Nâzım Hikmet’in (1902-1963) “Bitten, açlıktan, sıtmadan betersiniz. Yüz Türkiye olsa, elinizden de gelse yüzünü de zincire vurur, yüz kere satarsınız.” dizeleri yanlış biçimde Başbakan Adnan Menderes (1899-1961) yerine 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’yü (1884-1973) hedef alarak yazıldığının iddia edilebildiğine şahit oluyoruz:

“Yanlış bilgi. Menderese değil, Hitler Almanyasına karşı Stalinin yanında yer almayan İsmet Paşaya yazdığı şiir bu.1941-42 yıllarındaki Türkiyeyi anlatıyor Nazım ve Emperyalist batıyı tercih eden İnönüye karşı yazılan sözler bunlar.”

 

nazim hikmet ran adnan menderes inonu

 

İddianın aksine, “Bitten, açlıktan, sıtmadan betersiniz. Yüz Türkiye olsa, elinizden de gelse yüzünü de zincire vurur, yüz kere satarsınız.” dizeleri İsmet İnönü’yü değil Adnan Menderes’i hedef alır.

Adnan Menderes dönemini ele alan “Gazete Fotoğrafları Üstüne” adını verdiği şiirde (3. bölümde) “Adnan Bey” alt başlıklı bölümde yer alır bahse konu dizeler.

Şiirin tamamı şu şekilde:

 

3

 

Adnan Bey

 

Türküler söylendikçe Türk diliyle
Seni seviyorum gülüm, dendikçe Türk diliyle
Türk diliyle gülünüp
Türk diliyle ağıtlar yakıldıkça, Adnan Bey,
ben anılacağım,
anılacak Türk diliyle size sövüşüm.
Tarlalarımıza girmiş değil sizin gibisi yaban domuzunun.
Şehrimiz görmüş değil yangının sizden kanlısını.
Bir adınız var, Adnan Bey, adımıza benzeyen.
Dilimiz kuruyor dilimizi konuştuğunuz için.
Bitten, açlıktan, sıtmadan betersiniz.
Yüz Türkiye olsa
          elinizden de gelse
                yüzünü de zincire vurur
                        yüz kere satarsınız.
Milletimin en talihsiz gecesi
                ana rahmine düştüğünüz gecedir.

 

1959

 

“Gazete Fotoğrafları Üstüne” adlı şiirin diğer kısımlarında da Adnan Menderes’e odaklandığı görülür Nâzım Hikmet’in…

6. kısımdaki Korku adlı şiiri şu şekildedir:

 

6

 

Korku

 

Korkuyor Adnan Menderes
ölülerden korkuyor.
Kore dağlarından geliyor kimi
apaçık gözleri dumanlı
kaytan bıyıkları kanlı
yaşları yirmi.

 

Korkuyor Adnan Menderes
ölülerden korkuyor
hele çocuk ölülerinden.
Karınları davul gibi, boyunları çöpten ince,
kırıyorlar Adnan Bey’in mutfak camlarını
her gece mezarlarından çıkınca…

 

Korkuyor Adnan Menderes
dirilerden korkuyor
hele çarıklılardan
hele kasketlilerden.
Kasketliler hayını bağışlamayı bilmez.

 

Korkuyor Adnan Menderes
kocaman yanakları
sarkıyor yağlı, sarı.
Korkuyor Adnan Menderes
üç saata indi uykusu.
Korkuyor Adnan Menderes
hiçbir korkuya benzemez
halkını satanın korkusu.

 

1959

 

Öte yandan, “Refik Koraltan” alt başlıklı şiirinde “Biliyoruz, biliyoruz, / Bu vatanın anasını ağlatan / Bir İsmet, bir Adnan, bir de Koraltan.” dizesinin yer aldığı biliniyor.

Nâzım Hikmet’in Adnan Menderes’i hicvettiği başka şiirler de mevcut.

“Gerileyen Türkiye Yahut Adnan Menderes’e Öğütler” adlı şiirinde de 29 Aralık 1954’de New York Times’da çıkan “Gerileyen Türkiye” adlı yazıdan yola çıkarak -başlıktan anlaşılacağı üzere- Adnan Menderes’e hicivle karışık nasihatlarını sıralamıştı Nâzım Hikmet.

 

Gerileyen Türkiye Yahut

Adnan Menderes’e Öğütler

 

