Dünya Sağlık Örgütü tarafından yürütülen bir araştırmada cinayetlerin %85’inin, tecavüzlerin %50’sinin, şiddet olaylarının % 60’ının, trafik kazalarının % 60’ının, kadına şiddet olaylarının % 70’inin alkollüyken işlendiğinin tespit edildiği iddiası gerçeği yansıtmıyor

Yanlış İddia

 

Sosyal medyada paylaşılan ve Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) atfedilen alkol ve suç ilişkisine dair veri iddiasına değineceğiz.

DSÖ’nün araştırmasında cinayetlerin %85’inin, tecavüzlerin %50’sinin, şiddet olaylarının % 60’ının, trafik kazalarının % 60’ının, kadına şiddet olaylarının % 70’inin alkollüyken işlendiğinin tespit edildiği iddiasını aktaran sosyal medya paylaşımı örnekleri şöyle:

 

Kıyas:

“Dünyada;

▪️Cinayetlerin: %85’i

▪️Tecavüzlerin: %50’si

▪️Şiddet olaylarının: %50’si

▪️Trafik kazalarının: %60’ı

▪️Kadına şiddetin: %70’i ALKOLLÜ insanlar tarafından işlenmektedir!

Kaynak: Dünya sağlık örgütü araştırma raporu (2020)”

Ahmet Maranki:

“Türkiye’de işlenen cinayetler de, tecavüzler de, bilhassa kadına şiddet olayları başta olmak üzere Şiddet uygulamalarından ve trafik kazalarındaki sebep buysa devlet bu konuda sigara gibi acilen tedbir almalıdır! Sağlık ve geleceğimiz çocuklarımızı alkol ve uyuşturucudan koruyalım”

Selâmi Haktan:

“Cinayetlerin yüzde 85’i, tecavüzlerin %50’si ve şiddet olaylarının %50’si alkollüyken işlenmektedir. (Dünya Sağlık Örgütü)”

Abdurrahman Uzun:

İçki bütün kötülüklerin anasıdır.!

 

icki-butun-kotuluklerin-atasidir

 

Yeşilay tarafından 30 Aralık 2015 günü internet sitesinde “Yeşilay’dan yılbaşı öncesinde alkol uyarısı: Eğlence kâbusa dönüşmesin” başlıklı yazıda bahsi geçen veriler DSÖ’ye atıfla şu şekilde aktarılmış:

“Dünyada yaklaşık 2 milyar kişi alkollü içki tüketirken, 76 milyon kişinin alkol bağımlısı olduğu tahmin ediliyor. Yılda ortalama 3,3 milyon kişi alkol kullanımına bağlı olarak hayatını kaybediyor. Her yıl 15-29 yaş arasındaki 320 bin genç alkole bağlı nedenlerde dolayı hayata veda ediyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 30 ülkede yaptığı araştırmaya göre, dünyada cinayetlerin yüzde 85’i, tecavüz ve şiddet olaylarının yüzde 50’si, ölümcül trafik kazalarının yüzde 60’ı ve aile içi kavga ve geçimsizliklerin yüzde 70’i alkol kullanımından kaynaklanıyor.”

 

DSÖ, Alkol ve Sağlık Küresel Bilgi Sistemi (GISAH) ile ülkelerdeki alkol tüketimi, alkole bağlı zararları, düzenlemeleri, ilgili sağlık durumunu ve eğilimleri değerlendirmekte ve izlemektedir.

DSÖ, alkolün zararlı kullanımının yılda 3 milyon kişinin ölümüne neden olduğunu, alkolün önemli bir rol oynadığı 230 farklı hastalık türünün bulunduğunu, içicinin etrafındaki insanların esenliğine ve sağlığına da zarar verdiğini, 2018 yılında dünya çapında toplam tüketimin 15 yaş ve üstü kişi başına 6,2 litre saf alkole eşit olduğunu, kayıt dışı tüketimin ise dünya genelindeki toplam tüketimin %26’sını oluşturduğunu aktarmıştı.

Ancak, Dünya Sağlık Örgütü’nün alkol – suç ilişkisine dair iddia edilen verileri içeren bir araştırması bulunmuyor.

DSÖ’nün alkolle ilgili suçların tüm suçlar içerisinde payı gösteren verisinde iddia edilen oranların yer almadığı anlaşılıyor.

