Hey 15’li Türküsünün Çanakkale Savaşı’na Katılan 15 Yaşındaki Askerleri Anlattığı İddiası Doğru Değil

“Hey On Beşli On Beşli / Tokat Yolları Taşlı” türküsünde sözü edilen “onbeşliler” onbeş yaşındaki Mehmetçikler değil Rumî Takvime göre 1315 yılı (Miladi takvime göre 1899) doğumlulardır. 15’liler 15 yaşında değil 18 yaşında askere alınmışlardır. Çanakkale’ye çocuk askerlerin sistematik şekilde gönderildiği iddiası doğru değil. Çanakkale Savaşı’nın sürdüğü yıllardaki yasal mevzuata göre 18 yaşından küçükler silah altına alınamazdı. Çanakkale Savaşı’nın sona erdiği 1915 yılı sonlarında silah altına alınacakların yaş sınırı zorunlu askerler için 18, gönüllü askerler için 17 idi. Çanakkale Savaşı’nda şehit olan çocuk yaştaki askerlerin büyük çoğunluğunun gönüllü olduğu ileri sürülmektedir.

Yanlış İddia

 

Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’nda büyük fedakârlıklarla büyük kayıplara rağmen kazanılan Çanakkale Zaferi, aslında doğruluk payı bulunmayan birçok efsaneyle birlikte anılır hâle gelmiş. Çanakkale Savaşı’nda İngiliz Norfolk Taburu’nun bir anda bir bulut tarafından yutularak yok olmasıÇanakkale Savaşında Mehmetçiğin Yemek menüsü efsanesiÇanakkale’de verilen şehitlerin sayısı bunlardan birkaçı. Çanakkale Zaferi hakkında bir diğer yanlış bilgi ise Çanakkale Savaşı’na katılan çocuk askerler hakkında. Çanakkale Savaşı’na çocuk askerlerin gönderildiği iddiası vatandaşları ve tarihçileri hüzünlendirmekle birlikte en çok sarıldıkları şehir efsanelerindendir.

Kaynağını büyük ölçüde Tokat yöresine ait bu türküden alan Çanakkale Savaşı için 15 yaşındaki çocukların askere alındığına yönelik yanlış bilgi halen yaygın biçimde paylaşılmaya devam edilmektedir.

“Hey onbeşli” türküsünde “onbeşliler” ifadesi ile 15 yaşındaki Mehmetçikler değil 1315 doğumlu gençlerden şöyle bahsedilmektedir:

Hey onbeşli onbeşli
Tokat yolları taşlı
Onbeşliler gidiyor
Kızların gözü yaşlı

 

Aslan yarim kız senin adın Hediye
Ben dolandım sen de dolan gel gediğe
Fistan aldım endazesi onyediye

 

Giderim elinizden
Kurtulam dilinizden
Yeşil baş ördek olsam
Su içmem gölünüzden

 

Aslan yarim kız senin adın Hediye
Ben dolandım sen de dolan gel gediğe
Fistan aldım endazesi onyediye

 

Gidiyom gidemiyom
Sevdim terk edemiyom
Sevdiğim pek gönüllü
Gönlünü edemiyom

 

Aslan yarim kız senin adın Hediye
Ben dolandım sen de dolan gel gediğe
Fistan aldım endazesi on yediye

 

Tokat yolu kaldırım
Düştüm beni kaldırın
Hediye’min uğruna
Vurun beni öldürün

 

Aslan yarim kız senin adın Hediye
Ben dolandım sen de dolan gel gediğe
Fistan aldım endazesi onyediye

 

(Salih Turhan ve Selahattin Adıgüzel (2008). Tokat Türküleri ve Oyun Havaları, Cem Veb Ofset, Ankara, sf. 200)

 

 

Anadolu’da Çanakkale’ye genç yaşta giden kahramanların anısına söylenen “Hey 15’li” türküsünde bahsi geçen 15’lileri, 15 yaşında cepheye giden askerler olarak algılıyorsanız, yanılıyorsunuz.

