Orhan Seyfi Orhon’un Veda Busesi’ni Kanser Olan Kızının Ölümünün Ardından Yazdığı İddiası Doğru Değil 

Orhan Seyfi Orhon’un “Veda Busesi” olarak bilinen “Veda” başlıklı şiirini kanserden vefat eden kızı için yazdığı iddiasının doğruluk payı bulunmamaktadır. Orhan Seyfi Orhon’un kanserden ölen bir kızının varlığına dair herhangi bir delil bulunmamaktadır. Orhan Seyfi Orhon’un Sevinç Şeyhun dışında başka bir kız çocuğunun olduğuna dair kaynaklarda herhangi bir bilgiye rastlanamamaktadır. Orhan Seyfi Bey ve Müfide Hanım’ın evliliklerinden tek çocukları olduğu, bu çocuğun kızları Sevinç Şeyhun olduğu ve 1930 yılında doğan Sevinç Hanım’ın babası vefat ettiğinde hayatta olduğu bilinmektedir. Orhan Seyfi Orhon’un Sevinç Şeyhun dışında başka bir kız çocuğunun olduğuna dair kaynaklarda herhangi bir bilgiye rastlanamamaktadır. Bu iddianın basılı ve dijital kaynaklarda ilk izine Orhon’un 1972 yılındaki vefatının 40 yıl, şiirin ilk izinin görüldüğü 1937 yılının 75 yıl sonrasında 2012 yılında rastlanmaktadır.  

Yanlış İddia

 

Ülkemizin en güzel aşk şiirlerinden biri sayılan “Veda Busesi” şiirinin ünlü beş hececilerden Orhan Seyfi Orhon tarafından bir aşk acısı nedeniyle değil de kanserden vefat eden kızı için yazıldığı iddiası son yılların edebiyat alanındaki popüler şehir efsanelerinden. Bugün, Veda Busesi’nin sözlerinin “uydurulmuş” hikâyesine değineceğiz…

Detaya girmeden önce “Veda Busesi” hakkında kısa bilgi sunmakta fayda var…

Aşk, hüzün, gözyaşı, hicran, ızdırap temalı bu şiirin asıl ismi “Veda Busesi” değil, “Veda”dır. 1937 yılında yayımlanan “Her ay” adlı aylık frekansta yayımlanan dergide rastladığımız bu ünlü “içli” şiir Yusuf Nalkesen tarafından 1951 yılında Muhayyer Kürdî makamında bestelenmiştir. Yusuf Nalkesen’in bestelediği şiir, ilk kez 1970 yılında Nesrin Sipahi tarafından seslendirilmiştir.

Orhan Seyfi Orhon’un “Veda” şiirinin metni şöyledir:

 

VEDA

Hani o bırakıp giderken seni
Bu öksüz tavrını takmayacaktın?
Alnına koyarken veda busemi
Yüzüme bu türlü bakmayacaktın?

Hani ey gözlerim bu son vedada,
Yolunu kaybeden yolcunun dağda
Birini çağırmak için imdada
Yaktığı ateşi yakmayacaktın

Gelse de en acı sözler dilime
Uçacak sanırdım birkaç kelime…
Bir alev halinde düştün elime
Hani ey gözyaşım akmayacaktın?

 

Bu güfteye dair Yusuf Nalkesen’in bestesi Zeki Müren, Muazzez Ersoy, Nesrin Sipahi, Hüner Coşkuner, Bülent Ersoy, Hakan Peker, Tarkan, Zakkum ve Pamela gibi birçok sanatçı tarafından seslendirilmişti. Şarkıya dair Tarkan yorumunu da hatırlayamayanlara hatırlatmak babından şuraya koyalım:

 

 

Şimdi iddiayı aktaralım…

Orhan Seyfi Orhon’un “Veda” şiirini kanser olan kızının ölümü üzerine yazdığı iddiası sosyal medyada birçok kullanıcı tarafından paylaşılmıştı.

