Kendi Gözünden Ertuğrul Özkök Profili

Ertuğrul Özkök, 1986 yılında çalışmaya başladığı ve yaklaşık 20 yıl boyunca genel yayın yönetmenliğini üstlendiği Hürriyet Gazetesinde uzun yıllardır köşe yazıları kaleme alıyor. Uzun yıllardır yaptığı köşe yazarlığı sürecinde kayda değer birçok hataya düştüğü de vaki Özkök’ün. Bu hatalardan tespit edebildiklerimizden bazılarını 2015’ten bu yana Malumatfuruş’ta yayınladık. Bu defa, Ertuğrul Özkök’ün bir hatasını değil, kendi renkli kişiliğini kendi köşesinde gerek mizahi üslupla gerek gerçekçi bir biçimde nasıl aktardığına göz atacağız.

Alışılagelmiş köşe yazarı portresinin dışına taşan kişiliğiyle Özkök, ilginç söylemlerde bulunarak dikkati üzerinde toplamayı başarabilen bir isim.

Özkök yıllardır yazdığı yazılarda kendisi hakkında yaptığı gayet çarpıcı söylemlerde bulunuyor. Biz de Özkök’ün yazılarında kendi hakkında kullandığı ifadeleri derledik ve “kendi gözünden Ertuğrul Özkök profili” çıkardık.

Görünüm şöyle:

“Fenerbahçeli, İzmirli, Balkan göçmeni, eskiden Türk, beyaz Türk, Sünni, saf, Allah’ın iyi kulu, şanslı bir hergele, ruh hastası, harbi manyak, patavatsız, başına buyruk, abartan karakterli, sapık bir narsist, seksi, sitcom gazetecisi, trendsetter, moda öncüsü, hükümet şakşakçısı, iktidara yakın bir gazeteci, hiçbir zaman Kemalist olmayan, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin dostu, dimdik, onurlu, omurgalı, dönek, sonradan görme, yetmez ama evetçi, 28 Şubat’ı hâlâ savunan, ne faşist ne ırkçı, ne şucu ne bucu, kim, kimi ve neyi temsil ettiğini bilmeyen”

 

Ertuğrul Özkök

 

Özkök profiline ilişki derlemenin detaylarına aşağıdan erişebilirsiniz (yazı tarihi itibarıyla sıralamaya tutulmuştur ve Özkök’ün tanımlarının bağlamından kopartılmaması için olabildiğince mevzuyu açıklayacak şekilde alıntılanmıştır)…

 

“Ben Fenerbahçeliyim”

15 Nisan 2000 tarihli “Ertuğrul Özkök: O gün neden Leeds’te olacağız” başlıklı yazısından:

“Ben Fenerbahçeli’yim.”

 

“Ben Bir Şarap Uzmanı Değilim” 

18 Nisan 2004 tarihli “Bir şarap cahilinin itirafları” başlıklı yazısından.

“Benimle şarap üzerine konuştu. Demek ki çalıştığım grup da benim şarap konusundaki şöhretimi kabul etmiş.
Orada Pakize’ye şunu söyledim:
’Ben bir şarap uzmanı değilim. Şarap içicisiyim.’”

 

“Ben Bir Sabetayistim”

8 Haziran 2005 tarihli “Evet ben bir Sabetayistim” başlıklı yazısından:

“Yalçın Küçük’ün ‘muhteşem’ teorilerine göre, adının, soyadının başında veya sonunda ‘Er’ eki bulunan herkes aslında Sabetayist’miş. Yani bir tür ‘gizli Yahudi.’

* * *
Ancak bu olayda ciddiye alınması gereken başka bir nokta var.
Farkında mısınız, Yalçın Küçük çoğumuzu ‘savunma duygusuna’ itiyor.
Çoğumuzu ‘Ben Sabetayist değilim’ demek zorunda bırakıyor.
Tabii hepimiz biliyoruz ki, bu şifrenin gerçek anlamı şudur:
‘Hayır, ben Yahudi değilim.’
Bizim işte asıl bu duyguyu sorgulamamız gerekir.

* * *
İşte bu nedenle böyle zırvalara verilecek en güzel tepki, alaya almaktır.
Veya benim yaptığım gibi, hepimiz yüksek sesle ‘Evet ben Sabetayistim’ demeliyiz.”