Türküde 15 yaşında askerlerin konu edindiğini iddia edenlerin gözden kaçırdığı husus Miladî takvim kabul edilmeden önce “Rumî” takvimin kullanılıyor olmasıdır. Türküde geçen 15’liler, 15 yaşındaki gençleri değil, Rumî takvime göre 1315, Milâdi takvime göre ise 1899 doğumluları işaret etmektedir. TDK sözlüğünde de onbeşli (15li) “Rumi takvime göre, 1899 veya 1900 yılında doğanlar arasından Birinci Dünya Savaşı’na çağrılan (kimse)” olarak geçmektedir.

 

“Hey Onbeşli” Türküsünün Hikayesi

Hey Onbeşli türküsünün aslında ağıt olduğu, ancak zamanla oyun havası şekline büründüğü iddiasını Hey Onbeşli Ağlatmalı mı, Oynatmalı mı?” başlıklı çalışmasında inceleyen Necdet Kurt, türkünün aslında ağıt olduğu iddiasının 1970’li yıllarda Nida Tüfekçi’nin, babası Hamdi Tüfekçi’den derlediğini söyleyerek TRT repertuvarına 1616 numara ile kayıt ettiği versiyona dayandığını, halbuki türkünün daha önce 1927 ve 1928 yıllarında Feryadi Hafız Hakkı tarafından taş plağa okunduğunu, 1943 yılında da Muzaffer Sarısözen başkanlığındaki Ankara Devlet Konservatuvarı derleme ekibi tarafından o zamanki Tokat Belediye Başkanı Mustafa Yolcu ve yerel müzisyen Emin Diker’den derlendiğini tespit etmişti.

Kayıtlardaki sözleri ve ezgi yapısı ile Tokat’ta ki ve yakın yörelerdeki varyantlarını inceleyen Necdet Kurt, türkünün apaçık bir oturak havası olduğunu, bahse konu türünün sonradan oyun havasına dönüştürüldüğü iddiasının gerçeği yansıtmadığını şöyle aktarmıştı (2017. “Hey Onbeşli Ağlatmalı mı, Oynatmalı mı?“. Uluslararası Etnomüzikoloji Sempozyumu ‘Müzik ve Politika’. Sempozyum Bildiri Kitabı. Editör: Doç Dr. Özlem Doğuş Varlı. Etnomüzikoloji Derneği. Bursa. Sf: 327-347):

“Ağıt iddiasıyla birçok roman, öykü ve hikâyeye konu edildi. Bütün bunların tek kaynağı 1977 yılında 1616 numara TRT repertuvarına alınan türkü ve kulaktan dolma bilgilerdi.

 

Bunun dışındaki kayıtlar arşivlerde olmasına rağmen dikkat çekmemiş veya üzerinde durulmamıştı. Ya da herhangi bir araştırmacının eline geçmemiş olmalı ki, tüm yorumlar sadece TRT Kurumu tarafından yayınlanan türkü üzerinden yapılmıştı. Türkü- nün ilk kaydı olan Feryadi Hafız Hakkı Bey’e ait 1927 yılındaki taş plak kaydı ve 1943 yılında Muzaffer Sarısözen başkanlığındaki Ankara Devlet Konservatuvarı kayıtlarına ulaştığımızda türkü ile ilgili bütün bilinenlerin yanlış olduğu ve tekrardan araştırılması gerektiğini fark ettik. Türkünün yüz yıla yaklaşan macerasını inceleyip, Tokat ve çevresinde tekrar yaptığımız alan araştırmalarında gördük ki; tam bir oturak havası olan türkünün ağıt olduğuna dair ve türküde adı geçen Hediye ile ilgili çok sayıda tevatürler üretilmişti.

 

Türkünün ilk kaydında ki sözleri şimdikinden bambaşkaydı. Zamanla türkü, orijinal metindeki konulardan uzaklaşmış, içinde Onbeşli ifadesi geçtiği için de ağıt olduğu konusunda hissedilir ölçüde kamuoyu oluşturulsa da tüm zorlamalara rağmen kıvrak icra şekli değişmemiş, ağıta benzetilmeye çalışılan icralar da benimsenmemişti. Sadece türküde sözü geçen onbeşli ibaresinden hareketle Çanakkale savaşı ile ilişkilendirilmeye çalışılan türküyle ilgili, gerek kamu gerekse özel yayın kuruluşlarında çok sayıda program yapılmış ve milli günlerde de türkünün ağıt olduğuna dair programlar yayımlanmıştı. Tokat’ta yapılan bir etkinlikte Hey Onbeşli türküsü eşliğinde 15 yaş civarı çocuklar Çanakkale Savaşları dönemindeki asker kıyafetleri giydirilerek cepheye gönderme mizansenleri yapılmış, Hey Onbeşli ağıtını el birliği ile oyun havası olmaktan kurtaralım teması işlenmişti.