 

Orhan Seyfi Orhon'un vefa şiirini kanser olan kızının ölümünden sonra yazdığını iddia eden bir sosyal medya paylaşımı
Orhan Seyfi Orhon’un vefa şiirini kanser olan kızının ölümünden sonra yazdığını iddia eden bir sosyal medya paylaşımı

 

“Veda Busesi… İşte hüzünlü hikayesi…” başlığıyla sanal dünyada paylaşılan metin şöyle:

Şair Orhan Seyfi Orhon’ un kızı için yazdığı Yusuf Nalkesen’ in bestelediği şiirdir. Bu şiir sözleri itibarıyla iki aşığın birbirine yazığı şiir olarak düşünülse de. Orhan Seyfi Orhon’un kanser hastası olan kızı için yazmıştır. Ölümünden hemen önce kızı, babasından “gidişine ağlamaması” konusunda söz istemiş, o da söz vermiş. Ama baba kalbi, o anda verdiği sözü tutamamış ve kızı ile arasında geçen o son anları şiire dökmekten kendini alamamış. Bu muhteşem dizeler de işte böyle bir acının ardından yazıya dökülmüş ve ölümsüzleşmiş…

Bu kısa metnin detaylandırılarak aşağıdaki gibi hikâyeleştirildiği görülüyor:

“Babası kızının kapısını açarken biraz duraksadı. Sessizce kapının kolunu aşağı indirdi, kızının bugün daha iyi olması için dua etti. Gün boyunca kızına doyasıya sarılmayı düşünüyordu. O yüzden bütün işlerini iptal etmiş, akşama kadar onun yanında oturmayı planlamıştı. Uyuyup uyumadığını kontrol etmek için usulca yatağın üstüne eğildi.Kızı perişan halde görünüyordu. Gözleri hemen yaşaran baba, kızının bu halini görmesini istemediği için usulca eğildi ve dudaklarını kızının alnına koydu. Öpmedi çünkü öpmek çok kısa bir andı. Öylece durdu ve derin derin nefes alarak kızının kokusunu içine çekti. Kız eliyle babasının kolunu . Ancak baba kızının alnında öylece durdu. Biraz daha dursaydı gözyaşları kızının yüzüne damlayacaktı, ağladığı anlaşılacaktı. Yatağın yanındaki sandalyeye oturdu. Kız o kadar bitkin düşmüştü ki çok kısık bir sesle, ‘babacığım, annemin öldüğü günü hatırlıyorum ,günlerce çok ağlamıştın. Şu son anlarımda senden bir şey istiyorum babacığım, dedi. Ben öldükten sonra hiç ağlamıyacaksın, gözünden bir damla yaş bile düşmeyecek, anlaştık mı?’ dedi. Baba imkansızı isteyen kızına baktı, ağlamaklı halini bastırarak başını hafifçe salladı. Kızı çok zor nefes alıyordu . Birkaç saniye içinde nefes alışverişleri kesildi, başı yana düştü. Hıçkırıklar içinde kızını kucağına aldı. Kızının cansız bedeni hala ateşler içindeydi. Buna rağmen kızı üşümesin diye battaniyeyle sardı bahçeye çıkardı. Kızını sandalyeye oturtup, yere çöktü, başını kızının kucağına koydu, hıçkırıklarla ağlamaya başladı. İşte o an dilinden bu ölümsüz mısralar döküldü…”

 

Bu anlatıyı sesli hikâye şekline de dökenlere de şahit oluyoruz:

 

 

Bazı sosyal medya kullanıcılarının daha da ileriye giderek Orhan Seyfi Orhon’un kızının yanı sıra eşi Ayşe Müfide Orhon’un da kanserden öldüğünü iddia ettikleri görülmektedir:

“Eşini kanserden kaybeden Orhan Seyfi‘nin kansere yakalanan kızı, “Annem öldüğünde çok ağladın. Ben ölürsem ağlamayacağına söz ver” deyince Orhan Seyfi söz verir. Bir süre sonra kızını kaybeder ve şu dizeleri yazar: “Bir alev halinde düştün elime, hani ey gözyaşım akmayacaktın?””

