İstemem Adıyla Bilinen Şiirin Fatih Sultan Mehmet Tarafından Kaleme Alındığı İddiası Doğru Değil

Yanlış İddia

 

Bugünkü yazımızda Fatih Sultan Mehmet’e (1432-1481) ait olduğu iddiasıyla her platformda yaygın olarak paylaşılan “İstemem” şiirine değineceğiz.

 

İSTEMEM

 

Sen kokmayan gülü neyleyim,
Neyleyim sensiz baharı?
Sen doğmayan günü neyleyim,
Neyleyim sensiz ben dünyayı?

 

Senin tenine değmeden gelen yağmuru istemem,
meltemi istemem.
Seni parlayacaksa parlasın yıldızlar,
Sana yanmayan yıldızı semalarda istemem.

 

Bülbüller söyleyecekse seni söylesin,
Senden okumayan bülbül olsa dinlemem.

 

Özlemim sen olacaksan yansın yüreğim,
Sılası sen olmayan gurbeti istemem, vatanı istemem.

 

Bir ateş yakacaksa beni kalbimden,
Senin aşkının ateşi yaksın,
Senden gayrı başka bir aşkla kül olursa kalbim,
Bu kalbi istemem, ateşi istemem, koru istemem.

 

Seni göremediğim vahalar bedevilerin olsun,
Ben senin çölünü isterim, suyu istemem.

 

Sana çıkacaksa durmaz yürürüm,
Sonu sen çıkmayan yönü istemem, yolu istemem.

Ben gönüllü bir köleyim, kulağımda küpem.
Kalbini fethedecekse geçerim bin Sina’yı birden.

 

Yoksa neyime?
Bu fethi istemem, Mısır’ı istemem, cihanı istemem.

 

Ben Sultan Fatihim, önündeyim İstanbul’un.
Yakarım bu şehri yüzünde bir tebessüm için.

 

Yoksa gül yüzünü güldürmeyen sultanlığı istemem, İstanbul’u istemem.

 

Ben bir garip yunusum, yazdığım sensin, yandığım sen.

 

Senden gayrı bir aşka ben kalemi istemem, kâğıdı istemem.

 

Ben senin ümmetinim, sensin benim efendim.
Senden gayrı, senden başka efendi istemem, sevgili istemem, istemem

 

İzafe edilen döneminin Türkçesiyle ve şiiriyle uyumlu üsluba sahip Avnî mahlaslı şiirlere nazaran 15. yüzyıla göre modern ifadeler ve anakronik atıflar içeren “İstemem” başlıklı şiir Fatih Sultan Mehmet’e ait değil.

Sosyal medyadaki izine ilk olarak 2011 yılı başında rastladığımız şiirin son dizelerde Fatih’in İstanbul’u fethine telmihte bulunulduğu için şahsına atfedilerek yaygınlaştığını görmekteyiz.

Şiirin asıl sahibine dair birkaç yorum bulunsa da kesin bir bulguya erişemediğimiz için net olarak ifade edemiyoruz (Sosyal medya hesaplarından teyit için ulaşmamıza rağmen tarafımıza bir geri dönüş sağlanmadı).

Çok küçük yaşlardan itibaren özel bir eğitimle yetiştirilen şehzadeler sadece ilmi alanda değil devrin kültür ve edebiyatına da hâkim bir tedrisattan geçiyorlardı. Osmanlı Devleti sultanlarının II. Murat’tan başlayarak hemen hemen hepsinin şair olduğunu görmekteyiz. Bu sultan şairler de klasik Türk edebiyatının diğer şairleri gibi mahlas kullanmış ve şiirlerini bir araya topladıkları divan sahibi olmuşlardır. Elimizde bulunan ilk sultan divanı Avnî mahlasıyla şiirler kaleme alan Fatih’e aittir.

Fatih’in şiirleri hacimce küçük bir divan oluşturmaktadır. Fakat sanat gücü bakımından klasik Türk edebiyatı şairler kadrosu içinde emsallerinin gerisinde kalmayan bir yapıda değerlendirilir. Onun şiirlerini vasat olarak niteleyen araştırmacılardan biri olan Prof. Dr. Günay Kut, Fatih’i sahib-kalem olarak tanımlar. Yani o edebi dünyada olup bitenleri izleyen bir okur ve şairdir.

