Evlatlıktan Reddetme X

Mirasçılıktan Çıkarma

 

Aile bireylerinden birinin sorumluluğunu üstünden atma, varlığını tanımama, aileden saymama” şeklinde tanımlanan “evlatlıktan ret” eylemi, “hayırsız” görülen çocuklar için bazı ebeveynlerin başvurduğu ya da başvurmayı tasarladığı bir eylem. Ancak bu konu hakkında kökleşmiş bir yanlış algı mevcut.

Sosyal medyada sıkça paylaşılan “evlatlıktan ret” ve “redde teşekkür” başlıklı gazete küpürleri de bu konudaki yanlış bilginin örnekleri.

 

evlatlıktan ret gazete ilanı

 

Gazetelerin ilân bölümlerinde yayımlanan bu gibi “evlatlıktan ret” başlıklı duyurulara denk gelmiş olabilirsiniz. Ya da Yeşilçam filmlerindeki “seni evlatlıktan reddediyorum” repliğini işitmiş olabilirsiniz…

Ancak, sanılanın aksine Türk hukuk sisteminde ebeveynlere çocuklarını evlatlıktan reddetme hakkı tanınmamıştır. Anne ya da baba, çocuğunu “evlat” olarak görmeyip evlatlıktan “manen” reddedebilir. Ancak, bu evlatlıktan ret eyleminin hukukî bir karşılığı bulunmamaktadır. Evlatlıktan ret kanunen düzenlenmiş ve uygulanabilirliği olan hukuki bir müessese değildir. Teknik ve teorik olarak evlatlıktan ret değil mirastan ret (ıskat) vardır. Halk arasında “mirasçılıktan çıkarma” eylemi, “evlatlıktan ret” olarak algılanmaktadır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 510.-511. maddeleri hükümleri uyarınca yasal şartları sağlanması hâlinde, anne ve babanın çocuklarını mirastan ret (ıskat) hakkı vardır. Anne ve baba, çocuğunu mirasından mahrum kılabilir. Ancak, bu eylemin geçerli olabilmesi için bazı (Kanun’da sınırlı sayıda düzenlenen sebeplerden birisi olan ve karşılanması kolay olarak değerlendirilmeyen) şartların sağlanması gerekmektedir. Ebeveynler, kendilerine ya da yakınlarından birine karşı ağır bir suç işleyen ya da aile hukukundan doğan yükümlülüklerini önemli ölçüde yerine getirmeyen çocuklarını ancak mirasçılıktan çıkarabilir. 

Ölüme bağlı bir tasarruf olan mirasçılıktan çıkarma, TMK 510-513 maddeleri tarafından düzenlenmektedir.

TMK’nın mirasçılıktan çıkarma )mirastan ıskat) ile ilgili söz konusu maddeleri şu şekildedir:

B. Mirasçılıktan çıkarma

 

I. Sebepleri

 

Madde 510– Aşağıdaki durumlarda miras bırakan, ölüme bağlı bir tasarrufla saklı paylı mirasçısını mirasçılıktan çıkarabilir:
1. Mirasçı, miras bırakana veya miras bırakanın yakınlarından birine karşı ağır bir suç işlemişse,

2. Mirasçı, miras bırakana veya miras bırakanın ailesi üyelerine karşı aile hukukundan doğan yükümlülüklerini önemli ölçüde yerine getirmemişse.

 

II. Hükümleri
Madde 511– Mirasçılıktan çıkarılan kimse, mirastan pay alamayacağı gibi; tenkis davası da açamaz.

Miras bırakan başka türlü tasarrufta bulunmuş olmadıkça, mirasçılıktan çıkarılan kimsenin miras payı, o kimse miras bırakandan önce ölmüş gibi, mirasçılıktan çıkarılanın varsa altsoyuna, yoksa miras bırakanın yasal mirasçılarına kalır.

Mirasçılıktan çıkarılan kimsenin altsoyu, o kimse miras bırakandan önce ölmüş gibi saklı payını isteyebilir.

 

III. İspat yükü

Madde 512– Mirasçılıktan çıkarma, miras bırakan ancak buna ilişkin tasarrufunda çıkarma sebebini belirtmişse geçerlidir.

