Grip Aşılarının Bilinen İçeriği Olduğu İddiasıyla Paylaşılan Bilimsel Olmayan Liste Aşıda Yer Almayan Maddeler İçermesinin Yanı Sıra Listede Aktarılan Aşıda Bulunan Maddeler İnsan Sağlığı Açısından Tehlike Arz Etmiyor

 

Bu yazımızda, son günlerde özellikle sosyal medya platformlarında sıkça paylaşıldığına şahit olduğumuz ve grip aşısı içerisinde yer alan maddeler olduğu iddia edilen bir listeyi inceleyeceğiz.

Grip aşılarının Bilinen İçeriği

 

1-Alüminyum hydroxide, alüminyum fosfat, amonyum sülfat, amphotericin B

2-Domuz dokuları, At kanı, Tavşan beyni, Köpek böbreği, Maymun böbreği.

3-Civciv embriosu, Tavuk-Kaz yumurtası, Sığır serumu, Betapropiolacton

4-Doğmamış sığır serumu, Formaldehyde, Formalin jelatin, Köpekbalığı karaciğeri yağı.

5-İnsan fetusu ( Üçüncü gebelik ayı başından doğuma kadarki devre içinde ana rahmindeki canlıya verilen ad)

6-Maymun böbrek hücreleri

7-Yıkanmış Koyun kanı

8- Monosodyum Glukomat

9- Polioksidonyum (Sentetik proteinler ve nano materyaller içerir. Bunlar gende değişiklik yaptığı gibi fenotipte de değişmeler yapmaktadır)

10- İnsan spermi

11- Etilen gliserol (antifriz)

12- Antibiyotikler

13- Skualen

 

Sosyal medyada gündemi oldukça meşgul eden bu listeyi içeren bazı paylaşımlara göz atacak olursak:

 

 

Twitter’da 453 bin takipçisi bulunan Yeşim Salkım, bu listeyi sosyal medya hesabından paylaşarak dezenformasyonun yayılmasına öncülük etmişti:

“Güle güle kullanın en basit aşının bilinen içeriği #biyolojikölümaşı”

 

 

Yeşim Salkım, paylaşımını aşının “bilinen” içeriği olarak yapmasına rağmen, daha sonra listenin doğru olup olmadığını bilmediğini itiraf etmişti:

 

 

Grip aşısı içeriği olduğu iddia edilen bu listenin, 2009 senesinde Dr. Aidin Salih adı ile e-mail gruplarında paylaşılan ve domuz gribi ile aşılardan bahseden bir yazıda da yer aldığını ve yıllar boyunca çeşitli mecralara yayıldığını görüyoruz. Ana fikri her türlü aşıyı kötülemek olan yazıda çok sayıda hatalı ve kanıtsız bilgiye yer verilmektedir.

Şimdi, listedeki malzemeleri tek tek incelemeye koyulalım…

 

Alüminyum Bileşikleri

Listenin ilk sıralarında yer alan alüminyum hidroksit ve alüminyum fosfat, aşıda adjuvan olarak adlandırılan ve aşının vücutta oluşturacağı immün yanıtı yani aşının etkinliğini artırmak amacı ile kullanılan bileşiklerdir. Adjuvanlar, tüm aşılarda olmamak ile beraber bulundukları aşılarda yer alan miktarları, hiçbir zaman insan vücuduna zarar verecek düzeylerde değildir.

Alüminyum hidroksit bileşiği ile ilgili, yazının ilerleyen satırlarında şu ifadelere yer verilmektedir:

Alüminyum hidroksit kas ve kemik gelişimi bozuklukları ve felçlere
sebep olabilir.

Alüminyum hidroksitin (Al(OH)3), yalıtım, cam üretimi, temizlik ve ilaç sektörü gibi çok farklı alanlarda kullanımı bulunmaktadır. Özellikle asitlik giderici olarak pek çok mide hastalığının tedavisinde uzun yıllardan beri kullanılmaktadır. Çok yüksek dozlarının maruziyetinde zararlı olma ihtimalinden bahsedilse de düşük miktarlarda ve kontrollü bir şekilde aşılarda kullanımı insan sağlığına zararlı değildir. Tıbbi amaçlar için kullanılırken zararlı olmayacak, oldukça düşük düzeyler tercih edilmektedir.

