Bir Anlatının Şehir Efsanesi Olup Olmadığı Nasıl Anlaşılabilir?
Şehir efsaneleri, ilk kaynağının belirlenmesi zor olan, nesilden nesile, kişiden kişiye aktarılan, doğruluk payı sanıldığı gibi olmayan vaka, hikâye ya da olgulara verilen bir isim. İngilizce “urban legends” deyiminin Türkçeye çevrilmesi ile hayatımızda yer bulan bu ifadeyi TDK, “gerçek olmadığı hâlde kulaktan kulağa yayılan ve yeni eklemelerle herkes tarafından anlatılan olay, kent efsanesi” olarak tanımlıyor.
Şehir efsaneleri içinde hedeflenmiş güdüyü sağlamayı amaçlayan bir anlatı barındırır. Şehir efsaneleri genellikle didaktik öğeler içerir. Şehir efsanelerinin ortaya çıkış kaynakları belirsizdir, ravileri meçhuldur. Doğruluğunun ya da yanlışlığının ispatı oldukça zordur. Ahmet Turan Alkan’ın deyimiyle, “şehir efsaneleri zombi gibidir kolay öldürülemezler”. Uzun zamandır varlığını sürdüren şehir efsanelerinin sonu hiç gelmeyecek. Mevcut şehir efsanesi stoku evrilerek gelişerek büyümeyi sürdürecek. Toplumumuzun hurafe üretme istidadı asla körelmeyecek. Çürütülse dahi bu efsane anlatıları, aynı fikri taşıyan insanlarla dolu sosyal ağlarda paylaşılarak kapalı bir fanus içinde varlığını sürdürme fırsatı bulacak. Bu durum, şehir efsaneleriyle mücadeleyi gün geçtikte baş edilmesi daha zor bir hâle evirecek.
Bu görünüm karşısında, hakikatin tahakkümü adına bu tip kökleşmiş yanlış algılarla mücadeleyi bırakacak değiliz. Paylaşılan anlatıların gerçeği yansıtıp yansıtmadığı, bir şehir efsanesi olup olmadığının tespiti yine de büyük önem arz ediyor.
Kafalarından tarih yazanların, işkembe-i kübrasından “sahte gerçek” üretenlerin, ortaya attıkları yalan ya da yanlış bilgileri masal gibi anlatmayı sevenlerin, bu hurafelere sarılarak büyük resmi görüp şifreleri çözen ve sözüm ona gerçekleri ortaya çıkaran meczupların türemesinin önüne geçilmesi, aklın ve hakikatin hâkim kılınması için şehir efsaneleri ve bu efsanelere inanan akıl tutulması ile mücadelenin gerekliliği aşikâr.
Peki, bir anlatının şehir efsanesi olup olmadığı nasıl anlaşılır?
Malumatfurus.org‘daki incelemelerde uyguladığımız “şehir efsanesi testi”nin aşamaları şu şekilde: (i) Hayatın olağan akışına uygunluk, (ii) kaynak ya da zamanlama, (iii) motivasyon, (iv) içeriğin doğruluğu, (v) mantıksal tutarlılık.
Hayatın Olağan Akışına Uygunluğunun Değerlendirilmesi
Anlatılan bazı şehir efsanelerinin içine metafizik öğelerin katıldığı, fiziken mümkün olmayan olgulara değinildiği, yaşamın normal seyrine aykırı özellik taşıyan durumlara yer verildiği görülebiliyor. Hayatın olağan akışına uygun olmayan birçok iddianın aslında hakikatle bağının kopuk olma ihtimalinin yüksek olduğunu biliyoruz.
Örneğin;
- Hızır Aleyhisselam’ın parmağıyla müdahale ederek Ayasofya’yı Kıble yönüne çevirdiği ve İstanbul’un fethinin ardından Fatih’in imamlık ettiği cuma namazında bu durumun Akşemsettin tarafından aktarıldığı iddiası, hayatın olağanlığı ile uyumluluk arz etmemektedir.
