İnönü Savaşlarının Gerçekleşmediği İddiası Doğru Değil

6-11 Ocak 1921 tarihleri arasında Birinci İnönü Muharebesi’nin, 23 Mart-1 Nisan 1921 tarihleri arasında ise II. İnönü Muharebesi’nin gerçekleştiği hususu resmî belgeler ve tanıklıklar ışığında bir hakikattir. Batı Cephesi Komutanlığı personelinin kendi içinde yaptığı telgraf yazışmaları, savaşın akabinde ordu içinde iletilen tebrik telgrafları, Genelkurmay kayıtları, Yunan askeri kaynaklarının kayıtları, hatıratlardaki kayıtlar, yabancı devlet temsilcilerinin tebrik telgrafları bu çarpışmaların varlığının ispatıdır.

 

İnönü Savaşlarının isminin İsmet İsmet İnönü’den geldiğini sanan bir köşe yazarını daha önce ifşa etmiştik. Ancak sanmayın ki I. ve II. İnönü Savaşlarına dair köşe yazarlarındaki cahillik bu kişiyle sınırlı kalsın.

Milli Mücadeleyi küçümsemek isteyenlerin yanı sıra İsmet İnönü’den hazzetmeyenlerin genelde benimsediği bir yalan “İnönü Savaşları aslında olmadı” iddiası.

İnönü’de gerçekten bir savaş gerçekleşmiştir. Bazılarının sandığı kadar büyük çapta olmasa da Birinci İnönü Muharebesi, 6-11 Ocak 1921 tarihleri arasında meydana gelmiştir. II. İnönü Muharebesinde ise Yunan kuvvetlerinin 23 Mart 1921’de başladığı saldırı, 1 Nisan 1921’de durdurularak zafer elde edilmiştir.

Batı Cephesi Komutanlığı personelinin kendi içinde yaptığı telgraf yazışmaları, savaşın akabinde ordu içinde iletilen tebrik telgrafları, Genelkurmay kayıtları, Yunan askeri kaynaklarının kayıtları, hatıratlardaki kayıtlar, yabancı devlet temsilcilerinin tebrik telgrafları bu çarpışmaların varlığının ispatıdır (Genelkurmay yayını olan “Türk İstiklal Harbi” adlı kitapta detaylı bilgi yer almaktadır).

Genel Kurmay Başkan Vekili Fevzi Paşa’nın TBMM’ye ve tüm Vekâletlere 11 Ocak 1921 günü ilettiği telgrafındaki Birinci İnönü Savaşı’na ilişkin bilgiler, yaşananlara ilişkin güzel bir özet niteliğindedir:

6 Ocak 1921’de Yenişehir ve İnegöl istikametinden başlayarak çeşitli şiddet ve aşamalarla İnönü mevzilerimize kadar uzanan düşman taarruzu, 9 ve 10 Ocak 1921’de Savcıbey-Akpınar-Karaağaç genel hattında meydana gelen çok şiddetli ve devamlı meydan muharebesinden sonra birliklerimizin kahramanca karşı koymaları ve müdafaaları karşısında durmuş ve 10/11 Ocak 2921 gecesi düşman taarruzdan vazgeçerek hızla geri çekilmeye başlamıştır.

TBMM Başkanı Mustafa Kemal ile Batı Cephesi Komutanı Albay İsmet Bey arasında 1 Nisan 1921’de gerçekleşen telgraf yazışmaları da İkinci İnönü Muharebesini özetlemektedir:

Düşman, binlerce ölüsüyle doldurduğu savaş meydanını silahlarımıza bırakmıştır” – “Siz orada yalnız düşmanı değil milletin makus talihini de yendiniz. İstila altındaki topraklarımızla beraber bütün vatan, bugün en ücra köşelerine kadar zaferinizi kutluyor“.

Yunanlıların çok üstün kuvvetlerle İnönü mevzilerine karşı giriştikleri bu taarruzu durduran çetin direnişlerde şehit ve gazi olanlara ilişkin bilgiler de Genelkurmay ve Yunan kayıtlarında yer almaktadır.