Bir diğer alüminyum bileşiği olan alüminyum fosfat (AlPO4) da aynı şekilde antasit olarak mide ilaçlarında oldukça yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Ayrıca cam ve seramik sanayisinde de kullanımı bulunan bileşiğin aşırı miktarlarına maruz kalınması, vücutta birtakım sorunlara sebebiyet verebilmektedir. Ancak tıbbi amaçlar için, zararlı olmayacak şekilde, çok düşük miktarlarda kullanılmaktadır.

Bir kişinin yaşamı boyunca olduğu tüm aşılarda bulunan toplam alüminyum miktarı 4,25 miligram olup bu miktar, yiyecek içeceklerden aldığımız alüminyumdan çok daha düşüktür. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), bir kişinin vücut ağırlığının her bir kilogramı için kırkar miligram günlük alüminyum alımının güvenli olduğunu belirtmiştir. Bu da vücut ağırlığı 60 kilogram olan bir birey için günlük 2400 miligram ya da diğer bir ifade ile 2,4 gram alüminyum alımı anlamına gelmektedir ki bu sayı, herhangi bir aşının içerisinde yer alan alüminyum miktarından katbekat fazladır.

 

Amonyum sülfat

Listede zikredilen bileşiklerden amonyum sülfatın ((NH₄)₂SO₄) bazı kullanım alanları, içme sularının temizlenmesi, ekmek üretimi, aşılar ve gübreler olarak sıralanabilir. Suda çözünürlüğü yüksek olan amonyum sülfat, aşı üretiminde proteinlerin saflaştırılması amacı ile kullanılmaktadır. Aşılarda güvenli miktarlarda kontrollü bir şekilde kullanıldığından herhangi bir sorun oluşmamaktadır. Ayrıca amonyum sülfatın tüm aşılarda bulunmadığını da belirtelim.

 

Amfoterisin B

Amfoterisin B, bazı ciddi mantar enfeksiyonlarının tedavisinde kullanılan bir antifungal ilaçtır. Aşıların içerisinde bakterilerin ve mantarların çoğalmasını önlemek amacı ile çeşitli antibiyotikler ve antifungalların kullanımı gayet yaygın ve olağandır. Amfoterisin B’nin bazı kuduz aşılarında oldukça düşük miktarlarda (doz başına 0.00002 mg) kullanıldığı bilinmektedir.

ABD, Kanada, Avustralya, Birleşik Krallık gibi ülkelerde kullanımda olan aşıların içeriklerine baktığımızda yalnızca bir kuduz aşısının içerisinde Amfoterisin B yer aldığını görmekteyiz, ilacın bir grip aşısında kullanıldığına dair herhangi bir kanıt bulunmamaktadır.

Daha önce, Amfoterisin B’nin laboratuvar ortamında influenza virüsünün çoğalmasını kolaylaştırabileceği ve bu ilacı kullanan hastaların gribi daha ağır atlatabileceği ile ilgili çalışmalar yapılmıştır. Grip aşısı içeriği ile ilgili sahte listeyi hazırlayan kimseler, bu verileri göz önünde bulundurarak insanları “grip aşısının içerisinde gribin ağır atlatılmasına neden olan bir ilaç var” şeklinde yanlış bir düşünceye sevk etmek istemiş olabilirler. Ancak bir grip aşısında Amfoterisin B bulunuyor olsa bile, bu muhtemelen kuduz aşısındaki gibi oldukça düşük bir miktarda olurdu. Ayrıca bahsolunan çalışmalar fareler üzerinde yapılmış olup influenza virüsü ve Amfoterisin B etkileşiminin klinik olarak hastalarda da gerçekleşip gerçekleşmeyeceği bilinmemektedir.

 

Hayvan Dokuları

Listede yer alan maddelerden bir kısmının da “domuz dokuları, at kanı, tavşan beyni, köpek böbreği, maymun böbreği, civciv embriyosu, tavuk ve kaz yumurtası, sığır serumu” gibi hayvan dokuları olduğunu görüyoruz.

