İbn Haldun’un Mukaddime Adlı Eserinde “Coğrafya Kaderdir” İfadesini Kullandığı İddiası Doğru Değil

Her ne kadar eserlerinde “coğrafya kaderdir” şeklinde açık bir ifade geçmese de, İbn Haldun’un coğrafyanın insan hayatı üzerinde determiner bir unsur olduğunu ifade ettiği bilinmektedir.

Yanlış İddia

 

Tarih boyunca ülkeler arasındaki ekonomik gelişmişlik farkının sebebi hakkında birçok hipotez öne sürüldü. Coğrafyanın ve beraberinde getirdiği iklimin, ekonomik kalkınma üzerinde belirleyici rol oynadığı yönündeki iddia da bu hipotezlerin başlıcalarından.

İktisadî gelişmişlik ve coğrafya ilişkisi hakkında zikredilen en bilindik vecizelerden biri sahipliği Ebû Zeyd Veliyyüddîn Abdurrahmân b. Muhammed b. Muhammed b. Muhammed b. Hasen el-Hadramî el-Mağribî et-Tûnisî’ye, yani bilinen adıyla İbn Haldun’a (1332 – 1406) izafe edilen “coğrafya kaderdir” sözüdür.

Tarihçi, sosyolog, filozof, siyaset ve devlet adamı gibi sıfatları haiz olan İbn Haldun, coğrafyacı determinist bir düşünür olarak tanımlanır.

İbn Haldun’un coğrafyanın insan, kültür ve ekonomi üzerindeki etkilerine dair görüşlerini içeren Mukaddime’de (1377) “coğrafya belirleyici bir etkendir” minvalinde bir yaklaşım izlemiştir. Kitapta İbn Haldun, “umran” (medeniyet) ve umranın zorunlu ön şartı olan toplumun bir coğrafya ve bir iklim içinde ortaya çıktığını ve bu iklimin öngördüğü özellikleri taşıdığını aktarır. Mukaddime’de dünya 7 iklim bölgesine ayrılıp toplumlar bu bölgeler özelinde tasnif edilmeye çalışılmıştır. İbn Haldun, her bir iklim kuşağında yaşayan toplumların karakterini o kuşağın iklimiyle ilişkilendirmiştir. İbn Haldun, 4. kuşak olarak tanımladığı bölgenin umran kurmak ve beşerî gelişme için en elverişli konum olduğunu belirtmiştir. Ekonomik faaliyetlerin ılıman iklim kuşağında yoğunlaştığını ifade eden İbn Haldun, aşırı sıcak ve soğuk iklimlerde yaşayan toplumların iktisadi açıdan zayıf olduklarını öne sürmüştür (Rauf Belge (2018). “İbn Haldun’un Mukaddime’sinde İktisadi Coğrafya“. Marmara Üniversitesi Öneri Dergisi. Cilt 13, Sayı 50, Temmuz 2018, Sf: 266-287). Coğrafyanın ve iklimin toplumlar üzerindeki etkilerinin olduğunu söyleyen İbn Haldun, coğrafyanın beşerî gelişme için “kader” hükmünde “değiştirilemez” bir etken olduğundan bahsetmemiştir.

Kaynaklarda “coğrafya kaderdir” sözünün İbn Haldun’a ait olduğunu teyit edebilecek bir atıf bulunamıyor. İbn Haldun’un en çok tanınan eseri Mukaddime’de “coğrafya kaderdir” şeklinde bir ifadeye rastlayamıyoruz. Kitabın farklı yayınevleri çevirilerinde bu yönde bir söz geçmiyor.

İbn Haldun’un “coğrafya kaderdir” şeklinde bir ifade kullandığı iddiasını aktaran paylaşımlarda, bu sözün hangi kaynakta yer aldığına dair bir atfa yer verilmediği görülüyor.

İbn Haldun ve Mukaddime konusunda çalışma yapan isimler de İbn Haldun’un bu sözü dile getirdiğine dair bir delilin yokluğuna vurgu yapmıştı.