 

Orhan Seyfi Orhon'un eşinin de kanserden vefat ettiğini öne süren paylaşım
Orhan Seyfi Orhon’un eşinin de kanserden vefat ettiğini öne süren paylaşım

 

Veda Busesi’nin Sözlerinin Hikâyesi Kanserden Ölen Evlada Dayalı Olamaz

Şimdi iddiayı incelemeye başlayabiliriz…

Öncelikle, Orhan Seyfi Orhon’un “Veda” adlı şiirini kanserden vefat eden kızının ardından yazmadığına dair en büyük delilimiz, bu iddianın ilk kez 2012 yılında ortaya çıkması ve 2013 yılından sonra yaygın hâle gelmiş olmasıdır. Google başta olmak üzere internet arama motorlarında ve Twitter gibi sosyal medya platformlarında yapılan taramamız, basılı ve dijital kaynaklarda izine 2012 yılından önce rastlanmayan bu iddianın, Orhon’un 1972 yılında vefatının 40 yıl sonrasında zuhur ettiğini ortaya koyuyor. Sanal alemdeki ilk izine 8 Mayıs 2012 tarihli bir internet günlüğü yazısında rastlıyoruz. Popülerleşmesini ise 2013 yılında Ekşi Sözlük’teki ilgili başlığına flaneurist mahlaslı yazar tarafından yazılan bir girdinin sağladığı anlaşılıyor. Herhangi bir güvenilir kaynakta izine rastlanmadan, vuku bulduktan çok sonraları öne sürülen bu gibi birçok iddianın şehir efsanesi mahiyetinde olduğunu Malumatfurus.org‘da daha önce defalarca ortaya koymuştuk.

Bu şiirin evlat acısı ardından yazılmış olmayacağına dair diğer işaret şiirin kendisidir. “Hani o bırakıp giderken seni”, “gelse de en acı sözler dilime“, “bir alev halinde düştün elime” gibi dizelerin vefat eden çocuğun ardından yazılmış olamayacağı değerlendirilmektedir.

Veda’nın kanserden vefat eden bir evladın ardından kaleme alınmamış olduğunun en net delili ise Orhan Seyfi Orhon’un kızıdır. Orhan Seyfi Orhon’un kanserden ölen bir kızının varlığına dair herhangi bir delil bulunmamaktadır. Orhan Seyfi Orhon’un Sevinç Şeyhun dışında başka bir kız çocuğunun olduğuna dair kaynaklarda herhangi bir bilgiye rastlanamamaktadır.

1890 yılında doğan ve 1972 yılında vefat eden Orhan Seyfi Orhon’un evli ve bir çocuk babası olduğu bilinmektedir. Orhan Seyfi Orhon’un vefatının ardından Milliyet Gazetesinde 23 Ağustos 1972 tarihinde yayınlanan kısa biyografisi de bu bilgiyi doğrulamaktadır.

 

Orhan Seyfi Orhon'un vefatının ardından Milliyet Gazetesinde 23 Ağustos 1972 tarihinde yayınlanan kısa biyografisi
Orhan Seyfi Orhon’un vefatının ardından Milliyet Gazetesinde 23 Ağustos 1972 tarihinde yayınlanan kısa biyografisi

 

Orhan Seyfi Orhon’un ailesiyle ilgili bilinen diğer hususlar Miralay Emin Bey ve Nimet Hanım’ın oğlu olduğu ve Süreyya Orhon adlı emekli Danıştay üyesi bir kardeşi olduğu yönündedir.

