Türkiye’de Bir Tıp Fakültesi Öğrencisi Tarafından Kan Uyuşmazlığı Tedavisinde Kesin Çözüm Bulunduğu İddiası Doğru Değil

Yanlış İddia

 

Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı’ndan Doç. Dr. Mehmet Serdar Kütük’ün ve danışmanlığını üstlendiği tıp fakültesi 5’inci sınıf öğrencisi Ümmühan Zeynep Bilgili’nin kan uyuşmazlığı tedavisine kesin çözüm bulduğu iddiası haber sitelerinde ve sosyal medyada kendisine sık sık yer buluyor.

Daha önce Twitter profilimiz üzerinden bu iddianın yanlışlığına değinmiştik; ancak, hâlâ bu yanlışın yaygın şekilde paylaşılmaya devam edildiği ve ilgili paylaşımların kayda değer etkileşim almayı sürdürdüğüne şahit olduk.

 

Başlık: “Türkiye’de ilk: Kan uyuşmazlığı tedavisinde kesin çözüm”

 

İçerik: “Türkiye’de ilk kez bebekten anneye geçen alyuvar miktarı tam olarak ölçüldü.”

 

Haberi geçen editörler, içeriğinden ve kan uyuşmazlığı için hâlihazırda mevcut etkin tedaviden bihaber.

 

 

Birbirinden kopyalanan ifadelerle aynı yanlış aktarımı paylaşan sosyal medya profilleri şu şekilde örneklenebilir:

Ramazan İzol & Bilim ve Düşünce & Abdi Bakdur:

“Tıp fakültesi 5. sınıf öğrencisi Ümmühan Zeynep Bilgili, kan uyuşmazlığı tedavisine kesin çözüm buldu. Tebrikler Ümmühan, magazin kadar dikkat çekmese de biz paylaşalım..”

 

kan uyusmazligi tedavisi kesin cozum buldu

 

kan uyusmazligi tedavisi kesin cozum buldu

 

Halbuki, Ümmühan Zeynep Bilgili kan uyuşmazlığı problemine kesin çözüm bulmadı. (Stajyer Dr.) Bilgili, bebekten anneye geçen alyuvar miktarının tam olarak ölçülmesini sağlayacak bir proje hazırladı. Kan uyuşmazlığı sorununun tedavisine yönelik çözüm hâlihazırda mevcut. Annenin Rh pozitiflere karşı antikor oluşturmasını engelleyecek (kan uyuşmazlığı iğnesi adı verilen bir uyuşmazlık iğnesi olan) Anti-D immün globulin iğnesi yoluyla aslında bir Rh uyuşmazlığı olan kan uyuşmazlığı önlenmeye çalışılmaktadır. Bahse konu proje, bu yaygın soruna yol açan bebekten anneye geçen alyuvar miktarının ölçümüne yöneliktir. Proje, ilk gebelikte bebekten anneye geçen alyuvar miktarını doğru ölçmek için tüm dünyada kullanılan iki testten biri proje kapsamında Türkiye’de uygulanmasını içeriyor. Söz konusu testin uygulanması ile hâlihazırda mevcut olan kan uyuşmazlığı tedavisi daha etkin şekilde uygulanabilecek, anti-D iğnesinin eksik doz uygulanmasının önüne geçilebilecektir. 

 

Ümmühan Zeynep Bilgili’nin hazırladığı TÜBİTAK destekli projeye yönelik basına yansıyan haber metni şu şekildeydi:

Tıp fakültesi 5’inci sınıf öğrencisi Ümmühan Zeynep Bilgili’nin üzerinde çalıştığı TÜBİTAK destekli projesi, Türkiye’de ilk kez bebekten anneye geçen alyuvar miktarının tam olarak ölçülmesini sağlayacak ve kan uyuşmazlığı tedavisine kesin çözüm getirecek.