Rauf Belge’nin “Bir beşeri coğrafyacı olarak İbn Haldun” başlıklı yüksek lisans tezinde “coğrafya kaderdir” sözünün Mukaddime’de geçmediğini; ancak, Mukaddime’de aktarılan hususların bu söz doğrultusunda olduğunu şöyle belirtmişti (Rauf Belge (2016). “Bir beşeri coğrafyacı olarak İbn Haldun”. Yüksek Lisans Tezi. Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Coğrafya Anabilim Dalı Coğrafya Bilim Dalı. Sf: 215-216):

“Son olarak İbn Haldun ile ilgili yanlış bilinen birkaç hususa dikkat çekmek istiyoruz. Öncelikle yeryüzünü yedi iklim bölgesine ayırma düşüncesinin İbn Haldun’la başlamadığından söz etmek lazım. Zira İbn Haldun, yedi iklim bölgesi ile ilgili bölümde kendisinden önce yaşamış olan coğrafyacılardan istifade ettiğini yazmıştır. Hâlbuki bazı coğrafi ve coğrafi olmayan kaynaklarda yedi iklim bölgesini İbn Haldun’la başladığını ifade eden cümlelere rastlanmaktadır. Diğer bir husus ise İbn Haldun’a atfedilen “coğrafya kaderdir” sözüdür. Mukaddime’nin farklı tercüme ve baskıları incelendiğinde böyle bir ifadeye rastlanılmamaktadır. Oysa birçok araştırmada İbn Haldun’un böyle bir cümlesinin olduğunu iddia eden ifadeler kullanılmıştır. Ancak bu ifade doğrudan Mukaddime’de geçmemekle birlikte Mukaddime’nin bütününe bakıldığında, İbn Haldun’a göre coğrafyanın insanların kaderini belirlediğini söylemek yanlış olmaz. Bu noktada, “coğrafya kaderdir” sözü, lafzen İbn Haldun’a ait olmasa da; ihtiva ettiği mana bakımından İbn Haldun’a atfedilebilir.”

Yusuf Okşar, İbn Haldun’un eserlerine ilişkin çevirilerde “coğrafya kaderdir” ifadesinin geçmediğini belirtmişti (Yusuf Okşar (2018). “Din ve Coğrafya İlişkisi: Şemsü’d-Din esSemerkandî ve İbn Haldûn’un Yedi İklim Anlayışlarının Karşılaştırmalı Analizi“, Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 18 (2), 1035-1069):

“Her ne kadar yapılan İbn Haldûn’un eserleri ile ilgili çevirilerde “coğrafya kaderdir” şeklinde net bir ibareye rastlamasak da İbn Haldûn’un genel anlamda coğrafyanın insan hayatı üzerinde determiner bir unsur olduğunu ifade ettiği açıktır.”

Ozan Sağsöz de İbn Haldun’un “coğrafya kaderdir” şeklinde bir sözünün bulunmadığını aktarmıştı:

“Bu arada İbn Haldun’un coğrafa kaderdir diye 1 sözü yok. Ben okumadım. Nerde okuduysanız beni de haberdar edin tezin ilgili bölümünde yazayım”

İbn Haldun’un “coğrafya kaderdir” sözünün sahibi olduğuna dair bir kanıt bulunmadığını aktaran başka isimler de mevcut.

Erkan Irmak K24’teki “Aramaya inanmak: Coğrafya nedir?” başlıklı yazısında Mukaddime’de “coğrafya kaderdir” şeklinde bir ifadenin yer almadığını aktarmıştı:

“Zira, toplamda iki bin sayfaya ulaşan bu iki Mukaddime’nin hiçbir yerinde “coğrafya kaderdir” diye bir cümle geçmiyor (sanırım şimdi şaşırmak için daha uygun bir an).

Aslında bu sonuç sürpriz sayılmaz, çünkü internetteki hiçbir sayfada da Mukaddime’de geçtiği iddia edilen bu cümleye dair bir kaynak ibaresi bulunmuyor. Yani hepimizin doyasıya paylaştığı, bilgi yarışmalarında sorduğu, yazıların başına epigraf yaptığı bu cümle İbn Haldun’a ait değil.”

Dücane Cündioğlu da safsata olarak nitelediği “coğrafya kaderdir” sözünün İbn Haldun’un olmadığını belirtmişti:

““coğrafya kaderdir” lafı tam bir safsatadır ve İbn haldun’a da ait değildir. coğrafya kader değildir, aksine toplumların yaşamında olumlu-olumsuz yanlarıyla bir etkendir.”

