“Su Küçüğün Söz Büyüğün” Mü “Sus Küçüğün Söz Büyüğün” Mü?

Kamuoyunca genellikle “su küçüğün söz büyüğün” olarak bilinen atasözümüzün doğru versiyonunun aslında “sus küçüğün söz büyüğün” şeklinde olduğu iddia edilir. Ancak, gelenek, görenek ve inançlarımızı yansıtan bu atasözünün zaman içerisinde yaşadığı değişimle birlikte, tek bir doğru versiyonunun ya da aslının olmadığı; küçüklerin büyükler karşısında saygı yükümlülüklerini yansıtan birçok versiyonunun da doğruyu yansıttığı düşünülmektedir. 

Tespit edebildiği kadarıyla bu atasözünün ilk şekli Oğuz Türkçesindeki “Söz ulunın, su kiçinin”, yani “söz büyüğün, su küçüğün”dür. Atasözünün bugün Türkmenistan’da “su küçüğün söz büyüğün” şeklinde kullanıldığı belirtilmektedir.

Zaman içerisinde bahse konu atasözünün yaşça küçüğün yaşça büyük karşısında sorumluluğunu çeşitlendirerek farklı biçimlere büründüğü anlaşılmaktadır. Bahse konu atasözünün farklı versiyonlarından bazıları şu şekildedir:

  • Su küçüğün, sofra büyüğün
  • Su küçüğün, yemek büyüğün
  • Su küçüğün, sofra (söz) büyüğün.
  • Su küçüğün, söz büyüğün
  • Su büyüğün, sus küçüğün
  • Sus küçüğün, sofra büyüğün
  • Söz büyüğün, su küçüğün
  • Söz büyüğün, sus küçüğün
  • Söz büyüğün, suç küçüğün
  • Küçüğe su, büyüğe yol
  • Su büyüğün, sus küçüğün

Nail Altan’ın TDK Dergisinde yayınlanan ““Su Küçüğün, Söz Büyüğün” Atasözüyle İlgili Doğrular, Yanlışlar” başlıklı incelemesinde bahse konu atasözünün geçmişine dair şu hususlar aktarılmıştır[3]:

“Atasözümüzün en eski şekline; 1600-1601 tarihli bir yazma atasözleri mecmuasında “Söz ulunın, suç kiçinin (Söz büyüğün, suç küçüğün.)” olarak rastlamaktayız. 1738-39 tarihli Kadı Mehmet Ayanî’nin atasözleri risalesinde; “Su küçüğün, sofra büyüğün.” şekli ortaya çıkmıştır. Şinasi, Şinasi – Ebuzziya Tevfik, Ahmet Vefik Paşa, Ahmet Midhat Efendi, Ahmet Fevzi Efendi ve Tekezade M. Sait’in hazırladığı 19. yüzyılın ikinci yarısında yayımlanan atasözü kitaplarında ise Su küçüğün, söz büyüğün şekli yer alarak ilk iki şeklinin önüne çıkmıştır. Önce, Ahmet Vefik Paşa’nın 1871’de ilk ve 1882 yılında genişletilmiş baskısı yapılan eserinde atasözleri kitabı ile sonra 1928 yılında yayımlanan bir atasözleri derlemesinde (Hasan Lutfi – Muzaffer Lutfi) söze; “Sus küçüğün, söz büyüğün / Söz büyüğün, sus küçüğün,” 1939 yılı derlemesinde (Selim Nüzhet Gerçek) “Su büyüğün, sus küçüğün.” çeşitlemelerinin ortaya çıktığı görülmüştür. TDK’nin Bölge Ağızlarında Atasözleri ve Deyimler derlemesinde ise bir çeşitlemeye daha rastlıyoruz: “Küçüğe su, büyüğe yol.””

Bazı atasözleri sözlüklerinde bahse konu atasözünün farklı versiyonlarına dair anlam açıklamalarının şu şekilde aktarıldığı görülmüştür:

