Can Yücel’in Meryem Ana Hakkındaki Şiiri Nedeniyle Yargılandığı Davada Fıkra Anlatarak Beraat Aldığı İddiası Asılsız

Can Yücel’in Leman Dergisinde yayınlanan Meryem Ana konulu şiirinde kullandığı ifadeler nedeniyle yargılandığı ceza davasında savunma yapmadığı ve mahkeme başkanına fıkra anlatarak beraat ettiği iddiası doğru değildir. “Basın yoluyla kutsal değerlere hakaret” suçundan yargılandığı dava sürecinde Can Yücel, mahkeme heyetine yazılı savunma sunmuştur. Bahsi geçen yazılı savunmanın sonunda ise söz konusu fıkraya yer vermiştir. Can Yücel, yargılama neticesinde beraat almamış olup, 12 Ağustos 1999 tarihinde ölümü nedeniyle hakkındaki kamu davası 8 Kasım 1999 tarihinde düşürülmüştür. Can Yücel yönünden dava “beraat” ile değil “düşme” ile sonuçlanmıştır.

Yanlış İddia

 

Can Yücel gibi bir şair hakkında sanal mecralarda sayısız asparagas iddia ve kendisine ait olmadığı hâlde kendisine mâl edilen şiirin dolaştığı herkesin mâlumu.

Bugünkü konumuz da Can Yücel’in yargılandığı davadan fıkra anlatarak beraat aldığına yönelik bir şehir efsanesi.

1996 yılında Can Yücel’in Leman Dergisinde yayınlanan Meryem Ana konulu şiirinde dinî ve kutsal değerlere hakaret ettiği gerekçesiyle yargılandığı ceza davasında hakime bir fıkra anlatarak savunmasını yaptığı ve beraat ettiğine dair asılsız anlatı şu şekilde:

Yıl 1996.
Aylardan Eylül.
Dönemin çok beğenilen mizah dergisi “Leman”da Can Yücel’in bir şiiri yayınlanıyor.
Şöyle diyor Can Baba.

“Hep üzülüyorum kadın doğmadım diye
Kim bilir ne oyunlar oynardım erkeklere
Halt etmiş yanımda Meryem ana
Bilmezdim bile İsa’yı kimden peydahladığımı
Haksız mı çıkardım? Yoo
Sanki erkek takımı o kadar erkek
Ve Allah’ına kadar o kadar hırt ki…”

Vay sen misin bunları yazan.
Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığı, “Halt etmiş yanımda Meryem ana” ve “Bilmezdim bile İsa’yı kimden peydahladığımı” mısralarıyla, dinlerce kutsal sayılan Meryem ana ve İsa peygamberin alaya alındığını iddia ederek Can Yücel hakkında dava açıyor.
Şairin 1 ile 2 yıl hapsi isteniyor.

Aradan aylar geçiyor.
Can Yücel Beyoğlu 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde sanık sıfatıyla hakim karşısına çıkıyor.
Hakim iddianameyi okuyup, Can Yücel’den savunmasını istiyor.
Can baba hakime, ” savunma yapmayacağım ama size bir fıkra anlatacağım” diyerek, fıkrayı anlatmaya başlıyor.

“İstanbul’un eski bir semtinde, hali vakti yerinde, iyiliksever bir musevi vatandaş yaşıyormuş.
Mahallede tüm yoksullara yardım ediyor, herkesin derdiyle ilgileniyormuş. 
Ancak çocuğu olmuyormuş. 
Karısıyla konuşup mahalleden bir kız çocuğunu evlatlık edinmişler.
Ona anne baba olmuşlar, okula yazdırmışlar.
Ama kız 17 yaşına geldiğinde hamile kalmış. 
Üstelik karnındaki çocuğunun babasını bir türlü söylememiş. 
Baskılar artınca da “beni üvey babam kirletti.” demiş.
Bizim Musevi vatandaş ne kadar “hayır” dese de kimseyi inandıramamış.
Günlerce sokağa da çıkamamış.
Ve bu karalamayı onuruna yediremediği için intihar etmiş.

