Mustafa Kemal Atatürk’ün Latife Hanım’a evlenme teklif ederken “Tamam Latife, sen kazandın. Ama diz çökmemi bekleme, zira ben kimsenin önünde diz çökmem.” dediği rivayetinin kaynağı Latife Hanım’ın akrabaları Mehmet Sadık Öke, Muammer Erboy ve Dilek Bebe.
Bugünkü konumuz, Atatürk’ün Latife Hanım’a (Uşşakîzade, 1898-1975) evlenme teklif ederken “Tamam Latife, sen kazandın. Ama diz çökmemi bekleme, zira ben kimsenin önünde diz çökmem.” dediği iddiası.
Atatürk’e izafe edilen söz sosyal medya platformlarında yeniden zuhur etti.
“Tamam Latife, sen kazandın. Ama diz çökmemi bekleme, zira ben kimsenin önünde diz çökmem.” pic.twitter.com/GF764aD8y6
— Onur (@onurogretmenn) May 28, 2025
Atatürk’ün 2 yıl 5 ay evli kaldığı Latife Hanım’a evlilik teklifi sürecinde “Tamam Latife, sen kazandın. Ama diz çökmemi bekleme, zira ben kimsenin önünde diz çökmem.” dediği iddiasının kaynağı, Latife Hanım’ın kardeşi Gülümser Hanım’ın oğlu Mehmet Sadık Öke, Latife Hanımın erkek kardeşi Ömer Uşşakinin torunu Dilek Bebe ve Latife Hanım’ın kız kardeşi Vecihe İlmen’in kızı Gönül Hanım’ın oğlu Muammer Erboy.

Atatürk’ün İzmir’in kurtuluşunun ardından karargâh olarak kullandığı Uşakizade Ailesi’nin köşkünde Latife Hanım’a evlilik teklifini kendi fotoğrafının arkasına yazarak ilettiği rivayet edilmektedir.
Latife Hanım’ın akrabalarının aktarlarımına göre; Atatürk İzmir’de Uşakizade Köşkü’nde 13 – 29 Eylül 1922 tarihleri arasında konaklarken ev sahibi ailenin genç kızı Latife Hanım’dan etkilenmiş, Ankara’ya hareket etmesinden bir gün önce yatağını bizzat Latife Hanım’ın toplamasını istemiş, yatağının üzerine Latife Hanım’ın kendisine verdiği güllerden birini ve arkasında “Sen bu resme bak… Ve hala hayır diyorsan, bir daha teklif etmeyeceğim.” notlu evlilik teklifi içeren bir resmini koymuş, Latife Hanım’ın ketum kalmasının ardından teklifini fark etmediğini düşünerek kaldığı odadaki resmin arkasını gözden geçirmesini istirham etmiş, Latife Hanım’ın tebessümünün ardından “Tamam. Sen kazandın! Ama diz çökmemi bekleme, zira ben kimsenin önünde diz çökmem. Ne zaman evleniriz onu da bilmem zira memleket işleri, Ankara…” demiş.
Latife Hanım’ın yeğeni M. Sadık Öke’nin Atatürk ve Latife Hanım’ın 2 yıl 5 ay süren evliliğinin tanışmalarından, evlilik teklifinden boşanmalarına kadar tüm süreçleri, aileyle ilgili yaşananları (gazeteci Faruk Bayhan’a) ayrıntılı olarak anlattığı kitapta bu aktarıma yer verilmiş.
2011 yılında piyasaya çıkan “Teyzem Latife Atatürk’le Geçen Bir Ömrün Saklı Kalmış Hikâyesi” adlı kitaptan ilgili kısım şu şekilde (2011. Pegasus Yayınları. İstanbul. Sf: 149):
“Bütün reformları, yapmayı düşündüğü, planladığı her şeyi zannediyorum o dört akşamda Latife teyzeme anlatmış. Latife teyzemin anlatımına göre de sonunda evlenme teklif etmiş. Fakat aile içinde anlatılan bir evlenme hikâyesi vardır ki, bu da normalden biraz daha farklıdır. Çünkü Latife teyzem evlenme teklifini kabul etmediği zaman, Mustafa Kemal giderken kendi resimlerinden birinin arkasını imzalamış ve demiş ki, “Sen bu resme bak ve hâlâ ‘Hayır’ diyebiliyorsan o zaman bir daha sormayacağım”.
