Fener Rum Patriğinin Yaptığı Atamanın Lozan Antlaşmasına Aykırı Olduğu İddiası Doğru Değil

Fener Rum Patriği atamasının Lozan Antlaşmasına aykırı olduğu iddiası doğru değil. Lozan’da Patrikhane’ye değinilmemiştir.

Yanlış İddia

 

Lozan Antlaşması’nda Fener Rum Patriğinin atamasının yapılmasına ilişkin hükümler yer aldığı yönünde kökleşmiş bir yanlış algı mevcut.

Fener Rum Patrikhanesi’nin başında bulunacak kişinin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olması gerektiği iddiası şu ifadelerle dile getirilebilmektedir:

“Lozan Antlaşmasına göre Fener Rum Patrikhanesi’nin başındaki kişinin TC vatandaşı olması gerekir. Bu ilke ilk kez ABD’den uçakla gönderilen Athenagoras’ın Türkiye’ye sokulması ile ihlal edildi. Başbakan Menderes Athenagoras’ı ziyaret etti ve elini öptü.”

Lozan’da yapılan müzakereler esnasında Fener Rum Patrikhanesi meselesi gündeme gelmiş olsa da Antlaşma metninde Patrikhane’ye ilişkin atama sürecine dair tek kelime geçmemektedir.

Lozan Antlaşmasında Patrikhanenin statüsü ya da idare sistemi ile ilgili hiçbir hüküm yer almamaktadır. Bu nedenle Patrikhane’nin yönetimi tamamen Türk iç hukuku hükümlerine tabidir (Sibel Özel (2006). “Lozan Antlaşması ve Azınlık Hukuku Çerçevesinde Fener-Rum Patrikhanesinin Hukuki Konumu“. Avrupa Araştırmaları Dergisi. Cilt 14. Sayı 1)..

İncelemek isteyenler Lozan Antlaşması’nın İngilizce orijinal metnine ve Türkçe çevirisine aktardığımız bağlantılar aracılığıyla ulaşabilir ve Antlaşma’da Fener Rum Patrikhanesine ilişkin bir atıf olup olmadığını kontrol edebilir.

Lozan Antlaşmasında Patrikhanenin tâbi olacağı hukuki rejim bir konvansiyon hükmü ile belirlenmemiştir. Patrikhane bir kilise niteliğindedir ve Lozan Antlaşması’nın “Azınlıkların Korunması” başlıklı 35.-45. maddeleri çerçevesinde dini kurumlar kapsamı içinde mütalaa edilmelidir.

Lozan Antlaşması’nın Patrikhane ilgili addedilebilecek maddeleri şu şekildedir:

Madde 40 — Müslüman olmayan azınlıklara ilintili olan Türk yurttaşları hukuk bakımından ve fiilen öteki Türk yurttaşlarına uygulanan işlemlerin ve sağlanan güvencelerin tıpkısından yararlanacaklar ve özellikle, harcamaları kendilerince yapılmak üzere, her türlü yardım, dinsel ya da sosyal kurumları, her türlü okul ve benzeri öğretim ve eğitim kurumları kurma, yönetme ve denetleme ve buralarda kendi dillerini özgürce kullanma ve dinsel ayinlerini serbestçe yapına bakımından eşit bir hakka sahip bulunacaklardır.

 

Madde 42 — Türkiye Hükümeti Müslüman olmayan azınlıkların aile ya da kişi statüleri konusunda, bu sorunların sözü geçen azınlıkların törelerine göre çözümlenmesine uygun her türlü hükümleri koymayı kabul eder İşbu hükümler Türkiye Hükümeti ile ilgili azınlıklardan her birinin eşit sayıda temsilcilerinden oluşan özel Komisyonlarda düzenlenecektir. Anlaşmazlık olursa, Türkiye Hükümeti ile Milletler Cemiyeti Meclisi, birlikte, Avrupalı hukukçular arasından bir üst hakem atayacaktır. Türkiye Hükümeti söz konusu azınlıkların Kiliseleri, Havraları, mezarlıkları ve öteki dinsel kurumlarına her türlü koruyuculuğu göstermeyi yükümlenir. Bu azınlıkların bugün Türkiye’de bulunan Vakıflarına ve dinsel ve yardım kurumlarına her türlü kolaylığı gösterecek ve izinleri verecek ve yeni dinsel ve yardım kurumları kurulması için, benzeri öteki özel kurumlara sağlanmış olan gerekli kolaylıklardan hiçbirini esirgemeyecektir.