Yunan Ordusu, önce 11 Ocak 1921’de Birinci İnönü Muharebesinde; sonra, aynı bölgede yedi gün devam eden ve 31 Mart 1921’de sona eren İkinci İnönü Muharebesinde mağlup edilerek geri çekilmeye mecbur edildiği ve bu durum tarihi belgelerle kayıt altına alındığı hâlde, Kurtuluş Savaşı’nın kırılma noktasını oluşturan İnönü Savaşlarının aslında yok olduğuna inananlara inanmak gerçekten güç.

 

Türk Ordusu

İsmet İnönü, anılarında 6 Ocak 1921’de başlayan I. İnönü Muharebesi’nden şöyle bahsetmiş (İsmet İnönü Hatıralar. Bilgi Yayınevi. 1. Kitap. Birinci Basım. Ekim 1985. Yayıma Hazırlayan: Sabahattin Selek):

“Yunan ordusu Başkumandanı Papulas, Ethem ile de ayrı bir cephede muharebe ettiğimizi hesaba katarak, bizden böyle bir mukavemet beklemiyordu. Fakat 9 ve 10 Ocak günleri bizim mukabil taarruzlarımızla karşılaşıp, o zamana kadar Anadolu’da görmediği bir muharebe tarzına Türk ordusunda rastlayınca, ‘keşif yaptım, bu kadarı kâfi, öğrendik’ dedi ve bıraktı gitti. Yani muharebede ısrar etmedi.

Birinci. İnönü Muharebesi, daha ziyade Kuvayi Seyyare’nin Yunanlılarla beraber gelişen taarruzunun muvaffak olamaması şeklinde bir adım telakki edilmek lazımdır. Atatürk, 1. İnönü Muharebesi’nin neticesine çok önem vermiş görünmektedir. Aslında 1. İnönü Muharebesi askerî bakımdan mütevazı ölçüde bir muharebedir. Yunanlılar taarruz etmişler, bizim mevzileri söktürmüşler; bundan sonra hazırlıksız geldiklerini, ilerisinin daha tehlikeli olduğunu anlayarak kendileri çekip gitmişlerdir. Buna rağmen 1. İnönü Muharebesi, Anadolu hükümetinin kurulması için kâfi gelmiştir.

Milli Mücadelede, siyasi ve askeri hareket bakımından en çok bunaldığım, en çok sıkıldığım devre, Kuvayi Milliye isyanlarının bertaraf edilip, muntazam ordu teşkili istikametinde politikanın esaslı olarak değiştirilmesine kadar geçen devredir.

Muharebeden az bir müddet sonra birkaç gün için Mustafa Kemal Paşaya vaziyet hakkında bilgi vermek için Ankara’ya geldim. Mustafa Kemal Paşa çok memnun olmuştu. Beni istasyonda karşıladı: Kendisine «Büyük mesele halledildi» dedim. «Hangi büyük mesele? Çok. çok mesele hallolundu» diye cevap verdi. O kadar memnun görünüyordu ki… Hükümet henüz kuruluyordu. Dağınık hükümetten kurtulmak, ordu teşekkül edecek mi. etmeyecek mi endişelerinden sıyrılmak ve ilerisi ne olacak gibi şüphe ve tereddütler içinde bulunan bir atmosferden birdenbire sıyrılarak normal bir harbin tertiplerine, şevkine ve manevi kuvvetlerine girmiş olduğumuz bir devredeydik. Ankara’da. 23 Nisan 1920’de Meclisin açılmasından Birinci İnönü Muharebesinin sonuna kadarki zaman, büyük buhranlarla geçmişti. Herkes milli hareketin iç isyanlarla çöküp batacağını ve davanın, esasından temelli kaybolacağını beklerken, şimdi muharebe ile bir netice almak zihniyeti, şevki hasıl olmuştu.”