 

“Ben Bir Tarikat Mensubuyum”

4 Mart 2007 tarihli “Ben bir tarikat mensubuyum” başlıklı yazısından:

“Yaradanla tek başıma kaldığım anlarda, kendim, sevdiklerim, yakınlarım, ülkem, dünya için dua ediyorum.
Bol bol şükrediyorum.
Yaşadıklarım, bana bahşedilen güzellikler, bu hayat ve her şey için.
Müzisyenler için dua ediyorum.
Onların hepsini cennete alması için Allah’a yalvarıyorum.
Bu güzel ekmekleri yapanlara, bu üzümleri yetiştirenlere, bu tatları verenlere, hayatımı yaşanır kılan herkese teşekkür ediyorum.
Her yıl Ege’de ilk papatyalar açtığında, benim şükür mevsimim de açılıyor.
Her baharda yeniden anlıyorum.
İnanmak tek kişilik bir eylemdir.
O mezhebin mensubu tek kişidir.
İnanç işte bu ıssızlıkta büyür…”

 

“28 Şubat’ı Hâlâ Savunan Bir İnsanım”

29 Nisan 2007 tarihli “Durumdan Vazife Çıkarıyorum” başlıklı yazısından:

“Evet ben 28 Şubat’ı hálá savunan bir insan olarak, artık böyle askeri müdahalelerin bize yakışmadığına inanıyorum.”

 

“Ben Sonradan Görmeyim”

2 Eylül 2007 tarihli “Ben sonradan görmeyim” başlıklı yazısından:

“Sonradan görme olmadığım tek şey ise güzel kadındır.
Hayatımın çok genç yaşında, çok güzel bir kadınla tanıştım ve evlendim.
Bir de aile sevgisi ve mutluluğu…
O hazzı da daha doğar doğmaz tattım.
Ben bir sonradan görmeyim ve şimdi size küçük bir sonradan görme manifestosu açıklamak istiyorum.
Evet ben sonradan görmeyim.
Yıllar boyunca bütün haz ve duyularım nötr kaldı.
Hayatımın en büyük hazlarını 40’lı yaşlarımdan sonra, ilk şarap yudumu gibi yaşadım.”

 

“Ben Dost Birliklerdenim” & “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Dostu Bir Yazarım”

23 Ocak 2010 tarihli “Evet ben ‘dost birliklerdenim’” başlıklı yazısından:

“2003 yılıydı. Orgeneral Doğan’la aramızda bir “Yemen, Galiçya” polemiği geçmişti. Paşa, Türk askerinin Yemen ve Galiçya’da döktüğü kanı gereksiz bulduğunu söylemiş, ben de Osmanlı’nın buraları için savaşmasının niye garipsendiğini sormuştum. Paşa da bana sert bir cevap vermiş, benden pek hazzetmediğini de açıkça ifade etmişti. Tarihe bakıyorum. Bizleri “Dost gazeteciler” olarak fişlediği iddia edilen, dünyanın en geri zekâlı planı ne zaman hazırlanmış?

2003 yılında.

***

Önceki gün listeyi gördükten sonra arkadaşlarım şakayla soruyorlar.  “Söyle dost musun, düşman mı?”Bütün ciddiyetimle cevap veriyorum.

“Ben gerçekten dostum. Altını çize çize, hiç kıvırtmadan söylüyorum. Ben Türk Silahlı Kuvvetleri’nin dostu bir yazarım.””

 

“Hiçbir Zaman Kemalist Olmadım” & “İktidarı Severim” & “İktidara Yakın Gazeteci Olmayı Tercih Ederim” & “Gazetecilik Kariyerimi İktidara Yakın Bir Gazeteci Olarak Yaptım”

18 Haziran 2020 tarihli Jülide Ateş ile “40” adlı programda:

“Her olayı eleştiriyor. Çok eleştirdi. O anti emperyalizm diyor ben ise bu lafın bir efsane olduğuna inanıyorum. İkimizde 50 yıldır fikirlerimizi sürdürüyoruz. Karım CHP’li bir aileden geliyor. Yüzüklerimizi İsmet İnönü taktı bizim. Ben mesela hiçbir zaman Kemalist olmadım.”