Öbür dünyada melekler tarafından sorgulanırken, bir köşeden Tanrı sorgulamayı izliyormuş.
Bizim Musevi vatandaş ağlamaktan sorulara yanıt veremiyormuş.
Bunu gören Tanrı araya girmiş.
‘Sevgili kulum seni intihar edecek kadar yaralayan ve bu kadar ağlatan olay nedir?’
Musevi vatandaş ağlamayı kesip konuşmaya başlamış.
‘Yüce Rabbim, ben kimseye kötülük yapmadım, aksine herkese iyilik elimi uzattım. O kıza baba oldum, evime aldım. Bana bu iftirayı neden attı. Bunu kabullenemiyorum.’
Tanrı derin bir ah çekmiş ve şöyle demiş.
“Seninki de bir şey mi sevgili kulum. Bana Meryem ile ilgili öyle bir iftira attılar ki, 2000 yıldır üzerime atılan bu lekeyi silemiyorum. O yüzden üzülme seni cennetime alıyorum.”

Fıkra bitince Can Yücel “söyleyeceklerim bunlar hakim bey” diyor.
Hakim hafif bir tebessümle Can Baba’ya bakarak, kararını açıklıyor.
“Beraat.”

Gelelim gerçeklere…

Eski Millî Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel’in oğlu Can Yücel’in Leman Dergisinde Meryem Ana konulu bir şiirinin yayınlandığı ve bu şiirde kullandığı ifadeler nedeniyle yargılandığı iddiası doğru. Ancak, Yücel’in savunma yapmadığı, bunun yerine mahkeme başkanına fıkra anlattığı ve beraat ettiği iddiası asparagas. Can Yücel’in savunma dilekçesinde bir fıkra aktardığı ise doğru.

Sırasıyla aktaralım:

Can Yücel’in “Leman” Dergisinin 22 Eylül 1996 tarihli 254. sayısında yayınlanan “Kadın diye bir şiir” başlıklı şiiri şöyle:

KADIN DİYE BİR ŞİİR

Hep üzülüyorum kadın doğmadım diye

Kim bilir ne oyunlar oynardım erkeklere

Halt etmiş yanımda Meryem ana

Bilmezdim bile İsa’yı kimden peydahladığımı

Haksız mı çıkardım? Yoo!

Sanki erkek takımı o kadar erkek

Ve Allahı’na kadar o kadar hırt ki.

Can Yücel’in bahse konu şiirindeki “Halt etmiş yanımda Meryem Ana” ve “Bilmezdim bile İsa’yı kimden peydahladığımı” dizeleriyle kutsal sayılan Meryem Ana ve İsa Peygamberin alaya alındığı düşüncesiyle kamuoyunda tepki oluşur.

Oluşan tepki neticesinde Can Yücel ve bu şiiri yayımladığı için derginin sorumlu yazı işleri müdürü Kutlu Esendemir hakkında Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın düzenlediği 26.11.1996 tarihli iddianamesiyle “Leman” mizah dergisinde yayımlanan bir şiirinde dince kutsal sayılan değerlere hakaret ettiği gerekçesiyle ceza davası açılmıştı. İddianamede Yücel’in Meryem Ana ve Hz. İsa konulu şiirinde kullandığı ifadeler nedeniyle “basın yoluyla kutsal değerlere hakaret” suçundan 1 yıldan az olmamak üzere 2’şer yıla kadar hapis ile cezalandırılması istenmişti. İddianamenin kabulüyle birlikte bahsi geçen ceza davası Beyoğlu 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başlanmıştı. Davada Can Yücel’in vekilliğini Polat Sabuncu üstlenmişti.

Yücel’in avukatı Sabuncu’nun aktardığına göre mahkemenin 25 Şubat 1997 tarihindeki duruşmasına Can Yücel sözlü savunma yerine yazılı savunma vermek istemiş ve hakkındaki suçlamaları reddettiği kendi imzasını taşıyan iki sayfalık dilekçeyi mahkemeye sunmuş. Dilekçesinin sonunda ise “İfademi kabul buyurulursa bir fıkra ile sona erdirmek istiyorum” diyerek bahsi geçen fıkrayı yazılı olarak aktarmış.

Can Yücel’in mahkeme başkanlığına sunduğu savunma metni şu şekildeydi:

BEYOĞLU 2. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ SAYIN YARGIÇLIĞINA

Dosya No. 1996/1445

Konu: Yazılı savunmamdır.