 

Bir anlamda toplumun kendisi bu türkü üzerinden mahalle baskısı yaratarak bir nevi toplum mühendisliği örneği sergilemiştir. Milli ve manevi değerlere hiç kimsenin sözü olamaz, ancak konu ile ilgisi olmayan bir halk türküsü aslından uzaklaştırılmamalı ve kendi dünyasında yaşatılmalıdır.”

 

Feryadi Hafız Hakkı Bey’in plağa okuduğu, sevgilisi ile gizlice buluşmaya giden, ancak yakalanmak üzereyken canını zor kurtaran haylaz bir delikanlının öyküsünü yansıtan türkü sözleri şu şekildeydi:

 

Damdan attım kendimi
Bulamadım rengimi
Hovardalık pek kolay
Öğrenmeli fendini


Aslında güzelim kız senin ismin Hediye
Fındık fıstık aldım güzel yemiye
Manto aldım güzel sana geymiye


Hey on beşli on beşli
Bağdat yolları taşlı
On beşliler giderse
Kızların gözü yaşlı


Aslında güzelim kız senin ismin Hediye
Kal efendim saat geldi yediye
Fındık fıstık aldım gülüm yemiye


Irmağı geçti gelim
Gediği aştı gelin
Eğil biyol öpeyim
Yüreğim geçti gelin


Aslında güzelim kız senin ismin Hediye
Ben dolaştım sen de dolan gediğe
Manto aldım güzel güzel geymeye


Fındık fıstık aldım yemeye
Penceresi beş camdan
Konyak içtim fincandan
Al Martini vur beni

Ben de bıktım bu candan


Aslında güzelim kız senin ismin Hediye
Kal efendim saat geldi yediye
Fındık fıstık aldım yemiye

 

Her ne kadar TRT repertuvarına Tokat yöresinden girse de “Hey Onbeşli” türküsünün Adanalı halk ozanı İboş Ali Ağa’ya ait olduğu da ileri sürülmüştü.

Folklor uzmanı Halil Atılgan’ın aktardığına göre Muzaffer Sarısözen tarafından 1952 yılında Ankara’da Adanalılar gecesinde notası ile söylenerek okunan ve Adana’dan sevdiği kız Hediye için genç yaşta askere giden askerlerin durumlarını açıklayan ‘Hey Onbeşli’ türküsünü İboş Ali yazmıştır. Türkünün İboş Ali Ağa’ya ait olduğu öğrencileri Selahattin Sarıkaya, Ali Limoncu ve Mustafa Canan tarafından doğrulanmıştı. 1315 doğumlu onbeşlilerden olan ve askerlik görevini Tokat’ta yapan İboş Ali Ağa’nın on beşlilerden olduğu, türküde geçen “Hediye”nin 1940’lı yıllarda Adana’da yaşayan Adanalı Topal Selahattin’in kızı olduğu ve bu ikilinin birbirlerine kavuşamadığı belirtilmektedir (Halil Atılgan (1998) Çukurova Türküleri, Burcu Ofset, Birinci Baskı, Ankara, sf. 282-283).

Araştırmacı-tarihçi ve yazar Cezmi Yurtsever’in keşfettiği İboş Ali’nin Adana Asri Mezarlığı’nda bulunan aile mezarlığındaki mezar taşında “Adana’nın ilk saz ve söz ustalarından İboş Ali (Boğaç) Ağa, ruhuna fatiha, doğumu 1889, ölümü 1959” yazmaktadır.

 

Hey 15li Türküsünün Sözlerinin Yazarı İboş Ali Ağa’nın Adana Asri Mezarlığındaki Mezarı

 

Bir diğer rivayete göre ise Hey Onbeşli adlı türkü, Çanakkale Savaşı’nın birbirinden ayırdığı gençlerin (Tahtobalı Hüseyin ile Hediye’nin) hikayesini yansıtmaktadır.

