“Çok Oturgaçlı Götürgeç”, “Tavuksal Fırtlangaç”, Ulusal Düttürü”, “Gök Götürü Konuksal Avrat”, “Çatal Batmaz Kaydırgaç” Gibi İfadelerin Türk Dil Kurumu Tarafından Dilimize Yerleşmiş Kelimelere Karşılık Olarak Üretildiği İddiası Köklü Bir Şehir Efsanesidir  

 

“Ülkesini, yüksek istiklâlini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.”

M. Kemal Atatürk (2 Eylül 1930)

 

Türk Dil Kurumunun (TDK) işlevinden bahsedildiği ortamlarda toplumsal hafızada yer etmiş olan “çok oturgaçlı götürgeç” (“otobüs”), “gök götürü konuksal avrat” (“hostes”), “Ulusal Düttürü” (“İstiklâl Marşı”), “çatal batmaz kaydırgaç” (“zeytin”), “tavuksal fırtlangaç” (“yumurta”) gibi ifadelere atıf yapıldığına mutlaka şahit olmuşsunuzdur. Mezkûr karşılıklar, bazen bir öğretmenin derste örneği, bazen sosyal medyada etkileşim unsuru, bazen arkadaş sohbetinde dalga konusu olmuş ve en meşhur şehir efsanelerinden birine dönüşmüş durumda.

TDK’nın türettiği sanılan, ancak kurumla ilgisi olmayan sözcüklerden bazıları şunlardır:

  • Otobüs: Çok oturgaçlı götürgeç
  • Tren: Alttan ittirmeli üstten tüttürmeli çok oturgaçlı getirgeçli götürgeç
  • Yumurta: Tavuksal fırtlangıç
  • İstiklâl Marşı: Ulusal düttürü
  • Hostes: Gök konutsal avrat
  • Uçak : Gökkonut
  • Restaurant: Sosyal Otlangaç
  • Fren: Durdurgaç
  • Fotoğraf makinesi: Şekil çeken
  • Minibüs: Kaptıkaçtı
  • Zil : Zırlangaç
  • Problem : Zorlangaç
  • Flüt : Öttürgeç
  • Ütü : Alttan püskürtmeli düzelteç
  • Gitar: Çok telli çalgaç

Peki, bu sözler gerçekten Türk Dil Kurumu tarafından mı üretildi?

Bu soruya verebileceğimiz yanıt: Hayır. Bu absürt karşılıklar Türk Dil Kurumu tarafından üretilmedi.

Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünü yapmış olduğu Dil İnkılabının sonuçlarından biri de 1932 yılında (ilk adı Türk Dili Tetkik Cemiyeti olan) Türk Dil Kurumunun kurulmasıdır. Kurumun temel amaçları “Türk dili üzerinde araştırmalar yapmak, yaptırmak ve Türk dilinin güncel sorunlarıyla ilgilenerek çözüm yolları bulmak” olarak belirlenmişti. Bu amaçlar doğrultusunda yapılan çalışmalardan biri de yabancı kökenli sözcüklere Türkçe karşılıklar bularak dilin özleşmesini sağlamaktır. Yabancı kökenli sözcüklere Türkçe karşılıklar bulmak bizzat Atatürk’ün öncülük ettiği bir husustur. “Uzay, üçgen, dörtgen, eşkenar, açı, çember” gibi terimler Atatürk tarafından geometri literatürümüze eklenmiştir.

Çalışmalar neticesinde TDK’nin önerdiği kelimeler ilk duyulduklarında yadırganmıştır; sözcüklerden kimi zamanla yerleşirken kimi ise kabul görmeyerek sözlük maddelerinde kalmıştır.

1934 yılında Türk dilinin özleştirilmesi amacıyla yapılan çalışmaların ilk ürünleri “Osmanlıcadan Türkçeye Söz Karşılıkları Tarama Dergisi adıyla iki cilt olarak yayımlanır. Arapça ve Farsça kelimelere tarihi ve çağdaş lehçelerde yaşayan sözler verilen dergide yayımlanan kelimelerin bir kısmı (olağan, armağan, aydın, onay, oturum, örnek, sayı, tüketmek) kabul görüp yaygınlaşırken, tutulmayan sözler de (dırdalaş, tımarsık, yavzagımak) çoktur (Şükrü Halûk Akalın (2002). “Atatürk Döneminde Türkçe ve Türk Dil Kurumu“. Türk Dili. 2002-2. 607. Temmuz 2002. Sf: 1-58)

Atatürk’ün okuduğu bir makalenin ardından Güneş-Dil Teorisi üzerine çalışılmasını istemesi yeni bir anlayışı beraberinde getirir. Bu teoriye göre “madem bütün dillerin kaynağı Türkçe idi, o halde Türkçeye bu dillerden geçen sözlerin kökeni de Türkçeydi.” Tüm diller Türkçe olarak kabul gördüğünden dilden yabancı sözcükleri atma girişimi tamamen durur.

Şükrü Hâluk Akalın, Zeynep Korkmaz’ın Güneş-Dil Teorisi’nin tasfiyecilik hareketini frenleme görevini üstlendiği görüşünde olduğunu belirtir.

Atatürk’ün vefatının ardından Koruyucu (Hami) Başkan sıfatına sahip olan İsmet İnönü döneminde dili özleştirme çalışmaları ivme kazanarak sürer. Dil İnkılabının başında bizzat Atatürk’ün de içinde yer aldığı, kitap yazmak suretiyle destek verdiği kelime üretimi giderek uydurmacılık olarak görülmüş ve Türk Dil Kurumu çok fazla eleştirilmiştir.

Bu şehir efsanesinin evveliyatına baktığımızda 1950’li yılların sonundan beri gündemde olduğunu görüyoruz. 2005 yılında Hilmi Yavuz ve Attilâ İlhan’ın bahse konu sözler hakkındaki görüşlerine başvurulan bir haberde Hilmi Yavuz, ““TDK’nin siyasetiyle dalga geçmek için muhafazakar kesim 50’li yıllarda bunları üretti. Bu sözler hiçbir zaman ciddiye alınmadı zaten. Nurullah Ataç’ın öncülük ettiği dilde aşırı gelebilecek özleşme çabalarını eleştirmek içindi.” derken Attilâ İlhan, “Ben ilkokuldayken Osmanlıca-Türkçe kılavuz geldi. Biz ufacık çocuklar bu işi alaya aldık. O zaman Cumhuriyet Halk Partisi diyecek yerde ‘Kamul Buyrul Tüz Bölemi’ diyorlardı.” demiştir. Hıncal Uluç ise, 16 Temmuz 2010’da Sabah gazetesinde yayımlanan “Gök Götürü Konuksal Avrat” başlıklı yazısında bu ifadelerin 50’li yılların sonunda TDK ile dalga geçmek maksadıyla mizah kafasıyla üretildiğini ileri sürmüştür. Yazının devamında ise, “Kurumun zaman zaman önerdiği sözcüklerin hemen medyaya, oradan üniversite kantinlerine, işyerlerine, kahvelere düşerdi. Yeni kelimelerle alay ederken, kendi uydurmalarımızı da ekler, kahkahayı basardık.” demiştir.

1960’lı yıllarında kim tarafından üretildiğini bilmediğimiz ama TDK’nin üretmediğine artık emin olduğumuz bu sözler üzerine yapılan eleştirilerin devam ettiğini görmek mümkündür. Agâh Sırrı Levend Türk Dili dergisinin 169. sayısında (1965) şehir efsanesinin TDK sözlüklerinde hiçbir zaman yer almadığına, kulaktan kulağa aktarılan bir uydurmaca olduğuna dikkat çeken “Uydurma Nedir? Uydurmacılık Niye Derler?” başlıklı yazı yayımlar (Agâh Sırrı Levend (1965). “Uydurma Nedir? Uydurmacılık Niye Derler?”. Türk Dili. S. 169. Sf: 1-4).

“Gezip dolaştığımız yerlerde bize soruyorlar:

-Fakat, Dil Kurumu’nun uydurduğu kelimeler de pek tuhaf!

-Hangi kelimeler?

-Örneğin, İstiklâl Marşı’na ‘ulusal düttürü’ diyormuşsunuz?

Bu örneğe başkalarını da ekliyorlar: Hostes karşılığı ‘gök konuksal avrat’; otomobil karşılığı ‘öz itişimli götürgeç’; bisiklet karşılığı ‘ayak iter götürgen’; sigara karşılığı ‘tütünsel dumangaç’; imam bayıldı karşılığı ‘içi geçmiş dinsel kişi’ diyormuşuz.

Bu sözleri işitince şaşırarak soruyoruz:

-Bunları bizim uydurduğumuzu nereden biliyorsunuz?

-Öyle söylüyorlar!

-Peki, sözlüğe baktınız mı?

-Hayır!”

Yazılı kaynaklarda mezkûr sözleri TDK’nin ürettiğine dair tartışmaların 1980’li yılların başında da devam ettiğini görmekteyiz.