Şiirlerinin tamamı henüz gün yüzüne çıkarılmamış olan Fatih’in şiirleriyle ilgili tek nüsha, Fatih Millet Kütüphanesi Yazma Manzum Eserler kısmı No. 305’te bulunur. Bu nüshayı da Ali Emirî Efendi bağışlamıştır. Büyük oranda gazellerden oluşan yazmayı Ali Emiri Efendi kendi el yazısıyla iki kez kopya etmiş ve ilim âlemine tanıtmıştır. Divan sonradan Latin harfleriyle de yayımlanmıştır. Bu anlamda ilk çalışma fethin 500. yılı münasebetiyle Saffet Sıtkı Bilmen tarafından hazırlanan ve 1944 yılında basılan nüshadır.

Millet Yazma Eser Kütüphanesi Manzum 305 numarada kayıtlı bulunan eser temel alınarak ve bu yazma nüshada olmayan şiirlerin de dâhil edilerek hazırlanan Fâtih Dîvânı ve Şerhi adlı eserin elektronik kopyası üzerinden yaptığımız detaylı incelemede şiirin izine rastlamadık.

Şiirde metnin taşıdığı özelliklerden yola çıkarak hangi döneme, kime ait olduğunu tahmin etmek zor değildir. Özellikle divan şiiri gibi keskin çizgilere sahip, biçim ve dil özellikleriyle nevi şahsına münhasır bir dönemi ayırt etmek hiç zor değildir. Günümüz şiirinin özelliklerini yansıtan “İstemem” redifli şiirin neden Fatih Sultan Mehmet’in şiiri olamayacağını maddeler hâlinde izah edelim:

1. Divan edebiyatında şair son beyitte mutlaka mahlasını açıklar. Avnî Divanı’nı incelediğimizde Fatih’in tüm şiirlerinin sonunda geleneğe uygun olarak “Avnî” mahlasını kullandığını tespit ettik. Bahse konu şiirde “Avnî” mahlası geçmediği gibi “ben Sultan Fatih’im” gibi geleneğe aykırı bir ifadeye rastlıyoruz. Şiirin Fatih’e ait olduğu iddiasının bu ifadeden kaynaklandığını düşünüyoruz. Şiirin bütününe bakıldığında dizelerde Yavuz Sultan Selim’e, Yunus Emre’ye ve Fatih Sultan Mehmet’e telmihte bulunulduğunu görmekteyiz (“Köle”, “küpe”, “Sina”, “Mısır’ı istemem” atıfları bu durumun emareleri).

2. Divan edebiyatında kullanılan ölçü aruz ölçüsüdür. Bu şiirde ise aruz ölçüsü kullanılmadığı gibi hece sayılarının da eşit olmadığı, dizeler arasında büyük farklılıklar olduğu görülmektedir. Dizelerin hece sayıları 9’lu 8’li16’lı 6’lı 13’lü 15’li19’lu 5’li şeklinde bir yapı arz eder. Hem divan şiirinde hem de halk şiirinde dizelerin hece sayıları eşittir. Bu hâliyle mezkûr metne serbest şiir diyebiliriz.

3. Divan şiiri Arap ve Fars edebiyatlarının etkisiyle oluşmuş, bu dillerden çok fazla kelime ve terkip içeren ağır ve mecazlı bir dile sahiptir. Anılan şiirin dil özelliklerinin günümüz Türkçesini yansıttığı ve oldukça sade olduğu görülüyor.

4. Şiirin asıl hâliyle değil de günümüz Türkçesine çevrilerek yaygınlaştığını farz etsek bile Fatih Divanı ve Şerhi’nde yaptığımız tarama ve okumalarda “İstemem” şiirindeki anahtar kelimelere rastlamadık. Öte yandan divanda yer alan şiirlerin “Günümüz Türkçesi” bölümünde de bu ifadelerin yer almadığını gördük.

5. Divan şiiri nazım biçimlerinin kendine has kafiye şemaları vardır. Fatih’in divanında yer alan 87 şiirin 73’ü gazel biçiminde yazılmıştır. Gazelin kafiyelenişi ise aa/ba/ca/da/ea/fa şeklindedir. Kafiye şeması abab/ccdc/ec/fc/ghjc/kc/lc/mn/oc/öp/c/rc/sc şeklinde olan “İstemem” şiiri ise klasik Türk şiirimizin hiçbir nazım biçimiyle uyuşmaz.