  • Su küçüğün, sofra (söz) büyüğün
    • Su büyüklerden önce küçüklere verilemelidir. Çocuklar, istedikleri kadar su içebilirler. Ancak, çocukların sofradaki her şeyi yemelerine ve diledikleri tarafından istedikleri kadar almalarına izin verilmez. Sofrada yemeğe başlama büyüklere tanınmış bir haktır. Konuşmaya da ilkin büyükler başlamalıdır (Ömer Asım Aksoy (1971). Atasözleri Sözlüğü, Ankara, TDK Yayınları)
    • Çocuklar susuzluğa dayanamadıklarından, su büyüklerden önce küçüklere verilmelidir. Fakat, yemeğe ve konuşmaya başlamak büyüklerin hakkıdır (Ertuğrul Saraçbaşı & İbrahim Minnetoğlu (1978). Türk Atasözleri Sözlüğü, İstanbul, Minnetoğlu Yayınevi)
  • Su küçüğün, söz büyüğün
    • Bir toplumda büyükler konuşmalı, küçükler onları dinlemeli, ancak su içme sırasını küçükler saygı duyarak büyüklere verseler bile, büyükler kabul etmemeli, suyu önce küçükler içmelidir (Nurettin Albayrak (2009). Türkiye Türkçesinde Atasözleri, İstanbul, Kapı Yayınları)
    • Temel bir ihtiyaç olan su, önce küçüğe verilir, konuşmaya ise ilk önce büyükler başlar (Türk Dil Kurumu (2009). Atasözleri Sözlüğü, Ankara, TDK Yayınları)
  • Su büyüğün, sus küçüğün
    • Bir mecliste her çeşit ikrama büyüklerden başlanır. Küçüklere düşen görev ise sessiz ve sakin bir biçimde büyüklerin konuşmalarını dinlemektir (Nurettin Albayrak (2009). Türkiye Türkçesinde Atasözleri, İstanbul, Kapı Yayınları)
  • Sus küçüğün, sofra büyüğün
    • Çocuklar istediği zaman, istedikleri kadar su içerler. Bu onların hakkıdır. Sofra kurmak, istediği yemekten istediği kadar almak da büyüklerin hakkıdır (Emin Özdemir (1981). Açıklamalı Atasözleri Sözlüğü, İstanbul, Remzi Kitabevi)
  • Söz büyüğün, su küçüğün
    • Bir toplulukta büyükler konuşur, küçükler ise onları dinler. Böylece onlardan öğüt alır. Suyu ise küçükler içer, çünkü onların susuzluğa dayanması daha zordur (İsmail Parlatır (2007). Atasözleri, Ankara, Yargı Yayınevi)

Atasözünde geçen “su” ile “sus” arasında ses benzeşimi dışında mantıksal bir bağ kurulamasa da, küçüklerin büyükler karşısında saygı çerçevesinde sofra adabı ve söze başlama konusunda sıralarını bilmeleri gerektiğinin vurgulandığı görülmektedir. Nail Tan, atasözüne aşağıdaki 4 anlamın verilebileceğini belirtmektedir:

  1. Ailede, toplumda su verme görevi yaşça küçüklerindir.
  2. Küçük bebek ve çocukların bulunduğu bir ortamda su öncelikle onlara ikram edilir.
  3. Konuşmada ve sofrada yemeğe başlamada öncelik büyüklerindir.
  4. Büyüklere saygı, küçüklere sevgi önemli bir geleneğimizdir. Su ikramı, söze/yemeğe başlama sırasında da bu geleneğe uyulur.

Türk Dil Kurumu’nun “Atasözleri Sözlüğü” (2009), anılı atasözünü “su küçüğün, söz (sofra, yemek) büyüğün” şeklinde aktarmakta ve atasözünün anlamını şu şekilde vermektedir:

  1. Temel bir ihtiyaç olan su, önce küçüğe verilir, konuşmaya ise ilk önce büyükler başlar.
  2. Her şeyin bir sırası vardır; kişiler bu sıralamada yaşlarına, kültürlerine vb. özelliklerine göre yer alırlar.

Nail Tan, atasözüne en doğru anlamı “su küçüğün, sofra büyüğün” sözü altında gelenek ve göreneklerden hareketle 1941 yılında Ömer Asım Aksoy’un verdiğini belirtmektedir[3].

Ancak, dilin ve kültürün yaşayan bir organizma gibi değerlendirilerek, atasözünün tek bir doğru versiyonunun olmadığı; gelenek, görenek ve inançlardan hareketle verilmek istenen anlamı yansıtan birden fazla hâlinin bulunabileceği değerlendirilmektedir. Bu nedenle, “su küçüğün söz büyüğün” atasözünün doğrusunun “sus küçüğün söz büyüğün” olduğunu iddia etmenin yanlış olduğu düşünülmektedir.

 

Sus Küçüğün Söz Büyüğün Atasözü ve Köşe Yazarlarımız

Atasözünün farklı versiyonlarına yazılarında yer veren yazarlar…

Osman Tanburacı’nın, Yenişafak Gazetesi’nde 21 Mart 2009 tarihinde yayınlanan “Sulu cümlelerle sulu götürüp susuz getirmek…” başlıklı yazısından:

Su testisi su yolunda kırılır

Pet şişe çıktı mertlik bozuldu...

Su küçüğün söz büyüğün

Boyundan büyük sözler eden nice küçük sucular biliyorum...