Hikâye şöyle aktarılmaktadır:

“Hediye ile Hüseyin sözlüdür, Hüseyin 15 yaşında Çanakkale’ye gider, yazlar kışlar geçer Hüseyin dönmez. Anası babası Hediye’yi Tokat eşrafından Emin bey ile evlendirirler. Hediye kaderine razı olur. Bir yıl sonra Emin bey ölür. Eşkıya genç duldan haberdar olur ve bir gece konağı basarlar. Çaldıkları ile beraber Hediye’yi de sırtlarına vurup dağa götürürler. Dağda kıza yapmadıklarını bırakmazlar. Kızcağızı harap bitap halde şehir merkezinde cami önüne bırakırlar. Hediye Tokat’ı terk eder 1915’in üzerinden sekiz yaz, sekiz de kış geçer. Koskoca Tahtobalı’ya anca bir tane onbeşli döner,o da Hüseyin’dir. Hediye’yi sorar. Hediye’nin başına gelenleri öğrenince o da atına atladığı gibi Tokat’ı terk eder. İkisini de bir daha gören olmaz.”

 

Hey 15'li Türküsünün Çanakkale Savaşı'na Katılan 15 Yaşındaki Askerleri Anlattığı İddiası
Çanakkale Savaşı’na Katılan 15 Yaşındaki Gençlere Ait Olduğu İddiasıyla Paylaşılan Fotoğraf

 

Hey onbeşli türküsüne dair paylaşımlara “Çanakkale Savaşı’na Katılan 15’liler” şeklinde lanse edilen fotoğrafın eşlik ettiği görülmektedir. Ancak, bu fotoğraf Çanakkale Savaşı’nda çarpışan 15 yaşındaki çocuklara ait değildir. Bahse konu fotoğraf, aslında 1923 yılında çekilmiştir. Fotoğraftaki çocuklar Çanakkale’de cepheye gönderilen 15 yaşındaki çocuklar değil 1923 yılı Nisan ayında İstanbul’a getirilen Şark Cephesi şehitlerinin yetimleridir.

 

Tevhid-i Efkâr Gazetesi’nin “Beyoğlu’nun Çoktan Beri Görmediği Bir Manzara” başlıklı 16 Nisan 1923 tarihli nüshası

 

kazım karabekir yetim babası
Kâzım Karabekir’in himayesine aldığı evlatlık yetimlerle birlikte yer aldığı fotoğraf

 

Çanakkale’de 15 Yaşında Askerlerin Çarpıştığı İddiası

3 Kasım 1914 ile başlayıp, 9 Ocak 1916 tarihinde sonuçlanan Çanakkale Muharebelerinde verilen büyük kayıplarla birlikte İtilâf Devletlerinin saldırısı karşısında cephedeki boşlukları gidermek amacıyla 15 yaşın üzerinde eli silah tutan gençlerin askere alındığı, lise talebelerinin dahi cepheye çağrıldığı iddia edilmektedir. Ancak, Çanakkale Savaşı sürecinde Osmanlı Devleti tarafından 15 yaşında gençlerin askere alınmasına yönelik bir yasal mevzuat ve uygulama bulunmamaktaydı. 

Zorunlu askerlik sistemini düzenleyen 12 Mayıs 1914 tarihinde çıkarılan “Mükellefiyet-i Askeriyye Kanun-ı Muvakkatı” ardından çıkarılan Seferberlik Kanunu ve Askeri Ceza Kanunu ile zorunlu askerlik sistemi pekiştirilmiştir.

Mükellefiyet-i Askeriye Kanunu’na göre 28 Temmuz 1914 ve 11 Kasım 1918 tarihleri arasında meydana gelen Birinci Dünya Savaşı patlak vermeden önceki dönemde Osmanlı Devleti askeri sisteminde askere alınma yaşı 21 idi.

Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla birlikte seferberliğin ilân edildiği 3 Ağustos 1914 tarihinden sonra ise tahsilli olanlardan veya tahsili devam edenlerden 1887 ile 1894 (21 ile 28 yaş arası) yaşta olanların silah altına alınması kanun ile yürürlüğe sokulmuştu.