Mirasçılıktan çıkarılan kimse itiraz ederse, belirtilen sebebin varlığını ispat, çıkarmadan yararlanan mirasçıya veya vasiyet alacaklısına düşer.

Sebebin varlığı ispat edilememiş veya çıkarma sebebi tasarrufta belirtilmemişse tasarruf, mirasçının saklı payı dışında yerine getirilir; ancak, miras bırakan bu tasarrufu çıkarma sebebi hakkında düştüğü açık bir yanılma yüzünden yapmışsa, çıkarma geçersiz olur.

 

IV. Borç ödemeden aciz sebebiyle mirasçılıktan çıkarma

Madde 513– Miras bırakan, hakkında borç ödemeden aciz belgesi bulunan altsoyunu, saklı payının yarısı için mirasçılıktan çıkarabilir. Ancak, bu yarıyı mirasçılıktan çıkarılanın doğmuş ve doğacak çocuklarına özgülemesi şarttır.

Miras açıldığı zaman borç ödemeden aciz belgesinin hükmü kalmamışsa veya belgenin kapsadığı borç tutarı mirasçılıktan çıkarılanın miras payının yarısını aşmıyorsa, mirasçılıktan çıkarılanın istemi üzerine çıkarma iptal olunur.

 

Ebeveynlerin evlatlarını (tamamen ya da kısmen) mirastan mahrum bırakabilmeleri için TMK’nın 510. maddesinde sayılı nedenlerden birinin varlığı gerekmektedir. Anne babaya karşı (cana kast, vücut bütünlüğüne saldırı gibi) ağır bir suçun işlenmesi, (anne babaya bakılmaması gibi) aile hukukundan doğan yükümlülüklerin önemli ölçüde yerine getirilmemesi durumlarında mirastan ret mümkün olabilmektedir. Ancak ve ancak sayılan yasal şartların oluşması durumunda mirastan ıskat söz konusu olabilmektedir (Oğuz Ersöz (2019). “Mirasçılıktan Cezalandırıcı Çıkarma“. Uyuşmazlık Mahkemesi Dergisi. Yıl 7, Sayı 14, Aralık 2019. Sf: 195 – 254).

Miras bırakanın eşi tarafından aldatılması (sadakat yükümlülüğünün ihlal edildiği zina fiili gibi), mirasçının aşırı ilgisizliği, kapıyı açmaması, telefonları yüzüne kapatması, miras bırakanın onur ve haysiyetini gözetmemesi, vekalet yetkilerini kötüye kullanması, uyuşturucu satması veya kullanması, miras bırakanı gereksiz yere tıbbi müşahede altına aldırması veya bakımını yerine getirmemesi gibi eylemler Yargıtay içtihatlarında ıskat sebebi olarak görülmüştür.

Mirasçılıktan çıkarılan kimse, mirastan pay alamaz. Ancak, bizzat mirasçıyı etkileyen bu durum mirasçının altsoyuna etki etmemektedir. Miras bırakan başka türlü tasarrufta bulunmadıkça mirasçılıktan çıkarılan kimsenin miras payı, o kimse miras bırakandan önce ölmüş gibi, mirasçılıktan çıkarılanın varsa altsoyuna, yoksa miras bırakanın yasal mirasçılarına kalmaktadır (Yargıtay 14.Hukuk Dairesi 2019/805 E., 2019/7396).

Elbette, miras bırakanın tek taraflı iradesine dayanan mirastan mahrumiyet ilânı için de şeklî şartlar bulunmaktadır. Anne ya da babanın sıradan bir beyanı çocuğunu mirastan mahrum bırakmak adına yeterli değildir.

Miras bırakan kişi, miras sözleşmesi ya da vasiyetname ile ölüme bağlı tasarrufu gerçekleştirebilir.

Mirastan çıkaran, saklı pay mirasçısını hangi sebeple mirasçılıktan çıkardığını açık şekilde, somut olaylara ve delillere dayalı biçimde ortaya koymalıdır. Kanun’un ilgili hükümlerine uygunluk arz eden herhangi bir gerekçe sunulmaksızın bir gazeteye verilen ilân ya da kamuoyuna yapılan duyuru ile mirastan ret (men) mümkün değildir.