“İktidarı sevmeyen gazeteci yoktur. Çünkü ana haberin kaynağı iktidardır. Ben iktidarlara yakın bir gazeteci olmaya tercih ederim. Çünkü iktidar dünyanın her yerinde ana haber kaynağıdır. Ben gazetecilik kariyerimi iktidara yakın bir gazeteci olarak yaptım. Cumhurbaşkanları’nın başbakanların uçağında olmak her zaman avantajdır. Ama yeri geldiğinde de eleştirdim. Gazeteci muhaliftir diye bir şey yok. İktidarı desteklemek de iktidara muhalif olmak da şerefli bir iştir.”

 

 

 

“Ben Bir Erkeğim” & “Erkeklere De İlgi Duyarım” & “Hayatımın Merkezi İlgi Alanı Kadındır”

26 Eylül 2010 tarihli “Şimdi ben gay mi oldum” başlıklı yazısından:

“Peki ben gerçekten böyle bir laf ettim mi?
Yani “Erkeklere de ilgi duyarım” dedim mi…
Dedim. Evet aynen dedim.
Burada da tekrar ediyorum.
Ben, Ertuğrul Özkök, erkeklere de ilgi duyarım.
İsterseniz, o bir buçuk saatlik konuşmanın, yayınlanmayan bölümlerini de içerecek şekilde görüşlerimi bir daha aktarayım.
Hayatımın merkezi ilgi alanı kadındır.
Bunu binlerce kere yazdım, on binlerce kere söyledim.
Ama ben erkeğim. Erkek ruhu da, erkek bedeni de beni ilgilendiriyor.
Kendimi anlamak, erkek denen varlığı anlamak için de çaba gösteriyorum.
Peki bu sözlerle, gay olduğum konusundaki masa sohbetini tekzip mi ediyorum?
Tekzip edip etmemek hiç umurumda değil.
Hayatım boyunca gay miyim, değil miyim diye bir meselem hiç olmadı.
Buna karşılık hayatım boyunca derin ve büyük bir kadın meselem oldu.
Kadın denen varlık beni Olimpos’un tepelerine de çıkardı, en dipsiz kuyulara da attı.
O nedenle kadın, her zaman işimden de, vatanımdan da başka şeylerden de daha önemli oldu.”

 

“Ben Bir Hükümet Şakşakçısıyım”

15 Ekim 2010 tarihli “Ben bir hükümet şakşakçısıyım!” başlıklı yazısı:

“Bir erkek öğrenci, “Türk medyası korkuyor. Siz de bir hükümet şakşakçısısınız” deyince espriyi patlattım:
“Lütfen bunu bir kere daha söyle. Arkadaşlar kayda geçsinler. Belki de bu meslek hayatımın uzamasına yardımcı olabilir.”
Sözlerim hem kahkaha, hem alkış aldı.”

 

“Ben Allah’ın İyi Kuluyum” & “Sonradan Görmeyim” & “Ben Patavatsız Bir İnsanım” & “I’m a Wonderful Bastard!” 

Ayşe Arman’a Mecmua Dergisi için 2011 yılı Mayıs ayında verdiği röportajdan:

“Göğsümü gere gere “Ben patavatsız bir insanım” diyorum. Övünerek söylüyorum. Sahiciliğimin en sağlam kaynağı bu patavatsızlığım. Çünkü içimden geleni, rahatça söylüyorum.”

“İnancım ne? Müslüman’ım. Beş vakit namaz kılmayan, oruç tutmayan, Hacca gitmemiş bir Müslüman. Ben Allah’ın iyi kuluyum. İnanıyorum ki, yarın bir gün Allah’ın huzuruna çıktığımızda, Her saniye, ‘Allah’ adını ağzına alan ama amacı uğruna, her şeyi, en belaltı vuruşları bile mubah sayanlardan çok daha hak etmiş bir mevkide olacağım.”

““I’m a wonderful bastard” diyorum! Rod Stewart’ın şarkısındaki gibi. “Some guys have all the lucks.” Şanslı yıldızın altında doğmuş bir hergeleyim. Demiryolunun dibinde bir kenar mahallede doğdum. Sonradan görmeyim. Ama sonradan her şeyin iyisini gördüm. Allah bana gösterdi.”