 

Madde 43 — Müslüman olmayan azınlıklara mensup Türk yurttaşları, inançlarına aykırı ya da dinsel ayinlerini bozucu herhangi bir işlem yapmaya zorlanamayacakları gibi, hafta tatilleri gününde Mahkemelerde hazır bulunmaktan ya da herhangi bir yasal işlemin yapılmasından kaçınmaları nedeniyle, onların hiç bir hakkı ortadan kalkmayacaktır. Bununla birlikte, bu hüküm söz konusu Türk yurttaşlarının, kamu düzeninin korunması bakımından, öteki tüm Türk yurttaşlarının bağlı olduğu yükümlerden bağışık kılmayacaktır.

 

Madde 45 — İşbu Kesim hükümleri ile Türkiye’nin Müslüman olmayan azınlıkları için tanınan haklar, Yunanistan tarafından da, kendi topraklarında bulunan Müslüman azınlığa tanınmıştır

Lozan Antlaşması’nın bu hükümleri ile Patrikhane’nin siyasî ve idarî yetki ve imtiyazları kaldırılmış, Patrikhane tamamıyla Türk hukukuna bağlanmış, Patrik ve Patrikhane görevlilerinin tayin ve denetimi Türkiye Cumhuriyeti mevzuatına tabi hale gelmiştir.

Patrik seçimi ile ilgili ise 1923 yılında yayımlanan valilik tezkeresi dışında bir hukukî tasarrufta bulunulmamıştır.

Haliyle, Fener Rum Patriğinin atamasının Lozan Antlaşması’na uygun olmadığını iddia etmek abesle iştigaldir.

 

ekumenik patrik bartholomeos
Sümela Manastırı’nda Fener Rum Patriği Bartholomeos’a “ekümenik” yazılı Trabzonspor formasının hediye edilmesi kamuoyunun tepkisini çekmişti.

 

Fener Rum Patrikhanesinin Ekümenik Olduğu İddiası

Türkiye’de “ekümenik” şeklinde bir kurum ve görev tanımı mevcut değil. Patrikhanenin ekümeniklik iddiasının Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda ve Lozan Antlaşması’nda yasal bir dayanağı bulunmuyor.

Fatih Kaymakamlığı tarafından Fener Rum Patrikhanesinin “ekümeniklik” iddiasına ilişkin yapılan basın açıklaması şu şekildeydi:

“Fener Rum Patrikhanesi Patriği Dimitri Bartholomeos’un ve Patrikhanenin zaman zaman “ekümenik” kavramını kullanması nedeniyle bu açıklamanın yapılmasına ihtiyaç duyulmuştur.

 

30 Ocak 1923’te Yunanistan ile Türkiye arasında imzalanan “Türk ve Rum Ahalinin Mübadelesine Dair Mukavelename”de Patrikhanenin durumu ve statüsü ile ilgili bir hükme yer verilmemiş; bu mukavele ile Türkiye’de yaşayan Rumlarla Yunanistan’da yaşayan Müslüman Türkler yer değiştirmişler, İstanbul ve Bozcaada ile Gökçeada’daki Rumlarla Batı Trakya’daki Müslüman Türkler mübadele dışında bırakılmışlardır.

 

Aynı şekilde, azınlıklar konusunda Türkiye’nin temel hukuki dayanağını oluşturan 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması’nda da Patrikhâne ile ilgili bir hükme yer verilmemiş, Patrikhanenin İstanbul’da kalması karşılığında mübadele dışı tutulan Rum cemaatinin dini bir kurumu olarak kalacağına, siyasi bir faaliyetinin bulunmayacağına ilişkin katılımcı ülke delegasyonlarının sözlerinin senet olarak kabul edildiği belirtilerek, Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi ile ruhanî meclisinin yetki alanı İstanbul başpiskoposluğu ile Bozcada ve Gökçeada bölgesi Rum cemaatinin dini ihtiyaçlarını karşılamakla sınırlı tutulmuştur.