Mükellefiyet-i Askeriye Kanunu’nun ikinci maddesinde geçen “on dokuz ve yirmi yaşındaki yükümlülerin ancak bir harp halinde silah altına alınabileceğine” dair hüküm 29 Nisan 1915 (16 Nisan 1331) tarihli değişiklikle on sekiz yaşını bitirenleri de kapsamına almıştır. Böylelikle Çanakkale Savaşı’nın sona erdiği 1915 yılı sonlarında silah altına alınacakların yaş sınırı 18’e düşürülmüş ve “vücut yapıları askerlik yapmaya uygun 18 yaşındaki gençler” en erken Eylül 1915’te askere alınmışlardı. Erhan Çiftçi’nin de aktardığı üzereYaşları itibarıyla askerlikle mükellef olmadıkları halde, şahısları itibarıyla askerlik yapmaya elverişli bulundukları askerî yetkililerce uygun görülüp, bedeni kabiliyetleri tabip muayenesi ile yeterli görülenlerin” celp ve sevklerine izin verildiği tarih 24 Ekim 1916 tarihine tekabül etmekte olup, bu tarihten 9 ay önce 1916 yılı Ocak ayında İtilaf Devletleri askerlerini Çanakkale’den çekmişlerdi.

1 Temmuz 1916 günü Harbiye Nezareti tarafından yayımlanan tamime göre aşağıda aktarılan orduya alınacak gönüllü askerlerle ilgili şartlara göre 17 yaşından küçük kimse gönüllü asker olarak orduya alınamazdı ((Doç. Dr. Burhan Sayılır’dan alıntılanan) Askeri Tarih Araştırmaları Dergisi, Ağustos 2010, Sayı: 16, sf. 119):

“Sin-i mükellefiyet haricinde istihdam olunacak derecede pek küçük yaşında bulunanların harp gönüllüsü olarak orduya kabullerine dair müracaat vaki olmakta olduğundan bunlardan aşağıda yazılı şartlar dairesinde gönüllü kabulü uygun görüşmüştür.

  1. Halen doğumu 1315 (1899)’den aşağı olmamak, ahvali vücuduyesi ve teşkilatı bedeniyesi askerde istihdama müsait olduğu bilmuayene anlaşılmak,
  2. İstihdam edilecek, kıtasını kendisi tayin ve talep etmemek,
  3. Ebeveyninin rızası munzim olmak,
  4. Kötü ahlâk sahibi olmamak, harbin bitiminden evvel hemseneleri celp ve sevk edildiği halde bu zamana kadar geçecek hizmeti hizmet-i mükellife-i askeriyelerinden mahsup edilmemesi.”

“Mükellefiyet-i Askeriyye Kanun-ı Muvakkatı”nda 20 Mayıs 1917 (7 Mayıs 1333) tarihinde yapılan değişikle on yedi yaşını bitirenler de “ancak bir harp halinde silah altına alınabilecek” gruba dahil edilmiştir.

20 Mart 1916 (7 Mart 1332) tarihinde çıkarılan bir kanunla 1314 doğumluların kanunun yayım tarihinden itibaren askerlikle mükellef tutulup, yoklamalarına başlanması ve yoklamalarının aynı sene Ağustos ayına kadar tamamlanması öngörülmüştür. 24 Ekim 1916 (11 Teşrinievvel 1332) tarihli kanun ise yaşları itibarıyla askerlikle mükellef olmadıkları halde, şahısları itibarıyla askerlik hizmetine elverişli bulundukları askere alma (ahzıasker) yetkililerince uygun görülüp, bedeni kabiliyetleri tabip muayenesiyle yeterli görülenlerin celp ve sevklerine izin verilmiştir (Osman Köksal (1987). “Mükellefiyet-i Askeriye Kanun-u Muvakkati, 29 Nisan 1330: (Osmanlı Devleti’nde askeralmada son durum)“, Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı).

Özetle, 1315 doğumlu 15’lilerin Çanakkale Savaşı’nın sürdüğü yıllarda askere alınmalarına dair bir mevzuat ve uygulama bulunmamaktaydı.

 

Aşağıdaki özet tablo Çanakkale Savaşı’nda askere çağrılan genç neferlerin yaşlarına ve celp tarihlerine ilişkin güzel bir özet sunmaktadır (Kaynak: İsmail Sabah (2017). Çanakkale’nin Şehit Kalemleri – Çanakkale Muharebelerinin Türk Eğitim Sistemine Etkileri, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları).