- Çanakkale Savaşı’na katılan İngiliz Kraliyet Ordusu’na bağlı 4. Norfolk Taburu’nun, Anzak Koyu mevkiindeki bir tepede büyük bir bulut kütlesinin içinde kaybolduğu iddiası da metafizik öğeleriyle birlikte gerçeği yansıtmayan bir hurafedir.
- 20 Temmuz 1969 tarihinde Ay’a ilk ayak basan insan olan Neil Alden Armstrong’un Ay’da gezinirken ezan sesi duyup Müslüman olduğu iddiası, özellikle 1970li yıllarda bir virüs gibi Müslüman yoğun nüfusa sahip ülkelerde yayılan bu iddia elbette bir şehir efsanesidir.
- İstanbul Boğazının derinliklerinde 23 trilyon dolar değerinde ‘Contorium’ elementi madeninin bulunduğu iddiası bir deneysel trollemenin ürünüdür.
“Gerçek olamayacak kadar iyi” görünen ya da size içinizde “keşke gerçek olsa” dedirten anlatılara şüphe ile yaklaşmak gerek.
Kaynağın ve Oluşma/Yayılma Zamanının Tespiti
Yıllar boyunca, hatta asırlar boyunca anlatılagelen şehir efsaneleri mevcut. Ancak, gerçekleştiği öne sürülen zamanın yıllar hatta asırlar sonrasında bir anda zuhur eden anlatılar da mevcut. Güvenilir kaynaklarda uzun süreler boyunca izine rastlanmadan kayda değer süre sonra bir anda ortaya çıkan iddialara, teyit edici bir delil yokluğunda itibar etmemek elzem. Bu tür iddiaları ortaya atan kaynakları ve iddianın zuhur ettiği zamanı tespit etmeye çalışmak, anlatının sahihliğini teyit adına fayda sağlayacaktır.
Bazı örnekler sunacak olursak:
- “Mimar Sinan’ın Şehzade Camii’ndeki kemerlerden birinin altına sonraki nesiller için yapı tekniğini anlattığı bir kâğıt yerleştirdiği, bir şişe içerisinde bulunan kâğıdın 1990’lardaki bir restorasyon sırasında ortaya çıktığı ve restorasyonun Sinan’ın asırlar sonra elde edilen bu yazılı dersi sayesinde yapılabildiği”ne ilişkin iddia bir şehir efsanesidir. Şehzade Camii ve Süleymaniye Camii’ne atfedilen bu şehir efsanesine konu “Mimar Sinan’dan mektup” bulunmamıştır. Aslı astarı olmayan mektup hikâyesinin uydurulduğu, mektubun kaynağı tarafından kabul edilmektedir. Mimar Sinan’ın mektubundan çıkan çizim olduğu iddiasıyla paylaşılan görsel, Mimar Ali Saim Ülgen tarafından çizilen Süleymaniye Camii Rölövesi üzerinde yapılmış karalamalardan ibarettir. Mektup hurafesine ilişkin diğer detaylar bahse konu iddianın şehir efsanesi olduğunu ortaya koymaktadır.
- Orhan Seyfi Orhon’un “Veda Busesi” olarak bilinen “Veda” başlıklı şiirini kanserden vefat eden kızı için yazdığı iddiasının doğruluk payı bulunmamaktadır. Orhan Seyfi Orhon’un kanserden ölen bir kızının varlığına dair herhangi bir delil bulunmamaktadır. Orhan Seyfi Orhon’un Sevinç Şeyhun dışında başka bir kız çocuğunun olduğuna dair kaynaklarda herhangi bir bilgiye rastlanamamaktadır. Orhan Seyfi Bey ve Müfide Hanım’ın evliliklerinden tek çocukları olduğu, bu çocuğun kızları Sevinç Şeyhun olduğu ve 1930 yılında doğan Sevinç Hanım’ın babası vefat ettiğinde hayatta olduğu bilinmektedir. Orhan Seyfi Orhon’un Sevinç Şeyhun dışında başka bir kız çocuğunun olduğuna dair kaynaklarda herhangi bir bilgiye rastlanamamaktadır. Bu iddianın basılı ve dijital kaynaklarda ilk izine Orhon’un 1972 yılındaki vefatının 40 yıl, ilk izine 1937 yılında rastlanmasının 75 yıl sonrasında 2012 yılında rastlanmaktadır.
