Cenap Şehabettin’in On Ölüm Şarkısı Adlı Şiirin Yazarı Olduğu İddiası Doğru Değil

On Ölüm Şarkısı’nın Yazarı Cevdet Kudret Solok’tur

Yanlış İddia

 

Servet-i Fünun edebîyatının önde gelen temsilcilerinden şair ve yazar Cenap Şahabettin’e (1870-1934) yanlışlıkla atfedilen “On Ölüm Şarkısı” adlı şiire değineceğiz.

Oldukça uzun bir şiir olan On Ölüm Şarkısı’nın sıklıkla alıntılanan dizeleri şu şekildedir:

On Ölüm Şarkısı

 

Ölmüşüm… Yanımda hiç kimseler yok;
Vücudum, soğumuş bir yataktadır,
Ruhum, karanlıkta kaybolan çocuk
Gibi başucunda ağlamaktadır.

 

Artık her şeylerim uzaklaşıyor,
Beni bırakıyor elbiselerim;
Ayağım başından ayrı yaşıyor,
Alnımın terini duymuyor derim.

 

Kulağım sesleri duyarmış gibi,
Boşluğun içinde açılmış kalmış;
Arkasında hâlâ göz varmış gibi
Gördüğüm bir derin hayale dalmış.

 

Elimle yüzüme dokunabilsem
Besbelli yüzümü tanımaz elim;
Hangi yana, hangi yana çevrilsem
Eşyama, kendime sahip değilim.

 

Ah bakın! Bir çile iplik halinde
Boşluklara doğru süzülüyorum
Dünyanın en tatlı geldiği günde
Bu ben öbür benden süzülüyorum.

 

Rüzgar değmez oldu artık yüzüme,
Gün ışığı kapıma boş yere gelir;
Kötü bir düş gibi dolar gözüme,
Bu toprak bana dağ, size tepedir!

 

Toprak yukarda, gül, aşağıda yılan!
Elimde kelepçe, gözümde burgu!
Toprak, kemiğimden etimi soyan
Hırsız, kanlı katil, kefen soyucu!

 

Bütün uzuvlarım bana darılmış,
Kulağım unutmuş artık sesimi;
Hepsi ayrı ayrı hayale dalmış,
Bu omuz, bu ayak bu el benim mi?

 

Girdiğim çukurdan iki facia:
Burda karınca dev, insan noktadır;
Toprağın altında bir zaman daha,
Tırnaklar ve saçlar uzamaktadır!

 

Ölüler, ölüler, koşun imdada!
Ölüler, sizin en yoksulunuzum!
Ölüler, koşun ki öbür dünyada
Topraktan bir sema ile mahpusum!

 

Yağmur çisil çisil üstüme yağar.
Tabiat kardeşim yasıma ortak;
Şehrin üzerinde uçan bulutlar
Serviler ucunda sallanan bayrak!

Şimdi sonu gelmez maviliklerde
Yağmurlar ruhumu yıkamaktadır;
Tenimin ruhumdan koptuğu yerde
Bir gizli facia kanamaktadır.

 

Acımı duyamaz oldu kimseler
Bana bir tahammül ver “aklıselim”;
İnsanlardan ayrı kaldığım yeter,
Yetişir onları göremediğim!

 

Yetişir yetişir yalnız yaşamak,
Kimselere görmeden heryeri görmek;
Yokluğu içimde her an taşımak,
Ziyayı işitmek, sesleri görmek…

 

Usandım buluttan, aydan, yıldızdan;
Elverir yürümek samanyolunda;
Usandım elinden ey dipsiz zaman,
Ey sema, ey sonu gelmiyen kıta!

 

Ağaçlar, özledim serin ve asil
Gölgeniz altında uyuklamayı;
Artık böyle her gün yakından değil,
Uzaktan görmeyi özledim ayı.

 

Ey dünya, cazibe kuvvetin nerde?
Artık beni kurtar semadan kurtar;
Sar beni sarmaşık, çek beni dere,
Bana elinizi verin ağaçlar!

 

Perdeleri sımsıkı örtünce odamda ben,

En fazla yaptığım şey ağlamak, ağlamaktı!

Bir melek -ne güneşe, ne aya görünmeden-

Siyah bir kedi gibi yüzüme baktı, baktı.

 

Altınımı gizlice aldı avuçlarına

Karanlığın içinde çamurumu bıraktı.

Nasıl çıkabilirim bu şekilde yarına?

 

Sırtüstü yatıyorum görmesinler diyerek,

Simsiyah gecelere ben sarına sarına.

Esmer bir kadın gibi koynuma giren melek

 

Beni gece yarısı çırılçıplak bıraktı,

Ve böyle sabaha dek, ve böyle sabaha dek,

Gece bir nehir gibi üstümden aktı, aktı!

 

Mezkur dizelerin şiir sitelerinde dahi Cenap Şahabettin’e ait olduğu belirtilerek alıntılandığı görülebiliyor. Aynı sitelerin aynı dizeleri Cevdet Kudret’e ait olduğu aktararak paylaştığına da şahit oluyoruz.

 

on ölüm şarkısı
Antoloji.com adlı şiir sitesinde On Ölüm Şarkısı’nın Cevdet Kudret yerine yanlışlıkla Cenab Şahabettin’e ait olduğu belirtilerek aktarıldığı görülüyor

 

On Ölüm Şarkısı Cevdet Kudret Solok’un Şiiri

Şiirin müellifi Cenap Şahabettin değil, Cevdet Kudret Solok‘tur. Solok’un “Birinci Perde” (1929) adlı şiir kitabında yer almaktadır. Anılan kitapta Cevdet Kudret Solok’un 10 adet şiiri “Ölüm Şarkısı” adı altında yayımlamıştır.

