Ceza soruşturması ve kovuşturması ile ilgili süreçlerde sıklıkla sosyal medya kullanıcıları ve gazeteciler yanlış değerlendirmelerde bulunabiliyor. Bu durumun en yaygın ve köklü örnekleri Yargıtay’ın verdiği hükümlerle ilgili aktarımlarda görülüyor.

Yargıtay’ın temyiz taleplerine dair verdiği kararları incelemek için hükmün üzerine inşa edildiği 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu,  6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu gibi temel Kanunlara ve 2797 sayılı Yargıtay Kanunu gibi mevzuat detaylarına hakim olmak gerekiyor. Yargıtay Kurullarının, Ceza Dairelerinin ve Hukuk Dairelerinin verdiği kararlar “Yargıtay Karar Arama” adlı sorgu sayfasından taranabiliyor.

İlgili yasal mevzuata aşina olup bahsi geçen Yargıtay kararını incelemek yerine birçok basın mensubunun ve sosyal medya kullanıcısının “ezber”lerine başvurduğu ve Yargıtay tarafından verilen ilgili kararı yanlış aktarıldığı görülüyor.

Yargıtay temyiz incelemesi esnasında ceza hükmünü onayabilir, bozabilir ya da mahkumiyeti kaldırarak beraate hükmedebilir. Yargıtay’ın temyiz incelemesinde beraat hükmü vermesi sınırlı sayıda sayılmış hâllerde söz konusu olabilir.

Ancak, ilgili Yargıtay kararlarında ilk derece mahkemesinin “beraate karar vermesi gerekirken ceza verdiği” yönündeki değerlendirmeler, sıklıkla Yargıtay’ın bozduğu dosyalarda aslında beraat verdiği şeklinde algılanmaktadır.

CMK madde 288 gereği Yargıtay, mahkûmiyet kararı verilmesi gerekirken beraat kararı verildiği veya beraat kararı verilmesi gerekirken mahkûmiyet kararı verildiği gerekçesiyle de mahkemenin hükmünü bozabilir.

Temyiz nedeni

Madde 288 –  (1) Temyiz, ancak hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanır.

(2) Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır.

Ceza davalarında Yargıtay temyiz incelemelerini Ceza Muhakemesi Kanunu‘nun şu maddelerine göre gerçekleştirmektedir.

Temyizde incelenecek hususlar

 

Madde 301 –  (1) Yargıtay, yalnız temyiz başvurusunda belirtilen hususlar ile temyiz istemi usule ilişkin noksanlardan kaynaklanmışsa, temyiz başvurusunda bunu belirten olaylar hakkında incelemeler yapar.

 

Temyiz isteminin esastan reddi veya hükmün bozulması

 

Madde 302 –  (1) Bölge adliye mahkemesinin temyiz olunan hükmünün Yargıtayca hukuka uygun bulunması hâlinde temyiz isteminin esastan reddine karar verilir.

(2) Yargıtay, temyiz edilen hükmü, temyiz başvurusunda gösterilen, hükmü etkileyecek nitelikteki hukuka aykırılıklar nedeniyle bozar. Bozma sebepleri ilâmda ayrı ayrı gösterilir.

(3) Hüküm, temyiz dilekçesinde gösterilen sebeplerle bozulduğunda, dilekçede açıklanmış olmasa bile saptanan bütün diğer hukuka aykırılık hâlleri de ilâmda gösterilir.

(4) Hükmün bozulmasına neden olan hukuka aykırılık, bu hükme esas olarak saptanan işlemlerden kaynaklanmış ise, bunlar da aynı zamanda bozulur.

(5) 289 uncu madde hükümleri saklıdır.

 

Yargıtayca davanın esasına hükmedilecek hâller, hukuka aykırılığın düzeltilmesi

 

Madde 303 – (1) Hükme esas olarak saptanan olaylara uygulanmasında hukuka aykırılıktan dolayı hüküm bozulmuş ise, aşağıdaki hâllerde Yargıtay davanın esasına hükmedebileceği gibi hükümdeki hukuka aykırılığı da düzeltebilir:

a) Olayın daha ziyade aydınlanması gerekmeden beraate veya davanın düşmesine ya da alt ve üst sınırı olmayan sabit bir cezaya hükmolunması gerekirse.

b) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının iddiasına uygun olarak sanığa kanunda yazılı cezanın en alt derecesini uygulamayı uygun görürse.

c) Mahkemece sabit görülen suçun unsurları, niteliği ve cezası hükümde doğru gösterilmiş olduğu hâlde sadece kanunun madde numarası yanlış yazılmış ise.