Şunu kabul etmek lazım, nasıl şehir efsaneleri varsa, aynı zamanda aile efsaneleri de oluyor. Bir kısmının doğru, bir kısmının biraz abartılı olma ihtimali her zaman mevcuttur, ama özü doğrudur. Burada anlatılan hikâye, silahın patladığı ilk teklif gecesinden sonra, ikili akşamları buluşup tartışmış ve sonunda resmen evlenmeye karar veren Paşa, bir fotoğrafının arkasına, “Bu resme son bir kez daha bak. Hâlâ hayır diyorsan tekrar teklif etmeyeceğim,” diye yazmış. Üzerine de beyaz bir gonca gül koymuş. Latife Hanıma, “Latif bugün odamı siz toplayabilir misiniz?” demiş. Odasına Salih Bey’den başka sadece Latife Hanım’ın girmesine izin verirmiş, zaten her gün Paşanın odasını topluyordu. Latife teyzem odaya gidince resmi görmüş, yazıyı okumuş. Ancak teklifi ondan resmen duymak istediği için bir muziplik yapmaya karar vermiş. Resmi duvara asıp tüm gün bir şey söylememiş ve Paşa’nın cevap bekleyen sabırsız bakışlarına tüm gün dayanmış ve içten içe gülmüş. Paşa da akşama kadar inat etmiş, sormamış. Akşam artık Paşa’nın dayanamayacağını ve soracağını anlayan Latife, gülü yakasına gizleyerek takmış ve yemeğe öyle inmiş. Paşa bakmış hiçbir tepki yok, demiş ki, “Latifçiğim bugün odamı siz topladınız, değil mi?” “Evet Paşam, ben topladım,” demiş. “Bir gariplik gördünüz mü?” diye sorunca, “Paşam, vallahi bir gariplik görmedim, sadece yatağınızın üzerinde bir resim vardı, onu duvara astım,” diye hınzırca cevap vermiş. Bu cevap üzerine bozulan Paşa son bir gayretle, “Peki, resmin üzerinde bir gül vardı, onu ne yaptınız?” deyince Latife’nin gözlerindeki muzip ifadeyi fark etmiş. Latife de yakasına gizlediği gülü göstermiş, aldım, yakama, kalbimin üstüne taktım, demiş.
Bunun üzerine Paşa, “Tamam Latife. Sen kazandın ama diz çökmemi bekleme, zira ben kimsenin önünde diz çökmem. Ne zaman evleniriz onu da bilmem, zira memleket işleri, Ankara,” demiş. Latife teyzem büyük bir sevinçle, “Beklerim Paşam, yüzyıl olsa da beklerim,” diyerek ellerine sarılarak öpüyor. “Aman çocuk öyle şey olur mu? Sonra ben ne yaparım o yaşta,” deyince Paşa, kahkahalarla gülmüşler.
Latife Hanım daha sonra Niyazi Ahmet Banoğlu’na, “Dört gece konuştuk, tartıştık, fikir teatisinde bulunduk ve fikir birliğine vardık. Sonra nasıl olduğunu bile anlamadan bir anda kendimi evet derken buldum,” diye anlatmış.
Ertesi sabah Paşa, yaver Salih Bey ve Fevzi Paşayı, o sırada İzmir’deki en yaşlı aile büyüğü olan büyük dayısı Ragıp Paşaya göndermiş ve Latife Hanımı resmen istetmiş. Ragıp Paşa da, “Paşa Hazretleri’nin ailemize dâhil olma arzusu bize ancak şeref verir, hayırlı uğurlu olsun,” diyerek onay vermiş. Böylece Paşa ve Latife teyzem sözlenmişler.
Anneannem böyle anlatırdı. Latife resmi ve gülü gördü, fakat hiçbir şey söylemedi. Çünkü her kadın sevdiği adamın ağzından evlilik teklifini duymak ister. Dolayısıyla o da inat etti. Yani bir zekâ oyunu, Mustafa Kemal böyle bir oyun oynadıysa, o da bekledi ve bu oyunu tersine çevirdi. Sonuçta Mustafa Kemal’in ağzından, “Benimle evlenir misin?” lafını duydu.”
