halil İnalcık: “Osmanlıların Oğuz Türklerinin bir parçası olan Kayı kabilesinden geldiği teorisi tamamen bir efsanedir. Siyasi amaçlarla ortaya atılmıştır. Bu konuda yazılar yazdım ama kimse okumuyor.””)
Another Turkish historian also denies that the Ottomans were Turks.
Historian Halil İnalcık: “The theory that the Ottomans originated from the Kayı tribe, which was part of the Oghuz Turks, is a complete myth. It was put forward for political purposes. I have written about this,… https://t.co/Amg94kvMEs pic.twitter.com/781Kt9UDvW
— Rahim Shaliyev (@rahimsaliyev) December 16, 2025
“Tarihçilerin Kutbu” olarak nitelenen Prof. Dr. Halil İnalcık, Osmanlı’nın Oğuzların Kayı boyundan geldiği konusunun da hurafeden ibaret olduğu görüşünde.
Ünlü tarihçi Prof. Dr. Halil İnalcık’ın 2009 yılında katıldığı programda Osmanlı’nın Oğuzların Kayı boyundan geldiğinin hurafeden ibaret olduğunu belirttiği konuşması yabancı sosyal medya kullanıcıları tarafından yanlış yorumlanarak İnalcık’ın “Osmanlı’nın Türk olmadığını”… pic.twitter.com/lg7dIyHt8l
— Malumatfuruş (@malumatfurusorg) December 18, 2025
İnalcık’ın “Osmanlı Hanedanı’nın menşei belli değildir. Osmanlı’nın Kayı Boyu’ndan geldiği tamamen masaldır ve siyasi maksatla yapılmıştır.” sözlerini sarf ettiği Teke Tek adlı programda kullandığı ifadelerin dökümü şu şekilde:
Efendim şunun için biliyorsunuz Osmanlı hanedanının menşei belli değildir. Hani bir kabileden kendileri de söylüyorlar bir aşiretten fakat Timur biliyorsunuz Cengiz hanedanından kendi atalarından birisi evli olduğu için kendini küregen yani Cengiz hanedanının damadı sayar ve onun bütün siyasî faaliyetleri İlhanlı Devleti’ni yani Moğol Devleti’ni yakın doğuda İhya etmektir Timur’un şeyi budur siyasi Anadolu üzerinde Çünkü İlhanlılar biliyorsunuz Anadolu ve hakim diye Şimdi aynı şeyi Osmanlılara karşı Osmanlılar kudretle bir devlet olduktan sonra Osmanlılar bu Cengiz hanedanı Timur hanedanı ile Çünkü Şahruh, Timur’un oğlu 2. Murat’ı küçük gördü tehdit etti hatta ona bir hilat gönderdi bir tabiiyet bağımlılık sembolü olarak bu hilatı giy dedi ve giydi İkinci Murat korktu çünkü Doğu Anadolu’ya gelmişti Şahruh ordusuyla O sebepten şimdi o zaman Osmanlılar o oldukça kabul ettiği bir devlet sahibi dediler yani biz kedi neslimizi şey derim Yani yüceltelim onun için Yazıcızade sarayla ilişiği olan çok önemli bir ailedir bu Yazıcızadeler. Envarü’l Aşıkın’i de onun kardeşi yazmıştır. Yazıcızade Ali, Tevarih-i Al-i Selçukun’da (Selçuklu Tarihi) Osmanlıları Oğuz Han’ın büyük oğlu Günhan’ın soyundan getiriyor. Onun oğlu da Kayı’dır Günhan’ın. Yani Oğuzhan -> Günhan -> Onun oğlu Kayı. Osmanlı’yı Kayı kabilesine bağlayarak büyük Oğuzhan’ın neslinden geldiğini Osmanlılar ispat etmek istediler ve bunu Yazıcızade Ali ancak İkinci Murat zamanında bu İkinci Murat zamanda ve siyasi bir rekabet neticesi kendileri bu Kayı nazariyesi tamamen masaldır ve siyasi bir maksatla yapılmıştır bunu da bu fakir yazdı okumuyorlar başka.