 

“Shuffle Çağının Yazarıyım” & “Sitcom Gazetecisiyim”

30 Ağustos 2011 tarihli “Şeylerin tuhaflığı” başlıklı yazısından:

“Evet ben “shuffle çağının” yazarıyım.
Bir sitcom gazetecisiyim.
Ve her gün bu köşede sadece “kendi rolümü” oynuyorum.
Bir gün öyle, bir gün böyle.
Bir gün bakıp, “Sempatik bir bonobo” diyebilirsiniz.
Ertesi gün “Filmin kötü, hatta berbat adamı” rolünde de görebilirsiniz.
Başrol oyuncusu da diyebilirsiniz, figüran da.
Pop sosyolog da diyebilirsiniz, cahil de…
Her gün işittiğim, okuduğum binlerce hakaretin en ağırını da telaffuz edebilirsiniz.
Umurumda olmaz.
Çünkü hayat derimi kalınlaştırdı, savunma sistemlerimi güçlendirdi.
“Diyene” bakmam. Onun “ne dediğine” de bakmam. “İmaj yönetimi” denen, başkalarına göre otodefensif, bana göre ise otodestruktif duyguyu çöp tenekesine atalı yıllar oldu.
Allah’a şükür, kendi karne notumu kendim vermeyi öğrendim.
“Şahsiyet” denen şeyin, başöğretmenlerin, müfettişlerin, tarassut bekçilerinin verdiği sicil olmadığını da öğrendim.”

 

“Ben Sapık Bir Narsistim!”

25 Mart 2012 tarihli “Ben sapık bir narsistim” başlıklı yazısından

“Evet, öyle görünüyor ki, ben sapına kadar sapık bir narsistmişim. Kendimle ilgili itirafı, başlıktakinden biraz daha insaflı bir cümleyle ifade edeceğim. “Narsistmişim” diyorum çünkü o kadar emin değilim”

 

“Ben Bir Domuzum”

12 Nisan 2012 tarihli “Ben bir domuzum” başlıklı yazısından:

EVET, yanlış okumadınız.Altını çize çize söylüyorum.

Ben bir domuzmuşum…
Gerçi, kendini Müslüman olarak tarif eden bazı kişilerin gönderdikleri e-mail’lerden beni “mundar” olarak gördüklerini fark etmiştim, ama üzerime alınmamıştım.

Şimdi bana resmen tebliğ edildi.
* * *
Önceki gün Hürriyet İnsan Kaynakları’ndan gönderilen bir zarf aldım.
Şirketlerde, İnsan Kaynakları’ndan gelen zarflar, çalışanları heyecanlandırır.
Tabiatıyla ben de heyecanlandım.
Zarfı açtım, içinden iki sayfalık bir yazı çıktı.
Birinci sayfanın başında büyük harflerle yazılmış şöyle bir ifade vardı:
“Kişisel özellikler analizi…”
Altında da şu bilgiler:

Ertuğrul Özkök… Erkek… Doğum tarihi: 8 Nisan 1947.
Ve altında, karakterimin ne olduğunu belirleyen o cümle:

“Siz bir domuzsunuz…”
20 yıl yöneticiliğini yaptığım kurumumun bana reva gördüğü sıfat bu:
“Siz bir domuzsunuz…”
* * *

Tabii bunlar bir şaka…
Aldığım zarf gerçek… İçinden çıkan yazıda yazılan da doğru.”

 

“Ben Harbi Manyağım”

19 Nisan 2012 tarihli “Kariyer kadınının fantezi hayatı” başlıklı yazısından:

“BEN harbi manyağım. Durup dururken kaşınıyorum. Bugün kadınlar, özellikle de kariyer kadınlarının dünyasında, çok tehlikeli bir bölgeye giriyorum.”

 

“Ben Omurgalıyım”

26 Mayıs 2012 tarihli “Arkadaşlar benim omurgam var” başlıklı yazısından:

““Arkadaşlar, size kötü bir haber; maalesef benim bir omurgam var…”
İyi habere gelince:
Omurgam var ama bu, sizinki gibi dimdik duran bir omurga değil…
Durmadan eğilip bükülüyor, oradan buradan teyel atıyor.
Çünkü hem boynumda hem de belimde epey ilerlemiş iki fıtık var. Buna bir de çocukluktan gelen sırttaki deformasyonu eklerseniz, bendeniz omurgası dik duramayan bir homoerectus haline dönüşüyorum.”

