“Kadınlar Susarak Giderler” Başlıklı Metin Cemal Süreya’ya Değil Candan Ünal’a Ait

Yanlış İddia

 

Cemal Süreya’ya ait sanılarak şiir formatında paylaşılan “Kadınlar Susarak Gider” başlıklı metin şu şekilde:

 

KADINLAR SUSARAK GİDER.

 

Çok uzun emekler verir,

İlişkisini yürütmek için.

Birinin kadını olmayı,

Yüreĝi, beyni, ruhu, o kadar zor kabul etmiştir ki,

Başka bir adama ait olmayı istemez.

Erkek gibi çorbanın tuzu eksik diye kavga çıkarmaz mesela.

Tam tersi konuşmamız lazım der.

Erkekler de en çok bu cümleye sinir olurlar.

Ertelenir o konuşmalar,

Maç bitimine, yemek sonrasına ve daha bir çok lüzumsuz şeyin ardına.

Ötelenir.

Kadınlar inatçıdır

Hayata tutundukları gibi,

Aşklarına da sahip çıkarlar.

Bu yüzdendir konuşup derdini anlatma isteği.

Karşı tarafı ikna edene kadar uğraşırlar.

Sonunda pes eder adam.

Bir ışık görür kadın.

Tüm derdini paylaşır.

Genellikle ne cevap alır?

Abuk subuk konuşma.

Gereksiz ve saçma gelmiştir,

Adama anlatılanlar.

Hiç de üzerinde durmamıştır.

Yine bir sıkıntı,

Tatmin edilemeden geçiştirilir.

Ve adam…

Gün gelir bunların kendisine,

Ok gibi döneceğini bilemez.

Bir kadın şikayet ediyorsa,

Yada erkeklerin değimiyle vıdı,vıdı ediyorsa,

Erkek bilmelidir ki,

O ilişkiden hala ümidi vardır kadının.

Yürütmek, birlikte yaşamak,

Sorunları çözerek mutlu olmak istiyordur.

Daha önemlisi,

O adamı hala seviyordur.

Kadın susarak gider…

En önemli detaydır.

Erkeklerin hiç anlayamadığı durum,

İşte bu kadar basittir.

O gün gelene kadar konuşan, kavga eden, tartışan kadın,

Kendini sessizliğe vermiştir.

Ne zaman ümidini o ilişkiden kestiyse,

O zaman sevgisi de yara almış demektir.

Yüreğindeki bavulları toplamıştır.

Kafasındaki biletleri almış.

Ve aslında bedeni orada durarak,

İlişkiden çıkıp gitmiştir.

Kadın gerçekten gitmişse,

Çok sessiz olmuştur ayrılışı.

Kimse hissetmeden,

Kapıları vurup kırmadan gitmiştir.

Her akşam eve geldiğinde

Kapının açıldığını gören adam,

Anlamaz ama,

Bir kadın sessizce gider.

Ne mutfağında yemek pişiren,

Ne yan koltukta televizyon izleyen,

Ne gece ruhunu kenara, koyarak yatakta sevişmeye çalışan kadın,

Artık o kadındır.

Bir kadının çığlıklarından,

Kavgalarından korkmamak gerekir.

Çünkü.

Kadının gidişi sessiz ve asildir.

 

Söz konusu metin yaygın şekilde hatalı biçimde sahipliği Cemal Süreya’ya izafe edilerek paylaşılmıştı.

 

 

 

Halbuki söz konusu metin ne bir şiir ne de Cemal Süreya’nın.

Cemal Süreya’ya ait nesir ve nazımlar arasında bu yönde bir metin yer almıyor.

Cemal Süreya’ya ait bir şiir zannedilen “Kadınlar Susarak Gider” başlıklı metin aslında Candan Ünal’a ait.

