Fransa Cumhurbaşkanı Charles De Gaulle’ün Galatasaray Lisesini Ziyaretinde “İ..e Galatasaray” Dediği İddiası Kurgu Ürünü

Eski Fransa Cumhurbaşkanı Charles De Gaulle’ün Galatasaray Lisesini ziyaretinde “İbne de Gaulle” hitabının anlamını sorduktan sonra “İbne Galatasaray” dediğine yönelik anlatı aslında Ferhan Şensoy’un oyununda kullanmak için kurguladığı bir hikâyeye dayanıyor. Ferhan Şensoy’dan sonra Galatasaray Lisesinde ve diğer mecralarda farklı şekillerde anlatılan bu hikâyenin bazılarınca gerçek bir anı olarak addedildiği görülebiliyor.

Yanlış İddia

 

Türkiye’yi ziyaret eden Fransız Devlet Başkanlarının Galatasaray Lisesi’ne de bir ziyarette bulunması yönünde bir teamül mevcut (Charles de Gaulle 1968 yılında, François Mitterrand 1992 yılında, François Hollande 2014 yılında Galatasaray Lisesini ziyaret etmiştir). 1968 yılında eski Fransa Devlet Başkanı Charles de Gaulle’ün Türkiye ziyaretinde resmi ziyaret programına, 100. yılını kutlayan Galatasaray Lisesi’ni ziyaret de eklenmişti. İşte, General de Gaulle’ün Galatasaray Lisesine yaptığı bu resmi ziyaretin ardından Ferhan Şensoy’un katkısıyla ünlü bir şehir efsanesi doğmuş.

Ferhan Şensoy’un kurgu anlatısında Charles de Gaulle’un “İbne Galatasaray” dediğini aktarmasının, bazı kişilerce gerçek addedildiği ya da gerçeği yansıtır gibi lanse edildiği görünüyor.

 

general de gaulle ibne galatasaray
Abbas Güçlü’nün Charles de Gaulle’e atfedilen ifadelerin kurgu olduğunun ayrımına varamadığı yazısı

 

charles de gaulle ibne galatasaray

 

de gaulle ibne galatasaray

 

Öncelikle anlatıyı özetleyelim:

“De Gaulle’ün en güçlü olduğu yıllar. Türkiye’yi ziyaret ediyor. Ziyaretin en önemli duraklarından biri de, Fransızca eğitim veren Galatasaray Lisesi… De Gaulle, Galatasaray Kongreleri’ne de evsahipliği yapan ünlü Tevfik Fikret Salonu’nda konuşmaya başlıyor. Konuşuyor, konuşuyor, konuşuyor… Yıl 1968. Dünya daha çok özgürlük rüzgarı ile sallanıyor. O anda üst katta outran Ferhan Şensoy ateşi yakıyor. ÖNCE derinden başlayan “İ… De Gaulle” sloganı, yavaş yavaş tüm salona yayılıyor. Dönemin müdürü, rahmetli Muhittin Sandıkçıoğlu çaresiz. “İ… De Gaulle ne anlama geliyor” diye soran De Gaulle’e, “Yaşasın De Gaulle…” karşılığını veriyor. Çok sevinen De Gaulle, konuşmasını şu cümleyle bitiriyor: “İ… G.Saray!””

 

Kimilerine göre Charles de Gaulle Galatasaray Lisesinde bir konuşma yaparken arkadan “İbne Charles de Gaulle” sesini duyar ve bunun ne anlama geldiğini sorar, kendisine “yaşasın de Gaulle” anlamına geldiği yalanının söylenmesi akabinde “İbne Galatasaray” der. Bir diğer anlatıya göre ise Charles de Gaulle Galatasaray Lisesinde bir sınıfa girer ve tahtada yazılı “İbne Galatasaray” yazısını görür ve anlamını sorar, akabinde “İbne Galatasaray” der.

Ancak, kendisine yönelik “İbne de Gaulle” hitabının anlamını merak eden Fransız Cumhurbaşkanının “yaşasın de Gaulle” yanıtı almasının ardından “İbne Galatasaray” şeklinde yanıt verdiği anlatısı, Ferhan Şensoy’un de Gaulle’ün 1968 yılındaki Galatasaray Lisesi ile ilgili olarak anlatığı komik bir hikâyedir. Gerçek bir anı değildir.