d) Hükümden sonra yürürlüğe giren kanun, suçun cezasını azaltmış ve mahkemece sanığa verilecek cezanın belirlenmesinde artırma sebebi kabul edilmemiş veya yeni bir kanun ile fiil suç olmaktan çıkarılmış ise birinci hâlde daha az bir cezanın hükmolunması ve ikinci hâlde hiç ceza hükmolunmaması gerekirse.

e) Sanığın açıkça saptanmış olan doğum ve suç tarihlerine göre verilecek cezanın belirlenmesinde gerekli indirim yapılmamış veya yanlış indirim yapılmış ise.

f) Artırma veya indirim sonucunda verilecek ceza süresi veya miktarının belirlenmesinde maddî hata yapılmış ise.

g) Türk Ceza Kanununun 61 inci maddesindeki sıralamanın gözetilmemesi yüzünden eksik veya fazla ceza verilmiş ise.

h) Harçlar Kanunu ile yargılama giderlerine ilişkin hükümlere ve Avukatlık Kanununa göre düzenlenen ücret tarifesine aykırılık mevcutsa.

Hukuk kurallarının hükme esas olarak saptanan olaylara uygulanmasındaki hukuka aykırılıktan dolayı hüküm bozulmuşsa ve olayın daha ziyade aydınlanması gerekmeden beraate hükmolunması gerekirse CMK’nın 303/1-a hükmü gereği Yargıtay’ca davanın esasına hükmedilebilir. Bu yönde hükümlere uygulamada çok istisnai hallerde rastlandığı bilinmektedir.

Yargıtay, mahkûmiyet kararı verilmesi gerekirken beraat kararı verilmesi ya da beraat kararı verilmesi gerekirken mahkûmiyet kararı verilmesi gerektiği, bir başka deyişle hâkimin takdir hakkını hukuka uygun kullanmadığı gerekçesiyle hükmü bozabilir. Bu durumda hükmü veren mahkeme bozmaya direnebilir ya da bozmaya uyabilir.

Yargıtay tarafından bozulan ceza hükmü şu şekilde ilerleyebilir (Ezgi Aygün Eşitli (2015). “Yargıtay’da Hükmün Bozulmasından Sonra Davaya Yeniden Bakacak Mahkemenin İşlemleri Ve Soruşturmanın Genişletilmesi Yasağı“. ERÜHFD. C. X. S. 2.):

“Yargıtay, temyiz edilen hükmü, hükmü etkileyecek nitelikteki hukuka aykırılıklar nedeniyle bozar.

Yargıtay’ dan verilen bozma kararı üzerine davaya yeniden bakacak olan mahkeme, ilgililere bozmaya karşı diyeceklerini sorar.

Yargıtay’ dan verilen bozma kararına mahkemenin direnme hakkı vardır.

Ancak direnme üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nca verilen kararlara karşı direnilemez.

Önceki hükmünde direnmeyen mahkeme, davayı yeniden inceler, gerekirse delil toplar ve yeni bir hüküm verir.

Ancak mahkeme, uyma kararından önce ve hatta bazı hallerde uyma kararından sonra da soruşturmayı genişletmeye yetkili değildir.”

 

Yargıtay’ın ceza davalarına dair ilk derece mahkemeleri ya da istinaf mahkemeleri tarafından verilen ceza hükmünü bozarak doğrudan beraat kararı verdiği sanılmasını, konuya dair güncel bir dava ile örnekleyelim…

Konya’da kendisini ‘şeyh’ olarak tanıtıp, 5 erkeğe ‘cinsel istismarda’ bulunduğu iddiasıyla 62 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılan Faruki Tarikatı lideri Süleyman Işık’ın Yargıtay 14’üncü Ceza Dairesi’nce eylemlerin ‘rızayla gerçekleştiği’ gerekçesiyle beraat ettirildiği iddiası basına ve sosyal medyaya şöyle yansımıştı:

Ayşe Aydoğdu:

“Konya’da dini mertebeniz artacak diyerek 7 erkek çocuğuna tecavüz eden ve cinsel saldırı suçundan yargılanarak 62 yıl hapis cezası verilen Faruki Tarikatı lideri Süleyman Işık, “eylemlerin mağdurların rızası ile gerçekleştiği” gerekçesiyle Yargıtay tarafından beraat ettirildi.”

 

faruki tarikati suleyman isik

 

Cumhuriyet:

“Şubat ayında yerel mahkemenin kararını değerlendiren Yargıtay 14’üncü Ceza Dairesi ‘cinsel istismar’ suçlarının, mağdurların rızasıyla gerçekleştiğine kanaat getirip Süleyman Işık’ın beraatine ve tahliyesine karar verdi.”