Askere Çağrıldıkları Tarihe Göre Silahaltına Alınanların Yaşları
Askere Çağrıldığı Tarih Doğum Tarihi Çağrıldıkları Tarihte Yaşı
31 Mayıs 1914 1887-1893 arası doğanlar 27-21 yaş arası
11 Temmuz 1914 1894 doğumlular 20 yaşında
2 Mart 1915 1886 ve öncesi doğanlar 29 ve üstü yaşta olanlar
4 Mart 1915 1895 doğumlular 20 yaşında
23 Ağustos 1915 1896 doğumlular 19 yaşında
23 Eylül ve 25 Kasım 1915 1897 doğumlular 18 yaşında

 

Çanakkale Muharebelerinde her ne kadar zorunlu ya da gönüllü askerlik mevzuatında sırasıyla 18 ve 17 yaş altının orduya alınamayacağı belirtilse de, Çanakkale şehitlerine ilişkin hazırlanan listelerde bu yaşlardan daha genç askerlerin şehit olduğu bilgisine rastlanılmaktadır. Milli Savunma Bakanlığı Arşiv Müdürlüğü’nün 50.687 kişilik “Çanakkale Şehitleri Listesi“nde 1898 doğumlu 25, 1899 doğumlu 9, 1901 doğumlu 12, 1902 doğumlu 2 şehidin varlığı görülmektedir. Çanakkale Savaşı’nda şehit olan bu genç askerlerin büyük çoğunluğunun gönüllü olduğu ileri sürülmektedir.

Milli Savunma Bakanlığı tarafından yayınlanan 5 ciltlik “Şehitlerimiz” adlı kitapta Çanakkale’de şehit olanların yaş aralığı doğum tarihleri dikkate alınarak hazırlanan bir istatistiğe göre Çanakkale’de şehit olanlar arasında 28-32 yaş arası % 40, 23-27 yaş arası % 33, 33-42 yaş arası % 25, 17-22 yaş arası ise % 2’dir.

 

Çanakkale Savaşı’nda 13 yaşında “Gönüllü Bombacı” olduğu iddia edilen Ali Reşad Çavuş’a ait fotoğraf

 

Çanakkale üzerine araştırmalar yapan emekli gazeteci Yetkin İşten de gönüllü bombacı çocuk iddiası hakkında şu yorumda bulunmuştur:

“Yani sağda solda çoluk çocuk askere gitti, vatanı kurtardı diyorlar ama bunun gerçekle alakası yok. Bana göre bu sebepten dolayı Çanakkale cephesine gelen Alman gazeteciler ‘Gönüllü Bombacı’ ile yakından ilgilendi. Çünkü onun yaşında başka kimse orduda bulunmuyordu.

 

George Lebrecht isimli çizerin Ali Reşat’ı kara kalem resmettiği çizimi

 

“Çanakkale Savaşı’nda görev alan çocuk askerler” ya da “Çanakkale’ye gönderilen 15’likler” iddiasını ortaya atan kişilerin dayandığı bir örnek ise Çanakkale Savaşı’nda 13 yaşında “Gönüllü Bombacı” olduğu iddia edilen Ali Reşad Çavuş’tur. İlk düzenli yayın yapan Alman dergilerinden olan Berliner Illustrirte Zeitung‘un 34. sayısı olan 22 Ağustos 1915 tarihli yayınının 9. sayfasında yer alan Almanya’dan gelerek savaşla ilgili izlenimlerini kaleme alan Karl Vollmoeller’in haberinde hikâyesi aktarılan Ali Reşat Çavuş, Çanakkale Cephesinde münferit bir karakter olup, Çanakkale’ye çocuk askerlerin sistematik şekilde gönderildiği iddiası doğru değildir. Çanakkale Savaşı’nda şehit olan çocuk yaştaki askerlerin büyük çoğunluğunun gönüllü olduğu ileri sürülmektedir.

 

Berliner Illustrirte Zeitung Adlı Dergiye Yayınlanan Ali Reşad Çavuş’un Fotoğrafının Renklendirilmiş Versiyonu

 

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğetim Üyesi Yard. Doç. Dr. Burhan Sayılır’a göre Çanakkale Savaşı’nda cephede çarpıştığı iddia edilen asker kıyafetli küçük çocuk fotoğrafları aslında 1914-16 yılları arasında kurulan Osmanlı Güç Dernekleri adını alan ve izcilik teşkilatının ilk örnekleri sayılan yapılardaki çocukların resimleridir.