Canlı virüs aşılarında, aşıda yer alan etkenin çoğalarak patojenite kazanmasını önlemek amacı ile stabilizör olarak jelatinler kullanılır. Çeşitli hayvanların kıkırdaklarından elde edilen jelatinler olmak ile beraber, ülkemizde kullanılan aşılarda sığır jelatinleri kullanılmaktadır. Sağlık Bakanlığı, Türkiye’de kullanılan hiçbir aşıda domuz ürünleri bulunmadığını açıklamıştır.

At kanına gelince, kan dokusu serum (plazma) ve hücreler olmak üzere iki kısımdan oluşur. Hücreler, kanın canlı kısmını meydana getirirken; serum, cansız sıvı kısımdır. 19. yüzyıl sonlarında ABD’de at başta olmak üzere çeşitli hayvanlara difteri toksini verilerek hayvanların hastalığa karşı antikor üretmeleri sağlanmış, sonrasında at serumları insanlara verilerek difteri antikorları aktarılmıştır ve özellikle çocukların hayatlarını kaybetmesine sebep olan bu hastalık ile mücadelede son derece önemli bir adım atılmıştır. Aşı karşıtlarının, atların antikor üretiminde kullanılmasından esinlenerek “at kanı” iddiasını ortaya atmış olmaları kuvvetle muhtemeldir. Ancak aşıların içerisinde at kanı bulunmamaktadır. Ayrıca serumdaki antikorları hastaların tedavisinde kullanmak ile bir kişiyi hasta olmadan koruyucu bir önlem olarak aşılamak, bambaşka uygulamalardır. Yine serum ve kan da açıkladığımız üzere aynı değildir; yani bahsedilen yöntem ile antikor tedavisi uygulananlara dahi at kanı verilmemektedir.

Daha sonraki yıllarda da çeşitli hayvanlar aracılığı ile kızıl hastalığı ve tetanoz gibi hastalıklar için antitoksinler üretilmiştir.

Müddeilerin tavşan beynini neye dayanarak listeye koyduklarını bilmiyoruz. Öyle ki bilinen hiçbir aşının içerisinde ya da üretiminde bu şekilde bir malzeme bulunmamaktadır. Tavşanların bazı aşıların hayvan deneyleri aşamalarında kullanıldığı bilinmektedir. Ancak elbette bu aşıların içerisinde tavşanlara ait bir doku yoktur; yalnızca hazırlanan aşı, tavşanlara zerk edilmektedir.

Bazı grip aşılarının üretimi için virüsler, laboratuvarlarda insan ya da diğer hayvanların hücrelerinde üretilmektedir. Çünkü virüsler, zorunlu hücre içi patojendir ve çoğalmak için bir canlı hücreye ihtiyaç duyarlar. Virüsleri çoğaltmak için kullanılan kültür, tavuğa ait yumurta ya da başka bir hücre olabildiği gibi memeli hayvanların böbrek hücreleri de özellikle son yıllarda yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Örneğin MMR aşısı olarak bilinen ve kızamık, kabakulak ve kızamıkçık için kullanılan aşının kızamık ve kabakulak kısımları, civciv embriyosu kültüründen üretilmektedir. Bunun dışında kuduz, sarı humma ve bazı influenza (grip) aşılarının da civciv embriyosu ya da ekstraembriyonik yapılarının kültürlerinden üretilebildiği bilinmektedir. Civciv embriyosunun sahte aşı içerikleri listesine eklenmesinin nedeni, muhtemelen bu kültürlerden kaynaklanmaktadır. Ancak civciv embriyosu, aşının bir bileşeni değil, aşıda kullanılan virüsün üretildiği kültürdür; aşının içerisinde yalnızca eser miktarlarda kalıntıları bulunabilir. Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK), yumurta alerjisi olan kişiye rutin influenza, MMR ve kuduz aşısı uygulanabileceğini, yalnızca ciddi anafilaktik yumurta alerjisi olan kimselere influenza aşısının bir alerji uzmanı gözetiminde yapılması gerektiğini açıklamıştır.