 

“Ben Bir Köpeğim”

30 Mayıs 2012 tarihli “Köpek olduğumu ispatlayabilirim” başlıklı yazısından:

“Gazetecilere “köpek” diyen başka biri daha vardı.
Bizzat ben.
Üstelik bu kelimeyi kendim için kullanmış ve “Ben bir tarassut köpeğiyim” demiştim.
İnsan kendi kendine köpek der mi?
Ben derim arkadaş.
Çünkü benim için “köpek” kelimesi bir hakaret değildir.
Böyle düşünmemin bir başka nedeni daha var.”

 

“Türkiye’yi Okuyamamakla İftihar Eden Bir İnsanım.”

5 Haziran 2012 tarihli “‘Türkiye’nin Tahrir’i’ neresi olacak” başlıklı yazısından:

“Bazıları benim için şunu diyor:
“Türkiye’de son 5 yıldaki gelişmeleri okuyamadı.”
Şunu hiç anlamadım.

“Türkiye’yi okumak” nedir?
AK Parti hükümetini koşulsuz desteklemek mi?
“Bugüne kadar oy verdiğim hiçbir parti iktidara gelemedi” diye övünen bir insana, “Türkiye’yi okuyamamak” suçlaması ne ifade edebilir ki?
Evet ben Türkiye’yi okuyamamakla iftihar eden bir insanım.
Böyle yetiştim. İtiraz kültürüyle büyüdüm.”

 

“Evet Ben Gizli Bir Eşcinselim”

15 Ağustos 2012 tarihli “Evet gizli bir eşçinselim” başlıklı yazısından:

“Arayan herkes “Serdar Turgut senin için ne demiş okudun mu” diye soruyordu.
İzzet Çapa’ya verdiği mülakatta benim için “O gizli eşcinseldir” demiş.
Arkadaşlarımın hepsi, benim bu lafa çok sinirleneceğimi düşünmüş olmalılar ki, Serdar’a verip veriştiriyorlardı.
Sonunda içlerinden biri, sorulmasını istediğim soruyu sordu: “Gerçekten gizli eşcinsel misin?”
“Nereden bileyim” dedim.

* * *

Yani içimde birbirine taban tabana zıt onlarca “gizli” bir şey var…
Bir şeye “Yüzde 100 iyi” diyemiyorum. Ama “Yüzde 100 kötü” de diyemiyorum.
O yüzden biri çıkıp bana “Sen gizli eşcinselsin” dediği zaman, ne “Evet öyleyim” ne de “Hayır öyle değilim” diyebiliyorum.
Ama bildiğini söyleyenlere de “Ne mutlu size” diyemiyorum.”

 

“Ben Kimim, Kimi ve Neyi Temsil Ediyorum, Bilmiyorum”

9 Kasım 2012 tarihli “Biz kimiz, kaç kişiyiz” başlıklı yazısından:

“BEN kimim? Benim çevrem neyi ifade eder?

Bazılarına göre bir kelaynak, artık kaybolmakta olan “üç-beş Nişantaşı nüfusundan” biri olabilirim.
Ne derseniz deyin, bana ve benim gibi düşünenlere, kendi kafanızdan hangi yüzdeyi münasip görürseniz görün, bir gerçek değişmez…     
Arkadaş ben bu ülkede yaşıyorum.
Benim vatanım burası…    
Çivi mi çaktın? Evet arkadaş, çivi çaktım, kök saldım… 
Üstelik yalnız da değilim, bu ülkede benim gibi düşünen insanlar da var…
***
Evet, ben kimim, kimi ve neyi temsil ediyorum, bilmiyorum.
Bildiğim, rahmetli babamın bana vasiyet bıraktığı o cümle:
“Burası bizim son vatanımız. Gidecek başka vatanımız yok…”

 

“Eskiden Türk’tüm” & “Başıma Buyruğum Ben” & “Ne Faşistim, Ne Irkçıyım, Ne Şucuyum, Ne Bucuyum” & “Dimdikim, Onurluyum”