Sayılır, Osmanlı Genç Derneklerini şöyle açıklar:

“Osmanlı devletinde gençlerin örgütlü hale getirilmeleri girişimi ilk kez 1913’te Türk Gücü Cemiyeti ile başladı. İttihat ve Terakki Cemiyeti’nde ve Harp Okulları tarafından desteklenen Cemiyet, 1914’te kurulan Osmanlı Güç Derneklerine dönüştü. Gençleri ülke savunmasına hazırlamak amacını taşıyan Osmanlı Güç Derneklerinin ömrü kısa süreli oldu. Çok fazla teşkilatlanma ve faaliyet yapamadan kapandı. 1916’da yine aynı amaçla Osmanlı Genç Dernekleri kuruldu. 17 Nisan 1916’da Enver Paşa’nın onayı, Padişahın da iradesi ile Genç Dernekleri Kanunu yayımlandı. Derneklerin teşkilatlanmasını yapmak üzere Almanya’da benzer teşkilatlanma konusunda uzman olan Albay von Hoff getirilerek Genç Dernekleri Genel Müfettişliği’ne atandı. 14 Haziran 1916’da faaliyete geçen Genç Derneklerinin yönetimi Albay Von Hoff, Binbaşı Tahir Bey, Yüzbaşı İzzet, Teğmen Münir, Vedat Ürfi, Selim Sırrı’dan oluşmaktaydı.

Genç Dernekleri kısa süre içinde ülkede birçok ilde örgütlenerek 706 şubeye ulaştı. Böylece çok geniş bir genç kitlesine ulaşmış oldu. Osmanlı Genç Dernekleri, iki bölüm halinde teşkilatlandırıldı. Birincisi 12-17 yaşları arasındaki gençleri, ikincisi 17 yaşından askere alınma yaşına kadar olan yaşlardaki gençleri içine alan Dinç Dernekleri’dir. Gürbüz Derneklerinin başında öğretmenler, Dinç Derneklerinin başında ise askeri görevliler bulunmaktaydı. Genç derneklerinden Enver Paşa nezaretinde kolorduların olduğu yerlerde kolordu komutanları, vilayetlerde ise en yüksek mülki idareci sorumluydu. Dinçler, askere alınmaları için temel bir sınava tabi tutulurlar. Savaş döneminde Dinçlerin sınavı askerlik şubeleri tarafından yapılmaktadır. Birçok aşamadan oluşan sınavdan 72 üzerinden 36 puan altında alanlar sınavda başarısız sayılmaktadırlar. Sınavlardan başarılı olana kadar da askere alınmamaktadırlar.
Çanakkale Savaşı’nda şehit oldukları iddia edilerek birçok yerde yer alan resimlerdeki çocukların tamamı Genç Derneklerine mensup gürbüz ve dinçlerdir. Dönemin lise -idadi- öğrencilerinin de formalarının askeri üniformaya çok benzemesi, üniforma içindeki bütün çocukların asker olarak addedilmesine ve biraz da art niyetle hepsinin cephelere gittiği ve şehit oldukları yönünde asılsız ve temelsiz iddialarla toplum yanıltılmaktadır.” (Askeri Tarih Araştırmaları Dergisi, Ağustos 2010, Sayı: 16, s.115)”

 

Hey 15’li Türküsünün Hikayesini Yanlış Aktaran Yazarlar

Takvim Gazetesi‘ndeki 25 Mart 2017 tarihli “Avrupa’ya Tokat” başlıklı yazısıyla Bülent Erandaç:

"Tokat'ın meşhur, Çanakkale Savaşı'nda 15 yaşında gönüllü asker olarak cepheye giden kahramanlarının duygu, düşünce ve hikâyelerini anlatan "Hey Onbeşli" türküsünün sözlerini Ozan İboş Ali Ağa, Tokat'ta askerlik yaparken yazdı.."