Orhan Seyfi Orhon’un ölümü üzerine Milliyet Gazetesinde yayınlanan 23 Ağustos 1972 tarihli vefat ilânı incelendiğinde, eşinin adının Ayşe Müfide Orhon olduğu, kızının Sevinç (Şeyhun), damadının M. Kemal Şeyhun, torunlarının Yeşim ve Ahmet Şeyhun olduğu anlaşılıyor. Yani, 1972 yılında Orhan Seyfi Orhon’un tek kızı olan Sevinç Şeyhun hâlâ hayattadır ve kanserden ölmemiştir.

 

Orhan Seyfi Orhon'un vefatının ardından 23 Ağustos 1972 tarihinde Milliyet Gazetesinde ailesi tarafından verilen taziye ilânı
Orhan Seyfi Orhon’un vefatının ardından 23 Ağustos 1972 tarihinde Milliyet Gazetesinde ailesi tarafından verilen taziye ilânı

 

Orhan Seyfi Bey ve Müfide Hanım’ın evliliklerinden tek çocukları olduğu, bu çocuğun kızları Sevinç Hanım olduğu ve Sevinç Hanım’ın 1930 yılında doğduğu belirtilmektedir (Ali Donbay (2009). Orhan Seyfi Orhon: Hayatı, Gazeteciliği, Fikrî ve Edebî Şahsiyeti, Eserleri. Atatürk Kültür Merkezi, sf. 15). Orhan Seyfi Orhon’un Sevinç Şeyhun dışında başka bir kız çocuğunun olduğuna dair kaynaklarda herhangi bir bilgiye rastlanamamaktadır.

Ayşe Müfide Orhon’un vefatının ardından Milliyet Gazetesinde 21 Mart 1985 tarihinde yayınlanan taziye ilânı incelendiğinde, Müfide Orhon’un Sevinç Şeyhun’un yanı sıra Bedii Kongu adlı bir çocuğu daha olduğu anlaşılmaktadır. Farklı soyada sahip Bedii Kongu’nun çocuğu olarak sayılması, Müfide Hanım’ın tekrar evlenmiş olabileceğini işaret etmektedir.

 

Ayşe Müfide Orhon'un vefatının ardından Milliyet Gazetesinde 21 Mart 1985 tarihinde yayınlanan taziye ilânı
Ayşe Müfide Orhon’un vefatının ardından Milliyet Gazetesinde 21 Mart 1985 tarihinde yayınlanan taziye ilânı

 

Orhan Seyfi Orhon’un Yusuf Ziya Ortaç’la bacanak olduğu bilinmektedir. Yusuf Ziya Ortaç’ın vefatının ardından 12 Mart 1967 tarihinde Milliyet Gazetesinde yayınlanan taziye ilânı incelendiğinde de Orhan Seyfi Orhon’un tek kızı olan Sevinç Şeyhun’un adının zikredildiği görülmektedir.

 

Yusuf Ziya Ortaç'ın vefatının ardından 12 Mart 1967 tarihinde Milliyet Gazetesinde yayınlanan taziye ilânı
Yusuf Ziya Ortaç’ın vefatının ardından 12 Mart 1967 tarihinde Milliyet Gazetesinde yayınlanan taziye ilânı

 

Orhan Seyfi Orhon’un kardeşi Süreyya Orhon’un vefatının ardından 29 Aralık 1967 tarihinde Milliyet Gazetesinde yayınlanan taziye ilânı incelendiğinde de Sevinç Şeyhun dışında Orhan Seyfi Orhon’un başka bir kızının bilgisine rastlanamamaktadır. İlânda ismi geçen Kemal Seyhun’un, Sevinç Şeyhun’un eşi olduğu anlaşılmaktadır.

 

Süreyya Orhon'un vefatının ardından 29 Aralık 1967 tarihinde Milliyet Gazetesinde yayınlanan taziye ilânı
Süreyya Orhon’un vefatının ardından 29 Aralık 1967 tarihinde Milliyet Gazetesinde yayınlanan taziye ilânı

 

Orhan Seyfi Orhon’un TBMM nezdinde yayımlanan özgeçmişinde de aynı durum gözlemlenmektedir.