2 Mart 2013 tarihli “Türklükten istifa eden alçak kimliğim” başlıklı yazısından:

“KİMSİN DİYORLAR
Hiçbir cemaate, çevreye… Hiçbir şuna buna ait değilim… Mecbur desen hiç değilim.
Flamam, formam yok benim. Başımı sokacak bir bunkerim, arkasına gizleneceğim bir siperim, mücahidi olacağım bir davam da yok.
Sırtımda yük, belimde ağırlık…
O da yok…
Başıma buyruğum ben…

NEYİN VAR DİYORLAR
Nefesim var… Bağıracak avazım var…
Avaz avaz bağırıyorum… Avaz avaz olduğu için de çok duyuluyor.
O bunu yazmış, densizin biri bana “Faşist” demiş… Ondan da daha densiz biri “Irkçı” demiş, öteki “Kaşıyor” demiş, beriki şunu demiş, bunu demiş…
Bir kulağımdan bile girmiyor ki, ötekinden çıksın…
Çünkü ne faşistim, ne ırkçıyım, ne şucuyum, ne bucuyum…

BAŞKA KİMSİN DİYORLAR
Eskiden “Türk’tüm” diyeceğim yine basacaklar kalayı…
Bu toprakların insanıyım arkadaş… Ve mutlu bir insanım.
Kendime ait bir hayat tarzım var.
Biri başkaları için şöyle giyinmiş, böyle giyinmiş, ne düşünüyorsun derse…
Eee derim, “Bana ne…”
Öteki benimki için derse…
Eee derim, “Sana ne…”
Ötekinin hayat tarzına karışmadım, karışmam…
Kendiminkine de karıştırmam.

AHLAKIN NEDİR DİYORLAR
Kendi ahlakımdır, kendimedir…
Muhafazakâr değilimdir, değilim diye ne övünürüm, ne de iktidarın nimetlerinden yararlanamıyorum diye dövünürüm.
Eh eteğimde taş olmayınca da, iktidarda o varmış bu varmış diye, muhafazakâr mukalitliği de yapmam.

KÖTÜ ŞEYLER DİYORLAR
Lafın geldiği yere, sözün çıktığı ağza bakarım.
Karanlık bir mağaradan, boğuk bir inden, değmez bir dilden geliyorsa, zerre kadar itibar etmem.
Uzaktan bakıldığında küçük görünen, yakına geldiğinde daha da küçülen insanın dilinden, elinden, sesinden, gözünden çıkmış zerre kadar değeri olmayan söze karşı…
Ruhumun gözleri vardır pisliğini görmez…
Gönlümün kulakları vardır hakaretini işitmez…
Kalbim ümmidir, alfabesini bilmez, yazdığını okuyamaz.

İNANIRIM
Sadece Allah’a inanırım:
Sadece O’na konuşurum, O’na şükrederim.
Bana, insanlara verdiği sağlık, mutluluklar, güzellikler için şükrederim.
Güzel müzikler, harika yemekler, gezdiğim, gördüğüm harikalar için şükrederim.
Bana verdiği beden için, koynuma aldığım, dokunduğum, okşadığım öteki bedenin güzelliği için, aldığım zevkler için, verdiğim zevkler için şükrederim.
Kuran’ımın en güçlü duasıdır şükür.

İŞTE O YÜZDEN
Kem gözlerinin nazarı değmez, kem lafları yüreğime dokunmaz, attıkları iftiralar üzerime yapışmaz, üstümü kirletmez.
İşte bu yüzden yediğim dayaklardan yıkılmıyorum, kimseye düşman olmadan yaşayıp gidiyorum…
Allah koruyor beni…
Dimdikim, onurluyum…
Bir tek âşık olduğum kadının onursuzuyum…”

 

“Ben Bir Ruh Hastasıyım”

10 Mart 2013 tarihli “Ben bir ruh hastasıyım” başlıklı yazısından:

“Bunun üzerine süklüm püklüm psikiyatr arkadaşın kapısını çaldım.
Size o konuşmayı kelimesi kelimesine aktaracağım.
Aramızda kalacak değil mi?
Çünkü geçenlerde çok iyi bir arkadaşım, “Sen gerçek bir ruh hastasısın” dedi.
Öylesine güvendiğim bir arkadaşım ki, doğru olabilir diye düşündüm.
Ama şimdi aktaracağım, konuşmanın zabıtları lütfen aramızda kalsın.
Böylesine güçlü bir kamusal figürün arkasında bu kadar küçük bir insanın bulunduğunun, kamuoyunca bilinmesini istemem.
Ne de olsa benim de bir imajım var. Kariyerimi etkileyebilir.”

