Bir “Can Dündar Şiirleri” İncelemesi

Can Dündar, Ozguruz20.org adlı internet sitesinde yayınlanan “Web devlerine çağrı” başlıklı 4 Mayıs 2020 tarihli yazısında, hayatında hiç şiir yazmadığını, atfedilen şiirlerin aslında kendisine ait olmadığını belirterek bu yanlış bilgiyi düzeltmek ve kendisine isnat edilen şiirleri sildirmek için çabaladığını belirtmişti. Can Dündar’ın köşe yazılarının şiir sanılarak ya da şiir formatına sokularak paylaşıldığı ya da Can Dündar’ın geçmişte birkaç şarkı için söz yazdığı bilinmektedir. Can Dündar’ın hiç şiir yazmadığı ve şair olmadığı beyanı ışığında -şiir sanılan köşe  yazısı metinleri haricinde- sanal alemde paylaşılan dizelerin kendisine ait olmadığının kabulü gerekecektir. 

 

Daha önce Can Dündar’a ait olduğu hâlde Can Yücel’e mâl edilen “Her Gün Bayram” başlıklı yazıyı konu edinmiştik. Bu defa ise Can Dündar’a yanlışlıkla atfedilen şiirleri konu edineceğiz.

Malumunuz, sanal alemde Can Dündar’a atfedilen birçok şiir mevcut. Google’da “Can Dündar Şiirleri” şeklinde bir arama yaptığımızda 6.200 sonuçla karşılaşıyoruz. (“Can Dündar” aramasının popülaritesine bağlı olarak son yıllarda bir düşüş yaşansa da) özellikle 2008-2012 arası dönemde Google’da kayda değer ölçüde “Can Yücel şiirleri” araması yapıldığını Google Trends vasıtasıyla görebiliyoruz.

 

can dündar şiirleri
Google Trends analizi, “Can Dündar şiirleri” aramasının (özellikle 2008-2012 arasında) kayda değer arama hacmine sahip olduğunu ortaya koyuyor

 

can dündar şiir arama
Google’un “Can Dündar şiir” aramasına ilişkin önerileri

 

Tüm bu şiir atıflarının temel bir sorunu var: Şiir olduğu iddiasıyla paylaşılan metinler Can Dündar’ın köşe yazılarından ya da yanlışlıkla Dündar’a atfedilen dizeler. Çünkü, Can Dündar hayatında hiç şiir yazmadığını ikrar ediyor.

 

Can Dündar: “Ben Hayatımda Şiir Yazmadım”

Can Dündar, Ozguruz20.org adlı internet sitesinde yayınlanan “Web devlerine çağrı” başlıklı 4 Mayıs 2020 tarihli yazısında, hayatında hiç şiir yazmadığını, atfedilen şiirlerin aslında kendisine ait olmadığını belirterek bu yanlış bilgiyi düzeltmek ve kendisine isnat edilen şiirleri sildirmek için çabaladığını belirtmişti.

Dündar’ın yazısından ilgili satırlar şöyleydi:

“Sevgili dostlar,

 

Google’a “Can Dündar şiirleri” yazarsanız, karşınıza birtakım siteler ve onlarca şiir çıkıyor. İşin komik yanı şu ki, ben hayatımda şiir yazmadım. Bir süre tek tek sitelere mektup yazarak bu hatayı düzeltmekle, “şiir”leri sildirmekle uğraştım. Sonunda baş edemeyip bıraktım. “Madem web dünyası şairliğimde ısrar ediyor, direnmeyeyim” dedim. Ancak web denilen okyanusta, benim “şairliğim”den daha vahim örnekler var.”

 

“Dileyelim web devleri de yalanla mücadeleye katılsın ve salgın sonrası beklenen büyük değişim, sağlıklı iletişimin de önünü açsın…  Beni de şiir yazmadan şair olmaktan kurtarsın.
(Bu arada; bir teyit sitesinden, Mark Twain atfedilen sözün ona ait olmadığını öğrendim; onu da belirteyim.)