 

Bülent Erandaç'ın Takvim Gazetesi'ndeki 25 Mart 2017 tarihli "Avrupa’ya Tokat" başlıklı yazısı

 

Pusula Haber’deki “Hey onbeşli, onbeşli…” başlıklı 11 Şubat 2017 tarihli yazısıyla Uğur Özteke:

"Bir bu gençlere bakıyorum, bir de Çanakkale’de şehit düşen ve adına türküler yazılan (Hey Onbeşli) 15 yaşındaki Tokatlı çocuklara, onlar Çanakkale’ye gönüllü gitmişlerdi."

Uğur Özteke'nin Pusula Haber'deki "Hey onbeşli, onbeşli..." başlıklı 11 Şubat 2017 tarihli yazısı

 

Hürriyet Gazetesi‘ndeki ““Hey onbeşli türküsünün hikayesi” başlığıyla 23 Mart 2015 tarihinde yayınlanan yazısında Güzin Abla “hey on beşli” türküsü hakkında doğru bilginin yanında Çanakkale’ye 15 yaşında çocukların da sevk edildiğine dair hatalı bilgi sunmuş:

"O kadar ki cephede meydana gelen boşlukları doldurmak için, diğer cephelerden asker getirilemediğinden, en yakın çevreden başlayarak, 15 yaşın üstündeki eli silah tutan bütün gençlerin dahi, gönüllü olup olmadığına bakılmaksızın, Çanakkale’ye sevk edilmeleri alışılmış, normal bir hadise haline gelmişti."

Doğruhaber.com.tr’deki “Hey on beşli on beşli” başlıklı 1 Mayıs 2018 tarihli yazısında M. Emin Özmen matematik hatası yapıp, 1315 doğumlu 15’lilerin Çanakkale Savaşı esnasında 18 yaşında olduğunu iddia etmiş:

"Tabi buradaki on beşli, 1315`in sonundaki rakam anlamına gelmektedir. Yoksa yaş olarak 15 anlamında değil. 1315 doğumlu olanlar, o zamanlar 18 yaşında olmuş oluyordu."

Yeniduzen.com’daki “Ağıt’tan oyun havasına: “Hey Onbeşli Onbeşli”” başlıklı 22 Kasım 2015 tarihli yazısında Eralp Adanır afaki konuşarak 15 yaşın üstündeki eli silah tutan bütün gençlerin dahi, gönüllü olup olmadığına bakılmaksızın, Çanakkale’ye sevk edildiğini iddia etme hatasına düşmüş:

 "O kadar ki cephede meydana gelen boşlukları doldurmak için, diğer cephelerden asker getirilemediğinden, en yakın çevreden başlayarak, 15 yaşın üstündeki eli silah tutan bütün gençlerin dahi, gönüllü olup olmadığına bakılmaksızın, Çanakkale’ye sevk edilmeleri alışılmış normal bir hadise haline gelmişti."

Gölhisargundem.com’daki “Hey Onbeşli Onbeşli Türküsünün Hikayesi” başlıklı 30 Mart 2015 tarihli yazısında İsmail Yağcı da aynı hatayı yapmış:

"Anlatmak istediğim “hey onbeşli onbeşli” türküsü de Çanakkale cephesine gönderilen 15 yaşlarındaki gençlerimiz için yazılmıştır. (...) Osmanlı Harbiye nezareti de bir tebliğ yayınlayarak, 18 yaşındakilerin, henüz askerlik hizmetine çağrılmamışlar ile bedenleri gelişmiş, harbe elverişli ve silah kullanmaya kabiliyetli olanlardan 15 ila 19 yaş arasındaki müsait bulunanların kıtalara teslim olmalarını istemişti."

Yazıyı, ağıt türküsünü oyun havasına döndüren ve remiks parçaya çevirenlere sitem ederek kapayalım.

 

hey onbeşli çanakkale

 

7 Yorumlar

  1. verdiğiniz detaylı bilgilerden ötürü çok teşekkür ederim

  2. su sıralar araştırma yapıyordum bu makale ile karşılaşmam iyi oldu paylaşımdan ötürü teşekkür ederim

  3. düzenli olarak ziyaret ettiğim sitelerden biri ve yine faydalı bir makale olmuş sap olun

  4. kamu haberleri Reply

    şu sıralar araştırma yapıyordum bu paylaşımla karşılaştığım iyi oldu sağ olun

  5. Bilgili Sözlük Reply

    Detaylı bir içerik olmuş. Üstelik de akıcı. Teşekkürler

Yorumunuzu yazınız...