İnalcık yine 2009 yılında verdiği bir röportajda “Kayı teorisi Osmanlı hanedanını yüceltmek için ortaya atılmış bir teoriden ibaret olduğu” görüşünü şu sözlerle aktarmıştı:
“Osmanlılarda hanedanın menşei hakkında başka bir teori vardır. Oğuznâme’de Türkler’in dip-atası Oğuz Han olarak kaydedilir. Sözde onun 6 oğlu olmuş. Gün, Ay, Yıldız, Gök, Dağ, Deniz…Gün en büyük oğluymuş… Onun oğlu da Kayı…
Oğuz Destanı diyor ki, Hanlık Oğuz Han’dan sonra Gün Han’ın hakkıdır ve ondan sonra da bütün Türk kabileleri üzerinde egemenlik Gün Han’ın oğlu Kayı’ya aittir. Osmanlı hanedanı da işte bu Kayı Han’dan geliyor. Bu şecereyi, ikinci Murad zamanında 1440’lara doğru Yazıcızade ortaya atmıştır.
Yazıcızade diyor ki, Osman Gazi zamanında kabileler toplandı ve Oğuzhan’ın vasiyeti gereğince Kayı Han neslinden gelen Osman’ı han ilan ettiler… Osmanlı hanedanı Kayı Han neslindendir. Bu hikâye, 1440’larda ileri sürülmüştür. Yazıcızade neden bunu yazdı, açıklanması kolay. Timur, Osmanlılar’ı yendikten sonra Yıldırım Bayezid oğulları üzerinde egemenliğini kabul ettirmiştir.
Timur’un oğlu Şahruh, İkinci Murat zamanında kendisine bir hil’at (Hükümdarların takdir için bir kimseye verdikleri cübbe) gönderip bunu giymesini, kendi egemenliğini tanımasını istemiştir. Zira Timur ve oğulları kendilerini Oğuzhan neslinden sayarlar.
Büyük hanlığın kendilerine ait olduğunu iddia ederler. İşte bu iddia karşısında II. Murad kendi bağımsızlığını göstermek üzere Oğuzname destanını kullanmış ve Osman Bey’in Oğuzhan’ın neslinden olduğu iddiasını benimsemiştir.
Kayı menşei iddiası, Timuroğulları’nın Oğuzhan’dan geldikleri iddiasına karşı siyasi bir iddiadır. Bu bir kurgudur. Fatih zamanında şehzadelere Oğuz, Korkut adlarını vermişler ve topların üzerine Kayı damgasını koymaya başlamışlardır. Kayı teorisi Osmanlı hanedanını yüceltmek için ortaya atılmış bir teoriden ibarettir. Bunu 40 yıl önce de yazmıştım.“
İnalcık, Osmanlı’nın devlet niteliğini 1302 yılında Yalova’daki Bafeus Zaferi sonrası kazandığını şu sözlerle ifade etmişti:
”Türk ananelerinde hakanlığa namzet olanlardan birisinin zafer kazanması gerekiyor. Bu, Tanrının ona bir kut vermesi şeklinde tasvir edilir. O halde araştırmalarımızda bu konuları ön plana çıkaracağız. Osman Gazi, sınırda kendi dönemindeki alplerle mücadele ediyor. Burada tarihçi hangi eseriyle öteki alpleri gölgede bıraktığına bakmalı. İşte bu hadise Bafeus Savaşı’yla gerçekleşmiştir. Yani kendisinden sonra oğlunun hiç itirazsız beylik tahtına oturması yani hanedanın kurulmuş olması tarihçinin tespit edeceği en önemli şeydir. Orta Çağ’da hanedan demek devlet demektir. İşte bunu temin eden, Osmanlı’nın büyük Bafeus Zaferi’dir.”
