Ünlü seyyah Evliya Çelebi’nin (1611 – 1685) seyahat hâtıralarını topladığı Seyahatnâmesi hakkında dile getirilen yanlış iddialardan bazılarını geçmişte “Yavuz Sultan Selim‘in İran Seferi Dönüşünde Yaptırdığı Çeşme ve Kürtler Hakkındaki Şiiri“, “Evliya Çelebi’nin Rüyasında Hz. Muhammed’i Gördüğü Cami“, “Selahaddin Eyyubi’nin Hz. Muhammed’in Naaşını Çalmaya Çalışanları Engellediği İddiası” başlıklı içeriklerimizde incelemiştik.
Bugünkü konumuz Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi’nde Aydın hakkında kullandığı iddiasıyla paylaşılan ifadeler:
Kadim Tarih (@BitlisName): “Evliya Çelebi Aydın civarını anlatıyor (1655): “Menzil-i karye-i Kürdler: Kethudâyeri yokdur, Kürdoğlu Ahmed Beşe yeniçeriyân serdârıdır. Ahâlîsi Soran Kürdleridir. Aslâ Türkçe kelimât etmeyüp cümle harra verre runiti diyerek Kürdî lisân tekellüm ederler.””
Evliya Çelebi Aydın civarını anlatıyor (1655):
“Menzil-i karye-i Kürdler: Kethudâyeri yokdur, Kürdoğlu Ahmed Beşe yeniçeriyân serdârıdır. Ahâlîsi Soran Kürdleridir. Aslâ Türkçe kelimât etmeyüp cümle harra verre runiti diyerek Kürdî lisân tekellüm ederler.” pic.twitter.com/0OEZ4s6ZhO
— Kadim Tarih (@BitlisName) June 30, 2025
Bazı sosyal medya kullanıcıları Seyahatnâmede böyle bir ifadenin geçmediğini ileri sürerken, bazıları ise bu cümlelerin Aydın’ın geneli değil tek bir köyüne özgü olduğunu söylemiş.
“Evliyâ Çelebi’nin Aydın civarını anlattığı” vurgusuyla paylaşılan kısımda aslında Seyahatnâme’de Aydın’ın genelinden değil, yalnızca Aydın’ın (ilgili dönemde) Söke-Germencik sınırındaki bir köyden bahsediliyor.
Evliya Çelebi, 1671 yılında Aydın’a gelmiş ve Seyahatnâme’de Aydın merkezi ile etraftaki köy ve kasabalar hakkında bilgi sunmuş.
26 mahallede 6770 evin bulunduğunu belirten Evliyâ Çelebi, şehrin Kurşunlu bedesteni, saraç dükkânları, helvacı çarşıları, sinici ve bakırcılarından uzun uzadıya bahsetmiş, buranın helvasının, pamuğunun, iplik, bez, dimi gibi pamuklu mâmullerinin, bademinin, susamının, karpuz, kavun, limon, turunç ve beyaz ekmeğinin pek meşhur olduğunu kaydetmiş.
Evliyâ Çelebi, Aydın merkezini şöyle tanıtmış:
“6770 büyük saraylarda süslü güzel Sultanın Aydın Güzelhisarıdır. 26 mahalle, 47 mihraptır. Çarşı içinde Ramazan Efendi Caminin medresesi, sebilhanesi vardır. Kubbesi kurşunludur. Geniş avlusu limon ve turunç ağaçlarıyla süslüdür. Ulu Cami de kiremit örtülü olup avlusunda bir abdest havuzu ve medreseler vardır. Üveys Paşa Caminin etrafında medreseler olup avlusunda havuzu vardır. Kıble kapısı üzerinde (Mehmet oğlu Üveys paşa hicretten sonra 1070 senesinde yapmıştır) yazılıdır. Yeni Cami Hüseyin Efendi’nindir. Kubbesi kurşunludur. Caminin içinde müezzin mahfili dil ile tarif olunamaz. Caminin sol tarafından bir vaaz kürsüsü var ki, benzeri meğer kürsi Azam ola… Dikkatle bakılınca insanların gözleri kamaşır. Avlusunun etrafı turunç ağaçlarıyla süslü olup birde havuzu vardır. Anadolu eyaletinde bu caminin benzeri yoktur. Caminin taşra yan sofaları altı mermer sütun üzerindedir. Bunlardan başkası meslerdir. Fakat Menteşe kapısından dışarı Ahmedi Kürdi ve Göllice varoşta 3 cami vardır. Üçü de kiremitlidir velhasıl tamamı 56 mihraptır. Ama kale içinde 47 mihraptır.
Medreseler şunlardır; Yarbaşı Mahallesi Medresesi, Tekye, Göllice Mahallesindeki iki medrese, Alihan Baba Sultan medreseleridir. Çarşı içinde yine hamamın benzeri Mağnise’de Valide hamamı veya Merzifon’da Pir Dede hamamı ola… Divarlarından asla bir damla bile su damlamaz. Divarlarını koklasan aselbend ve laden kokar. Kubbesi sekiz kemer üzerine oturtulmuştur. Muslukları altın yaldızlı olup sıcak ve soğuk sular akar. Kubbenin ortasında çeşitli avizeler sarkar. Sofasının tam ortasında bir şadırvan var ki, fıskiyelerinde sular fışkırır. Tabanındaki taşları o kadar mücelladır ki nalın ile yürürken dikkatli olup cümbüşsüz hareket etmek gerekir. Bundan başka Ulu Cami yakınında Orta hamam Ramazan Efendi Cami yakınında Hamza Beşe hamamları vardır.
Dokuz han vardır. Şemsi Paşazade Efendinin iki hanı, çarşı ortasında kurşunlu han, Mustafa Paşa hanları, Çukur han, Şeyh Zade hanı, İplikçi-zade hanı Kadıncık ve Semerciler hanları meşhurdur. Bezestanının dört demir kapısı ve içinde 120 dolap vardır. Bu bezestanın dışında üzeri kubbesiz ahşap bir bezestan daha vardır. Yolları temiz kaldırımdır. Şirin bir saraçhane çarşısı vardır. Her dükkânda şahı hüban saraç civanları var ki kirpiklerinin oku ile görenlerin kalbini delik deşik ederler.
Helvacılar çarşısı da başka bir lezzetli caddedir. Rum, Acem ve Arap içinde Güzelhisar helvacı civanları meşhurdur. Çünkü pirleri Ömer helvaya hayır dua edip “Tatlı, ballı, şekerli, yağlı laübali söylesin“ buyurmuşlardır. Tamamı 57 dükkândır. Altın ile cilalı çeşitli bakır kapların çeşidi, kalaylı siniler ve tepsiler sarı pirinçten sahan ve tepsiler raflar üzerine dizilmiştir. Tavanlarında tepsiler ve avizeler asılıdır. Helvacı dilberleri bellerine ibrişim tire peştamallar kuşanıp hizmet ederler. Helvacılar konuşmalarındandır ki eller yıkandıktan sonra, helvacı dilberleri gelip sorarlar, “kasd buyurun ne mertebe tatlı ballı, ne çeşit şeker şenli olalım ve ter zülbiyat hulviyet yiyelim? “ derler. Helva almak isteyen dahi gönlünden geçene hissettirince (nola) deyip arzusu veçhile helvaları tabak tabak kâğıtlar içinde yaldızlı ve beyaz kalaylı kaplar içine koyup siniler ile huzuruna götürürler. Helvaları bütün cihanda beğenilmiştir. Ama aşk olsun kuyruk yağı ile yapılmış beyaz halka cinsine gıpta edip hasret kalmışımdır. Bundan başka sisamı, zülbiyesi, subunniye, reşidiyye, mahice ve fısdıkiyye, kırma bademiyye, katamiyye gazileri, lokması, me-muniyye, nevveriyye helvası doğrusu iman nurudur. Bütün ahalisi (Hubbül hulum minel iman) haisine uyarak helva delisi olmuşlardır. Cuma namazından sonara vilayet ayanı, ahbablar helvacı dükkânlarına gelip birbirlerine helva ziyafeti verirler. Bu şehirde haftada bir gün pazar olur. Böyle günlerde burudu beş bin kuruşluk helva satılır diye meşhurdur. İstanbul’a, bütün vilayetlere buradan hediye helva gider. Kırk adet helvaları vardır. Bu kahvelerde hanendeler, sazendeler, hikâyeyi anlatanlar, meddahlar bulunur. Her çeşit halkın kendilerine mahsus kahveleri vardır. Her kahve bağında limon ve turunç kokusu duyulur.
Tabakhane çarşısı, şehrin doğusunda akan derenin iki tarafında baika bir kasaba gibidir. İki yüz kadar akarsulu ve değirmenli iş yerleridir. Bu dere kalenin doğu tarafını kuşatmıştır. Şehir içinde yedi adet sebilhane vardır. Paşa sebilinin suyu, İman dağından binlerce katır vasıtasıyla getirilir. Şehrin içinde ve dışında 200 çeşme vardır. Bu kalenin yüzeyindeki yüksek dağın eteğinde Üç gün denilen bağ içinde öyle mesireler vardır ki tarif edilemez. Bu Üç gün, yerli halkın söylediğine göre Hz Süleyman yapısıdır. Şehrin etrafı baştanbaşa bağ, bahçe ve bostandır. Bolluk ve ahalisi neşeli bir şehirdir. Şehrin uzunluğu tam bin adımdır. İç kalenin İman kapısından Menteşe kapısına kadar 1700 adımdır. Çarşı içinde bri mevlevihanesi vardır. Ama bir emri şerif ile bu tekke kapatılıp, dervişlerini sürgün edip Mevlevi ayini yasak edilmiştir. Hakir bu asitanenin duvarına şu beyitleri yazdı:
Hankah-ı çerhde ayin iken devr-i kadim
Buğz idüp mesdud idenler daim olsun namuradBu şehir halkı garip dostudurlar. Kıblesi menderes nehrine, güneyi Balat şehrine kadar büyük bir sahradır. Bolluk memlekettir. Pamuğu, pamuk ipliği, dimisi, bademi, susamı helvası, mahbub ve mahbubesi, beyaz ekmeği, karpuzu, kavunu, limonu ve turuncu meşhurdur. Seksen akçesi bir dirhem gelir, bir kuruşu üç yüz akçeye sarf olur. Bütün ahalisi çuka ferace ve serhaddi elbise giyerler. Gençleri Cezayir elbisesi giyip başlarına fes giyer ve bellerine pala bıçak takarlar. Boyacı çarşısında yetmiş adet boyacı dükkânı vardır. Boyaları ispük neftisi gayet makbuldür. Tokmak sesinden gök gürler zannedilir. Her gün nice bin boğası yükü bağlanır. Bu boyacı tokmağına halk arasında (Hayır) derler. Latife olarak birbirlerine (Hayır başına olsun) derler. Ahalisi zevk ehlidir. Kadınları muhayyar ve sof ferace ve beyaz çarşaf örterler. Gayet edepli ve ırz sahibidirler. İklimi dördüncü iklimdir.”
Evliyâ Çelebi, Söke’den Germencik’e geçerken rastladığı, Kürt nüfusun yaşadığı bir köy hakkında malumat sunmuş (Aydın’ın Germencik ilçesinin geçmişte Germiyancık, İneâbâd (Eyneabad), Degirmencik ve Germencik olarak adlandırıldığı biliniyor (Mehmet Korkmaz (2018). “Germencik İsmine Dair“. Asia Minor Studies. 6(11). Sf: 145-154).
Seyahatnâme’de “Kürtler Köyü menzili” (“Menzil-i Karye-i Kürdler”) alt başlıklı kısımda şu ifadelere yer verilmiş (Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi. Kütahya – Manisa – İzmir – Antalya – Karaman – Adana – Halep – Şam – Kudüs – Mekke – Medine. 9. Kitap 1. Cilt. Haz. Seyit Ali Kahraman, Yücel Dağlı, Robert Dankoff. İstanbul. Yapı Kredi. 2005. Sf: 165):
“Bundan da kılavuzlar alıp Menderes Nehri kenarınca doğuya 3 saat gittik. Sonra Menderes Nehri’ni atlar ile karşı tarafa geçip yine o sahra içinde 3 saat daha gittik. Nehrin bu tarafı Eyneâbâd kazası sınırıdır. Ama bu kazada kasaba yoktur, baştan başa kasaba gibi mamur köylerdir. Kadısı çoğu vakitte köylerinde dolaşmaktadır. Altıncı saatte,
Kürtler Köyü menzili: Eyneâbâd kazasıdır. Kadı çoğu zamanda burada oturur. Ama özel mahkemesi yoktur. Sığla Sancağı hâssıdır ve zeamettir. Kethüdayeri yoktur, ama Kürtoğlu Ahmed Beşe yeniçeri serdarıdır. Bütün halkı Şuran Kürtleridir. Bu şehirde çoğalıp imar etmişler. Asla Türkçe söz etmeyip hep harra verre runiti diyerek Kürtçe konuşurlar. 250 adet bağlı ve bahçeli tek katlı mamur haneleri vardır. 1 camii ve 20 adet dükkânları var. Başka imaretten eser yoktur. Bundan da kılavuzlar alıp yine Eyneâbâd Ovası içinde Menderes Nehri sağ tarafımızda kalıp ılgın ormanları içinde tazı ve zağarlarımız ile avlanarak 3 saat doğuya gidip,”
Evliyâ Çelebi’nin bahsettiği köyün günümüzde Aydın ilinin Germencik ilçesine bağlı bir mahalle olan Turanlar olduğu anlaşılıyor.
Aydın iline bağlı Germencik ilçesi’nin en büyük köyü olan Turanlar Köyü’nün adının 1891 tarihli Aydın Salnamesinde Cedidkürdler (Yeni Kürtler) olarak belirtildiği, 1928-1935 yılları arasında İçişleri Bakanlığı mazbatalarında isminin Asi Kürtler şeklinde geçtiği biliniyor (Tan. 2 Ekim 1935. Sf: 10).
Sevan Nişanyan’ın hazırladığı “Türkiye Yer Adları Sözlüğü” adlı çalışmada Turanlar Köyü‘nün geçmişi hakkında şu açıklama sunulmuş:
“Evliya Çelebi: “Kürdoğlu Ahmed Beşe yeniçeriyân serdârıdır. Ve cümle ahâlisi Sorân Ekrâdlarıdır. Bu şehirde tenâsül bulup amâr etmişler. Aslâ Türkçe kelimât etmeyüp cümle hurra verre runiti diyerek Kürdi lisân tekellüm ederler.” Günümüzde Söke Ovasının en büyük köyüdür. Köyün Kürt geçmişini hatırlayan kalmamıştır.”
Evliyâ Çelebi, Kürtler Köyü’nün ardından “Şirin şehir Aydın Güzelhisarı Kalesi’nin özellikleri” başlıklı kısımda Güzelhisar ve akabinde “Aşağı büyük şehrin hane ve imaretlerini bildirir” başlıklı kısımda Aydın şehri hakkında gözlemlerini aktarmış.
Evliyâ Çelebi, Aydın’da Ahmed-i Kürdî mahallesinden ve camisinden de bahsetmiş (age. Sf: 169):
“Ancak Menteşe Kapısı’ndan taşra Ahmed-i Kürdî Mahallesi’nde yine Ahmed-i Kürdî Camii ve Gollüce varoşta 3 cami vardır. Üçü de kiremitlidir, ama minareleri zelzeleden yıkılmış, hâlâ minaresiz camilerdir. Kısacası şehrin içinde ve dışında cami ve mescit toplam 56 mihraptır. Ama kale içinde 47 mihraptır.”
Evliyâ Çelebi’nin Seyahatnâme’deki aktarımlarında Aydın’ın nüfusunun neredeyse tamamının Türklerden oluştuğu, şehirde farklı noktalarda Kürtlerin, Ermenilerin ve Yahudilerin de yaşadığının belirtildiği görülüyor.