Venizelos’un Oğlu Sofiklis Venizelos’un Osman Gazi’nin Sandukasını Tekmelediği İddiası

Yunan Başbakan Eleftherios Venizelos’un oğlu olan, Kurtuluş Savaşı yıllarının başlarında Yunanistan’ın Anadolu işgal kuvvetlerinde subay olarak görev alan, Yunanistan’da Başbakanlık, Bakanlık ve Büyükelçilik gibi pozisyonlar üstlenen Sofoklis Venizelos’un (1894-1964) Bursa’nın işgalinin ardından türbesini ziyaret ettiği Osman Gazi’nin sandukasını “Kalk da torunlarını kurtar ey Osman” diyerek tekmelediği öne sürülmektedir. Sofoklis Venizelos’un Osman Gazi’nin Bursa’daki türbesine yaptığı ziyaret ile ilgili anlatılar çeşitlidir. Gelinen noktada, Venizelos’un kabrine dayanarak fotoğraf çektirdiği kesin olarak bilinmektedir. Ancak, Venizelos’un Osman Gazi’nin kabrini gerçekten tekmeleyip tekmelemediği kesin bir şekilde bilinememektedir. İddia bu haliyle, İngiliz General Allenby’nin Kudüs’te Selahaddin Eyyubi’nin mezarını tekmelediği ve “Kalk Selahaddin Biz Yine Geldik” dediği ve İstanbul’un işgalinde Fransız General Franchet d’Espèrey’nin Fatih Sultan Mehmet’e nispet yaparak beyaz ata binerek şehre girdiği yönündeki asılsız iddiaları andırmaktadır. Sofoklis Venizelos’un kollarını kabrin etrafındaki parmaklığa koyarak verdiği poz, saygısızlık olarak addedilmektedir. Bursa’yı işgal eden Yunan kuvvetlerinden bir subayı Osman Gazi’nin kabri başında muzaffer bir kumandan edasıyla gösteren fotoğrafın yaşanan travmayı daha da derinleştirdiği ve halkın işgalcilere olan kinini sembolize edecek bir şekle evrilerek Sofoklis Venizelos’un Osman Gazi’nin kabrini tekmelediği ve “Kalk da torunlarını kurtar ey Osman” dediği yönüne bürünmüş olabileceğinin ihtimal dahilinde olduğu değerlendirilmektedir.  

 

8 Temmuz 1920 tarihinde Yunanistan’ın Anadolu’yu işgal eden kuvvetlerinin başındaki Venizelos’un oğlu Sofokles Venizelos’un Bursa’yı işgal eden Yunan ordusunun başında bulunduğu, Bursa’nın ele geçirilmesinin akabinde ilk iş Osman Gazi’nin türbesine giderek sandukayı tekmeleyip “Kalk ey koca sarıklı, koca Osman! Kalk da torunlarının halini gör! Kurduğun devleti yıktık. Seni öldürmeye geldim!” diye bağırdığı yönünde bir anlatı dilden dile anlatılıp, sayfadan sayfaya aktarılıp günümüze kadar gelmiştir.

Bir diğer rivayette Sofoklis, “Kalk ey Osman! Karşıma geç de seninle vuruşayım!” demiştir. Bir diğer anlatıda ise Venizelos’un sandukayı tekmelediği ve kurşunladığı, “Kalk ey koca sarıklı Osman! Torunlarının halini gör” gibi naralar attığı rivayet edilmektedir.

Yunan Komutan Sofoklis Venizelos'un Osman Gazinin kabrini tekmelediğini iddia eden görsel
Yunan Komutan Sofoklis Venizelos’un Osman Gazinin kabrini tekmelediğini iddia eden görsel

 

Sofoklis Venizelos’un Yunan kuvvetlerinin Bursa’nın işgalinin hemen ardından ilk iş olarak Osman Gazi’nin türbesine gelerek sandukayı tekmelediği iddia edilen hadise kısaca şöyle anlatılmaktadır:

Yunan Ordusu Bursa’yı işgal edince Venizelos’un oğlu Sofokles, Osman Gazi’ nin türbesine gelip, sandukayı tıklatarak seslendi:

“Biz geldik Osman! Kalk da Bursa’yı kurtar!”

Sonrası malum. Mustafa Kemal’in Ordusu geldi ve tıklama nasıl olurmuş gösterdi!

