Koronavirüsün (SARS-COV-2) Hiçbir Zaman İzole Edil(e)mediği İddiası Doğru Değil

Yanlış İddia

 

Bilim inkârcılarının pandemiye dair yaydıkları dezenformasyonlardan bir tanesi de koronavirüsün hiçbir zaman izole edilmediği iddiası olarak karşımıza çıkmakta.

İddiayı paylaşan bazı sosyal medya kullanıcılarına göz atacak olursak:

 

“Wuhan’da çıktığı söylenen CoVİD19 adlı virüs izole edilmedi, kaynağıda bulunamadı.17.1.20 (1)de DSÖ’nün PCR tanı kiti protokolün 23.1.20(2)de yazılan yazısında de izolatarı olmadığı açıklandı. izole edilemeyen virüsün pandemisi, mutasyonu, varyantı, PCR testi, Aşısı ve tedbirleri olurmu”

 

 

“Dünya doktorları virüs yok izole edilmedi diyor belgelerle, siz Hindistan mutasyonu, uçan varyant, zıplayan mutasyon sıralayıp korku pompalıyordunuz.”

 

 

“Hiç bir koronavirüs izole edilmemiş. Öğrenin bunları. SARS-CoV2 de izole edilmiş değil. Kasıtlı olan gerçeklerin saklanması.”

 

 

İddiaların aksine koronavirüs (SARS-CoV-2) çok defa izole edilmiştir. Virüslerin izole edilmesi işlemi (viral izolasyon), alınan örnekte bulunan virüsün, santrifüj adı verilen bir yöntem kullanılarak ayrıştırılması ile yapılır. Santrifüj yöntemi, aynı ismi taşıyan bir cihazın, içerisine yerleştirilmiş örnekleri belirli bir hızda döndürmesi ilkesine dayanmaktadır. Santrifüj işlemi sonucunda, virüs ile konak hücre ayrıştırılmış ve incelemeye hazır olmaktadır. Bu ayrıştırma işlemine viral izolasyon adı verilmektedir.

Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) göre SARS-CoV-2 virüsü, ilk defa 7 Ocak 2020 tarihinde Çin’de izole edilmiştir. ABD Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi (CDC) ise virüsü ilk kez 20 Ocak 2020’de izole etmiştir. Ülkemizde de Ankara Üniversitesi Biyoteknoloji Enstitüsü, 5 Nisan 2020 tarihinde koronavirüsü izole ettiğini açıklamıştı.

Viral izolasyon, virüsün genetik sekansının araştırılması, aşı çalışmaları, farklı mutasyonlar ile varyantların tespiti gibi hususlar açısından gerekli bir işlemdir. Koronavirüsün izole edilmediğini öne sürmek, virüse ait ortaya konan bilimsel verilerin neredeyse tamamını yok saymak demektir; ki bu da en basit hâli ile müddeilerin biyoloji bilgilerinin yetersizliğine yorulabilir.

Günümüzde koronavirüsün hangi mutasyonlar sonucu hangi varyantının oluştuğu biliniyorsa ve sonrasında enfekte bir kimseden alınan örnekler incelenerek o kimseyi hangi varyantın enfekte ettiği anlaşılabiliyorsa bu, koronavirüs izole edilip incelendiği için mümkündür. SARS-CoV-2’nin, SARS-CoV-1, MERS-CoV gibi diğer insan koronavirüsleri ve bazı yarasa koronavirüsleri ile olan yüksek benzerliklerini biliyorsak bu da viral izolasyon sayesinde mümkün olmuştur.

Aynı şekilde aşı çalışmalarının temelinde de viral izolasyon sonucu ulaşılan veriler yer almaktadır. Viral izolasyon sayesinde koronavirüsün genetik sekansı çıkarılmış ve aşılar bu sayede üretilebilmiştir. Eğer koronavirüs izole edilmemiş olsaydı, virüsün yapısına dair elimizde bir veri bulunmazdı ve aşı yolu ile virüsün spike proteinlerini vücudumuzda üretmemizi sağlayan mRNA’lar hazırlanamazdı.

Viral izolasyon, tanıda da elzemdir. Viral enfeksiyonların tanısı, işleme hazır hâle getirilen virüslerin birtakım testlere tabi tutularak incelenmesi suretiyle konur. COVID-19 enfeksiyonunun etkeni olan SARS-CoV-2’nin varlığını belirlemede kullanılan test, nükleik asit amplifikasyon testlerinden (NAAT) olan gerçek zamanlı reverse transkripsiyon polimeraz zincir reaksiyonu (rRT-PCR) olarak adlandırılan bir yöntemdir. Bu test ile viral RNA incelenebilecek miktara gelene kadar çoğaltılır ve sonrasında üzerinde tetkikler gerçekleştirilir. Dolayısıyla COVID-19 tanıları da koronavirüs izole edilebildiği için konabilmektedir, eğer koronavirüs izole edilip yapısı öğrenilmemiş olsaydı, PCR testleri sonucunda, incelenen örneğin hangi virüse ait olduğu saptanamazdı.

Özetle, koronavirüs çok defa izole edilmiş ve bu sayede hakkında geniş çaplı bilgilere ulaşılmıştır. Bu bilgiler ışığında aşı çalışmaları yapılmış, yeni varyantların hangi mutasyonlar sonucunda nasıl ve ne şekilde oluştuğu görülmüş, tüm bunlar bilimsel literatürde yerini almıştır. Koronavirüsün izolasyonu, dünya genelinde mikrobiyoloji ve viroloji alanlarındaki en saygıdeğer akademik dergilerden, üniversite kitaplarına kadar pek çok bilimsel mecrada görebileceğimiz, bilimsel olarak kanıtlanmış ve su götürmez bir gerçek iken, genellikle etkileşim kasarak popülaritesini artırma motivasyonuyla hareket ederek toplum sağlığını çekinmeden riske atan şahısların “virüs izole edilmedi” savına kanmamak gerekir.

 

Yorumunuzu yazınız...