 

can dündar hiç şiir yazmadım
Can Dündar’ın hayatında hiç şiir yazmadığını belirttiği yazısından ilgili bölüm

 

Hayatında hiç şiir yazmadığını, haliyle internette kendisine isnat edilerek paylaşılan şiirlerin kendisine ait olmadığını bizzat kendi sesinden de duymak isteyenler için:

 

 

Can Dündar’ın Şiir Sanılan Köşe Yazıları

Öte yandan, nazımla nesiri ayırt edemeyen şiir severler de mevcut. Can Dündar’ın köşe yazılarının şiir sanılarak ya da şiir formatına sokularak paylaşıldığına da şahit oluyoruz.

Örneğin, popüler bir şiir sitesinde Can Dündar’a ait şiirler bölümünde yer alan 38 başlığın çoğunun aslında bir köşe yazısı olduğunu görüyoruz.

 

can dündara ait sanılan şiirler
Antoloji.com adlı şiir sitesinde Can Dündar’a ait olduğu iddiasıyla kayda değer sayıda başlığın yer aldığı görülmektedir.

 

Can Dündar’ın köşe yazısından şiir formatına sokularak paylaşılan metinlere örnek olarak “Ömür” başlıklı şiir gösterilebilir. Bahse konu dizeler her ne kadar dizeler halinde paylaşılsa da Dündar’ın Sabah Gazetesinde 16 Haziran 1999 tarihinde yayınlanan “Ödünç hayatlar” başlıklı yazısındaki bir bölümden alıntı.

Bahse konu dizeler ve Dündar’ın adı geçen yazısındaki satırları şöyleydi:

Ömür

Gözümüz saatte söyleştik hep,
Koşuşur gibi seviştik, yarışır gibi çalıştık.
Hep yetişecek bir yerler vardı

Aranacak adamlar, yapacak isler..
Bir sonraki günü telası bir öncekine bulaştı..
Başkalarının hayati bizimkini aştı.

Kör karanlıkta çalar saat sesi yerine
Kuşluk vakti, kızarmış ekmek kokusu
veya yavuklu busesiyle uyanma düşlerini
Ha babam erteledik.
20’li yaslardayken 30’lara kurduk saatin alarmını
30’larımızda 40’lara, belki sonra 50’lere..

Lakin öyle karmaşık kurgulanmış ki hayat,
Kuşlukta uyanma fırsatı sunduğunda size,
Artık uyku girmez oluyor gözlerinize..

Doyasıya söyleşmek,
Telaşsız sevişmek için bol zamana
kavuştuğunuzda,
Söyleşecek, sevişecek kimsecikler kalmıyor
yanınızda..

Özenle sakladığınız bir sari lira gibi
ömrünüz;
Vakit gelip sandıktan çıkardığınızda,
Birde bakıyorsunuz ki,
Tedavülden kalkmış.

Can Dündar’ın Sabah Gazetesinde 16 Haziran 1999 tarihinde yayınlanan “Ödünç hayatlar” başlıklı yazısından ilgili bölüm ise şöyle:

“Yaşamak değil/Beni bu telaş öldürecek” dediği gibi şairin; o telaşla, bırakın Paris yolunda ılık rüzgârlara taratmayı saçlarımızı, sevdiğimizle doyasıya bir sohbet bile edemedik biz…

Gözümüz saatte söyleştik hep, koşuşur gibi seviştik, yarışır gibi çalıştık. Hep yetişilecek bir yerler vardı, aranacak adamlar, yapılacak işler…

Bir sonraki günün telaşı, bir öncekinin terine bulaştı; başkalarının hayatı, bizimkini aştı.

Kör karanlıkta çalar saat sesi yerine, kuşluk vakti, kızarmış ekmek kokusu veya yavuklu busesi ile uyanma düşlerini hababam erteledik.