 

Kadınlar susarak giderler

Kadınlar böyle gitmez aslında gidemez. Çok uzun emekler verir ilişkisini yürütmek için. Birinin kadını olmayı yüreği, beyni, ruhu o kadar zor kabul etmiştir ki, başka bir adama ait olmayı istemez. Erkek gibi, çorbanın tuzu eksik diye kavga çıkarmaz mesela, tam tersi, konuşmamız lazım der. Erkekler de en çok bu cümleye sinir olurlar. Ertelenir o konuşmalar, maç bitimine, yemek sonrasına ve daha birçok lüzumsuz şeyin ardına ötelenir. Kadınlar inatçıdır, hayata tutundukları gibi, aşklarına da sahip çıkarlar. Bu yüzdendir, konuşup derdini anlatma isteği, karşı tarafı ikna edene kadar uğraşırlar. Sonunda pes eder adam, bir ışık görür kadın, tüm derdini paylaşır. Genellikle ne cevap alır? Abuk sabuk konuşma! Gereksiz ve saçma gelmiştir adama anlatılanlar, hiç de üstünde durmamıştır. Yine bir sıkıntı, tatmin edilemeden geçiştirilir ve adam gün gelip bunların kendisine ok gibi döneceğini bilemez.
Bir kadın şikayet ediyorsa, ya da erkeklerin deyimi ile vıdı vıdı ediyorsa; erkek bilmelidir ki, o ilişkiden hala ümidi vardır kadının. Yürütmek, birlikte yaşamak, sorunları çözerek mutlu olmak istiyordur. Daha önemlisi, o adamı hala seviyordur.

Kadın susarak gider! En önemli detaydır, erkeklerin hiç anlayamadığı durum işte bu kadar basittir. O gün gelene kadar konuşan, kavga eden, tartışan kadın, kendini sessizliğe vermiştir. Ne zaman ümidini o ilişkiden kestiyse, o zaman sevgisi de yara almış demektir. Yüreğindeki bavulları toplamıştır, kafasındaki biletleri almış ve aslında bedeni orada durarak, ilişkiden çıkıp gitmiştir. Kadın, gerçekten gitmişse, çok sessiz olmuştur ayrılışı, kimse hissetmeden, kapıları vurup kırmadan gitmiştir. Her akşam eve geldiğinde, kapının açıldığını gören adam anlamaz ama bir kadın sessizce gider. Ne mutfağında yemek pişiren, ne yan koltukta televizyon izleyen, ne gece ruhunu kenara koyarak yatakta sevişmeye çalışan kadın, artık o kadındır. Bir kadının çığlıklarından, kavgalarından korkmamak gerekir, çünkü kadının gidişi sessiz ve asildir.

 

kadinlar susarak gider

 

Trend Yayınevi’nden çıkan 2015 basımı Kadınlar Susarak Gider adlı kitabının giriş bölümünde Candan Ünal, şahsına ait satırları Cemal Süreya’ya atfedenlere şöyle tepki göstermişti:

“Aslında bir önsöz de gerekemeyecekti bu kitaba ama artık öyle bir dayandı ki bıçak kemiğe, bari anlatayım, siz de bilin dedim.

 

Şimdi bu sanal dünya, hani böyle elimizi attığımızda aradığımız her şeye ulaştığımız ve bilgi zannettiğimiz o yanlışlar var ya, onlara bozuluyor kafam. İnternette her şeyi canınızın istediği gibi yazabiliyorsunuz ve kimse bunu denetleyemediği için yazdığınızı doğru kabul ediyor birileri, yanlış doluyor insanların zihinleri.

 

Ben de ilk defa sizlerle internette karşılaştım ve yazılarımı oradan okuyarak sevdiniz ve şimdi bu ikinci kitabımın basılmasının da sebebi o internet dünyası fakat ben artık yoruldum! Pek çok yazar gibi, fikir insanı gibi, üreten herkes gibi yoruldum.

 

Yazılarımın altında başkalarının isimlerini görmekten, başka imzalarla yüzbinlerce insana ulaşmasından ve bunun doğru sayılmasından yoruldum. Hatta bu ülkenin toplumu yönlendiren bazı ünlüleri de, maalesef bu hatanın içindeler. Bu kitabın adı bambaşka bir şey olabilirdi ancak çok sevdiğim bir makalem olan ‘Kadınlar Susarak Gider’ sanal alemde büyük usta Cemal Süreya imzasıyla yayınlanınca, artık ben susamadım ve ustaya saygımdan bu hatayı düzeltmenin en radikal yolu olarak kitabın adını, bu makalemin adını koymaya karar verdim.

