Sezai Karakoç’un Mona Roza Şiirini Yazdığı Muazzez Akkaya’nın İntihar Ettiği İddiası Doğru Değil

Sezai Karakoç’un Mülkiye’de okurken aşkını itiraf ettiği ve karşılık bulamaması üzerine yazdığı ona ithafen yazdığı “Mona Roza” şiirini okuyan Muazzez Akkaya’nın intihar ettiği iddiası 70’li ve 80’li yılların ünlü şehir efsanelerindendir. “Meçhul sevgili” Muazzez Akkaya hayattadır. Sezai Karakoç Muazzez Akkaya’ya aşkını itiraf etmemiştir.

 

Moza Roza şiiri tam bir muamma olduğu ve Sezai Karakoç bu konuda oldukça ketum olduğu için “Sezai Karakoç – Muazzez Akkaya aşkı”na ilişkin türlü türlü hikayeler üretilmiştir. Öncelikle bu efsanelerden birkaçını aktaralım.

Muazzez Akkaya’nın kendisine açılan Sezai Karakoç’u önce reddettiği sonra da onun için kaleme aldığı Mona Roza şiirini okuduktan sonra yaklaştığı Sezai Karakoç tarafından reddedildiği ve sonrasında intihar ettiğine dair ilk şehir efsanesi versiyonu şöyle:

Sezai Karakoç üniversitedeyken bir okul arkadaşına sevdalanır.. Fakat kendisini yakışıklı bulmadığı için ona bir türlü açılamaz.. Bir gün cesaretini toplayıp aşkını Muazzez Hanım’a arz eder. Fakat reddedilince çok üzülür. Okullar tatil olur. Muazzez hanım Geyve´ de yazlıkta kalmaya başlar. Sezai Karakoç da tam karşısındaki yazlığın bahçesinde bahçıvan olarak çalışmaya başlar.. Her gün karşılıksız sevgi duyduğu sevgilisini seyreder..Ona şiirler yazar. Mona Roza şiirinin her kıtasının baş harflerine dikkat edersek Muazzez Akkaya’m ismi ortaya çıkar. Gel zaman git zaman. Okul biter ve mezuniyet töreni yapılır. Mezuniyet törenindeyse Sezai Karakoç Mona Roza şiirini okur. Muazzez Akkaya ise tam karşısındadır. Şiiri bittikten sonra bir alkış tufanı kopar. Herkes bir daha okuması için ısrar eder. Ve tam 3 kez Sezai Karakoç bu şiiri art arda okur. Sahneden tam ineceği sırada Muazzez Hanım koşarak yanına gelir ve ona hala teklifinin geçerli olup olmadığını sorar. Sezai Karakoç senin aşkın artık benimkine yetişemez der ve hayır cevabını verir Muazzez Hanım bayılır. Ertesi gün ise Muazzez Hanım’ın intihar ettiği duyulur. Sezai Karakoç hala evlenmemiştir.

Yine Muazzez Akkaya’nın intiharıyla sonlanan; fakat bu defa sözlendikten sonra yüzük atmaya razı olduğunu belirttiği Sezai Karakoç tarafından reddedilmesinin ardından okulu bıraktıktan sonra intihar ettiği yönündeki ikinci şehir efsanesi versiyonu ise şu şekilde:

Sezai Karakoç bir kıza aşık olur, ama bunu ne o kıza ne de başka birine anlatabilir. Kız bir şeylerin farkındadır ama emin değildir. En yakın arkadaşı Sezai Karakoç’un şiire olan merakını biliyordur ve bir davete katılması için ısrar eder. O da kıramaz ve katılır. Programı sunan da o arkadaşıdır. Gecenin sonuna doğru söze başlayan arkadaşı, aralarında da güzel şiirler yazan birinin olduğunu söyler ve Sezai Karakoç’u sahneye davet eder. Sıkıla sıkıla çıkar Karakoç ve Mona Roza’yı okumaya başlar. Kız da oradadır ve nişanlanmıştır emindir artık emin olamadıklarından. Bakışırlar bir süre  sonra Karakoç daha fazla dayanamaz ve koşarak sahneyi terkeder. Kız arkasından koşar hemen yetişir Karakoç’a ve parmağındaki yüzüğü göstererek “bir tek sözüne bakar, çıkarıp atarım” der. Sezai Karakoç da “Sen beni değil, şiirimi sevdin artık senin aşkın benimkine yetişemez” der. O gece kız intihar eder ve Karakoç da bu şiirin ikincisini yazar. Kızın gerçek ismi ‘Muazzez Akkaya’dır. 