Listede yer alan “tavuk ve kaz yumurtası”, virüslerin çoğaltılmasında kullanılan kültürlere dayanarak ortaya atılmış gibi gözükmektedir. İddianın aksine yumurtalar aşının bir bileşeni olmayıp kültür olarak kullanılmaktadır ve tavuk yumurtası temeline dayanan aşı üretim yöntemleri, 70 yıldan fazla bir süredir kullanılmaktadır.

Grip aşılarının üretilmesinde kullanılan bir diğer kültür ise çeşitli memeli hayvanlara ait böbrek hücreleridir. Grip aşısı üretiminde kullanılan diğer yöntemlere kıyasla oldukça hızlı üretim ve daha fazla aşı etkinliği sağladığı düşünülen bu yöntemde, köpeklere ait böbrek hücreleri tercih edilse de listede iddia edildiği gibi bu hücreler aşı içerisinde bulunmamaktadır, yalnızca üretim aşamasında bunlardan virüsü çoğaltmak için istifade edilmektedir.

Maymun böbrek hücrelerinin ise aynı şekilde iddia edildiği gibi aşı bileşeni olarak değil; çocuk felci aşısı üretiminde virüsleri çoğaltmak amacı ile kültür olarak kullanıldığı bilinmektedir. Listenin ilerleyen satırlarında aynı maddenin tekrar yazıldığına şahit oluyoruz.

Sığır serumu da yine bazı aşıların üretiminde virüslerin çoğalması için kullanılmaktadır ve aşının bir bileşeni değildir; yalnızca aşı üretimi sırasında patojenlerin çoğaltılması için kullanılmaktadır.

 

Beta propiolakton

Beta propiolakton (C3H4O2), antibakteriyel etkisi olan bir organik bileşiktir. Bu etkisi nedeni ile çeşitli grip ve kuduz aşılarının üretiminde patojenleri inaktive etmekte kullanılmaktadır. Aynı şekilde cerrahi aletlerin temizliği ve organ nakilleri gibi farklı kullanım alanları da bulunmaktadır. Yüksek miktarlarda maruziyetinin zararlı olduğu bilinmektedir; fakat aşılarda yer alan miktarları ancak kalıntı düzeyinde olup herhangi bir sorun teşkil etmemektedir.

 

Formaldehit

Formaldehit (CH2O), insan vücudunda da belirli miktarlarda doğal olarak üretilen organik bir bileşiktir. Kozmetik, temizlik, tarım ve tıp gibi çeşitli alanlarda kullanımı mevcuttur. Çok eskiden beri aşı üretiminde, patojenleri ve toksinlerini inaktive etmek maksadı ile kullanılmaktadır. Aşı üretimi esnasında işlevini gördükten sonra seyreltilmekte; ancak çok az miktarlarda kalıntıları aşı içerisinde kalabilmektedir. Yüksek dozları insanlar için sakıncalı olsa da aşılardaki bu kalıntılar çok düşük miktarlarda olduğu için zararsızdır. İnsan vücudunda üretilen formaldehit miktarı, aşılarda bulunandan çok daha fazladır.

Yazının alt satırlarında formaldehit için şu ifadelere yer verilmektedir:

Formaldehid kanserojen olma özelliğinden dolayı mobilya üretiminde bile yasaklanmıştır.

Ancak bu bilgi de hatalıdır. Formaldehitin mobilyalarda kullanımı pek çok yerde bilinmekte ve devam etmektedir. Bahsettiğimiz gibi yüksek dozları zararlı olan formaldehit kontrollü bir şekilde, az miktarlarda kullanılabilmektedir.

Listede yer alan “formalin jelatin” de aşıların içerisinde yer almamaktadır. Formalin, formaldehitin sulu çözeltisine verilen isimdir. Aşılarda yer alan jelatinler ise yukarıda açıkladığımız üzere hayvansal kaynaklıdır.

 

Köpekbalığı Karaciğer Yağı

Köpekbalığı karaciğer yağında yer alan skualen (C₃₀H₅₀) isimli lipit yapıdaki organik bileşik, kozmetik sektöründe nemlendiricilerin içerisinde sıklıkla kullanılmaktadır. Aynı zamanda bazı grip aşılarında da adjuvan olarak kullanıldığı bilinmektedir. Skualen, yalnızca köpekbalıklarında değil, insanlar dahil pek çok canlıda doğal olarak bulunmaktadır. Bir lipidin, aşı içerisinde kullanılması gayet normaldir.