 

İsmet İnönü, 23 Mart günü Yunan taarruzu ile başlayan II. İnönü Muharebesi hakkında ise hatıratında şu cümlelere yer vermiş:

“Yunan taarruzu 23 Martta başladı. İnönü mevzilerinde hazırlıklarımız iyi. Kesin muharebeyi burada vereceğiz. Toplayabildiğimiz kuvvetleri dağıtmak ve her yerde zayıf kalmak istemedik. Uşak’tan Afyon’a taarruz eden Yunan kolu. 24 Martta Dumlupınar mevzilerini işgal ettikten sonra, birkaç gün içinde Afyon’a girdi. Önceden kararlıyız, bu cephede ciddi bir muharebe kabul etmeyeceğiz, Eskişehir üzerine gelen kolu tepeleyeceğiz. Afyon cephesindeki kuvvetlerimiz, mümkün olduğu kadar dayandılar. Afyon’un doğusunda Konya istikametini örtmeye çalışıyorlar.”

 

“İkinci İnönü muharebesi tam bir askeri harekettir. Yunanlılar bu muharebede, bizim iki İnönü muharebesi arasında toplayıp tanzim edebildiğimiz kuvvetten iki üç misli fazla bir kuvvetle harekâta giriştiler. İkinci İnönü Muharebesi çok kanlı olarak dört gün sürmüştür.”

 

“Her muharebeden sonra, her büyük muharebeden sonra düşmanı takip etmek ve muharebenin neticesini takiple almak esastır. İkinci İnönü Muharebesinden sonra çekilen düşmanı takip ediyoruz ama, biz bu takibi tesirli bir surette yapamıyoruz. Yarı kuvvetinde olduğumuz bir düşmanı yenmişiz. Düşman da henüz dermanlı iken çekilmiş. Biz tamire muhtaç bir haldeyiz. Yapabildiğimiz takip bir hudut dahilinde oluyor. Asıl takip ne vakit yapılacak ve nasıl yapılacak, bütün bu tecrübelerden sonra, onun zamanını hazırlayınca nasıl takip yapacağımızı ileride göstereceğiz. Bizim takibe imkân gördüğümüz zaman yapabildiğimiz takibi, dünyada pek az ordu yapabilmiştir.

“Benim gördüğüme göre. General Papulas muharebeye sert başlar. Benim için bunun hiçbir önemi yoktur. Durumu tetkik ettikten sonra kumandanlarıma, «Sabredin, iki gün dişinizi sıkın, bunun sinirleri fazla dayanmaz, hemen bozulur» derim. Tabiatıyla muharebenin sevk ve idaresini tanzim etmek bu teşhisten dolayı daha kolay oluyordu. Gerçekten General Papulas, kazanılacak zannettiği muharebelerin hepsini sonuna kadar getirdi, ondan sonra siniri tutmadı, bıraktı, gitti. Böyle bir intiba var bende. General Papulas’ı böyle tanıyorum.

General Papulas, İnönü Muharebelerinin İkincisinde üç gün, dört gün dayandı, taarruz etti, fakat ondan sonra her tarafı .karanlık görmeye başladı ve muharebeyi bıraktı.”

 

“Yunanlılar İkinci İnönü Muharebesinde bir sonuç alamayınca, umumi seferberlik ilan ettiler. Harpten sonra öğrendiğimize göre. General Papu- las, İkinci İnönü’de uğradığı mağlubiyetten yılgınlık duymuş. İki İnönü Muharebesi arasında Türk ordusundaki gelişme tehlikelidir, Türk ordusuna daha fazla kuvvetlenmek için fırsat vermemek gerekir gerekçesi ile hükümetine on beş, yirmi gün sonra tekrar taarruza geçmek teklifinde bulunmuş. Tabii emrindeki kuvvetleri her zaman olduğu gibi az görüyor ve teklif ettiği bu taarruzu yapabilmek için takviye kuvvetleri istiyor.”