- Leman Sam tarafından seslendirilen “Kıyamam Sana” adlı şarkının sözlerinin Karaköy Genelevi’nde çalışan bir seks işçisi tarafından yazıldığı iddiası doğru değil. Bahse konu şarkının sözleri Zeynep Talu tarafından yazılmış olup, Zeynep Talu şarkı sözlerinin iddia edildiği gibi bir arka plana sahip olmadığını belirtmektedir.
Anlatıcı ve Yayıcının Motivasyonunun Göz Önünde Bulundurulması
Dikkat çekmek, bir konuya ilgi uyandırmak, bir hususu gündeme taşımak, sansasyon yaratmak, ticari başarı elde etmek, bir kişi ya da kurumu desteklemek, sahip olduğu ideolojiyi ya da dini yüceltmek amacıyla insanların gerçeğe aykırı anlatılar uydurduğu vakidir. Bu nedenle, ilgili anlatıyı sahiplenen kişi ya da kitlenin motivasyonu öncelikle değerlendirilmelidir. Destekledikleri tezi ya da kişiyi yüceltme amacıyla hakikati çarpıtmış olup olmadıklarına dikkat edilmelidir. İddia analiz edilirken konuya ilişkin her türlü yargıdan sıyrılıp tarafsız bir analize girişilmesi gerekmektedir.
İlgi için algı ve olgu manipülasyonu içeren bazı örnekler:
- İstanbul’daki Cerrahpaşa Hastanesi’nde sakallı bir bebeğin dünyaya geldiği ve kıyametin yaklaşan bayramın 2. günü kopacağını söyledikten sonra öldüğü iddiası Tan Gazetesi tarafından 1987 yılı Ağustos ayı başında uydurulan, Türkiye’nin en ünlü asparagaslarındandır.
- Kâbe’nin üzerinde kuşların uçamadığı iddiası asılsızdır. Kuşların Kâbe üzerinde uçtuğu, Kâbe’nin üzerine indiği hatta Kâbe’nin üzerine pislediği vakidir. Kâbe üzerinde böyle bir manyetik alanın varlığına dair bir bulgu yoktur. Hakikat yerine hurafelere sarılmış İslami hassasiyete sahip internet siteleri ve profiller dışında bu tip iddiaları aktaran bir kaynak bulunmamaktadır. Kâbe üzerinde uçarken bu alan nedeniyle düşen bir uçağa dair bilgi yoktur. Kâbe’nin tam üzerinde uçurulan droneların kaydettiği görüntüler, iddia edilen bir manyetik alanın varlığı konusundaki şüpheleri kuvvetlendirmektedir.
- Che Guevara 1967 yılında Bolivyada yakalanıp öldürüldüğünde çantasından Mustafa Kemal Atatürk’ün Nutuk adlı eserinin çıktığı iddiasının doğruluk payı bulunmuyor. Che Guevara Nutuk’u okumuş olabilir. Ancak, öldürüldüğünde çantasının içinden çıkan kitaplar arasında Nutuk yer almamaktadır.
- Edison’un ampulün icadında Kur’an-ı Kerim’in Nur Suresi’nden esinlendiği iddiası doğru değildir. Edison ampülü icad eden kişi değildir ve Edison öldüğünde çalışma dolabından Nur Suresi çıkmamıştır. Edison’un son anlarında yanında olan başta oğlu Charles Edison olmak üzere aile fertlerinin sonradan verdiği demeçlerde Edison’un başarısının sırrının Nur Suresi’nde gizli olduğuna dair bir söz söylediğine ilişkin herhangi bir ize rastlanmıyor. Edison’un ölümüne ilişkin yayınlanan haberlerde de aynı durum söz konusudur.
