Oktay Sinanoğlu’nun Nobel Ödülü İçin 2 Kez Aday Gösterildiği ve Nobel’i Reddettiği İddiası Doğruyu Yansıtmıyor
Oktay Sinanoğlu’nun Nobel’e aday gösterildiği ve Nobel’i reddettiği iddiası doğru değil. Türkçe kaynaklar dışında herhangi bir kaynakta Oktay Sinanoğlu’nun Nobel’e aday gösterildiğine dair bir bilgiye rastlanılamamaktadır. Nobel Komitesi’nin ya da İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi’nin de Oktay Sinanoğlu’nun Nobel’e aday gösterildiği ya da Nobel’i reddettiğine dair herhangi bir açıklaması bulunmamaktadır.
Nobel Kimya Ödülü’ne aday gösterebilecek kişi ve kurumlar sadece ve sadece davet üzerine bu görevi ifa edebilmektedir. Nobel Ödüllerine aday olan/gösterilen kişilerin bilgileri ancak ve ancak adaylık tarihinin üzerinden 50 yıl geçtikten sonra kamuoyuyla paylaşılabilmektedir. Oktay Sinanoğlu’nun kim ya da hangi kurum tarafından hangi başarısı için aday gösterildiği belli değildir. Oktay Sinanoğlu’nu aday gösteren kişi ya da kurumlar ne kendileri ne de Sinanoğlu tarafından açıklanmamıştır. İsveç Kraliyet Bilim Akademisi’nin ya da Nobel Komitesi’nin Oktay Sinanoğlu’nun adaylığının kabul edildiğini açıklaması da kurallar gereği mümkün değildir.
Aday gösterilip gösterilmediğini, aday gösterilmiş olsa bile adaylığının kabul edilip değerlendirilip değerlendirilmediğinden haberdar dahi olamayacak bir kişinin Nobel’i reddetmesi zaten mümkün değildir.
Nobel ödülünü reddeden kişiler arasında Oktay Sinanoğlu yer almamaktadır. Kamuoyuna açıklanmayan Nobel Ödülü adaylığının reddedilmesi gibi bir durum haddizatında olanaksızdır.
“Türk Einstein”ı (Türk Aynştaynı) olarak adlandırılan Oktay Sinanoğlu’nun (1935-2015) “Dünyanın En Genç Profesörü” unvanına hiçbir zaman sahip ol(a)madığını daha önce aktarmıştık. Bu şehir efsanesine ilaveten, Oktay Sinanoğlu ile ilgili üretilen farklı bir şehir efsanesini inceleyeceğiz: Oktay Sinanoğlu’nun Nobel’e (hem de 2 defa) aday gösterildiği ve hatta Nobel’i reddettiği iddiası.
Devletin resmi haber ajansı olan Anadolu Ajansı’nın dahi paylaştığı bu şehir efsanesi, aslı astarı olmadığı hâlde birçok sosyal medya kullanıcı tarafından da paylaşılmaktadır.
Oktay Sinanoğlu Nobel Ödülü’ne Aday Gösterildiğini Söylese de İşin Aslı Pek Öyle Değil
Oktay Sinanoğlu TRT 2’de katıldığı bir televizyon programında Nobel Ödülü adaylığı hakkında görüşlerini belirtirken benzer ödüllere aday gösterildiğini, prosedürel olarak zorlayıcı gönderimlerle karşılaştığını ve bu tip ödülleri önemsemediğini belirtir. Ancak, Nobel’e aday gösterildiğini ve reddettiğini söylemez. Yayında kullandığı sözler tam olarak şu şekildedir.
“Ben bu Nobel işine fazla aldırmam. Malum Nobel dinamiti icat edip 1903’te falan ondan sonra Avrupa’da iki tarafa da bunu satarak zengin olmuş bir adam. Milyonlarca insanın kanına girmiştir. Bir de şunu fark edelim: Ödüller alan için değil veren için verilir. Ödüller İsveç’i haritaya koymuştur. Şimdi o bakımdan ben öyle şeyler için hiçbir zaman çalışmadım. Hatta çeşitli ülkelerden ha Nazi Almanyası falan aday gösterdikleri zaman zannediyorlardı ki işte yayınlarına atıflarına bilmem ne işte birkaç kutu falan koli gönderelim oraya bize gönder falan ben de kim uğraşacak diyordum göndermiyordum. şimdi diyoruz biz Türk’üz ne de olsa vermezler falan o hikâyesi. Aslında bazılarına ben sahiden aldırmıyordum. Yani çünkü bir işi yaparken öyle yok Nobel alıcam falan diye bir şeyler yaratılmaz. Bizim yaptığımız iş halktan alıp halka vermektir.”