Şaşkınlığın bu kadarına doğrusu ya pes.
Bindiğin dalı kesiyorsun Adnan Menderes.
İlle de asıp kesmek geliyorsa içinden
Ezmekte devâm et Barışçılar’ı, ama sen
Meselâ Yalçın’ı da tıkıyorsun deliğe
İhtiyarcık sana azıcık cilve yaptı diye,
Git, koş, elini öp, af dile, yüzünü güldür,
O, yalnız altın kafeslerde öten bülbüldür.
O, matbaalar yıktırıp kitaplar yaktıran,
O, büyük demokrat, O, hürriyetçi kahraman,
Moskova’yı atomlayalım diyen insancı…
Kendine acımazsan bize bir parça acı.
A be Adnan Menderes, böyle bir dal kesilmez,
Böyle şaşkınlıkların sonu da iyi gelmez…
Şu muhalefetle de alıp veremediğin ne?
Niye öyle hışımla yürüyorsun üstüne?
Kore’ye asker gönderdin de “Hayır” mı dedi?
“Kan aktı hesabı sorulmalıdır!” mı dedi?
Orduyu emrimize verdin, ses çıkardı mı?
“Olmaz olsun” mu dedi Amerikan yardımı?
Feryat mı etti “İstiklâl elden gitti” diye?
Zavallı, sımsıkı sarılmış demokrasiye :
“Başvekil merasimsiz karşılanmalı” diyor.
Bir de bazan coşarak “Hayat pahalı” diyor.
Bu aksoylu muhalefeti ezilir görmek
Türkün Batılı dostlarını pek üzüyor pek.
Şaşkınlığın bu kadarına doğrusu ya pes.
Bindiğin dalı kesiyorsun Adnan Menderes.

 

Hani, her işte bizden örnek alacaktın ya?
Hürriyet nizamına sâdık kalacaktın ya?
Vaadettin tanımadın işçinin grev hakkını.
O hakkı bizim tanıdığımız gibi tanı.
Elli istiyorlarsa ateş aç, sonra beş ver.
Ama ufak tefek grevlerde anlayış göster.
Sendika liderlerinizin birçoğu zaten
bizde olduğu gibi emir alır polisten.
Niye telaşlanıp kaybedersin vekarını?
Hem de kırarsın liderlerin itibarını?
Şaşkınlığın  bu kadarına doğrusu ya pes,
Bindiğin dalı kesiyorsun Adnan Menderes.

 

Senin bindiğin dallar ve bindiğimiz dallar,
Unutma bu dallardan başka asıl ağaç var,
öfkeyle homurdanan yarı çıplak, yarı aç,
bizi silkip atmaya fırsat kollıyan ağaç…

1955

 

Kore Savaşı’nda yaşamını yitiren askerlerimizden birinin ağzından Adnan Menderes’i “Kore’de Ölen Bir Yedek Subayımızın Menderes’e Söyledikleri – Diyet” başlıklı şiirde şöyle eleştirmişti.

 

Kore’de Ölen Bir Yedek Subayımızın

Menderes’e Söyledikleri

 

Diyet

 

Gözlerinizin ikisi de yerinde, Adnan Bey,
iki gözünüzle bakarsınız,
iki kurnaz,
iki hayın,
ve zeytini yağlı iki gözünüzle
bakarsınız kürsüden Meclis’e kibirli kibirli
ve topraklarına çiftliklerinizin
ve çek defterinize.
Ellerinizin ikisi de yerinde, Adnan Bey,
iki elinizle okşarsınız,
iki tombul,
iki ak,
vıcık vıcık terli iki elinizle
okşarsınız pomadalı saçlarınızı,
dövizlerinizi,
ve memelerini metreslerinizin.
İki bacağınızın ikisi de yerinde, Adnan Bey,
iki bacağınız taşır geniş kalçalarınızı,
iki bacağınızla çıkarsınız huzuruna Eisenhower’in,
ve bütün kaygınız
iki bacağınızın arkadan birleştiği yeri
halkın tekmesinden korumaktır.
Benim gözlerimin ikisi de yok.
Benim ellerimin ikisi de yok.
Benim bacaklarımın ikisi de yok.
Ben yokum.
Beni, Üniversiteli yedek subayı,
Kore’de harcadınız, Adnan Bey.
Elleriniz itti beni ölüme,
vıcık vıcık terli, tombul elleriniz.
Gözleriniz şöyle bir baktı arkamdan
ve ben al kan içinde ölürken
çığlığımı duymamanız için
kaçırdı sizi bacaklarınız arabanıza bindirip.
Ama ben peşinizdeyim, Adnan Bey,
ölüler otomobilden hızlı gider,
kör gözlerim,
kopuk ellerim,
kesik bacaklarımla peşinizdeyim.
Diyetimi istiyorum, Adnan Bey,
göze göz,
ele el,
bacağa bacak,
diyetimi istiyorum,
alacağım da.

 

25 Haziran 1959

 

“Bu Vatana Nasıl Kıydılar?” şiiri de Adnan Menderes dönemini hedef alan bir dille kaleme alınmıştı.

 

Bu Vatana Nasıl Kıydılar?

 

İnsan olan vatanını satar mı?
Suyun içip ekmeğini yediniz.
Dünyada vatandan aziz şey var mı?
Beyler bu vatana nasıl kıydınız?

 

Onu didik didik didiklediler,
saçlarından tutup sürüklediler.
götürüp kâfire : «Buyur…» dediler.
Beyler bu vatana nasıl kıydınız?

 

Eli kolu zincirlere vurulmuş,
vatan çırılçıplak yere serilmiş.
Oturmuş göğsüne Teksaslı çavuş.
Beyler bu vatana nasıl kıydınız?

 

Günü gelir çarh düzüne çevrilir,
günü gelir hesabınız görülür.
Günü gelir sualiniz sorulur :
Beyler bu vatana nasıl kıydınız?

 

1959

 

Yorumunuzu yazınız...