DSÖ, tüm suçlar içerisindeki alkolle ilgili suçların payına dair bir veri yayımlıyor. Ancak söz konusu istatistik incelendiğinde birçok ülke için bu verinin sunulamadığı görülebiliyor. Alkolle ilgili olduğu düşünülen tüm suçların payının İran, Şili ve İskandinav ülkeleri dahil olmak üzere veri sağlayan ülkelerde %5’in oldukça altında olduğu, İngiltere’de ise %50’nin üzerinde olduğu görülüyor.

Alkolle doğrudan ilgili olan (aşırı alkollü araç kullanma, içki ruhsatı ihlalleri gibi) suçlar ile alkol tüketiminin suçun işlenmesinde bir tür rol oynadığı düşünülen (saldırı, barışın ihlali, cezai zarar ve kamu düzenini bozma gibi) suçları içeren veri ve haritalandırma görselleştirmesi şu şekilde:

 

alkolle iliskili suclar

 

alkolle ilgili suçlar

 

Alkol kaynaklı trafik kazalarının oranına ve alkole bağlı trafik ölümlerinin payına dair DSÖ verisi incelendiğinde de ileri sürülen oranlara rastlanamıyor.

Belirli bir yılda bir ülkede alkol kullanımının tespit edildiği (örneğin nefes testi, kan veya idrar analizi veya gözlemsel değerlendirme ile) karayolu trafik kazalarının (örneğin araba, motosiklet, bisiklet, yaya) sayısının tüm trafik kazalarına oranını yansıtan veride Portekiz (% 63), Bolivya (% 51,9), Şili (% 50,7) ve Çin Halk Cumhuriyeti’nin (% 50) en kötü performansı sergilediği görülüyor.

 

alkol-kaynakli-trafik-kazalari

 

Yasal sınırın üzerinde alkol tüketimi kaynaklı tüm karayolu trafik ölümlerinin payına dair veri incelendiğinde Güney Afrika ve Papua Yeni Gine’de trafik kaynaklı ölümlerin yarısından fazlasının alkol tüketiminden kaynaklandığı, ABD, Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda, Arjantin ve birçok Avrupa ülkesinde, tüm trafik ölümlerinin yaklaşık üçte birinden alkolün sorumlu olduğu anlaşılıyor.

 

alkol-kaynakli-trafik-kazasi-olum
Yasal sınırın üzerinde alkol tüketimi kaynaklı tüm karayolu trafik ölümlerinin payı

 

DSÖ tarafından 2011, 2014 ve 2018 yıllarında hazırlanan “Alkol ve Sağlık Üzerine Küresel Durum Raporu” (“Global Status Report on Alcohol and Health”) adlı yayında alkolün suça etkisine dair ileri sürülen veriler yer almıyor.

Alkolün sosyal maliyetlerine dikkat çekilen ve alkol tüketiminin suçu teşvik edici bir unsur olduğu vurgulandığı raporda yaralanma, şiddet, trafik kazaları, alkol zehirlenmesi ve cinayet başlıklarında değerlendirme yapılmış.

2018 yılında yayımlanan Alkol ve Sağlık Üzerine Küresel Durum Raporu başlıklı çalışmadaki alkolün suça etkisine dair bölümü (Google Translate vasıtasıyla) Türkçemize çevirisi şöyle aktarılabilir:

1.2.5 Yaralanmalar, şiddet, cinayetler ve zehirlenmeler

 

1.2.5.1 Yaralanmalar

 

Alkol, farklı yaralanma türlerinde önemli bir risk faktörü olarak tanımlanmıştır. Alkol, hem kasıtsız yaralanmaların (trafik yaralanmaları, boğulma, yanıklar, zehirlenme, düşmeler) hem de kasıtlı yaralanmaların (intihar, kişiler arası şiddet) ortaya çıkmasına katkıda bulunur. Birçok düşük ve orta gelirli ülkede alkole bağlı yaralanma sorununun tam boyutu belirsizdir, ancak alkole atfedilebilen yaralanmaların toplam yükü büyüktür (Bölüm 4, bölüm 4.2.3).