 

Türkiye’de her 100 gebelikten 2-3’ünde görülen “kan uyuşmazlığı”, özellikle ikinci gebelikten itibaren, bebeğin yaşamını tehdit ediyor. Anne negatif, baba pozitif kan grubu olduğunda, doğacak bebeğin kan grubu da pozitifse, fetüsten anneye geçen kan (alyuvarlar) nedeniyle, bir sonraki gebelikte de bebek pozitif kan grubunda olursa, annenin bağışıklık sistemi fetüs ile savaşmaya başlıyor. Bu da düşüklere, ölü doğuma veya bebeğin beyninde, kalp kaslarında hasarlara neden olabiliyor. Kan uyuşmazlığı riski bulunan tüm gebelere, bebekten anneye geçen kan miktarı ölçülmeden, rutin olarak ilk hamilelikte tek doz Anti D iğnesi yapılıyor. Ancak bu doz, her zaman yeterli gelmeyebiliyor.

 

Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı’ndan Doç. Dr. Mehmet Serdar Kütük’ün danışmanlığında, tıp fakültesi 5’inci sınıf öğrencisi Ümmühan Zeynep Bilgili’nin üzerinde çalıştığı TÜBİTAK destekli proje sayesinde, Türkiye’de ilk kez bebekten anneye geçen alyuvar miktarı tam olarak ölçüldü. Çalışmaya dahil edilen ve kan uyuşmazlığı teşhisi bulunan gebelerin yüzde 2’sinde, rutin olarak verilen Anti D dozunun yeterli olmadığı tespit edildi. Bu anne adaylarına ikinci doz iğneleri de yapılarak, sonraki gebeliklerinde yaşayacakları risklerin önüne geçildi. Stajyer Dr. Bilgili’nin projesi, yaygın olarak kullanıma girdiğinde yetersiz doz nedeniyle oluşacak riskli gebeliklerin önüne geçilebilecek.

 

ummuhan zeynep bilgili

 

Bilgili’nin verdiği demeç metni şu şekilde:

“Annelerin kan grubunun Rh- bebeğin de kan grubunun Rh+ olduğu durumlarda kan uyuşmazlığı dediğimiz bir olay ortaya çıkıyor. Bu bebeğin sağlığını da çok kötü etkileyebilecek hâle de gelebiliyor annenin ileriki gebeliklerini de etkileyebilecek hâle geliyor. Neyse ki bunun için bir ilacımız var. Rogam da denilen. Bu ilaç sayesinde immunizasyonu yani annenin vücudunun tepki vermesini böylece iki zararın da ortadan kalkmasını sağlayabiliyoruz. Bazı durumlarda bizim verdiğimiz ilaç dozu bu miktarı kapsamıyor. Bu miktarı kapsamadığında yine bu olumsuz sonuçlar ortaya çıkabiliyor. Biz de bu çalışmamızda bu miktarı ölçecek bir test yaptık. Bu testi kliniğimize uyarladık. Bu testi aslında yapmanın birden fazla yöntemi var. Biz ilk yöntemle yaptık. Mikroskopla yapılan bir yöntem bu. Bu yöntemle yaptığımız testi kliniğimize uyarladık ve bunun üzerine bir araştırma yaptık. Bu araştırmamızın şu anda sonuçlarını derleyip paylaşmayı ve yayın haline getirmeyi düşünüyoruz. Bu testin bir diğer testi olan ….. yöntemini de klinikte uyarlayabilmek adına bunun metodunu oturtabilmek ve ülkemizde yaygınlaştırabilmek adına bir TÜBİTAK projesine başvurduk ve onun da desteğini yeni aldık. İlk metot ulaşılabilirliği daha fazla. Çünkü ihtiyacımız olan şeyler birkaç kimyasal madde ve mikroskop. Fakat. bunun ilk metodun getirdiğ izorluklar bunun insan gücüne çok bağımlı olması yani yapan kişinin deneyimine ve vaktine çok bağımlı olması. … yöntemi ise daha otomatize bir metot. Genelde büyük hastanelerde olan çoğu işlemde kullanılan bir cihaz. Zaten bu zaten bu kadar yaygın olduğu için de biz bu yöntemle yapmak istiyoruz ki işgücü sağlayamayacak olan mikroskopta bu kadar bakacak tecrübesi olmayan kişilerle çalışacak insanlar için ayrıca bir ihtimal olsun.”