 

orhan seyfi orhon özgeçmişi
Orhan Seyfi Orhon’un TBMM bünyesinde yayımlanan özgeçmiş derlemesinde yer alan biyografisi

 

Şair, “Ben Ölürsem” başlıklı şiirinde 1 kızının olduğundan şöyle bahsetmiştir:

 

BEN ÖLÜRSEM

 

Ben ölürsem, bana dostlar gücenir!
– Vay, denir, bir şeyi varmış hala,
Verecek başkasına?
Ben ki can vermişim, aldırmazlar.
Gill-ü giş sahibiyim farz edilir,
Dostluğu halis değilim!

Ben ölürsem, beni anmaz kimse!
Kardeşim yalnız anar,
Bir de kızım,
Bir de karım.
Aynı dünyada doğup
Yaşama hakkıyla
Çiinkü ben onlar için sade varım.
“Şahs-ı sâlis” değilim!

 

Ben ölürsem, beni yazmaz gazete,
Eskiyim, geçti modam!
Artık onlarca ben ölmüş bir adam
Gibiyim, taze havadis değilim!

 

İLAVE: İbrahim Tığ, Bölge Haber’deki “Yalan ve Gerçek” başlıklı yazısında, Orhan Seyfi Orhon’un tek kızı olan, 13 Temmuz 1930 tarihinde İstanbul’da doğan ve halen Şişli’de yaşamını sürdüren Sevin Şeyhun’un kızı Ayşe Yeşim Çorluhan’a ulaşarak bu şehir efsanesinin yanlışlığını ortaya koymuş.

Sevin Şeyhun’un kızı Ayşe Yeşim Çorluhan, dedesi Orhan Seyfi Orhon’un Veda Busesi’ni kanserden ölen kızı için yazdığı iddiasının asılsızlığını şöyle aktarmış:

– Ayşe hanım, dedenizin annenizden başka bir kızı daha olduğu ve 14 yaşında kanserden öldüğünü konusunda iddialar var…

 

– Dedemin ilk ve tek kızı annem Sevin (Şeyhun)’dir. Annem 1930 doğumlu ve halen yaşıyor. Dedemin annemden önce ya da sonra doğan hiçbir çocuğu da yoktur. Sosyal medya sitelerinde gezinen bu şiirin hikayesi ise tamamen uydurmadır, böyle bir şey söz konusu değildir.

 

– Dedeniz Orhan Seyfi Orhon’un “Veda” şiirini kanserden ölen kızı için yazdığı iddiaları dolaşıyor internet sitelerinde…

 

– Dedim ya, bu doğru değildir. Çünkü dedem aşk, hüzün, gözyaşı, hicran, ızdırap temalı bu şiirini lise yıllarında yazmış. Gençlik işte.. Adı da “Veda Busesi” değil, “Vedâ”dır. Dedemin sağlığında (1951 yılı) bu şiiri üstad Yusuf Nalkesen de bestelemiştir. Bir başka özelliği de bu şiir Nalkesen’in ilk bestelediği şiir oluşudur. Yine bir başka yanı da ilk kez 1970 yılında Nesrin Sipahi tarafından seslendirilmiş oluşudur. Daha sonra bu besteyi, Zeki Müren, Nesrin Sipahi, Hüner Coşkuner, Bülent Ersoy, Hakan Peker, Tarkan, Muazzez Ersoy gibi birçok sanatçı da seslendirdi.

 

Özetle, Orhan Seyfi Orhon’un kanserden ölen bir kızı olduğuna dair bir delil/bilgi yok. Veda Busesi’nin sözlerine ilişkin uydurma hikâye Orhon’un vefatından çok sonra ortaya çıkmış. Bilinen tek kızı ise Orhon vefat ettiğinde hayattaydı.

Tüm bu aktarılan hususlara rağmen hâlâ Veda Busesi’nin “aşk acısı” yerine “evlat acısı” temasına sahip olduğuna inanmayı sürdürenlerin Orhan Seyfi Orhon’un kanserden ölen bir kızının olduğuna dair kanıt sunmalarını talep ediyoruz. 