Bahsi geçen hadise daha uzun bir şekilde şu satırlarla aktarılmaktadır:

“Haziran 1920’de başlayan büyük taarruzla birlikte 8 Temmuz’da Yunan askerleri Bursa’ya girdiklerinde başlarında, Venizelos’un oğlu Sofokles bulunuyordu. Osmanlı’nın taht şehrinde sanki altı yüz sene öncesine dönülmüştü. Bizans adeta asırlar öncesinden çıkıp gelerek yarım kalan bir kavganın rövanşına çıkmıştı.

Sofokles’in günlerdir beklediği fotoğrafçı nihayet şehre gelmişti. Sofokles fotoğrafçıyı da yanına alarak bir manga askerle birlikte Osman Gazi’nin türbesine yöneldi. Venizelos’un askerleri, kale burcuna saldırırcasına türbe kapısına yüklenmiş ve tahta kapının çatırdayıp devrilmesiyle birlikte Sofokles önde, fotoğrafçı arkada türbeye girmişlerdi.Osman Gazi’nin sandukası, başındaki sarığıyla öylesine vakur ve öylesine haşmetliydi ki askerler ister istemez irkilmişlerdi. Sofokles, şaşkın bakışlar arasında sandukanın yanına gelerek önce askeriyle beraber bir içki alemi tertiplemiş, sonra da iyice kendinden geçtiği bir esnada mahmuzlu çizmelerini kaldırıp sandukaya üst üste üç tekme savurmuştu.

Ardından Sofokles, kılıcını, hayali düşmanına doğru hamle yapar gibi sallayarak küfürle karışık şu narayı atacaktı : “ Kalk ey koca sarıklı, koca Osman! Kalk da torunlarının halini gör ! Kurduğun devleti yıktık. Seni öldürmeye geldim ! “

Bir müddet türbenin içinde kılıcını sallayarak dolaştıktan sonra zafer kazanmış bir kumandan havasına bürünen Venizelos’un oğlu, ayağını sandukanın üzerine koyup kılıcına dayanarak fotoğrafçıya şöyle seslenmişti : “ Çek bakalım bir Bursa hatırası…”

Sofokles, fotoğrafı Atina’ya gönderirken arkasına ise şu satırları yazacaktı : ‘Ordularımız Bursa’ya hakimdir. Şu anda Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman ayaklarımın altındadır.'”

 

Sofoklid Venizelos'un Bursa Osman Gazi Türbesinde Çekildiği Fotoğraf
Sofoklid Venizelos’un Bursa Osman Gazi Türbesinde Çekildiği Fotoğraf

 

Fotoğraftaki şahsın Sofoklis Venizelos olduğu biliniyor. Fotoğrafın da iddia edildiği gibi Bursa’nın Tophane semtindeki Osman Gazi’ye ait türbede çekildiği anlaşılıyor.

 

Bursa’daki Osman Gazi Türbesinde Yer Alan Sanduka

 

Old Greek Photos” adlı Facebook sayfasındakine benzer şekilde birkaç Yunanca sanal kaynakta hadisenin “Küçük Asya Askeri Operasyonu, Binbaşı Sofoklis Venizelos Bursa’daki Osman’ın türbesinde”  (Μικρασιατική εκστρατεία, ο ταγματάρχης Σοφοκλής Βενιζέλος δίπλα στον τάφο του Οσμάν στην Προύσσα / Asia Minor campaign, major Sofoklis Venizelos near the grave of Osman in Bursa) başlığıyla Türkçe kaynaklarda aktarıldığı gibi anlatıldığı görülmektedir.

Tahsin Ünal’ın 1956 yılında yayımlanan Resimli Tarih Mecmuası’nın 10. sayısında (10/82-1956) yayınladığı “Sofokles Venizelos Sultan Osman’ın Kabrinde” başlıklı yazısıyla birlikte Münif Fehim’in Yunan gazetelerinde çıkan bir fotoğraftan yola çıkarak çizdiği resmin yer aldığı görülmektedir. Bahse konu çizimin, yukarıda paylaşılan asıl fotoğraftan farklı olarak, söylentilerden etkilenerek Sofoklis Venizelos’u Osman Gazi’nin kabrini tekmelerken resmettiği görülmektedir.

 

Münif Fehim’in Yunan gazetelerinde çıkan bir fotoğraftan yola çıkarak Sofokles Venizelos'u Osman Gazi'nin kabrinde çizdiği resim
Münif Fehim’in Yunan gazetelerinde çıkan bir fotoğraftan yola çıkarak Sofokles Venizelos’u Osman Gazi’nin kabrinde çizdiği resim

 

Sofoklis’in Osman Gazi Türbesi’ndeki pozunun “Eşkıya reisi Venizelos’un oğlu Bursa’da Sultan Osman Türbesi’nde” notuyla farklı bir şekilde resmedildiği de görülüyor.

 

Sofoklis Venizelos'un Osman Gazi'nin kabrinde poz verdiği ana ilişkin bir diğer çizim
Sofoklis Venizelos’un Osman Gazi’nin kabrinde poz verdiği ana ilişkin bir diğer çizim (Kaynak: Zindekültür)

 

Bursa’nın işgali esnasında Yunan bir subayın Osman Gazi türbesine girerek Osmanlı Devleti’nin kurucusuna ait sandukaya elini koyup resim çektirmesi ve bu resmi ülkesine zaferin sembolüymüşçesine göndererek yayılmasını sağlamasının bir propaganda çabası olduğu bariz.

Bursa’nın işgal altında kaldığı yıllarda Osman Gazi’nin kabrinin, (sözüm ona) intikam fotoğrafı almak isteyen Yunan subaylarının uğrak yeri olduğu, Osman Gazi’nin türbesinde çekilen fotoğrafların ana kara Yunanistan’a gönderildiği, hatta kartpostal şekline büründüğü görülmektedir. Aşağıda görülen fotoğraf da bazılarınca Sofoklis Venizelos olduğu iddiasıyla paylaşılsa da, bu iddianın doğru olmadığı, fotoğraftaki askerlerin kimliği tespit edilemeyen Yunan subaylar olduğu anlaşılmaktadır.

 

Osman Gazi'nin türbesinde anı fotoğrafı çektiren Yunan subaylar
Osman Gazi’nin türbesinde anı fotoğrafı çektiren Yunan subaylar

 

Osmanlı Devleti’nin ilk başkenti Bursa, 8 Temmuz 1920 tarihinde saat: 15:00’de Yunan kuvvetlerinde işgal edilmiştir. İşgal haberini 56. Tümen kumandanı Albay Bekir Sami ve Bursa Valisi Hacim Muhiddin Bey Ankara’ya bildirmiştir. Bursa’nın işgali Ankara’da kurulan Meclis’i ve Anadolu halkını derin bir travmaya itmiştir. Bursa Mebusu Muhiddin Baha (Pars) Bey Meclis kürsüsünde üzüntüsünü Namık Kemal’in “Vatanın bağrına dayamış hançerini / Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini” beytini okuyarak ifade etmiştir. Ayrıca Millet Meclisi’nin kürsüsüne Bursa’nın Yunan kuvvetlerince işgal edilmesinin yasını temsil amacıyla puşide-i siyah (siyah örtü) serilmiştir.

20 Temmuz 1920 tarihinde başlayan Bursa’daki Yunan işgali 11 Eylül 1922 tarihinde sona ermişti. Puşide-i siyah, meclis kürsüsüne örtülmesinin 2 sene 2 ay 2 gün ardından 11 Eylül 1922’de Bursa’nın kurtuluşuyla birlikte TBMM kürsüsünden Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatıyla kaldırılmıştır.

Bursa’nın Yunan kuvvetlerince işgale uğraması, 1. Meclis’te şiddetli tartışmalara da yol açmıştır. Mebuslar, Mustafa Kemal Atatürk’ü Bursa’yı düşmana terk etmekle itham ederek yoğun şekilde eleştirmiştir. Bu eleştirilere bir örnek Hamdullah Suphi Bey ile Atatürk arasında çıkan tartışmadır:

HAMDULLAH SUPHİ BEY (Antalya) — Bursa’dan alınan bütün malumat, Bursa’dan gelen mebuslar bizi temin etmişti. Düşman civara gelmeden, şehirden çıkmıştır.

MUSTAFA KEMAL PAŞA HAZRETLERİ (Devamla) — Çok aldanıyorsunuz Beyefendi Hazretleri.

HAMDULLAH SUPHİ BEY (Antalya) — Soran sizsiniz, cevap veriyorum. Rica ederim, eğer mebusluk sıfatını tanıyorsanız, dürüst söylemeye hakkınız yoktur. Deminden de İsmail Suphi Beye öyle muamele yaptınız.

MUSTAFA KEMAL PAŞA HAZRETLERİ (Devamla) — Müsaade buyurun, cevap veriyorum. Bu zatın söylediği umumiyetle yalandır ve yanlıştır.

HAMDULLAH SUPHİ BEY (Antalya) — Müsaade buyurun yalan değildir, yanlış değildir. Asla efendim…

MUSTAFA KEMAL PAŞA HAZRETLERİ (Devamla) — Ben söz aldım, söz söylemek hakkı benimdir. (Efendiler; Bekir Sami Bey Bursa’yı terk etmemiştir ve ben kendi imzam tahtında Bursa işgal edilmeden evvel emir verdim. Harekâtı askeriyenin istilzam ettiği hareketin doğrusu Bursa’yı terk etmek idi.

NAFİZ BEY (Canik) — Şu halde siz de mesulsünüz!

Bursa’nın Yunan kuvvetlerce işgalinin ardından Mehmet Akif Ersoy, matem içerikli Bülbül başlıklı aşağıdaki şiiri yazmış ve (Osman Gazi yerine) Orhan Gazi’nin türbesinde yapılan saygısızlığa da değinmiştir (Safahât, Yedinci Kitap). Akif şiirinin sonuna “Bu manzume yazılırken Yunan istilası altındaki topraklarımızı hususiyle Bursa’ya dair elim haberler geliyordu; tahkikine de imkan yoktu” şeklinde dipnot düşmüştü.

 

BÜLBÜL
	               	                       -Basri Bey oğlumuza-

Bütün dünyâya küskündüm, dün akşam pek bunalmıştım;
Nihayet, bir zaman kırlarda gezmiş, köyde kalmıştım.
Şehirden kaçmak isterken sular zaten kararmıştı,
Pek ıssız bir karanlık sonradan vâdiyi sarmıştı.
Işık yok, yolcu yok, ses yok, bütün hılkat kesilmiş lâl...
Bu istiğrâkı tek bir nefha olsun etmiyor ihlâl
Muhîtin hâli "insâniyyet"in timsâlidir, sandım;
Dönüp mâzîye tırmandım, ne hicranlar, neden andım!

Taşarken haşrolup beynimden artık bin müselsel yâd,
Zalâmın sinesinden fışkıran memdûd bir feryâd,
0 müstağrak, o durgun vecdi nâgâh öyle coşturdu
Ki vâdiden bütün, yer yer, enînler çağlayıp durdu.
Ne muhrik nağmeler, yâ Rab, ne mevcâmevc demlerdi;
Ağaçlar, taşlar ürpermişti, gûya Sûr-i Mahşerdi!
 
-Eşin var, âşiyanın var, baharın var, ki beklerdin;
Kıyâmetler koparmak neydi, ey bülbül, nedir derdin ?
0 zümrüd tahta kondun, bir semâvî saltanat kurdun;
Cihânın yurdu hep çiğnense, çiğnenmez senin yurdun,
Bugün bir yemyeşil vâdi, yarın bir kıpkızıl gülşen,
Gezersin, hânmânın şen, için şen, kâinatın şen.
Hazansız bir zemin isterse, şâyed rûh-i ser-bâzın,
Ufuklar, bu'd-i mutlaklar bütün mahkûm-i pervâzın.
Değil bir kayda, sığmazsın - kanadlandım mı - eb'âda;
Hayâtın en muhayyel gayedir ahrâra dünyâda,
Neden öyleyse mâtemlerle eyyâmın perîşandır?
Niçin bir damlacık göğsünde bir umman hurûşandır?
Hayır, mâtem senin hakkın değil... Mâtem benim hakkım:
Asırlar var ki, aydınlık nedir, hiç bilmez âfâkım!
Tesellîden nasîbim yok, hazân ağlar bahârımda;
Bugün bir hânmansız serseriyim öz diyârımda!
Ne husrandır ki: Şark'ın ben vefâsız, kansız evlâdı,
Serâpâ Garba çiğnettim de çıktım hâk-i ecdâdı!
Hayâlimden geçerken şimdi, fikrim herc ü merc oldu,
SALÂHADDÎN-İ EYYÛBÎ'lerin, FATİH'lerin yurdu.
Ne zillettir ki: nâkûs inlesin beyninde OSMAN'ın;
Ezan sussun, fezâlardan silinsin yâdı Mevlâ'nın!
Ne hicrandır ki: en şevketli bir mâzi serâp olsun;
O kudretler, o satvetler harâb olsun, türâb olsun!
Çökük bir kubbe kalsın ma'bedinden YILDIRIM Hân'ın;
Şenâatlerle çiğnensin muazzam Kabri ORHAN'ın!
Ne heybettir ki: vahdet-gâhı dînin devrilip, taş taş,
Sürünsün şimdi milyonlarca me'vâsız kalan dindaş!
Yıkılmış hânmânlar yerde işkenceyle kıvransın;
Serilmiş gövdeler, binlerce, yüz binlerce doğransın!
Dolaşsın, sonra, İslâm'ın harem-gâhında nâ-mahrem...
Benim hakkım, sus ey bülbül, senin hakkın değil mâtem! 

 

Böyle bir ortamda Bursa’yı işgal eden Yunan kuvvetlerinden bir subayı Osman Gazi’nin kabri başında muzaffer bir kumandan edasıyla gösteren fotoğrafın yaşanan travmayı daha da derinleştirdiği ve halkın işgalcilere olan kinini sembolize edecek bir şekle evrilerek Sofoklis Venizelos’un Osman Gazi’nin kabrini tekmelediği ve “Kalk da torunlarını kurtar ey Osman” dediği yönüne bürünmüş olabileceğinin ihtimal dahilinde olduğu değerlendirilmektedir.

“Sanduka tekmeleme” ve “kalk hitabı”na ilişkin anlatıların Türkçe kaynaklarda geçtiği, Yunanca kaynaklarda “Yunanistan yeniden doğdu, Türkiye ölüyor” başlığıyla paylaşıldığı, yine Yunanca kaynaklarda Sofoklis Venizelos’un Osman Gazi’nin sandukasını tekmelediğine yönelik anlatının Türkçe kaynaklarda aktarıldığının belirtildiği anlaşılmaktadır.

Ayrıca bu iddia, İngiliz General Allenby’nin Kudüs’te Selahaddin Eyyubi’nin mezarını tekmelediği ve “Kalk Selahaddin Biz Yine Geldik” dediği ve İstanbul’un işgalinde Fransız General Franchet d’Espèrey’nin Fatih Sultan Mehmet’e nispet yaparak beyaz ata binerek şehre girdiği yönündeki asılsız iddiaları andırmaktadır. İncinen millî gururumuzun etkisiyle İngiliz Generalin Kudüs’e girişiyle, Fransız Generalin İstanbul’a gelişindeki sürece dair gerçeklik payı olmayan unsurların hikâyeleştirilerek hakikatmiş gibi sunulduğu görülmektedir:

  • General Allenby’ın Selahaddin Eyyubî’nin mezarını ziyaret edip, saygısızlık yapıp “Kalk Selahaddin! Biz Yine Geldik” demesi mümkün değildir. Selahaddin Eyyubî’nin mezarı Kudüs’te değil Şam’dadır. Ayrıca, bu sözü söyleyen kişi’nin olarak kaynaklarda İngiliz General Edmund Allenby değil, Şam’ı işgâl eden Fransız komutan General Gouraud olduğu iddia edilse de General Gouraud’un bu sözü söylememiş olabileceği öne sürülmektedir.
  • Fransız General Franchet d’Espèrey’nin büyük bir gövde gösterisiyle, kendisinden yaklaşık 5 yüzyıl önce şehri fetheden Fatih Sultan Mehmet’e öykünerek beyaz at sırtında İstanbul’a Topkapı’dan girdiği iddiası doğru değildir. D’Espèrey’nin şehre giriş görüntüleri incelendiğinde Topkapı’dan beyaz at üzerinde Fatih’e nazire yaparak şehre girmediği anlaşılmaktadır.

 

İlaveten, 1950’li yıllarda Ataturk’ün Etnografya Müzesindeki mezarını ziyaret eden dönemin Yunanistan Başbakanı Sofoklis Venizelos’un mezara çelenk koyması üzerinden iç kamuoyuna mesaj verilmeye çalışıldığı da görülmektedir.

 

2 Yorumlar

  1. 1 kurşun dahi atmadan orduyu çekip bursayı yunana hediye eden kimdi diye soran kansızlar var. kendi kendilerine fesçi tarihçilik oynuyorlar. vatanı işgale ses etmeyen vahdettine laf edemezler. kurtuluş savaşını başlatıp anadoluyu kurtaran kahramanlara anca çamur atmaya çalışırlar. kimse masallarına inanmıyo artık bu zavallıların.. bu orospu çocuklarının sahte kahramanlarının defteri çoktan dürüldü.

Yorumunuzu yazınız...