“Türk Öğün, Çalış, Güven” Deyişinde “Övünmek” Vurgusunun Olmadığı İddiası Doğru Değil

Atatürk’ün “Türk Öğün Çalış Güven” sözünün anlamının “Türk, aklını kullan, çalış, güven” ya da “Türk, iftihar et / gururlan, çalış güven” olduğuna dair 2 farklı yorum bulunmaktadır. “Türk Öğün, Çalış, Güven” vecizesi yanlış bir yazım içermemektedir. Atatürk’ün bu vecizede “övün” değil, “öğünmek” fiilinin emir kipindeki “öğün” kelimesine yer verdiği bilinmektedir. Atatürk, “övünmek” fiilinin emir şekli olan “öğün” kelimesiyle “akıl et, düşün” yerine “iftihar et” demek istemiş olup, bu vecizesiyle Türk milletine geçmişiyle övünme yönünde çağrıda bulunmaktadır.

Yanlış İddia

 

Ankara’nın Kızılay semtindeki Güvenpark’ta yer alan -eski adı “Zafer Anıtı” olan- “Güven Anıtı”nın kaidesine tunç harflerle nakşedilmiş Mustafa Kemal Atatürk’e ait deyişi herkes bilir: “Türk Öğün Çalış Güven”

Ancak bu vecizenin “Türk Öğün, Çalış, Güven” Mi? mi yoksa “Türk Övün, Çalış, Güven” şeklinde mi olduğu konusunda uzlaşı yok. Deyişin 2. kelimesinin “öğün” mü yoksa “övün” mü olduğu ya da bu kelimenin manası üzerinde herkes hemfikir değil. Ayrıca kimileri Atatürk’ün “iftihar etme, böbürlenme” anlamına gelen “övünme” çağrısında bulunduğunu kimileri ise “aklını kullanma, akletme, düşünme” anlamına gelen “öğünme” çağrısı yaptığını öne sürmektedir.

Bu iddiayı içeren aktarımlardan bazı örnekler sunacak olursak:

 

türk öğün çalış güven övün

 

türk övün çalış güven öğün

 

“Türk, Öğün, Çalış, Güven” Mi? “Türk, Övün, Çalış, Güven” Mi?

Peki, Atatürk bu deyişiyle “Türk, aklını kullan, çalış, güven” mi yoksa “Türk, iftihar et / gururlan, çalış güven” mi demek istedi?

Bu noktada Güvenpark’taki Güven Anıtı‘nın hikâyesinden de biraz bahsetmek gerek. Güven Anıtı, Clemens Holzmeister’ın tasarımı baz alınarak 1934-35 yıllarında Anton Hanak ve Josef Thorak adlı heykeltraşlar tarafından yapılmış olup, 1 Kasım 1934 tarihinde ön kısmının, 1935’te ise arka bölümünün açılışı yapılmıştır.

 

Güven Anıtı'nın kaidesindeki "Türk Öğün Çalış Güven" yazısı
Güven Anıtı’nın kaidesindeki “Türk Öğün Çalış Güven” yazısı

 

Atatürk, 1 Kasım 1934’teki anıtın ön bölümünün açılışına katılmıştır. Yani, bahsi geçen vecizenin sahibi Atatürk, bu sözün kaideye “Türk Öğün Çalış Güven” şeklinde yazıldığını kendi gözleriyle görmüş ve (sükut ikrardandır ilkesi ışığında) onaylamıştır. Vecizenin “öğün” yerine “övün” şeklinde yazılması gerektiğini iddia edenlerin atladığı ana noktalardan biri budur.

 

Atatürk 1 Kasım 1934 tarihinde Güven Anıtı'nın açılışında
Atatürk 1 Kasım 1934 tarihinde Güven Anıtı’nın açılışında

 

“Türk, Öğün, Çalış, Güven” vecizesindeki “öğün” kelimesi Atatürk’e ait büstlerde ve diğer anıtlarda “öğün” şeklinde yazılıdır, “övün” şeklinde değil (Gerçi Güven Anıtı’nda “Türk Övün Çalış Güven” yazdığına yönelik resimler de mevcuttur).

Öğün ya da övün şeklindeki yazımının hangisinin doğru olabileceğine sonra değineceğiz. Ancak, Atatürk’ün bu vecizedeki “öğün” kelimesiyle neyi kastetmiş olabileceğine odaklanmak gerek.

Atatürk’ün bu vecizeyi söylediğine dair Güven Anıtı’nın yanı sıra 2. delil Afet İnan’ın “Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler” adlı kitabıdır. Afet İnan, Atatürk’ün bu sözü söylediğini şöyle belirtir (Afet İnan (1959). Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 5. Baskı 2007, Sf:438):

“Atatürk, en çetin koşullar içinde sorumluluğu üzerine aldığı zaman, daima ulusun genel çıkarlarına hizmet etmek için uğraştığından başarılı işler yapmıştır. Atatürk, Türk ulusuna en büyük nasihatini şu üç kelimede özetlemiştir: “Türk! Övün, Çalış, Güven! “

Ve İnan, Güven Anıtı’nın açılışında yanında bulunduğunu Atatürk’ün bu sözle neyi kastettiğini şöyle açıklamaya devam eder (Afet İnan (1959). Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 5. Baskı 2007, Sf:438-439):

Bu sözleri Ankara’da ki Güven Anıtı için yazdırırken yanında bulunmuş ve açıklamalarını dinlemiştim. O diyordu ki:

“Türklük esastır. Bu mevcudiyeti, tarih içinde araştırmak, müselsel (birbirine bağlı olarak gelen) bir tarih içinde, tespit edilecek Türk medeniyeti ile övünmek, yerinde olur. Fakat bu övünmeye layık olmak için bugün çalışmak lazımdır. Her sahada, bilhassa medeniyet alemine eser vermek için çalışkan olmayı hedef tutmalıdır.”

27 Mart 1937’de ise O, gençlere hitap ederken şöyle diyor:

“Yorulmadan beni takip edeceğinizi söylüyorsunuz. Fakat arkadaşlar, yorulmadan ne demek? Yorulmamak olur mu? Elbette yorulacaksınız. Benim sizlerden istediğim şey yorulmamak değil, yorulduğunuz zaman dahi durmadan yürümek, yorulduğunuz dakikada da dinlenmeden beni takip etmektir. Yorgunluk her insan, her mahluk için tabii bir haldir. Fakat insanda yorgunluğu yenebilecek manevi bir kuvvet vardır ki, işte bu kuvvet yorulanları dinlendirmeden yürütür. Sizler, yani yeni Türkiye’nin genç evlatları! Yorulsanız da beni takip edeceksiniz! Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar. Türk Gençliği gayeye bizim yüksek idealimize durmadan yorulmadan yürüyecektir.”

Atatürk, çalışkan bireylerin oluşturduğu bir ulusun geleceğe güvenebileceğini düşünmüştür. Tarihiyle övüne bilen, çalışmaya dayanabilen uluslar geleceğine güvenle bakmakta elbette haklı olacaklardır.

Yani, manevi kızı Afet İnan’a göre Atatürk “öğün” çağrısıyla “iftihar etmek” manasını vermiştir.

Atatürk’ün konuşma ve yazışmalarında “öğünmek” kelimesini “övünmek” anlamında kullandığını görüyoruz. Derlediğimiz örnekleri sıralayacak olursak:

  • Atatürk, TBMM’nin 3. dönem 3. toplanma yılını 1 Kasım 1933 tarihinde açarken “iftihar etmek” anlamındaki “öğünmek” kelimesini şöyle kullanmıştır (Atatürk Araştırma Merkezi (2006). Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri. Divan Yayıncılık):
  • “Millet, geçen on senelik cumhuriyet eserlerini, topluca gözden geçirdi ve gerçekten sevinmeğe ve öğünmeğe hakkı olduğunu gördü”
  • TBMM’deki 4. dönem 4. toplanma yılını 1 Kasım 1934 tarihinde açarken yaptığı konuşmada da “öğünç” şeklindeki kelimeyi şöyle kullanmıştır:
  • “Geçen yıl içinde, yurtta çok gerekli işler görülmüştür. Dış işlerindeki arasız çalışmalarımız da, genel siyasamıza; ulusal ülkümüze uygun olarak başarılmıştır. Bundan ötürü, büyük Meclis‘in ulus işlerindeki özeni, ulusumuzun canlılığı, gerçekten öğünçle anılmağa değer”
  • Aynı konuşmada “öğünmek” yerine “övünmek” fiilinin de kullanıldığını görüyoruz:
  • “Ulusumuzun, böylelikle, hem devletin maliyece olan gücüne güvenini, hem de bayındırlık siyasamıza verdiği değeri, bir daha göstermiş olması, övünülecek bir erginliktir”
  • CHP’nin 4. Büyük Kurultayı için 9 Mayıs 1935 tarihli açılış konuşmasında da aynı kelimeyi şöyle kullanmıştır:
  • “Türk ulusu ancak varlığını derin ve sağlam kültür sınırları ile çevreledikten sonradır ki, onun yüksek kapasitesi ve erdemi, uluslar arasında tanılır. Türk ulusuna doğunsal rengini veren bu devrimlerden her biri, çok geniş tarihsel devirlerin öğünebileceği büyük işlerden sayılsa yeridir”
  • Atatürk’ün Türk Dili Araştırma Kurumu’nun 3. kuruluş yıldönümü münasebetiyle gönderilen saygı ve teşekkür telgrafına verdiği 12 Temmuz 1935 tarihli yanıtta da bu fiili “öğünmek” şeklinde kullandığı görülüyor (Atatürk Araştırma Merkezi (2006). Atatürk’ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri IV):
  • “Türk Dili Araştırma Kurumu Genel Sekreterliğine, Türk Dili Araştırma Kurumu‘nun üç sene içinde yaptığı işler çok büyüktür. Kurum içinde çalışan arkadaşlar bununla öğünebilirler. Kamunuzu kutlular, tam basanlar dilerim.”

 

“Türk, Öğün, Çalış, Güven” Ne Anlama Geliyor?

“Türk Öğün Çalış Güven” vecizesi ile Atatürk’ün “Türk, aklını kullan, çalış, güven” ya da “Türk, iftihar et / gururlan, çalış güven” demek istediğine dair 2 farklı yorum bulunmaktadır. Atatürk’ün “Türk, Öğün, Çalış, Güven” vecizesiyle “Türk, önce aklını kullan ve düşün, sonra çalış, sonra da güven duy” demek istediğini öne sürenler, “öğünmek” fiilinin “övünmek”le ilgili olmadığını, “öğrenmek, kendini eğitmek” anlamlarını taşıdığını iddia etmektedir. Bu iddiaya göre Orhun Abideleri’ndeki Bilge Kağan Anıtı’nda yer alan “ökün!” emrinin “öğün” şeklinde yorumlanmasıyla birlikte “öğ” / “ök” kelimesi Türkçede “akıl / us” anlamına gelmekte ve öğüt, öğretmek, öğretim gibi kelimeler bu kökten türemektedir.

“Övünmek” fiili TDK tarafından “bir niteliği sebebiyle kendini yücelmiş sayarak bundan abartmalı bir biçimde söz etmek, iftihar etmek” şeklinde tanımlanmaktadır. “Öğün” kelimesini görünce bazılarının aklına “yemek vakti” yahut “bir vakitte yenilen yemek” de gelebilir. Kimileri de “öğün” kelimesine “kez, defa” anlamını yükleyebilir.

Türkçemizdeki bazı kelimelerde ğ (yumuşak g) harfinden v harfine dönüşüm gözlemlendiği bilinmektedir. Soğan-sovan, döğmek-dövmek örneklerinde olduğu gibi. Benzer şekilde “öğün” kelimesindeki “ğ”nin “v” harfine evrilerek kelimenin “övün” şekline büründüğü, “öğün” sözcüğündeki “iftihar” anlamının “övün” formatına kaydığı, “öğün”ün ise zaman içerisinde “yemek” anlamıyla ön plana çıktığı anlaşılmaktadır. Şemsettin Sami’nin Kamus-i Türkî adlı eserinde de medh etmek, temeddüh etmek, tefahür etmek tanımlarıyla “öğenmek” şeklinde bu fiilin yer aldığı görülüyor. Günümüzde de birçok yazarın iftihar etmek anlamındaki fiili “öğünmek” şeklinde aktardığı anlaşılıyor.

Atatürk’ün bu vecizesiyle Türk milletine geçmişiyle övünme yönünde çağrıda bulunduğu anlaşılıyor (Peki, bahsi geçen fiilin günümüzde “öğünmek” yerine “övünmek” şeklinde kullanılıyor olmasından hareketle bu vecizeyi “Türk, övün, çalış, güven” şeklinde kullanmak ne kadar doğru?).

“Türk, öğün, çalış, güven” olarak zikredilen vecizenin orijinal halinin korunmasının ve “öğün” kelimesiyle verilen kastın göz önünde bulundurulmasının en uygun hareket olacağını düşünüyoruz. Aksi, Atatürk’ün “Nutuk” adlı eserinin isminin “Söylev” şekline çevrilerek yayınlanması kadar yanlış ve gereksiz bir hareket olacaktır.

 

Ankara Kızılay Medyanı'nın yakınındaki Güven Park'ta yer alan Güven Anıtı
Ankara Kızılay Medyanı’nın yakınındaki Güven Park’ta yer alan Güven Anıtı

 

“Türk, Öğün, Çalış, Güven” Sözündeki “Öğün”ün Kökeni

Atatürk’ün “Türk öğün, çalış, güven” sözündeki “öğün” çağrısının “aklını kullan” anlamına geldiği, “övünmek” ile bir ilgisinin bulunmadığı, fiilin kökeninin “öğ” yani “akıl, us” anlamına gelen eski bir Türkçe sözcük olduğu, “öğrenci, öğrenim, öğretmen” gibi sözcüklerin bu kökten türediği de iddia edilmektedir. Ancak, “Türk, öğün, çalış, güven” vecizesindeki “öğün” ifadesi, “övün” ile aynıdır.

Konu hakkında yöneltilen bilgi edinme talebine Türk Dil Kurumu tarafından verilen yanıtta da Atatürk’ün “Türk, öğün, çalış, güven” sözündeki “öğün” ifadesinin “övün” ile aynı olduğu şöyle aktarmıştı:

“”Türk, öğün, çalış, güven” cümlesindeki “öğün” sözü “övünmek” fiilinin emir şeklidir. Kurumumuza 1941 yılından bu yana yayımlanan yazım kılavuzlarında söz konusu fiil hem “öğünmek” hem de “övünmek” şeklinde yazılmıştır. Kurumumuzun 2000 yılında yayımlanmış İmla Kılavuzu’nda “ğ-v değişmesi” başlığı altında “Dilimizde değişik biçimlerde yazılan birtakım Türkçe kelimeler vardır: döğmek, dövmek; göğermek, gövermek; oğmak, ovmak; öğmek, övmek; söğmek, sövmek. Dilimizde o, ö seslerinden sonra gelen ğ’lerin v’ye dönme eğilimi güçlüdür. Ortak söyleyişte v’li biçimler daha yaygın olmakla birlikte ğ’li biçimler de büsbütün ortadan kalmış değildir.” bilgisi yer almaktadır. Ancak 2005 yılında yayımlanan Yazım Kılavuzu’nda bu ikili yazılıştan vazgeçilerek söz konusu kelimelerin “dövmek, gövermek, ovmak, övmek, sövmek” şeklindeki yazılışları tercih edilmiştir.”

 

türk öğün çalış güven türk övün çalış güven
Türk Dil Kurumu’nun “Türk, öğün, çalış, güven” sözündeki “öğün” sözcüğünün kökenine dair sunduğu bilgi edinme başvurusu yanıtı

 

1993 – 2000 yılları arasında Türk Dil Kurumu başkanlığı görevini üstlenen dil bilimci, Türkolog ve yazar Ahmet Bican Ercilasun, “Türk öğün çalış güven” vecizesinde geçen “öğün” sözcüğünün “og” kökünden türemediğini ve “aklını kullan” manasına gelmediğini şöyle belirtmişti:

“Öğünmek” kelimesini “övünmek” olarak açıklamam epeyi tartışmalara yol açtı. Öğünmek kelimesinin “övünmek” anlamına gelmediği, “öğrenmek”le ilgili olduğu, hatta Eski Türk metinlerinde “akıl” anlamına gelen ög / öğ kelimesine dayandığı şeklinde itirazlar oldu. Genel ağda (internette) da benzer iddiaların epeyi yaygın olduğunu gördüm. Bu konuda ciddi bir bilgi kirliliği olduğunu görünce meseleyi ele almak gerektiğini düşündüm.