20’li yaşlardayken 30’lara kurduk saatin alarmını, 30’larımızda 40’lara, belki sonra 50’lere…

Lakin öyle yanlış kurgulanmış ki hayat, kuşlukta uyanma fırsatını sunduğunda size, artık uyku girmez oluyor gözlerinize…

Doyasıya söyleşmek, telaşsız sevişmek için bol zamana kavuştuğunuzda, söyleşecek, sevişecek kimsecikler kalmıyor yanınızda…

Özenle yarına sakladığınız bir sarı lira gibi ömrünüz; vakti gelip sandıktan çıkardığınızda bir de bakıyorsunuz ki, tedavülden kalkmış…”

 

Can Dündar’ın köşe yazıları için “şiir gibi yazı” şeklinde niteleme kullananlar olsa da -dizelere ayrılmamış hâlde paylaşılan- şiir sayılamayacak örneklerden sıralayacak olursak;

  • Olgunluk” başlığıyla paylaşılan ve şiir sanılan metin Hürriyet Gazetesindeki “Bugün benim doğumgünüm” başlıklı 26 Kasım 2011 tarihli köşe yazısından
  • Aşk budur!” başlıklı metin, Milliyet Gazetesindeki “Aliye ile Ramazan” başlıklı 26 Haziran 2001 tarihli yazısından
  • Aceleye Gerek Yok Ki…” başlıklı metin, Dündar’ın 2003 yılından “Ruhumuz Arkada Kaldı” başlıklı yazısından
  • Keşke” başlıklı metin, Milliyet’teki “Keşke…” başlıklı 3 Kasım 2002 tarihli yazısından
  • Ödünç Hayatlar” başlığıyla paylaşılan şiir sanılan metin, Sabah Gazetesindeki 16 Haziran 1999 tarihli aynı başlıklı yazısından
  • Kadınım” başlığıyla şiir olduğu iddiasıyla paylaşılan metin Can Dündar’ın “Yârim Haziran” adlı kitabında “Kadınım” alt başlıklı yazısından
  • 40 Yaş Erkeği” başlıklı metin, Milliyet’te 31 Temmuz 2004’te yayınlanan aynı başlıklı yazısından
  • Eğer” başlıklı şiir sanılan metin, Milliyet’teki “Eğer…” başlıklı 13 Şubat 2003 tarihli yazısından
  • Dost” başlıklı metin, Milliyet’teki “Bir dost” başlıklı 15 Temmuz 2001 tarihli yazısından
  • Bahar Gelme Üstüme” başlıklı metin, Milliyet’teki “Bahar gelme üstüme!..” başlıklı 3 Mart 2002 tarihli yazısından
  • Özleme Dair” başlıklı metin, Milliyet’teki “Özleme dair” başlıklı 16 Şubat 2002 tarihli yazısından

 

 

Can Dündar Şiir Olmasa Da Şarkı Sözleri Yazmıştı

Can Dündar, her ne kadar şiir yazmadığını belirtse de geçmişte şarkı sözü yazdığı biliniyor.

Can Dündar, Ayşegül Aldinç’in “Nefes” adlı albümünde yer alan “Ağıt” adlı parça için Yunan sanatçı Haris Alexiou’nun “Romance” adlı bestesine Türkçe söz yazmıştı.

Bahse konu sözler şöyle:

Aç Gözlerini

En sevdiğin elbiseni giydim
Bu gece kokunu sürdüm
Solgun yüzünü okşadım
Sessizce saçlarından öptüm
Yazdığın mektupları okudum
Kana kana su içer gibi
Plaklarını çaldım ah!
En çok o şarkıda özledim seni.

Issızlık kapıyı çaldı, açmaya korktum
gece yarısı
Şehir uykuya daldı, baktım dışarıya
katran karası
Rüzgar telaşla kokunu getirdi bana
aldım koynuma
Buseni hafızamdan koparıp
iliştirdim dudaklarıma
Üşüdüm karanlıkta
Tenine dokundum hissetsin diye
Aç gözlerini

Erguvanlarına su verdim
İçerken benimle konuştular
Yastığını okşadım, kokladım
Anılar uçuştular
Soluğun saçlarımı yaladı sanki yine
bir meltem gibi
Teninin kokusu karıştı kokuma
Yakıştılar

Boğuldum karanlıkta
Yanı başımdasın benden çok
uzaklarda
Ellerimi tut dokun bana
Aç gözlerini.

Attım kendimi caddelere
Yeşil ceketin sardı beni
Yürüdüm üstüne karanlığın korkusuz
Tuttum ellerini.