 

Orhan Seyfi Orhon Kimdir?

 

Orhan Seyfî Orhon (1890-1972)

 

1890’da İstanbul’da doğdu. Evli, bir çocuk babası. Çengelköy İbtidaisi (ilkokulu) ve Beylerbeyi Rüşdiyesini (ortaokulu) bitirdikten sonra Mercan İdadisinde (lisesi) okudu (1909). Hukuk Fakültesinden mezun oldu (1914). Osmanlı Mebusan Meclisi Kavanin (kanunlar) Kaleminde memur olarak çalıştı. Meclis feshedilince gazeteciliğe başladı. Kurtuluş Savaşı sırasında İstanbul Hükümetini destekleyen “Aydede” Dergisinde çalıştı. Güneş, Ayda Bir, Papağan, Akbaba (Yusuf Ziya Ortaç’la birlikte) gibi mizah ve edebiyat dergileri çıkardı. Çınaraltı Dergisini (1941- 44) İkinci Dünya Savaşı yıllarında Türkçülük akımının sözcüsü olarak yayınladı. Tasvir-i Efkâr, Ulus, Zafer, Cumhuriyet ve Son Havadis gazetelerinde günlük köşe yazıları yazdı.

 

Pertevniyal, Kadıköy, Erenköy, İstanbul Erkek Liselerinde ve Üsküdar Kız Lisesinde edebiyat öğretmenliği; Harp Okulu ve Harp Akademisinde ise Türkçe öğretmenliği yaptı.

 

Aruz vezniyle şiir yazmaya başladı. İlk şiirlerini “Hıyaban” adlı dergide yayınladı (1911). “Yeni Mecmua”da çıkan şiirleriyle adını duyurdu. Ziya Gökalp’ın çağrısı ile Milli Edebiyat akımının içine girerek hece ölçüsüyle şiirler yazdı. “Beş Hececiler”den biri olarak ün kazandı. Şiirlerinde yalın bir dil kullandı. Sonraki dönemlerde dilde özleşmeye karşı çıktı. Yirmibeş şiiri kırk dokuz ayrı şarkı şeklinde bestelendi.

 

Fırtına ve Kar (1919), Peri Kızı ile Çoban Hikâyesi (1919), Gönülden Sesler (1922), O Beyaz Bir Kuştu (1941), Kervan (1964), İşte Sevdiğim Dünya (1965) adlı şiir kitapları ile Çocuk Adam (1941) adlı romanı ve Düğün Gecesi (1957) adlı hikâye kitabının dışında yergi, fıkra ve makalelerden oluşan Fiskeler (1922), Asri Kerem (1942), Dün, Bugün, Yarın (1943), Kulaktan Kulağa (1943), Hicivler (1950), Gençlere Açık Mektup (1951) adlı eserleri yayınlandı.

 

VIII. dönem (1946-50) Cumhuriyet Halk Partisinden Zonguldak, 2. dönem (1965-69) Adalet Partisinden İstanbul milletvekili seçildi. Millet Meclisi Başkanlığı yaptı (1965). Fransızca bilir.

 

ESERLERİ :

ŞİİR : Fırtına ve Kar (1919), Peri Kızı ile Çoban Hikayesi (1919), Gönülden Sesler (1922), O Beyaz Bir Kuştu (1941), Kervan (1964), Hicviyeler (Kervan’la birlikte; 1951), Şiirler (seçmeler, Nihat Sami Sanarlı’nın önsözüyle, 1970).

HİKÂYE : Asrî Kerem (1942), Düğün Gecesi (1957).

MAKALE- FIKRA : Fiskeler (1922), Dün-Bugün Yarın (1943), Kulaktan Kulağa (1943).

MONOGRAFİ : Abdülhak Hamid (1937), Mehmet Akif (1937), Yahya Kemal (1937), Ziya Gökalp

 

TBMM tarafından yayımlanan özgeçmişleri derlenmiştir.