Türk Dil Kurumunca 2010’da yayımlanmış Türkçe Sözlük’te fiil, “övünmek” maddesinde yer alır; anlamı da “iftihar etmek, kendi kendini övmek” olarak verilir.

Bugün çoğunlukla “övünmek” şeklinde telaffuz ettiğimiz bu kelime, yakın zamanlara kadar “öğünmek” şeklinde telaffuz ediliyordu. Harf inkılabından önceki sözlüklerde de ğ sesini veren çift keşideli kef ile yazılmaktaydı. Mesela M. Bahaeddin’in, harf inkılabından hemen önce, 1927’de basılmış ve Maarif Vekâleti tarafından “çok faydalı bir eser olduğu tasdik edilmiş” Yeni Türkçe Lugat’inin 111. sayfasında elif-vav-keşidesi (yukarıdan çekilen çizgisi) çift olan kef-nun-mim-kef ile “öğünmek” şeklinde yazılmış ve anlamı da “kendi kendini methetmek; müftehir ve mütekebbir olmak, kendine güvenmek” olarak verilmiştir. Harf inkılabından beş yıl sonra Güvenpark’ta yapılmış olan anıtta da Atatürk’ün sözü Ğ ile ÖĞÜN şeklinde yazılmıştır.

Özellikle o ve ö seslerinden sonra ğ>v değişmesi, Türk dilinin çok iyi bilinen ses değişmelerinden biridir. Oğmak>ovmak, koğmak>kovmak, döğmek>dövmek, söğmek>sövmek gibi birçok örnekte bu ses değişmesini görürüz.

Oğ>ov, öğ>öv ses değişmesi, yakın zamanlarda olmuş bir değişmedir; v’li söylenişler daha yaygın olmakla birlikte değişme bugün bile tamamlanmamıştır; yukarıdaki kelimeleri hâlâ ğ ile söyleyenler vardır. Nitekim Türk Dil Kurumu’nca 2005’te basılmış Türkçe Sözlük’te de öğünmek fiili övünmek fiiline gönderilmiştir. Öğünmek fiilinin madde başında yer alması ve bk. övünmek denilmesi, öğünmek söyleyişinin hâlâ var olduğunu ve iki fiilin aynı anlamı taşıdığını gösterir. Gökhan Ölker tarafından, 1945-1950 arasındaki yazılı kaynakların taranmasıyla oluşturulan ve bir milyonluk kelime havuzundan meydana gelen Yazılı Türkçenin Kelime Sıklığı Sözlüğü adlı doktora tezinde öğünmek fiili 15, övünmek fiili yine 15 kez geçmektedir. Bu tespit de o yıllarda kelimenin hem öğünmek, hem övünmek şeklinde kullanıldığını gösterir. Muharrem Ergin de Türk Dil Bilgisi kitabında öğmek>övmek, döğmek>dövmek gibi örnekler vererek bu değişikliğin “çok yeni bir hadise” olduğunu belirtir (1962, s. 85).

Öğün- fiili, öğ- fiilinden -n- eki ile yapılmış bir türevdir. Tara-n-, yıka-n-, çek-in- örneklerinde olduğu gibi. Tuncer Gülensoy’un Türkiye Türkçesindeki Türkçe Sözcüklerin Köken Bilgisi Sözlüğü’nde de “kendisiyle iftihar etmek” anlamındaki övün- fiilinin Orta Türkçedeki ög- (öğmek, sena etmek) kökünden +-(ü)n- dönüşlülük ekiyle türetildiği belirtilmiştir. Sir Gerard Clauson da ünlü etimolojik sözlüğünde ögün- fiilinin Kâşgarlı Mahmud’da ol özin ögündi şeklinde yer aldığını, bu cümlenin “o, kendini övdü” anlamına geldiğini ve fiilin de “birisini övmek” anlamındaki ög- fiilinden türediğini belirtmiştir (1972: s. 110-111).

