Mehmet Akif Ersoy’un Safahatındaki Âsım Başlıklı Şiirde II. Abdulhamid İçin “Zalim”, “Ödlek” ve “Kızıl Kafir” Dediği İddiası

Mehmet Âkif Ersoy her ne kadar II. Abdulhamid’in izlediği siyasete karşı olsa da, şiirin genelinden de anlaşılabileceği üzere, şiir içindeki bu ifadeleri 2. Abdulhamid’in etrafını saran dalkavukların ağzından aktarır bu ifadeleri ve padişahı bu dalkavuklara karşın uyarır. 

 

Mehmet Âkif Ersoy’un Safahat adlı eserinde yer alan “Âsım” adlı şiirdeki “zalim”, “ödlek” ve “kızıl kâfir” gibi ifadelerin bizzat Âkif’in ağzından II. Abdulhamit için sarf edildiği öne sürülmektedir.

Bahse konu ifadeler Mehmet Âkif Ersoy’un Safahat adlı eserinin Altıncı Kitabı Âsım’da Âsım Şiirinde geçer.

Aşağıda ilgili aktarılan şiirin genelinden anlaşılabileceği üzere, Mehmet Âkif Ersoy her ne kadar II. Abdulhamid’in izlediği siyasete karşı olsa da, şiir içinde bu kelimeleri bizzat kendi ağzından II. Abdulhamid için kullanmaz. Tam aksine, II. Abdulhamid’in etrafını saran dalkavukların ağzından aktarır bu ifadeleri ve padişahı bu dalkavuklara karşın uyarır.

Şiirde dalkavukların ağzından aktardığı bölümler tırnak içindedir. Safahat’ın İnkılap ve Aka Yayınevinde 1958 yılında çıkarılan sürümünde şiirin ilgili bölümü, dalkavukların dilinden aktarılıyor gibi italik yazılıdır.

 

 

Âsım Şiiri‘nin ilgili bölümü şöyledir:

Dalkavuklar yeni bir maske takarlar da hemen,
Kuşatırlar yine etrâfını:
Sübhân’allâh!
Bu ne fıtrat, bu ne vicdân-ı meâlî-âgâh!
Zât-ı ulyâları Hakk’ın bize in’âmısınız,
Kimsiniz, söyleyiniz, Hazret-i Mûsâ mısınız
Hele Fir’avn’ın elinden yakamız kurtuldu;
Hele mahvolmadan evvel sizi millet buldu.
Âh efendim, o herif yok mu, kızıl kâfirdi;
Çünkü bir şey tanımaz, her ne desen münkirdi.
Ne edeb der, ne hayâ der, ne fâzîlet, ne vakar;
Geyirir leş gibi, mu’tâdı değil istiğfar.
Aksırır sonra, fütûr etmeyerek, burnumuza…
Yutarız, çare ne, mümkün mü ilişmek domuza
Savurur balgamı ta alnımızın ortasına,
Tükürürmüş gibi taşlıktaki tükrük tasına!
Hezeyan, sorsanız, Allah; hezeyan, Peygamber;
Din, vatan, âile, millet gibi yüksek hisler,
Ahmak aldatmak için söylenilir şeylermiş…
Bu hurâfâtı hakîkat diye kim dinlermiş
Âkil oymuş ki: Hayâtın bütün ezvâkından,
Durmayıp hırsını tatmîne edermiş îman.
Âhiret fikri yularmış, yakışırmış eşeğe;
Hiç kanar mıymış adam böyle beyinsizce şeye
Hele ahlâka sarılmak ne demekmiş hâlâ
Çekilir miymiş, efendim, gece gündüz bu belâ
Zevki hakmış adamın, başkası hep bâtılmış…
Çok tuhafmış bunu insanlar için anlamayış!
Âh, efendim, daha söylenmeyecek işler var…
Çünkü nâmûsa musallattı o azgın canavar.
– İyi amma niye sarmıştınız etrâfını hep
– Hakk-ı devletleri var, arz edelim neydi sebep:
Tepeden tırnağa her gün donanıp sırsıklam,
Hani, yuttuksa o tükrükleri, faslam faslam,
Vatan uğrunda efendim, vatan uğrunda bütün.
Biz o zilletlere katlanmamış olsaydık dün,
Memleket yoktu bugün, yoktu, iyâzen-billâh…
Öyle üç balgam için millete kıymak da günah.
Herif ancak bizi bir parçacık olsun saydı;
Başıboş kalmaya gelmezdi, eğer kalsaydı,
Mülkü satmıştı ya düşmanlara, ondan da geçin,
Yıkmadık âile koymazdı Hudâ hakkı için.
Bulunur pek çok adam cenge koşup can verecek;
Harbin en müşkili haysiyyeti kurbân etmek.
Bu fedâîliği bir biz göze aldırmıştık.
Ama Hâlik biliyor, bilmesin isterse balık.
Ey veliyyü’n-niam, artık size bizler köleyiz;
Yalınız emrediniz siz, yalınız emrediniz.