 

Orhan Seyfi Orhon’un Veda Busesi’ni Kanserden Ölen Kızının Ardından Yazdığı İddiasına Kapılan Yazarlar

Veda Busesi’nin hikâyesini uydurma anlatı üzerine inşa eden yazarlardan tespit edebildiklerimizi sıralayalım…

Sehirmedya.com’da 14 Ekim 2018 tarihinde yayınlanan “Veda Busesi ve ardındaki yürek yakan hikayesi…” başlıklı yazısıyla Elif Sucu:

"Bestelenen ve klasik şarkılar arasında yer alan “Veda Busesi” her ne kadar iki insan arasında yaşanan bir aşktan esinlenilmiş gibi algılansa da aslı çok farklı çok hüzünlü bir yaşanmışlığı anlatıyor. Veda Busesi adlı şiir Orhan Seyfi Orhon’un kanserden ölen kızına yazdığı bir eserdir. Bu ünlü şiirin hikayesi şöyle anlatılmaktadır; Babası kızının kapısını açarken biraz duraksadı. Sessizce kapının kolunu aşağı indirdi, kızının bugün daha iyi olması için dua etti. Gün boyunca kızına doyasıya sarılmayı düşünüyordu . O yüzden bütün işlerini iptal etmiş, akşama kadar onun yanında oturmayı planlamıştı. Uyuyup uyumadığını kontrol etmek için usulca yatağın üstüne eğildi. Kızı perişan halde görünüyordu. Gözleri hemen yaşaran baba, kızının bu halini görmesini istemediği için usulca eğildi ve dudaklarını kızının alnına koydu. Öpmedi çünkü öpmek çok kısa bir andı. Öylece durdu ve derin derin nefes alarak kızının kokusunu içine çekti. Kız eliyle babasının kolunu… Ancak baba kızının alnında öylece durdu. Biraz daha dursaydı gözyaşları kızının yüzüne damlayacaktı, ağladığı anlaşılacaktı. Yatağın yanındaki sandalyeye oturdu. Kız o kadar bitkin düşmüştü ki çok kısık bir sesle, “Babacığım, annemin öldüğü günü hatırlıyorum, günlerce çok ağlamıştın. Şu son anlarımda senden bir şey istiyorum babacığım, dedi. Ben öldükten sonra hiç ağlamayacaksın, gözünden bir damla yaş bile düşmeyecek, anlaştık mı?” dedi. Baba imkansızı isteyen kızına baktı, ağlamaklı halini bastırarak başını hafifçe salladı. Kızı çok zor nefes alıyordu. Birkaç saniye içinde nefes alışverişleri kesildi, başı yana düştü. Hıçkırıklar içinde kızını kucağına aldı. Kızının cansız bedeni hala ateşler içindeydi. Buna rağmen kızı üşümesin diye battaniyeyle sardı bahçeye çıkardı. Kızını sandalyeye oturtup, yere çöktü, başını kızının kucağına koydu, hıçkırıklarla ağlamaya başladı. İşte o an dilinden bu ölümsüz mısralar döküldü…"

Yeni Alanya Gazetesindeki “Hani o bırakıp giderken seni…” başlıklı 19 Ekim 2018 tarihli yazısıyla İsmail Haboğlu:

"Oysa öyle değilmiş. Orhan Seyfi Orhon bu şiiri, kanserden ölen kızı için yazmış. Şiirin öyküsünü okuyunca, içim burkuldu, yüreğim kanadı. Çok kötü hissettim kendimi."

Silivri Haber Ajansındaki 20 Ağustos 2018 tarihli “Veda busesi…” başlıklı yazısıyla Şenay Kobak:

"Şair Orhan Seyfi Orhon' un kızı için yazdığı Yusuf Nalkesen' in bestelediği şiirdir. Bu şiir sözleri itibarıyla iki aşığın birbirine yazığı şiir olarak düşünülse de. Orhan Seyfi Orhon'un kanser hastası olan kızı için yazmıştır."