Ben bu dava konusu olan “KADIN OLAYDIM” adlı şiiri şu şiir fikriyle yazdım: bugünkü dünyanın dolayısıyla memleketimizin kötü halinden, bozuk düzeninden ataerkil toplum düzenini sorumlu tutmakla kendimi haklı görüyorum. Ataerkil toplum bizde babaerkil topluma dönüşmüştür. Erkeklerin, bu sorumlu erkeklerin yerine kadınların yönetime ağırlık hatta el koymasında yarar görürüm. Tabii kadından kasdım Tansu Çiller değil… Bu şiiri erkek yönetiminden, kendim de dahil, sıkıldığım için ve o maksatla kaleme aldım. Yoksa ne mukaddes kitaplara, ne peygamberlere, ne dini hislere hakaret, tezyif ve de onlarla alay etme kasdım vardır. Şimdi de yok.

Şimdi dava konusu şiiri bir okuyalım:

KADIN DİYE BİR ŞİİR

Hep üzülüyorum kadın doğmadım diye

Kim bilir ne oyunlar oynardım erkeklere

Halt etmiş yanımda Meryem ana

Bilmezdim bile İsa’yı kimden peydahladığımı

Haksız mı çıkardım? Yoo!

Sanki erkek takımı o kadar erkek

Ve Allahı’na kadar o kadar hırt ki.

Sayın savcı, ana fikrini ve maksadını yukarıda izah ettiğim şiirin şu iki, mısrasında suç unsuru bulmuş:

Halt etmiş yanımda Meryem ana

Bilmezdim bile İsa’yı kimden peydahladığımı.

Önce suç ithamına temel olan sözcükleri ve kullanılışlarını ele alalım; ilki “Halt etmiş yanımda” ibaresi. Halt etmiş yanımda ister Meryem ana, ister bir başkası olsun, bir kıyaslama karşılaştırma maksadıyla konuşma dilinde kullanılan bir söylemdir. “Halt etme” sözünden hareket ederek bu kıyaslama yolundaki kullanılışında söz konusu yasa maddesi çerçevesinde bir suç aramak yanlıştır. “Peydahlama” fiiline gelince bu “peydah olmak” kökünden gelmekte olup “ortaya çıkmak” anlamına gelir. “Peydahlamak” ise yine aynı kökten gelerek “ortaya çıkarmak” anlamında yine konuşma dilinde kullandığımız bir söylemdir.

Kaldı ki Meryem Ana, tek tanrılı bütün kutsal kitaplarda bir peygamber değil sadece bir azizedir. İsa peygamberin zikredilişine gelince bu mısrada sadece dolaylı olarak anılmaktadır. İsa peygamber burada hedef değildir; sadece Meryem Ana azizesine atfedilen eylem yani onu babasız dünyaya getirmesi inancı dolayısıyla değinilmektedir. Şiir tümüyle değerlendirildiğinde İsa peygambere ve azize Meryem Ana’ya yönelik herhangi bir hakaret tezyif, aşağılama bir yana herhangi bir eleştiri bile söz konusu değildir. Amaç erkek egemen toplum düzenini eleştirmektir.

Kuran’ı Kerim, İslamiyetçin son tek tanrılı din olması noktasından hareket ederek kendisinden önceki tek tanrılı kutsal kitapları ve içeriklerini ve onlarda zikredilen peygamberleri de bütün bu dinlerin muhassalası, birleşimi olarak ortaya koyma kaygısı gütmüştür.  Yoksa kendisinden başka olan dinlerdeki esasları olduğu gibi kabul ettiği söylenemez. İslamiyette Cenab-ı Allah her şeyden münezzeh yani arınmış, ne yerde ne gökte bulunan apayrı bir mevcudiyettir. İslam mantığında Cenab-ı Allah’ın Cebrail vasıtasıyla da olsa yeryüzüne inip Meryem Ana ile düşüp kalkması tasavvur bile edilemez. Bu bakımdan bu davanın İslam çoğunluğunun bulunduğu bir ülkede değil de Vatikan hukukuna göre açıldığı şüphesi ister istemez uyanmaktadır. Yine de söylüyorum, dava konusu şiir erkek egemenliğine karşı yazılmış bir şiirdir. İddianamede suç unsuru görülen beyitteki sözler asla bu madde anlamında hakaret, tezyif ve alaya alma kasıt ve maksadıyla kullanılmamıştır. Olsa olsa bu şiirin gerçek maksadını, fikrini belirtmek için semboller olarak Meryem Ana ve İsa Peygamber’e değinilmiştir.