Bu yayında olmasa da Oktay Sinanoğlu’nun Nobel’e aday gösterildiği ve Nobel’i reddettiğine dair ikrarı, Emine Çaykara’nın kendisiyle gerçekleştirdiği söyleşiyi içeren “Türk Aynştaynı” adlı kitapta şöyle geçmektedir:
“Oktay Sinanoğlu, geleneklerimizden gelen söylemle söyleşiler boyunca “ben” yerine “biz” demeyi tercih etti hep. O kadar ki tek başına ürettiği teoriler için dahi “biz”i kullanması kendini yaptığı işe vermesi ve onun içinde erimesinin de deliliydi; onun için ben değil biz vardı öncelikle; kendi yarattığı önemli buluş ve teorilerde dahi… Ün, şöhret peşinde kesinlikle değil; pek çok bilim adamını Nobel’e aday göstererek ödül kazanmalarını sağlıyor ama asıl uğraşı kendisinin alacağı ödüller değil: “Kaç kere Nobel’e aday gösterildik. Belgelerini yolla diyorlar, iki sandık dolusu belge, üşeniyorum, yollamıyorum!”“
Nobel alması yönündeki beklenti hakkında ise şöyle bir yorumda bulunmuştur:
“Canım insanlık için elbette önemli. Japonya’ya gidiyoruz, “yaa şu Nobel’i alsana artık”; Hindistan’a gidiyoruz, “Nobel’i almanı bekliyoruz”. Türkiye’de de halktan diyenler oluyor. Asya’da birkaç millet, “Yaa senin canın istemiyorsa bizim için al” diyor. Ne bileyim, Nobel ne demek? İnsanın bu cihanda yapıp yapmadıkları yalnız Nobel’le mi ölçülür? Ben yaptıklarımı, meraktan ve manevi zevkler için yapıyorum.”
Bu sözleriyle Sinanoğlu, Nobel’i almadığını ikrar etmektedir.
Nobel almayı hiç isteyip istemediğine yönelik soruya ise verdiği yanıt şu şekildeydi:
“Yıllarca İsveç Kraliyet Nobel Kurulu sizden aday talebinde bulunduğu için, bazı bilim adamlarını Nobel’e aday gösterdiniz, hatta Nobel almalarını sağladınız. Hiç içinizden ben de alsam şunu artık demediniz mi?”
“Çocukluktan beri, hiçbir zaman dünyevi ödüllenmeler için çalışmadım. N e okulda not için, ne sonra makam veya para için, ne de başkalarının bana bahşeyleyeceği ödüller için. Zaten, ödülü veren aslında sana olan aşkından değil, kendi gayeleri için verir; dikkat edin, hep öyledir. Ödül alma, zengin olma, mevkiler sahibi olup da bol bol kasılma arzusuyla yanıp tutuşanlar gerçek değeri olan hiçbir şey yaratamazlar. Toplum için, bilim için, ülken, ulusun için, insanlığın insanlaşması için çalışırsan, hak ve halk seni öyle veya böyle kendiliğinden ödüllendirir. Manevi nimetler ise hepsinden önemlidir. Bu sözleri, biraz da bugünün, yolu kolayca şaşırtılabilen gençler için söylüyorum. Nobel’in bilimden öte, bir de siyasi yönü var. Hatta, pek söylenmeyen şöyle bir kaide vardır: “Nobeli alıncaya kadar ağzını açma, suya sabuna dokunma.” Ama , daha 70’lerin başlarında Türkiye üzerinde oynanan derin oyunları görüyor, kimsenin farkında olmamasından, bilenlerin de ihanetin içinde oluşundan endişe ediyordum. Başımıza bugünkü perişan hallerin, yakında daha da beterinin geleceğini, yıllar öncesinden gün gibi görüyordum. 1970’e kadar bir miktar sustum ama, bu uzun öykünün baş taraflarında anlattığım gibi, 1970’lerde, vaziyetin hızla vahimleştiğine, bıçağın kemiğe dayandığına, bekleyecek vakit olmadığına hükmettim ve mücadeleye atıldım. Türk ulusunun, hars ve dilinin bekası, benim için İsveç’te birilerinin işine gelecek birine verecekleri Nobel’den daha önemliydi, halen de öyle”
Nobel Ödülüne Aday Gösterilme Sürecine Dair Özellikle Oktay Sinanoğlu’nun Aday Gösterildiğini Dahi Bilemeyeceğini Ortaya Koyuyor
Aday gösterilebilme kriterlerine sahip olan herhangi bir kişi Nobel Ödülü için aday olarak Komite değerlendirilmesine sunulabilmektedir. Her yıl Nobel Komitesi, Nobel ödülleri için yüzlerce aday isim önerisi almaktadır. Örneğin, 2019 Nobel Barış Ödülü için 301 aday sunulmuştur.
Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilen kişilerin toplam sayısı açıklansa da, Nobel Ödülü’ne aday gösterenler yahut gösterilenlerin isimleri adaylığın üzerinden 50 yıl geçmedikçe açıklanmamaktadır. Aday gösterilme tarihinin üzerinden 50 yıl geçtikten sonra Nobel’e aday gösteren ya da gösterilen kişi ya da örgütün kimliğinin ifşası ise Nobel Komitesi’nin uygunluk ve gereklilik değerlendirmesi sonucuna göre gerçekleştirilebilmektedir. Teorik kimya alanında çalışmalarda bulunan Oktay Sinanoğlu’nun aday gösterilebileceği Kimya alanı başta olmak üzere Barış, Fizik, Tıp, Edebiyat ve Ekonomi gibi tüm Nobel Ödül alanlarında geçerli bir kuraldır.
Nobel Ödüllerinin verildiği Kimya, Barış, Fizik, Tıp, Edebiyat ve Ekonomi alanlarında ödüle aday gösteren ve gösterilen kişilere dair sadece 1966 yılına kadarki sürece ilişkin bilgiye ulaşılabilmektedir.
Nobel Ödülü Adaylık Veritabanı‘nda açıklanan bilgilere göre Türkiye’den Nobel Ödüllerine 1966 yılına değin sadece 4 kişi ve kurum (3 kişi ve 1 kurum) aday gösterilmiştir. Türk fizyolog ve biyokimyacı Kemal Cenap (Djenab) Berksoy 1910 yılında Nobel Tıp Ödülüne aday gösterilmişken, İttihat ve Terakki Cemiyeti (Parti Union et Progrès) 1910 yılında, Mustafa Kemal Atatürk 1934 yılında, İsmet İnönü ise 1967 yılında Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilmiştir (2015 yılında ilk defa Nobel Kimya Ödülü’nü alan Türk olarak tarihe geçen Aziz Sancar ve 2006 yılında Nobel alan ilk Türk (ve haliyle Nobel Edebiyat Ödülü’nü ilk defa alan Türk) olarak tarihe geçen Orhan Pamuk’u da not etmek gerek bu noktada).
1966 yılından sonra Nobel’e hangi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının aday gösterildiğine dair bir bilgiye ulaşılması Nobel Komitesi’nin koyduğu kısıt nedeniyle mümkün değildir. Görülebileceği üzere Oktay Sinanoğlu’nun Nobel’e aday olduğuna dair resmi bir bilgi Nobel Komitesi tarafından kamuoyunun bilgisine sunulmamıştır. Peki, Oktay Sinanoğlu 1966 yılı sonrasında aday gösterilmiş ve bu bilgi Nobel Komitesi tarafından resmen duyurulmasa da kendisi bu bilgiye sahip olabilir mi?
Hemen cevap verelim: Hayır olamaz.
Kimya alanında çalışmalar yapan Oktay Sinanoğlu’nun aday gösterilebileceği Nobel Kimya Ödülü’ne aday gösterebilecek kişi ve kurumlar sadece ve sadece davet üzerine bu görevi ifa edebilmektedir. İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi üyeleri, Kimya ve Fizik alanlarındaki Nobel Komiteleri üyeleri, Kimya ve Fizik alanında Nobel ödülü kazananlar, İsveç, Danimarka, Finlandiya, İzlanda, Norveç’teki üniversitelerde Kimya bilimi alanında tam zamanlı olarak görev yapan profesörler, Akademi tarafından seçilecek en az en az 6 üniversiteden bölüm başkanları ve Akademi’nin davet etmeye layık gördüğü bilim adamları Nobel Kimya Ödülü’ne aday gösterebilmektedir. İsveç Kraliyet Bilim Akademisi (The Royal Swedish Academy of Sciences) de gösterilen adaylar üzerinden değerlendirme yapmaktadır.