 

1.2.5.2 Trafik yaralanmaları

 

Alkolün trafik yaralanmalarında oynadığı önemli rol iyi bilinmektedir. Önleyici politika ve programların ana odak noktası genellikle alkollüyken sürücü olmuştur; Bir sürücünün dikkati ve sürüş becerilerinin, sürüşten önce içtiği içkiye bağlı olarak, ikinci içkiden başlayarak performans düşüşüyle ​​birlikte, giderek daha fazla zayıfladığı artık iyi bilinmektedir. Birçok ülkede, genellikle BAC (örn. %0,05) cinsinden tanımlanan, az miktarda alkol içtikten sonra araç kullanmaya karşı yasalar vardır. Karayolu trafik yaralanmalarına katkıda bulunan sadece sürücünün içki içmesi değildir. İstatistiklere küçük bir katkı, sürücünün dikkatini dağıtan veya sürücüye müdahale eden bir araçtaki sarhoş yolculardan gelebilir. Sayısal olarak çok daha önemli olan sarhoş yayalardır. Örneğin Güney Afrika’da, karayolu trafik ölüm oranı (her yıl 100.000’de 39.7) küresel oranın iki katıdır, 2007 yılında karayolu trafik ölümlerinin %40’ının yayalardan olduğu ve bu yayaların yarısından fazlasının BAC’ye sahip olduğu tahmin edilmektedir. sürüş için yasal sınırın üzerinde (Seedat ve diğerleri, 2009). İskoçya, Tayside’da yapılan bir araştırma, alkollü yayaların alkole bağlı trafik ölümlerinin üçte birini oluşturduğunu bulmuştur (Foster ve diğerleri, 1988). 2009-2014 yılları arasında Avustralya’nın Melbourne kentindeki bir hastane travma merkezinde, trafik kazalarında yaralanan yayaların %24,7’si sarhoş olmuştur (Mitra ve ark., 2017).

 

Alkolün trafik yaralanmalarındaki rolü iyi bilinmektedir ve alkollüyken araç kullanmaya karşı yasalar belki de alkollüyken kullanılan en evrensel yasal kontrollerdir (Bölüm 5). Ancak, alkollüyken araç kullanmanın caydırılmasında ve alkole bağlı ölümlerin azaltılmasında etkili olmaları için yasaların uygulanması ve oldukça yoğun bir şekilde uygulanması gerekmektedir (Ross, 1984; Anderson, Chisholm & Fuhr, 2009). Birçok ülkede alkole bağlı trafik kazalarının nispeten yüksek oranı, yasaların uygulanmasının genellikle zayıf olduğunun güçlü bir kanıtıdır.

 

1.2.5.3 Saldırganlık ve şiddet

 

Madde kullanımı ve saldırganlık arasındaki bağlantılarla ilgili son literatürün gözden geçirilmesi, “saldırganlığın tüm biçimleri ve alkol kullanımı arasındaki ilişkiyi destekleyen araştırmaların muazzam [ve] kesin olduğunu” belirtirken, “bu ilişkinin muhtemelen bireysel farklılık ve ve bağlamsal faktörler [ve] en belirgin şekilde erkeklerde gösterilmiştir “(Tomlinson, Brown & Hoaken, 2016). Deneysel çalışmalar, BAC ve saldırganlık arasında, etkilerin %0.05’lik bir BAC ile anlamlı hale geldiği ve daha yüksek BAC seviyeleri ile arttığı bir doz-yanıt bağlantısı bulmuştur (Duke ve diğerleri, 2011).

 

Daha önceki çalışmalar genellikle alkolün, ağırlıklı olarak erkeğe karşı sokak şiddetindeki rolüne odaklanırken, son yıllarda alkolün aile içi şiddetteki ve cinsel şiddet de dahil olmak üzere yakın ilişkilerdeki rolüne artan bir odaklanma olmuştur. Genç erkekler tarafından cinsel saldırganlık suçuna alkol katılımıyla ilgili araştırmalar genellikle güçlü bir bağlantı bulmuştur (Abbey ve diğerleri, 2014), ancak çalışmalar sınırlı sayıda yüksek gelirli toplumlarda yapılmıştır. 10 orta ve güney Avrupa ülkesinde yapılan bir anket çalışması, hem cinsel saldırganlığın hem de cinsel mağduriyetin, seksle bağlantılı olarak içmeyle ilişkili olduğunu, ancak yanıtlayanın genel içme alışkanlıklarıyla ilişkili olmadığını bulmuştur. “Erkek [cinsel saldırganlık] suç oranları, erkekler cinsel etkileşimlerde daha düzenli alkol içtikçe daha yüksekti. Kadınlar için, seks yaparken alkol kullanımı ile cinsel saldırganlık arasındaki bağlantı önemsizdi “(Krahé ve ark., 2015). Asya ve Pasifik’teki altı orta ve düşük gelirli ülkedeki erkeklerle yapılan bir anket, Müslüman olmayan çoğunluktaki ülkelerdeki erkeklerin (alkol tüketimine ilişkin AUDIT kalemlerine ve alkol kullanımına bağlı sosyal temerrütlere dayalı olarak) “alkolün kötüye kullanıldığını” kabul ettiğini bildirdi. seksle bağlantılı fiziksel şiddet dahil olmak üzere, yakın partner cinsel şiddetinin daha yüksek oranları (Fulu ve diğerleri, 2013).