TMK md. 510 ile ilgili bir hukukî işlemin yapılmamışsa ve muris sağlığında mirası elden çıkarmamışsa, saklı paya sahip mirasçı payını alacaktır.

Mirasçılıktan çıkarmaya karşı gerekli koşulların varlığı durumunda tenkis ve iptal davaları açılabilir.

Kan bağının bulunmaması da ebeveyn ile çocuk arasındaki ilişkiyi kesen bir durum. Baba, nüfuslarına kayıtlı çocuğu ile aralarındaki akrabalık ilişkisini “nesebin reddi davası” (“soybağının reddi davası”) kapsamında kan bağına sahip olmadıklarını ispatlamaları koşuluyla da kesebilir.

İlk derece mahkemesinde görülen vasiyetnamenin iptali davasının reddine dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesine dair Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 26.01.2021 tarihli 2019/5571 E., 2021/471 K. sayılı kararının, mirastan men davası hakkında kapsamlı bir örnek teşkil ettiği söylenebilir:

İlk derece mahkemesince; “…Davacı babasının sosyal ve ekonomik durumu itibariyle yurt dışında okutulmuş, çok rahat bir hayat sürmesi sağlanmış olmasına rağmen ticari hayattaki beklentilerinin gerçekleşmemesi üzerine ailenin yanından ayrılmış, bu dönemde de gerçekten olmadığı halde kendini çevreye nörolog gibi tanıtmış, kurucusu olmadığı dernek kurucusu olarak göstermiş, farklı bir kişilikmiş gibi kendini tanıtmış ve kendi de buna inararak ailesinden tamamen kopuk bir hayat sürmüştür. Ailesinin onaylamadığı bir evlilikten sonra boşanmış ve daha sonra nikahsız bir beraberlik içinde bulunmuş ve ancak babası tarafından başka şahıslar aracılığıyla bulunarak hastalığı sırasında evine getirtilebilmiştir. Davacı miras bırakana ve öz annesine yönelik olarak ziyaret etmeme, hatırını sormama, onların ve toplumun genel kabulü dışında ailenin onurun ihlali olarak değerlendirilen nikahsız birlikte yaşama gibi eylemler yanında; ziyaret ettiğinde babasına yönelik olarak “bunun mezar yeri var mı” şeklinde olumsuz ifadeler kullanılmak suretiyle Türk Medeni Kanununun 510. maddesinde belirtilen koşulların gerçekleşmesine sebep olmuştur.
Muris de bu sebeplerle davacıyı mirasçılıktan çıkarmıştır. Mirasçılıktan çıkarma sebebi olarak vasiyetnamesinde belirtilen koşulların gerçekleştiği davalı tarafça ispatlandığı” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna müracaat edilmiştir.
Bölge adliye mahkemesince; “…Bu yasal düzenlemeler dikkate alınarak, somut olay incelendiğinde, ilk derece mahkemesinin davanın reddi gerekçesinde varlığını ve TMK’nın 510/2. maddesi kapsamında kaldığını kabul ettiği hususlar olan davacının, ailesinin onaylamadığı bir evlilik yaptığı, boşandığı ve daha sonra boşandığı kişiyle nikahsız olarak birlikte yaşadığı, murisi ve öz annesini ziyaret etmediği, hatrını sormadığı, babasını başka şahısların aracılığıyla ziyaret ettiği ve bu ziyaret sırasında babasına yönelik olarak ‘bunun mezar yeri var mı’ şeklinde olumsuz ifadelerde bulunduğu, babasının sosyal ve ekonomik durumu itibariyle yurt dışında okutulması, çok rahat hayat sürmesine rağmen ticari hayattaki beklentilerinin gerçekleşmemesi üzerine ailenin yanından ayrıldığı, bu dönemde gerçekte olmadığı halde kendisini çevreye nörolog gibi tanıttığı, kurucusu olmadığı derneğin kurucusu olarak gösterdiği, farklı bir kişilik gibi kendini tanıttığı ve kendisini buna inandırarak ailesinden tamamen kopuk bir hayat sürdüğü” hususlarının, davacının murise veya murisin ailesi üyelerine karşı aile hukukundan doğan yükümlülüklerini önemli ölçüde ve hatta tamamiyle yerine getirmediğinin kabulü için yeterli sebepler olmadığı heyetimizce kabul edilmiştir.