İfademi kabul buyurulursa bir fıkra ile sona erdirmek istiyorum:

Bir Rum mahallesinde Nik Baba diye anılan çok hayırsever, yaşlıca bir zat varmış. Bütün mahallece sayılan sevilen, duasında, ibadetinde birisiymiş. Komşu evdeki karı-koca hastalıktan üst üste ölünce yetim kalan on bir yaşındaki kızlarını Niko Baba insaniyet namına kalabalık ailesinin içine almış. Gün geçip kız büyüyüp serpilince, kızışınca bakkalın çırağıyla yatıp kalkıp karnını şişirmiş. Üstüne varılınca da “Niko Baba’dan hamile kaldım” deyivermiş. Bunun üzerine mahalle Niko Baba’ya yüz çevirmiş. Adamcağız da kahrından ölmüş. Zaten bütün yaşamıyla cennetmekân olduğu için cennete göçmüş. Öbür cennetlikler hurilerle oynaşır, zemzem sularıyla abdest alır, hurmalar yerken Niko Baba bir köşede kahrından hâlâ boynu eğik oturur dururmuş. Tanrı bu hali yukarıdan görünce “çağırın o kulumu buraya” demiş.  Niko Baba da kahırlanmasının nedenini anlatınca Tanrı şöyle buyurmuş: “Hiç kahırlanma kulum, 2000 yıl önce Meryem Ana diye bir fani ile düşüp kalktığıma dair benim hakkımda da bir dedikodu çıkardılar, o zaman bu zaman hâlâ bu dedikoduyu temizleyemedim!.”

Sayın yargıcı ve sayın savcıyı saygılarımla selamlarım.

Sanık: Can YÜCEL

(İmza)

Ancak sanık Can Yücel, şehir efsanesi anlatısında dile getirildiği üzere bu fıkrayı sözlü olarak anlatmamış, yazılı olarak sunmuştur. Fıkralı savunma sonrasında ise beraat etmemiştir.

Beyoğlu 2. Asliye Ceza Mahkemesinde görülen davada hukuk, ilahiyat ve edebiyat fakülteleri öğretim üyelerinden oluşan üç kişilik bir bilirkişi kurulundan rapor alınmasına karar verilmiş. Dava sürerken, bilirkişi kurulu raporunu henüz dosyaya sunmadan,  Can Yücel’in 12 Ağustos 1999 tarihinde ölümü nedeniyle kamu davasının düşürülmesine 8 Kasım 1999 tarihinde karar verilmiş. Yani Can Yücel yönünden dava “beraat” ile değil “düşme” ile sonuçlanmıştır.

Yapılan gazete arşiv çalışması da Polat Sabuncu’yu doğrulamaktadır. Hakkında açılan ceza davası hakkında haberler gazete arşivlerinde yer alan Can Yücel’in iddia edilen beraati hakkında herhangi bir ize rastlanamamıştır.

 

 

1998 yılında bir şiirinde Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e hakaret ettiği gerekçesiyle hakkında açılan davada Ankara 14. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılanan şair, 1 yıl 2 ay hapse mahkum edilmesine tepkisini gazetecilere şu şiirle dile getirdi:

‘‘Ne yorum, ne forum

Yarın belki konuşurum

Öyle gitti ki durum

Soru sorana korum’’

 

can-yucelden-hapis-cezasina

 

Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Can Yücel hakkındaki hapis cezası hükmünü “cezanın ertelenmesi gerektiği” görüşüyle bozmuştu.

 

Can Yücel’in Meryem Ana Hakkındaki Şiiri Nedeniyle Yargılandığı Davada Fıkra Anlatarak Beraat Aldığı İddiasını Paylaşan Yazarlar

Bu şehir efsanesini gerçekvari bir yaklaşımla okurlarına sunan yazarları incelediğimizde karşımıza tek bir yazar çıkıyor:

 

Yorumunuzu yazınız...