Gerçekten de -aşağıda gösterildiği üzere- Sezai Karakoç’un 14 kıtalık “Mona Rosa” şiirinin kıta başlarındaki harflerin yan yana getirilmesiyle “Muazzez Akkaya’m” akrostişi ortaya çıkmaktadır (Sezai Karakoç’un Mona Roza şiirindeki akrostişi sonradan bozduğu belirtilir).

“Moza Roza şehir efsanesi”nin beslendiği gerçeklik payı bulunan olgular ise şöyle:

  • Sezai Karakoç hiç evlenmemiştir.
  • Sezai Karakoç ve Muazzez Akkaya Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde öğrenim görmüştür.

 

Sezai Karakoç ve Muazzez Akkaya’nın Aynı Karede Yer Aldığı Fotoğraf (Necla (Durak) Öztürk’ten aktaran karakutu.com)

 

Ancak, şehir efsanesinin iddiasının aksine, Muazzez Akkaya intihar etmemiştir ve Sezai Karakoç Muazzez Akkaya’ya olan platonik aşkını hiç açıklayamamış ve içine gömmüştür. “Sezai Karakoç’un uğruna Mona Rosa şiirini yazdığı Muazzez Akkaya’nın intihar ettiği” hikayesinin gerçek olamayacağının basit bir nedeni var: Uğruna Türk edebiyatının en gizemli ve en dokunaklı aşk şiirinin yazıldığı kadın, yani Muazzez Akkaya’nın ta kendisi.

Nihayet yıllar sonra Sezai Karakoç imzalı edebiyatımızın ünlü şiirlerinden Mona Rosa’ya konu olan “meçhul sevgili” Muazzez Akkaya’ya yıllar sonra irtibata geçilebilmişti. Muazzez Akkaya intihar etmemişti, hayattaydı.

New York’ta büyük kızı Ayşegül Giray ile birlikte yaşayan Muazzez (Akkaya) Giray, Mülkiye’yi bitirdikten sonra Hazine avukatlığı yapmış, Maliye Bakanlığı’na çalışırken aynı kurumdan Orhan Giray’la aşk evliliği yaparak evlenmiş ve 3 çocuğu olmuştu. Akkaya’nın 48 yıl süren bu evliliği Orhan Giray’ın vefatıyla neticelenmiş.

Muazzez (Akkaya) Giray, Sezai Karakoç’un ilgisini fark ettiğini belirtip, “Belki bir yerde karşılaşırsak bir merhaba derim” demiş ve “çıkma” gibi bir durumun olmadığını belirtmişti:

“Ben okuldan sonra mutlu bir evlilik geçirdim. O döneme ait fotoğrafların çoğunu imha ettim, keşke saklasaydım diyorum bazen. Kendisiyle hiç görüşmedim, 15 yıl önce bir arkadaşım görüşmüş, onun aracılığıyla haber aldım. Kendisine, bana olan sevdasına, aşkına hep saygı duydum. Okul yıllarında da bana olan ilgisini fark etmiştim; bu şiiri yazdığını da biliyordum ama ben aynı yakınlığı duymamıştım. Belki bir yerde karşılaşırsak bir merhaba derim. Allah hepimize uzun ömür versin.” 

Adına bu muhteşem şiir yazılan Muazzez Akkaya, 82 yaşında iken “Garanti Bankası”nın bir reklam filminde de rol almıştı.

 

Muazzez Akkaya’nın (Muazzez Giray) rol aldığı Garanti Bankası reklamından bir kare

 

Muazzez Giray’ın kızı ayşenur Giray, annesinin Sezai Karakoç’un aşkından haberdar olmadığını söylemişti:

“Annem Mülkiye’de okumuş. Öğrenciliğinde çok güzel bir kadınmış. Grace Kelly tipinde. Pingpong şampiyonu olmuş okulda. Bugün anneme Sezai Karakoç’un aşkını ve şiirini sordum. Annemin bu aşktan ve şiirden haberi olmamış. Ama şunu anımsıyor: Paltosunun cebinde şairi meçhul aşk şiirleri bulurmuş! Babamla evlenirken babama bu şiirlerden söz etmiş, babam da şiir yazmaya kalkışmış annem için ama tabii ki çocukça şiirler olmuş bunlar. Annem Hazine avukatlığından emekli oldu. Maliye Bakanlığı’nda çalışırken babamla tanışıp aşk evliliği yapmışlar. 48 sene harika bir evlilikleri oldu. Maalesef geçen hafta babamı kaybettik.”

Şehir efsanesinin tam aksine Muazzez akkaya esin kaynağı olduğu Mona Roza şiirinden hiç haberdar olmamıştı.

Fahri Ersavaş ve Şeref Elma‘nın Muazzez Akkaya ile gerçekleştirdiği söyleşide Akkaya, Sezai Karakoç’un iddia edildiği gibi konferans salonunda bir şiir okuduğunu hatırladığını aktarırken, salondan kaçtığı iddiasını reddetmektedir:

Bir iddiada konferans salonunda size karşı şiir okuduğu, sizin ağlayarak salonu terk ettiğiniz söyleniyor…

-Şiir gününde çıktı okudu gerçekten…

-Bu şiiri mi okudu? Mona Roza’yı mı okudu?

-Vallahi şu an onu bile hatırlamıyorum, hangisini okuduğunu… Ben de okul gecesi olduğu için gitmiştim, ama ne kaçtım ne de bir şey yaptım, sakin sakin oturdum.

Tabii ki, Sezai Karakoç cephesinden üstadın bu konudaki ketum tutumu nedeniyle bir bilgi yok…

 

İLAVE: Mona Roza şiirinin muhatabı 94 yaşındaki Muazzez Akkaya, Sezai Karakoç’un vefatının ardından yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:

“Üniversite 2. sınıftaydık. Yazdığı şiirleri bana vermek için çok uğraşıyordu, ben mecburen tekrar ısrar etmesin diye alıyordum. Ama dediğim gibi o zamanlar okuldan biriyle arkadaş olmayı, ikisinden birini tercih etmeyi hiç düşünmedim. Okul sonrası seçtiğim eşim, o da Mülkiye mezunu olan rahmetli Orhan Giray’la çok mutlu bir hayatım oldu, 4 güzel evlat yetiştirdik.”

 

“Bana yazılan şiirleri zaman içinde ne yazık ki kaybettim, buna gerçekten üzülüyorum. Evlenirken problem olmasın diye düşünerek ablamın evinde bir yere koymuştum. Sonra da eşimle bir sorun yaşamayalım diye geri almadım. Maalesef orada da şiirler zamanla telef oldu. Buna gerçekten üzülüyorum, keşke o şiirleri saklasaydım.”

 

“Böyle bir duruma sebep verdiysem diye üzülüyorum ama bir yerden de teselli oluyorum çünkü hiçbir yakınlık göstermedim, umut vermedim. Ancak üzüldüğüm bir şey var, Sezai Karakoç’u vefatından bir ay kadar önce Fenerbahçe sahilinde gördüm. Karşıdan yürüyordu ve o kadar dikkatli bana bakıyordu ki… Ama beyaz saçları, sakalları olunca tanıyamadım. Bir süre sonra gazetede vefat ilanını görünce onun Sezai Karakoç olduğunu anladım. Eğer o olduğunu bilseydim, bir kafede oturup beraber bir kahve içmek isterdim.”

 

Muazzez Akkaya Kimdir?

Muazzez Akkaya hakkında hazırlanan kısa özgeçmiş şu şekildedir:

Orta okul mezunu memurlardan Hamid Akkaya ile Fitnat Hanım’ın kızıdır. 1930’da Geyve’de doğdu. 1949’da Kandilli Kız Lisesi’ni “Pekiyi” derecede bitirdi. S.B.F.’nden mezuniyetini müteakıb, Maliye Bakanlığı stajyer Memurluğuna tayin edilerek Devlet hizmetine girdi. Nisan 1955’te Karayolları Genel Müdirliği, Ağustos 1955’te tekrar Maliye Bakanlığı, Mart 1957’de Devlet Su İşleri Gn. Müdirliği Teşkilatlarında Memurluklara girdi. Bu arada Ankara Hukuk Fakültesi’nde fark sınavı verip sertifika aldığından, Ocak 1960’da Maliye Bakanlığı Hazine Avukat stajyerliğine, sonra Avukatlığına getirildi. Eylül 1964’de Eşi Orhan Giray’ın Tel-Aviv Mali Müşavirliğine nakli üzerine memuriyetten ayrılıp Tel-Aviv’e gitdi. 1967’de yine eşiyle birlikte Yurd’a dönüp avukatlığa başladı. Halen (Mart 1970) Ankara Barosu’na kayıldı avukatlık yapmaktadır. 7 Kasım 1958 Cuma günü S.B.O. 1944 yılı (2602 Sıra Numaralı) mezunlarından Orhan Giray ile evlendi; 9.6.1959 doğumlu Ayşegül Giray, 24.3.1961 doğumlu Ela Meral Giray adlarında 2 kızı ile 4.4.1967 doğumlu İhsan adında 1 oğlu vardır (1970). İngilizce bilmektedir.

 

Sezai Karakoç’un Mona Roza Adlı Şiiri Hakkında Yanlış Bilgiler

Cemal Süreya’nın soyadındaki ikinci “y” harfini Sezai Karakoç’la Muazzez Akkaya üzerine girdiği iddiayı kaybetmesi nedeniyle attığı, Sezai Karakoç ile Muazzez Akkaya’nın çıktığı, Cemal Süreyya yerine Cemal Süreya şeklinde ad soyadını kullanmaya başladığı iddiasının doğruluğunun bulunmadığını daha önce aktarmıştık.

Bazı hikayeciler ise Muazzez Akkaya’nın Sezai Karakoç’un kendisiyle iddia nedeniyle çıktığını öğrenince okulu bırakıp Geyve’ye yerleştiğini iddia etmişti:

"Muazzez Hanım, Karakoç’un bir iddia nedeniyle kendisi ile çıktığını öğrenir ve başka sorunlarının da etkisiyle okulu bırakır, memleketine; Yani Sakarya’nın Geyve ilçesine geri döner. Bu durum Karakoç’u o kadar üzer ki Muazzez Hanım’a ithaf ettiği ve en bilinen akrostiş şiirlerden olan “Mona Rosa“yı yazar."

Muazzez Hanım’ın sözleri, bu iddianın da gerçeği yansıtmadığını ortaya koyuyor.

Muazzez Akkaya’nın Geyve’ye sonradan yerleşmiş bir muhacir ailesinin kızı olduğu ve şiirdeki “Artık inan bana muhacir kızı / Dinle ve kabul et itirafımı” dizelerinin bu durumu yansıttığı iddia edilse de, Akkaya’nın Geyve’nin yerlilerinden olduğu belirtilmektedir.

 

Sezai Karakoç’un “Muazzez Akkaya’m” Akrostişli Mona Roza Şiiri

Karakoç’un 14 kıtasının başlarındaki harflerin yan yana getirilmesiyle ortaya çıkan “Muazzez Akkaya’m” akrostişine sahip, “tek gül” anlamına gelen Mona Roza şiiri şöyle:

Mona Roza, siyah güller, ak güller
Geyvenin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ah, senin yüzünden kana batacak
Mona Roza siyah güller, ak güller

Ulur aya karşı kirli çakallar
Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa
Mona Roza, bugün bende bir hal var
Yağmur iğri iğri düşer toprağa
Ulur aya karşı kirli çakallar

Açma pencereni perdeleri çek
Mona Roza seni görmemeliyim
Bir bakışın ölmem için yetecek
Anla Mona Roza, ben bir deliyim
Açma pencereni perdeleri çek…

Zeytin ağaçları söğüt gölgesi
Bende çıkar güneş aydınlığa
Bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi
Seni hatırlatıyor her zaman bana
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi

Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar
Işıksız ruhumu sallar da durur
Zambaklar en ıssız yerlerde açar

Ellerin, ellerin ve parmakların
Bir nar çiçeğini eziyor gibi
Ellerinden belli oluyor bir kadın
Denizin dibinde geziyor gibi
Ellerin, ellerin ve parmakların

Zaman ne de çabuk geçiyor Mona
Saat onikidir söndü lambalar
Uyu da turnalar girsin rüyana
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona

Akşamları gelir incir kuşları
Konar bahçenin incirlerine
Kiminin rengi ak, kimisi sarı
Ahh! beni vursalar bir kuş yerine
Akşamları gelir incir kuşları

Ki ben Mona Roza bulurum seni
İncir kuşlarının bakışlarında
Hayatla doldurur bu boş yelkeni
O masum bakışlar su kenarında
Ki ben Mona Roza bulurum seni

Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza
Henüz dinlemedin benden türküler
Benim aşkım uymaz öyle her saza
En güzel şarkıyı bir kurşun söyler
Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza

Artık inan bana muhacir kızı
Dinle ve kabul et itirafımı
Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı
Alev alev sardı her tarafımı
Artık inan bana muhacir kızı

Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış
Bir gün gözlerimin ta içine bak
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak

Altın bilezikler o kokulu ten
Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne
Bir tüy ki can verir bir gülümsesen
Bir tüy ki kapalı gece ve güne
Altın bilezikler o kokulu ten

Mona Roza siyah güller, ak güller
Geyve’nin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Aaahhh! senin yüzünden kana batacak!
Mona Roza siyah güller, ak güller

 

Şiiri Sacit Onan yorumuyla dinlemeniz şiddetle tavsiye olunur:

 

Sezai Karakoç’un “Ping Pong Masası” Şiiri

İlaveten, Muazzez Akkaya’nın Mülkiye’de okuduğu yıllarda turnuvalarda şampiyonluklar kazanmış sıkı bir ping pong oyuncusu olduğu düşünüldüğünde Karakoç’un ünlü “Ping Pong Masası” şiiri daha da anlam kazanmaktadır.

Beyaz iplik sert iplik ve tak tak
Yuvarlak top küçük top ve tak tak
Ping-pong masası varla yok arası
Ben ellerim kesik varla yok arası
…… Öpüçüğüne eyvallah ve tak tak
Beraber sinemaya … evet … ve tak tak
Ping-pong masası varla yok arası

Öküzün gözü veya dananın kuyruğu
Kadifekale veya Sen nehri
Ha Sezai ha ping-pong masası
Ha ping-pong masası ha boş tüfek
Bir el işareti eyvallah ve tak tak
Gözlerin ne kadar güzel ne kadar iyi
Ne kadar güzel ne kadar sıcak
Tak tak tak tak tak tak tak

 

Sezai Karakoç’un Mona Roza Adlı Şiiri Hakkında Yanlış Bilgi Paylaşan Yazarlar

Reha Muhtar, Vatan Gazetesi‘nde yayınlanan 9 Ocak 2016 tarihli “Bir gün ölürsem öldüğüm gün değil; doğduğum günü hatırlayın…” başlıklı yazısında Cemal Süreya’yı ölüm yıldönümü nedeniyle konu edinirken, Süreya ve Karakoç’un Muazzez Akkaya üzerine iddiaya girdiğini, iddiayı kaybeden Cemal Sürey(y)a’nın soyadındaki 2. “y” harfini sildirdiğini iddia etmişti.

Sakarya Yeni Haber‘deki “Başbakan acaba o şiiri okuyacak mı?” başlıklı 5 Şubat 2015 tarihli yazısında Sezai Matur, Mona Roza’nın asılsız ama bir o kadar da acıklı hikâyesini konu edinmiş ve hayattaki Muazzez Hanım’ı intihar ettirmiş; ancak, yazısının sonunda “Muazzez Hanım’ın intihar ettiği bilgisinin daha sonradan yanlış bir bilgi olduğu iddia edilerek ve kendisinin Amerika’da yaşamını sürdürdüğü söylenmektedir” notunu düşmüş.

 

mona roza muazzez akkaya

1 Yorum

  1. Y. Salmaklı Reply

    Kiralık Konak romanında Hakkı Celis’in söylediği bir söz var “zampara edebiyatı”. Bunları okudukça o geliyor hatırıma.

Yorumunuzu yazınız...