 

 

Ferhan Şensoy, Galatasaray Lisesinde okuduğu yıllarda bu hikâyeyi de Gaulle’ün ziyaretinin ardından kendisinin uydurduğunu bir gösterisinde şu sözlerle itiraf etmişti:

“Bu anekdot 1968 yılından sonra Galatasaray Lisesinden benden sonra benim küçük kardeşlerimden daha küçük kardeşlerime muntazaman anlatılır hale geldi. Fakat her anlattıklarında biraz geliştiriyor olmalılar ki geçenlerde tiyatroya yeni mezun bir kardeşim geldi Galatasaraylı “abi siz de Gaulle’e böyle yapmışsınız doğru mu hı?”. Hayır böyle bir şey yok, hatta bu anlattığım İbne de Gaulle hikayesi de gerçek bir hikaye değil bu bir fantezi. De Gaulle’e böyle bir puştluk yapmayı düşünmüştük fakat bizi şaşırtan devlet adamı kişiliği karşısında böyle bir terbiyesizliği yapamadık de Gaulle’e içimizde ukde kaldı. O gittikten sonra ben Yüksek Kaldırım’da de Gaulle’ün onbaşı kapanan şapkası vardı tek yıldızlı ondan yaptırdım bir tane ve onu başıma takarak ve de Gaulle’ün konuşmasını biraz kendime göre değiştirip yeniden yazarak bir de Gaulle numarası yapmaya başladım.”

 

https://www.youtube.com/watch?v=MkvTyS7AEec

 

Ferhan Şensoy, Galatasaray Lisesinden Strasbourg’daki konservatuvar günlerine dek anılarına yer verdiği “Kalemimin Sapını Gülle Donattım” adlı romanında Charles de Gaulle’ün “İbne Galatasaray” dediğine ilişkin hikâyesini şu şekilde aktarmış:

1968’de onuncu sınıftayım. 1969’da da onuncu sınıfta olacağımı henüz bilmiyordum. İlk 10’umdayım yani. O yıl, tedadüfün anüs deliği olarak, Fransızların cumhurbaşkanı Charles De Gaulle’nin Türkiye ziyareti programının içine Galatasaray Lisesi de konuşlandırılmıştı. Okulu ziyaret edecek ve bir konuşma yapacaktı. Adam kasımın sonunda geldi, fakat eylül ayından itibaren De Gaulle’ü bekleyen bir hazırlık başladı okulda. Önce onun geçeceği orta yol asfaltlandı, asfalt yamru yumru bulundu, üstü bir kat daha asfaltlandı. O da beğenilmedi, bir yeni kat çekildi… Giderek otoyol gibi yükselmeye başladı o orta yol. Fransız cumhurbaşkanının geçerken görebileceği üç ön duvar badanalanmaya koyulundu. Değişik sarı tonları deneniyor, kuruyunca beğenilmiyor, devrisi gün üstüne yepyeni bir sarı renk sürülüyordu. Duvarlarda bir anlamda kalınlaşma görüldü. Bu hazırlık sürerken, oraya harcanan paranın bir yerlerden kısılması gerekmiş olmalı ki, birdenbire bizim yemekler dandikleşti, haftada üç çıkan gassay pilavı haftada bire indi, genelde mercimek, nohut biçimi bir askeri tabldot uygulaması gözlenmeye başlandı. Biz de bütün bunlar De Gaulle’ün yüzünden oluyor diye, çocuk beynimizde bir De Gaulle düşmanlığı geliştirdik. Haksız da sayılmayız, Frenk cumhurbaşkanı Galatasaray Lisesi’ne uğramadan Tünel’den Taksim’e geçse, biz de yeşil demir parmaklıklar arasından:
 Vive De Gaulle! Yaşasın De Gaulle! diye bağırsak, bütün bu düzenlemeler gerek kalmayacak.
Neyse günü geldi, adam Galatasaray Lisesi’ne caddeden orta kapıdan, üstü açık siyah bir mercedesle, yanında zamanın Dışişleri Bakanı, bir Galatasaraylı ağbimiz İhsan Sabri Çağlayangil ile birlikte giriş yaptı. Alkışladık. Çünkü bizi yolun sağına soluna alkışlayalım diye dizmişlerdi ve iyi alkışlayıp alkışlamadığımız gözetim altındaydı. Çok uzun boylu adam, Tevfik Fikret salonunda, hepimizi şaşırtan bir konuşma yaptı. Bizler onu asker olmasından ötürü biraz aşşağılıyor, alt tarafı asker işte, diye dünerek tanıdığımız şube reislerine benzetmeye uğraşıyorduk. Ve fakat Charles De Gaulle:
 Quelle secrête harmonie que ma visite en Turquie coïncide avec le centenaire du lycée de Galatasaray… diyerek girdi söze. Ne gizemli bir uyumdur ki Türkiye’yi ziyaretim Galatasaray Lisesi’nin 100. yılına denk düşüyor, biçiminde başlayan konuşmasıyla, bambaşka bir devlet adamı olarak çıktı karşımıza. Uzun cümleli, çok noktalı virgül kullanarak, edebî ve şiirsel bir fransızca konuşuyor, konuşmasının içinde, Bakî’den, Fuzûli’den, divan edebiyatından fransızca çeviri alıntılar söylüyor ve bütün bunları hiçbir kâğıda bakmadan, o an aklına gelmiş gibi, gözümüzün içine bakarak dile getiriyordu. Hiç de öyle boktan bir herif değildi yani… Sus pus olmuştuk. Biz balkonun en arka sırasında oturuyorduk. Hatta iyi görebilmek için, katlanan koltukları tam katlamamış, dikine tutarak ucuna oturmuştuk. De Gaulle sahnede konuşuyor, yanında da okul müdürü var, biraz sonra da konuşma yapacak, beklentide. Fransız cumhurbaşkanının boyu iki metreyi mütecaviz, bizim müdür ise boy olarak bir metrenin ırzına geçmek istiyor fakat ortada öyle gözle görülen bir tecavüz yok. Sahnede yanyana 1/2 kesirli konumda duruyorlar. Ben, De Gaulle’ün giderek güzelleşen konuşmasının bir yerinde artık dayanamayarak, bilinçaltı bir hıncımı kusarak, kendi kendime mırıldanırcasına, fısıltı halinde, sanki maçtaymışım, De Gaulle de penaltıyı vermeyen hakemmiş gibi:
– İbne De Gaulle! İbne De Gaulle! diye söylenmeye başlamışım. Biraz sonra baktım, sağımdaki Kuku Mesut ve solumdaki Makas Adnan da bana katılmışlar, üçlü koro halindeyiz. Ben birden panik halinde sustum ve fakat slogan ön sıralara bulaşmıştı bile. Birden balkonda küçük bir fısıltı korusu oluştu, derken, benim engelleme çalışmalarıma rağmen, slogan balkondan salona döküldü, kısa bir süre içinde de net ve temiz üçyüz kişilik bir fısıltı korusu:
– İbne De Gaulle! teranesini tekrarlar hale geldi. Nihayet terbiyesiz slogan sahneye dek ulaştı, kendisi de duymuş olmalı ki, birden konuşmasını yarıda keserek, yanındaki okul müdürüne, yani yeryüzüne döndü:
 Qu’est-ce que ça veut dire ibné? diye sordu, haklı olarak. Ne demek ibne, diyor… De Gaulle, kendi ismi başına konulan sıfat nedir, onu soruyor. Müdür bombok oldu. Dili ağzının içinde akrobatik gösteriler yapmaya başladı, bu sırada şaşırtıcı gayet Gülhane Parkı sesler çıkarıyor, o seslerin neresinden çıktığına kendisi de çok şaşırıyorken, toparlandı, gökyüzüne, yani Charles De Gaulle’e döndü:
 İbné De Gaulle, ça veut dire… C’est à dire… Ça veut rien dire! gibi bir veciz yumurtlamada bulundu. Hiçbir şey demek değildir, falan gibi bir şeyler zırvalamış oldu… De Gaulle’le göz göze geldiler. Müdür zeki adamdı, o da anladı cümlesinin orada üç noktayla bitemeyeceğini, noktalı virgül devam:
 İbné De Gaulle, ça veut dire: Vive De Gaulle! Yaşasın De Gaulle! dedi ve belirli bir huzura erdi müdür. De Gaulle de onun üzerine yeryüzünden başını kaldırarak bizlere döndü:
 Ah, bon alors; İbné Galatasaray! dedi.
Derdi daha doğrusu, eğer ben gerçekten düşündüğüm gibi balkonun en arka sırasından, bu “İbne De Gaulle” korusunu başlatabilseydim, olaylar böyle gelişebilirdi yani. De Gaulle’e böyle bir puştluk yapmayı düşündüm ve fakat onun hepimizi ezen saygın ve kültürlü devlet adamı kişiliği karşısında böyle bir terbiyesizliği edemedim. İçimde ukde kalmış olmalı ki, o gittikten hemen sonra, Yüksekkaldırım’da şapkacılara koşup lazımlık biçim şapkasının tıpkısını yaptırdım ve bu şapkayı başıma takarak, okulda De Gaulle taklitlerine başladım. Benim oynadığım De Gaulle gene aynı stilde konuşuyor ama biraz bizim okulun iç işlerini biliyor ve yarı Fransızca, yarı Türkçe bir Galatasaray Fransızcası kullanıyor:
 Quelle secréte harmonie que ma visite en Turquie coïncide avec l’asphaltage, le badanaje et le bombokation des yemekages du lycée de Galataserail… biçiminde, yemeklerin bomboklaşması ve benzeri şikâyetlerimizi dile getiriyor. Taklidim çok tutulur oldu. Okulda akşam ikinci etütlerde sınıfta genel istek üzerine çıkıp yapıyorum. Arkadaşlar çok eğleniyorlar. Bir daha yap deniliyor, bir daha yapıyorum. Her yaptığımda biraz geliştiriyorum. De Gaulle’ü oynuyorum, müdürü oynuyorum. Giderek numarama ekler yapmaya başladım. Okulun başka öğretmenlerini de oynuyorum. Ticaret öğretmenimiz Ülkü Ağbi’yi oynuyorum, Fizikçi Zinde Kip’i oynuyorum… Hikâye gittikçe gelişiyor… De Gaulle, Müdür, Ülkü Ağbi, Zinde Kip birlikte kerhaneye gidiyorlar. Genel evlerin kapısında açılış yapmak üzere De Gaulle’ü bekleyen Belediye Başkanı’nı oynuyorum. De Gaulle’ü tanımayarak içeri sokmak istemeyen sümüklü bekçiyi oynuyorum, kerhanedeki çaycıyı oynuyorum, markacıyı oynuyorum… Okuldaki aksaklıklara ve siyasal konulara taş atan bir monoloğa dönüştü benim taklitler. Muhalif ve gerilla bir gösteri olarak geceleri yatakhanelerde yataklar kenara çekilip, bana boşaltılan bir orta alanda, başka yatakhanelerden gelen izleyicilerle oluşan bir izdihamın ortasında taklitlerimi yaparken, kimi zaman birinin panik halinde:
– Müdür! demesi üzerine izleyiciler kaçışıyor, o an taklidini yapmakta olduğum okul müdürüyle burun buruna geliyordum. Meğer müdür de kalabalığın arkasından izliyormuş beni. Genetik kopyasıyla karşı karşıya gelen müdür gülmesini tutamazken, beni de azarlamadan edemiyordu.

