“Geçme Namert Köprüsünden, Koy Sular Götürsün Seni” Sözünün Sahibi

 “Geçme namert köprüsünden su aparsa seni, yatma çakal yatağında aslanlar yese seni” sözünün (ya da dizelerinin) birçok kişiye atfedildiği, farklı yer, kişi ve versiyonlarla dile getirildiği görülse de Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nin aktarımı ışığında bu sözün asıl sahibinin Kanuni Sultan Süleyman olduğu düşünülmektedir. 

 

Çoğu kişinin aklına “Namık Kemal Köprüsü” olarak nakşedilen fakat aslında “muhannet”, “namert” ya da “alçak” sıfatına sahip bir kişiye ait köprüye dair dile getirilen, Karacaoğlan’ın dizelerinde, Köroğlu Destanı’nda, Kanuni Sultan Süleyman’ın kaleme aldığı mısralarda, Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesinde izlerine rast geldiğimiz bu söze dair tespitlerimizi paylaşalım:

 

“Geçme Namert Köprüsünden Koy Sular Götürsün Seni” Sözünün Anlamı

Bu söz “Muhannet (yani namert ve korkak) bir şahıstan menfaat görmektense suda boğulmak daha hayırlıdır” anlamında kullanılmaktadır.

Namertlerin, muhannetlerin, alçakların, kötülerin köprüsünden geçmektense yolunu taşkın sulardan geçirmeyi tercih edenleri hedef alan bu sözün farklı versiyonları bulunmaktadır.

Namerde muhtaç edeceğine ölümü tercih etmeyi yeğleyen bahse konu sözün değişik söylemleri şöyledir:

  • Geçme namert köprüsünden su aparsa seni, yatma çakal yatağında aslanlar yese seni
  • Geçmem muhannet köprüsünden su aparsa beni, yatmam çakal yatağında aslanlar yese beni
  • Geçme muhannet köprüsünden, koy sular götürsün seni, yatma tilki gölgesinde, koy aslan yesin seni
  • Geçme nâmert köprüsünden ko aparsın su seni, yatma tilki gölgesinde ko yesin aslan seni

 

“Geçme Muhannet Köprüsünden Koy Sular Götürsün Seni” Sözünün Kime Aittir?

Bu sözün ya da dizelerin kime ait olduğunu incelediğimizde ise kayda değer sayıda farklı isimle karşılaşıyoruz: 4. Murad, Yavuz Sultan Selim, Kanuni Sultan Süleyman, Karacaoğlan, Köroğlu, adı bilinmeyen bir bölük komutanı.

Bahse konu sözün yer aldığı ilk kaynak olarak karşımıza Evliya Çelebi’nin “Seyahatname” adlı eseri çıkıyor. Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesinde bahse konu sözün Kanuni Sultan Süleyman tarafından “Minnet ile kokma gülü, al eline suseni / Geçme nâmert köprüsünden, ko aparsın su seni” şeklinde Mustafa Paşa Köprüsü‘nü kastederek dile getirildiği aktarılmaktadır.

Seyahatname’de “Geçme Namert Köprüsünden, Koy Sular Götürsün Seni” sözünün hikâyesi ise şu şekilde anlatılmaktadır:

“Hattâ Süleymân Hân Budin gazâsına giderken “Lala iyi köprü binâ eylemişsin. Bize ihsân edersen geçüp gazâya gidelim” dedikde pîr-i fânî ebleh-i dihkânî eydür: “Pâdişâhım! Allah gazânı müyesser ide. Avdetde geçen guzâtın savâbı pâdişâhımın olsun” deyince hemân Süleymân Hân ol ân cisrden sapup kendüyi atıyla deryâ-yı Meriç’e urunca, solak kulları kadrince, Süleymân Hân’ın yanınca, rikâbdan ayrılmayup cümle karşu ubûr etdükde Süleymân Hân bu beyti terennüm eder. Beyt:

Minnet ile kokma gülü al eline süseni Geçme nâmerd köprüsünden ko aparsın su seni derler.

Meğer ol asırda Süleymân Hân rikâbında cümle peykler {mukaddem} gidermiş, yeniçeri solakları talî‘a gidermiş. Hikmet ol gün aslâ peykler hünkârın rikâbında bulunmayup cümle cisrden geçerler. Ammâ solaklar hünkâr ile suya uğradıklarından tesellî-i hâtır bulup cümle peykleri ileri kovup solaklar rikâbında gitmeği fermân ederler. Andan sonra cisr sâhibi Mustafâ Paşa menkûb olup Anadolu’da ve Gekbizi’de câmi‘ ve imâret yapmağıla ömrü geçer. Rahmetullahi aleyh.”