….

TMK’nın 512. maddesi; “Mirasçılıktan çıkarma, mirasbırakan ancak buna ilişkin tasarrufunda çıkarma sebebini belirtmişse geçerlidir.
Mirasçılıktan çıkarılan kimse itiraz ederse, belirtilen sebebin varlığını ispat, çıkarmadan yararlanan mirasçıya veya vasiyet alacaklısına düşer.
Sebebin varlığı ispat edilememiş veya çıkarma sebebi tasarrufta belirtilmemişse tasarruf, mirasçının saklı payı dışında yerine getirilir; ancak, mirasbırakan bu tasarrufu çıkarma sebebi hakkında düştüğü açık bir yanılma yüzünden yapmışsa, çıkarma geçersiz olur.” hükmünü içermektedir.
Kanunun; mirasçının, mirasbırakana ve ailesine karşı mükellef olduğu aile hukuku vazifelerini büyük ve kusurlu davranışla yerine getirmemesi ifadesinden; mirasçının, sadakat, yardım, bağlılık, çocuklara itina gösterme görevini yapmaması, ana baba ve çocukların karşılıklı sevgi ve saygı şefkat bağları, yoksulluğa ve zarurete düşmede yardım yükümlülüğü, nafaka borcu, aile birlik ve huzurunu bozan davranışlarda bulunmama anlamı çıkmaktadır.
Yine, çıkarma sebebinin açık olması, belirli bir eyleme, işleme ve davranışa dayanması gerekmektedir. Sadece mirasdan ıskat ettim, miras dışı bıraktım, bana ilgi göstermedi v.b. gibi gerekçesiz sözler yeterli sayılmamalıdır. Çıkarma sebebi kabul edilen olayların, delillerinin gösterilmesi de mirasçının çıkarmaya itirazı halinde diğer tarafa kolaylık sağlayacağından, tasarrufda yer almalıdır.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; mirasbırakanın, vasiyetnameler ile kendisi ile annesinin rızası dışında evi terk ettiği, dönmesi için haber gönderilmesine rağmen gelmediği, tanımadıkları birisi ile kendisine ve annesine haber vermeden evlendiği, ağır hastalığa yakalanmasına ve haber gönderilmesine rağmen bakmayacağını, ilgilenmeyeceğini, eve gelmeyeceğini bildirdiği; bayramlarda ve diğer önemli günlerde yıllar boyu eve uğramadığı, telefonla aramadığı; boşandığı eşi ile birlikte nikahsız olarak yaşadığı, son dönemde yapılan rica ve minnetler ile zoraki eve geldiği ancak ilgilenmediği yabancı biri gibi davrandığı; “yatacak mezar yeri var mı bu adamın” dediği; kiracılara özel hayatları ve geçmiş ile ilgili birtakım şeyler anlattığı, anne babasının kötü insanlar olduğunu söylediği, bu sebeple davacının ailevi görevlerini ağır bir şekilde ihlal ettiği gerekçesiyle, mirasçılıktan çıkardığı görülmektedir.
Bu durumda, vasiyetnamelerde açıklandığı üzere, davacının mirasçılıktan çıkarılma sebeplerini varlığının ispatı, çıkarmadan yararlanan davalı mirasçıya (anneye) düşmektedir.
Davalı anne, vasiyetnamede belirtilen ıskat sebeplerini ispat etmek için tanık dinletmiştir. Davalı tanıklarının, murisi uzun zamandır tanıdıklarını özel günlerde yanlarında olduklarını ancak davacıyı hiç yanlarında görmediklerini ilk defa duruşma salonunda gördüklerini; davacının anne babasına haber vermeden kayıplara karıştığını, davalı … hanımın daha önce kızının evini bilmediğini; davacının Bahçeköy’deki adresinin tespit edilmesinden sonra muris ve davalının bu adrese çiçek yaptırarak gittiklerini ancak davacının babasına “ne işiniz var niye geldiniz” dediğini; davacının babası ile helalleşmesi için eve çağrıldığını, eve geldiğinde anne ve babasının hoşgeldin dediği ve murisin gözünün yaşardığı; davacının murisin hastalığı için eve geldiğinde resimler çektiğini ve “bu adam nerede yatacak” gibi ifadeler kullandığını; bir kısım tanıkların ise murisin kızlarının olduğunu dahi bilmediğini; davacının mirasbırakana ve davalı annesine karşı ilgisiz kaldığı, hastalığı ile ilgilenmediği dinlenen tanık beyanları ile sabit olmuştur. Aksine ciddi ve inandırıcı delil ve olaylar bulunmadıkça asıl olan tanıkların gerçeği söylemiş olmalarıdır. Dosyada, tanıkların gerçek olmayan olayları gerçekmiş gibi ifade ettiğini kabule yeterli delil ve olgu da bulunmadığından tanıkların sözlerine değer vermek gerekmektedir.
Bu durumda bölge adliye mahkemesince, dinlenen tanık beyanlarına göre, dava konusu vasiyetnameler ile mirasbırakanın davacı kızını mirastan çıkarma sebebi olarak ileri sürdüğü vakaların mirasçılıktan çıkarma sebebi sayılabilecek nitelik ve nicelikte bulunduğu, kısaca davacının anne ve babası olan mirasbırakana karşı mükellef olduğu aile hukukundan doğan yükümlülüklerini büyük ve kusurlu davranışlarla yerine getirmediği gözetilerek karar verilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.