 

“Ben İkinci Duygu Asena’yım”

31 Mayıs 2013 tarihli “Ben ikinci Duygu Asena’yım” başlıklı yazısından:

“Nedir bu kitabın sırrı?
Geçenlerde Posta gazetesine verdiğim mülakatta “Ben ikinci Duygu Asena’yım” dedim.
Rahmetli Asena bundan 25 yıl önce, “Kadının Adı Yok” kitabıyla bir devrim yapmıştı.
O kitabı okuyan genç kızlar şimdi 40’larına geldiler.
Artık eski telaşları yok. Yaşama arzuları zirvesinde. Bedenleri ve arzularıyla barışıklar.
Behçet Necatigil’in o harikulade dizesini düşünüyorum.
“Bekler bazı şiirler bazı yaşları…”
Beklermiş bazı kadınlar bazı yaşları…

Ben işte bu kadınlara ayna tuttum.”

 

“Ben De Sünniyim”

28 Haziran 2013 tarihli “O vapurdan inip bu vapura binenler” başlıklı yazısından:

“SÜNNİ kardeşim…
Ben de Sünni’yim…
Sünni kardeşlerime seslenmek istiyorum.
Bu fotoğrafa iyi bakın, bakalım…
Bu fotoğraf, Tunceli’de cemevinde çekildi.
Duvardaki o fotoğrafın altında oturanlar Akil İnsanlar grubundan.
Üstlerindeki tabloya iyi bakın.
Bu, biz Sünnilerin camilerinde görebileceği bir tablo değil.
Hz. Hüseyin’i ve Kerbela’da şehit edilen 72 Resul’den bir çocuğu tasvir ediyor.
Ama orası da en az bizimki kadar saygıdeğer bir ibadet yeri.
Hayatımda hiç cemevine gitmedim.
Bu fotoğrafı çok sevdim.”

 

“Ben Bir Beyaz Türk’üm” & “Ben De Beyaz Bir Maymunum”

1 Mayıs 2014 tarihli “Ben de beyaz bir maymunum” başlıklı yazısı:

““Bir Beyaz Türk’ün Hafıza Defteri” kitabım şu cümleyle başlıyor: “Ben bir Beyaz Türk’üm…” Ve şu cümleyle bitiyor: “Melez bir Türkiye’de ölmek istiyorum…” Şimdi hayat bilgisi kitabımı yeniden yazıyorum. İlk cümlesi de şöyle: “Ben bir beyaz bonobo olarak doğdum… Melez bir ormanda hür bir maymun olarak ölmek istiyorum…””

 

“Ben Saf Bir İnsanım”

14 Ağustos 2014 tarihli “Türkiye’nin öteki yarısı” başlıklı yazısından:

“Şurası açık…
Artık ciddi bir melezleşmeye ihtiyacımız var…
Devşirme kelimesinden korkmayacağımız, tam aksine birbirimizi içimize alacak bir sosyal ve sosyal psikolojik bir osmozun enstrümanı olarak görmeliyiz.
Evet ben saf bir insanım…
Saflığımın zararını görmedim…
Geçici düş kırıklıklarım olsa da, sonuçta hep o saf duygum galip geldi…”

 

“Ben Bir Döneğim” & “Ben Şanslı Bir Hergeleydim”

30 Eylül 2014 tarihli “Solcu bir kadınla kaçıyorum” başlıklı yazısından:

“Bizim senkronumuzu Özal bozdu. Çünkü beni kolumdan tutarak ve munis bir sesle kulağıma “Bak sana bir şey söyleyeyim” diyerek, liberalizmi anlata anlata beni liberal yaptı. Böylece solcu düşünce tarihim sona erdi. Bildiğiniz alelade bir dönek oldum yani…

* * *

İnsan bir dönmeye başlamasın, durmaz hep döner.
Erdoğan ve AKP’ye olan sempatim bitti. Ben yine döndüm…”

 

“Ben Charlie’yim”

