Mustafa Kemal Atatürk hakkında uydurulan birçok anlatının gerçek dışılığını geçmişte ortaya koyduk.

Atatürk’ün vefatının 87. yıl dönümü yaklaşırken sosyal medyada dikkatimizi çeken yeni bir hurafeye denk geldik.

Atatürk’ün hakkında dile getirilen çok içki içtiği eleştirisini “Biz yedi cephede savaştık. Bir Vatan var ettik, Cumhuriyet’i ilân ettik. Bak kendin söylüyorsun, çaldı çırptı, vatanı sattı diyemiyorlar ya, bırak konuştukları içkimiz olsun.” sözleriyle yanıtladığı yönünde bir anlatının uydurulduğuna şahit olduk.

 

T.C.Ayla (@TCAyla35):

“Paşam çok içiyorsunuz. Halkın dedikodusu bitmiyor. Biraz azaltsanız mı? deyince, Mustafa Kemal gülümsemiş… Başka bişey konuşuyorlar mı peki Salih? demiş. Hayır Paşam. Varsa yoksa içkiniz Elini Bozok’un omzuna koymuş; Biz yedi cephede savaştık Salih.. Bir Vatan var ettik, Cumhuriyet’i ilân ettik. Bak kendin söylüyorsun, çaldı çırptı, vatanı sattı diyemiyorlar ya, bırak konuştukları içkimiz olsun… #10Kasım #MustafaKemalAtatürk”

 

 

 

Latife Hanım, İsmet İnönü, Salih Bozok, Ali Fuat Cebesoy, Şevket Süreyya Aydemir, Hasan Rıza Soyak, Mithat Şükrü Bleda, İbrahim Süreyya Yiğit, Haldun Derin, Enver Behnan Şapolyo ve Cemal Granda’nın hatıratları ile Atatürk hakkında hazırladıkları biyografilerde Atatürk’ün alkol tüketimine dair bilgiler sunulduğu görülüyor.

Ancak bu isimlerin hatıratlarında ya da başka herhangi muteber bir kaynakta Atatürk’ün böyle bir söz sarf ettiğine dair bir aktarım bulunmuyor.

Mustafa Kemal Atatürk’ün çocukluk arkadaşı olan, daha sonra yaverliğini yapan, Atatürk’e en yakın kişi olarak tanınan Salih Bozok’un (1881 – 25 Nisan 1941) anılarında bu yönde bir bilgi yer almıyor (Salih Bozok, Cemil S. Bozok (1985). Hep Atatürk’ün Yanında. Çağdaş Yayınları. İstanbul & Salih Bozok, Can Dündar (2001). Yaveri Atatürk’ü Anlatıyor. Doğan Kitapçılık. İstanbul.).

 

Atatürk’e alkol tüketimiyle ilgili çevresinden eleştiri ve tavsiyelerde bulunulduğu, bu yöndeki sözlere kendisinin de insan olduğu ve içkinin rahatlama sağladığı yanıtını verdiği biliniyor.

 

Bazı vatandaşların Atatürk’ün şahsına yöneltilen alkol tüketimiyle ilgili eleştiriyi “Padişahlar kafes arkasından içiyordu, ben sizinle birlikte içiyorum” ifadeleriyle yanıtladığını ileri sürdüğü görülüyor. Bahse konu söz Atatürk’e ait olsa da, sözün dile getirildiği bağlam yanlış aktarılmış.

Atatürk’ün bu sözleri Moda’da rakı dağıttığı halka sarf ettiği hususu Cemal Granda’nın “Atatürk’ün Uşağı İdim” adlı hatıratında şöyle nakledilmiş:

“MODA koyundayız. Sıcak bir yaz akşamı. Sakarya motoruyla bir deniz gezisine çıkmıştık. Mehtabın ilk günleriydi. Koyun manzarası Atatürk’ün çok hoşuna gitmişti. Fenerbahçe’deki Belvü Gazinosunun açıklarında motorun demirlenmesini emretti. Motorda Atatürk’ün birkaç yakın arkadaşı vardı. Yabancı kimseyi almamıştı. Maksat şöyle bir başını dinlemekti. Atatürk bize:

-‘Buraya geldiğimizi kimse görmesin. Elektrikleri de söndürüp kendi kendimize rahat bir şekilde yiyip içelim. Mehtap da hazır,’ dedi.

Güvertede karanlıkta yenilip içilmeğe başlandı. Eşsiz bir geceydi. Fakat daha on beş dakika bile geçmemişti ki çevremizin sessiz sedasız sandallarla çevrilmekte olduğunu gördük.

Güya kimsenin haberi olmayacaktı. Oysa halkın baskınına uğramıştık. Atatürk sarıldığımızı görünce:

-‘Karanlığın anlamı kalmadı. Elektrikleri yakın,’ dedi.

Ortalık ışıyınca beyaz yazlık elbiseleriyle gecenin içinde Atatürk’ün heybetli vücudu, bir heykel parlaklığıyla ortaya çıktı. O an denizin ortasında bir alkış sesi yükseldi. Işıkların yanışıyla bizi m orada olduğumuzu öğrenen başka sandallar da kafi leye katıldılar. Öyleki, yarım saat sonra Sakarya motorundan sandaldan sandala basmak suretiyle karaya geçilebilirdi.