 

 

***

Can Dündar’ın, Tarkan’ın albümünde yer alması planlanan “Öteki” adlı parçanın sözlerini yazdığı basına yansımıştı.

Öteki​

Sürgünüm arsızım
Evvel açmışım.
Hep başına buyruk
Yapayalnızım.
Firarım ebedi ah,
Göçte mekansızım
Ne zamand​ır bilsem,
Yaralıdır kanad​ım.

Kök salamam sana
Yele aşığım.
Gökyüzüne vurgun,
Barınaksızım,
Canım yansa bile ah,
İlle hizasızım.
Teslim olmadım hiç ah,
İçten içe kanadım.

Sınırlarınız sıkar, sarar yüreğimi…
Yasaklarınız yarar bileğimi…
Bilirim yüksektir erken açmanın bedeli
Yine vazgeçemem, canım çeker; ötekiyim ben…

Dize gelemem ah, şeytan dürter; ötekiyim ben…

Yan demeyin bana
Dayanıksızım,
Hiç cana kıymadım
Çakar almazım
Kalemi kırsalar ah,
Susmam isyandayım
Aykırı kokulu ah,
O yasak meyvayım

S​ın​ırlar​ım​ız sıkar,sarar yüreğimi…
Yasaklar​ın​ız, yarar bileğimi…
Bilirim yüksektir​ ​erken açmanın bedeli
Yine vazgeçemem, can​ım çeker, ötekiyim ben…
Dize gelemem ah, şeytan dürter, ötekiyim ben…​”

***

Ayrıca, Can Dündar’ın Sibel Bilgiç’e hediye ettiği öne sürülen şarkı nakaratı ise şu şekildeydi:

 

Yazın ben, kışın bendim
Bilmedin bilmedin
Kavgada taşın bendim
Bilmedin bilmedin.

***

İlaveten, Can Dündar, Ahmed Arif’in yazdığı “Adiloş Bebe” şiirini Moğollar adlı müzik grubuyla birlikte güncellemişti.

 

Can Dündar’a Ait Olduğu İddiasıyla Paylaşılan Şiirler

Can Dündar’ın hiç şiir yazmadığı ve şair olmadığı beyanı ışığında -köşe yazılarından satırların şiirleştirilmesi haricinde- sanal alemde paylaşılan dizelerin kendisine ait olmadığının kabulü gerekecektir. Ancak, Can Dündar hayatında şiir yazmadığını söylediği hâlde çeşitli şiir sitelerinde, forumlarda, sözlüklerde, sosyal medya paylaşımlarında kendisine ait olduğu iddiasıyla birçok şiirin yer aldığını görüyoruz.

İddia edilenin aksine Can Dündar’a ait olmadığını tespit ettiğimiz şiirler şu şekilde:

***

Can Dündar’ın sanılan “İyi Düşünün” başlıklı şiir aslında Jacques Prevert’e aittir.

İyi Düşünün

İyi Düşünün
Bu yılınızı iyi geçirdiniz mi?
Sağlıklı olduğunuz için hiç sevindiniz mi?
Bu yıl hiç gün ışığı ile uyandınız mı?
Kaç kez güneşin doğuşunu izlediniz?
Bir neden yokken kaç kişiye hediye aldınız?
Kaç sabah yolda bir kediyi okşadınız?
Bu yıl yeni doğmuş bir bebek parmağınızı sıkıca tuttu mu hiç?
Ve siz onu hiç kokladınız mı?
Yaz gecelerinde ne çok yıldız olduğuna hiç şaşırdınız mı?
Kendinize bu yıl kaç oyuncak aldınız?
Kaç kez gözlerinizden yaş gelinceye kadar güldünüz?
Yaşlı bir ağaca sarıldınız mı bu yıl?
Çimlere uzandığınız oldu mu?
Çocukluğunuzdan kalan bir şarkıyı söylediniz mi hiç?
Hiç suda taş kaydırdınız mı bu yıl?
Kaç kez kuşlara yem attınız?
Bir çiçeği dalındayken kokladınız mı?
Bu yıl kaç kez gökkuşağı gördünüz?
Ya da hediye alan bir çocuğun gözlerindeki ışığı?
Kaç kez mektup aldınız bu yıl?
Eski bir dostunuzu aradınız mı hiç?
Kimseyle barıştınız mı bu yıl?
Aslında mutlu olduğunuzu kaç kez farkettiniz bu yıl?
İyi bir yılın, bunlar gibi birçok “küçük şeye”e
bağlı olduğunu hiç düşündünüz mü bu yıl?
Yayılın çimenlerin üzerine….. Acele edin….
Er veya geç… Çimenler yayılacak üzerinize…