Detaykıbrıs.com’daki “Hep Şarkı Ayrı Bir Hikaye” başlıklı 3 Aralık 2018 tarihli yazısıyla Mesut Günsev:

"Fakat Veda busesi adlı şiir Orhan Seyfi Orhon'un kanserden ölen kızına yazdığı bir eserdir."

Sabah Gazetesindeki “Ah be vefa!” başlıklı 19 Ocak 2019 tarihli yazısıyla Hakan Uç:

"Zamanın beş hececilerinden Orhan Seyfi Orhon'a ait bu eserin hikayesi şöyle: Orhon'un, daha önce annesini kaybeden kanser hastası küçük kızı ondan bir söz ister: "Eğer ölürsem arkamdan ağlamayacaksın." Babası ona dik duracağına, üzülüp ağlamayacağına dair söz verir. Peki günler sonra kızını kaybeden acılı baba verdiği sözünde durabilir mi? Duramaz tabii ki. Ağlar, ağlar ve kaleminden 'Alnına koyarken veda busemi / Hani ey gözyaşım akmayacaktın' dizeleri dökülür. Şair, belki de ölen kızını bu dizelerle ölümsüzleştirmiş oldu."

Milliyet.com.au’daki “Mum, yandıkça yaşar” başlıklı yazısıyla Süleyman Ünal:

"Kızının ruhunu teslim edeceği an geldiğinde ise baba kalbi dayanamaz ve söz verdiği halde kalbinden geçenleri, içindeki fırtınayı mısralara döker. "

Yenihaberden.com’daki “Veda Busesi” başlıklı 4 Aralık 2018 tarihli yazısıyla Osman Uzunkaya:

"Şairin hece ölçüsü ile kaleme aldığı “Veda” Adlı şiiri, aşk şiirini çağrıştırsa da aslında şairin kanser hastası olan kızı için yazmış olduğu bir şiirdir."

Fatih Postasındaki “Veda Busesi..” başlıklı 13 Nisan 2019 tarihli yazısıyla Sami Özey:

"Fakat Veda Busesi adlı şiir, Orhan Seyfi Orhon'un kanserden ölen kızına yazdığı bir eserdir."

Tarsuz Akdeniz’de “Ağlatan Bir Öykü Veda Busesi” başlığıyla 18 Haziran 2019 günü yayınlanan yazısıyla Nevzat Kumdereli:

"Fakat Veda busesi adlı şiir Orhan Seyfi Orhon'un kanserden ölen kızına yazdığı bir eserdir."

Özgür Kocaeli’de “Veda Busesi” başlığıyla 25 Ekim 2018 tarihli yazısıyla Sevcan Tamer:

"Şair kanser hastalığından dolayı kaybettiği kızının ardından yazmıştır bu eseri.."

Adana Günaydın Gazetesindeki “veda busesi” başlıklı 8 Şubat 2016 tarihli yazısıyla Mustafa Özke:

 "orhan seyfi orhon bu şiiri kanserden ölen kızına yazmış! kızı, yaşama veda etmeden babasından bir söz istemiş şair de bu sözü vermiş kızına ‘gidişine ağlamayacağım’"

Konya Postasındaki “Veda…” başlıklı 19 Şubat 2019 tarihli yazısıyla Muharrem Balatekin:

 "Fakat Veda busesi adlı şiir Orhan Seyfi Orhon'un kanserden ölen kızına yazdığı bir eserdir."

Bursadameydan.com’daki “Veda Busesi…” başlıklı 8 Ağustos 2017 tarihli yazısıyla Siyasetin Efendisi.

İlaveten, Mario Levi de NTV’de 6 Şubat 2016 tarihinde yayınlanan Önce Söz Vardı adlı programda bu iddiayı dile getirmiştir.

 

Orhan Seyfi Orhon Veda Busesi

 

Yorumunuzu yazınız...