Latife Hanım’ın kız kardeşi Vecihe İlmen’in anlatımına göre, İzmir’de kaldığı on beş gün içinde, Atatürk Latife Hanım’a üç kez evlenme teklif etmiş.
İpek Çalışlar da Latife Hanım’ın üçüncü kuşak kuzenleri Mehmed Sadık Öke ve Muammer Erboy ile yaptığı görüşmelerdeki Atatürk’ün sıra dışı evlenme teklifine dair aktarımlara “Mustafa Kemal Atatürk – Mücadelesi ve Özel Hayatı (1881-1927)” (2018. YKY. İstanbul. Sf: 327&328) ve “Latife Hanım” (2011. Doğan Kitap. İstanbul. Sf: 31&32) adlı kitaplarında yer verdi.
Vecihe İlmen’in torunu Mehmed Sadık Öke, Atatürk’ün İzmir’de kaldığı 15 gün içerisinde Latife Hanım’a ettiği evlilik tekliflerinden birini şöyle aktarmış:
“Paşa, aşkının ne kadar derin ve gerçek olduğunu göstermek için Latife Hanım’ı öpmek üzere eğilmiş. Bunun üzerine Latife Hanım, terastaki büyük mermer masanın üzerinde duran esir komutan Trikopis’in beylik tabancasını kaparak havaya üç el ateş etmiş ve paşaya, eğer buna devam ederse dördüncü kurşunla kendisini vuracağını, zira paşanın bu memlekete elzem olduğunu ancak kendisinin önemsiz olduğunu söylemiş. (…)
Paşa, hayranlık ve şaşkınlıkla, “Bunu gerçekten yapar mısınız?” diye sorunca, “Siz savaşlar kazanmış bir komutansınız, saldırmayı da, ricatı da ne zaman yapacağınızı bilirsiniz. Siz durabilirsiniz ama ben sadece genç bir kızım, siz durmazsanız ben de duramayabilirim,” demiş ve eklemiş, “o zaman siz de ben de içinden çıkılmaz bir duruma düşeriz. Ama ben Latife Uşşaki’yim öyle ya da böyle canıma kıymak pahasına da olsa sizi durdururum ama size kıyamam.”
“O zaman ‘Küçükhanım’, İzmir’in kurtuluşunun simgesi olan bu tabancayı cesaretinizin bir nişanesi olarak size hediye ediyorum. Zatıâlinize bir kasıt olduğunda kullanırsınız. Ancak bir daha benden size bir kasıt gelirse, rica ederim kendinizi değil beni vurunuz. Zira sizin güzelliğinizin ve memlekete ileride çok faydalı olacağına inandığım zekânızın ve bilginizin bu dünyadan ayrılmasına gönlüm razı olmaz. Ben ahrete gidebilirim ama gittiğim her yere senin sevgini ve kara gözlerini, kara kalbinle beraber [evlilik teklifini reddetmesini kastederek] götürürüm” demiş.”
Mehmed Sadık Öke ve Muammer Erboy, Atatürk’ün Latife Hanım’a son evlenme teklifini duvarda asılı duran resminin arkasına bir not yazıp üzerine de bir sarı gül iliştirerek yaptığını şöyle anlatmış:
“Latife teyzem resmi görmüş, yazıyı okumuş. Ancak teklifi ondan resmen duymak istediği için bir muziplik yapmaya karar vermiş. Resmi duvara asıp tüm gün bir şey söylememiş ve paşanın cevap bekleyen sabırsız bakışlarına gün boyu dayanmış ve içten içe gülmüş. Paşa da akşama kadar inat etmiş, sormamış. Akşam artık paşanın dayanamayacağını ve soracağını anlayan Latife, gülü yakasına gizleyerek takmış ve yemeğe öyle inmiş. Paşa, bakmış hiçbir tepki yok, demiş ki, “Latifçiğim bugün odamı siz topladınız, değil mi?”
“Evet paşam, ben topladım.”
“Bir gariplik gördünüz mü?”
“Paşam, vallahi bir gariplik görmedim sadece yatağınızın üzerinde bir resim vardı, onu duvara astım” diye hınzırca cevap vermiş. Bu cevap üzerine bozulan paşa, son bir gayretle, “Peki, resmin üzerinde bir gül vardı, onu ne yaptınız?” Latife’nin gözlerindeki muzip ifadeyi fark edince, Latife de yakasına gizlediği gülü göstermiş. “Aldım yakama, kalbimin üstüne taktım” demiş.
Bunun üzerine paşa, “Tamam Latife. Sen kazandın ama diz çökmemi bekleme, zira ben kimsenin önünde diz çökmem. Ne zaman evleniriz onu da bilmem zira memleket işleri, Ankara” demiş. Latife teyzem bunun üzerine büyük bir sevinçle, “Beklerim paşam, yüzyıl olsa da beklerim” diyerek ellerine sarılarak öpmüş. “Aman çocuk, öyle şey olur mu? Sonra ben ne yaparım o yaşta” deyince paşa, kahkahalarla gülmüşler. Resmin arkasındaki sözler şöyle imiş:
Sen bu resme bak
Ve hâlâ hayır diyorsan
Bir daha teklif etmeyeceğim!
Ertesi sabah paşa, yaver Salih Bey ve Fevzi Paşa’yı, o sırada İzmir’deki en yaşlı aile büyüğü olan büyük dayısı eski maliye nazırlarından Ragıb Paşa’ya göndermiş ve resmen istetmiş. Ragıb Paşa da, “Paşa Hazretleri’nin ailemize dahil olma arzusu bize ancak şeref verir, hayırlı uğurlu olsun” diyerek onay vermiş. Böylece Paşa ve Latife teyzem sözlenmişler.”
Latife Hanımın erkek kardeşi Ömer Uşşakinin torunu Dilek Bebe, “Yüzyılın Aşkları” belgeselinde, halasının Atatürkle evlilik hayatını şu sözlerle anlatmıştı:
“Bir gün İzmirdeki köşkteyken Paşa halama, “Latifeciğim bugün odamı siz toplayabilir misiniz?” diyor. Halam, Paşanın yatak odasına giriyor. Bir bakıyor her şey yerli yerinde. “Acaba niye gönderdi beni buraya?” diye düşünüyor. Yatağın üstünde bir yağlıboya tablo görüyor. Unutulmuş sanıp duvara yerine asıyor. Paşa akşam yemeğinde, “Lütfen odaya gidip, o duvara astığınız resmi geri getirin” diyor. Getirince de tablonun arkasını çevirmesini istiyor. Halam bir bakıyor ki tablonun arkasında, çok zarif bir şekilde kendisine evlenme teklif ediliyor.”
Latife Hanım, Mustafa Kemal Atatürk ile nişanlanmasının hatırası olan fotoğrafın bir eşini doktoru Adnan Bey’e Atatürk’ün vefatının 10 yıl sonrasında yazılan bir mektupla hediye etmişti.
Bahse konu mektup metni şöyleydi:
“Kardeşim Doktor Adnan’a, İzmir’in istirdadının (kurtuluşunun) ertesi günü, Başkumandan Gazi Mustafa Kemal’i evimde misafir etmek zevkine nail olmuştum. Bu ev, düşmanın beni aylarca hapsettiği ve etrafını askerlerle çevirdiği bir aile yuvası idi. Büyük kurtarıcıyı hürriyetine kavuşan 22 yaşında zinde ve idealist bir Türk kızının nasıl kucakladığını, bugüne kadar devam eden minneti ispata kafidir. Esasen benim hayatımın sırrı da buradan başlar. Evimden nişanlım olarak ayrılırken (29 Eylül 38) (miladi takvimle 29 Eylül 1922) bu resimden iki tane imza etti. Biri adımadır ve ölene kadar benimdir. İkincisini arzusu veçhile siz kazandınız. ‘Koruyan baş’ koruyucu ellerinizi daima himaye ve takviye etsin. Onun en büyük emeli, memlekette, sizin gibi yetişmiş ve tam manasıyla ‘efendi’ insanlar görmekti. Latife Uşşaki İstanbul XI 1948”
Mustafa Kemal Atatürk’ün yaveri Salih Bozok’a hitaben kaleme alındığı sanılarak aktarılan “bir tek halkıma aşık oldum” sözünü içeren, Atatürk’ün Latife Hanım’a yönelik hisleri nedeniyle İzmir’e bir daha gitmeyeceğini belirten metnin kurgu olduğuna da değinmiştik.