 

Evliya Çelebi’nin satırlarını günümüz Türkçesi’ne daha yakın aktaracak olursak:

“Hatta Süleyman Han Gazi Budin seferine giderken “Lala hani köprü yaptırmışsın, bize ihsan edersen geçip gazaya gidelim” deyince, ihtiyar fani: “Padişahım, Allah gazanı müyesser ede. Dönüşte geçin” deyince, Süleyman Han o an köprüden sapıp atını Meriç Nehrine vurup solak kulları yanında olduğu halde karşıya geçer ve kendi kendine şu beyti söyler:
Minnet ile kokma gölü al eline sûseni, Geçme nâmerd köprüsünden ko aparsın su seni.
Meğer o asırda Süleyman Han rikabında bütün peykler önce gidermiş. Allah‟ın hikmeti, o gün peykler hünkârın rikabında bulunmayıp hepsi köprüden geçmişler. Hünkâr, solakların kendisi ile beraber sudan geçmesinden hoşlanıp onların rikabında gitmesini ferman eder. Sonra köprü sahibi Mustafa Paşa gözden düşüp, Anadolu‟da ve Gebze‟de cami ve imaret yapmakla ömrünü tüketmiştir. Allah rahmet eyleye…”
(Eyüp Coşkun & Ferhat Ensar (2007) “Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde Bulgaristan’daki Bazı Kültür Merkezleri“, Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, 17. Sayı)

 

Seyahatname’de köprünün Kıbrıs, Şirvan ve Gürcistan fâtihi unvanıyla anılan Osmanlı veziri Lala Mustafa Paşa (… -1580) tarafından yaptırıldığı şu şekilde belirtilmektedir:

“Bu cami , Edirne yakınında “geçme nâmerd köprüsünden ko aparsun su seni” mısraı söylenen köprünün sahibi Mustafa Paşa’nın hayratlarındandır”

 

Evliya Çelebi’nin Edirne yakınlarında olduğunu aktardığı bu köprü, Mimar Sinan tarafından 1529 yılında Kanuni Sultan Süleyman döneminde Mustafa Paşa tarafından yaptırılmış, 20 kemerden oluşan Meriç Nehri üzerindeki taş yapı olan Mustafa Paşa Köprüsü‘dür. Anılan köprü bugün Bulgaristan sınırları içerisinde kalan, eski adı Cisr-i Mustafa Paşa olan günümüzde Svilengrad olarak adlandırılan kasabada yer almaktadır.

 

TRT Avaz’ın Mustafa Paşa Köprüsü’ne dair yayını

 

Özetle; Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde aktarılan birçok bilginin sahih olmadığı ortaya konulmuş olsa da, bu sözü aktaran ilk kaynak olması hasebiyle Kanuni Sultan Süleyman’ın bu sözün müellifi olduğunu düşünüyoruz.

Ayrıca, Kanuni Sultan Süleyman Hanın oğlu, Şehzade Mehmed’in kızı Hümaşah Sultan ile evlenen, Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaşamı boyunca birçok önemli göreve getirilmiş olan Lala Mustafa Paşa’nın,  Kanuni tarafından bahse konu sözün günümüzdeki kullanımı çerçevesinde “namert” ve “alçak” olarak görüldüğünü düşünmenin pek uygun olmadığını değerlendiriyoruz.

 

“Muhannet Köprüsü”ne Dair Diğer İddialar

Her ne kadar Seyahatname, söz konusu köprünün yerini Trakya olarak işaret etse de diğer birtakım iddialara göre muhannet köprüsü, Konya Ereğli’de, Bolu’da, Diyarbakır’da ya da Sakarya’dadır.

Yavuz Sultan Selim’in Ridaniye’ye doğru sefere çıktığında Konya Ereğli civarında bu sözü söylediği iddia edilmektedir. Bir başka rivayette ise 2. Selim bu sözü Amik Ovası’ndan Ridaniye savaşına giderken Asi nehrinin köprüsünün yıkılmasına karşı söylediği belirtilmektedir. Ancak, bu sözün Yavuz Sultan Selim’e ait olduğuna dair Seyahatname’den daha eski ya da yeni tarihli bir kaynak bulunamamıştır.