Oktay Sinanoğlu’nun kim ya da hangi kurum tarafından hangi başarısı için aday gösterildiği belli değildir. Oktay Sinanoğlu’nu aday gösteren kişi ya da kurumlar ne kendileri ne de Sinanoğlu tarafından açıklanmamıştır (öyle bir şey olmadığı için olsa gerek). İsveç Kraliyet Bilim Akademisi’nin ya da Nobel Komitesi’nin Oktay Sinanoğlu’nun adaylığının kabul edildiğini açıklaması da kurallar gereği mümkün değildir. Yani, aday gösterildiğini kendisine şifahen aday gösterme yetkisine sahip kişi ya da kurum bildirmiş olsa da Oktay Sinanoğlu’nun Nobel Ödülü adaylığının kabul edildiğini bilmesine imkân bulunmamaktadır.
Oktay Sinanoğlu’nun “iki defa Nobel’e aday gösterilmesine rağmen ödülü almak istemediği iddiası” ise başlı başına asılsız bir hurafedir. Aday gösterilip gösterilmediğini, aday gösterilmiş olsa bile adaylığının kabul edilip değerlendirilip değerlendirilmediğinden haberdar dahi olamayacak bir kişinin Nobel’i reddetmesi zaten mümkün değildir. Nobel ödülünü reddeden kişiler arasında Oktay Sinanoğlu’nun esamesi dahi okunmamaktadır (Nobel Ödülünü sadece Jean-Paul Sartre ve Le Duc Tho reddetmiştir. Richard Kuhn, Adolf Butenandt ve Gerhard Domagk, Nazi Almanyası tarafından zorlanarak ödülü reddetseler de savaş sonrasında ödülü kabul etmişlerdir. Boris Pasternak ise ilk başta Nobel ödülünü kabul etse de SSCB’nin baskısıyla birlikte ödülü reddetmek zorunda kalmıştır). Kamuoyuna açıklanmayan Nobel Ödülü adaylığının reddedilmesi gibi bir durum haddizatında olanaksızdır.
Oktay Sinanoğlu’nun dünyanın en genç profesörü olduğu iddiasına benzer şekilde Nobel Ödülüne aday gösterildiğine dair iddia da “Türk’ün Türk’e reklâmı”ndan başka bir şey değildir; yani, Türkçe kaynaklar dışında herhangi bir dildeki güvenilir kaynakta Oktay Sinanoğlu’nun Nobel’e aday gösterildiğine dair herhangi bir bilgiye rastlanılamamaktadır. Nobel Komitesi’nin ya da İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi’nin de Oktay Sinanoğlu’nun Nobel’e aday gösterildiği ya da Nobel’i reddettiğine dair herhangi bir açıklaması bulunmamaktadır.
“Oktay Sinanoğlu Nobel Ödülüne Aday Gösterildi” Sanan Yazarlar
Oktay Sinanoğlu Nobel’e aday olduğunu ve reddettiğini kendisi dahi ikrar etmezken, malumatfuruş köşe yazarları onu çoktan Nobel’e aday göstermiş bile:
Soner Yalçın, OdaTV‘deki “B.k mu var Amerika’da… Diyarbakır’a gitsene” başlıklı 26 Nisan 2015 tarihli yazısında Oktay Sinanoğlu’nun 2 kez Nobel’e aday gösterildiğini iddia etme hatasına düşmüş:
"Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu!.. İki kere Nobel’e aday gösterilen, henüz 26 yaşında ABD Yale Üniversitesi’nde profesör olan, (...) Oktay Sinanoğlu"
Attilâ İlhan Cumhuriyet Gazetesi’nde 24 Mayıs 2000 tarihinde yayınlanan yazısında Oktay Sinanoğlu’nu Nobel adayı ilân etmişti:
"ABD Bilim ve sanat Akademisi'nin ilk ve tek Türk üyesi; iki kere Nobel adayı... Kim bu adam? Kim bu çetin Türkçe öğretim savaşçısı? Onu niye hepimiz yeterince tanımıyoruz? Sinanoğlu,"
Erzurum Gazetesi‘ndeki “Bir büyük insan: Ord. Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu” başlıklı 7 Ekim 2016 tarihli yazısında Mustafa Damlarkaya, Sinanoğlu’na sahip olmadığı Ordinaryüs unvanını vermiş, Türkiye’de görev yapmadığı hâlde Türkiye’de bir üniversitede görev yaptığını iddia etmiş, Nobel’e aday gösterilmediği hâlde Nobel’e aday etmiş, hakkında gram fikri olmadığı hâlde Nobel’in kriterlerini Sinanoğlu’nun haiz olmadığını iddia etmiş:
"İki defa Nobel'e aday gösterildi. Ama,Türkiye’de görev yaptığı üniversite Nobel’in koyduğu kriterleri taşıyamadığı ve o kriterlere sahip olmadığı için, Nobel Ödülü’nü alamadı."