İçerdiği Unsurların Doğruluğunun Kontrolü
Bir anlatının gerçeği yansıtıp yansıtmadığının elbette aktardığı detayların doğruluğunun teyidiyle mümkündür. Yapısöküm yoluyla, kaynak taramasıyla aktarılan iddianın doğruluğu
Örnekleyecek olursak;
- Savaştan dönen Osmanlı / Selçuklu askerlerine ayran ikram eden bir Ana’ya askerlerin “Ana Dolu” demesinin ardından “Anadolu” isminin oluştuğuna yönelik hikâye Anadolu adının kökenine dair bu hikâye, çağlar öncesinden yapılan isimlendirmeye kılıf ararken ve “Anadolu adı nereden gelmiştir” sorusuna yanıt ararken uydurulan bir şehir efsanesidir. Bu coğrafya, eski çağlardan bu yana, şu anda yapılan adlandırmaya benzer şekilde, Anatolia, Anatolos, Anatoli, Anatolikón gibi isimlerle adlandırılmaktadır.
- Fransız General Franchet d’Espèrey’nin büyük bir gövde gösterisiyle, kendisinden yaklaşık 5 yüzyıl önce şehri fetheden Fatih Sultan Mehmet’e öykünerek beyaz at sırtında İstanbul’a Topkapı’dan girdiği iddiası doğru değildir. D’Espèrey’nin şehre giriş görüntüleri incelendiğinde Topkapı’dan beyaz at üzerinde Fatih’e nazire yaparak şehre girmediği görülmektedir.
- Mimar Sinan’ın Kanuni Sultan Süleyman’ın kızı Mihrimah Sultan’a aşık olduğu, kavuşamadığı aşkını yansıtmak için Edirnekapı ve Üsküdar’da inşa ettiği camilerden 21 Mart günü güneş batarken ayın doğduğu iddiası bir şehir efsanesidir. Mimar Sinan’ın Mihrimah Sultan’a duyduğu aşka dair popüler ve bir o kadar romantizm dolu hikayede önemli hatalar bulunmaktadır.
- Sezai Karakoç’un Mülkiye’de okurken aşkını itiraf ettiği ve karşılık bulamaması üzerine yazdığı ona ithafen yazdığı “Mona Roza” şiirini okuyan Muazzez Akkaya’nın intihar ettiği iddiası 70’li ve 80’li yılların ünlü şehir efsanelerindendir. “Meçhul sevgili” Muazzez Akkaya hayattadır. Sezai Karakoç Muazzez Akkaya’ya aşkını itiraf etmemiştir.
Diğer milletlere ait anlatıların Türkçemize çevrilerek aktarıldığına da şahit oluyoruz. Bu nedenle, ilgili iddianın izini sadece Türkçe değil İngilizce başta olmak üzere diğer dillerde de aramak elzem.
Anakronizm Ya Da Mantık Hatası Analizi
Tarihî şahsiyetlere atfedilen anlatıların, dile getirildiği içinde bulunduğu zaman dilimi ile kronolojik açıdan uyumsuz olmaması, ilgili döneme ait olmayan özellikleri taşımaması gerekir. Bahsi geçen zaman ve mekân açısından uyumluluk arz etmeyen, içerisinde bir mantık hatası barındıran anlatıların sahih olmayacağı kolaylıkla anlaşılabilir.
Bu yöndeki örnekler şu şekilde sunulabilir:
- General Allenby’ın Selahaddin Eyyubî’nin mezarını ziyaret edip, saygısızlık yapıp “Kalk Selahaddin! Biz Yine Geldik” demesi mümkün değildir. Selahaddin Eyyubî’nin mezarı Kudüs’te değil Şam’dadır.
- Ahmet Hamdi Tanpınar’ın eşine “Özledim” yerine utandığı için “Çok göresim geldi” dediği iddiası doğru değildir. Çünkü Tanpınar, hayatı boyunca hiçbir dönem evlenmemiştir.
- Roma İmparatoru Neron’un Roma yanarken keman çaldığı iddiası doğru olamaz. Çünkü, İmparator Neron’un yaşadığı dönemde keman yoktu.
- Mozart’ın Türk Marşı adlı eserini Mohaç Meydan Muharebesi’nde dinleyerek esinlenip yazdığı iddia edilse de, kronolojik açıdan bu mümkün değildir. Çünkü, Wolfgang Amadeus Mozart Mohaç’tan 230 yıl sonra dünyaya gelmiştir.
Malumatfurus.org’da yayımladığımız şehir efsanesi incelemelerine göz atmak isteyebilirsiniz: