Yeni Şafak Gazetesi Tarafından Ortaya Atılan Atatürk’ün İsmet İnönü Tarafından Zehirlendiğini Belgelediği İddia Edilen Mektuplar Düzmece Görünüyor

Atatürk’ün vefatının üzerinden 77 yıl geçtikten sonra yeni belgelere ulaştığını iddia eden Yeni Şafak Gazetesi’ne göre Atatürk zehirlenerek öldürülmüştü ve bu suikast İsmet İnönü tarafından tezgahlanmıştı. Halbuki Yeni Şafak’ın bu iddiası başarısız bir komplo teorisi oluşturma çabasından başka bir şey değildi. Yeni Şafak Gazetesi’nin iddialarına dayanak olarak gösterdiği ve hangi arşivden aldığını ortaya koyamadığı mektuplarda, 1962 tarihli mektupta 2009 yılında piyasaya sürülen yazı tipinin kullanılması, mektuplarda kullanılan dilin yazıldığı dönemden ziyade günümüz Türkçesini yansıtması belgelerin gerçekliği hakkında büyük kuşku uyandırmıştır.

 

İbrahim Karagül’ün genel yayın yönetmenliğini üstlenmesinin akabinde komplo teorisi fabrikasına dönüşen ve eski günlerini mumla aratan Yeni Şafak Gazetesi, 6 Nisan 2015 tarihinde yayınladığı “Atatürk’ü böyle zehirlediler“, “43 şişe Kinin verilir mi” ve “Belgeler kayboldu” başlıklı yayınlarında Atatürk’ün 57 yaşında suikast sonucunda vefat ettiği ve bu suikastın aralarında İsmet İnönü ve Kasım Gülek’in de bulunduğu CHP’nin önde gelen isimleri tarafından organize edildiğini iddia etmişti. Yeni Şafak ayrıca, “Atatürk zehirlendi” tartışmalarının, 20 yıl sonra devletin zirvesindeki bazı isimlerin başını ağrıtacak ve ölüm tehditlerine bile sebep olacak şekilde yeniden gündeme geldiğini gösterdiğini öne sürmüştü.

 

Yeni Şafak Gazetesi’nin 6 Nisan 2015 tarihli “Atatürk’ü böyle zehirlediler” manşeti

 

Yeni Şafak Gazetesi tarafından bu iddiaya dayanak olarak hangi kaynaktan alındığı hangi arşivden elde edildiği belli olmayan ve üzerinde montaj yapıldığı oldukça belirgin olan 3 adet mektup gösterilmiştir:

  • Dahiliye Vekili Şükrü Kaya tarafından İsmet İnönü’ye iletildiği iddia edilen 30 Haziran 1938 tarihli mektup
    • Mektupta CHP’li eski İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’nın İsmet İnönü’ye Atatürk’ün yanına yerleştirilmiş doktorun ‘görevini layıkıyla yaptığından’ bahsettiği, “sizleri yakında Cumhurreisi olarak göreceğiz” dediği iddia ediliyor.
  • CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek’in CHP’li Hıfzı Oğuz Bekata’ya gönderdiği iddia edilen 26 Şubat 1959 tarihli mektup
    • Mektupta Kasım Gülek’in “Atatürk’ün zehirlendiğine ilişkin raporu” başkalarıyla paylaştığı için Hıfzı Oğuz Bekata’ya tepki gösterdiği, “Bu konu seni de beni de aşar, altından kalkamayız. Sen de altında kalırsın ben de. Birileri de altında kalır. Geçmişte yapılan hataları telafi etmemizin ihtimali dahi olmadığını iyi bilmektesin” dediği ve MİT’ten önceki istihbarat kuruluşu olan MAH tarafından Bekata’nın “işinin bitirileceği” yönünde gözdağı verdiği iddia ediliyor.
  • CHP Genel Sekreter Yardımcısı Doktor Lebit Yurdoğlu tarafındandan Hıfzı Oğuz Bekata’ya gönderildiği iddia edilen 18 Ekim 1962 tarihli mektup
    • Mektupta Hıfzı Oğuz Bekata’nın İçişleri Bakanı olduğu 1962 yılında, Doktor Lebit Yurdoğlu’ndan destek istediği, Yurdoğlu’nun Atatürk’ün öldürüldüğüne dikkat çektiği ve bu yöndeki tespitlerini Bekata’ya gönderdiği iddia ediliyor.

 

Yeni Şafak Gazetesince yayınlanan ve Atatürk’ün zehirlendiği komplosunu ortaya koyduğu iddia edilen Dahiliye Vekili Şükrü Kaya tarafından İsmet İnönü’ye iletildiği belirtilen mektubun tam metni şu şekildedir:

“TBMM Özel

Çok kıymetli büyüğüm İsmet İnönü

Cumhurreisimizin hastalığı gün geçtikçe ilerlemekte, çevresinde size karşı bazı tedbirler aldığını duydukça çok üzülmekteyim. Tahsis ettiğimiz doktor görevini layıkı ile yaptığı kanısındayız.

Cumhurreisimiz, doktorlardan çok şikayet etmiş, “beni Türk doktorlarına emanet edin” demiştir. Yabancı doktorları uzaklaştırmak istemektedir.

Her şey yolunda ve mecrasında seyir etmektedir. Sizleri Cumhurreisi olarak görmek arzusu hepimize hasıl olmuştur.

Hürmetle ellerinizden öperim efendim.

30 Haziran 1938 Dahiliye Vekili Şükrü Kaya”

 

Yeni Şafak Gazetesince yayınlanan Dahiliye Vekili Şükrü Kaya tarafından İsmet İnönü’ye iletildiği iddia edilen mektup

 

CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek’in CHP’li Hıfzı Oğuz Bekata’ya gönderdiği iddia edilen 26 Şubat 1959 tarihli mektubun tam metni şu şekildedir:

“Hıfzı Oğuz kardeşim.

Seninle dost masalarında konuştuğumuz konuları bir başkaları ile paylaşman son derece beni üzmüştür. Elimden geldiği oranda sana destek olmaya çalışıyorum. Taleplerin zaman zaman çizgiyi aşmış da olsa sana destek olmak adına sineme çekip taleplerini karşılamaya çalışıyorum. Bahse konu zehirlenme raporunun bir örneğini birilerine verdiğini ifade etmişsin. Bu konu seni de beni de aşar, altından kalkamayız. Sen de altında kalırsın ben de. Birileri de altında kalır. Geçmişte yapılan hataları telafi etmemizin ihtimali dahi olmadığını iyi bilmektesin. Gençtik konuya sonradan vakıf olduk, alet olduk. Geri dönülmez bir yola girdik. Bunun vicdan azabını her daim hissettiğimi bilmektesin. Konuştuğumuz gibi meseleyi kendi aramızda halledelim. Düzenli olarak miktar hesabına yatmaya devam edecek. Birbirimizi üzmeyelim. O raporun aslını lütfen teslim et. İşin içerisinde kimler olduğunu iyi biliyorsun. MAH’ta hala çok iyi adamları var. İşini bitirirler. Bunu tehdit olarak algılamayın. (…)

Sevgiler, saygılar sunarım.

26.2.1959.

Kasım Gülek”

 

Yeni Şafak Gazetesince CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek’in CHP’li Hıfzı Oğuz Bekata’ya gönderdiği iddia edilen 26 Şubat 1959 tarihli mektup

 

CHP Genel Sekreter Yardımcısı Doktor Lebit Yurdoğlu tarafındandan Hıfzı Oğuz Bekata’ya gönderildiği iddia edilen 18 Ekim 1962 tarihli mektubun tam metni şu şekilde:

“Sn. Hıfzı Oğuz Bekata. Bu konuyu derinlemesine araştırdığımda sorunun sadece geç teşhis olmadığını teşhisle uyumlu ilaçlar kullanılmadığını tesbit ettim. Atatürk’ün ilaçlarının alındığı eczanenin kayıtlarına baktığımda, o dönemlerde sıtma tedavisi için kullanılan Kinin ilacının 43 şişe kullanıldığını gördüm. Bu kadar Kinin kullanıldığında karaciğerinde onarılmaz yaralar açacağını her hekimin bilmesi gerektiği ama bunun sanki bilinçli kullanılmış olduğun izlenimi edindim.
Atatürk’ün tedavi amaçlı verildiği diğer ilaç ‘piremidon’dur. İnsanlar üzerinde toksin ‘zehirli’ etkisi olduğu kesinlik kazanmıştır. ‘Civalı diuretik’ olan ‘salyrgan’ isimli ilacın ise 3 Ağustos 1938 tarihinde yapılan konsültasyondan önce kullanımının tehlikeli olacağı bilindiği halde bu ilacın kullanılmasına devam edilmiştir. Eppinger, Bergman, Dr. Fissinger, Dr. Neşet Irdelp hekimlik görevlerini bilinçli bir şeklide eksik yaptıkları kanısı bende hakim olmuştur.

Hürmet ve muhabbetlerimle.

C.H.P. Genel Sekreter Yardımcısı İzmir Milletvekili – Dr. Lebit Yurdoğlu”

 

Yeni Şafak Gazetesi’nce CHP Genel Sekreter Yardımcısı Doktor Lebit Yurdoğlu tarafındandan Hıfzı Oğuz Bekata’ya gönderildiği iddia edilen 18 Ekim 1962 tarihli mektup

 

Yeni Şafak Gazetesi gerçek olduğunu iddia ettiği mektupları nasıl ve nereden temin ettiğini açıklamamıştı. Ancak, Yeni Şafak’ın atladığı bazı hususlar bu mektuplar hakkında büyük kuşku uyandırmıştır. Belgelerin gerçekliğini sorgulatan hususlar şu şekilde sıralanabilir:

  • Parti antetli kağıda yazılı mektupta Atatürk’e suikastten bahsedilmiş olması akla ve mantığa aykırıdır.
  • Her ne kadar üzerine çay dökülmüş ya da çay bardağı konulmuş şeklinde montaj yaparak eski yazı suretleri oluşturmaya çalışsa da 1962 yılına ait olduğu iddia edilen mektupta yazım karakteri olarak 2009 yılında piyasaya sürülen Windows 7 Tahoma (italic) yazı tipinin (font) kullanıldığı anlaşılmıştır. 1962 yılında mevcut olmayan yazı tipinin kullanılmasıyla bu mektubun düzmece olduğu aşikâr hâle gelmiştir.
  • Mektuplarda kullanılan dilin günümüz Türkçesine yakın olduğu ve yazıldığı iddia edilen dönemi yansıtmadığı anlaşılmaktadır.
    • Atatürk tarafından doktor yerine hekim kelimesinin kullanılıyor olması, “Beni Türk hekimlerine emanet ediniz” sözünde bu durumun görülmesine rağmen aynı tarihlerde Şükrü Kaya tarafından iletildiği iddia edilen belgelerde ısrarla “doktor” kelimesinin kullanılması
    • Günümüzde “Cumhurbaşkanı” şeklinde kullanılan unvan 1930’lu yıllarda “Reisicumhur” şeklinde kullanıldığı hâlde mektuplarda “cumhurreisi” kelimesinin kullanılması
    • Mektuplarda bahse konu dönemde kullanılan “hususi” kelimesi yerine “özel” sözcüğünün kullanılması

 

Yeni Şafak Gazetesi Atatürk’ün zehirlenerek öldürüldüğüne yönelik iddialarına Doktor Mücahit Pehlivan’ı kaynak göstermişti. Mücahit Pehlivan, Atatürk’ün siroz nedeniyle yaşamını yitirdiğine yönelik bilgilerin asılsız olduğunu ve Atatürk’ün fotoğraflarda elinin sürekli karaciğer bölgesinin üzerinde olduğunu belirterek siroz yerine suikast sonucu öldürülmüş olabileceğini iddia etmişti. Her ne kadar Mücahit Pehlivan “Sağ el sürekli ceketinin cebinde duruyor. Sadece siroz hastalığı döneminde değil, normal zamanda da bu böyle. Sol el boşta duruyor. Sigara içerken de sol eliyle içiyor. Sağ elini kullanan bir insan sağ elle sigara içer. Ama sağ tarafında ağrısı varsa sol elini kullanır. Bunları biz doktor olarak biliyoruz” dese de 19. ve 20. yüzyılda ünlü birçok devlet adamının sağ elini ceketinin içine sokarak poz verdiği ve bu duruşun popüler bir poz olduğu düşünüldüğünde Pehlivan’ın iddialarının somut bir doğrulama sağlayamayacağı anlaşılmaktadır.

 

Yeni Şafak’ın yayınladığı Atatürk’ün zehirlendiğini gösterdiğini iddia ettiği eski yazışmalar hakkında görüşü sorulan İlber Ortaylı’nın söz konusu haberi “deli saçması” olarak nitelediği ve “Belge melge yaramaz. Çocukluğumdan beri böyle numaralar duyarım. Bunlar kocakarı laflarıdır. Bizim milletimiz tarih bilmez. Böyle aptal aptal konuşur. Sizin gazete ne düşünür bilmem ama sen ismini karıştırma, ileride senin için iyi gazetecilik olmaz” dediği iddia edilmişti.

Prof. Dr. Cemil Koçak da Toplumsal Tarih dergisinde Yeni Şafak’ın uydurduğu çay lekeli Atatürk’ü İsmet İnönü tarafından zehirlendiğini ortaya koyduğu öne sürülen belgeleri inceleyerek sahte oldukları kanaatine varmıştı:

“Bu, bariz olarak ‘mükemmel bir belge’dir ve sadece bu bakımdan bile kuşkulu hale gelmektedir. Ben şimdiye kadar komploları bu kadar açık eden bir tarihsel mektup gördüğümü hatırlamıyorum, hatırlayacağımı da sanmıyorum. Umarım bu türden haberlerin yayınlanmasından önce bir uzman görüşüne başvurmak standart bir işlem halini alır da, basitçe anlaşılabilecek yanlışlıklar, hatalar ve hatta özellikle yanıltmak için hazırlanmış belgeler hiç doğmadan ölüverir… Ne demişler bir musibet bin nasihatten üstündür!”

 

Atatürk’ün İsmet İnönü Tarafından Zehirlendiğini Belgelediği İddia Edilen Düzmece Mektupları Savunan Yazarlar

Yeni Şafak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül, 6 Nisan 2015 tarihli “Dün Atatürk’ü zehirleyenler bugün Türkiye’ye savaş açtı” başlıklı yazısında belgeleri ve iddiayı şöyle savunmuştu:

"Bugün Yeni Şafak’ta, Cumhuriyet’in kurucu lideri olan Atatürk’ün nasıl zehirlenip öldürüldüğüne dair belgeler göreceksiniz. Kimse “bu belgeler sahte” tezi işlemesin açığa düşer. Yabancı doktorlar, İsmet İnönü, mason teşkilatı içinde kümelenen yapıların Atatürk’ü öldürmek için nasıl planlar yaptıklarını, nasıl bir iktidar kavgası yaşandığını, hangi doktorlar üzerinden ne tür ilaçlar kullanılıp onu gün gün zehirlediğini siz de öğreneceksiniz. Neden “Beni Türk hekimlerine emanet edin” dediğini şimdi anlayacaksınız. Yarın, bu zehirle suikast operasyonunu kimlerin yaptığına dair belgeleri, yazışmaları yayınlayacağız."

 

1 Yorum

  1. Yahu doğruluk kontrolü yapıyorsanız doğru düzgün yapın. Eski TBMM zabıt ceridelerini kontrol ediyorum ya da benzer yazışmalar ile kıyaslıyorum hepsinde kullanılan font birbirinin aynısı. Kaldı ki Atatürk’ün İsmet İnönüyü görevinden almasının sebebi İsmet in, Atatürk her arkasını döndüğünde fırsat kollamasıdır. Çoğu anlaşmayı ondan habersiz imzalaması yüzünden ismeti görevden almaya karar verdi. Biraz mantık çalıştırın font mont ne alaka !? Sanki o zaman font kullanılıyormuş gibi kafadan bişeyler sallamışsınız. Hani daktilo ile yazılsa şu font bu font diye hemen tespit edeceksiniz o derece. .. Ben size yüz tane aynı yazı ile yazılmış zabıtlar bulurum. Biraz gerçekçi olun

Yorumunuzu yazınız...