Cevdet Kudret Solok, aslında adı daha çok “nesir” ile anılan bir isim. Ancak, Eray Canberk’in ifadesiyle “her ne kadar denemeci, eleştirmeci, edebiyat araştırmacısı, oyun yazarı, romancı ve öykücü, kısacası “düzyazıcı” olarak bilinip tanınsa da “Cevdet Kudret” denince “şair Cevdet Kudret” de akla gelir.

On Ölüm Şarkısı da, Cevdet Kudret’in “münzevî ve kötümser” bir şair olarak nitelenmesine yol açmış bir şiirdir.

Abdulhak Şinasi, 1 Mart 1931 tarihinde Milliyet’te yayımlanan yazısında Cevdet Kudret’in şiiri için şu ifadeleri kullanmıştır (“Cevdet Kudret’in Emeğine Saygı”. Varlık Dergisi. Temmuz 1988. Sayı 970. Sf:23):

“Ekseri şiirler hayatla ölümün kucaklaşmasını ve kaynaşmalarını tasvir eder. Ve bilhassa ölüme dair şiirler kuvvetli ve müessirdir. Ölen bir fanî istiğrak içinde; ‘Böyle üryan gidince Allah alacak nemi?’ diye mırıldanıyor. Hayat içinde şair ümitsiz gibidir. Muttasıl odasına kaçıp saklanıyor:

“Sırt üstü yatıyorum, görmesinler diyerek,/ Simsiyah gecelere ben sarına, sarına!”

Fakat dünyanın hazzile dolu ve tatlılığile baygın mısraları da vardır: “

Etekler ve etekler ve bembeyaz etekler!..”

Bazen bir cezbe içinde gibi kendi kendine nasihat veriyor:

“Dinle, şairim dinle! Sevdiğinin sesini!”

Ve bazen maddî ve hakir şeylerde gizlenen küçük şiiri çekip bize gösteriyor.

“Bir çocuk kahkahası döküldü çıngıraktan!”

Ve bütün bu âleme akşam hâkimdir. Her nedense alelekser renkleri kıpkırmızı olan —şair hattâ kızıl kırmızı diyor— bu âlemde vaktile Abdülhak Hamid’in de:

“ Perdeler inmiş, kapanmış pencere!” demiş olduğu gibi ekseriya akşam veya gece olmuş ve perdeler inmiştir ve zaten akşam olmasa da manevî ve daimî bir akşam ruhlara sinmiştir: “ İçimde gizli bir ses perde perde bana der: —Sende bir akşam vardır, akşamı görmesen de!”

Burada, bu inik perdeli yerlerde hayat bazen bir rüya gibi geçer, bazen de mazi yeniden gelir, mükerrer bir hakikat olur. Ekser zamanlarda aşkın hazzı ve tesellisi yetişir:

“Biz, ikimiz, ikimiz ikimiz, ben de, sen de / Biliriz içimizden bir güneş çıkarmayı!..”

Ve bazen ölümden müşteki olan fani ölülerini düşünür:

“Onlar ah işte onlar toprağa karıştılar’ ”

 

On Ölüm Şarkısı’nı Cenap Şahabettin’e Ait Sanan Yazarlar

Ahmet Yenilmez, Güneş Gazetesinde 12 Şubat 2017 günü yayınlanan “Bir Yenilmez’i uğurlarken” başlıklı yazısında On Ölüm Şarkısı adlı şiiri kaleme alan şairi yanlış aktarmış:

“Rüzgar değmez oldu artık yüzüme  
Gün ışığı kapıma boş yere gelir;  
Kötü bir düş gibi dolar gözüme  
Bu toprak bana dağ, size tepedir!  
Toprak yukarda, gül, aşağıda yılan!  
Elimde kelepçe, gözümde burgu!  
Toprak, kemiğimden etimi soyan  
Hırsız, kanlı katil, kefen soyucu!  
Bütün uzuvlarım bana darılmış  
Kulağım unutmuş artık sesimi;  
Hepsi ayrı ayrı hayale dalmış  
Bu omuz, bu ayak bu el benim mi?” 

Bundan tam 83 yıl önce ebediyete yollanan Cenap Şahabettin, “On Ölüm Şarkısı” adlı şiirinde böyle anlatmakta ölümü! 

...

Cenap Şehabettin ne güzel anlatıyor bu yolculuğu: 

“Girdiğim çukurdan iki facia:  
Burda karınca dev, insan noktadır;  
Toprağın altında bir zaman daha  
Tırnaklar ve saçlar uzamaktadır!  
Ölüler, ölüler, koşun imdada!  
Ölüler, sizin en yoksulunuzum!  
Ölüler, koşun ki öbür dünyada  
Topraktan bir sema ile mahpusum!  
Yağmur çisil çisil üstüme yağar.  
Tabiat kardeşim yasıma ortak;  
Şehrin üzerinde uçan bulutlar  
Serviler ucunda sallanan bayrak.”

On Ölüm Şarkısı’nın Cenab Şahabettin’e ait olduğu iddiasıyla seslendirildiğine de şahit oluyoruz.

 

 

Not: Ahmet Yenilmez’in de başı sağolsun…

 

Yorumunuzu yazınız...