”Bu savaşın neticesinde Osman’ın şöhreti yayılmıştır. Her taraftan onun emri altına Türkler gelmeye başladı. Demek ki bir ordu sahibidir. Demek ki bu zafer Türk ananesine göre kut sahibi olduğu zaferdir. Kendisinden sonra Orhan hiç itirazsız tahta geçmiştir. İşte bu sebeple bu tarihte bir hanedan olarak kurulduğunu söylüyorum. Bu zamana kadar 1299 olarak kabul ettik. Şimdi ‘Bu nereden çıktı’ diyorlar. Delillerimle, kaynaklarımla ispat ediyorum. Lütfen okuyun.”
Halil İnalcık, Osmanlı hanedanının soyunun Oğuzların Bozok koluna mensup Kayı boyuna dayandığı tezini “Osmanlı Beyliği’nin Kurucusu Osman Beg” (2007. Belleten. Sayı: 261. Ankara. Sf: 486-490) başlıklı makalesinde incelemişti.
Hakan Erdem, Karar’da 12 Şubat 2017 günü yayımlanan “Şu Kayı Boyu efsanesi” başlıklı köşe yazısında “efsane” olarak nitelediği “Kayı boyu kökeni tezi” hakkında şu cümlelere yer vermişti:
“Bunları henüz bilmiyorum ama bu Kayı Boyu efsanesinin toplumda ne denli yerleştiği aşikâr bir gerçek ve bunda tarih eğitimimizin rolü herhâlde efsaneyi çıkaran eski Osmanlı kroniklerinden daha büyüktür. Osmanlıların, Kayı olmalarının ne önemi vardır gibi bir soruya kafa yormak yerine belletileni amentü gibi tekrarlamak, eleştirel bakanlara veya hafif bir şüphe belirtenlere mukaddesata dil uzatmış gibi tepki vermek olağan hâllerimizden.”
“Öyleyse, Köprülü’nün, Osmanlıların gerçekten de Kayı boyundan olduğuna dair kesin tarihî deliller bulduğunu ve kendisi bir önem atfettiğinden değil salt tarihî bir olguyu saptamak uğruna Kayı savunusuna giriştiğini veya böylesi delillerin yokluğunda güçlü karinelere dayanarak mantıkî argümanlar ileri sürdüğünü düşünmek durumundayız. Fakat biraz önce de söyledim, böyle bir şey de meydanda yok!”
“Öyleyse, Köprülü’nün, Osmanlıların gerçekten de Kayı boyundan olduğuna dair kesin tarihî deliller bulduğunu ve kendisi bir önem atfettiğinden değil salt tarihî bir olguyu saptamak uğruna Kayı savunusuna giriştiğini veya böylesi delillerin yokluğunda güçlü karinelere dayanarak mantıkî argümanlar ileri sürdüğünü düşünmek durumundayız. Fakat biraz önce de söyledim, böyle bir şey de meydanda yok!
Köprülü’nün kaynak değerlendirmesi ve bir grup kaynağı başka bir gruba tercihi bilâkis fevkalâde sıkıntılıdır. Ona göre, Ahmedî’nin İskendernâme’si, anonim Târih-i âl-i Osman’ların birçoğu, Behcetü’t-Tevârih, Âşıkpaşazâde Tarihi ve Oruç Bey Tarihi gibi birtakım vekâyinâmeler, Osmanlıların sadece Oğuz’lardan olduğunu söyler ve hangi boydan geldiklerini tasrih etmez. Fakat II. Murad döneminde yazılan Yazıcıoğlu Ali’nin Selçuknâme’si, Edineli Ruhî ve Lûtfî Paşa Tarihleri ve İdrîs Bitlisî’nin Heşt-Behişt’i Osmanlı hânedânının ve maiyetindeki kabilenin Kayı’lardan olduğunu açıkça söyler.
Gerçekten de Yazıcıoğlu Ali’nin büyük ihtimalle 1423 yılında kaleme aldığı Tevârih-i Âl-i Selçuk’da Osmanlı hanedanının, Oğuz boylarının en “ulusu” olan Kayı’dan geldiği vurgulu bir şekilde söylenmektedir. Wittek de zaten bu noktaya dikkat çekerek 15. Yüzyılda ortaya çıkan bu rivayeti şüpheli bulmuş, başka kaynaklarda farklı rivayetler olduğunu, ancak Yazıcızâde’nin eserinden sonra II. Murad’ın sikkelerinde Kayı damgası kullanıldığını ve Osmanlı hanedanının Kayı olmayı benimsediğini söylemişti.