Burçin Aydoğdu ise İbn Haldun’un böyle bir sözünün olmadığını, iklimin insanlar üzerindeki etkisine değindiğini, “coğrafya kaderdir” sözünü İbn Haldun’dan önce dile getirenlerin olduğunu şöyle ifade etmişti:

“Öyle bir sözü yok. İklimin insanları etkilediğini anlatmış. Bu da onun özeti. Bunu ilk söyleyen de o değil. Tespit, Sokrates’e kadar gider.”

Saadet Özen de “coğrafya kaderdir” vecizesini dile getiren diğer isimlere değinmişti:

“Son durum şu: Bu söz İbn Haldun’a ait değil. Avrupa, öteden beri bu cümleyi Napolyon’un söylediğine inanıyor. Tanpınar “Yaşadığım Gibi”de bu sözü kullanmış. Bir yerden bildiği için mi kullandı yoksa icat mı etti?”

 

Mukaddime’de “coğrafya kaderdir” şeklinde bir atıf yer almasa da, coğrafyanın belirleyici rolü hakkındaki görüşlerine istinaden kitap hakkında dile getirilen bu yöndeki bir ifadenin İbn Haldun’a ait sanılmış olması olası görülüyor. Örneğin, Cemil Meriç, “Ümrandan Uygarlığa” adlı kitabında “İbn Haldun’a göre coğrafya toplumların kaderini çizen âmillerden biridir” ifadesine yer vermiştir. Bu yöndeki benzer atıfların bu yanlış algıya yol açmış olabileceği ileri sürülebilir.

Benzer bir duruma, Machiavelli’ye atfedilen ve Prens adlı kitabında yer verdiği sanılan amaca giden her yol mübahtır” sözüne ilişkin yazımızda değinmiştik.

 

“Coğrafya Kaderdir” Sözünün Atfedildiği Diğer İsimler

Bu vecizenin Ahmet Hamdi Tanpınar, Napolyon, Otto von Bismarck, Aristoteles ve Heredot gibi isimlere de atfedildiğine şahit oluyoruz.

Ahmet Hamdi Tanpınar, “Yaşadığım Gibi” adlı eserindeki “Savaş ve Barış Hakkında Düşünceler” başlıklı bölümde (Ülkü, 16 Mayıs 1945) “coğrafya bir kaderdir” ifadesini şöyle kullanmış:

“Coğrafya bir kaderdir. Bu demektir ki bunun gereklerini kabul etmek, ona ayak uydurmak şartıyla onunla iyi kötü uzlaşılabilir. Fakat bu şartları büsbütün unutanlar için perişanlık mukadderdir. Almanya öyle bir coğrafyada yaşıyordu ki bu millette uyanacak herhangi bir saldırganlık arzusu ister istemez karşısına Avrupa milletlerini çıkaracaktı. Almanya için yapılacak şey, onları bir ârıza gibi değil, ihmali doğru olmayan bir realite gibi tanımaktı.”

Napolyon’un “Le destin des hommes, c’est la géographie” ya da “La géographie, c’est le destin” şeklinde “insanların kaderi coğrafyadır” ifadelerini kullandığını aktaran kaynaklar mevcut (Sigmund Freud, “anatomi kaderdir” sözünü Napolyon’un “coğrafya kaderdir” sözünden esinlenerek aktardığını belirtmektedir).

 

Coğrafya Kader Değildir!