Trakya Gazete’deki “Oktay Sinanoğlu’nu Anlamak…” başlıklı 24 Temmuz 2018 tarihli yazısında Satuk Buğrahan Mirzabey de aynı hataya düşmüş:
"Oktay Sinanoğlu, iki defa Nobel Ödülü’ne aday gösterildi, Nobel Akademisi’nin isteği üzerine defalarca Nobel Ödülü’ne adaylar belirledi."
* Oktay Sinanoğlu’nun Nobel’e aday gösterildiğine ve reddettiğine dair bir ikrarı olmadığına dair yorumumuzun doğru olmadığı yönündeki uyarısı için Ezgi Altınışık‘a teşekkürlerimizi sunarız.
4 Yorumlar
Nobel ödülü öyle herkese verilmez. Orhan Pamuk yazdıklarıyla almadı. Aziz Sancar tek başına alabilirdi ve tıp alanında almalıydı niçin diğer iki kişiyle paylaştırıldı !! Karambole geldi. Aziz hocaya da vermezlerdi. Gelelim Oktay Sinanoğlu’na. Yaptığı çalışmalar bir değil beş Nobel ödülü ile ancak karşılanabilir. Neden vermezleri söylemiyeceğim. Madem bu konularda bilgi sahibisiniz araştırıp bulun. Şu kadarını belirteyim olay bilgi-bulgu konusu değil. Dünya üzerinde müthiş organize olmuş bir güç var. Bu güç 1945 yılından beri Türkiye ile ilgili hesaplar yapıyor. Son yıllarda Avrupa’yı da ele geçirdi. Medya, dev bankalar, dev şirketler bu gücün elinde. Bu güç senin hakkında hergün sahip olduğu medya yoluyla yalan ve çarpıtılmış haberi dünya kamuoyuna veriyor. Ben bunu hergün Avrupa televizyonlarında izliyorum. Bu güç seni içten parçalamaya 70 yıldır çabalıyor. Siz Türkiye’de ne yapıyor sunuz !! Kafamızı kumdan çıkarmanın zamanı artık gelmiş olmalı.
2 kez nobel ödülüne aday gösterildiği iddiası kanıtlanabilir bir bilgi olmayabilir fakat Oktay Sinanoğlu hocamızı anlatan gazete yazılarından yalnızca bu sonucun çıkarılarak inceleme yapılması ilginç geldi. Bu hususta gazete haberleri var, Oktay Sinanoğlu’nun kendisinin yanında olup bizzat ona sormadan zaten pek çok bilgi teyit edilemez. Sinanoğlu’nu anlatan gazete yazılarından yalnızca “teyit edilemez bilgi” sonucunu çıkarmak yazılara haksızlık olur.
Umarım pek çok yazar Oktay Sinanoğlu’nu yazmaya anlatmaya devam eder, yazılarında onu işleyen Soner Yalçın, Attila İlhan, Mustafa Damlarkaya ve Satuk Buğrahan Mirzabey’i kutluyorum.
Bahsettiğiniz gazete yazıları Oktay Sinanoğlu’nun Nobel’e aday gösterildiğine dair yanlış iddiayı içerenlerin ifşası. Bu yazılar üzerinden teyit edilemez sonucu çıkarılmıyor. Nobel adaylık sürecine ilişkin yapılan aktarımı tekrar okumanız tavsiye olunur.
Nobel ne ki? Sayın Sinanoğlu Türk milletinin kaybettiği özgüvenini kazanmasına katkı sağladı. Artık bu işin geri dönüşü yok. Sayın Sinanoğlu’na YÜCE ALLAH gani gani rahmet eylesin. Mekanı cennet olsun.