Köprülü, neden Yazıcızâde’deki kaydı, bununla açıkça çelişen diğer kayıtlara tercih ettiğini söylemiyor. Hoş, bununla açıkça çelişen kayıtlar olduğunu da söylemiyor ki. Belki Yazıcızade’nin adlı adıyla “Kayı” diye yazması ve Osmanlı hanedanının bir kararsızlık ve belirsizlik döneminden sonra nihayet Kayı’da karar kılması birer sebeptir. Belki de kendisinin, Kayı efsanesinin, Osmanlı hanedanının Kayı boyunun hangi aşiretinden (Karakeçili) olduğuna varıncaya kadar “yeniden hatırlandığı” Abdülhamid döneminde eğitim görmüş olması bu tercihte rol oynamış olabilir.
Köprülü’nün Osmanlı’nın Kayı’dan olduğunu ispatlamak uğruna serd ettiği mantıkî deliller de hiç kuvvetli değil. Osmanlı sultanları kendilerine “yalandan bir silsilenâme uydurmak isteselerdi”, Selçuklu hanedanını yetiştiren Kınık kabilesine mensup olduklarını iddia ederlermiş. Köprülü, üstelik Oğuz boyları hiyerarşisi içinde Gün Han’ın “büyük oğlu” Kayı’nın en prestijli boy olduğunu kendisi de kabul ettikten sonra, Osmanlıların başka bir hanedanın mensup olduğu kesin olan boya neden aidiyet iddia edeceklerinin hiçbir açıklamasını yapmamıştır. Kendi bağımsızlığı ve siyasî meşruiyetinin peşinde olan bir hanedanın 15. Yüzyılda, çoktan ortadan kalkmış ve hiçbir meşruiyeti mevcut olmayan bir hanedanla aynı boyu iddia etmeleri bilâkis tuhaf olmaz mıydı?
Aynı şekilde, “Eğer Osmanlılar bunu hiç yoktan uydurmuş olsalardı, o sırada Anadolu’da bulunan Kayı aşiretine mensup oymaklar, hattâ diğer aşiretler buna inanmayacaklardı. Çünkü, XV. Asır başlarında Anadolu’da henüz kabile an’anelerini saklıyan göçebe kabileler pek çoktu…” diyor. “Gerçeği bilenler varken nasıl bir uydurmaya gidilebilir?” şeklinde özetleyebileceğimiz bu akıl yürütmesi de hiç ikna edici değil. Evvela yöntemsel bir itiraz: 15. Yüzyılda, Anadolu’daki göçebelerin şu veya bu yoldaki Osmanlı iddiasına nasıl bir tepki verdiklerini gösteren bir veriye sahip değiliz ki… Belki feci hâlde karşı çıkmışlardır, belki de Anadolu’nun en güçlü hanedanının kendileriyle aynı boydan olduğu iddiasından gurur duymuşlardır. Tabii burada bir de iç tutarsızlık var, boy yapılarının çözüldüğü ve göçebelerin gittikçe marjinalleştiği bir dünyada, (hani hiçbir tribal tesir yoktu) Osmanlı hanedanı böyle göçebe bir kamuoyunu niye dikkate alacaktı ki?
Gelelim, Kayı’dan başka bir boyu işaret etmelerini Köprülü’nün görmezden gelerek bastırdığı diğer kaynaklara. Yazıcızâde’den de eski olan Ahmedi, Bitinya ucuna sefer yapan hayalî bir Selçuklu sultanı Alâaddin’i anlatırken, “Gündüz Alp, Ertuğrul anınla bile / Dahi Gök Alp ü Oğuzdan çok kişi/Olmuş idi ol yolda anın yoldaşı” diyor. Ertuğrul’u biliyorsunuz, Gündüz Alp de aileden, aslında Osman’ın gerçek dedesinin adı. Peki, Gök Alp dediği kim oluyor? Ben bağlama ve Oğuz referansına bakarak belirli bir seferde bulunan bir kişinin değil de Gök Alp [Han] kolundan Oğuzların kastedildiğini düşünüyorum. Yanılabilirim tabii ki.