Coğrafyanın ekonomik kalkınma için bir kader olduğu algısı belki de üretimin iklime bağlı olduğu tarım toplumları için 6-7 asır öncesinde geçerli olabilir. Kalkınma iktisadı literatürü, “coğrafyanın kader olmadığını” işaret eden birçok tespit ve örnek içermektedir. Daron Acemoğlu ve James A. Robinson’ın Ulusların Düşüşü adlı kitaplarında aktarılan “kapsayıcı kurumların ve sistemlerin” kalkınma açısından daha belirleyici rol oynayan etken olduğu vurgulanmaktadır. Ekonomik kalkınma açısından elverişli koşullara ve kaynaklara sahip olmayan birçok ülkenin, bu koşul ve kaynaklar açısından yoksunluk çekmeyen ülkelerden daha iyi performans sergilediği bilinmektedir. Asya Kaplanları olarak nitelenen ülkeler ile İskandinav ülkelerinin yakaladığı iktisadî başarı da coğrafyanın “kader” olarak nitelenemeyeceğinin en önemli örnekleri. Aynı ırkı, dili, kültürü paylaşan Güney ve Kuzey Kore’nin iktisadî gelişmişler seviyeleri arasındaki uçurum gibi birçok örnek sunulabilir. Coğrafya, belirleyici bir etkendir. Ancak, alın yazısı değildir… Coğrafî şartların toplumları, kültürleri, ekonomileri biçimlendirme etkisi elbette mevcut. Lâkin, günümüzde “coğrafya kaderdir” sözüne sığınmak mazeret uydurmaktan başka bir şey değil…

Mahfi Eğilmez de coğrafyanın kader olmadığına şöyle değinmişti:

“İbni Haldun’a atfedilen en önemli yargılardan birisi “Coğrafya kaderdir” sözü. Gerçekten öyle midir? İbni Haldun’un yaşadığı döneme ve bölgeye bakılırsa bu söz doğru görünüyor. Ama bugünkü dünyaya bakınca bu söz anlamını yitiriyor. Mesela Güney Kore ve Kuzey Kore aynı coğrafyayı paylaşıyor. Güney Kore’de kişi başına gelir 30.000 Dolar, Kuzey Kore’de 1,000 Dolar. Bu iki ülkeyi bu kadar farklı kılan Coğrafya değil yönetim farkı. Güneydeki yönetim toplumsal refahı artıracak işlerle uğraşırken Kuzeydeki yönetim kendi varlığını güçlendirip iktidarını sürdürmeye odaklanıyor. Japonya bir başka örnek. Hemen hemen hiçbir doğal kaynağı bulunmayan Japonya “coğrafya kaderdir” sözüne teslim olmak yerine Meiji Restorasyonu ile kaderini kendisi çizmiş ve dünyanın en gelişmiş ekonomilerinden birisi durumuna gelmiş. Coğrafi keşifler, mesela Kristof Kolomb’un keşifleri, coğrafyanın kader olmadığını tam tersine kaderin coğrafya olduğunu gösteriyor. “

 

“Coğrafya Kaderdir” Sözünü İbn Haldun’a Atfeden Yazarlar

Akşam gazetesindeki “Coğrafya kaderdir” başlıklı yazısıyla (13 Mart 2013) Çiğdem Toker:

"O gün, sabah saatlerinden akşama kadar yaşanan gelişmeler, Türkiye'de "zamanın ruhu" na dair eşsiz bir arka plan bilgisi verirken, ortaya çıkan resim İbni Haldun'un "Coğrafya kaderdir" sözünü hatırlatacaktır."

Habertürk’teki “Coğrafya kaderdir!” başlıklı yazısıyla (6 Eylül 2015) Muhsin Kızılkaya:

"İbni Haldun’a aittir “Coğrafya kaderdir” sözü."

Hürriyet’teki “Coğrafya kaderdir!” başlıklı yazısıyla (4 Eylül 2019) Fuat Bol:

"İBN-İ Haldun’un bütün zamanlara hitap eden bu sözünün geçerliliği kıyamete kadar bakidir ve hiçbir toplum bundan müstesna değildir."

Sabah’taki “Coğrafya kaderdir” başlıklı yazısıyla (28 Haziran 2016) Şeref Oğuz:

"İbni Haldun böyle diyor ve Anadolu'nun jeopolitik konumuna bakınca Tunuslu bilgine hak veriyorsunuz."

Bu hataya düşen diğer yazarlardan tespit edebildiklerimiz şöyle sıralanıyor:

Zülfü Livaneli de Huzursuzluk adlı kitabında (Sf: 121) “İbni Haldun ne kadar haklıymış diye düşündüm, coğrafya kaderdir derken ne kadar haklıymış.” cümlesine yer vermişti.

 

Yorumunuzu yazınız...