 

 

Doç. Dr. Mehmet Serdar Kütük de projeyi şu şekilde özetlemişti:

“Şu anda faal olarak bebekten anneye geçen kanama miktarını görsel olarak mikroskop altında hesaplayabilen tek çalışmacı. Tek araştırmacı ülkemizde. Bu açıdan bunu çok önemsiyoruz. Kan uyuşmazlığı oldukça yaygın bir durum. Tabii ki sıklığı toplumdan topluma değişebiliyor. Yüzde yarım ile yüzde 5 10 arasına çıkabilen rakamlar var. İspanyol Basklarında bu oran çok yüksektir. Bizde yüzde 2-3 civarında gibi zikredebilirim bir rakam. Önemli. Çünkü hâlâ perinatal mortalite dediğimiz anne karnında ya da doğduktan sonra bebek ölümünün önlenebilir nedenlerinden biridir. Yani anti D denilen bir ilaç kan uyuşmazlığı olan bir anneye ilk doğumundan sonra yapılırsa sonraki çocukların sağlıklı olmasına katkıda bulunabiliriz. Bunu yapmazsak ya da yanlış şekilde yaparsak dozu yanlış şekilde yaparsak bir anne adayının hayatı boyunca ya çok ciddi komplikasyonlarla gebeliklerini sürdürme ya da çocuklarını kaybetme riski ile başbaşa bırakabiliriz. Gebeliğin 7. ayında bebekle anne arasında bir uyuşmazlık reaksiyon olup olmadığını anlamak için … denilen bir tarama testi yapıyoruz. Gebeliğin her 3 ayında bir yapılıyor. 28. haftada da bu test negatifse bebeği koruyucu ilk anti-D dozu anneye yapılıyor. Doğumdan sonra bebeğin kan grubu babayla aynı ise pozitifse bu doz tekrarlanıyor. Ancak burada problem şu gebeliklerin bir kısmında filakon anti-D dozunun derman olamayacağı kadar yüksek kan geçişi olur bebekten anneye. Bizim ülkemizde maalesef dünyada aslında bu rutin bir yöntemdir. … ile bebekten anneye geçen kan miktarı tespit edilir. Koruyucu doz buna göre yapılır. Ancak bizde genellikle her gebeye 1 doz yapılmakta. Bizim yaptığımız çalışmada gördük ki Türkiye’de ilk kez … … kanama düzeyi tespit ettik. 100 anneden 2’sinde kanama tahmin ettiğimiz miktar üzerinde. Daha da ilginç olanı klinik seyrinden doğum hikayelerinden fazla kanamış olacağına bizi götürecek hiçbir bulgu yok. Tamamen sürpriz şekilde karşılaştık. Şayet bu projeyi yapmasaydık bu yöntemi kullanıma sokmasaydık 100 anneden 2 tanesi eksik dozlarla evlerine gideceklerdi. Sonraki gebeliklerinde immünize dediğimiz, daha basit ifadeyle annenin kan hücrelerinin bebeğin kan hücrelerine savaş açtığı bir durumla karşılaşacaktık.

 

Kan uyuşmazlığı tedavisinin nasıl gerçekleştirildiği şu şekilde özetlenmektedir:

Kan Uyuşmazlığı Tedavisi Nasıl Yapılır?

 

Bebeğin doğumdan sonra düzenli aralıklarla kanından biluribin ölçülür. Biluribin değerleri bebeğin gününe, ağırlığına ve gebelik haftasına göre tablo haline getirilmiştir. Hekimler bu tabloyu kullanarak bebeğe uygulanacak tedavi planını belirlerler.