 

Mehmet Akif Ersoy’un II. Abdülhamid’i padişahlık yaptığı dönemdeki baskıcı yönetimi nedeniyle sert sözlerle eleştirdiği şiirleri Safahat’inde yer almaktadır.

Örneğin, İstibdâd başlıklı şiirinde II. Abdülhamid için “öyle lanetlisin ki Şeytan’ın ruhuna rahmetler okuttun” ifadesini kullanmıştır.

 

İSTİBDÂD

 

– Kardeşim Midhat Cemal’ e –

 

Yıkıldın, gittin amma ey mülevves devr-i istibdâd,

Bıraktın milletin kalbinde çıkmaz bir mülevves yâd!

Diyor ecdadımız makberlerinden: “Ey sefil ahfâd,

Niçin binlerce ma’sûm öldürürken her gelen cellâd,

Hurûş etmezdi, mezbûhâne olsun, kimseden feryâd

 

Otuz milyon ahâlî, üç şâkînin böyle mahkûmu

Olup çeksin hükûmet namına bir bâr-ı meş ‘ûmu!

Utanmaz mıydınız bir, saysalar zâlimle mazlûmu?

Siz, ey insanlık isti’dâdının dünyâda mahrûmu

Semâlardan da yüksek tuttunuz bir zıll-i mevhûmu!”

 

O birkaç hayme halkından cihangîrâne bir devlet

Çıkarmış, bir zaman dünyâyı lerzân eylemiş millet;

Zaman gelsin de görsün böyle dünyâlar kadar zillet,

Otuz üç yıl devâm etsin, başından gitmesin nekbet…

Bu bir ibrettir amma olmıyaydık böyle biz ibret!

 

Semâ-peymâ iken râyâtımız tuttun zelîl ettin;

Mefâhir bekleyen âbâdan evlâdı hacîl ettin;

Ne âlî kavm idik; hayfâ ki sen geldin sefîl ettin;

Bütün ümmîd-i istikbâli artık müstahîl ettin;

Rezîl olduk… Sen ey kâbûs-i hûnî, sen rezîl ettin!

 

Hamiyyet gamz eden bir pâk alın her kimde gördünse,

“Bu bir câni!” dedin sürdün, ya mahkûm eyledin hapse.

Müvekkel eyleyip câsûsu her vicdâna, her hisse.

Düşürdün milletin en kahraman evlâdını ye’se …

Ne mel’unsun ki rahmetler okuttun rûh-i İblis’e!

 

Değil kâbûsun artık devr-i devlet intibâhındır.

Gel ey nâzende hürriyyet ki canlar ferş-i râhındır.

Emindir mevki’in: En pak vicdanlar penâhındır.

Serâpâ mülk-i Osmânî müeyyed taht-gâhındır.

Serîr-ârâ-yı ikbâl ol ki: Bir millet sipâhındır.

 

Bahsi geçen şiirin günümüz Türkçesiyle aktarımı şöyledir:

Ey kirli baskı ve  zulüm dönemi, yıkıldın gittin amma

Milletin kalbinde silinmez bir kirli hatıra bıraktın!

Atalarımız mezarlarından sesleniyor: “Ey sefil oğullar,

Niçin  her gelen cellat binlerce suçsuzu öldürürken,

Son bir ümitsiz çırpınışla da olsa, kimseden bir feryat çıkmıyordu?

 

Otuz milyon insan üç eşkıyanın böyle mahkûmu

Olup hükümet diye böyle bir uğursuz yükü çeksin!

Zulmü yapanla zulme uğrayanı bir tutsalar utanmaz mıydınız?

Siz ey bu dünyanın insanlık yeteneğinden yoksun çocukları!

Aslı esası olmayan bir gölgeyi göklerden de yüksek tuttunuz !”

 

O, birkaç çadır halkından dünya çapında bir devlet

Çıkarmış, bir zaman dünyayı titretmiş olan millet;

Gün gelsin de böyle dünyâlar kadar zillet görsün ,

Otuz üç yıl sürsün, başından felaket gitmesin …

Bu ibret (ders) alınacak bir şeydir, ama keşke böyle ibret almasaydık!

 

Gökte dalgalanırken sancaklarımız tuttun yere indirdin;

Çocuklarından övünülecek işler bekleyen babaları utandırdın;

Ne yüce millet idik, yazık ki sen geldin alçalttın;

Bütün gelecek ümidini artık imkânsız kıldın;

Rezil olduk… Sen ey kanlı kâbus, sen rezil ettin!

 

Her kimde haysiyet belirtisi gösteren bir temiz alın gördüysen,

“Bu bir cani!” deyip ya sürdün, ya da  hapse mahkûm ettin.

Senin adına çalışan ajanları her vicdana her hisse gönderip

Milletin en kahraman evlatlarını ümitsizliğe düşürdün…

Öyle lânetlisin ki Şeytan’ın ruhuna rahmetler okuttun!

 

Şimdi artık kâbusun değil, hakikati anlayıp yanlıştan dönme zamanıdır.

Gel ey nazlı hürriyet ki canlar yolunun yaygısıdır.

Artık yerin sağlamdır, çünkü en temiz vicdanlar sığınağındır.

Bütün Osmanlı Ülkesi senin güçlü taht yerindir.

Tahta oturmayı kabul et ki: bir millet senin ordundur.

 

“Mehmet Akif Ersoy’un 2. Abdulhamit’e Sözlerinden Dolayı Pişmanlığını Aktardığı Sanılan Şiiri” başlıklı yazımızı da inceleyebilirsiniz…

 

Mehmet Akif Ersoy’un 2. Abdulhamit’e Sözlerinden Dolayı Pişmanlığını Aktardığı Sanılan Şiiri

 

Mehmet Âkif’in Sultan Abdulhamid İçin Dizelerini Yanlış Aktaran Yazarlar

Soner Yalçın, Sözcü Gazetesinde 23 Eylül 2016 günü yayınlanan “Mücahit Arslan konuşsa keşke” başlıklı yazısında Mehmet Âkif Ersoy’un Safahat’ında geçen bir şiirdeki ifadeleri, bizzat kendi ağzından II. Abdulhamit için sarf ettiğini iddia etmişti:

"Bugün… Bu köşede…
Mehmet Akif Ersoy'un şiirlerinde “zalim”, “gölgesinden korkan ödlek”, “kızıl kafir” dediği II. Abdülhamit'i yazacaktım…"

 

6 Yorumlar

  1. Maraşlı Murat Reply

    Allah razı olsun, zaten şampanyayı Mehmet Akif gibi biz zatın övmesi mümkün değildi. ortada büyük bir yanlışın olduğu aşikardı. bizatihi okudum ve dediğiniz gibi maalesef bazı profesörler bilinçli olarak olayı çarpıtmışlar. Mehmet Akif ,milli şairimiz net olarak yazmış bu kelimeler dalkavukların düşünceleri diye. hatta tekrar başka maske takarlar diye de devam etmiş. çok çok teşekkürler ,sayenizde bir yanlıştan kurtuldum. Dinimiz boşa dememiş OKU diye. saygılarımla

  2. kemal ünder Reply

    akif burada kendi söylemek istediklerini “güya” dalkavuklara söyleterek yine “sanatını!!!” konuşturuyor.

    peki bu dalkavukların söylediklerini hiç eleştiriyor mu onları azarlıyor mu?????? hayır. dalkavukların sözleri akife aittir ve hiçbirzamanda pişmanlık duymamıştır.

  3. Şiirin başını da ekleseydiniz objektif olurdunuz.

    “bu bir câni!” dedin sürdün, ya mahkum eylendin hapse.
    müvekkel eyleyip câsûsu her vicdana, her hisse,
    düşürdün milletin en kahraman evlâdını ye’se…
    ne mel’unsun ki rahmetler okuttun rûh-i iblis’e

    Yani diyor ki insanları cani diyerek ya sürgün ettin ya hapse koydun milletin kahraman evlatlarını yasa düşürdün ne kadar kötüsün ki iblise bile rahmet okuttun. O dönemde insanları sürgün etme hapse koyma yetkisi kimdeyse şiir ona yazılmıştır 🙂 düşünün bakalım kim?

  4. Mehmet Akif’in Abdülhamid hakkındaki düşüncelerini İstibdad şiirinde arayın, burada değil. Müthiş kuvvetli şiir, yerin dibine sokuyor, Dengeli görünmek için güya bir o taraftan, bir bu taraftan yanlışlamışsınız ama esas gerçeği yazmamışsınız.

Yorumunuzu yazınız...