 

Benim aklım hâlâ, bu saygısızlığı yapan kişinin, yazılarımın altına Cemal Süreya, Can Yücel, Atilla İlhan, Mevlana diye imza atarak internet ortamında yayınlayan zihniyetlerin hangi düşünceyle bu ustaları harcadığını anlamıyor ve anlamayacak.

 

Kendi cümlelerimi, yazılarımı altında böyle büyük insanların isimleriyle bir internet sitesinde yayınlanırken gördüğümde, bu cahiller adına utanç ve kendim için büyük üzüntü duyuyorum. İnsanlar ne acı ki; bununla da kalmayıp, beğendiği şiiri veya yazıyı yine aynı yanlış imzalarla, müziklerin üzerine okuyup, bunlardan videolar yapıp, en izlenen video kanallarında yayınlayıp beğeni aldıklarında, cahilliklerinin ortaya çıktığını fark edemeyerek, bu beğeniyi kendilerine pirim zannettiklerinde, ben ancak bundan hicap duyuyorum.

 

İşte bu yüzden, çok yanlış bilinen bir yazıyı en azından böyle düzeltebileyim diye, makalemin adını da kitabın adı yaparak, kitabıma ekledim.

 

Öncelikle bu yanlışları yapmaktan çekinmeyenler ve ustaların adını bu şekilde kirlettikleri için edebiyatı yıpratan o insanlar adına tüm edebiyat ölümsüzlerinden özür diliyorum ve bu kitabı büyük usta Cemal Süreya’ya ve tüm kadınlara ithaf ediyorum…

 

Candan Ünal”

 

candan unal kadinlar susarak gider

 

Cemal Süreya ismi ve resmi ile paylaşım yapan sosyal medya profillerinin etkisiyle bu yanlış algının yaygınlaştığı anlaşılıyor.

 

 

Nilgün Bodur’un Cemal Süreya’ya ait sanarak söz konusu metni seslendirmesinin ardından işleyen yasal süreç Ali Eyüboğlu’nun Milliyet’teki “Engin Akyürek için Türkçe öğreniyorlar” başlıklı 29 Kasım 2020 tarihli yazısına şöyle yansımıştı:

Sosyal medyasından yazdıklarından anlaşılan o ki Nilgün Bodur da internetteki bilgi kirliliğinin mağduru.

Nasıl mı?

Bodur’un Instagram hesabında beş sayfada dile getirdiği derdi özetle şu: Nilgün Bodur, YouTube kanalındaki ‘Kadın susarsa tehlike vardır’ adlı videoda okuduğu ‘Kadın susarak gider’ şiirinin Cemal Süreya’ya ait olduğunu söyledi.

Yazar ve Youtuber, hakkında açılan dava sayesinde şiirin Cemal Süreya’ya değil Candan Ünal’a ait olduğunu öğrendi.

İnternetteki yanlış bilginin kurbanı olduğunu söyleyen Bodur, kendisine ulaşıp “O şiir Cemal Süreya’nın değil, benim” deyip düzeltme yapmasını beklemek yerine iki senedir kendisini ifadelere ve mahkemelere sürükleyen Candan Ünal’a bayağı sitem etti: “Hakkımdaki suçlamaları okuyunca cinayet işlemişim sandım. Canı sağ olsun. Bu arada kendisi de delil olarak ‘intihalci yazar’ haberlerimi kullanmış mahkeme dosyasında. Hırsızlığa yatkın ruh halimi ispatlamak istemiş. Ama bakın işte internet yanıltıcı değil mi? Kendisi de benim internet yanılgıma düşmüş. O da internetten öğrenmiş belli ki.”

 

Yılmaz Özdil, “Kadın” adlı kitabında (sf: 124) ve Sözcü’deki “Bir Kadın Olarak Sus!” başlıklı 31 Temmuz 2015 tarihli yazısında, Necat Kayhan Görünüm Gazetesi’ndeki “İstanbul Sözleşmesi” başlıklı 12 Ocak 2021 tarihli yazısında, Fatma Yalçınkaya Çorum Haber’deki “Kadınlar Susarak Gider” başlıklı 11 Mart 2014 tarihli yazısında bu hatalı atfı yapmışlar.

 

* Tespit: Semihat Karadağlı

 

Yorumunuzu yazınız...