Yazının ilerleyen satırlarında skualene dair şu bilgi verilmektedir:

Skualen, Körfez Savaşı sırasında Amerikan askerlerine verilen şarbon
ilaçlarında mevcuttu ve ALS gibi immün sistemi tahrip eden çok ağır
hastalıklara yol açtığı tespit edilmişti

Geçmiş yıllarda aşılardaki skualen ile ilgili, Körfez Savaşı Sendromu olarak bilinen ve 1991 Körfez Savaşı’na katılan askerlerde görülen bir hastalık ile ilişkili olduğu iddiası ortaya atılmıştır; ancak daha sonra bu iddiaların doğru olmadığı anlaşılmıştır.

2009 senesinde yapılan bir çalışmada, adjuvan olarak skualen içeren ve içermeyen grip aşılarını olan kişiler incelenmiş ve iki tür grip aşısının da otoimmün hastalık riskini artırmadığı gözlenmiştir. Ayrıca aynı çalışmada, skualenli adjuvan içeren aşıların diğerlerine göre kronik hastalıklar ile daha az ilişkili olduğu ortaya konmuştur.

Özetle aşılarda yer alan skualenin bir soruna yol açtığına dair herhangi bir kanıt yoktur. Aşılarda köpekbalığı karaciğer yağı değil; köpekbalığı karaciğer yağından elde edilebilen skualen bileşiği kullanılmaktadır. Bu da tüm aşılarda mevcut değildir, yalnızca bazılarında bulunmaktadır.

Sahte listenin son maddesinde de skualen yer almaktadır. Ancak skualeni bu başlık altında açıkladığımızdan ötürü sonra tekrar değinmeye lüzum görmüyoruz.

 

İnsan Fetüsü

İnsanlarda fetüs, doğmamış yavruya 8 haftadan doğuma kadar geçen sürede verilen isimdir. Aşı üretim aşamalarında fetal hücrelerin oldukça büyük önemi vardır. Fetal hücrelerin bu alanda kullanımı 1930’lara dayanmaktadır. Ancak günümüzde aşı çalışmalarında kullanılan hücreler, uzun yıllar önce gerçekleşen kürtajlar sonrasında alınan fetüs hücrelerinden köken alan yeni hücrelerdir. Yani direkt olarak bir fetüse ait hücreler değil; fetüs hücresinden laboratuvar ortamında üretilmiş hücre hattıdır. Günümüzde laboratuvarlarda, 1970’ler ve 1980’lerde alınan fetüs hücrelerinin devamı olan hücreler kullanılmaktadır. Örneğin Johnson & Johnson’ın COVID-19 aşısının üretiminde 1985 senesinde sonlanmış bir gebelikten alınan fetüsün hücre hattı kullanılmıştır.

Fetal kökenli hücreler, bazı suçiçeği, kızamık, hepatit A, kuduz ve COVID-19 aşılarının üretiminde virüslerin çoğalması için kültür olarak kullanılmaktadır. Bu hücreler, yalnızca aşı üretim aşamalarında kullanılmakta olup aşının içerisinde bir hücre varlığı söz konusu değildir. Yalnızca hücrelere ait kalıntıların bulunma ihtimali vardır.

Ayrıca tüm bu çalışmalar, belirli etik kurallar çerçevesinde gerçekleştirilmektedir.

Ancak bu aktarılan detay, “tıp profesörleri” tarafından dahi yanlış aktarılabilmektedir:

Serhat Fındık:

“Pfizer “Aşı” geliştirirken düşükle sonlanmış fetus (bebek) dokusunu kullandığını kabul etti. Soru : Düşükle sonlanmış fetus dokularını nereden ve nasıl temin ediyorlar ? Kimlerle çalışıyorlar ?”

 

asi fetus dokusu

 

Yıkanmış Koyun Kanı

Fransız mikrobiyolog Louis Pasteur’un şarbon hastalığına karşı aşı geliştirmek için koyun kanı ile çalışmalar yaptığını biliyoruz. Bu, şarbona karşı yapılan öncü ve çığır açıcı çalışmalardan biri olduğu için aşılarda koyun kanı bulunduğu iddiası ortaya çıkmış olabilir; ancak bu iddianın doğruluk payı yoktur.