O zaman yanılma payım sıfır olan başka bir örnek vereyim. Aşıkpaşazâde, “Devrümde olanı defter etdüm / Oğuzdan olan Gök Alpa gitdüm” diyor. Gök Alp yine çıktı mı karşımıza? “Yok bu da açık değil” derseniz “Gök Alpun nesli Osman gör ne kopdı” ifadesi nasıl? Uzatmayayım, Aşıkpaşazâde, Osmanlı soyunun son kertede kimden geldiğini anlatırken “Elhâsıl Gök Alp neslidür kim Oğuz Han oğlıdur” diyor. Zaten eserinin başında verdiği hayâlî silsilede de “Gök Alp ibn-i Oğuz” diye açıklık var. Oğuz Han’ın oğlu olan bir Gök Alp! Oğuz kabile jeneolojisine göre bir boy Gök Han/ Alp’den gelirse, istese de Kayı olamaz. Peki, Fuat Köprülü bu jeneolojiyi bilmiyor muydu ki Kayı rivayetinin, diğer rivayetle “tezat” teşkil etmediğini “sadece onu tamamlayıcı” olduğunu söyleyebilmişti? Ama bunu yapabilmek için evvela başka kaynakların diğer boyları işaret etmediğini sadece genel olarak Osmanlı’nın Oğuz’dan olduğunu söylediklerini yazmak gerekir ki o da öyle yapmıştı zaten.”
Öte yandan, Kayı Boyu’na mensubiyet iddiasının, Osmanlı’nın Türkmen beylikleri arasında meşruiyet sağlayabilme yolunda bir iddia olduğunu savunmanın tutarlı bir söylem olmadığı görüşünde olan araştırmacılar da mevcut.
Feridun M. Emecen de “Kayılar ve Osmanlılar: Sahte Bir kimlik İnşası mı?” başlıklı makalesinde 1466 tarihli bir defterde Mihaliç’e bağlı nahiyelerden birinin Kayı adını taşıdığını, Kayı boyunun izlerinin Osmanlı çekirdek coğrafyasında mevcut olduğunu, Kayılarla ilgili kayıtlara ayrıca Balıkesir/Karasi, Saruhan, Aydın ve Kastamonu bölgelerinde de rastlandığını, Kayı boyu menşeinin II. Murad döneminde icat edilmiş olsa bile hanedanın bu bağı sahiplendiğini, Osmanlı’nın Türkmenliği ve Kayı boyu bağı iddialarının göz ardı edilmemesi gerektiğini vurgulamıştı.
Milli Savunma Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Afyoncu Osmanlı Padişahlarının Türk olmakla iftihar ettiğini ve soylarını Kayı boyuna bağladığını şu cümlelerle belirtmişti:
“Osmanlı döneminde yazılmış ‘Tevârih-i Âl-i Osmânlar’ incelendiğinde Osmanlı padişahlarının Orta Asya’dan geldiklerinin ve Türklüklerinin farkında oldukları açıkça görülür. Bu kitaplarda Osmanlı hanedanı Oğuz Han’a bağlanır. Osmanlılar’ın Oğuz neslinden ve Kayı boyundan gösterildiği tarih kitaplarında Osmanlı tarihi Türk tarihinin bir parçası olarak ele alınır. Osmanlı hanedanı şeceresini kendisinden önceki ve çağdaşı birçok devletin yaptığı gibi ‘Halifelere veya Cengiz Han’a değil Oğuz Han’’a bağlayarak Türklüklerini öne çıkarmıştır. Halife olan Osmanlı padişahları Türk olduklarını tarih kitaplarında yazdırtmaktan çekinmemişler, kimse de onlara Türklüklerini ifade ettiler diye söylemleri İslami değil dememiştir.”