Eski metinlerde “akıl” anlamına gelen ög ismi ise “düşünmek” anlamındaki ö- fiilinden türemiştir. Türkçede isimden fiil yapan +ün- eki yoktur; bu sebeple ögün- fiili bu isimden türemiş olamaz. Ög ismi Çağatay Türkçesinde oy biçimine dönüşmüş ve “fikir, düşünce” anlamında kullanılmıştır. Türkistan lehçelerinin birçoğunda da bu anlamda kullanılmaya devam etmektedir. Özleşme hareketi sırasında “rey” için teklif edilen ve bugün de kullandığımız oy kelimesi işte bu Çağatayca oy’dur. Öğren-, öğret- fiillerinin etimolojisi ise tamamen farklıdır.

Bilgi kirliliğinin sebebi büyük ihtimalle, övünmek fiilinin bugün daha çok olumsuz anlam çağrıştırmasından kaynaklanmaktadır. “

 

“Türk, Öğün, Çalış, Güven” Yerine “Türk, Övün, Çalış, Güven” Kullanımını Teşvik Etmek Gereksiz ve Yersiz

Nasıl-yazilir.com‘un bu husustaki incelemesi iyi bir özet niteliğinde:

“Bu söz aslında “Türk, öğün, çalış, güven” şeklinde söylenmiştir fakat övünmek fiili V harfiyle yazmak gerekir. Bu kural, bu sözün sloganlaşmasından sonra yerleşmiştir.

1920’li, 1930’lu yıllarda Orhun Anıtları’nı inceleyen Türk bilimcileri Bilge Kağan anıtında Türklere hitaben söylediği “Ökün!” () emrini öğün (övün) şeklinde yorumlamıştır. “Türk öğün, çalış, güven” sloganı bundan esinlenerek oluşmuştur.

Sloganın bu kökenine saygı duyarak “öğün” kelimesini muhafaza etmek tercih edilebilir. Fakat akıldan çıkarılmaması gereken iki husus vardır. Birincisi, Bilge Kağan’ın yazdırdığı “Ökün” emri düşün, pişman ol, ders al gibi bir anlama gelir. Günümüz Türkçesinde öğüt kelimesi o anlamdan kalmadır. Kendini övmek anlamına gelen övünmek ise V harfiyle yazılır. Bunlar iki ayrı fiildir. Türkçede buna benzer V-Ğ dönüşümleri vardır. Dövüş-Döğüş gibi.”

Google’da yapılan aramada örneğin “Türk Öğün Çalış Güven” sözünün “Türk Övün Çalış Güven“den daha yaygın kullanıldığı görülmektedir.

“Türk Öğün Çalış Güven” vecizesi yanlış bir yazım içermemektedir. Dil yaşayan ve değişen bir olgudur. Ancak, anılı vecize “Türk Öğün Çalış Güven” şeklinde zihinlerde yer etmiştir. Bundan farklı şekilde kullanılmasına lüzum yoktur.

 

“Türk Öğün, Çalış, Güven” Sözüne Dair Hatalı Bilgi Paylaşan Yazarlar

Mehmet Barlas, Sabah Gazetesindeki “Türkler Öğünmeli Mi, Yoksa Övünmeli Mi?” başlıklı 28 Ekim 2004 tarihli yazısında Güven Anıtı’nda “öğün” kelimesinin yer almasının yanlış olduğunu öne sürmüş:

"Yanlış kullanılan bir kelime, ne çağrışımlara yol açtı.. Ankara'nın anıtları böyledir işte."

 

* Bilgi edinme başvurusu görselinden istifade ettiğimiz Tunahan Koçak‘a teşekkürlerimizle…

 

 

2 Yorumlar

  1. John William Draper Reply

    Burada Atatürk’ün kişiliğini göz önünde bulundurmak gerek. Neyi kastetmek istediği böyle tahmin edilebilir. Atatürk ömrü boyunca eleştirel düşünceyi halka yaymaya çalışmış, akılcılık prensibini benimsemiştir. Küllerinden doğmakta olan bir ulusun iftihar etmeye değil aklını kullanmaya ihtiyacı olduğundan bu sözdeki ‘öğün’ kelimesi aklını kullan anlamında algılanmalıdır.

Yorumunuzu yazınız...