L. Doğan Tılıç’ın Birgün Gazetesi’nde 17 Temmuz 2014 tarihinde yayınlanan “İkinci turda tıpış tıpış!” başlıklı yazısından:

"Madem güzel Türkçemizin “adam gibi”li “tıpış tıpış”lı deyimlerinden girdik, oradan devam edip “Su küçüğün, söz büyüğün” diyelim o zaman."

Güneri Cıvaoğlu’nun Milliyet Gazzetesi’nde 8 Eylül 2013 tarihinde yayınlanan “Show Tv rüzgârı” başlıklı yazısından:

"Günümüzde devam eden ritüeller ve deyimler de var: “Gidenin arkasından su dökmek; su küçüğün söz büyüğün” söylemi gibi..."

Etyen Mahçupyan’ın Taraf Gazetesi’nde 13 Ağustos 2008 tarihinde yayınlanan “Savaş çıkmış diyorlar” başlıklı köşe yazısından:

"Ataerkil toplumları en iyi anlatan sözlerden biri ‘su küçüğün söz büyüğün’ der... Suyun küçüğe ait olması, onun sabretmesini henüz bilmeyen yapısından gelir ama aynı zamanda büyüğün şefkatine, kollayıcı ve koruyucu özelliğine de gönderme yapar. Küçük suyu içerken, büyüğün ona sevecenlikle baktığını hayal ederiz. Öte yandan söz konusu sevecenlik, büyüğü kendi gözünde yüceltir, onun ‘iyi’ olduğunu kanıtlar... Bu özgüven sayesinde tümcenin ikinci kısmına daha rahat geçeriz. ‘Söz büyüğün’ derken, küçüğe ait bunu dengeleyecek artık hiçbir nitelik kalmamıştır. Sözün sınırını biçmek, etkisini tartmak, içeriğini değerlendirmek küçüğe düşmez... Küçük sözün altında ezilir, bir sonraki suyu içmek uğruna kendi sözünü yutar. Ama bu da yetmez, o su için müteşekkir kalması da istenir, çünkü suyun asıl sahibi sözü elinde tutandır..."

Dr. Sivilay Abla’nın Nokta Dergisi’nde 4 Temmuz 2016 tarihinde yayınlanan “Oksijen Maskesi” başlıklı yazısından:

"“Su küçüğün, söz büyüğün” atasözü bile işlevsiz kalır hava hukukunda."

Yeni Meram Gazetesi’nden Rıdvan Bülbül’ün 30 Nisan 2014 tarihli “Su üstüne” başlıklı yazısından:

Su sözcüğü geçen o kadar çok atasözü ve deyim vardır ki, kimi örnekler;

*Su içene yılan bile dokunmaz.
*Su küçüğün, söz büyüğün."

Yavuz Donat’ın Milliyet Gazetesi’nde 4 Mayıs 1997 tarihinde yayınlanan “Gençlik ve Politika” başlıklı yazısından:

SALiH Uzun 27 yasinda.
ANAP genclik kollari baskani.
Konusmaya bir ozdeyisle basladi:
Su kucugun, soz buyugun.
Sonra itirazini soyledi:
- Artik suya razi degiliz, soz de istiyoruz.

Aytun Çıray’ın İnternethaber’de yayınlanan 11 Şubat 2003 tarihli “İtiraf ediyorum kendime oy vermedim” başlıklı yazısından:

"“Bana dokunmayan yılan bin yaşasın, İdare et abi, su küçüğün, söz büyüğün” deyişlerinin hakim olduğu topluma bir de “buna da şükür, daha kötüsü de var” zihniyeti eklenince sonuç ortada idi: Bozuk düzen."

Necmi Tanyolaç’ın Hürriyet Gazetesi’nde 2 Şubat 2008 günü yayınlanan “Kartopu, buzgölü” başlıklı yazısından:

"Sivasspor, sadece 3 puan kaybetti. Su küçüğün, söz büyüğün derler. Az konuşup, çok çalışırlarsa, aldıkları bu dersin yararı olur."

 

Yazının hazırlanmasında istifade edilen temel kaynaklar:

[1] Nail Tan. ““Su Küçüğün, Söz Büyüğün” Atasözüyle İlgili Doğrular, Yanlışlar“, Türk Dili Dergisi, Haziran 2014, 67-75.

[2] Özkul Çobanoğlu (2004). Türk Dünyası Ortak Atasözleri Sözlüğü, Ankara, AKM Yayınları: 301, sf. 432.

[3] (Nail Tan’dan alıntılanarak) Ömer Asım Aksoy (1941). Gaziantep Ağzında Ata Sözleri, TDK – Recep Ulusoğlu Basımevi, Ankara, sf. 151.

 

Yorumunuzu yazınız...