Koronavirüs Salgınına (Covid-19) Karşı Geliştirilen mRNA Aşısının Daha Önce Hiç Kullanılmamış Bir Teknoloji Olduğu İddiası Doğru Değil

Yanlış İddia

 

Bugünkü yazımızda, mRNA aşılarının insanlarda daha önce hiç kullanılmadığı iddiasını inceleyeceğiz.

COVID-19’a karşı aşıların geliştirilmeye başlanmasıyla kendini göstermeye başlayan bu iddianın, özellikle sosyal medya platformlarında örneklerine sıkça rastlamak mümkün:

 

“Ey şiir, hikâye, felsefe severler!. Biraz da ‘aşı’ gerçeğine bakın! Daha önce hiç kullanılmamış yeni bir teknoloji; mRNA aşısı! Bizleri şirketlerin alacakaranlık kuşağının içine sürükleyenler var! Hiç mi merak etmezsiniz kim ki onlar? Tabiatımıza göz dikenler.. DijitalŞirketler!”

 

mrna aşısı yeni teknoloji

 

“Mantıklı açıklamasını yukarıda yaptım. Faz 3 ile bi alakası yok başka aşıyı izlemenin mRNA aşısı daha önce hiç uygulanmadı, uzun süreli yan etkilerini görmek için beklemek gerekiyor. Sizin düşündüğünüz gibi DEVLETİN GETİRDİĞİNE RAZI OLMA gibi bi durum yok yani.”

 

mrna aşısı daha önce hiç uygulanmadı

 

“Covid aşısı karşıtlığı TR’ye has bir durum değil. Dün CNN’de gösterdi. Hollanda’da röportaj yapıyorlardı. Orada da halkın %60’ı aşı yaptırmayacağını söylüyor. Ki onlar Pfizer ve Moderna aşısı kullanacak. mRNA tabanlı ilaç ve aşılar daha önce insanlarda tarihte hiç kullanılmamış.”

 

 

Covid-19 pandemisine kadar hiçbir mRNA aşısı onaylanıp ruhsat almamış olsa da; daha önce insanlarda kullanılmadığı iddiası doğru değil. 

Öncelikle mRNA aşılarının işleyiş mekanizmasından kısaca bahsedelim. mRNA aşılarında, adından da anlaşılabileceği üzere mRNA adı verilen zincirler bulunur. mRNA, hücrede protein üretiminde aminoasitlerin hangi sırada dizileceğini belirleyen genetik bir materyaldir. Aşı ile hücreye giren sentetik mRNA, hücrelere patojene ait bazı proteinleri ürettirir ve böylelikle vücut, o patojene karşı bağışıklık geliştirir.

mRNA aşılarının geçmişine baktığımızda, bu teknolojinin tedavide kullanılması ile ilgili ilk çalışmalar, 1989 senesine dayanmakta. Bu tarih, klasik aşı geliştirme yöntemlerine kıyasla yeni olsa da; 30 yılı aşkın zamandır bilinen bir teknolojiye “yeni” ya da “hiç kullanılmadı” diyerek pandemi döneminde ortaya çıkmış muamelesi yapmak pek doğru değil. Öte yandan genetik biliminin, özellikle 20. yüzyıl sonunda ve 21. yüzyıldan itibaren süratle gelişmesi, mRNA teknolojilerine olan ilgiyi de artırmakta ve genetik alanındaki ilerlemeler, bu teknolojinin de gelişmesini sağlamaktadır.

Bugüne kadar mRNA aşısı denemelerinin yapıldığı bazı virüslere ebola, zika, influenza, kuduz ve sitomegalovirüsü örnek verebiliriz:

  • 2017 senesinde CureVac, kuduza karşı geliştirdikleri mRNA aşısının faz 1 çalışmalarını yayımlamıştı. Çalışma sonucunda, aşının makul bir tolerabilite ile birlikte genel olarak güvenli olduğu belirtilmişti.
  • 2019 senesinde Moderna, influenzaya karşı geliştirilen iki adet mRNA aşısının faz 1 çalışmalarını ve 2020’de de sitomegalovirüs aşısının da faz 1 çalışmasını duyurmuştu. Çalışmalar sonucunda, influenza aşılarının uygun güvenilirlik ve reaktojenite gösterdikleri; sitomegalovirüs aşısının da genellikle iyi tolere edildiği ve aşıdan kaynaklı olumsuz bir durum olmadığı açıklanmıştı.
  • 2011’den bu yana mRNA teknolojisi kullanılarak kanser tedavisi için deneme çalışmaları da yapılmaktadır.

 

Peki, mRNA Aşısı Pandemi Öncesinde Neden Onay Alamadı?

mRNA aşılarının pandemi dönemine kadar onay alamamasındaki en önemli nedenlerden biri, nispeten yeni bir teknoloji olmasıdır. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi genetik bilimindeki son 20-30 yılda içerisinde gerçekleşen hızlı ilerlemeler sayesinde mRNA aşılarının da önü açılmıştır ve geçtiğimiz birkaç yılda pek çok klinik denemede kullanılmıştır. Henüz gelişmekte olan bu teknoloji ile ileride otoimmün hastalıklar, enfeksiyon hastalıkları ve kanser gibi pek çok alanda ümit verici gelişmeler görmemiz olasıdır.

Bu teknolojinin önündeki en büyük zorluklardan birisi de RNA’nın hücre içerisine girmesi meselesi olmuştur. RNA molekülleri tek başlarına hücre içerisine girmekte zorlandıklarından dolayı lipitlerden yapılmış nanopartiküller gibi birtakım vektörlere sarılmış halde gönderilerek hücreye daha rahat girmeleri konusunda çalışmalar devam etmektedir.

mRNA aşılarının klasik aşılara göre bazı avantajları daha hızlı ve ucuza üretilebilmeleri, hücresel bağışıklığın yanında sıvısal (humoral) bağışıklık da oluşturmaları, patojeni çoğaltmaya gerek olmadığı için çoğaltma sırasında oluşabilecek potansiyel sorunların görülmemesi şeklinde sıralanabilir.

Özetle, mRNA aşıları henüz gelişmekte olan ve ümit vadeden bir teknolojidir, kullanımını zorlaştıran sorunları zaman içerisinde aşması ile birlikte ileride çok önemli faydalar sağlaması mümkün görünmektedir. Bu aşıların daha önce hiç kullanılmadıkları iddiası yanlış iken; “pandemiden önceki dönemde kullanım onayı almadı” diyebiliriz.

 

Yorumunuzu yazınız...