 

Lozan Antlaşmasının azınlıkların korunması başlıklı 38-44. maddelerinde gayri müslim Türk vatandaşlarının statüsü belirlenmektedir. Buna göre: azınlık statüsüne alınan vatandaşlarımızın dini serbestiyet içerisinde kendi dilleriyle ibadet ve eğitim yapmaları, ayrıca ibadethaneleri ile mezarlıklarını korumaları hususunda gerekli kolaylığın gösterileceği taahhüt edilmiş, Antlaşmanın 45. maddesinde ise Türkiye’nin azınlıklara tanıdığı bu hakları Yunanistan’ın da Batı Trakya’daki Türk azınlığına tanıyacağı taahhüdü yer almıştır.

 

Hülasa; Lozan Antlaşmasının müzakereleri sırasında durumu uzun süren tartışmalar sonunda belirginleşen Patrikhane Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşu ile yeni bir statüye dönüştürülmüş bulunmaktadır. Bu durum çerçevesinde Patrikhane, Türkiye’deki Rum azınlığın bir kilisesi olarak sadece dini yetkileri haiz bir kilise niteliğinde Antlaşmanın “Azınlıkların Korunması” başlıklı çerçevesinde mütalaa edilmesi gereken dini bir kurumdur. Yunanistan’ın uygulamasının tersine, Türkiye’de din görevlilerini kendilerinin seçme özgürlüğü bulunmakla birlikte Patrikhane’nin siyasi-yönetsel açıdan “ekümenik” vasfı bulunmamaktadır.

 

Nitekim Rum olmayan diğer Ortodoks kiliselerinin işlerine dönük müdahalesinin yargıya taşınması sonucunda Yargıtay 4. Dairesinin E:2005/10694, K.2007/5603 sayılı kararında: “Egemen bir devletin kendi topraklarında yaşayan azınlıklara kendi vatandaşlarından farklı bir hukuk uygulayarak çoğunluğa dahi tanımadığı bir takım ayrıcalıkları onlara tanımak suretiyle özel bir statü vermesi, Anayasanın 10. maddesinde gösterilen eşitlik ilkesine açıkça aykırılık oluşturacağından kabul edilemez. Bu nedenle Patrikhanenin ekümenik olduğu iddiasının, yasal bir dayanağı bulunmamaktadır. İstanbul Valiliğinin 6 Aralık 1923 tarih ve 1092 sayılı yazılarından da anlaşılacağı üzere Patrikhanede dini ve ruhani seçimlere katılacak ve seçilecek kişilerin Türk Vatandaşı olmaları ve seçim sırasında Türkiye’de görevli bulunmaları gerekmektedir. Bu husus da, Patrikhanenin ekümenik sıfatının bulunmadığının açık bir göstergesidir.” şeklinde vurgulanmıştır.

 

Sonuç olarak; Lozan anlaşması tutanakları ile Yargı kararlarında Fatih Kaymakamlığına bağlı dinî bir kuruluş olarak kabul edilen Fener Rum Patrikhanesinin “ekümeniklik” iddiası hukuki gerçeklerle bağdaşmamaktadır.”

 

Lozan Antlaşması – Patrikhane İlişkisi Hakkında Hataya Düşen Yazarlar

Arslan Bulut, Yeniçağ Gazetesi’nde 1 Ekim 2016 günü yayınlanan “Lozan’dan başka kim rahatsızdır” başlıklı yazısında Fener Rum Patriği atamasının Lozan Antlaşması’na aykırı olduğunu iddia ederek yanlışa düşmüş:

"Fener Rum Patriği Bartholomeos, 25 Eylül 2016 günü İzmir'de episkopos ataması yaptı. Lozan'a aykırı olan atama ayini canlı olarak yayınlandı."

Bu gibi iddiaları öne sürenlerin Lozan Antlaşmasının metnini incelediğini düşünmüyoruz. Çünkü kapsamlı ya da göz ucuyla antlaşma metnini bir kez incelemiş olsalardı Lozan Anlaşması’nda Fener Rum Patrikhanesi’nin bahsinin dahi geçmediğini görmüş olurlardı.

 

Yorumunuzu yazınız...