Paylaşılan Metnin Gabriel García Márquez’in Veda Mektubu Olduğu İddiası Doğru Değil

Yanlış İddia

 

Nobel ödüllü dünyaca ünlü Kolombiyalı romancı, yazar, senarist ve gazeteci Gabriel García Márquez’e (Gabo) (6 Mart 1927 – 17 Nisan 2014) atfedilerek paylaşılan veda mektubunu yazarın ölüm yıl dönümünde hatırlatalım istedik…

Gabriel García Márquez’in veda mektubu olduğu iddiasıyla paylaşılan metnin Türkçemize çevirisi şu şekildeydi:

“Tanrı bir an için paçavradan bebek olduğumu unutup can vererek beni ödüllendirse, aklımdan geçen her şeyi dile getiremeyebilirdim, ama en azından dile getirdiklerimi ayrıntısıyla aklımdan geçirir ve düşünürdüm. Eşyaların maddi yönlerine değil anlamlarına değer verirdim. Az uyur, çok rüya görür, gözümü yumduğum her dakikada, 60 saniye boyunca ışığı yitirdiğimi düşünürdüm.

 

İnsan aşktan vazgeçerse yaşlanır.

 

Başkaları durduğu zaman yürümeye devam ederdim. Başkaları uyurken uyanık kalmaya gayret ederdim. Başkaları konuşurken dinler, çikolatalı dondurmanın tadından zevk almaya bakardım.

 

Eğer Tanrı bana birazcık can verse, basit giyinir, yüzümü güneşe çevirir, sadece vücudumu değil, ruhumu da tüm çıplaklığıyla açardım. Tanrım, eğer bir kalbim olsaydı nefretimi buzun üzerine kazır ve güneşin göstermesini beklerdim.

 

Gökyüzündeki aya, yıldızlar boyunca Van Gogh resimleri çizer, Benedetti şiirleri okur ve serenatlar söylerdim.

 

Gözyaşlarımla gülleri sular, vücuduma batan dikenlerinin acısını hissederek dudak kırmızısı taç yapraklarından öpmek isterdim.

 

Tanrım bir yudumluk yaşamım olsaydı…

 

Gün geçmesin ki, karşılaştığım tüm insanlara onları sevdiğimi söylemeyeyim. Tüm kadın ve erkekleri, en sevdiğim insanlar oldukları konusunda birer birer ikna ederdim.

 

Ve aşk içinde yaşardım. Erkeklere, yaşlandıkları zaman aşkı bırakmalarının ne kadar yanlış olduğunu anlatırdım. Çünkü insan aşkı bırakınca yaşlanır.

 

Çocuklara kanat verirdim. Ama uçmayı kendi başlarına öğrenmelerine olanak sağlardım.

 

Yaşlılara ise ölümün yaşlanma ile değil unutma ile geldiğini öğretirdim.

 

Ey insanlar! Sizlerden ne kadar da çok şey öğrenmişim. Tüm insanların, mutluluğun gerçekleri görmekte saklı olduğunu bilmeden, dağların zirvesinde yaşamak istediğini öğrendim.

 

Yeni doğan küçük bir bebeğin, babasının parmağını sıkarken aslında onu kendisine sonsuza dek kelepçeyle mahkûm ettiğini öğrendim.

 

Sizlerden çok şey öğrendim. Ama bu öğrendiklerim pek işe yaramayacak. Çünkü hepsini bir çantaya kilitledim. Mutsuz bir şekilde…

 

Artık ölebilir miyim?”

 

Márquez’in veda mektubunun İngilizce tercümesi ise şöyleydi:

If God would bestow on me a scrap of life, I would dress simply, I would throw myself flat under the sun, exposing not only my body but also my soul.

 

My God, if I had a heart, I would write my hatred on ice and wait for the sun to come out. With a dream of Van Gogh I would paint on the stars a poem by Benedetti, and a song by Serrat would be my serenade to the moon.

 

With my tears I would water the roses, to feel the pain of their thorns and the incarnated kiss of their petals…My God, if I only had a scrap of life…

 

I wouldn’t let a single day go by without saying to people I love, that I love them.

 

I would convince each woman or man that they are my favourites and I would live in love with love.

I would prove to the men how mistaken they are in thinking that they no longer fall in love when they grow old–not knowing that they grow old when they stop falling in love. To a child I would give wings, but I would let him learn how to fly by himself. To the old I would teach that death comes not with old age but with forgetting. I have learned so much from you men….

 

I have learned that everybody wants to live at the top of the mountain without realizing that true happiness lies in the way we climb the slope.

 

I have learned that when a newborn first squeezes his father’s finger in his tiny fist, he has caught him forever.

 

I have learned that a man only has the right to look down on another man when it is to help him to stand up. I have learned so many things from you, but in the end most of it will be no use because when they put me inside that suitcase, unfortunately I will be dying.

 

1999 yılı yaz aylarında lenf kanseri teşhisi konulan Márquez’in bir süre ortalıkta görünmemesinin ardından 2000 yılı Mayıs ayında bu veda mektubu ünlü yazar tarafından sevenlerine hitaben kaleme alındığı sanılarak paylaşılmaya başlanmıştı.

Halbuki, İlk kez Peru’daki La Republica adlı gazetede yayımlanan veda mektubu Gabriel García Márquez’e ait değildi. Lenf kanseri tedavisi gördüğü öğrenilen Nobelli yazara sağlık durumunun kötüleştiği algısıyla atfedilen veda mektubu başkasına ait bir metindi. Márquez’e izafe edilen veda mektubu aslında Mexico City’de yaşayan Meksikalı vantrilok Johnny Welch’indi. Asıl adı “Kukla” (“La Marioneta” / “The Puppet”) olan bu metni Johnny Welch, “Mofles” adındaki kuklası için yazmıştı.

Márquez, şahsına atfedilen veda mektubu için “Beni ölümden çok, bu kadar zevksiz bir şey yazabileceğime inanmalarından duyduğum utanç içinde ölmek korkutuyor.” yorumunda bulunmuştu.

Yaygınlık kazandığı 2000 yılında Márquez’e ait olmadığı çoktan anlaşıldığı hâlde söz konusu veda mektubu basın organlarında, internet sitelerinde ve sosyal medyada yer almayı sürdürmüş. Márquez’in 2014 yılındaki vefatının ardından da  Meksikalı bir vantriloğa ait metin Márquez’e tekrar yaygın şekilde paylaşılmış.

 

marquezin veda mektubu
Yeni Şafak’ın şahsına ait olmayan mektubu Gabriel García Márquez’e atfettiği haberi

 

marquezden veda mektubu
Cumhuriyet’in başkasına ait mektubu Gabriel García Márquez’a atfettiği haberi

 

gabriel garcia marquez veda mektubu
Sabah’ın başkasına ait metni Gabriel García Márquez’a atfettiği haberi

 

Başkasına ait mektubu Márquez’e izafe eden yazarlardan tespit edebildiklerimiz şu şekilde:

  • Özgür Mumcu – Twitter – 20 Mart 2014

 

marquez veda mektubu

 

 

Kıvanç Kardeşler’in Yason Yayıncılık’tan çıkan “Yüreğini Kolla Ölmeden Çürüyorsun Gabriel Garcia Marquez” adlı kitabında bu metne Márquez’e atıfla yer vermişti.

 

Yorumunuzu yazınız...