Kan uyuşmazlığının bebeğe etkileri ve tedavi yöntemleri:

·    Sarılık gelişen bebeğin damar yolu açılarak sıvı verilir ve fototerapi başlanır. Fototerapide, yenidoğanın karaciğerinin yıkamadığı bilirubini suda çözünüp idrarla vücuttan atılır hale getirmek amacıyla belirli bir dalga boyunda UV ışınları kullanılır. Yenidoğan belli aralıklarla UV ışınları (mavi ışık) veren flöresan lambalar altında yatırılır ve yeterli sıvı verilerek sarılığının (karaciğerinin yıkamadığı bilirubin seviyelerinin) düşmesi beklenir.
·    Bebeğe Rh uyuşmazlığının derecesini ölçmek için Direkt Coombs testi ve tam kan sayımı yapılır.
·    Direkt cooms testi pozitif olan bebeklerde hemolitik hastalık başlamıştır. Buna bağlı olarak hemoglobin düşer.
·    Fototerapi ile kontrol altına alınamayan sarılık durumunda bebeğin kanı değiştirilebilir.
·    Bazı ağır durumlarda bebeğin kanını birkaç kez değiştirmek gerekebilir.
·    Eğer Rh uyuşmazlığı belirtileri anne karnında başlamışsa bebeğe gebelik esnasında kan transfüzyonu yapılabilir.

 

Ancak, birçok haber sitesi aktardıkları metinle uyumsuz başlık kullanarak hazırlanan projenin kan uyuşmazlığına kesin çözüm sunacak bir tedavi içerdiğini ileri sürmüştü.

 

Sputnik:

“Türkiye’de ilk: Kan uyuşmazlığı tedavisinde kesin çözüm”

 

kan uyusmazligi tedavisi kesin

 

NTV:

“Türkiye’de ilk: Kan uyuşmazlığı tedavisinde kesin çözüm”

 

kan uyusmazligi tedavisi cozum

 

Ahmet Selman Özdemir, aktarımdaki yanlışlığa sosyal medya hesabı üzerinden şöyle değinmişti:

Ümmühan Zeynep Bilgili kan uyuşmazlığı tedavisinde kesin çözüm bulmadı. Kan uyuşmazlığı dünyada sık yaşanan bir problem ve zaten tedavisi var.

 

Haberi kimden aldığınıza ve kaynağına dikkat edin. Sizi yanıltan hesapları takipten çıkın.

 

Peki konu ne:

 

Tedavide kullanılan ilacın miktarı anneden bebeğe geçen alyuvar sayısına göre ayarlanıyor. Bunu ölçmek için tüm dünyada kullanılan yöntemler var. Zeynep Bilgili, bebekten anneye geçen alyuvar miktarını mikroskop ile sayma yöntemini gerçekleştirdi.

 

Ama bu ekonomik bir çözüm değil. Çok fazla insan faktörü ve zaman maliyeti var. Bu sebeple bir başka yöntem olan ve büyük hastanelerde farklı testler için kullanılan bir cihaz yardımı ile gerçekleştirilebilecek Flow Sitometri yönteminin yaygınlaşması için TÜBİTAK’a proje yazıldı.

 

Zeynep Bilgili’nin “Türkiye’de ilk” denilebilecek çalışması sayım işlemini mikroskop ile yapmasıdır. Bu uyuşmazlık Türkiye’de de çok fazla görülmesine rağmen maalesef bu konu üzerinde çalışan tek bir akademisyenimiz bile yoktur.

 

Haber kaynağımız takipçi kazanmak için, siyasi güç kazanmak için, ego tatmin etmek için, yanlışları örtmek için, gündemi değiştirmek için masabaşında sağdan soldan bulduğu içerikleri paylaşıp algı üreten kaynaklar olmasın.

 

Yorumunuzu yazınız...