Prof. Dr. Cemal Mıhçıoğlu’nun eski kaynaklar üzerinde bir inceleme yaparak ay adlarına öz Türkçe karşılıklar bulma hususundaki incelemesinin Türk Dili dergisinin Mart 1979 tarihli sayısında yayımlanmasının ardından Türk Haberler Ajansının yazıyı yanlış yorumlayarak Türk Dil Kurumunun ay adlarını değiştirmesi şeklinde haber yapmasının ardından dönemin köşe yazarları TDK’nin “uydurmacılığı” üzerine eleştirel yazılar kaleme alırlar. Bu yazılardan biri olan Rauf Tamer’in 7 Mart 1980 tarihli Tercüman gazetesinde kaleme aldığı “En Mühim Mesele” başlıklı yazısında kurumu eleştirirken bahse konu kelimelerden örneklere de yer vermiştir.

“Gök konuksal avrat…”

Ne bu?

Hostes

“Boynuzlu götüreç.”

Ne bu? Troleybüs

En komiği “Ulusal Düttürü”

İstiklâl Marşı… (Zaten bu yüzden yakışmıyor ya ağızlarına.)

Açkıcı işliği”

Efendim Bu da anahtarcı..     “Duvarın öbür tarafına” geçmek için…”

 

en mühim mesele

en mühim mesele dil

 

Tercüman’daki yazı üzerine TDK yetkilileri, bu sözcüklerin hiçbir zaman kurum tarafından türetilmediğine dair Ankara Nöbetçi Sulh Hakimliğine başvurarak gazeteye tekzip gönderir. Türk Dil Kurumu Genel Yazmanı Cahit Külebi’nin yazdığı cevaptan ilgili bölüm şöyledir:

“Gökkonuksal avrat”, “boynuzlu götürgeç”, “ulusal düttürü” gibi saygısız deyimler birtakım kendini bilmezlerin uydurmasıdır. Kurumumuz bu tür yakıştırmaları ulusal varlığımıza saygısızlık sayar.”

 

en mühim mesele yazı

 

sözün kısası tdk

 

2000’li yıllara geldiğimizde nesilden nesile aktarılan şehir efsanesi tüm yalanlamalara karşın varlığını sürdürür.

Yıllardır dilden dile dolaşan, dilimize yerleşmiş sözcüklere karşı absürt karşılıklar uydurduğu söylentileri TDK yöneticileri tarafından da bizzat tekzip edilerek iddia “şehir efsanesi” olarak nitelenmişti.

TDK’de en uzun süre başkanlık yapmış isim olan Prof. Dr. Şükrü Hâluk Akalın verdiği birçok demeç ve röportajda, Türk Dil Kurumunun çok oturgaçlı götürgeç, Ulusal Düttürü gibi sözcükleri hiçbir zaman üretmediğini söylemiştir.

Şükrü Haluk Akalın’ın TDK’nin hiçbir zaman şapka işaretini kaldırma ya da ‘çok oturgaçlı götürgeç’ gibi sözcükleri üretme gibi bir çalışmasının olmadığını aktardığı farklı demeçlerinde şu ifadeleri kullanmıştı:

* Neden hostes yerine “gök götürü konuksal avrat”, otobüs için “çok oturgaçlı götürgeç”, dediniz?

Bunlar tamamen bir uydurma. TDK’yi küçümsemek ve alaya almak için uyduruldu bunlar. TDK, hiçbir zaman bu tür karşılıklar önermedi.

“Türk Dil Kurumu’nun önemli bir işlevi de yabancı sözlere karşılık bulmaktır. Kurum, gündelik dile giren veya girme eğiliminde olan yabancı sözlere karşılık bulma çalışmasını gönüllülerden oluşan tartışma ve yazışma topluluklarında yürütmektedir. Sayısı yüzleri bulan ve toplumun çok farklı kesimlerinden kişilerin üyesi olduğu Yazışma Topluluğu kendilerine iletilen yabancı sözlere karşılık önerilerini kuruma iletmekte ve Tartışma Topluluğu da bu önerileri belirli aralıklarla yaptığı toplantılarda gündemine almaktadır. ‘Zırtgel’ halktan gelen bir öneridir ve bu karşılık Türk Dil Kurumu’nca onaylanmış değildir. Türk Dil Kurumu’nun geçmişte de ‘çok oturgaçlı götürgeç’ gibi karşılık önerdiği şeklinde bir şehir efsanesi vardır. Bu tür öneriler asla Türk Dil Kurumu tarafından yapılmamaktadır.”

“Uydurma lafları duyan kişilerin sözlüğümüzü açıp bakmasını öneriyorum. Bunlar uydurma, yakıştırma şeyler”

“Peki neleri yapmadı, Türk Dil Kurumu? Sıkça açıklamamıza karşın kamuoyunda yanlış bilinen şunları yapmadı Türk Dil Kurumu: Düzeltme işaretini, yani kâr, hâlâ, rüzgâr, hükûmet, millî gibi sözcüklerdeki şapka işaretini hiçbir zaman kaldırmadı… Çok oturgaçlı götürgeç, ulusal düttürü gibi sözcükleri ise hiçbir zaman üretmedi.”