9 Ocak 2015 tarihli “Bu deseni çekmeceme kim koydu” başlıklı yazısından:

“Oysa 45 yıllık bir Charlie Hebdo okuru ve hayranı olarak inanç konularında daha hassas davranılması gerektiğini düşünüyorum.
Charlie Hebdo’da yayınlanan bütün karikatürleri benimsediğim, beğendiğim anlamına mı geliyor…
Yoo… Öyle bir şey de yok.
Öyleyse “Ben de bir Charlie miyim…”
Dün uykusuz gecemde uzun uzun düşündüm.
Galiba öyleyim…
Yok yok kesin öyleyim…
Ben Charlie’yim…”

 

“Ben Bir Trendsetter Değil Miyim?” & “Ben Bir Moda Öncüsü Değil Miyim?”

21 Mayıs 2016 tarihli “Bir yarımız boynuzlayan öteki ise boynuzlanan mı” başlıklı yazısından:

“SÖYLEYİN BEN BİR TRENDSETTER DEĞİL MİYİM

ÜÇ ay önce Brüksel’de dolaşırken bir dükkânın vitrininde bir şapka gördüm…

“İşte budur” dedim ve girip anında aldım, bütün gün onunla dolaştım.

Çektirdiğim fotoğrafı da o gün Instagram’a koydum.

Bu hafta aynı şapkayı iki ayrı yerde iki ayrı kişide gördüm.

Birinde Brad Pitt giyiyordu…

Ötekinde ise Leonardo DiCaprio…

Söyleyin ben bir moda öncüsü değil miyim…”

 

“Ben Seksiyim”

20 Haziran 2017 tarihli “O günkü telefonun kayıtları açıklanır mı” başlıklı yazısından:

Afrika’da olmasaydım şunu diyecektim:

“Bak Ahmet üzülme, artık senin de benim gibi kapı gibi bir diploman var…

Benimki ‘En seksi erkek’, seninki de ‘En zampara erkek’…

Yani Allah bana seksilik vermiş, sana da zamparalık…””

 

“Abartan Bir Karaktere Sahibim”

26 Aralık 2017 tarihli “Geçmişe yönelik ‘af’ mı geleceğe ait bir izin mi” başlıklı yazısından:

EVET ben abartan bir karaktere sahibim ve bundan hiç de şikâyetçi değilim.

Ferhat Göçer’in son albümü “Bu Kalp İçinde Teksin” bana göre bugüne kadarki en iyi albümü…

“Bana göre” tabii…

Albümden en az 6 şarkıyı çok sevdim…

Bizet’nin en sevdiğim eseri olan “İnci Avcıları”dan seçtiği bölümü bazıları albümle ilgisiz bulabilir ama ben çok sevdim.”

 

“Ben Bir Balkan Göçmeniyim”

24 Şubat 2018 tarihli “Salondaki herkesin işte budur dediği an” başlıklı yazısından:

“Ben bir Balkan göçmeniyim…

Nedense bana bizim oraları da hatırlattı dinlerken…

Ve aklıma şu zalim soruyu soktu..

Kurmanci Kürtçesiyle söylenen bir türkü “milli” ve “yerli” olabilir mi…”

 

“Tarihe ‘Yetmez Ama Evetçi’ Olarak Kalırım”

31 Mayıs 2019 tarihli “Ben de tarihe ‘Yetmez ama evetçi’ olarak mı kalırım” başlıklı yazısından:

“O zaman, ilk yazımın başlığı ile ben de tarihe alelade ve saftorik bir “Yetmez ama evetçi” olarak kalırım…”

 

“Evet Döneğim” & “İzmirliyim”

24 Aralık 2019 tarihli “Emin Çölaşan’la döneklik üzerine bir ‘helalleşme’” başlıklı yazısından:

“Malum Emin’le bitip tükenmek bilmeyen bir meselemiz var… Döneklik ve dans etmek…

O, bana “Döneksin” diyor ha babam vuruyor, ben de “Evet döneğim ama vurmadan bir dinle” diyorum… Sonunda karşı karşıya geldik ve nihai bir hesaplaşma, pardon helalleşme yaptık.”

***

“Biliyorsun ben İzmirliyim. Bizde zeybek ve futbol mecburidir.”

 

 

* İstifade ettiğimiz girdisi için Ekşi Sözlük’ten boywithamoonandstar‘a teşekkürlerimizle…

 

Yorumunuzu yazınız...