“Üzüldüğünü Anlamayan Seni Mutlu Edemez” Sözünün Cemal Süreya’ya Ait Olduğu İddiası Doğru Değil
Bugün, anonim sözlerle adı en çok anılan şairlerimizden Cemal Süreya’yı (1931 – 1990) ve kendisine izafe edilen “Üzüldüğünü anlamayan seni mutlu edemez” sözünü ele alacağız.
“Üzüldüğünü anlamayan seni mutlu edemez” sözünün Cemal Süreya’ya ait olduğunu iddia eden sosyal medya gönderilerinden birkaçına bakalım:
https://twitter.com/BirSahaf/status/1411949057086476288?s=20
"Üzüldüğünü anlamayan, seni mutlu edemez."
• Cemal Süreya
— Özlenen Edebiyat (@ozlenenedebiyat) August 29, 2021
https://www.facebook.com/104022466433753/posts/1873305836172065/
Şairin soy ismini “Süreyya” şeklinde yanlış yazan kullanıcıların, şaire ait olmayan sözler paylaşması pek şaşırtıcı olmasa da örnek bağlamında kayda değer diye düşünüyoruz:
Cemal süreyya'nın da dediği gibi 'üzüldüğünü anlamayan, seni mutlu edemez' bize bizim dilimizden anlayan insanlar lazım
— matmazel (@007matmazel) September 7, 2021
Sözün Cemal Süreya imzasıyla bilhassa Twitter’da bir hayli etkileşim aldığı görülüyor:
Cemal Süreya ne güzel söylemiş: “Üzüldüğünü anlamayan, seni mutlu edemez.”
— birkezsarılalım (@autherok) August 30, 2021
Yüksek etkileşimli diğer paylaşımları incelediğimizde, oldukça fazla takipçiye sahip olan Şiir Sokakta, Kitap Alıntıları gibi neredeyse tüm gönderileri sahte şiirlerden müteşekkil hesaplarla karşılaşıyoruz.
Cemal Süreya ne güzel söylemiş: “Üzüldüğünü anlamayan, seni mutlu edemez.”
— Kitap Alıntıları (@binkitapaIinti) July 25, 2021
Cemal Süreyya’nın da dediği gibi;
“Üzüldüğünü anlamayan, seni mutlu edemez.”— Siir Sokakta (@Siir_Sokaktadir) August 5, 2021
Şairin adı ve fotoğrafı kullanılarak açılan Twitter profilinde de aynı durum söz konusu:
“Üzüldüğünü anlamayan, seni mutlu edemez.”
— Cemal Süreya (@csureya) February 8, 2021
İsmi geçen hesapların, yüksek sayıda kişiye hitap ettikleri halde kaynak gözetmeden, kopyala-yapıştır usulle paylaşım yaparak -bahse konu olan sözde de olduğu gibi- asılsız birçok iddianın yaygınlaşmasına sebep oldukları aşikar.
Bu ve benzeri profillerin, kaynaksız ve hatalı iddiaların yayılması dışında, bu tür iddiaların ortaya atılmasını bizzat şiar edindikleri görülüyor; zira ifadenin Cemal Süreya’ya atfedilerek dolaşıma girmesi, bu paylaşımlar vesilesiyle gerçekleşmiş görünüyor.
Sanal platformlardaki paylaşımlar şairi işaret etse de iddialarda gerçeklik payı bulunmuyor; ifade Cemal Süreya’ya ait değil.
Şairin tüm şiirlerinin derlendiği Sevda Sözleri isimli kitabı taradık fakat mezkur söze dair bir iz bulamadık.
Şairin yoğun, canlı ve kendine has imgelerle ördüğü şiirleriyle hiçbir yönden bağdaşmayan ifadenin kime ait olduğuna dair herhangi bir bilgi bulunmuyor.
Ece Ayhan tarafından, Cemal Süreya’nın 9 Ocak 1990’daki ölümünün ardından yayımlanan “Cemal Süreya’yla Çırılçıplak, Başıbozuk Ama Uygarca” başlıklı söyleşide şair, kendi şiirini “Güneşten yırtılmış caz, kavaldan dökülen gökyüzü” olarak nitelemişti.
Cemal Süreya’nın, Enver Ercan’la “Düşün” dergisi için Ocak 1986’da yaptığı bir başka söyleşide yine aynı ifadeleri kullandığını görürüz. Şair, Enver Ercan’ın “Şiirimize bir noktada özgül bir katkınız olduğu konusunda da mutlaka bir izleniminiz vardır” sözüne karşılık şöyle cevap verir:
“Tam değil ama, caz sesi gibi bir şey. Bunu daha yayımlamadığım bir şiirimde de söylemişimdir. Ama başka bir şey için söylemişim: Güneşten yırtılmış caz sesi ve kavaldan akan gökyüzü…Şiirimi buna benzetebilirim.”
İncelemeye konu olan söz ile Cemal Süreya arasındaki üslup farkını vurgulamak adına yazımızı, şairin kendi şiir anlayışını özetleyen bu imgelerin yer aldığı “Yaz Sonu” şiiriyle sonlandıralım:
Yaz Sonu
Sukürenin perisi sen; sen, taşkürenin avcısı,
Bir kişi daha olsa yanınızda
Siz orda öpüşürken,
Ne diyorum bir kişi daha;
Alamut kalesinde öpüşürdünüz.
Ona göre gelişirdi her şey,
Yeni bir güzelduyu açılırdı
Bir töre can çekişirken.
Karagözlü hançer, sen; sen, mavi bakışlı kılıç,
Unutulmazlarınızı dökerken birer birer,
İki kişi daha olsa yanınızda,
Mihri’nin vuruluşu ve çantası
Ve elindeki tuğla da gelirdi gündeme;
Daha sonra kesilen barsağı, iki metre;
Kediler uzaklaşırdı ısrarla camdan bakan;
Ne diyorum iki kişi daha.
Kavaldan akan gökyüzü, sen; sen, düşten geçilmez bahçe,
Sınıf arkadaşları, şarap ve tüzük kokan,
Dağın Eskisi’ne iki vadiden seslenirken,
Ne diyorum beş kişi daha olsa yanlarında,
Ama her şeye üçünün bileşkesine varan;
Ne bilim-sanatı Hayyam’ın, ne siyaseti Nizam’ın,
Ne yiğitlik, ne aşk… Bir şey kalmazdı tek başına.
Ahırlarımızda her zaman sana ayrılmış bir at vardı.
Ve sen sonunda bir gün çıkar gelirsin diye,
Çok şeyin adı küçük yazıldı;
Silinmez anlar vardır,
Karşı konmaz özlemler,
Ben şimdi ne istediğimi de bilmeden artık
Bağırıp duruyorum ya, şurda,
Sen yaz sonu ilan eden güzel keten,
Güneşten yırtılmış caz, sen!
(Cemal Süreya, Sevda Sözleri, İstanbul: YKY, 2008 s. 210)