1979 yılına kadar “tasfiyecilik ve aşırılıkla” eleştirilen TDK bu tarihten sonra “uydurmacılık” eleştirilerine maruz kalır. Bunun temel nedenini Âdem Terzi 2010 yılında Türk Dili dergisinde yayımlanan “Türk Dili Dergisi ve Yabancı Sözlere Karşılıklar” başlıklı yazısında “Arapça ve Farsça kelimelerin bir bölümünün yazı ve konuşma dilinde, halk ağızlarında ve tarihi metinlerde yer alan söz varlığıyla karşılanmasına rağmen Batıdan giren yeni kavramların büyük bölümünün türetilen yeni sözlerle karşılanmasına dayanan eleştiriler” olarak açıklar.

TDK, Dil Devrimindeki gelişmelerden yola çıkarak zaman zaman birçok yabancı sözcüğe Türkçe karşılıklar bulup öneriler getirmiştir. Bu öneriler içinde dilimize yerleşenler olduğu gibi Türk Dil Kurumunun eleştirilmesini haklı çıkaracak karşılıklar da vardır. 1978 yılında yayımlanan “Özleştirme Kılavuzu”ndan TDK Sözlük Kolunun Batı Kaynaklı Sözcüklere Karşılık Bulma Yarkurulu iş birliğiyle hazırlanan kılavuzda yer verilen kelimelerin bir kısmı hiç yerleşmezken, bir kısmı yerine geçtiği sözcüğü unutturmuştur. Bazı sözcükler ise eş anlamlılarıyla birlikte söz varlığımız içinde varlıklarını sürdürmektedir.

Sözlükten birkaç örneğe yer verelim:

  • Ambalaj: sarmaç
  • Cerrah: yarman
  • Asansör: iner çıkar
  • Bisiklet: çifteker
  • Biyolog: dirimbilimci
  • Akraba: yakındaş
  • Ahize: almaç
  • Davacı: soruncacı
  • Deha: ökelik
  • Estetisyen: güzelduyucu
  • Bürokrat: genörgütçü
  • Mühendis: ölçmen
  • Mikrofon: sesbüyütür
  • Aklıselim: sağduyu
  • Ciro: döndürüm
  • Fren: durduraç
  • Direksiyon: yönelteç

 

Yabancı Sözcüklere Türkçe Karşılıklar Kılavuzu 2008 yılında TDK tarafından sınırlı sayıda bastırılıp medya çalışanlarına dağıtılmıştı. Kılavuz hazırlanırken günlük hayatta sık kullanılan ve basında bolca yer alan kelimeler seçilmişti.

  • Basketbol – sepet topu
  • Voleybol- uçan top
  • Asparagas – uydurma
  • Zapping – geçgeç
  • Terörist – yıldırıcı
  • İdealist – ülkücü
  • First layd – başbayan
  • Depozito – güvence akçesi
  • Finanse – akçalanmış
  • İpotek – tutu
  • Aktüel – güncel
  • Afiş – ası
  • Aktivite – etkinlik

 

Özetle; Türk Dil Kurumu Türkçenin özleşmesi çalışmaları adına zaman zaman çeşitli önerilerde bulunmuş, bu önerilerin bir kısmı kabul görüp yaygınlaşırken bir kısmı hiçbir zaman dilimize yerleşmemiştir. “Çok oturgaçlı götürgeç, Ulusal Düttürü, Gök Götürü Konuksal avrat” gibi ifadeler ise TDK tarafından hiçbir zaman önerilmemiş sözcüklerdir. Mezkûr sözcüklerin özleşme çalışmalarındaki aşırılıklara 1950’lerin sonundan itibaren tepki olarak halkın uydurduğu kelimeler olduğu, bir şehir efsanesi olarak bugünlere değin geldiğini görüyoruz. Zaman içinde toplumun büyük bir bölümü bu sözleri TDK’nin önerdiğine inanır olmuştur. Fakat TDK yetkililerinin çeşitli dönemlerde yaptıkları açıklamalarda hiçbir zaman bu önerilerde bulunmadıklarını öğreniyoruz.

 

1 Yorum

  1. Erdemir Ecekeş Reply

    Bunlar bir şehir efsanesi değil. Bu kelimeleri sokmaya çalıştılar. Toplumun tepkisinden resmileştiremediler. O yüzden de 40 sene önceleri TDK kapatıldı.

Yorumunuzu yazınız...