Atatürk, sevgi gösterisinde bulunan kalabalığa, sanki kendi konuklarıymış gibi sormağa başladı:

-‘Size ne ikram edeyim, ne istersiniz?’

Sandallardaki kalabalık arasından sesler yükselmeğe başladı:

-‘Paşam, seni isteriz.’

-‘Saz isteriz…’

Bunun üzerine Atatürk emir verdi. Hemen güzel bir saz geldi. Halka sunulmak üzere bolca içki, yemiş getirtildi. Sandallardaki davetsiz konuklara dağıtılmağa başlandı.

Halk Atatürk’ü yakından görebilmek için toplanmış. Birbirinin üstüne çıkıyordu. Görülecek manzaraydı bu. Atatürk bir ara eliyle beni çağırdı:

-‘Rakı, şarap ne varsa hepsini halka dağıt. Bana da bir şişe bırak,’ dedi.

Ben de ne kadar içki varsa, orada bulunan herkese dağıttım. Yarım bardak kadar rakı kaldı. O sırada futbolcu Fazıl gelmişti. Kalanını da ona verdim. Çok sevindi:

-‘Gazi bize rakı verdi. Yaşasın be…’ diye bağırmaya başladı.

Kalabalığın çemberi gittikçe daralıyordu. Atatürk halka dönüp:

-‘Alaturka mı, alafranga mı istersiniz?’, diye sordu.

Deniz kızı Eftalya gelene kadar müzik çalacaktı. Herkes ayrı bir şey istedi. Bağırış, çağırış gırla gidiyor. O zaman Atatürk, karşısında coşan, sevgi gösterisi yapan halka doğru kadehini kaldırarak şöyle konuştu:

-‘Vatandaşlarım… Buna rakı derler. Vaktiyle padişahlar gizli içerlerdi. Ben açık içiyorum. Siz de benimle beraber içiyorsunuz. Karşılıklı içiyoruz. Hepimiz eşitiz. Benim için rakı içer, şunu bunu yapar diyorlar. Ben bunların hepsini yaparım. Hepsi doğrudur. Neticede unutmayın ki, ben de sizin gibi insanım. Sizinkinden bir fazla değildir yaptıklarım.

 

Hasan Ziya Soyak hatıratında “Keşke şu içkiyi içmeseniz.” sözüne Atatürk’ün “Haklısın. Bunları ben de bilmez değilim. Ne yapayım ki içkimi içmeye mecburum. Kafam çok ama beni mustarip edecek kadar çok ve hızlı çalışıyor. Vakit vakit onu uyuşturup dinlendirme ihtiyacı duyuyorum.” yanıtını verdiğini aktarmış.

Soyak’ın Atatürk’ten Hatıralar adlı eserinde Atatürk’ün içkiyi zihnini dinlendiren bir ilaç olarak gördüğü belirtilen kısım şu şekilde (YKY. 1. Baskı 1973. 6. Baskı 2010. İstanbul. Sf: 25-26):

“Bir sabah baş ağrısından şikâyet etti, aradığım fırsat belirmişti; bundan hemen faydalandım. İlkin dilimin döndüğü kadar içki aleyhinde bulundum; zararlarını saydım. ‘Bu baş ağrıları da ondandır,’dedim. Sonra da yakından bildiğim hoş görürlüğüne sığınarak, her akşam içmekten vaz geçmesini, eğer bunu yaparsa bir müddet sonra kendisinin de pek memnun kalacağını, çok itinalı bir dille, arzetmek cesaretinde bulundum.

Sükûnetle dinledi, ben susunca O, konuşmaya başladı:

‘Haklısın, bunları ben de bilmez değilim çocuk;’ dedi. ‘Fakat ne yapayım ki içmeye mecburum; kafam çok ama mustarip edecek kadar çok ve hızlı çalışıyor; vakit vakit onu uyuşturup dinlenmek ihtiyacını duyuyorum. Harbiye ve Erkânıharbiye (Harb Akademisi) mekteplerinde iken sabahları beni ekseriya koğuş arkadaşlarım uyandırırdı… Çünkü akşam zihnim herhangi bir meseleye takılırdı; onu düşüne düşüne kafam şişer, uykum kaçardı. Bütün gece, yatağın içinde, dönüp dururdum; ancak sabaha karşı, yorgun, bitkin bir halde uyuyakalırdım ve hâliyle kalk borusunu duyamazdım…

Şimdi de öyle… İçmediğim zamanlar uyuyamıyorum; ıstırap içinde bunalıyorum. Aynı zamanda içki barsaklarımı da tanzim ediyor. Bu durumda, takdir edersin ki yapabileceğim şey ancak miktarını, mümkün mertebe, azaltmak olabilir; ona çalışalım…”

 

Bir Sözün Atatürk’e Ait Olduğu Nasıl Doğrulanabilir?” ve “Atatürk’e Ait Olduğu Zannedilen Vecizeler” başlıklı içeriklerimizi de inceleyebilirsiniz.

 

* Kapak görseli: Mustafa Kemal Atatürk İstanbul’da Turkuaz Lokantası’nda, Ruşen Eşref Ünaydın’la yemekte (2 Aralık 1930)

 

Yorumunuzu yazınız...