 

Ferhan Şensoy’un, Galatasaray Lisesinde okurken yaptırdığı şapkayla sunduğu bu “De Gaulle” oyunuyla Strasbourg’da konservatuvarı kazandığı bilinmektedir.

Ferhan Şensoy’un bu anlatısı, kendisinin de belirttiği üzere zaman içerisinde farklı biçimlere de evrilerek kulaktan kulağa gerçek bir hikâye gibi anlatılagelmiştir. Nedim Gürsel, Yüzbaşının Oğlu adlı kitabında (sf. 116) bu anlatının aktarıldığı belirtilmektedir.

Galatasaray Lisesi mezunu Engin Ardıç da 1968 yılındaki de Gaulle ziyaretinde böyle bir durumun yaşanmadığını, Ferhan Şensoy’un bu hikâyeyi uydurduğunu, Nedim Gürsel’in satırlarının da doğruyu yansıtmadığını Sabah Gazetesinde 30 Ocak 2014 tarihinde yayınlanan “Efsanenin kaynağını açıklıyorum” başlıklı yazısında aktarmıştı:

Güya de Gaulle okulun cümle kapısından girerken bizler toplanmış “ibne De Gaulle” diye bağırıyoruz… O da merak edip soruyor: “İbne ne demek?
Zor durumda kalan tercüman rehber (rehberlerin piri Emre ağabey olmasın?), önce kem küm edip sonra şu çözümü buluyor: “İbne, yaşasın demektir.
Bunun üzerine De Gaulle de diyor ki, “bon, eh bien alors, ibne Galatasaray!
Nedim bunu azıcık değiştirmiş, bizi bağırtmamış da bu ifadeyi karatahtaya yazdırmış. Elbette bu hakkı vardır, yazdığı bir anı kitabı değil bir “fiksiyon” eseridir. (Nedim bunu romanda yapmakta mazurdur da, tutup Le Monde gazetesine “başbakan Boğaz’da rakı içmemizi yasaklıyor” dediği zaman işin tadı kaçıyor.)
Böyle bir olay olmadı. Ne biz böyle bir şey söyledik, ne de De Gaulle’ün ağzından böyle bir söz çıktı.
Bu anekdot, gene yukarıda anlattığım iki kişilik güldürü gösterilerimizde Ferhan Şensoy’un yumurtladığı bir gırgırdan ibarettir. Anlaşılan Galatasaray’a yapışıp kalmış… Tıpkı rahmetli Adnan Şensoy’un (“Makas Adnan“) uydurduğu “Ayı İsmail” esprileri gibi. Gençlerimiz onları da gerçek sanır.

 

 

Ezcümle, Fransa Cumhurbaşkanı De Gaulle Galatasaray Lisesi öğrencilerine konuşma yaparken, öğrencilerin “İbne De Gaulle” diye bağırmasının ardından de Gaulle’ün “İbne ne?” şeklindeki sorusuna “İbne En büyük demektir” yanıtını almasının üzerine “İbne Galatasaray” dediği yönündeki anlatı bir şehir efsanesidir.

Tüm bu yanlışlamalara rağmen Charles de Gaulle’ün Galatasaray Lisesine yaptığı ziyarette “İbne Galatasaray” dediği iddiası, gerçek bir anıymış gibi hâlâ aktarılmaktadır.

Fransa Eski Cumhurbaşkanı General Charles de Gaulle
Eski Fransa Cumhurbaşkanı General Charles de Gaulle

 

Fransız Cumhurbaşkanının “İbne Galatasaray” Dediğine Dair Hikâyeye Kanan Yazarlar

Milliyet Gazetesindeki “De Gaulle’den Hollande’a Galatasaray” başlıklı 29 Ocak 2014 tarihli yazısında Abbas Güçlü bu ünlü şehir efsanesini Nedim Gürsel’in satırlarına atıf yaparak aktarmış; ancak, bazılarının bu anlatıya şehir efsanesi dediğini belirtmeden de geçmemiş:

Konuşmasının detaylarına gireceğim ama isterseniz gelin önce Fransa cumhurbaşkanlarının Galatasaray’ı ziyaretlerinde dilden düşmeyen De Gaulle anekdotunu Nedim Gürsel’in Yüzbaşının Oğlu kitabından okuyalım:

‘İ. De Gaulle İ. GS’

“General De Gaulle’ün onuruna okulun iki dar kanatlı dökme demirden tören kapısı ilk kez açılmıştı. Dönemin Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil’in refakatinde ve üstü açık bir resmi arabayla okulumuzu teşrif ettiler Sayın Cumhurbaşkanı. Uzun ve loş koridorlar boyunca konferans salonuna doğru ilerlerken ben de yanındaydım. De Gaulle birden durdu. Çevresindekiler de onunla birlikte durdular. Uzun boyuyla eğilip bir sınıfın penceresinden içeri baktı. Biz de baktık. Karatahtada, “İbne De Gaulle” yazılıydı. Fırlamanın biri nasıl cesaret edip de bu haltı yiyebilmişti, doğrusu şaşakaldık. Sonra da dehşete düştük tabii. General çevirmenine bu Türkçe sözcüğün anlamını sordu. Çevirmeni kem küm edip sonunda “ibne”nin “yaşasın” anlamına geldiğini söyleyerek işin içinden çıktığını sandı. Sandı diyorum, çünkü yer yer alkışlarla kesilen nutkundan sonra, âdeti üzerine (General De Gaulle konuşmalarını mutlaka ziyaret ettiği yabancı ülkenin dilinden birkaç sözle bitirirdi) “İbne Galatasaray” diyerek noktaladı nutkunu. Ve salonda herkesin nutku işte o anda tutuldu...”

Kimilerine göre, bu bir şehir efsanesi ama salonun ön sıralarında oturan Gürsel’in yazdıkları aynen böyle!..

 

ibne galatasaray charles de gaulle

 

Yorumunuzu yazınız...