 

yargitay beraat ettirmisti

 

Bu aktarımların aksine Yargıtay ilgili davaya ilişkin doğrudan bir “beraat kararı” vermemişti.

Süleyman Işık, 2008 ve 2017 yılları arasında 17 ile 22 yaşlarında 5 erkeğe ‘cinsel istismarda bulunduğu’ iddiasıyla tutuklanmasının ardından 21 Aralık 2018 tarihinde Konya 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından ‘cinsel istismar’ suçundan 62 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılmıştı. Konya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Ceza Dairesi, ilgili temyiz talebini reddetmişti. Bu kararın da temyiziyle birlikte dosya Yargıtay tarafından inceleme altına alınmıştı. Yargıtay 14. Ceza Dairesi ise ceza hükmünü bozmuş ve mahkumiyet kararını kaldırmıştı. Dosyayı tekrar inceleyen Konya 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi, eski kararlarında direnmiş ve Yargıtay’ın bozma kararına uymamıştı. Böylelikle dosya tekrar temyiz sürecine girmişti.

Yargıtay 14. Ceza Dairesi’nin 2020/326 E., 2021/1125 K. sayılı 11.02.2021 tarihli karar metni incelendiğinde beraat yönünde bir ifade geçmediği görülebiliyor.

 

14. Ceza Dairesi         2020/326 E.  ,  2021/1125 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SUÇ : Çocuğun nitelikli cinsel istismarı (sanıklar haklarında mağdur …’e karşı); nitelikli cinsel saldırı (sanık … hakkında mağdurlar …, …. karşı değişik tarihlerde birden fazla); cinsel saldırı (sanık … hakkında mağdur …’e karşı), müstehcenlik (sanık …)
HÜKÜM : Sanık …’ın mağdur …’e yönelik zincirleme şekilde çocuğun cinsel istismarı ve mağdurlar …, …’a yönelik zincirleme şekilde nitelikli cinsel saldırı suçlarından mahkumiyeti ile mağdur …’a yönelik nitelikli cinsel saldırı eylemi cinsel saldırı kabul edilerek bu suç ile müstehcenlik suçundan ve sanık …’ın ise atılı suçtan mahkumiyetlerine dair Konya 1. Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 21.12.2018 gün ve 2018/173 Esas, 2018/517 Karar sayılı hükümlere ilişkin istinaf başvurusunun sanık … hakkında çocuğun nitelikli cinsel istismarı, nitelikli cinsel saldırı ve müstehcenlik suçlarından kurulan hükümler ile sanık … hakkında kurulan hüküm yönünden esastan reddine, sanık … hakkında cinsel saldırı suçundan kurulan hüküm açısından ise istinaf başvurusunun kabulüyle hükmün kaldırılarak şikayet yokluğu nedeniyle kamu davasının düşmesine karar verilmesi suretiyle düzeltilerek esastan reddine