6. Fatih’in şiirleri sanat ve ifade üslupları açısından zenginlik taşır. Bilhassa teşbih, teşhis, mecaz, istiare, telmih, hüsnütalil, tevriye gibi söz ve anlam sanatlarını kullanır. Bahse konu şiirin bu sanatlar açısından da fakir olduğunu söyleyebiliriz.

7. Şiirin sosyal medyada asıl hâliyle değil de sadeleştirilmiş biçimiyle yaygınlaştığını düşünsek de “asıl şiirin” hiçbir mecrada yer almaması, önemli ilmi çalışmaların bu naattan bahsetmemiş olması da bu şiirin Fatih’in şiiri olamayacağının kanıtıdır.

8. Fatih Sultan Mehmet’in şiirlerini incelediğimizde tespit edilmiş şiirlerinin çok büyük bir bölümünü gazellerin oluşturduğu görülüyor. Hz. Muhammet’i övmek amacıyla yazılan naatlar, divan edebiyatında çok fazla yer alan türlerden biridir. Fatih’in divanını incelediğimizde sadece ilk gazelinde Hz. Muhammed’in övgüsünün yer aldığını tespit ettik. Divandaki gazeli dönemin dil ve üslup özelliklerini örneklemesi açısından alıntılıyoruz.

 

Yüzüñ meh-i ‘îd ü ser-i zülfüñ şeb-i İsrâ

Gamzeñ yed-i Mûsâ leb-i la’lüñ dem-i ‘İsâ

Bu hüsn-i Hudâyî ki Hudâ saña virüpdür

Mânî-i cihân yazmadı tasvîrüñe hem-tâ

Alnuñ kamerine yüzüñ ayına müşâbih

Bunca göz ile görmedi bu çarh-ı muallâ

Şol câm ki nûş eylemişem bezm-i gamuñda

Bir sâde habâbıdur anuñ künbed-i hadrâ

‘Avni seni medh eyledi çün tarz-ı gazelde

Matla’ dedi yüzüñe vü ağzuña mu’ammâ

 

“(Ey sevgili,) senin yüzün bayram hilali, saçların ise İsra gecesidir… Edalı bakışın Hz. Musa’nın mucizevî eli; lâl dudakların ise Hz. İsa’nın (hayat veren) kutlu nefesidir.

 

(Ey sevgili,) bu ilahi güzelliği Allah (yalnız) sana vermiştir. Bu dünya Mani’si (bugüne kadar) senin tasvirine benzer bir resim çizememiştir

 

(Ey sevgili,) bu yüksek gök kubbe onca gözü ile (yeryüzünü gözetlediği hâlde) senin alnın gibi parlak ışıklı bir gece; yüzün gibi güzel bir dolunay görmemiştir

 

Ben senin (ayrılığının) gam meclisinde öyle bir şarap içtim ki, şu gök kubbe o şarabın üzerinde oluşmuş (küçük) bir hava kabarcığı gibi (değersiz) kalır

 

(Ey sevgili,) Avnî yazdığı bu gazelde seni övdü ve yüzün için “matla” dedi; dudakların için ise “muamma” tabirini kullandı.”

 

Şiirin yapı, içerik ile dil ve üslup özelliklerine bütüncül açıdan yaklaştığımızda 15. yy sultan şairlerinden biri olan Fatih Sultan Mehmet’e ait olmadığını çok net biçimde ifade edebiliriz. Fatih’in İstanbul’u fethine telmihte bulunulan şiir, ona ait olduğu kanısıyla paylaşılıp yaygınlaşmıştır. Muteber hiçbir kaynakta bu şiire dair ize ya da atfa rastlanmaz. Buna rağmen “İstemem” gibi klasik Türk şiirimizin hiçbir özelliğini üzerinde barındırmayan dizeleri Fatih Sultan Mehmet’e izafe etmek ancak cahillikle açıklanabilir bir durumdur.

 

İstemem Şiirini Fatih’e Ait Sanan Yazarlar

 

2 Yorumlar

Yorumunuzu yazınız...