Koyunların kan hücrelerinin başka çeşitli bilimsel çalışmalarda kullanıldığı da bilinmektedir. Ayrıca koyun kanlı agar olarak bilinen hücre kültürü de çeşitli mikroorganizmaların çoğaltılıp incelenmesinde sıkça kullanılmaktadır. Tüm bunlar, böylesi bir iddianın ortaya çıkmasına yol açmış olabilir.

 

Monosodyum glukomat

Sahte listede monosodyum glukomat yazmasına rağmen böyle bir bileşik mevcut değildir. Benzer isimlere sahip iki bileşik bulunmaktadır: Monosodyum glutamat ve (mono)sodyum glukonat. Listede belirtilmek istenen bileşiğin, aşılarda kullanımı olan monosodyum glutamat olduğunu zannediyoruz.

Monosodyum glutamat (C5H8NNaO4), Çin tuzu olarak da bilinen ve gıda tatlandırıcısı olarak oldukça yaygın şekilde kullanılan bir bileşiktir. Hakkında zararlı olduğu yönünde öne sürülen görüşler varsa da yiyeceklerde aşırı olmayan miktarlarda kullanımının zararlı olduğuna dair bir kanıt bulunmamaktadır. Kimi aşılarda da stabilizör olarak kullanılır ve aşıyı nem, sıcaklık ve ışık gibi dış faktörlere karşı korur.

 

Polioksidonyum

Polioksidonyum (azoximer bromide) aşılarda adjuvan olarak kullanılan diğer bir maddedir. Aşılardaki antijen yükünü azaltarak aşılamayı daha güvenli hâle getirdiği bilinmektedir. Adjuvan işlevinin yanı sıra polioksidonyum, ayrıca tabletler halinde immünomodülatör olarak da kullanılmaktadır.

Yazıda polioksidonyumun yanında parantez içerisinde şu ifade yer almaktadır:

Sentetik proteinler ve nano materyaller içerir. Bunlar gende değişiklik yaptığı gibi fenotipte de değişmeler yapmaktadır

Ticari ismi polioksidonyum olan azoximer bromide, bir poliamindir. Poliaminler, proteinlerin yapıtaşı olan aminoasitlerden sentezlenebilse de iddia edildiği gibi polioksidonyum içerisinde protein bulunmaz. Bir poliamin içerisinde protein bulunması, kimya bilimi açısından imkânsız ve absürttür. Dolayısıyla polioksidonyum içerisinde sentetik protein bulunduğu iddiası yanlıştır. Ayrıca sentetik proteinlerin pek çok alanda kullanımları araştırılmaktadır, bir materyalde sentetik protein bulunması onun kesinkes zararlı olduğunu göstermemektedir.

“Nano materyal” derken nanometre ile ölçülebilen boyutlardaki maddelerden bahsedildiği anlaşılıyor. Bu tarz küçük boyutlu maddelerin ilaçlar ve aşılarda bulunması gayet olağandır. Ancak polioksidonyumun genotip ya da fenotipte değişiklikler yaptığı iddiası asılsızdır. Polioksidonyumun kullanım amacı ve işlevi bu tarz bir değişiklik yapmak değildir.

 

İnsan Spermi

İnsan spermi, aşıların bileşeni olarak ve üretimleri esnasında kullanılmamaktadır. Bu yönde hiçbir kanıt bulunmamaktadır. Tamamen rastgele olarak listeye eklenmiş görünüyor.

 

Etilen gliserol

Listede hatalı bir şekilde yazılmış bir diğer madde ise “etilen gliserol” olarak karşımıza çıkmakta. Yanına parantez içerisinde “antifriz” yazılmış olması ile aslında “etilen glikol” bileşiğinin kastedildiğini anlıyoruz. Ancak birazdan açıklayacağımız üzere listeyi hazırlayan kişi ya da kişiler, yalnızca yazım yanlışı yapmak ile kalmamış, aynı zamanda iki farklı bileşiğin isimlerini de karıştırmıştır.