 

Mirasçılıktan çıkarmayı tamamlayan nitelikte bir eylem de “mirastan yoksun bırakma”dır.

Mirastan yoksunluk TMK 578.-582. maddeleri tarafınca düzenlenmiştir.

2. Mirastan yoksunluk

a. Sebepleri
Madde 578– Aşağıdaki kimseler, mirasçı olamayacakları gibi; ölüme bağlı tasarrufla herhangi bir hak da edinemezler:

1. Mirasbırakanı kasten ve hukuka aykırı olarak öldüren veya öldürmeye teşebbüs edenler,

2. Mirasbırakanı kasten ve hukuka aykırı olarak sürekli şekilde ölüme bağlı tasarruf yapamayacak duruma getirenler,

3. Mirasbırakanın ölüme bağlı bir tasarruf yapmasını veya böyle bir tasarruftan dönmesini aldatma, zorlama veya korkutma yoluyla sağlayanlar ve engelleyenler,

4. Mirasbırakanın artık yeniden yapamayacağı bir durumda ve zamanda ölüme bağlı bir tasarrufu kasten ve hukuka aykırı olarak ortadan kaldıranlar veya bozanlar.

Mirastan yoksunluk, mirasbırakanın affıyla ortadan kalkar.

b. Altsoya etkisi
Madde 579– Mirastan yoksunluk, yalnız yoksun olanı etkiler.

Mirastan yoksun olanın altsoyu, mirasbırakandan önce ölen kimsenin altsoyu gibi mirasçı olur

 

II. Sağ olmak

1. Mirasçı olarak
Madde 580– Mirasçı olabilmek için mirasbırakanın ölümü anında mirasa ehil olarak sağ olmak şarttır.
Mirasın açıldığı anda sağ olan mirasçı sonradan ölürse, onun miras hakkı kendi mirasçılarına kalır.

2. Vasiyet alacaklısı olarak
Madde 581– Vasiyet alacaklısı olabilmek için mirasbırakanın ölümü anında mirasa ehil olarak sağ olmak şarttır.
Vasiyet alacaklısı mirasbırakandan önce ölmüş ise, tasarruftan aksi anlaşılmadıkça, vasiyeti yerine getirme  yükümlülüğü, vasiyet yükümlüsünün yararına ortadan kalkar.

3. Cenin
Madde 582– Cenin, sağ doğmak koşuluyla mirasçı olur.

Ölü doğan çocuk mirasçı olamaz.

4. İleride doğacak çocuk
Madde 583– Mirasın açıldığı anda henüz var olmayan bir kimseye artmirasçı veya art vasiyet alacaklısı olarak, tereke veya tereke malı bırakılabilir.
Mirasbırakan tarafından önmirasçı atanmamışsa, yasal mirasçı, önmirasçı sayılır.

 

* Katkısı için Av. Aslı Çoban’a teşekkürlerimizle…

Yorumunuzu yazınız...