Bir diğer iddiaya göre ise “Geçme muhannet köprüsünden koy sel aparsın seni” sözü 16. yüzyılda yaşadığı düşünülen “Köroğlu” namlı halk ozanı tarafından Bolu Bey’ine karşı söylenmiştir. Köroğlu Destanı’nda geçen bu hikâye şöyledir:

Bakalım, burda suya kendini vurmasına karşılık vurmadan evvel suya dertli dertli ne demiş

Geçme muhannet köprüsünden koy sel aparsın seni

Yatma tilki gölgesinde koy yesin aslan seni

“Senin gibi atmış paralık bir lekenin elinde Bolu ölmeden ise bu suya boğulmak bana daha bir hayırlıdır” diyerek aldı Köroğlu sazı …

(Behçet Mahir (1973). Köroğlu Destanı, Sevinç Matbaası, sf: 530)

 

16. yüzyılda yaşamış olan Pir Sultan Abdal’ın “Muhabbeti Candan İle Gideriz” başlığı verilen şiirinde yine namerdin köprüsünden geçilmemesi gerekliliği vurgulanır:

“Cennetin kokusu gelir uçmaktan

Aşıklar usanmaz yiyip içmekten

Öyle namert köprüsünü geçmekten

Akar bozbulanık sele gideriz”

(Haydar A. Avcı (2006). Osmanlı gizli tarihinde Pir Sultan Abdal ve bütün deyişleri, Nokta Kitap, sf: 762)

 

17. yüzyılda yaşamış olan Karacaoğlan’a atfedilen “Gönül Ne Gezersin Sarp Kayalarda” başlıklı şiirin son kıtasında muhannetin köprüsüne karşı coşkun sele duyulan iştiyak bu söz üzerinden aktarılır:

Karaca Oğlan der ki yiyip içmeden

Güzeller usanmaz konup göçmeden

Muhannetin köprüsünden geçmeden

Düşelim denize, sele gidelim.

(Sadettin Nüzhet Ergun (1933). Karaca Oğlan: hayatı ve şiirleri, İkbal Kütüphanesi, sf: 82)

 

Bir diğer hikâyeye göre “muhannetin köprüsü” Adapazarı’nın Sakarya semtinde bir arazinin üzerinde yer almaktaymış (Ali Çelik (1999). Trabzon-Şalpazarı Çepni kültürü, T.C. Trabzon Valiliği İl Kültür Müdürlüğü Yayınları,, sf: 143).

 

Kurtlar Vadisi adlı dizideki Hüsrev Ağa’nın aktardığı hikâyeye göre ise muhannet köprüsü Diyarbakır’dadır.

“Bizim Diyarbekir’de ağanın biri köprü yaptırmış Dicle’nin üstüne. On gözlü köprü diye namı cihanı salmış. Ağanın muradı köprü kendi hizmetini görsün davaları marabaları üstünden geçsin iş aksamasın Dicle’ye telefat verilmesin. Zaman geçmiş asker sefere çıkacak olmuş. Asker yük taşır silah taşır erzak taşır, taşır oğlu taşır. Bölük gelmiş köprünün önünde durmuş. Ağa askerin önünde dikilmiş. Demiş ki, “buraların ağası benim, köprü benim, mülk benim, köprüden geçecek her ere bir akçe isterim. Ve bu gece burada konaklanmanıza da öyle izin veririm”. Bölüğün komutanı adaletli bir adam. İçinden demiş ki, “ağa haklı, köprüyü o yaptırmış. Lâkin devletin öyle bir parası yok”. Bir suya bakmış bir köprüye, üstünde üniforma ardında askerleri atlamış suyun içine. Ağa şaşkın, şaşkın komutana bakmış, komutan bağırmış, ”Geçmem muhannet köprüsünden su aparsa beni, yatmam çakal yatağında aslanlar yese beni.”

 

 

“Namert Köprüsü”nün Edebiyatımızdaki Diğer Yansımaları

Aşık Derdimend’in (1894-1980) de “Dinleyin Ağalar Hasbihalimi” adlı şiirinin son dörtlüğünde “muhannetin köprüsünden geçilmemesi gerektiği” vurgusu bulunmaktadır.

Derdimend’im yarelerim açmayın
Bundan artık müşkül hale düşmeyin
Muhannetin köprüsünden geçmeyin
Ne minnetim yare ne de ağyare

Kemal Tahir’in (1910-1973) “Karılar Koğuşu” adlı romanında bu söze yer verilir:

“(…) Aziz Onbaşı yalvardı, sizin müdür yalvardı, başgardiyan yalvardı. Kulak verme… “Geçme namert köprüüsnden ko aparsın su seni” demişler… Bir saat dişinizi sıkın. (…)”

Ahmet Arif’in “Hasretinden Prangalar Eskittim” adlı şiir kitabında “Yılmaz Gruda” başlıklı şiirinde de muhannetin köprüsüne karşı menfi duygular belirtilir:

(…)
yani ne mümkün yazmak seni
yürümek bir ömrü kıl payında muhannetin
geçmek sırat köprüsünden
kan gülleri patlarken göğüslerde
ve taş çıkartıp ilm-ü simyaya
hasret ile sabır ile yontarak karanlığı
bahasız bir elmas gibi yaratmak insanı
yani ne mümkün yazmak seni