Etilen glikol (C2H6O2), genellikle plastik ve antifriz üretimi için kullanılan bir dioldür ve insan vücudu için oldukça zararlıdır. Aşılarda ise kullanımı bulunmamaktadır.

Aşılarda kullanılan ise benzer isimdeki bir diğer organik bileşik olan ve yine antifrizlerde bulunan polietilen glikoldür. Polietilen glikol, tıptan deterjanlara, tekstilden metallere kadar geniş alanlarda kullanılmaktadır ve etilen glikolün polimerleşmesi ile elde edilmektedir. Ayrıca antifrizlerde de kullanılmaktadır; ancak etilen glikolün aksine vücut için zararlı değildir. Diş macunları ve cilt kremlerinde de bululan polietilen glikol, bazı grip aşılarında virüsü inaktive etmek için kullanılmaktadır. Ayrıca polietilen glikollenmiş lipitler, Moderna ve Pfizer-BioNTech COVID-19 aşılarında da eksipiyan olarak yer almaktadır.

Özetle sahte aşı içerikleri listesini hazırlayanlar, ikisi de antifrizlerde kullanıldığı için aşılarda bulunan polietilen glikol ve aşı ile alakası olmayan etilen glikolü karıştırmış, her ikisini de direkt zararlı kabul etmişler ve üstüne bir de yazım yanlışı yaparak bunu listeye etilen gliserol şeklinde yazmışlardır.

 

Antibiyotikler

Bazı aşıların içerisinde mikroorganizmaların üremesini önlemek amacı ile belirli miktarlarda antibiyotikler kullanıldığı doğrudur. Ancak bunlar alerjik reaksiyonlara yol açmayacak şekilde oldukça ufak miktarlarda bulunmaktadır.

 

Grip Aşısının Gerçek İçeriği

Listede iddia edilen tüm maddeleri incelediğimize göre şimdi de grip aşılarının içerisinde gerçekte neler olduğuna göz atalım.

Örneğin grip aşılarından Fluad’ın içerisinde yer alan bazı maddeler şu şekilde sıralanabilir: virüs antijenleri, adjuvan (skualen, polisorbat vb.), ovalbumin (bir çeşit yumurta proteini), antibiyotik kalıntıları, formaldehit kalıntıları…

Bir diğer grip aşısı olan Fluarix’in içeriğini incelediğimizde de inaktif virüs, polisorbat, antibiyotik ve formaldehit kalıntıları gibi benzer maddeler içerdiğini görmekteyiz.

Görüldüğü üzere aşı içerikleri kolayca erişilebilir ve bileşenlerinin tamamı güvenilirdir, bunların pek çoğunu yazımızda da açıklamış bulunuyoruz. Ayrıca ülkemizce dışarıdan alınan her aşı çeşidi, Sağlık Bakanlığı tarafından laboratuvarlarda analiz edilmekte ve içerikleri detaylıca incelenmektedir. Aşıların kullanıldığı hemen her ülke için benzer işlemlerin söz konusu olduğunu söyleyebiliriz. Bu durumda, iddialardaki zararlı maddelerden bir tanesinin dahi aşılar içerisinde bulunması hâlinde, bunun gözden kaçması mümkün değildir.

 

aşıda bulunan maddeler
Kaynak: Sağlık Bakanlığı

 

Aynı şekilde günümüzde kullanılan tüm COVID-19 aşılarının da içeriği bilinmektedir. Pfizer-BioNTech, Moderna, AstraZeneca, Sinovac, Sputnik V ve diğer tüm aşıların içeriklerine internet üzerinden kolayca ulaşmak mümkündür. Tüm bunlar, çok sayıda ülkede farklı laboratuvarlarca defaatle analiz edilmiş içeriklerdir.

 

koronavirüs aşıları içerikleri
Kaynak: CDC

 

1 Yorum

  1. Insanlara asi olmazsan kisitlanirsin issiz kalirsin disari cikamazsin sosyallesemezsin ama tabiki istersen asi olursun. Ha bide asi olursab ölürseb sakat kalirsan bizim sucumuz degil al bunu imzala. Bu nasil bi tutumdur bu santajdan baskasi degil

Yorumunuzu yazınız...