***

Adı Yalnızlık

Gölgen gibidir yalnızlık
Gecenin ıssızlığı karanlığı gibi
Boş ve soğuk
Sarılırsın ararsın yoktur çaresi
Adı yalnızlık
Yazılmıştır bir kere
Yiğit olsan da büker bileği
Cesur olsan da sızlatır yüreği
İçindedir sevgi,
İnsanın tek dileği
Ateşten gömlek misali

***

Hiç

Hiç Bir insani unutmak,
bir insandan vazgeçmek,
bir insani hayatindan sonsuza kadar çikartmak zorunda
kaldin mi hiç?
Hani ölmüs gibi,
hani uzatsan da elini tutamayacagini bilmek gibi,
her an kapindan içeri gülümseyerek girecegini bekleyip
ama aslinda hiç gelemeyecegini de bilmen gibi.
Ne zor sey degil mi ölmedigini bilmek,
ama ölmüs gibi ulasilmaz olmasi artik o insanin sana,
ne kadar katlanilmaz bir gerçek degil mi
sen hala bu kadar sevgili iken?
Özlemek,
bu kadar özlemek,
etini kemigini yakarcasina özlemek…
çok kötü degil mi?
Bu kadar özleyip onu görememek,
ona dokunamamak,
onu isitememek,
artik sonunun “Pi” hali degil mi?
Biliyorsun degil mi?
Ne kadar umutsuz bir arayistir o,
kalabalik caddede geçen binlerce yüze bakmak
belki bir kez daha görebilmek için o yüzü,
belki biraz önce geçti bu kaldirimdan diye düsünmek,
belki su an arkamda yürüyen insanlarin içinde bir
yerde demek,
belki su an üzerimdedir gözleri diye paranoyalar
yasamak
ne zordur degil mi?
Ne kadar eritir insani farketmeden.
Sende biliyorsun degil mi bunlari.?
Bir sinema koltugunda sende iki kisi gibi oturdun mu
hiç?
Hiç iki kisi gibi zevk aldin mi bir konserden yalniz basina.
Güzel bir kafe kesfettiginde,
güzel bir film seyrettiginde,
güzel bir sarki dinlediginde
güzellikleri oraninda eksik kaldiklarini hissettin mi
paylasamadigin
için
onunla.
Bir barin kalabaliginda hiç yarim vücudunla sallandin
mi ortada?
Hiç iki kisilik beyninle yarim insan olabildin mi?
Baktiginda aynana sadece yüzünün bir yarisini gördügün
oldu mu hiç?
Sana hayatindaki en büyük yoksunlugu yasatandan
nefret edemedigin zamanlar oldu mu hiç?
Gözünün içine baka baka kolunu bacagini kesen bir
insanin yüzüne
sevgi dolu bir gülümseme ile bakabildigin zamanlar
oldu mu hiç?
Hayatta inandigin bütün degerlerini altüst eden
birisine ask siirleri
yazabildin mi?
Onu içinde korumanin seni yok etmek oldugu zamanlara
feda oldun mu hiç?
İçinde aglayan çocuga umut sarkilari söyleyemedigin,
özlemini,
susuzlugunu,
açligini gideremedigin zamanlar oldu mu hiç?
Kanayan yarasini gördügün
ama merhem olamadigin zamanlar.
Gücünün,
hani o tanrisal gücünün
bir çocugun aglamasini susturamayacak kadar oldugunu
gördügün zamanlar
oldu mu hiç?
Hiiiiiiiç….
Hiiç…
hiç…
bir hiç…

***

 

Kendisine atfederek şiir paylaşanların bilgisine…

 

Yorumunuzu yazınız...