 

1.2.5.4 Cinayetler

 

Failin veya mağdurun veya her ikisinin birden içki içmesi, genellikle cinayette bir faktördür, muhtemelen saldırganlığın en aşırı biçimidir. İçki içme ve cinayet arasındaki bağlantı, içmenin genellikle sarhoşluğa neden olacak kadar ağır olduğu toplumlarda en güçlüsüdür; bu nedenle, alkol tüketiminin nüfus düzeyindeki değişikliklerin kuzey ve doğu Avrupa’daki cinayet oranları üzerinde güney Avrupa’dakinden çok daha güçlü bir etkisi vardır (Rossow, 2001; Pridemore & Chamlin, 2006). Cinayetlerde failin ve mağdurun içki içmesi üzerine yapılan araştırmalar, esas olarak sarhoşluğa kadar içki içmenin yaygın olduğu toplumlarda yapılmıştır. Bu çalışmaların meta-analizleri, cinayet meydana geldiğinde hem mağdurların hem de faillerin %48’inin içki içtiğini ve suçluların %37’sinin ve mağdurların %33-35’inin sarhoş olacak kadar sarhoş olduğunu bulmuştur (Kuhns ve ark. ., 2011; 2014).

 

1.2.5.5 Alkol zehirlenmesi

 

Alkol zehirlenmesi, kısa sürede çok miktarda alkol içmenin bir sonucudur. Kısa sürede çok fazla içmek nefes almayı, kalp atış hızını, vücut ısısını ve öğürme refleksini etkileyebilir ve koma ve ölümle sonuçlanabilir. Diğer psikoaktif maddelerle karşılaştırıldığında, psikoaktif etkiler için kullanılan miktarların öldürücü olan medyan miktara ne kadar yakın olduğu açısından alkol en öldürücü maddeler arasındadır. Bu nedenle, alkolün “olağan etkili dozu” olarak 33 gram etanol (yaklaşık üç içecek) kullanan Gable (2004), bununla 330 gramlık “olağan öldürücü doz” arasında 10’luk bir oran buldu. Bu oran intravenöz eroin (Hendershot ve diğerleri, 2009), metamfetamin (Sarkar, Jung & Wang, 2015) ve kokain (Whiteford ve diğerleri, 2013) ile aynı aralıktaydı. Diğer birçok psikoaktif madde için bu oranlar oldukça yüksektir ve bu nedenle kullanımın ölümle sonuçlanma olasılığı daha düşüktür (ayrıca bkz. Lachenmeier & Rehm, 2015), ancak zehirlenmede ciddi işlevsel bozulma gibi diğer sağlığı veya yaşamı tehdit eden durumları tetikleyebilir. veya madde kaynaklı psikozlar.

 

Kirlenmiş alkolden kaynaklanan zehirlenme kümeleri genellikle küresel basında yer alırken, sıradan içecek alkolü ile zehirlenme – genellikle damıtılmış içecekler gibi konsantre formda – sağlık istatistiklerinde genellikle yetersiz kaydedilmesine rağmen, birçok toplumda günlük bir gerçektir (Dufour & Caces, 1993). Alkol zehirlenmesi istatistikleri özellikle Rusya Federasyonu ve bazı doğu Avrupa ülkelerinde yüksektir (Stickley ve ark., 2007). Son yıllarda Rusya’nın deneyimi, alkol zehirlenmesi oranlarının alkol politikalarından ve ekonomik koşullardan etkilenebileceğini göstermektedir (Razvodovsky, 2018; Neufeld & Rehm, 2018) (ayrıca bkz. Bölüm 5 Kutu 5.1).

 

DSÖ’ye atfedilen veriyi daha önce Doğruluk Payı ve Teyit de ele almıştı.

 

Yorumunuzu yazınız...