 

 

İnönü Savaşlarının Gerçekte Olmadığı Yalanına Sarılan Köşe Yazarları

İnönü Savaşlarının varlığına ve önemine dair hata yapan köşe yazarları şu şekilde:

Faruk Köse, Yeni Akit Gazetesi‘ndeki “Bir ‘Kurtuluş Savaşı’ Masalı” başlıklı (20 Mayıs 2013) yazısında Kurtuluş Savaşı’nı yalan olarak niteleyip İnönü Savaşlarının şaibeli olduğunu iddia etmiş:

"Dünkü yazıda “Kurtuluş Savaşı”nın koskoca bir yalan olduğunu söyleyip detayı bugüne bırakmıştım. Sözü dolandırmadan doğrudan konuya gireceğim: Öyle yedi düvele karşı verilmiş bir “Kurtuluş Savaşı” yoktur. ... İngilizlerin desteğiyle İzmir’e çıkan Yunanlıları zaten halkın kurduğu yerel direniş cepheleri perişan etmişti. İlerleyen Yunanlılar, Ankara Hükümetinin doğrudan yönettiği askerlerle karşılaştı. Yani Ankara Hükümeti, sadece Yunanlılarla yaptığı Sakarya Savaşını yönetti. İnönü Savaşları bile şaibeli; İnönü Savaşları diye bir şeyin olmadığını iddia edenler var. Hadi o da olsun. Bu durumda ortaya çıkan hakikat tablosu şu: M. Kemal Hükümetinin yaptığı tek savaş, Yunanlılarla savaştır. Hatta “Büyük Taarruz” bile savaş değildir; Yunanlıların çekildiği bölgelere, peşinden Türk Ordusunun girmesinden ibarettir."

M. Necati Özfatura Türkiye Gazetesi‘ndeki “Türkiye düşmanı olanlar” başlıklı (27 Mayıs 2016) yazısında İnönü savaşlarında elde edilen sonuçları küçümseyerek zafer olmadığını iddia etmiş:

"Birinci ve İkinci İnönü Savaşı zafer değildir. Yunan ordusu yanlış istihbaratla Türk birliklerini ileri mevzi ve ileri karakol zannetti. Daha sonra Yunan ordusu geri çekilirken İnönü bu alana gelmiştir. Ancak daha sonra bu gerçekleri anlatan kişinin eseri toplatılmıştır ve bu kişi idam edilmiştir."

Mehmet Akarca, Takvim Gazetesi‘ndeki “Ayıcı Arif” başlıklı (3 Aralık 2011) yazısında İsmet İnönü’nün İnönü Savaşlarında hiçbir rolünün olmadığını iddia etmiş:

"Savaş 6 Ocak'ta başlamış, İsmet bey 10'unda cepheye intikâl etmiş, o günün akşamı da zaten savaş sona ermiştir... ... Gazeteci Mustafa Armağan, Cumhurbaşkanlığı eski Genel Sekreteri Bıyıklıoğlu'nun da, notlarında, savaşın kazanılmasında İsmet Bey'in herhangi bir katkısının bulunmadığını belirterek, o'nun en önemli özelliğinin, "etrafa karşı" her başarıyı kendine mâl etme becerisi olduğunu vurgulamıştır... ."

Yeni Akit Gazetesi yazarlarından Yavuz Bahadıroğlu da “Kayıtdışı Tarihimiz” adlı kitabı için Haber7.com’a verdiği röportajda İnönü Savaşlarının olmadığını ima etmişti:

"Birinci İnönü Savaşı yok diyen tarihçiler var. Karabekir Paşa da bu fikirde. Peki, böyle bir zaferden niye söz ediliyor?"

Yalçın Küçük, “Türkiye Üzerine Tezler 2” adlı kitabında İnönü Savaşlarının gerçek olmadığını iddia etmişti:

"Genelkurmay yayınlarına ve diğer kaynaklara dayanarak, İnönü'de zafer değil, bir çarpışma (bile) olmadığını gösterdim. Çerkez Ethem ve Mustafa Suphi'yi temizlemeye kararlı Anadolu ihtilalcileri, temizlik hareketini maskeleyecek bir zafer arıyorlardı."

Kadir Mısıroğlu da İnönü Savaşı’nın gazetelerin uydurması olduğunu iddia etmekteydi.

 

 

Yorumunuzu yazınız...