Bölge Adliye Mahkemesince verilen hükümler temyiz edilmekle başvurunun muhtevası nazara alınarak dosya tetkik edildi.
6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun amaç ve temel ilkelerinin belirlenmesine ilişkin birinci maddesinden anlaşılacağı üzere bu kanunun anayasa ve uluslararası sözleşmelere uygun olarak çıkarılıp, 20/2. maddesi gereğince Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının kadın, çocuk ve aile bireylerine yönelik uygulanan şiddet veya şiddet tehlikesi nedeniyle açılan davalara katılabileceğinin belirtildiği, bu kapsamda Bakanlığın suç tarihlerinde reşit olan mağdurlar …, …. yönünden suçtan zarar görme şartının söz konusu olmayıp, bu mağdurlar yönünden hükmü temyize hakkı bulunmadığından katılan Bakanlık vekilinin mağdurlara yönelik temyiz isteminin 5271 sayılı CMK’nın 298. maddesi gereğince Reddiyle, incelemenin katılan Bakanlık vekilinin sanık … hakkında mağdur …’e yönelik eyleminden kurulan hüküm ile sanık … müdafisinin temyiziyle sınırlı yapılmasına karar verildikten sonra gereği görüşüldü:
Sanık … hakkında müstehcenlik suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;
Hükmedilen cezanın miktar ve türü gözetildiğinde, 5271 sayılı CMK’nın 286/2-a. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları ile adli para cezalarına ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine dair Bölge Adliye Mahkemesi kararlarının temyizi mümkün olmadığından, sanık müdafisinin anılan hükme yönelik temyiz isteminin aynı Kanunun 298. maddesi gereğince REDDİNE,
Sanık … hakkında zincirleme şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı (mağdur …’e yönelik) ve zincirleme şekilde nitelikli cinsel saldırı (mağdurlar …, ….’ya yönelik) suçlarından kurulan hükümlerin temyiz incelemesine gelince;
Olayın intikal şekli ve zamanı, mağdurların aşamalardaki beyanları, tanık ifadeleri, savunma ile tüm dosya kapsamına göre, kendisini din alimi olarak tanıtan sanığın, akıl ve ruh sağlığı yerinde olan mağdurlara karşı oral ve anal yoldan gerçekleştirdiği cinsel ilişkiye girme eylemleri sırasında cebir veya tehdit kullanmadığı gibi mağdurların da bu yönde bir iddialarının bulunmaması, sanığın kendisine itibar edilmesini sağlamak amacıyla sarf ettiği sözlerin aldatıcı nitelikten uzak olması ve eylemlerini mağdurların rızası ile gerçekleştirdiğinin anlaşılması karşısında, ilk derece mahkemesince sanığın mağdurlardan ….a yönelik eylemlerinden beraatine, mağdur …’e karşı on beş-on sekiz yaş aralığında gerçekleştirdiği anal yoldan cinsel ilişkiye girme eylemleri reşit olmayanla cinsel ilişki kabul edilip, 5237 sayılı TCK’nın 73/1. maddesinde düzenlenen altı aylık kanuni şikayet süresinin geçtiği gözetilerek bu suçtan görülen kamu davasının düşmesine, mağdurun on sekiz yaşından büyük olduğu dönemde gerçekleşen cinsel saldırı eylemlerinden ise beraatine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde mahkumiyet hükümleri kurulması karşısında, söz konusu kararlara yönelik istinaf başvurusunun kabulü yerine esastan reddedilmesi, Kanuna aykırı, sanık müdafisi ile katılan Bakanlık vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, Konya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Ceza Dairesinin 26.06.2019 gün ve 2019/617 Esas, 2019/877 Karar sayılı vaki istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik hükmünün 5271 sayılı CMK’nın 302/2-4. madde ve fıkrası gereğince BOZULMASINA, bozma sebebine göre atılı suçlardan tutuklu bulunan sanığın TAHLİYESİNE, başka suçtan tutuklu veya hükümlü bulunmadığı takdirde derhal salıverilmesinin temini hususunda en seri vasıtayla mahalline bilgi verilmesi için ilgili yerlere müzekkere yazılmasına, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin Konya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Ceza Dairesine gönderilmesine, 11.02.2021 tarihinde üyeler … ile …’nin karşı oyları ve oy çokluğuyla karar verildi.

 

İlgili Ceza Dairesi kararında “beraatine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde mahkumiyet hükümleri kurulması” nedeniyle hükmün bozulması ve sanığın tahliyesine karar verilmesi, Yargıtay’ın cinsel istismarla suçlanan sanığı beraat ettirdiği algısına yol açmış.

 

İLAVE: Yargıtay tarafından verilen her kararın bağlayıcı bir içtihat olmadığına dair Fatih Yurtbaşı‘nın uyarılarını da aktarmış olalım:

Sosyal medyada paylaşılan Yargıtay kararları hakkında bazı tespit ve gözlemler…

 

1. Türkiye, Kara Avrupası Hukuk Sistemine dâhildir ve bizde Yargıtay kararları bağlayıcı değildir (Anayasa Mah ve Yarg. İçt. Bir. Kar. dışında). Sadece yol göstericidir. Bkz. TMK m. 1/3.

 

2. Sosyal medyadaki bazı hesaplardan sürekli paylaşılan Yargıtay kararlarının çoğu müstakar (yerleşmiş) kararlar değildir. Yani aksi yönde de ilgili Dairelerin kararları vardır.

Bu kararlara itibar edilirken dikkatli olunmalı, aksi yönde de birçok karar olacağı unutulmamalıdır.

 

3.  Türkiye 84 milyonluk kalabalık bir ülke ve neredeyse her uyuşmazlık Yargıya taşınıyor, bu sebeple Yargıtayın verdiği kararların sayısı oldukça fazla ve bu yönde ağırlığı var.

Ancak avukatlar arasında saplantı derecesinde karar bulma, dilekçeye iliştirme çabası var. +

 

4. Bunda haklılık payı var zira hâkimler de çoğu zaman buna işaret ediyor.

Ancak asıl olan, dava malzemesinin (vakıalar ve deliller) titizlikle hâkimin önüne getirilmesi, mevzuatın ve delillerin, temel ilkeler çerçevesinde somut olayla iyi ilişkilendirilmesidir.

 

5. Son olarak, elbette “emsal karar” diye bir şey yoktur. Bu ifade Türk basınının bir uydurmasıdır.

 

Yorumunuzu yazınız...