 

“Geçme Muhannet Köprüsünden, Koy Sular Götürsün Seni” Sözünün Argoya Yansıması

Geçme Muhannet Köprüsünden, Koy Sular Götürsün Seni” sözünün, hınzır zihinler tarafından evrilip çevrilip argoda kullanılır hâle getirilerek “Geçme Namık Kemal Köprüsünden / Yıkılır, ürkütürsün vakvakları / Evin damı buz tutmuş / Çam ağacı dökmüş kozalakları” ve “Geçme Namık Kemal Köprüsünden / Ürkütürsün vakvakları / Ebenin bahçesine çam diktim / Git topla kozalakları” şeklinde kullanıldığı bilinmektedir.

 

“Geçme Namert Köprüsünden, Koy Sular Götürsün Seni” Sözü Hakkında Hatalı Bilgi Paylaşan Yazarlar

Mehmet Y. Yılmaz Hürriyet Gazetesi‘ndeki “Geçme namert köprüsünden!” başlıklı 7 Ocak 2015 tarihli yazısında bu sözün IV. Murat’a atfedildiğini iddia etmiş (IV. Murat’a atfedildiğine dair bir kaynağa rastlayamadık):

"Ve onlara 4. Murat’a atfedilen bir dörtlükle yanıt verdi: “Geçme namerd köprüsünden / Ko aparsın su seni / Yatma tilki gölgesinde / Ko yesin aslan seni.”"

Pusula Gazetesi’ndeki “Egoların tatmin olduğu şehir” başlıklı 12 Ağustos 2018 tarihli yazısında Ali Rıza Tığ, Kurtlar Vadisi’nde Hüsrev Ağa’nın aktardığı Muhannet Köprüsü’nün Diyarbakır’da olduğuna ilişkin hikâyeyi “fıkra” olarak aktarmış.

Son Havadis Gazetesi‘ndeki “Geçmem Muhannet Köprüsünden” başlıklı yazısında Yıldıray Barak, Seyahatname’den bir hayli farklı şekilde Kanuni Sultan Süleyman’ı köprünün sahibinin engellediğini aktarmış:

"Kanuni Sultan SüLeyman bir sefere çıkmıştır, ve Bu seferde epey yol aldıktan sonra, ordu yorulmuş istirahat verilecektir. Ordu dinLendikten sonra Kanuni yola devam eder ve ilerde bir köprü görür. Karşısına bir adam dikilir. O köyün ve o köprünün sahibidir. Adam Kanuni Sultan Süleyman’ın nasıl biri oLduğunu, ne olursa olsun kul hakkı yemeyeceğini çok iyi bilir ve derki: ‘’ Bu köprü nün sahibi benim, bu köprüden geçmenize razı değilim, istiyorsanız geçin.’’ der. Kanuni ise: ‘’Köprünün değerinin on mislini vereyim, razı olurmusun’’ demiş. Köprünün sahibi ‘razı olmam’ dedikten sonra Kanuni Sultan Süleyman: ‘’ Geçmem muhannet köprüsünden su aparsa beni, yatmam bu çakal yatağanda aslanlar yesin beni’’ ... diyerek ordusuna yeni bir köprü yaptırıncaya kadar o köprüden geçmemiştir."

Emin Pazarcı, Akşam Gazetesi‘nde 18 Ekim 2017 tarihinde yayınlanan “Barzani balonu patladı” başlıklı yazısında bu sözün Azeri kaynaklı olduğunu iddia etmiş:

"Ve halk arasında sıkça kullanılan Azeri kaynaklı bir söz vardır: “Geçme namert köprüsünden. Ko aparsın su seni.”"

1 Yorum

  1. Basri Sinanoğlu Reply

    Yazının Ahmed Arif ile ilgili olan kısmında yorumlama yanlışı olduğunu düşünüyorum.
    “yani ne mümkün yazmak seni
    yürümek bir ömrü kıl payında muhannetin
    geçmek sırat köprüsünden
    kan gülleri patlarken göğüslerde
    ve taş çıkartıp ilm-ü simyaya
    hasret ile sabır ile yontarak karanlığı
    bahasız bir elmas gibi yaratmak insanı
    yani ne mümkün yazmak seni”

    Burada “ yürümek bir ömrü kıl payında muhannetin” ömrünü namertlerin yanı başında yaşayarak geçirdiğini anlatma istemiş. Burada “ geçmek sırat köprüsünden
    kan gülleri patlarken göğüslerde” gitmek istediği yolun ölümcül derecede tehlikeli olduğunu anlatmak istemiş. Aslında konudaki beyitle alakası yok.

Yorumunuzu yazınız...